Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

mütereddid

Admin
  • Content Count

    625
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    70

Everything posted by mütereddid

  1. Yönetimimizin tesbit ettiği son asılsız sözler: - Ne şirinde vefa var, ne leyladır sana yar. Hep Allah güzel vekil, hep ALLAH insana yar... - Üzülme davanın sahibi Hak'tır, Hak olan davada zafer muhakkaktır. - Bir bekleyenin olmalı. Sen kendinden vazgeçsen de senden vazgeçmeyen...
  2. Listemize son eklenen sözler: - Bir çok eser ortaya koydum, bir çok şiir kaleme aldım, düzinelerce yazı yazdım, ama hiç biri ile övünemem övünülecek bir şeyim varsa oda Maraş’lı olmamdır. - Hava kirliliğinden değil, haya kirliliğinden nefes alamıyoruz. - Kurban olduğum Allah'a bile günde beş vakit ulaşılabiliyorken, Kendini ulaşılmaz sananlara selam olsun. - Basit kişiler hep ilgi görür, kaliteli kişiler hep yalnızdır. Ucuz malın alıcısı çoktur. - Mecnun olup Leyla için çöller aşmışsın ne fayda! Mümin olup Mevla için secdeye varmadıktan sonra....
  3. Listemiz www.musellem.net 'te yayınlandı: Bu Sözler Üstad Necip Fazıl'a Ait Değil!
  4. Yeni tesbit ettiğimiz üç asılsız söz: - Şah damarına bakmayı akıl edemeyenler ALLAH'ı hep gökyüzünde aradılar. Bilmezmisin ALLAH mekân münezzehtir. Yukarda ALLAH var demek bile ALLAH'a sınır çizmektir. - Yanlızca Allah'a inanın, gerisi inanılacak gibi değil. - Şu dünyada kimsenin bulamadığı huzuru arayacak değiliz. Kalkar abdest alır, huzurda eğiliriz.
  5. "Hayatı müsvette yaşamayın; temize çekmeye vaktiniz olmayabilir!" Listemize eklendi.
  6. - Kıtmir bir köpekti. Ashab-ı Kehfin köpeği. Ama cennete gitti. Kim olduğun kadar kimlerle olduğun da önemli. Listemizi 160'a tamamlamış olduk.
  7. - Bu hayatın sonunda hesap yok mu zannettin sen? Lokantanın garsonu bile; 'hesap lütfen' diyor Bu söz de asılsızdır efendim.
  8. Ebkem'in paylaştığı listedeki Üstad'a ait sözlere ek olarak; - Haksız bir taşın açtığı bere üstündeki minicik plaster ne demek; haklı bir güllenin yere sereceği leşi örtecek kocaman kefenden ne haber? (Başmakalelerim 2) - Nâzım, dedi Mistik Şair; benim rejimim olsaydı seni asardım ve bu, adaletin ta kendisi olurdu. Fakat hiçliğin rejiminden gördüğün mesnetsiz zulmü asla kabul edemeyeceğim için seni görmeye geldim! (Babıali) Şüpeli vaziyette olanlar: - Necip Fazıl'a sormuşlar: "Neden sigarayı bu kadar çok seviyorsunuz?"... "Benim için yanan bir tek o var" demiş..! - Hakim sakalı uzamış Necip Fazıl'a "Maymuna dönmüşsün Necip" demiş. Necip Fazıl duvara dönerek "Şimdi de duvara döndüm.
  9. Listemizdeki asılsız sözler aşağıdakilerle beraber 158'e ulaştı. - Bizler açlıkdan karnına taş bağlayan Peygamberin , doymak bilmeyen ümmetiyiz - Bana çağdışı diyorlarmış. Ne büyük bir onur! Ben bu çağın dışında kalmayayım da, içinde mi boğulayım. - Ölüm herkesin başına gelir, ama geç ama erken.. Ya kazanırken, ya da kazandığını yerken. - Ölüm her aklına geldiğinde 'Ah' edip 'Vah' edip inleme; Bu halinle Rabbimi incitmiş olacaksın. Ecel kapıyı çaldığı zaman evi telaşa verme; O geldiği zaman, sen çoktan gitmiş olacaksın. - Bir namazım, bir duam, birde eski seccadem, hepsi hepsi bu kadar, işte benim sermaye.. - Seni affetmek hayatımın en büyük hatasıydı. Nerden bilebilirdimki. Katilini affedersen seni yine öldüreceğini.. - Ağaçtan Düşen Yaprak Nasıl Kurumaya Mahkumsa; Gönülden Düşen İnsan da 'Unutulmaya Mahkumdur. - Kula kulluk etme ! Unutma ki sen de kulsun. Ve gerektiğinden fazla önem verme ! Yoksa, unutulursun. - Kimileri vardır aşkın en yücesine layıktır. Kimileri vardır aşkın en yücesini versen de, aşağılıktır. - Soruldu mu ne bilirsin diye;"Haddimi bilirim" Soruldu mu ne istersin diye; "Haddimi bilir, hakkımı isterim" demeli... - Ayağın taşa takıldığında "Allah kahretsin" bile dememelisin, Dua etmelisin ki taşa takılan bi ayağın var... - Payımıza Sükût Düştüğünden Beridir, Kalbimizin Sesini Daha Bir Güzel Duyar Olduk. - Sizde olan tükenir onda olan sonsuz, Feza sizin olsa ne yapacaksınız Onsuz. - Eğer tadını bilirseniz ekmeği paylaşmak ekmekten dehe lezzetlidir. - Salaklık bulaşıcıdır. - Bin "günahın" olsa da bana, bir "gün ah'ım" yok sana... - Nazım benim cezaevi arkadaşımdı,düşüncelerimiz farklı olsada.. - Ben ve nazım herzaman kavga etmiştiriz ama biz hapishanede birbirimize ekmek vermiş insanlarız ey benim düşümdekiler nazım sevin demiyorum ama saygı duyun onun kadar türkiye sevdalısı yoktur.
