Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
NFK-Fan

Üstad'la Nasıl Tanıştım?

Recommended Posts

Benim Üstad'a Aşık Olmam İlk Aşkımın Eseridir Aslında. 6. Sınıftayız Bir Kıza Aşık Olduğumu Sanıyor Geçiçi Bir Hevesat Ve Izdıraba Düştüğüm İnancı Gün Geçtikçe Güçleniyordu. Babam Farketmişti İlk. Sonra Güldü Geç Dedi KArşıma Biraz Sohbet Etti. Sonra Hayatımda İlk Ezberlediğim Şiiri Okuttu.

"BEKLENEN"

Sanki Beni Anlatıyordu. Kitaplığımızda Üstad Rafı Ayrıdır. Birde Salonumuzda Üstad'ın Gençliğe Hitabesi Parlak Bir Çerçevenin İçinde Gelenlerin Gözüne Sokmak Amacıyla Koca Koca Harflerle İşlenmiş; Babamın İnce UStalığıydı. Sonrasında Aileden Gelme Kitap Okuma Alışkanlığı Bendede Zuhur Ettti. İlk Okudugum Kitaptı "ÇÖle İnen Nur".

Dedemin "Bu Adam'a Hürmet Ediniz." Nidaları Sonucu da Babam Aşık Olmuş. 6 Kardeşiz Hepimizde Aşığızdır Üstad'a. Ufkumuzu Hayatımızı Ve Kendimizi Sayesinde Belirledik....

Rabb'im Ondan Razı Olsun...

Share this post


Link to post
Share on other sites

2001'in ilkbaharı...Birazdan çıkacağım öğle teneffüsünü iple çekerken, oturduğum sıranın bile alışık olmadığı bir fikir geliyor aklıma: Zil çaldığında bir kitabevine gidip, kitap satın almak...Haydaaa!Buda ne demek? O güne kadar okuduğum kitap sayısı, Maradona'nın kendi kalesine attığı gollerden daha az olduğu için şaşkınlığım had safhada.Aklımda ne bir yazar adı ne bir kitap ismi...'Adı hoşuma giden olursa alırım' diyorum kendi kendime 've bu bir roman olmalı.' Yıllardır üstünde oturduğum sıram, gözlerime bakıp soruyor: 'Senelerdir bomboş ve yalnızdım; yenimisin sen talebe?'

 

Zil çaldığında, sınıftan yavru ceylan gibi kaçıp,seke seke çaydan geçip, halhalcıya aman kitapçıya giriyorum.Gözlerim kitaplarda, daha doğrusu isimlerinde.Ve işte o an, yıllar sonra şaşkın duygularla hatırlayacağım birşey oluyor:

 

Rafları tek tek gezerken o isme rastlıyorum: Çile...Kitabı elime alıp sayfalarını karıştırıyorum.O sırada işyeri sahibi yanıma geliyor (genç bir adam) ve soruyor:

Necip Fazıl'ı severmisin?

Ah!..İşte bu cümle!İşte bu cümle ki şimdi beni nasılda duygulandırıyor.

Hiç okumadım. diyorum.

Okumanı tavsiye ederim, şiirleri çok güzeldir.

Teşekkür ederim.

 

Yanımdan ayrılıyor.Birkaç dakika kadar daha elimde duruyor Çile.Sonra usulca yerine koyup, başka hiçbir kitaba bakmadan dışarı çıkıyorum.Sınıfa girip sırama oturduğumda, ona sesleniyorum:'Ben geldim!Yeni talebe!'

Ses yok...Üstü yine bomboş...

 

2004 Ağustos...Yılların biriken yorgunluğu,günahkar bedenimi daha bir taşınmaz hale getirmişken;sessizliğe gömülmüş,içine kapanık çocuk kalbimle etrafımda olup bitenleri anlamaya çalışıyor; ifade edemediğim duygularla boğuşuyorum.Deplasman...Tam bir deplasmandayım.

