Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

adıgüzel

Editor
  • Content Count

    72
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    2

Posts posted by adıgüzel


  1. Korkarım ki Hacegan Bey, adıgüzel fikrimeçhul arkadaş sizin hüsnüzanlarınızı beyanı ile yalancı çıkartıyor türünün diğer örnekleri gibi.

     

    Uzatmak istemiyorum tekrar söylememe gerek var mı ? Yoksa bir şırınga ile beyninize mi enjekte edebilim bir fikri ? Yalancı çıkartmak gibi bir hedefim olsa, ısrarla zikzak cevaplar vermeyi yeğlerdim. Veya fikirleri pespaye lügatlarla yaftalardım.

     

    Biraz zor olacak ama, Saygılarımla..


  2. Ne kadar layığız, "hamurumuz ne kadar yeterli" suali ile, "desteklemiyorum", "hayalim değil" sözleri aynı fikriyatın ürünü değildir.

     

     

    Desteklemiyorum. Destekleyenlere de ilk önce zeminin hazır olmadığını ifade ediyorum.


  3. Türkiye'nin halinde üç beş dipnotlar dışından tenkit ettiğim bir olgu yok. Din üzerinde hassasiyet gösteren bir yapım da mevcut değil. O yüzden hayaliniz hayalim değil. Daha fazla da uzatmak da istemiyorum: İlk defa forum düşünce endeksine zıt olan fikrimi beyan ettim. Bundan sonraki düşüncelerim şahsıma mahdut kalacaktır.


  4. Uygulamada sıkıntı olacağı görüşündeyim, sonuçta uygulamayı yerine getirecek olan insanlar. Bir cemaat diğer cemaat mensubuna pespaye yakıştırmaların yaptığı bir hengame içerisinde yaşıyoruz. Hamurumuz yeterli değil. Hala körü körü bağnaz ve taassup içinde savunmanın dikta etmenin hiç mi hiç hacet yok.

     

    Bu açıklamam size yine yeterli gelmez. O yüzden liberal demokratik rejimin bana daha sıcak geldiğini belirtip. Sualinize net bir yanıt vermiş olayım.


  5. Partiler üstü bir anlayış ile, siyaset arenasında başarılı olmanız mümkün değil. Aynı zamanda tenkit bireyi olmaya ne hacet. Sürekli eleştirmek sizlerin mütemadi bir med-ceziriniz esiri kılmış. Ak Parti tabi ki, liberal bir politika sunmak zorunda. İslami rejim ideali için ülkemizdeki zeminin hazır olmadığı da bir gerçek. O yüzden ilk etapta bu zeminin hazır olması gerekir. Keza ben islami rejimi destekleyen bir birey değilim.


  6. Başbakan'ın 'dindar nesiller yetiştireceğiz' açıklaması günlerce tartışıldı. Manşetlerde, köşelerde, ekranlarda konuşuldu. İktidar ve anamuhalefet için kılıçların karşılıklı çekileceği yeni bir gündemdi 'dindar nesil' tartışması.

     

    Bir tarafta dine dair her konunun karşısında kendisini bulan CHP, öbür tarafta 'zinayı suç saymayan' AKP'nin dindar nesil iddiası... AKP Vakfıkebir Gençlik Kolları'nın düzenlediği Gençlik Şöleni'nde öyle görüntüler fotoğraf karelerine girdi ki... Bu kareler bir söylem maskesini daha düşürdü...

     

     

    Dindar nesil dediğiniz böyle bir şey mi?

     

    AKP Vakfıkebir Gençlik Kolları organizatörlüğünde gerçekleştirilen gençlik şöleni AKP'nin maskesini bir kez daha düşürdü. Muhafazakar muteddeyyin kesimlerin oylarına göz diken, Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın adını bile istismar etmekten geri durmayan AKP'nin politik duruşunu özetleyen fotoğraflara bir yenisi daha eklendi. Başbakan'ın 'Dindar nesil yetiştireceğiz' açıklamasının tribünlere oynamaktan öteye başka bir anlam ifade etmediğini, AKP'li gençlerin sarmaş dolaş dansı, ortaya çıkardı.

     

    Peki bu hangi nesil gençlik?

