Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
yavuzlenk

Küfür Ocakları,köy Enstitüleri...

Recommended Posts

Köy Enstitüleri,Tek Partili Dikta’nın köydeki mutemet bürokratlarını yetiştirmek istiyordu.Bu okulların açılışı,tedrisatı,verdiği neticeler,taraftarları tek tek incelendiğinde yeni dönemin birçok hususiyeti tesbit edilmiş olur.Köy enstitüleri,öğretmenlerin Cumhuriyet imamlığı yapmalarını istiyordu.

‘Ahmed Ağaoğlu ‘Cumhuriyet başlı başına bir dindir’ diyordu ve yakınıyordu:

‘Fakat bu dinin henüz kitabı yazılmadı’

(R.Şükrü Apuhan, İhanetin Türküsü s.57, Timaş Yy.)

Halbuki kitabı zikredenler de vardı:

‘Yaratan,kuran ve yaşatan Atatürk,İnkılabın ve Türk Milleti’nin mukaddes kitabı olan Nutuk’ta şöyle diyordu…

(Tan,İkinci Teşrin 13.1938)

1940’da Savaştepe Köy Enstitüsü’ne giden İsmet İnönü bir çocuğun çantasında Sophokles’in Antigonesini bulunca sevinir.Çocuk, ‘Efendim,bütün okul okuyor’ dediği zamanda gözleri yaşarır…

(20 Ekim 1984 Cumhuriyet)

Köy Enstitüleri farkımız olmasın diye bütün farklılıklarımızın kesilip atıldığı bir fikir mezbahası olarak kullanıldı.

 

İsmet İnönü, 1 Kasım 1925’de Meclis’i açarken Osmanlı İmparatorluğu’nu ‘Her manası ile bir ortaçağ kurumu’ olarak suçluyordu.

 

Köy Enstitüleri’nin havası işte buydu.

Bazı kız öğrencilerin diploma yerine bebekle çıktıkları bu okullar,bütün mukaddeslerimizin altında alev alev yanıyordu.Sovyetler Birliği’ndeki parti okulları ile ancak mukayese edilebilecek olan bu okullar da köylerinden koparılmış gençler birer dinsiz olarak yetiştiriliyorlardı.

 

Hasan Ali Yücel,Maarif Teşkilatı’na gönderdiği bir tamimimde ‘Cumhuriyet öğretmeni,partimizin temel fikirlerinin ilk yayıcı,aydınlatıcı ve koruyucusudur’ demekteydi.

(Nejdet Sancar,İsmet İnönü ile Hesaplaşma s.117)

 

Osman Yüksel Serdengeçti,bu enstitülerin peygamberi olarak bilinen İsmail Hakkı Tonguç’un bir enstitü ziyaretini şöyle anlatır:

 

‘Bakar ki kızlar-oğlanlar ayrı ayrı.Öfkelenir,Enstitü idarecilerine çıkışır.Nedir bu haremlik-selamlık vaziyeti?Nedir bu ayrılık?

Sonra öğrencilere döner: ‘Karışın çocuklar..Sevişin çocuklar..’

Talebeler karışırlar.

O sırada müdür Tonguç’un kulağına eğilir: ‘Aman efendim böyle demeyiniz,iyice şımarırlar.İçlerinde çocuk düşürenler bile var.’

Tonguç gazaba gelir,yüksek sesle bağırır: ‘Olsun efendim!Biraz da bu işi karakızlarla Karaoğlanlar yapsınlar!’

(Sakin Öner,Köy Enstitülerinden Eğitim Enstitülerine İst.1979 s.51)

 

 

Milli irade bütün sıkıntılarına rağmen bu okulları tarihe gömmeye muvaffak olunca Temel fikirlere sıkı sıkıya bağlı bir zat:

‘Köy Enstitüleri,İmam Hatip okullarına,Kur’an kurslarına,ortaçağımsı gerici kuruluşlara feda edildi diyecektir.’

(Nadir Nadi, Ben Atatürkçü Değilim,s.99)

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Tabi böyle kaynaklarla bu işlerin ortaya saçılması iyi oluyor. Adamların kendi ifadeleriyle gerçekler ne de güzel görünüyor. Teşekkürler Yavuzlenk kardeşim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Teşekkürler özellikle kaynaklar için..Köy Enstitülerin bu vechini hiç bilmiyordum açıkcası.

Bilhassa incelemeyi düşünüyorum kaynakları.

Daha derin bilgi sahibi olabilmek için

Allah c.c razı olsun

Share this post


Link to post
Share on other sites

‘Köy Enstitüleri 17 Nisan 1940 tarihinde kuruldu.

Amaç ‘tek parti diktatöryası’nı köylerde oluşturulan barikatlarla kavileştirmekti.

Adı üstünde,köylü çocukları alıp yetiştirecek, ‘aydın’ sıfatıyla cumhuriyet totalitarizminin bekçiliğine memur edecekti.