  10. - Allah var; fakat bizim ondan, yalnız sorulduğu zaman haberimiz var!.. (Cinnet Mustatili) - Dava tek, ölmemek (Çile | "Kafiyeler" şiirinden) - "Demokrasi, kendini çölde hayal edenlerin serabıdır. Yaşanmaya değer hayatı bul ve ölümsüzlüğe geç!" sözü iki alakasız yazıdan alınıp birleştirilmiş. İlk kısım "Türkiye'nin Manzarası"ndaki "Hürriyet ve Demokrasi" başlıklı yazıdan alınmış: "Bizde hürriyet ve demokrasi, Meşrutiyete kadar, kendisini çölde hayâl edenlerin serabıdır. Meşrutiyetten Cumhuriyete dek, evlerin kapılarını ve sandıkların kapaklarını açmaya, üstelik vicdanlarla ağızları kilitlemeye mahsus eşkiya parolası..." İkinci kısım "İslam ve Öbürleri"nden: "Yedi renk tanıyoruz ve yedi gök ölçüsüne inanıyoruz. Birbiri üstünde dönen yedi gök ve bu yedi sesin namütenahi terkibi... Gökten gelen senfoni.,. Bu, şudur: Yaşanmaya değer hayatı bul ve ölümsüzlüğe geç!"
  11. "Bir nar ağacı var bir de dar ağacı, Namerde nar düştü yiğide dar ağacı" Bu söz de listemize eklenmiştir.
  12. "Devler gibi eser vermek için karıncalar gibi çalışmalıdır!" sözü ayrıca İhtilal isimli eserde "Nizam ve Disiplin" başlığında mevcuttur: Bütün büyük oluş ve becerişler nizam sayesinde meydana gelir. - Devler gibi eser vermek için karıncalar gibi çalışmalıdır! Diyeceği yerde "burjuvalar gibi çalışmalı" tabirini kullanan (Balzak) nizamı ifadeye çok yaklaşmıştır.
  13. Aşağıdaki sözler, ebkem rumuzlu üyenin paylaştığı listedeki Üstad'a ait olan sözlerdir. Kaynakları ile beraber ekliyorum. - Bir kız öğrenciyi, başını örttüğü için tahsil hakkından mahrum etmek, İstiklal savaşı başlarında ve Maraş'ta, düşmanlar tarafından başörtüsü çıkarılıp düşürüldüğü için başlayan milli şahlanışın ruhuna tükürmektir. (1001 Çerçeve) - İhya etmek için ne kadar ilim lazımsa imha için de o kadar cehalet kafidir. (http://www.nfk.com.tr/turgutozal.htm) - Allahsız adamın fikrine, Allahsız cemiyetin mefkuresine, Allahsız idarenin başarısına ve Allahsız ordunun silâhına inanmıyorum!.. (Vecdimin Penceresinden) - Kökünü beğenmeyen dal ve dalını benimsemeyen meyve, olmadan çürüyecektir.(Çerçeve 1 | Maziyi Red Ve İptal) - Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım. (İhtilal | Nizam ve Disiplin) - Biz, içimizden bu kadar perişan hâle getirilmeseydik, dışımızdan bu hürmetsizliğe uğramayacaktık.. (Hitabeler) - Sabır çekilen şeyi duymamak değil, ona dayanmayı bilmektir. (Tohum) - Akıldan büyük nimet, zekadan da ağır yük tanımıyorum. (Vecdimin Penceresinden) - İslamiyet Avrupa'dan Gelse Müslüman Olacaksınız .! (Bir konferansından) - Ferhat’ın sevgilisine kavuşmak için deldiği dağ, benim devirmek borcunda olduğum nefse göre bir kum tanesi… (O ve Ben) - Bir kişinin herkes, herkesin de bir kişi olduğu hakikati İslâmındır. (İdeolocya Örgüsü) - Kadın ; Hristiyanlıkta yol kesici bir engel, islamda ise yol açıcı bir kanattır. (Kafa Kağıdı) - Halbuki Müslümanlık, zor içinde en kolay, pahalılık içinde de bedava olan kurtuluş çaresidir. (Mümin-Kafir) - İnsan başiyle fare kafasını birbirinden ayıran tek hassa, fikir öfkesidir. (Hücum ve Polemik) - Ağlayabilseydiniz, Anlayabilirdiniz.. (Reis Bey) - Gençliğine doyamadan gitti, derler. Doymak mümkün mü ki, doyup da gitsin. Doymak burada değil. Burası acıkmanın yeri. (Vecdimin Penceresinden) - Öyle insanlar vardır ki, lâğıma düşseler lâğımı pisletirler. (Çerçeve 4 | Hikmetler) - Chp bir parti değil. Türk'e dinini, dilini, ve özünü kaybettirmeye memur, bir katliam müessesesidir. (Rapor 10-13) - Keşke ben «Allah» kelimesinden başka, ağzından tek söz çıkmayan bir dilsiz olsaydım. (Aynadaki Yalan) - Ey müslüman, sana