     

    Başbakan Erdoğan 31 Ocak tarihinde AKP'nin genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada "Dindar nesil yetiştireceğiz" açıklamasında bulunmuş, gündemde geniş yer bulan bu ifadeler tartışma konusu olmuştu. Daha sonra 6 Şubat tarihinde FATİH Projesi'nin tanıtımında dindar gençliğe değinen Başbakan Erdoğan, "Bu gençliğin tinerci olmasını mı istiyorsunuz? Siz bu gençliğin büyüklerine isyankar bir nesil mi olmasını istiyorsunuz? Siz, bu gençliğin milli, manevi değerlerinden kopuk, hiçbir istikameti, meselesi olmayan bir nesil mi olmasını istiyorsunuz?" diyerek, eleştirilere sert çıkmıştı.

     

    Bari söylenilenle yapılan uyuşsun

     

    AKP'nin söyledikleriyle yaptığı ilk defa çelişmiyor. 2008 yılında AKP Artvin İl Başkanı Dilek Alkan'ın düzenlediği "basınla kaynaşma yemeği"nde su gibi alkol tüketilmiş, şarkılar eşliğinde göbek atılmıştı. Daha da ileri giden AKP İl Başkanı Dilek Alkan, kadın şarkıcıya para yapıştırmıştı. Öte yandan bol miktarda rakı tüketilen yemekte bazı AKP'liler bir yandan içkilerini yudumlarken bir yandan da rakıyla dans eden şarkıcıyı tempo tutmuşlardı.

     

    Üniversiteyi yeni kazanan öğrencilerin birbirlerini tanımaları amacıyla yapılan 'Gençlik Şöleni'nde kızlar ve erkekler, dans ederek tanıştılar. Vakfıkebir MYO'nda okuyan bin 422 öğrencinin katıldığı şölenin organizatörlüğünü AKP Vakfıkebir Gençlik Kolları yaptı. Gecede konuşan AKP Vakfıkebir Gençlik Kolları Başkanı Ali Madenci, "Onların sıkıntılarını, ihtiyaçlarını belirleyip gidermeye çalışıyoruz. Öğrencilerin sıkıntılarına çözüm bulmak, sürekli yanlarında olmak, rahat huzurlu bir ortam sunmak istiyoruz" dedi. Eski Öğretmenevi salonunda yapılan şölende, gecenin geç saatlerine kadar dans, ettiler.. Bu görüntü Başbakan'ın 'Dindar nesil yetiştireceğiz' sözlerinin içi boş olduğunu gösterdi.

     

    Başbakan'ın dindar gençliği

     

    Başbakan Erdoğan 31 Ocak 2012 tarihinde AK Parti genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada "Dindar nesil yetiştireceğiz" açıklamasında bulunmuştu. Gündemde geniş yer bulan bu ifadeler çokça tartışılmış ve Başbakan'ın dindar nesli, dindar gençliği nasıl yetiştireceği konusunda soru işaretleri oluşmuştu? Daha sonra 6 Şubat 2012 tarihinde FATİH Projesi'nin tanıtımında dindar gençliğe değinen Başbakan Erdoğan, "Bu gençliğin tinerci olmasını mı istiyorsunuz? Siz bu gençliğin büyüklerine isyankar bir nesil mi olmasını istiyorsunuz? Siz, bu gençliğin milli, manevi değerlerinden kopuk, hiçbir istikameti, meselesi olmayan bir nesil mi olmasını istiyorsunuz?" demişti.

     

    Rakı içip göbek atmışlardı

     

    2008 yılında AKP Artvin İl Başkanı Dilek Alkan'ın düzenlediği "basınla kaynaşma yemeği"nde su gibi alkol tüketilmiş, şarkıcıyla göbek atılmıştı. Artvin Koru Otel'de basın mensupları için verilen yemekte sahne alan kadın şarkıcıya eşlik eden AKP İl Başkanı Alkan, şarkıcıya para yapıştırmıştı. Öte yandan bol miktarda rakı tüketilen yemekte bazı AKP'liler bir yandan içkilerini yudumlarken bir yandan da rakıyla dans eden şarkıcıyı seyretti.

     

    Şampanyaların da patlatıldığı geceye katılan kadın partililer arasında başörtülü bulunmaması dikkat çekmişti.

