Laisizma

LAİSİZMA

Mümin – Siz lâisizmanın ne demek olduğunu, ne ifade ettiğini, nasıl bir içtimaî ve siyasî vesileyle ortaya atıldığını, hangi dini veya dinleri şümulüne aldığını, hangi noktalara istinat ettiğini, tarih boyunca nasıl bir seyir takip ettiğini bilmiyorsunuz değil mi?

Kâfir – Bilmiyorum; ben onun yalnız dini dünyadan ayırmak olduğunu biliyorum ya, yetmez mi?

Mümin – Yağma yok!.. Size, o kadar ucuz tarafından hakikatleri çiğnetemeyiz! Hep bu açıkgözlüğe bağlanan demagocya sanatına artık paydos! Şöyle bir sigara yakınız da, size lâisizmayı, bütün incelik ve hususiyetleriyle anlatayım! Ha, şöyle!.. Dinleyin: Lâisizma tâbiri Fransız İnkılâbının bir icadıdır. Aslından inhiraf ettirilmiş ve zaten dünya ile alâkasız bir din olarak yerleşmiş bulunan Hıristiyanlık, gitgide kendi dâvasını kendi mümessilleriyle ayak altına alınca, Fransız İnkılâbı, sırf Hıristiyanlığı Hıristiyanlıktan ibaret bırakmak ve rahiplerin Hıristiyanlık dışı tasallutlarına engel olmak için lâisizma ölçüsünü meydana getirdi: “Din, yani Hıristiyanlık, kendi kendisinden ibaret kalacak ve zaten müdahale salâhiyetinden uzak bulunduğu dünyayı da kendi haline bırakacaktır!…” Ölçü şudur:
Hıristiyanlık ruhanî nüfuz ve murakabesinde istediği gibi devam edebilir; fakat bunu, kendi nefsine uygun olarak, cismanî sahaya teşmil etmemelidir.

Kâfir – Demek lâisizma budur, ha!..

Mümin – Evet, lâisizma yalnız budur. Fakat bizde bunu ne bilirler, ne de bildirmek isterler. Lâisizma, bizzat Hıristiyanlığa karşı tehdit edici bir engel değil, ruhanî nüfuzdan faydalanarak dünyayı idareye kalkan papazların nefslerine karşı bir mâniadır. Bizde ise bunu, doğrudan doğruya dini dünyadan ayırmak mânasına alıyorlar. Bu işde ne muazzam bir canbazlık yapılıyor. Din, bizzat dünya hükümlerine malik olunca onu ya topyekûn red ve nefyetmek, yahut kabûl etmek mümkündür; herhalde dünyadan ayırmak mümkün değildir. Dini hem kabul, hem de dünyadan ayrı mütalâa etmek, bütün mevcutları yaratan Allah’ı tasdik ettikten sonra, onun dünyaya karışmıyacağını iddia etmektir ki, bu da abeslerin ve muhallerin şâhı olur.

Kâfir – Yâni ne demek istiyorsunuz?

Mümin – Şunu demek istiyorum ki, hem dünya, hem de ukbânın hesabını veren bir dine, sırf Hıristiyanlığa mahsus hususî bir ölçü olan lâisizma tatbik edilemez. Edilecek olursa, o dini kaldırmak, fakat kaldırıldığını söylememek mânasına gelir. Lâisizma İslâmiyete tatbiki kabil olmıyan bir ölçü olduğu, hem gerçek lâikler, hem de kâfir ve müminlerce hakikattir. Onun içindir ki ben lâisizma üzerinde müsbet veya menfi hiçbir hüküm izhar etmeden, onun, bütün kâinatı ihata edici dinlere mahsus bir ölçü olmadığını belirtmekle iktifa ediyorum. Bu da, sizin gibi bir münkire; ve vasıtanızla, bu mefhum üzerinde demagocya canbazlıkları yapmak isteyen cehil istismarcısı açıkgözlere verilecek en şapa oturtucu cevaptır.

(Mümin-Kafir, Büyük Doğu Yayınları, 7. baskı / s. 45-46)

Share

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.