Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Muvazene

Doğru Yolun Sapık Kolları - Arınma Çağında İslâm-

Recommended Posts

"DOĞRU YOLUN SAPIK KOLLARI

-ARINMA ÇAĞINDA İSLÂM-"

 

Necip Fazıl'ın eseri Doğru Yolun Sapık Kolları kitap olarak yayımlanmadan önce bir gazetede tefrika edilmişti. Bu eseri gazeteden takip etmiş olanlar, bir kitap hacminde bütünüyle okuyunca, işin vahametini daha iyi anlıyor ve İslâm'ı özünden saptırmayı amaçlayan girişimlerin sayısızlığı, bunları büyük dünya güçlerinin arkalama nedenleri ve nihayet teferruatlılığı karşısında, hâlâ "cemaat ve sünnet ehli" topluluklarının mevcut olabilmesinin ancak Allah'ın vadettiği bir mucizesi olduğunu hayretle idrak ediyor.

 

Yazar eserine "Doğru Yol'u ve "Mezheb"i tanımlamakla başlıyor ve özden ayrılışların Hz. Osman devrinde başlayan "İlk Alametlerini takiben, kronolojik sıra içerisinde bir yahudi olan İbni Sebe ve taraftarları eliyle Hz. Osman ve Hz. Ali devirlerindeki acı olayları kendine özgü üslubu ile ele alıyor. "Haricîler"i şöyle karakterize ediyor yazar: "Hz. Ali'ye kâfir demedikleri için şehit ettikleri müslümanlara karşılık, bedeli ödenmeyen ve sahibinin rızası alınmayan bir tek hurmayı yediği için kendi yakınına da kıyacak derecede kudurmuş ve zıd kutuplar arası muvazeneyi yitirmiş haricî ruhu, o kadar ters ve birbiri ile bağdaşmaz tecelliler arzeder ki, kuru akılcılar ve gizli fitneciler emrinde "batılın vecdi" diye vasıflandırabileceğimiz yeni ve şeytanî bir cereyana mecra açılmış bulunduğunu ihtar eder" (Batılın vecdi deyimi, planlarını ve aldıkları emirleri hayatları pahasına uygulayan anarşi militanlarını akla getiriyor)

 

Eser, "Şia-Şiilik", Şiiliğin kollarını kısaca tanımlama ve "Devletleşen Şiilik", "Alevilik", "Batınîler", "Mutezile" başlıklarını içine  alan ilk bölümünden sonra, iki bölüm daha ihtiva ediyor. Bunlar "Orta Zamanlar Boyunca" ve "Yeni Zamanlarda" fasılları.                                                                                              

 

"Orta Zamanlarda" ana başlığını taşıyan ikinci bölümde Necip Fazıl, "Doğru Yol'un bekçileri ve "Sünnet ve Cemaat Ehli" zabıtası olarak nitelediği mezhep kurucuları, İmam-ı Azam Ebu i Hanife, İmam Şafii, İmam Ahmed bin Hanbel ile iman ve itikat bahsinin mürşid ve müceddidleri İmam-ı Maturidî ile İmam-ı Eş'arî'yi kısaca ele alıyor ve iki küçük bölümde de "İçtihad"ın  ne olduğunu ve Tasavvuf'u anlatıyor.

 

Günümüz bakımından çok önemli olduğu için "İçtihad"la ilgili bir bölümü buraya almadan önce belirtelim ki, Necip Fazıl bu eserinin, 'Arınma Çağında İslâm' şeklindeki ikinci başlığıyla da, asıl amacını belli ettiği gibi, bir arınma devrinde olan İslâm'ın önüne çıkan engelleri, bunların iç ve dış teşvikçilerini ortaya koymak ve gelecek nesillerin mücahidlerine de yol gösterici olmak gayretindedir. Yazar, "îçtihad" başlığını taşıyan kısımda şöyle diyor: "Devrimizde ve her devirde içtihad kapısı ardına kadar açıktır. Nebi ve Resul gelmeyeceği mutlak... Fakat müçtehid gelmeyeceğine ait hiçbir hüküm mevcut değil. Şu kadar ki, imkân âleminde serbest bırakılan bu nokta o âlemin istediği şartlar bakımından imkânsıza döndürülmüştür. Nebi ve Resul gelmesinde muhal, yeni müctehidler gelmesine imkansız demek doğru olur. Öyle bir "imkansız" ki mücerrette mümkün, fakat müşahhasta kabil değil...