     

    Dindar değil Müslüman nesil

     

    Sadet Partisi Gençlik Kolları Genel Başkanı Fatih Aydın, AKP hükümetinin 'dindar nesil' yetiştiremeyeceğini söyleyerek nedenlerini sıraladı. Başbakan'ı söylemden eyleme geçememekle suçlayan Aydın, "Başbakan güzel konuşuyor, 'dindar nesil yetiştireceğiz' diye. Ama yapılanlara bakıyoruz hiçbir şey yok.

     

    Domuz etini kasaplık statüsüne koyanlar, zinayı serbest bırakanlar nasıl dindar gençlik yetiştirecek. Avrupa Birliği Bakanlığı kuran, İslam'a aykırı uygulamaları hemen kabul eden bir hükümet nasıl dindar nesilden bahsedebilir. İslam coğrafyasını kana bulayan ABD'yi kadim dost olarak gören iktidar partisi 'dindar nesil' söyleminin içini nasıl dolduracak. Başbakan'ın açıklamaları hiç samimi gelmiyor. Biz Saadet Partisi olarak 'dindar nesil' değil 'Müslüman nesil' yetiştirmenin peşindeyiz. Dindar diyor Başbakan. Peki, kime göre, hangi dine göre dindar? Biz buna 'Müslüman nesil' diyoruz" diye konuştu.

     

    Kaynak

    • Like 2

  7. Ben de olayı farklı perspektiften değerlendirmek istedim. Vuku bulan olaya sadece islami açıdan bakmam. Siyasi konjonktür ve sistem açısından değerlendirim.

     

    Keza, Nur Cemaatini yaftalamanız ve belirli suçlarla etiketlemeniz ve ardından şahsiyetli bir duruştan bahsetmeniz, gerçekten büyük hezeyan. Belki sizin de değerlendirdiğiniz fitne ve fesat açısından da bakıyorum olabilirim. Çünkü Şeriat hükümlerini içselleştiren bir fıtratım mevcut değil.

    • Like 1

  8. Konu alevilikten açılığı zaman, öğrencilik dönemlerimde anı muhayyileme oturur. Din dersinin kallavi eğitimlerini dinlemek istemeyen bir öğrenci sırada boylu boyunca yatar. Derken mütedeyyin kişilik hocamız, daha fazla sabredemez ve öğrenciyi kaldırır ve sorar ?

     

    -Neden dersi dinlemiyorsun ?

    - Sizin dersiniz bana hitap etmiyor ( Hoş mevzuat bakımından bize hitap ettiği pek söylenemez )

    - Neden ?

    - Ben aleviyim, sizin dersiniz bana hitap etmez ?

    - Hoca bir politikacı edası ve bir peygamber sabrı ile, ''Ben kanunun, müfredatın bana izin verdiği müddetçe size bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum, ne olur şurada iki kelime öğrensen'' der

    - Öğrenci yine ısrar ve şımarık bir inatla, sizin dersiniz bana hitap etmez. Siz 30 gün orucu farz kılarsınız, oysa biz 9 gün oruç tutarız.

    -Neden 9 gün tutarsınız diye hoca sorar ?

    -Öğrenci, ''Cebrail Aleyhisselam Peygamber Efendimize(s.a.v.) aslında 9 gün oruç tutulmasını vahiy etmiş. Peygamber efendimiz sehven 30 gün anlamış'' der.

    -Hoca kendinden beklemediğim bir kurnazlıkla cevap verir. ''Peki Cebrail Aleyhisselam Peygamber Efendimize(s.a.v.) vahiyleri TÜRKÇE mi indiriyormuş. Hiç Arapça'daki otuz ile dokuz birbirine benzer mi'' der. Öğrenci kem kümlerle dakikaları tüketir ve yerine oturur.


  9. Sabahattin Ali'nin okumuş olduğum ilk eserlerinden bir tanesidir. Aslında bu yıl sonuna kadar okumuş olduğum kitapları tekrar kıraat etme iştiyakı doğmuştu. Fakat programımı değiştirdim. Ve bu yıl sonuna kadar Sabahattin Ali'nin eserlerini kıraat edeceğim.

