Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Cavit

Üye
  • Content Count

    22
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    1

Cavit last won the day on September 7 2012

Cavit had the most liked content!

Community Reputation

2 Nötr

About Cavit

  • Rank
    Sessiz Üye
  1. Ebu Gureyp'in meşhur işkence kurbanı konuştu Ebu Gureyp'te çekilen o meşhur fotoğraftaki başına geçirilmiş çuvalla vücuduna elektrik verilen Iraklı, yaşadıklarını Kanal7 Dış Haberler Müdürü Sefer Turan'a anlattı, 18 Ocak 2006 09:00 Irak savaşının simgelerinden biri o. Amerika'nın demokrasi başlığı altında götürdüğü acının resmi. 46 yaşında 4 çocuk babası bir adam. Ebu Gureyp'te çekilen o meşhur fotoğraftaki başına geçirilmiş çuvalla vücuduna elektrik verilen adam o. O, Hacı Ali Kaysi. Sefer TURAN Üzerinde Arapların ve özellikle de Iraklıların giydiği siyah renkli bir abaya var. Sol eli devamlı abasının altında dolaşıyor. Çünkü onu kullanamıyor. Önce bir kaza, ardından Amerikan askerlerinin elektrikli işkencesi ve postalları ile ezmeleri sonunda sakat kalmış. İşkencenin her türlüsünü çekmiş. Şimdi de kendini işkence mağdurlarının dertlerini dindirmeye adamış. Bir sivil toplum örgütü kurarak "Şiddet'e hayır" kampanyalarına katılıyor. Amerikan İşgali Mahkumları Derneğinin kurucusu Hacı Ali yaşadıklarını ilk defa bu kadar detaylı anlattı. Bir tek amacı var: Irak'lılar insan gibi yaşasın. Irak'taki hapishanelerde işkence dursun. Ebu Gureyb'ten önce ne yapıyordunuz? Irak'ta İslam Hukuku okudum. Bağdat ve özellikle de Ebu Gureyb bölgesindeki kırsal alanda, camilerde vaazlik yaptım. Neden ve nasıl tutuklandınız? Bir gün camiye gidiyordum. Aniden karşıma tanklar ve Hummer jipleri çıktı. Beni durdurdular, ellerinde bana ait fotoğraf vardı. Öylece tutukladılar. Amiriye bölgesindeki askeri hapishanelerden birine götürdüler. Hapishanede neler oldu? Amiriye'de iki gün kaldım. Biri geldi: Kendini bana kaptan Filipe veya Fili olarak tanıttı. Kendisi ile tercüman vasıtasıyla konuştuk. Bu arada aileme tutuklandığımın haberi ulaşmıştı. Kaptan Filipe, bana, "Bizim seninle özel bir işimiz yok; ama seni başkaları istiyor" dedi. Dışarıda beni tanıyanların kapıya yığıldığını söyledi. Ardından da "Seni bir başka yere götüreceğiz" dedi ve ertesi gün Ebu Gureyb'e götürdüler. Yolda Kafama çuval geçirdiler. Etrafımda 7-8 tane asker vardı. Beni yere yatırdılar, ayaklarını üzerime koydular. Bu arada önden ve arkadan tank ve askeri araç sesleri geliyordu ve böylece Ebu Gureyb'e ulaştık. İlk anda orasının Ebu Gureyb olduğunu anlamadım. Bizi sıra halinde dizdiler. Sırayla yerde süründürüyorlardı. O arada yanımdakilerden birinden Ebu Gureyb'te olduğumuzu öğrendim. Ebu Gureyb'te neler oldu, göremediğimiz? Aslında Ebu Gureyb'e atılmak, insan için onur kırıcı bir durumdur. Benim konumum şuydu: Ben bir hapishaneden bir başka hapishaneye soruşturma amacıyla nakloldum. Ama orada gördüm ki, asıl amaçları soruşturma değil, bizi aşağılamak. Çünkü çok kötü şartlarda bizi bir odaya aldılar. Vücudumuzun hassas bölgelerini kontrol