Site icon N-F-K.com

Çok Orijinal Bir Necip Fazıl Değerlendirmesi Üzerine

ÇOK ORİJİNAL BİR NECİP FAZIL DEĞERLENDİRMESİ ÜZERİNE

Mehmet SOYAK

Kültür Bakanlığı’nca Necip Fazıl’ın 100.doğum yılı anısına hazırlatılan armağan kitaptaki Doç.Dr.Ali İhsan Kolcu’nun bilimsel yöntemlerle yaptığı incelemesiyle, Necip Fazıl’ın, genel kanaatin aksine, hiç de kendine özgü bir şair olmadığı tesbit edilmiştir! Karşılaştırmaya göre Necip Fazıl önemli birçok şairin konusunu, çoğu imajlarını, hatta bazı mısralarını kelime kelime Bodler’den almış ve çalmıştır(intihal). Yazıdan anlaşılmaktadır ki Necip Fazıl ‘Elem Çiçekleri’ kitabını açarak her bir şiir üzerinde, uğraşa/didine, düşüne/düşüne kendi şiirlerini yazmıştır. Yazarın dayanak noktası Bodler’in Necip Fazıl’ın beğendiği bir şair olması ve gençliğinde Bodler’den etkilendiğinin bazı yazarlarca belirtilmesidir. Buradan hareket eden yazar, artık bilimsel birikimi ve mantık gücüyle dur/durak bilmeden koşmuş koşmuş ta Necip Fazıl’la ilgili bu özgün görüşlere varmıştır! Bravo! Necip Fazıl’ın rakip ve kıskananları dahi böyle bir değerlendirmeye ulaşamamışlardı.

Doçent, önce kişilikle ilgili benzerlik ve etkiler üzerinde durur. Ona göre Bodler ve Necip Fazıl melankoli, yalnızlık, toplumla uyuşmazlık ve bohem yaşantılarıyla kişilik benzerliği içerisindedir. Halbuki kişilik olarak Necip Fazıl Bodler’den çok farklıdır. Melankolik halleri de tamamen değişik sebeplere dayanır. Bodler, çevresi ve toplumuna karşı aciz, silik, tavırsız ve karşı duruşu olmayan bir kişidir. (J.P.Sartre’ın Bodler incelemesinde görülür.) Bu durumunu da kendisi sanatçı dehasıyla açıklar. “Yerde düzgün yürüyemeyişim ayaklarımla ilgili değil, kanatlarımın büyüklüğündendir.” Bodler ölene kadar babalığının ve annesinin vesayeti altında yaşar. Annesinin kendi üzerindeki tahakkümüne, ilgisizliğine sızlanır, yaltaklanır. Ama onu yine de sevdiğini söyler. Adeta arkadaşsızdır, çevresi yoktur. Kadını var(dır) ama metres mi, sevgili mi, metres-sevgili mi olduğu belli değildir. Sevgilisinin başkalarıyla ilişkisini bilir, yine de onu kabul eder ve sever. Dine karşıdır. Tanrıya inanır ama isyan üzeredir hep. İnanç ve düşünce buhranı yaşamamıştır, melankolisi ve yalnızlığı psikolojiktir.

Necip Fazıl, bir kaçı dışında çoğu sanatçıda görülen insanlara ve topluma karşı çekingen, buruk ve eksik tavırlardan uzaktır. Tam tersine insanlara ve hayata karşı rahat ve hakim tavırlıdır. Bu özellikleriyle değil Bodler, hiçbir sanatçıya benzemez. O, ilk gençliğinden itibaren yerleşik düşünce, geleneksel din anlayışı ve toplum düzeniyle uyuşmamış, sonrasında en şiddetli metafizik buhranı yaşamıştır. Bu bakımdan Necip Fazıl’daki sıkıntı ve melal fikir temellidir.

Şiir karşılaştırmalarına gelince; Şairlerin zamanla ilgili şiirlerinde, zamanın değişik yönleri ile işlendiğini belirten yazar, yine de etkilenmeden bahseder. Yazara göre Necip Fazıl’ın da Bodler gibi zamanla ilgili şiirler yazması bu etkiden bahsetmesine yeterli olmuştur!

Necip Fazıl’ın kadınla ilgili şiirlerindeki kadının diriltici etkisi ve kadına tapma imajlarının Bodler’den esinlendiğini belirtir, yazar. Bu imajlar yazarın anladığı gibi kadına tapınma değil, yüceltme ve prestij duymadır. Ayrıca birçok şair sevgilisine tapınmadan söz etmiş; Divan şiirinde de sevgilinin mesih etkisinden bahsedilmiştir.

Karşılaştırmada geçen ‘Bekleyen’ şiiri de, Bodler’in ‘Hortlak’ şiirinden anlam ve imaj olarak farklıdır. Yazar ayna ile ilgili şiirler için de aynı iddiayı savunur. Kafa sahibi her insan ayna karşısında, alık alık kendini seyretmek yerine, geçmişini sorgular.