düşen nimetse sadece çile... Uyumamak ve düşünmeye memur olmak... Bu çile kapısından erişilecek dünyayı bilseydin, yatağını ve yorganını satardın! (Vecdimin Penceresinden) - Abdulhamid`i anlamak herşeyi anlamak olacaktır. (Ulu Hakan Abdulhamid Han) - Fikrin olduğu her yerde şiddet, operatörün neşteri gibi bir nimet, olmadığı yerde de kaatilin bıçağı şeklinde bir âfettir. (Yeniçeri) - Fikirde, sanatta, anlayışta, anlatışta, buluşta, tutuşta, dağıtışta, toplayışta ve nihayet yaşanmaya değer hayatın ölçülerini billûrlaştırma işinde dünyanın en büyük adamı olmak isterdim; nefsim için değil de, sırf O'nun ümmetinden en hakîr ferde düşen liyakat payını ve üstünlük derecesini göstermek için. (İdeolocya Örgüsü | Takdim) - Kendi kendimizin altında kalmamalıyız ki cemiyetin üstüne çıkalım. (Çerçeve 1 | Millet Şefi, Örnek Şef) - Arı bal yapar, fakat balı izah edemez. Ağaçtan düşen elma da arz cazibesi kanunundan habersizdir. (Çile | Poetika) - Dinin olmadığı yerde hiçbir şey yoktur; yokluk bile yok... Şiir ve san'atsa hiç yok... (Çile | Şiir ve Cemiyet) - Allah'ı bulamamacasına aramak, ebediyen aramak olan şiirin gayesi, ilk dayanak ve çıkış noktası olarak din temeline muhtaçtır. (Çile | Şiir ve Din) - Şiirde gaye, kökte Allah ve mutlak hakikat olarak, dalda sırrilik ve remziliktir. (Çile) - Şiirde baş unsur, fikirle hissin ara çizgisi üzerinde, duygulaşmış düşüncelerdir. (Çile) - Biz şiiri iman için bilmişiz; ve bu mihrak bilgiyi, her bilginin geçtiği binbir yol ağzı biliyoruz. (Çile) - Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten, Affet senden habersiz aldığım her nefesten... (Çile | Affet) - Ne kervan kaldı, ne at, hepsi silinip gitti, "İyi insanlar iyi atlara binip gitti." (Çile | Boş Ufuklar) - Neye yaklaşsam sonu uzaklık ve kırgınlık, Anladım ki yok Allahtan başkasına yakınlık..! (Çile | Yakınlık) - Ey düşmanım, sen benim ifâdem ve hızımsın; Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lâzımsın! (Çile | Düşmanıma) - "Allah bir!" demektense ecel teri dökerken. Ölüversem, beklenmez ânda "Allah bir" derken. (Çile | O An) - Yum gözünü, kalbine her ân yokluğu üfür! "Kendinden geçmek iman, kendinde olmak küfür." (Çile | İman) - Zamanın çarkları sizi yürütüyor, Zamanın çarkları beni öğütüyor.. (Çile | 'Zaman' adlı şiirinden) - Gençlik... Gelip geçti... bir günlük süstü; Nefsim doymamaktan dünyaya küstü.(Çile | 'İşim Acele' adlı şiirinden) - Diyorlar bana: Kalsın şiir de söz de yerde! Sen araştır, göklere çıkan merdiven nerde? (Çile | Merdiven) - Her ağızda, her telde, fânilik dırıltısı Sonunda tek bir şarkı, tabutun gıcırtısı...(Çile | Şarkı) - Onu, beyni kanayan soylu kafalara sor; Ölüm zorların zoru, yaşamak ondan da zor... (Çile | Zor) - Ve tekrar uyuyayım ve kalkayım ezanla! Yaşaya dursun insan, hayat dediği zanla... (Çile | 'Uyumak İstiyorum' şiirinden) - Başım çığlıklı çocuk, onu nasıl avutsam? Ne yapsam da ölümü bir saatcik unutsam?.. (Çile | Nasıl) - Gözüm, aklım, fikrim var deme hepsini öldür! Sana çöl gibi gelen, O, göl diyorsa göldür! (Çile | O Diyorsa) - Kader, beyaz kâğıda sütle yazılmış yazı; Elindeyse beyazdan, gel de sıyır beyazı!.. (Çile | Kader) - Bu dünyada renk, nakış, lezzet, ne varsa küsüm; Gözümde son marifet, Azrâil'e tebessüm... (Çile | Tebessüm) - Dağı tanıyan, nasıl tanımaz uçurumu? Mademki yükseliş var, iniş olmaz olur mu? (Çile | Mantık) - Bu kasvet dünyasında kalmadı özlediğim, Namaz vaktinden başka, ânını gözlediğim... (Çile | Kasvet) - Patiska kefen, çürük teneşir, isli kazan. Minarede "Ölü var!" diye bir acı sala... Er kişi niyetine saf saf namaz... Ne âlâ! Böyledir