Defterimde (bundan sonra) diyebileceğim hiçbir sayfa yok.(Bir defterim varmı onuda bilmiyorum) Henüz taşımadığım için ağırlığını hissetmediğim; fakat bana ait olan bir yük, yıllardır açılmamış eski bir sandık gibi odamın köşesinde duruyor.'Neden güneş ışınlarının odama girmesine engel teşkil ediyorsun terbiyesiz herif!' diye sitem ettiğim pencerem,yüzüme bakıp istihza ile gülüyor: 'Bir yarasa, yeryüzünün tümünü aydınlatan güneş çeşmesine ancak sırtını döner.Seni kan görünce eli ayağı tutulan tersinden drakula seni!Şirazlı Sadi'nin bu vecizesinden kendine mutlaka bir hisse ayır.İktisadi tabirle abad olursun.!

 

Birgün bir akrabamın evinde; onun o zengin kitaplığına bakarken...Çile'ye rastlıyor; 3 koca senenin pişmanlığını henüz kirpiklerinde hissetmeyen gözlerim.Dün gibi aklımda.Beni üstad'a bağlayan ilk şiir: Yattığım kaya...Ve bana 'bir zamanlar neleri kaçırmışsın bakta gör hımbıl herif!' dedirten Dönemeç şiiri...Öyle bir şiir ki; üstad'ın tasvir ettiği o kadın, o adamlar, o tabut...Her biri, eski bir filmin parçalı bulutlu o değişik hali gibi capcanlı gözlerimin önünde...Çarpıldım,sendeledim ve o halde eve gittim.

 

18 Ağustos günü; şaşkın bir define avcısının, 3 yıl önce farkına varmadan kenarından geçtiği hazineye; şimdi yerini biliyor olmanın verdiği sevinçle ve 'ulan üzülsem mi acaba' duygusuyla gidiyorum.İşyeri sahibi dükkanda olmadığı için, ona bir zamanlar yapmış olduğumuz o konuşmayı hatırlatamadım ve tavsiyesine uymadığım için pişman olduğumu söyleyemedim.Çile'yi alıp doğru eve gidip odama kapandım.4 günde bütün şiirleri 2 yada 3 kez baştan sona okudum.İhtişamlı bir sarayın altın kaplamalı kapısından içeri, yontma taş devrinden çıkıp gelmiş Barni Moloztaş gibi girmiştim.Bu nasıl ahenk,estetik,zarafet...Kılıçtan keskin bir kelam gücü...

 

Çile beni öyle bir hale soktu ki; o bir kumsaldı, bende çekildiği zaman hemen geri gelen dalgalar gibiydim.Elimde Çile,önümde renkler diyarı,kalbimde çığ gibi büyüyen sevinç,hüzün,pişmanlık,sonsuzluk...

 

5-6 ay kadar sonra Çile'yi tanıdığım kitaplıktan, Çöle İnen Nur,Son Devrin Din Mazlumları ve Öfke ve Hiciv adlı kitapları ödünç aldım.Okuduktan sonra geri vermedim :) Şaka şaka, verdim tabii...Bugüne kadar benden ödünç kitap alıpta hala geri getirmeyen şeker pancarları gibi davransaydım hiç hoş olmazdı doğrusu.

 

Ardından Cinnet Mustatili...Hemen ardından Aynadaki Yalan...Uzun bir ara...2006 ortalarından itibaren üstad'ın kitaplarını sürekli almaya başladım.Her kitapta farklı bir dünyaya uçuyordum.

Hiç unutmam.O günlerde bir akrabama şöyle demiştim:

Abi, Necip Fazıl'ın 22'nci kitabını yeni bitirdim.Ya böyle birşey olamaz, muhteşem...

22'nci kitabı dediğim için şaşırmıştı.Bana şöyle dedi:

Sizdeyken biraz karıştırmıştım.Dili çok sağlam; fakat ağır geldi bana.

O böyle söyleyince aklıma üstad'ın Çerçeve1'deki 'Kolay Cümle' adlı günlük fıkrası geldi:

 

Bazı dostlarım bana demiştir ki:

Yazılarını kolaylıkla anlayamıyoruz.Bazı cümleleri birkaç kere okumak lazım.Biraz daha hafif yazamaz mısın?

Bazı düşmanlarım da şöyle buyurmuştur:

Ne dediği anlaşılmayan adam! Muvaffakiyetini anlaşılmamakta arayan, zikzaklı, dolambaçlı, çetrefil cümlelerde kıymet vehmeden yazıcı!

Demek ki, bazı dostlarımla bazı düşmanlarım arasında yalnız nezaket farkı var...