     

    Esere bir solukta okuduğum eserler arasında yer alıyor. Akıcı üslubu ve entellektüel birikimini hissedebiliyorsunuz. Sabahattin Ali'nin üslubu ile Raif Efendinin teşhis ettiğim karakteri, bir çekmecede gizli duran defterin ifşa edilmesi ile çok farklı bir heyecana sebep oldu. Yer yer neden önce bu kitapları kıraat etmediğim konusunda eseri okurken pişmanlıkta yaşadım.Raif Efendinin kendini müdafaa edemeyecek, kendi halinde,kimseyle hasbihâl etmeyen, başta aile efradları olmak üzere herkesin istihfaf ettiği karakter yapısının ardındaki gizli sırlar deşifre olduğunda hayretler içerisinde kalmıştım.. Akıcı bir üslup ve insanın merak duygusunu törpüleyen usta bir kalemin elinde çıktığı bir gerçek. Kitap kıraat edildiğinde ve yanlış olan bir takım olgular süzüldüğünde ortaya çıkan ve benim hissettiğim sevgi ve vefa duygusudur. Bu duygunun izleri Raif Efendinin karakteri üzerinde muhteşem bir şekilde bina edilmiş..Kitabın sonuna doğru bu duyguları daha fazla hisediyorsunuz. Bir tarafta Kürk Mantolu Modanna için üzülürken, Raif Efendinin solan bedeni karşısında, vefanın yanında bir de suçluluk duygusu yer alıyor sanki. Fakat kitap içerisindeki hikayede değerlerime zıt bir yaşam tarzı da söz konusu, bu gerek Raif Efendi'nin hayatında gerekse de Sebahattin Ali'nin hayatında da görebiliyorum. Sebahattin Ali için teşbih ve tasvir üstadı olarak nitelendirebillmek yalnız bir sentez olmaz sanırım. Zira bir insanın biçimsel ve ruhsal yönüne o kadar güzel tesbit ve teşhis ediyor ki, o insanı tahayyül etmek hiç de zor değil. Filhakika, güzel ve gecemi süsleyen bir kitaptı :)

     

    Şimdi, sizin de zikrettiğiniz Kuyucaklı Yusuf adlı kitabı kıraat edeceğim. Artık Türk Edebiyatına derinliklerine doğru yol alıyorum sanırım.

     

    Hatırlar mısınız bilmem. Sizin tavsiyeniz ile, ruhumda var olan ümitsizlik girdabından kurtulmak için eser tavsiye etmenizi rica etmiştim. Üstâdın eserlerinin ümitsizliğe çare olabilir mi diye bir soru yöneltmiştim. Siz de üstâdın bir takım eserlerinin ümitsizlikten kurtulmak için bir ilaç hükmünde var olduğunu ifade etmişsiniz. Samimiyetinizde zerre şüphe duymadığım şahsiyetiniz, üstadın eserleri benim ümitsizlikten kurtulmama vesile olacak şifayı sunmadı..

     

    Saygılarımla

    • Like 3

  10. taksimdeki_camiyi_ismet_inonu_yiktirdi13480337380_h926150.jpg

    Taksim Meydanı'na cami yaptırılsın mı yaptırılmasın mı? Oysa 1940'lı yıllarda Taksim'de zaten bir cami varmış. Milli Şef unvanlı İsmet İnönü bu camiyi yıktırmış.

    Türkiye gazetesinden

    Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci bugün kaleme aldığı yazısında yıllardır tartışılan konuyla ilgili çok önemli tarihi bilgiler verdi. İstanbul'un en işlek meydanlarından olan Taksim Meydanı'nda yıllar önce bir caminin varlığından bahseden Prof. Dr. Ekinci bu caminin, İsmet İnönü tarafından 1940 yılında İstanbul vali ve belediye başkanı olan Lütfi Kırdar'a yıktırıldığını iddia etti. İnönü'nün camiyi yıktırma gerekçesi ise bir hayli ilginç...

    İşte Ekinci'nin bugünkü yazısından ilgili bölümler:

    Taksim'de bir

    cami vardı

    Taksim'e cami yapılması her sağ iktidar zamanında konuşulur. Malum bir çevre buna karşı çıkar. Polemikler sürer gider. Sonra mevzu küllenir.