 

Zira Köy Enstitüleri,istisnalar hariç,mürekkep yalamış cahil üretmiştir.

Buradaki eğitim sistemi,halkçı geçinen ve ilericilik babında mangalda kül bırakmayan,ama aslında ne halk ne de aydın olan ‘vasat’ ordusunu oluşturmuştur.

 

Zaten cüret,cehaletten geldiği için de,Enstitülü zevatın ‘ileri’ kültürü,kasaba meyhanelerinde ‘sol’ nutuk çekmek;asla edebi ve beşeri değeri olmayan anti-Amerikancı kitap yazmak veya sanki çok matah bir şeymiş gibi Müslüman kimlikli Türkiye halkına domuz eti yemeyi öğütlemekle sınırlı kalmıştır.

Onların aydınlı yarı cehaletin en tehlikeli karanlığını oluşturmuştur.’

(Ahmet Kekeç, Yurtta Sus, Cihanda Sus, Emre Yy. Sh.103-104)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mankurt beyinler, onurdan uzaklaşmış düşünceler, haysiyetten nasibi kesilmiş kuklalar tarafından, toplumda taze beyinlere empoze edilmiş bir programdır köy enstitüleri. Hepsinden hesabı sorulacak... Zalimlik, zorbalık ve gücün sözünü konuşturmalarıyla ''ilk'' oldukları demlerin ''ilk'' -sözde- başarıları boğazlarından pıhtılaşmış kan olarak dökülecek...

 

Çok güzel çalışma olmuş yavuzlenk.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Köy Enstitüleri çağ dışında kalan kuruluşlardı

 

Köy Enstitüleri üzerine bildiklerimi yazsam, bu sütun ebadında 40 sütun bile kâfi gelmez.

Köy Enstitüleri gerici bir zihniyetle kurulmuşlardı. Mezunlarına imkân ve fırsat eşitliği tanınmıyordu. Mezunlar, 20 yıl köyde kalmak mecburiyetindeydiler. Enstitüler, önce CHP tarafından frenlenmeseydi, sonra DP tarafından islah edilmeseydi, milletimiz, devletimiz için büyük felâketlere yol açabilirlerdi.

Özdemir İnce’ye göre: “Birtakım kimseler, ağızdan dolma bilgilerle Köy Enstitülerini karalamakta onların komünizm yuvaları olduğunu söylemektedirler“ Breh! Breh! Breh!

Bu konuda, enstitülerin fikir babalarından İsmail Hakkı Tonguç’un oğlu Engin Tonguç’un açıklaması şöyle: “Köy Enstitüleri sistemi başlıbaşına, ne bir okuma-yazma kampanyası, ne bir öğretmen yetiştirme çabası, ne bir köy kalkınması sorunu idi. Temel amacı bakımından, tarihsel koşulların hazırladığı bir olanaktan yararlanarak, iktidara katılıp, elde edilen yürütme gücü ile, emekçi sınıfları bilinçlendirmek ve devrimsel süreci hızlandırmak için girişilmiş bir devrim stratejisi ve taktiği idi.”

Neymiş efendim? Demek ki Köy Enstitüleri öyle köylüye okuma-yazma öğretmek, öğretmen yetiştirmek için kurulmamış. Köy Enstitüleri, işçi sınıfını teşkilatlandırmak, bilinçlendirmek ve en kısa zamanda Marksist devrimi gerçekleştirmek için düzenlenen taktiklermiş.

Yine Özdemir İnce’ye göre: “Bir takım kimseler Köy Enstitülerine kara çalıyorlarmış. Enstitülerde din düşmanlığı yapıldığını iddia ediyorlarmış“

Adam, herkesi kör, alemi sersem sanarak desteksiz atıp duruyor. Milli Eğitim Bakanlığı Başmüfettişlerinden Fethi İsfendiyaroğlu kılı kırk yararak tuttuğu raporda diyor ki:

1- Enstitülerde, Komünist Manifestosu teksir edilerek dağıtılmıştır.

2- Rus eğitim sistemi övülmüş, enstitülerde de Rus eğitiminin uygulanması istenmiştir.

3- Düziçi Köy Enstitüsünde, bayrağımızdaki ay-yıldız yerine orak-çekiç resmi çizilmiştir.

4- Öğrenciler için düzenlenen konferanslarda denilmiştir ki:

“Bugün biz komunizmi kabul etmiyorsak, bu o rejimin kötülüğünden değil, bizim kafamızın geriliğindendir.”

“Aile kudsiyeti, bir saçmadan başka bir şey değildir. Tabiat, senin karın-benim karım diye bir ayırım yapmamıştır. Bu insan egoizminin ortaya çıkardığı bir şeydir. Bunları bizler ortadan kaldırmalıyız.”