ettiler. İlk soruşturmada, bizi bir yere oturttular ve mütercim vasıtasıyla sorular yönelttiler. Daha soru bile sormadan bir dizi suçlamalarda bulundular. İlk soru şu oldu: "Sen Sünni misin, Şii mi?" Çok şaşırdım. Mütercime dedim ki; Irak'ta böyle bir soru ile ilk kez karşılaşıyorum. Çünkü Irak'ta nikah töreninde bile kişiye, mezhebi sorulmaz. Ben elimi gösterdim. Elime ameliyat yapılmıştı. Bana direnişçi misin dediler. Ve arkasında bir dizi suçlamada bulundular. En son olarak bana "Yahudi düşmanı mısın" dediler. Bu soru da çok garipti. İşkenceler nasıl gerçekleşti? İşkence odasına girince kafamdan çuvalı çıkardılar. Karşımda aralarında kadın askerlerin de olduğu 10-12 asker vardı. Her birinin elinde fotoğraf makinesi vardı. Ben bu odaya üç defa girdim, 5 defa elektrik verildi. En zor durumların birinde dilimi ısırdım. Ağzımdan kanlar akmaya başladı. Çünkü çuvalın içinden aşağı doğru kan sızıyordu. İşkence sırasında gözlerim yerinden fırlayacak gibi oluyordu. Çuvalın arkasından patlayan flaş ışıklarını az da olsa görünüyordu. O kadar çok fotoğraf çekiyorlardı ki. Üstelik kahkahalar arasında. Uzun süren bu soruşturma celselerinin asıl amacının soruşturma olmadığını düşünüyorum. Buraya mümkün olduğu kadar çok sayıda Irak'lı getiriyorlar, onları böylece aşağılıyorlardı. Hapishanede herkese bir lakap takmışlardı. Bana Colin Powell diyorlardı. Peki tecavüz? İnsanlar ailelerinin önünde küçük düşürüldü. Kadın askerle cinsel birleşmeyi reddettiği için kadın asker, yanındaki suni ile adama tecavüz etti! Kadınlara kocalarının önünde tecavüz ettiler. Kadınlarının önünde erkeklere tecavüz ettiler. Kadınlarla aramızda 9 metre mesafe vardı. Tecavüze uğruyorken bizden yardım istediler. Ama hiçbir şey yapamadık. Çünkü hücrelerdeydik. (Hacı Ali burada ağlayarak ara veriyor) Kadınların çığlıklarını duyuyorduk. Hücrelerimizde çırılçıplaktık. Onlar için hiçbir şey yapamıyorduk. Sadece "Allah u Ekber" diye bağırdık. Elimizden başka birşey gelmiyordu. Hücredeydik. HAHAMLAR SORGULADI Peki, o malum fotoğrafınıza gelelim. Nasıl bir işkence gördünüz, o fotoğraf nasıl çekildi? Ebu Gureyb'de İlk 15 günün 4 gününe; "tören günleri" diyorlar. 4 günde boğazımdan içeri hiçbir şey girmedi.15 gün boyunca çırılçıplaktım. Ama, aynı mekanda üç ay boyunca çırılçıplak duranlar vardı. Mesela: Mahmudiye'de ki Muhammedül Emin Camii imamı Seyh Ebu Cibril gibi. Ebu Gureyb'teki en zor günlerim ilk 4 gün ve fotoğrafımın çekildiği o elektrikli işkence günleri oldu. İlk dört günde bize çok çok kötü davranıldı. Arapça "İdam idam" sesleri geliyordu, arkasından da kurşun sesleri. Çıplak bedenimize, çok çirkin sözler yazdılar. 4 gün boyunca hiçbir şey yemedik. Ondan önce de oruçluydum. Çünkü beni, iftara 5 dakika kala oraya götürdüler. Yani tam 5 gün boyunca susuz ve yemeksiz kaldım. Sorgucu, bize: "Ben Gazze'de, Batı Şeria'da ve Nekab çölünde sorgulamalar yaptım" diye tanıttı kendini. Bir defasında beni, Şeyh Hamid ve Şeyh Halil'i soruşturmaya aldılar. Kafamızdan çuvalı çıkardılar. Sorgucunun kafasında küçük bir takke vardı. Sonradan öğrendik ki Haham dedikleri biriymiş. Hapishanede 6 ay kaldım. Bunun 60 günü hücrede geçti. 1- 1,5 metre genişliğinde bir yer. Işık yok. Gece gündüz fark etmiyor. Irak' ta bugün kanun diye bir şey yok. Kişinin tutuklanması da serbest bırakılması da çoğu zaman tesadüflere kalmış. haber7 http://entellektuel99.myfreebb.com/viewtopic.php?p=1479#1479