Yolculukla ilgili şiirlerde de yazarın dediği gibi, hiçbir işleyiş ve imaj benzerliği yoktur.

Yazarın “Necip Fazıl konuyu, ilhamı ve esini doğrudan Bodler’in (Spleen) şiirinden almıştır.” dediği ‘Çan Sesi’ şiirine gelelim:
Bodler, iç sıkıntısını uzun uzun anlatır, şiirin sonunda çan sesinden bahseder. ’Çan Sesi’ şiirinde ise sürekli çalan çanların yıldırıcı seslerinin verdiği melankoli işlenir. Bu farklılığa rağmen yazar yukarıdaki ifadeyi kullanmaktan çekinmez.

Doçent devam eder: Necip Fazıl, dava şiirlerinde de Bodler’in etkisinden kurtulamamıştır. Bodler’in “Dilsiz ve sağır bir halk karanlık ağlarını/Beyinlerimizin dibine gerdiği zaman.” beyitinin etkisiyle “Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak.” Ve “Cemiyet ah cemiyet yok edilen ruhuyle/Ve cemiyet, cemiyet yok eden güruhiyle..” beyitleri yazılmıştır. Ne benzerlik ama!

‘ Otel Odaları’ şiirini de, ‘ İki Kişilik Oda’ şiiriyle karşılaştıran Doçentimiz, benzerliğe dikkatimizi çeker: Her ikisi de otelle ilgilidir!

Bilim adamı hiç kimsenin hayal edemeyeceği bir etkiyi daha yakalar: Necip Fazıl ve Yahya Kemal’in İstanbul’la ilgili şiirlerİ Bodler’in Paris’i anlatan şiirindeki “bakış açısı”nın etkisiyle yazılmıştır. Bodler Paris’i orospu diye niteler, Türk şairleri İstanbul’un güzelliklerini anlatır. Hepsi de şehirle ilgili, o bakımdan benzerlik büyük!

Etkilenmeler şiirlerle de bitmez: Necip Fazıl hikayeleri de Bodler etkisinde yazılmıştır, der yazar!

Yazarın her bir tespitiyle insan, hayret ve dehşete kapılır, nihayet sona gelindiğinde, rahatlanır!Çünkü bütün söyledikleri akıl ve mantık düzeniyle ilgilidir!

Kaç yerde Necip Fazıl’ın Bodler’in tesirinde kaldığını, ondan esinlenerek yazdığını ve hatta Bodler’den çeşitli intihaller yaptığını söyleyen Doçent, sonunda der ki; “Bu etkilenmeyi Necip Fazıl için kusur ve eksiklik olarak görmemek lazımdır.” Müthiş değil mi?

Bu mantık işleyişine uygun olarak: “Bu yazar şiiri de, Bodler’i de, Necip Fazıl’ı da anlamaktan uzak, küt bir kavrayış sahibi, ama değerli bir üniversite hocasıdır!” denilebilir.

Yazarın mantık örgüsü, ördek Ahmet diye tanınan kişinin ‘Hava bulutlu’ Sözünden alınmasını hatırlatır. Ahmet’e göre ‘hava bulutlu’ denilirse, kendisine ‘ördek’ ithamında bulunulmuştur. Hava bulutlu olunca yağmur yağar, gölcükler oluşur, orada da ördekler yüzer!

Önce şunu belirtelim: Yazar, ele aldığı şiirleri imaj örgüsüyle oluşturulan şiir bütünlüğü olarak görmemiş, herhangi bir metin karşılaştırması yapmıştır!

Sanatçılar arasında etki ve tesir hep olmuştur. Çünkü sanatçı beğendiği eserlere bir estet yaklaşımıyla yönelir, o eserlerde oluşturulan estetik yapılanma karşısında sanat zevkini duyar ve yaşar. Böylece, adeta bir duyarlık bütünlüğü ve benzerliği oluşur. Kendi eserlerini inşa ederken de, bu duyarlıktan bazı imajları kullanır, bazen da farkında olmadan kendine aitmiş gibi davranır.

Necip Fazıl, Bodler’in diğer çağdaş şairlerden, farklı olan, zamanını aşan sanatçı kişiliğini, dehasını görmüş ve beğenmiştir. Mesela büyük şair Viktor Hügo kendi zaman ve şartlarının insanıdır. O bakımdan modern şiirin kurucusu olarak Hügo ve Goethe değil, Bodler ve Rembo kabul edilir. Bu beğenme muhakkak ki, Necip Fazıl’ı etkilemiş, ilk gençliğinde tesirinde kalmıştır. Ama yazarın ileri sürdüğü gibi birebir etki, tesir ve çalmalar olamaz. Zaten böyle bir etkilenmeyle Necip Fazıl’ı büyük şair olarak görmek bir tarafa, şair olarak bile kabul etmemiz imkansızdır.