de Ölüme kimse inanmaz hâlâ! Ne tabutu taşıyan, ne de toprağı kazan... (Çile | İnanmaz) - Zonklayan başım benim, kan pıhtısı, cerahat; Ona yastıkta değil, secde yerinde rahat... (Çile | Başım) - Elindeyse zamana, dur, geçme diye dayat! Bir sigara içmekten daha kısa bu hayat... (Çile | Hayat) - Af var diye işlenen suçtan vicdan burkulur; Affı sigortalayan hayâsızdan korkulur... (Çile | Af) - Çocukken gün battı mı, bir köşede ağlardım; Nihayet döne döne aynı noktaya vardım. (Çile | Aynı Nokta) - Kadından kendisinde olmayanı isteriz; Hasret yerinde kalır ve biz çekip gideriz... (Çile | Kadın) - Ân oluyor bir garip duyguya varıyorum; Ben bu sefil dünyada acep ne arıyorum?.. (Çile | Ne Arıyorum) - Söyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih! Taşlarına kapanmış, ağlıyor koca tarih! (Çile | 'Karacaahmet' şiirinden) - Sevdalın şu dağı del dese, koşar, delersin! İş Allaha geldi mi, gücün yok, sendelersin! (Çile | Sendeleme) - Sabırla pişer koruk, Yerle bir olur doruk. Sabır, sabır ve sabır, İşte Kur'anda buyruk! (Çile | 'Sabır' şiirinden) - Zıtlar arası ahenk, af ve günah yarışta; Bütün zıtlar kavgada, bütün zıtlar barışta... (Çile | Zıtlar) - İşte iz, geliniz, toprak post, Allah dost. (Çile | 'Kafiyeler' şiirinden) - Bugün ağla çocuğum, yarın ağlayamazsın! Şimdi anladığını, sonra anlayamazsın! (Çile | 'Çocuk' şiirinden) - Güzel Allahım, senden ne gelecekse gelsin; Sen ki, rahmetinle de kahrınla da güzelsin... (Çile | Güzel) - Allah dostu odur ki, nefsine tek pay biçmez; Kırk yıl bir ekşi ayran özler de onu içmez. (Çile | Allah Dostu) - Son günüm yaklaştı görünesiye, Kalmadı bir adım yol ileriye: Yüzünü görmeden Ölürsem diye, Üzülmekteyim ben, üzülmekteyim. (Çile | 'Anneme Mektup' şiirinden) - Nöbet sende diye aldanma sakın, Zannetme bakidir devranın senin! Bir gün bizim köye yolun düşerse, Boynuna asılır fermanın senin! (Öfke ve Hiciv | 'Senin' şiirinden)
  14. İlk sayfada ebkem rumuzlu üyemizin paylaştığı listeden kesin olarak kaynağını bildiğim sözleri ve Üstad'a Ait Olmayan Sözler listemizdeki sözleri sildim. Listeye eklenecek olan yeni sözler: - "İdrâkin aczini idrâk, idrâkin ta kendisidir." sözünü Üstad, Hz Ebubekirden naklediyor. (Rapor 13 | Mesnet) - "Felsefe; çürük cevizlerle dolu bir denizde sağlam cevizi aramaktır." sözünün aslı Çarçeve adlı eserinde 'Felsefe ve Hakikat' başlığında geçmektedir: Felsefe deyince gözümün önüne şöyle bir manzara gelir: Feza büyüklüğünde bir çuval. Çuval, yalnız bir tanesi sağlam, gerisi çürük cevizlerle dolu... İşte felsefe, bu çuvala her defa elini sokup o sağlam cevizi boş yere aramak gayretinin ismidir. - «Benimki benim, seninki de senin!...» Bu şeriattır. İkincisi, «Seninki senin, benimki de senin!...» Bu tarikat.. Üçüncüsü : «Ne seninki senin ne benimki benim... Herşey Allah'ın!..» Bu da Hakikat!.. (Bu söz 'Dünya Bir İnkılap Bekliyor' kitapta mevcut olmakla birlikte, 'Veliler Ordusundan' isimli eserinde Ahmed-i Buharı hazretlerinden naklediliyor: "Şeriatte seninki senin, benimki benim... Tarikatte seninki senin, benimki de senin... Hakikatte ne seninki senin, ne de benimki benim... Hepsi Allah'ın!..."
  15. "Düşünmek şu, bu değil, öteleri düşünmek; Sizinse düşünceniz yataklarda eşinmek ." sözü Üstad'a ait değildir. Üstad'ın Öfke ve Hiciv adlı kitabında mevcut olan beyit: DÜŞÜNMEK Bana biricik gıda, aç ve susuz, düşünmek; Sizinse düşünceniz, yemek, yatmak, eşinmek... (1974)
  16. "Biz yılbaşında hediye getiren noel babanın değil, Miraçtan namaz getiren Hz. Muhammed'in ümmetiyiz " Bu söz ile birlikte listemizdeki sözlerin adedi 138'e ulaşmıştır.