Bu devirde ve gelecek çığırlarda yeni zaman ve mekân tecellisine karşı ancak şeriat bütününden zerre feda etmeyen büyük mütefekkirler gelebilir ve bunlar asıryenileyicileri olmak gibi 'muazzam bir makama namzet olabilirler, fakat asla müçtehid olamazlar.

Düşünün ki asrın değil, on asırlık yekpare bir zaman blokunun yenileyicisi İmam-ı Rabbanî hazretleri, derecede belki bütün hak mezhep müçtehidlerinden üstün olduğu halde Hanefi mezhebindendi ve bin yıllık yenileyiciliğini bu mezhep üzerine bina etmişti ve kabul ettiği temelle, üzerine kurduğu bina arasında en küçük ihtilaf pürüzü yoktu."

 

Eser, "İbni Teymiyye", "Şeyh Bedreddin ve Hacı Bektaş-ı Veli", "Ham Yobaz ve Kaba Softa" ve "Vehhabilik" başlıklarıyla ikinci faslı bitiriyor ve "Yeni Zamanlara" geliyor.

Bu bölümde ise yazar, politik istismara vesile olması ve de Avrupa ve Amerika'da yayılan İslâm'ı yolundan saptırması bakımından, önemle, Babilik-Bahailik ve Kadıyanilik üzerinde duruyor. Bunu "Mustafalar" başlığı izliyor. Yazar bu bölümde şöyle diyor: "Tasavvuf büyükleri, Allah Resulünde Muazzam ve Mukaddes Mustafa isminin, başkalarında yümünlü, yani uğurlu olmadığını söylerler.

Bu hususiyet asla dinî bir kanun olmamakla beraber, esrarlı bir hikmet ifade etse gerektir. Nitekim tarihimizde öyle Mustafalar tanıyoruz ki, tek tek ve kendi sahalarında bu ismin gayesine ters düştüğüne misal olmuşlardır." diyor ve Deli Mustafa, Kara Mustafa, Kabakçı Mustafa, Bekri Mustafa, Alemdar Mustafa ve nihayet Mustafa Reşit'i; sözünü ettiği hikmetin doğrulayıcıları olarak gerekçeleriyle birlikte ele alıyor ve: "Bizim davamız, bütün bu Mustafalar içinde Mustafa Reşit Paşa'dır" diyor ve şu şekilde hükme bağlıyor:

 

Sahte Kahramanlar eserimizde portresini çizdiğimiz bu adam İslâmî arınma davamızın büyük ve derin bir dikkatle hesaba çekmesi gereken bir kimsedir ve kendisinden sonra yüz küsur yıldır ne olursa ve hatta bugün Türkiye'de ve İslâm âleminde ne oluyorsa, onun ve devrettiği ellerin menfi himmetiyle olmaktadır".

 

Eser, Tanzimat Devrinin kısa ve fakat çok başarılı bir tahlilini takiben "Abdülhamid" başlığı altında, onu kısa ve veciz ifadelerle Büyük Hakan Abdülhamid Han kitabının özü şeklinde ortaya koyduktan sonra, "İki Palyaço" başlığı altında Cemaleddin Afgani ve Muhammed Abduh'u, mason kuklaları olarak ele alıyor, öteki reformcuları, son, iç ve dış görünüşü çiziyor ve asıl amacı olan "Arınma nasıl olur?" sorusunu cevaplandırarak, düsturu "Bu, İslam'ı bulmakla olur, uydurmakla değil" şeklinde formüle ediyor. Eseri, Necip Fazıl Kısakürek'in her eseri gibi, herkese tavsiye ederiz.

 

(Cahit Zarifoğlu'nun 'Zengin Hayâller Peşinde' isimli kitabından iktibas edilmiştir.)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Teşekkürler sevgili Reyhan Hanım. Bu vesile ile Cahit Zarifoğlununda kitabından faydalanma fikri doğdu. Allah razı olsun.

Share this post


Link to post
Share on other sites

İslam arınma çağından çok aranma çağındaymış A Üstadım! Şimdi anladık! Eskiden fal falan vardı ama hiç olmazsa yoktu bu maneviyata inanmayan materyalist müslümanlar yani selefiler!Arada bulasın şimdi şükür bulduk sen gibiler sayesinde, ama diğerleri daha ergen kız gidip vahabi oluyor şu işe bak, şeytan diyor rı mim elif lam ya elif ba 42 ama biz Ehli Sünnetiz şükür....

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...