 

Bunu ona söylediğimde hayranlıkla gülmüştü.

 

Neydi o günler!..İlk olarak O ve Ben'de,sonra Kafa Kağıdı'nda ve en sonra Bir Yalnızlık Gecesinin Vehimleri adlı hikayede adını duyduğum Selma...O ve Ben'de okuyunca duygulanmıştım, Kafa Kağıdı'nda bu biraz daha yoğun olmuştu; fakat Bir Yalnızlık Gecesinin Vehimleri'ndeki şu satırlarda:

 

...

Ta karşımdaki duvarda, kızkardeşimin ufak bir fotoğrafıyla,büyükbabamın adam boyu,yağlı boya resmi vardı.İki ölünün resimleri...

Gözlerim resimlerden maziye aktı.Kızkardeşim elinde fafifçe ısırılmış bir elmayla yanıma geldi ve bir ayağını arkaya,bir elini omuzuma atarak yalvarmaya başladı: Kuzum ağabeyciğim,büyükbabamın sana verdiği bir lirayı ver de,sana bu elmayı vereyim.Biraz ısırdım amma ziyanı yok.

 

Tam anlamıyla alt-üst olmuştum...

 

Rica: Üstad'ın okuduğun kitaplarında seni etkileyen şeyleri tek tek anlatır mısın.

Cevap: Bunun yerine sana Üstad'ın okuduğum tüm kitaplarını vereyim; sayfaları,kelime atlamadan tek tek oku.

 

Az sayıda da olsa, üstad'ın hala okumadığım kitapları olduğu için kendime 'şu gaflete bak! Bu çocuk delirmiş olmalı' diye sitem edesim geliyor.Gerçi sevindirici bir durum.Aynı ağaçtan daha önce hiç tatmadığım meyveleri tadacak olmam; bunun bilinciyle beklemem müthiş bir duygu.Bu arada üstad'ın bütün kitaplarını okuduktan sonra inşallah bir kez daha okuyacağımı buradan bütün kamuoyuna, Birleşmiş Milletlere, Nato'ya, Antartika Kıtasına, Dostoyevskiye ve Monako Prensliğine, adımlarımı hızlandıran o tuhaf heyecanla duyurmaktan gurur,onur,sevinç duyarım.(Hepsini olmasada birçoğunu inşallah okuyacağım)Yüreğime manalarını bir resim gibi çizmeden; okuduğum onca şey çoktan uçup gitti çerçevemden.Atlas Okyanusunu yüzerek değilde gemiyle geçtiğim için belki...

 

Alabilene dünyaları verecek kadar büyük, anlayabilene en girift sırları izah edecek kadar deha, ölebilene gerçek yaşamın ne olduğunu gösterebilecek kadar ölümsüz bir üstad...Allah ondan razı olsun.

 

Hususi bir not: Bundan sonra 2001 yılında bir kitapçıya girdiğinizde,kitabevi sahibi yanınıza gelip 'Necip Fazıl'ı sever misin?' diye sorduğunda 'tanımıyorum' gibi -hadi ordan- dedirtecek bir cevap verir; onu tanımak için 2004'e kadar 3 yıl adım atmadan yürümeye çalışırsanız gerçektende ayıp etmiş ve 3 değerli seneyi malum şahsiyetler gibi heba etmiş olursunuz.Erkenden uyarayım diyerek sorumluluğumu yerine getirmiş olmanın haklı gururunu yaşıyorum efendim...Şimdi kaçtayız...2009...2001'e 8 yıl daha var.Biraz erken uyarmışım ama ziyanı yok.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ben onunla tanışmak için çaba sarf etmedim aslında.... Kader denen nehir beni onun kucağına itti Ya rab bundan büyük lütuf olabilir mi ? diye sorarım ve düşünürüm islam yoluna böyle bir mürşidle düşmekten daha büyük nimet olamaz... hele benim gibi bir marka müslümanı için

Share this post


Link to post
Share on other sites
düşünürüm islam yoluna böyle bir mürşidle düşmekten daha büyük nimet olamaz

 

Mürşidinizin kim olduğunu öğrenebilir miyim?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstad elbette sevgili kardeşim Üstad necip fazıl kısakürek , gerçek bir tarikat ahlakı ile değil lakin onun eserleri bir deniz feneri bende bir taka kayalara çarpmamam için önümde ışık o benim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kim var ? sualine sağına soluna bakmadan-ben varım diyebilen bir gençlik...