  17. "Bir doğrunun imanı bin eğriyi düzeltir. Mukaddes davalarda ölüm bile guzeldir." Bu söz Üstad'a değil, Abdurrahim Karakoç'a aittir. Dava Felsefem Ben Milletim uğruna adamışım kendimi Bir doğrunun imanı, bin eğriyi düzeltir. Zulüm Azrail olsa, hep Hakk'ı tutacağım Mukaddes davalarda ölüm bile güzeldir. Abdurrahim Karakoç | Vur Emri
  18. İnternette Necip Fazıl Kısakürek imzası ile paylaşılan "Hatırana Düşeceğim" şiiri Üstad'a ait değildir. HATIRINA DÜŞECEĞİM Kopkoyu bir sis içinde bir akşam Hatırına düşeceğim belki Bir an ıslayacak yağmur yüzünü Birden o tatlı demleri hatırlayacaksın Sonra sıcak yatağında uzun uzun Ağlayacaksın ağlayacak...! Boğazında bir şeyler düğümlenecek Ah yanımda olsaydı diyeceksin Tüm yıldızlar gülecek haline ay da göz kırpacak İliklerine işleyecek bensizlik Kahrolacaksın...! Bir sigara tüttüreceksin ihtimal Ufku seyredeceksin saatlerce Bir rüzgâr kopçalayacak yüzünü Sonra hayalim gelecek karşına Bir şiirimi mırıldanacaksın Hıçkıracaksın...! Gönlünden atamadığın gibi kafandan da Silemeyeceksin beni düşlerine gireceğim her gece İnce bir hüzün bürüyecek yüzünü Ve çırılçıplak gerçekleri o zaman Anlayacaksın...! Sonra bir şeyler yazmak isteyeceksin Kafan gibi kalemin de işlemeyecek Unutmak isteyeceksin her şeyi Ama unutamayacaksın hiç bir şeyi Kıvranacaksın...! ________ Daha önce forumda açılan ilgili başlık: http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?/topic/760-hatirina-dusecegim/
  19. "Allah tanrının belasını versin!" "Öyle ucuz değil gül koklamak. Gül tutan ele diken batmalı. Bir aşka gönül veren o aşkın kapısında yatmalı!" Bu sözler de listemize eklendi.
  20. İŞTE BÜTÜN SIR / RAPOR 4 Birkaç sahife içinde koskaca bir tarih sentezi görmeyi ister misiniz? Buyurun: Bu yazıda, ve daha doğrusu bu terkibi dâva (şema)sı içinde, herbiri biner sahifelik hakikatlerin sadece kitap ve mevzu başlıklarını gösterir gibi, tarihimiz boyunca gelmiş büyük ve temel hâdiselerin iç yüzünü ve ruhunu çerçeveliyeceğiz: 1__ İslâmlığı tam bir vecd ve aşk plânında temsil ve ona temessül edip o misilsiz kaynağın şevkiyle derhal bütün cihana hâkim bir kıymete ulaştığımız devir, Birinci Osman'dan Kanunî Sultan Süleyman'a kadar süren saltanat ve şevket çığırıdır. (Bunun böyle olduğunu herkes bilir ama, kimse bu tarzda mânalandırmaz.) 2— Kanunî Süleyman, haşmet çığırının en zengin hengâmesine rastgelmiş büyük bir talih sahibi olduğu halde, selefleri ayarında büyük bir şahsiyet değildir. Onun devleti, Türk cemiyetinin en büyük devlet ânına tesadüf etmiş olmaktan ibarettir. Kanunî, muazzam bir hazır bulucu ve hazır yiyicidir. Nitekim onun, dünya çapındaki büyük dâvaya, keyfiyette ayrıca bir hamle katmaktan âciz, müstakil bir fatihlikten mahrum şahsiyeti, her türlü şatafat akınlarına ve kemiyet nailiyetlerine rağmen, Viyana önlerinde kakılıp kalması ve bu can noktasını fethedememesiyle de sabittir. Dâva, bu noktadan derinleştirilip merkezî ve esasî sebebe doğru götürülür ki, aşk ve imanımızın donmaya kabuk tutmaya başlaması, (Dekadans) devrinin açılması ve ruh küsufunun ilk defa görünmesi, Kanunî'den sonra değil, Kanunî ile beraberdir. Şeyhülislâmları ilk defa tâyinle makamlarına getiren ve her işi padişahın keyif ve iradesine bağlayan Kanunî devri, her türlü aldatıcı şaşaasına rağmen, hakikatte inhitat tarihimizin başıdır. (Bu noktayı ise kimse bilmez ve anlamaz. Tafsilâtı girift ve uzundur.) 3— Kanunî'den sonra inhitat devrimizi, zatî seciye ve mizaciyle de örnekleştiren Şâh-ı Âlemin oğlu Sarı Selim, babasiyle başlamış inhitatımızı sadece fâşedici bedbaht ve hasta sultandır. Artık her sahada şanlı taarruz devrimiz kapanmış, mahzun ve perişan müdafaa çığırımız açılmıştır. Askerlikte müdafaa, hars ve irfanda müdafaa, fen ve marifette müdafaa... Avrupada teşkilatını bitirmek ve ilk mahsullerini devşirmek vaziyetine geçen (Rönesans) ve Hıristiyanî yeni ruh, her sahada üzerimize çullanmak ve intikamını almaya savaşmak üzeredir. (Bu nokta da tam bilinen tarihî hususiyetlerden değildir.) 