  2. HABERLER 18.12.2005 PAZAR Emekli paşa: "TSK, Peygamber ocağı değildir Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) dün Harbiye Askeri Kültür Sitesi’nde Türkiye-AB ilişkilerini tartıştı. KKTC eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile Edip Başer, Şener Eruygur, Özden Örnek gibi emekli paşaların da katıldığı sempozyumda ilginç görüşler öne sürüldü. Toplantının açılışında konuşan TESUD Genel Başkanı emekli Tümgeneral Rıza Küçükoğlu, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ‘Atatürk Cumhuriyeti’nin ordusu’ olarak tarif ederken, ‘Peygamber ocağı’ tanımını kabul etmediklerini söyledi. Medyada ‘Mehmetçik’ konusundaki değerlendirmelere gönderme yapan emekli paşa, “TSK’nın askeri, Atatürk’ten sonra gelişmiş Türkiye Cumhuriyeti’nin Mehmetçikleriyiz, Peygamber’in Mehmetçiği değil.” dedi. Başbakan Erdoğan’ın Türk milletinin ‘Mehmetçik’ kavramını ‘küçük Muhammed’ anlamında kullandığına yönelik sözlerini eleştiren Küçükoğlu, belli din veya mezhebi öngören bir kavramdan uzak durulması gerektiğini savundu. ‘Küresel ve Bölgesel Bir Yaklaşım İçinde Türkiye-AB İlişkilerinin Geleceği ve Bu Çerçevede Türkiye'nin Açılımları' konulu sempozyuma katılan KKTC 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, emekli orgeneraller Edip Başer, Oktar Ataman, Şener Eruygur, Çetin Doğan, emekli Oramiral Özden Örnek ve Yeditepe Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Bedrettin Dalan'a TESUD'a onur üyeliği plaketi verildi. Emekli Tuğgeneral Öner Pehlivanoğlu, emekli Deniz Kurmay Kıdemli Albay H. Vural Vural, Prof. Dr. Erol Manisalı, stratejist Ümit Özdağ, eski Büyükelçi Şükrü Elekdağ, emekli Tuğgeneral Y. Ziya Satır gibi isimler konuşmacı olarak yer aldı. Sempozyumu, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu da takip etti. Çıkışta basının sorularını cevaplayan Rıza Küçükoğlu, Mehmetçik kavramının özellikle Cumhuriyet döneminde önem kazandığını belirterek, “Hangi dinden olursa olsun kendisi Türk olan herkesin Mehmetçik olma hakkı vardır. Eğer Mehmetçik, ‘Muhammed'in askeri' veya ‘küçük Mehmet' şeklinde üretilecek bir kavram olursa şu günlerde tartışılan üst kimliğin İslam olduğu gibi bir tartışmanın içine düşülür." diye konuştu. Türkiye'de birlik sağlanamazsa, AB yetkililerine kızma gibi bir haklarının olamayacağını ifade eden Küçükoğlu, ‘alt-üst kimlik' tartışmaları konusunda ise şöyle konuştu: "Türk'ün başka kimliği yoktur. Anayasa'da tanınan kimliğin Atatürk tarafından doğru tanımlandığına ve Türk devletine bağlılık dışında şart aramayan Türk kimliğinin tek kimlik olduğuna inanıyoruz." 18.12.2005 Erkan Acar İstanbul (Zaman) http://entellektuel99.myfreebb.com/viewforum.php?f=47
×
×
  • Create New...