 

Üstad'ın şiirlerinden çok düzyazıları beni etkiledi.

 

Ehli Sünnet müdafiiliği, sufi aşkı ve bunları bir ideolocya ile yuğurması mükemmeldi.

 

"Fıtrat" Üstad'ı işaretledi, ve "ben" de geldim.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstad ile tanışalı takriben 6 sene oldu... fakat kesik kesik daha önceki zamanlarda da Üstad hep zihnimde, hayatımdaydı. Çile ile ilk keşfim oldu, sonra Milli Türk Talebe Birliği'ne merak sardım ; ondan sonra ideolocya ve Büyük Doğu fikrine yöneldim... Cemiyetimizde örnek şahsiyet yokluğu var; hele ki lise gençliğini içinde bulunduğu boşluktan çekip alacak örnek şahsiyetler tanıtılmıyor, anlatılmıyor ; en büyük sorunumuz bu galiba... Bir başkasının teşvikinden ziyâde, aradığını ancak yine sen bulabiliyorsun.. Bir arama hâlindeydim.. Örnek şahsiyet ararken, muazzam fikirleriyle Üstad karşıma çıktı... gerisi malûm... Üstad'ı anlamak zor iş, halâ anlamaya çalışıyorum... :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Elinize sağlık. Güzel bir fikir üstad için forum açmak. İnşallah güzel sonuçlara vesile olur.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Lise yıllarımızdı. Yatılı okuldaydık. Akşamları etüt saatinde elektrikler kesilince hemen 10-15 kişi toplanır marşlar söylerdik. M.S.Baskan çöp kutusunun üstüne çıkar üstadın "Sakarya Türküsü"nü okurdu. Üstad Necip Fazıl'la ilk tanışmamız buydu. Sonra "Zindandan Mehmed'e Mektup", Çile... Şiirler yetmez. "Son Devrin Din Mazlumları" ve diğer eserleri.

 

Allah'ı rahmeti üzerine olsun.

Kabri cennet bahçelerinden bir bahçe, mekanı cennet olsun.

Share this post


Link to post
Share on other sites

R.T. Erdoğan'ın kendi sesinden Zindandan Mehmed'e Mektup'u dinledikten sonra yarattığı duygu sonucu "bunu yazan gerçek bir sanatkar" diyerek yola çıktım ve sonunda şairliğin cüce kaldığı gerçek sanatkarlıkla tanıştım.

Kim olduğunu anladıktan sonra sanki yakınımda olan bir fikirdaş bulmuş gibi oldum. Okuyarakta bilgimi genişletmiş, düşüncelerimi daha kolay dışa dökebilmekteyim.

 

Allah o büyük üstad'dan ve yakın dost'tan razı olsun.

Share this post


Link to post
Share on other sites

9.sınıftayım içimde bir edebi aşk var ama yalnız edebiyata. Önce nazım hikmet okuyorum onu duymuşum okuldan,o empoze edilmiş körpe beynime şiirlerdeki ton güzel ama eksik,yavan olmuyor arıyorum bir çok şair sonra babam bırak onu diyor. Tutuşturuyor elime ÇİLE 'yi okuyorum ve sonra çeşmenin menbaına ağzımı dayıyorum bir daha da Allah'ın izniyle çekmeye niyetim yok

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstad'ı tanımamda atılan ilk adım ortaokul yıllarıma dayanıyor.Ortaokul yıllarında hayat tarzını çok beğenip benimsediğim matematik hocasının,çocukluk hevesiyle tuttuğum şiir defterime yazdığı bir şiir.Üstadın benimsemem de yüreğime düşen ilk kor.Yazılan şiirin kime ait oluşunu araştırma sürecim kütüphane kütüphane dolaşma maceralarım....Ve Üstadı bulmuş olmanın sevinci...Aile ahalisinden nadide insanın Üstadı anlatması,benimsetmesi...Okuyuş ve bir daha kopamayış... :)

 

Hım bu arada o şiir ???

Ne görsem ötesinde hasret çektiğim diyar, kavuşmak nasıl olmaz, madem ki ayrılık var?

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...