4— Artık inhitat ve müdafaa devrimiz, arada bir müstesna şahısların; dibe batan bir dalgıç nasıl topuğunu kumlara vurup bir lâhza için su yüzüne çıkmak isterse, öylece, münferit ve neticesiz olarak gösterdikleri hamlelere rağmen her devrede biraz daha derinleşe derinleşe, bundan tam 140 yıl evveline, yani «Tanzimat-ı Hayriye» ismini verdikleri harekete kadar devam eder. Tanzimat hareketi, bir türlü mânası kavranamayan Batı dünyasına karşı, bizim kaybolmuş veya kaybettirilmiş, mânalarımızın nereye gittiğini gizlemeğe memur o cereyanın ismidir ki, cellâdımızın evine ve merhametine sığınıp ve kendi Öz elimizle onun baltasını bileyip nefsimize hayat hakkı arayışımızı, böylece en feci iflâsımızı ihtar ve ilân eder. Hiçbir mütefekkir ve büyük sanatkâra mâlik olmayan bu devir, basit, sığ ve sadece ahmakvârî hayran politika adamlarının elinde, kuru bir bayrak muhafaza edip garba ruh sancağımızı teslim edişimizi çerçeveler. Bu devrin Mahmud-u Adlî, Abdülmecit, Abdül'aziz gibi sultanları birer zarif ve safdil kukla: Reşit paşa, Âli Paşa, Mithat Paşa, Şinasi, Namık Kemal gibi siyasî ve edebî şahsiyetleri de, adamına göre birer enayi veya hain oyuncaktır. Ayrıca hiçbir müsbet zekâ ve eser sahibi olmayan bu şahsiyetlerin hemen hepsi (Mason) dur; ve garp kapitalizma-Emperyalizma şebekesinin, memuriyetlerini bilen veya bilmeyen (piyon)larıdır. 5— Bu felâketli gelişi ilk defa olarak görmüş, sezmiş ve ona göre her sahada muazzam bir müdafaa hareketine girişmiş olan ilk büyük Devlet Reisi İkinci Abdülhamit'tir. Kanunî Süleyman, kısacık boyuna rağmen nasıl Türk cemiyetinin zirve noktasına bastığı için en uzun boylu görünüyorsa, Abdülhamid de tasfiye günü yaklaşan cemiyetin en çukur yerine tesadüf ettiği için, dev cüsseli olduğu halde kısa boylu duruyor; ve onu tersinden uzun boylu göstermek isteyen hain propagandayı defaten tekzip edici bir eser ve şahsiyet sahibi görünmüyor. İşte bu harikalar harikası ince ve girift nasip, hakikatte Abdülhamid'in Türk Padişahları arasında, belki en büyük üç şahıstan biri olduğunu gizlemektedir. Mazhariyeti mahrumiyet, sadakati hiyanet ve bunların tam tersi olarak Öldürücülüğü ihya edicilik diye gösteren tarih ve ruh kalpazanlığından da Abdülhamid'e ayrı bir fazilet payı biçilecek olursa, o vakit kendisini Türk tarihinin en ulvî Devlet reisi olarak değerlendirmek icap eder. (Büyük Doğu'nun 40 yıllık tarihî tezi olan ve hudutsuz vesikalara istinat eden bu hakikat ise, meçhul olmak şöyle dursun, tam tersiyle öğretilmekte ve altı üstüne getirilmeğe muhtaç bulunmaktadır. Ulvî ve mazlum Abdülhamid'in şahsiyetinde öyle bir düğüm gizlidir ki, bu düğümün çözülmesiyle beraber, sahte inkılâplarımızın ve millî kahramanlar şeklindeki vatan hainlerinin baştan başa iç yüzleri meydana çıkacaktır. İşte bu yüzdendir ki, bu dâvadan, Yahudisi, Masonu, Avrupalısı, züppesi, şahsiyetsizi, dinsizi, imansızı, lâfta terakkiperveri, sözde hürriyetçisi, eyyamgüderi, dalkavuğu, şusu, busu; hâsılı mahrum ve münzevi hak âşıklarından başka herkes, müştereken gocunur ve bu bahsi açmayı yasak eder.) 6— Bütün sebep ve neticeleriyle ilerleye ilerleye devam eden Tanzimatın ikinci hareketi Meşrutiyet inkılâbıdır. Bu inkılâbı yapan İttihat ve Terakki Komitesi de, içlerinden her nükteden habersiz bazı sâf idealistlere rağmen, baştan başa (Mason) ve Yahudinin uşaklarıdır. İkinci Abdülhamid'in haliyle ve sırf bu velî çapındaki kan dökmek istemeyişinden faydalanarak inkılâbını yapan İttihat ve Terakki, bütün siyaset, fikir, sanat ve edebiyat kadrosiyle bu vatanı (Kaos) a götürmenin memuriyetini birkaç sene içinde tamamlamış; ve kendisini bu imha işine gizlice memur kılan Avrupanın, bilâhare onu düşman safında yer almaya zorlayıp Türk vataniyle beraber yok etmek istediğini fark etmeden, son vazifesini, Almanya safında Birinci Dünya Harbine girmekle mükemmelen yerine getirmiştir. (Bu hakikat de, topraklarımızın altındaki madenler ve kalblerimizin mihrakındaki sesler kadar meçhulümuzdur.) 