Şiirde, başkasından esinlenerek alıntılarla eser ortaya konulamaz. Hemen belli olur ve o kişi mahkum edilir. Şair, yaşayarak yazar. Yoksa, yazarın zannettiği gibi etkilenmelerle bir tek gerçek mısra yazılamaz!

Üstelik, aynı düşünce ve duyarlılıkları birbirinden habersiz sanatçılar da ifade etmişlerdir. Necip Fazıl’da, usta film yönetmeni Tarkovski’ de “Sanatın gayesinin Mutlak Gerçeğe Ulaşmak” olduğunu söylerler.

Bu konunun çağrışımıyla şu tesbite varabiliriz: Necip Fazıl’ın kişiliği ve sanatı konusunda, döneminin ve Batı’nın şairleriyle karşılaştırarak değer hükümlerine sahip yazıları sadece düşünce ve sanat adamları yazmıştır. Bazı değerlendirmeleri işaret edelim: Rahmetli Tarık Buğra’ya göre, kişiliği tek olan sanatçıdır. Tanpınar, Bodler’i de çok iyi bilen ve üstad sayan estet kişiliğiyle: ”Ne kadar korkunç olursa olsun bir rüyayı sonuna kadar görmekten çekinmeyen ve ne kadar harika olursa olsun, bir rüyayı iki defe görmeye tahammül edemeyen” farklı kişilik olarak belirtmiş, zamanla ilgili şiirlerini de “Dilde ritmin zaferi” olarak nitelemiştir.

Peyami Safa: “Her şiiri hayatından bir parçadır. Bunun için şiirleri masa başlarında değil, yaşarken, kaldırımlarda, otel odalarında, kağıtsız ve kalemsiz. Çünkü evvela beyninin simsiyah tahtasına yazılmış, sonra kağıda geçirilmiştir. Her bir mısrası bir şiir mecmuasıdır.”

Ziya Osman Saba: “Türk Edebiyatı’nın en kuvvetli şiir kitabı herhalde “Ben ve Ötesi’dir. En büyük Batı şairlerinin kitaplarını açınız, orada;

“Söndürün lambaları uzaklara gideyim,
Nurdan bir şehir gibi ruhumu seyredeyim.”

Mısraları kadar derin mısralara pek ender, belki de hiç tesadüf etmeyeceksiniz. O’nun şiirlerinde ne romantiklerin müfrit lirizmini ne parnasyenlerin mermer soğukluğunu, ne de sembolistlerin zoraki iphamını(gizliliğini) bulacaksınız. İçinde Türk şiirinin en büyük derinlikleri bulunan bir deniz, dibinin yeşil uçurumlarını gösterecek kadar berraktır.”

Üstün sanatçı ve düşünür Sezai Karakoç, Batı’nın büyük sanatçılarıyla –bilhassa Bodler’le- karşılaştırarak Necip Fazıl şiirinin farkını ve üstün olduğu yerleri göstermiştir. Necip Fazıl’ı “Göklere açılan kartal” diye selamlamıştır.

Bilimsel birikim ve yöntem sahibi üniversite camiasında ise, psikolojik açıklamalarla şiir tahlilleri yapılmış, malumun açıklanması tarzında, şiirlerde neler anlatıldığı, şiirlerdeki değişmeler, şiirlerin yazılış tarihleri tesbit edilmiştir. Pek bir anlam ve değer ifade etmeyen yuvarlak hükümler verilmiştir: “Başarılı bir şair, Cumhuriyet döneminin güçlü şairlerinden biri.” gibi!

Sanatçılara ait özgün değer hükümleri vermekten hep kaçınılmış, çeşitli sanat dallarındaki yüzlerce sanatçı birbirine yakın ifadelerle anlatılmış, mesela, Cumhuriyet döneminin en güçlü sanatçılarının kimler olduğu bile belirtilmemiştir. Çünkü, üstün sanat eserleri, sanatçı duyarlılığına sahip, estetik zevk idraki taşıyan yaklaşımlar dışındaki incelemelere kendini açmaz, iç iletişimler kurulamaz, böylece de klişeleşmiş ifadelerle sanatçılar anlatılmaya çalışılır.

Doç.Dr.Ali İhsan Kolcu’nun yazısıyla, üniversite camiasında Necip Fazıl üzerine yapılan çalışmalara değişik ve orijinal bir çalışma daha eklenmiş oldu!

Oscar Wilde’ın bir tesbitini, yazarla ilgili olarak uyarlayalım. Bu kadar küt anlayış ve kasıtlı görüşlere, ancak Türkiye’de üniversite hocası olarak ulaşılabilir!..

Exit mobile version