“Arkadaşlar, köle olarak yaşayan köylüyü kurtarmak bize kalmıştır. Yegâne çare hükümeti devirerek yerine geçmek, komünizmi ilân etmektir.”

“Köy Enstitüsü dergisinde açıkça zengin düşmanlığı yapılmakta sermaya sahipleri hain olarak gösterilmektedir.”

Köy Enstitüleri, gerici bir zihniyetle kurulmuşlardı. Enstitü mezunlarına imkân ve fırsat eşitliği tanınmıyordu. Oradan mezun olanlar 20 yıl köylerde kalmak mecburiyetindeydiler. Maaşlarını Özel idareden alıyorlardı. Aylıkları sadece 25 liraydı. DP devrinde Tevfik İleri, Köy Enstitüsü mezunlarına da fırsat ve imkân eşitliği sağladı. İsteyenler köylerde kaldılar. Daha ileri seviyede eğitim almak isteyenler, şehirlerde okudular. Maaşları 105 liraya çıkarıldı. Şehirlere yerleşenler, eğitimde, şöhrette daha çok yükselenler, kendilerine bu imkânı sağlayan DP’ye ve Tevfik İleri’ye düşman kesildiler. Niçin? diyeceksiniz. Komünist oldukları için.

 

Yavuz Bülent Bakiler

Share this post


Link to post
Share on other sites

Eyvallah Murat kardeşim,sağolasın.İnşallah elimizden geldiğince devam edeceğiz böyle çalışmalara.

Selametle.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Geçen haftaki dersimizde bu mevzu geçmişti, hocamız da övgüyle bahsediyordu bu enstitülerden.Kapatılmasının toplum açısından ne kadar talihsizlik olduğundan, bu enstitülerde yetişen çocukların yabancı dil bildiği, bazılarına keman bile öğretildiği, kısacası kaliteli eğitim aldıklarından söz açmıştı.Komünizmi yaydığı için kapatıldıklarını duymuştum ama açıkçası bu kadar iğrenç faaliyetlerin yürütüldüğünü bilmiyordum...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Evvelâ bu konu hakkında Can Dündar'ın çektiği "Köy Enstitüleri Belgeseli"ni izlemenizi öneririm. Yukarıdaki paylaşımlarda da saptanan çifkefliğin yüzüne nasıl makyaj yapıldığı görülecektir. Yüzlerce çocuğu ailelerinden zorla alıp; "gün gelecek köylerinize münevver öğretmenler ve eğiticiler olarak döndürüleceksiniz." iddiasında mevcut rejimin temeli sağlamlaştırma politikasıdır aslında.

 

Tuhaf olan başta "Sonuna kadar koruyup gözeteceğim" diyen İnönü'nün bizzat kendisinin bu enstitüleri kapatmasıdır. Neden mi? Kendi kuyusunun kazılacağı korkusu ki neticede de korktuğu başına geliyor ve CHP içinde hafif sağcı çizgi tutturan Recep Peker İnönü'yü seçimlerde geçiyor.

 

Başlangıçta tam bir memleket için yapılan bir organize gibi duran bu hareket zamanla sağ-sol çatışmasının menbaı haline geliyor. Zamanın muhalif edebiyat ismi Sabahattin Ali'nin komünistlik ve Nihal Atsız'ın turancılık ideaları enstitüleri birbirine katıyor ve adeta kaynar kazan haline geliyor.

 

Her köye enstitü yapmayı şart koşan "Bunlar köylerine döndüğünde bizi destekleyecek değil mi?" fikrinin güdücüsü, "Nasıl ki her köyde cami var, bu okullar da olacak!" diktasının fikir babası İnönü.. Bu enstitülerin kurucusu Tonguç'u ve de Yücel'i tabiri caizse sürgün ediyor. Memleket çapındaki tüm enstitüleri kapatıyor, öğretmenleri tasfiye ediyor. Tek niyeti koltuğunu sağlamlaştırmak ve yükselen vatandaşın sesini kesmek. Her ne kadar sonradan bazı enstitülerin imam hatip yahut ilahiyat olarak tekrar işleve sokmaya çalışsa da, bir kere bu kangren vücudu almıştır. Neticede yetişen nice Münevverler(!) ve enstitü dahileri o gençlerin beynini kemirdiler. Bence Türkan Saylan da o dahiyane hizmetin tohumudur. Ve bunların yağtığı tahribat ne yazık ki uzun yıllar etkisini sürdürecek gibi.

 

Bizim Demokrat Partimiz başa geçtiğinde bir Büyük Doğu Fikir Kulupleri kurup Büyük Doğu Gençliği yetiştiremedi ama adamlar 17 bin enstitü gençliği yetiştirmeyi başarabildiler. Velhasılı bugünün azılıları o enstitülerin mahsulüdür. Ama vatan kayırıcıları olarak bilinirler. Ve herşeyde olduğu gibi tarih burada da yanılmıştır ve de bunu yine çok az kişi bilmektedir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...