7— Millî Kurtuluş Hareketi, artık tasfiye saati çalan Türk cemiyet ve şahsiyetinin, her şeye rağmen bütün bir tarih boyunca gelen iman ve hayat şevk ve iradesiyle kendi kendisini kurtarmak için ruhunda hazır tuttuğu bir hamledir. Bu hamleyi nefslerine mal edenlerse, onun ruhuna tam zıt bir seciye belirten ve Tanzimattan beri hiçbir zaman misline rastlanmamış mikyasta ruhumuzun Garba teslim etmek kararını besleyen bir hiziptir. Bu hizbin, yüzlerine bir «suret-i hak» maskesi takıp dâvayı aziz gösterdiği ilk devirlerin gerçek kahramanlarından Mersinli Cemal Paşa, Ordu Kumandanı Nureddin Paşa gibi şahsiyetler ve daha nice isimli ve isimsiz hüviyet, hakikatte, Millî Mücadeleyi bizzat ve ilk defa olarak hazırlamış olmanın da şeref hissesine mâliktirler. Nihayet, sadece Allah'ın lûtfu ve Türk milletinin yok olmamak cehdiyle muvaffak olunan hareket, semeresini vereceği zaman derhal bu hizip vaziyete hâkim olmuş; İsviçre'de Türk mukadesatını ve iman kökünü Batı hegemonyasına satmak suretiyle her vasıf dışı bir istiklâl sağlamış; ve ondan sonra güya madde plânında kurtarılmış olan Türk, ruh plânında ve doğrudan doğruya sayelerinde imha edilmek istenmiştir. Kurtaran ve ilk defa kurtarmayı düşünen ve ona teşebbüs eden kendileri olmadığı halde, faraza kendileri olsa, bu kurtarıcılığı takip edici devrede gayenin büsbütün öldürmek için kurtarmak olduğu meydana çıkınca bu kurtarıcılığa, kurtarıcılık mı, öldürücülük mü ismini takmak lâzımdır? Böyleyken, tam 27 yıl boyunca, Allah'tan esirgenen saygı ve korku, birtakım put şahıslara ve mefhumlara karşı zorla besletilmiş, yeni nesiller bütün bir tarih ve hakikat tahrifçiliği metodiyle yetiştirilmiş, insanlık hayatının hiçbir devrinde görülmedik bir hak ve hakikat zalimliği edası altında, (Tabu) şahıslar ve mefhumlara dair ne lâf söyletilmiş, ne de Allah ve Peygamber, din ve ahlâk, tarih ve an'ane, millet ve dâva, lisan ve irfan gibi, çingenelerin bile en aziz meseleleri olan dâvalara el sürdürülmüştür. Böylece Tanzimat, üstelik ona ve onun devrelerine güya zıt bir plânda, hem de bütün bir kurtarıcılık, yoktan var edicilik ve aksini düşüneni idama sürükleyicilik cüretiyle, bir asır evvelki gizli müessirinin gayesini, 1923'ten itibaren nihaî mikyasta devşirmeye başlamış ve bunun ismine «el sürülmez ve dil uzatılmaz inkılâp» denmiştir. Daima sahte ve köksüz, binaenaleyh olması olmamasından daha zararlı birkaç madde donatımından başka, 1923-1950 arası ne yapılmışsa, Türk milletini, ruhta, ahlâkta, irfanda, tarihte, fikirde, sanatta, sıhhatte, millî benlikte, şahsiyette, bir daha dirilmemecesine vurmak için yapılmıştır. (Ve bu hakikat, idrakiyle beraber Türk milletine gerçek inkılâp yollarını bir lâhzada açacak kadar feyizli ve o nisbette uzaklara ve meçhullere kaçırılmış ana gerçektir.) Bu teşhis ve tespitlerin hedefi Atatürk değil, onu halkalayan ve yorumlayan hiziptir... Atatürk apayrı bir mâna belirtir. O, bu dairenin dışındadır. 8— Nihayet, tek gayesi bizi bu hale getirip bütün tarih ve ruh şahsiyetimizle yerin dibine geçirmek olan Batı dünyası, kendisinin de tahmin edemediği ve zaten edemiyecek olduğu siyasî ihtilâtlardan sonra, ruh ölüsünün de bu derecesine tahammül edemiyeceği için, sonunda bir istibdat emriyle bize cebrî ve kısmî bir hürriyet (ültimatom)u vermiş; ve o yüzden, bildiğiniz son 19 yılın, simsiyah bir rengi kahverengiye ve buz kütlelerini çamura döndüren imkân ve istidat şartları doğmuştur. Peşinden bugünkü (kaos)... 9— Ama sıra (Büyük Doğu)ya gelmiştir! Onun yoğurduğu yeni kuşağa......
  21. "Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır" sözü de Üstad'a ait değildir.