    Vaktiyle Taksim'de bir câmi vardı. Şimdi onu hatırlayan muhtemelen kalmamıştır.

    Bazı binalar vardır, asırlarca yaşar. Bazısının ise ömrü kısadır. Ya bir âfete uğrar, ya da kazmaların hışmına… Taksim Kışlası da bu yapılardan biridir. Ömrü bir asrı bile bulmamıştır. Daha yakınlarda ortadan kaldırılmış olmasına rağmen, hakkında çok az malumat vardır.

    Soğan kubbeli

    kışla

    Sultan I. Mahmud'un şehre su getirtirken yaptırdığı maksem sebebiyle suların taksim edildiği yer mânâsına Taksim adını alan semtte vaktiyle büyük bir kışla vardı. Sultan III. Selim topçu askerleri için yaptırmıştı. Meydanın Harbiye'ye bakan tarafındaydı. Kabakçı isyanında harab olduğu için, Sultan II. Mahmud tarafından 1812'de yenilendi.

    basliksiz_9jpg_h263.jpg

    Kışla, dekorasyonu ile diğer kışlalardan ayrılır. Binanın bu eski hâli ancak Preault'nun 1817 tarihli bir gravüründen bilinebilmektedir. İki katlıydı. Hind ve Rus stilinde soğan kubbeleri vardı. Köşeler üç katlı ve dışarı taşkın olduğundan çok ihtişamlı görünürdü. Yüzü arabesk motiflerle bezeliydi. İçinde büyük bir avlusu, avlunun ortasında ise ampir üslubunda zarif bir câmisi vardı.

    Prost günah keçisi

    1940'ta İstanbul vâli ve belediye reisi Lütfi Kırdar, Taksim Meydanı'na dikilen heykelin daha ihtişamlı görünmesi için İnönü'nün emriyle kışlayı yıktırdı. O devirde İstanbul'un Osmanlı havasından kurtarılması hedefleniyordu. Bunun için Fransa'dan Henri Prost adında bir de şehircilik mütehassısı getirtilmişti. Prost, hükümetin arzuları istikametinde şehir planı çizdi. Osmanlı'dan kalan perişan izlerden büyük bir kısmı da böylece ortadan kaldırıldı.

    Bazı insaf ehli, kışlanın yıkılmayarak tamir edilmesi için yalvardılarsa da, tamir için gereken paranın bulunmadığı gerekçesiyle kulak asan olmadı. Tamir için bulunamayan para, sanat değeri olmayan heykeller için harcandı. Taksim Kışlası'nın yanı başındaki Taşkışla, belki de câmisi olmadığı için yıkımdan kurtuldu. Şimdi teknik üniversitedir. Bazıları, “Bizim zâlimimiz iyidir” psikolojisi içinde, bu işin yegâne mesulü olarak Prost'u görür. Halbuki Prost, profesyonel olarak kendisinden istenileni yapmıştır.

    Cami önünde maç

    Kışlanın câmisi hakkındaki malumat kışlanınkinden de azdır. Ampir üslubundaki tuğla câmi fırtınadan hasar gördüğü için 1847'de kârgir olarak yeniden yaptırılmış; Sultan Hamid tarafından 1893'te tamir ettirilmişti. Mete Caddesi tarafında ve tek şerefeli zarif bir minaresi vardı. Kışla boşaltılınca, câmi suyu kesilmiş hamama döndü. Kışla yıkılırken, o da yıkıldı

    • Like 1

  11. Mesajların içeriğine bakıldığında iftar'ın gayet hoş geçtiği aşikar.. Naçizane İstanbul dışında ikamet eden üyeler'inde katılabileceği bir organizasyon düzenlenmiş olsaydı keşke... Hoş sohbetinizden feyiz almak, kitapların narin kelamları ile birbirimize mukabele etmek, o engin edebi bilgilerinizden bir katre nasiplenmek şahsımıza düşseydi...

     

    Nedamet duymuyorum yalnız yine, bu forum, bu samimi mesajlar o hoş sohbetin kokusunu bir nebze olsun ulaştırıyor.

     

    Allah kaleminize kuvvet, mesajlarınıza ve yorumlarınıza bolluk versin....

    • Like 1
×
×
  • Create New...