  22. "Elin oğlu okur atomu böler, bizimkiler okur milleti böler" Bu söz de listemize eklenmiştir.
  23. Mahmud Derviş'in kendi sesinden "Ey Eğreti Sözcükler Arasında Yürüyenler!" şiirinin tamamı ve tercümesi: Ey Eğreti Sözcükler Arasında Yürüyenler! I Ey yürüyenler Eğreti sözcükler arasında! Sırtlanın isimlerinizi, çekip gidin Saatlerinizi çekin zamanımızdan, çekip gidin Denizin maviliğini, belleğin kumlarını Çalın dilediğinizce çalın Dilediğinizce fotoğraf çekin ki anlayın Anlayamayacağınızı Toprağımızdaki bir taşın Nasıl öreceğini göğün çatısını... II Ey yürüyenler Eğreti sözcükler arasında! Sizden kılıç, bizden kan Sizden çelik ve ateş, bizden et ve can Sizden yeni bir tank, bizden taş Sizden gaz bombası, bizden yağmur Bizim üstümüzde de sizinki gibi gök ve hava Hissenizi alın kanımızdan, çekip gidin Danslı yemekli bir akşam partisine gidin Bize düşen korumaktır şehitler gülünü Bize düşen yaşamaktır dilediğimizce III Ey yürüyenler Eğreti sözcükler arasında! İğrenç tozlar gibi dilediğiniz yerden geçin ama Uçan haşarat gibi dolaşmayın aramızda! Yapılacak işlerimiz var toprağımızda Buğdayımız var yetiştireceğimiz Bedenimizin teriyle sulayacağımız Sizi hoşnut kılmayacak şeylerimiz var burada: Bir taş ya da bir keklik Alın maziyi, dilerseniz çıkarın elma pazarına Dilerseniz sedef bir sini içinde Mabed-i Süleyman’ı geri verin Hüdhüd’e Bizimdir sizi hoşnut kılmayacak şeyler: Bizimdir yarınlar Yapılacak işlerimiz var toprağımızda IV Ey yürüyenler! Eğreti sözcükler arasında! Yığın kuruntularınızı boş bir çukura, çekip gidin Ayarlayın akrebini zamanın Kutsal buzağının meşruiyetine Ya da tabanca müziğinin vaktine! Bizimdir sizi hoşnut kılmayacak şeyler, çekip gidin Bizimdir sizde olmayanlar: Halkı kan ağlatan bir vatan Nisyâna ya da belleğe yaraşan bir vatan Ey yürüyenler! Eğreti sözcükler arasında! Nerede isterseniz orada oturun Ama oturmayın aramızda. Geldi artık çekip gitme zamanınız Nerede isterseniz orada ölün ama ölmeyin aramızda Yapılacak işlerimiz var toprağımızda Burada bizimdir mazi Bizimdir hayatın ilk sesi Bizimdir bugün, bizimdir gelecek Burada bizimdir dünya ve ahiret Çıkıp gidin toprağımızdan Denizimizden, karamızdan Buğdayımızdan, tuzumuzdan, taşımızdan Defolun her şeyimizden! Defolun Belleğimizdeki anılardan Ey yürüyenler eğreti sözcükler arasında! Mahmud Derviş
  24. Bu iki sözün de asılsız olduğu teyit edildi. -"Nerelisin? diye sormuştu; oralı olmadım..Tepkisizliğimi görünce o da oralı olmadı..Artık ikimizde oralı değildik hemşeri sayılırdık.." -"Adam olmak cinsiyet meselesi değil şahsiyet meselesidir"
  25. Üstada ait olduğu kesinleşenler: -Biz, içimizden bu kadar perişan hale getirilmeseydik, dışımızdan bu hürmetsizliğe uğramıyacaktık. -Atomu çatlatan fizikçinin madde üzerinde çektiği çile, bizim, ruh atomunun infilâk noktasını bulmak için çektiğimiz çilenin yanında çocuk oyuncağı... -Gel beri, kurtuluş ordusunun tuğu ol! Hürriyet mi dileğin, Allahın tutuğu ol! -Allah, ızdırabını çektirmediği şeyin, nimetini vermez! -Ferhat'ın sevgilisine kavuşmak için deldiği dağ, Benim devirmek borcunda olduğum nefse göre bir kum tanesi... -Sabır çekilen şeyi duymamak değil, ona dayanmayı bilmektir. -Bakarsanız yüzde doksan dokuz Müslümanız. Ben bunlara musalla taşı Müslümanları diyorum. Evet, musalla taşında yüzde doksan dokuzumuz Müslüman... -Kalk arkadaş, gidelim! İnsanın unuttuğu Allah'ı zikredelim... (Şehirlerin Dışından şiirinden) -Öyle insanlar vardır ki, lağıma düşseler lağımı pisletirler. -Çatla, patla, kudur, tepin! Zira sen bugünü kazansan bile biz yarını mutlaka fethedeceğiz. -Ne İran'ı örnek bil, ne Libya'yı, ne Fas'ı ! Gereken petrol değil, gerçek İslâm kafası (Öfke ve Hiciv) -Harcadınız İslam'ı, yerde sürüklediniz! Yıkıldınız ve suçu kadere yüklediniz! (Öfke ve Hiciv)
×
×
  • Create New...