Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Murat Aydın

Üye
  • Content Count

    181
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by Murat Aydın


  1. Öngörülmüş Bir İletişim Kazası - A.Turan Alkan;

     

    ''Bir bütünlük, lüzumundan fazla kısaltılıp makasa geldiğinde ortaya ya komedi, ya sansasyon çıkıyor; dünyanın en sıkıcı filmini üç kat daha hızlı oynattığınızda anlamı değişiverir. İlber Ortaylı gibi saygı ve itibar gören bir şahsiyetin iki saat boyunca söylediklerini yarım A4 hacminde özetlerken gerekli editörlük hassasiyeti gösterilmeliydi diye düşünüyorum.

     

    Alın meselâ, “Ordunun siyasete karışması kaçınılmazdır, bu tarihsel bir gerçekliktir” cümlesini; biraz sosyal ilim ve hassaten tarih okumuş herkes, bu cümlenin darbeyi ve darbecileri haklı göstermek için değil, Yeniçeri ayaklanmalarından bu yana askerlerin siyasetle nasıl iç içe biçimlendiğini hatırlatmak için söylendiğini anlar; bu cümlenin izahı ise belki on-onbeş dakika süren bir konuşmayla desteklenmiş olsa gerektir; halbuki bir haber metninde sadece kısaltılarak ucu sivriltilmiş hüküm cümlelerini görüyoruz.

     

    Ne oldu şimdi, İlber Hoca’yı darbeci mi ilân edeceğiz? Yok daha neler!.''


  2. Selamlar,

     

    Öncelikle ''İsmet Bey'i anlamıyorlar, anlamak istemiyorlar!'' epigrafı altında başlayayım konuşmama. Demokrat partili polis bir babanın evladıydı. Uluslar Arası İlişkileri bırakıp, Fransız Dili ve Edebiyatı'nı okumuştur kendisi. 10 yıl marksist görüşü savunmuş ve ömrünün diğer 20 yılını Müslüman olarak yaşamış ve yaşamaktadır. ''İsmet Özel, bir ara koministti, sonra Müslüman oldu, sonra Şeriatçı oldu, şimdide ülkücü takılıyor!'' şeklindeki dangalakça söylemlere karşı şunu der; ''Hiçbir insan aniden değişime uğramaz. Derin bir zamanın içinden geçer. Ben hâlâ koministim. Müslüman koministim. Efendimiz, bizi aldatan bizden değildir, buyuruyor. Bundan güzel koministlik mi var? Siz cemaate 27 derece daha fazla sevap almak için katılmıyor musunuz, bu kommen yaşam değil de nedir?'' şeklinde bir yaklaşımda bulunur.

     

    Onun düşüncelerini, kendisini okumadan eleştiren birçok insan var maalesef. Ya da okusa bile kafa yormadan aptalca eleştiren. Bir zamanlar Zaman Gazetesinde Nuriye Akman köşesinde, bir yazar şunu diyordu; ''Ben Kur'anı İsmet Özel'i okumaya başladıktan sonra anladım!''... Gerçekten de bir çoğu için hala böyledir. İsmet Özel'in 6-7 kitabını bitirdim. Ki, daha önce neden okumamışım diye üzüldüm doğrusu. Tasavvufu da sever ve ehlihal ile birliktedir, Özel.

     

    İnsanlar,

    Hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır

    O zarif ve delişmen bir çok alınlarda

    Betondan tanrılara kulluğun zırhı vardır.

    İ.Özel

     

    İsmet Özel düşüncelerini kabul etmeyen maddeci zihniyetler çocuklarına evlatlarına yakınlara şunu der; ''İsmet Özel'in şiirlerini oku, düşünce kitaplarına sakın bakma!''. Biliyorlar çünkü, doğrunun içinde yer ettiği kitapları. Mesela Murat Bardakçı, bu salaklardan biridir. Şiirin poetikasını anlayamayacak kadar kof beyinli olduğu için, bir şair şiirde farklı normalde farklı konuşur sanıyor.

     

    Balçiçek Palmir'in Karşıt Görüşü'nü izledim o gün. Güzel ama kısa bir programdı. Gerçi sunucu İsmet Özel'i anlayamayacak kadar salak aynı zamanda zarafet sahibiydi :).

     

    http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/ind...3&Itemid=12 burayı da okursanız, zihninize yardımcı olacak şeyler çıkar.

     

    Zaman kaybetmeden ''Üç Mesele'' kitabını okuyabilirsiniz. Onu tanımak için iyi fırsattır :). Şurda da birkaç anektod var kitaptan; http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?showtopic=10233

     

    Surat Asmak Hakkımız adlı kitabından;

     

    Laf-ü Güzaf

     

    Kendimizi dünya meseleleri karşısında uyanık, bilgili ve cesur hissettiğimiz nispette bir bönlük içine düştüğümüzün farkında değiliz. Çağdaş bilinç sahibi kişiler olarak dünyanın karşı karşıya bulunduğu belâlara karşı duaya sığınmayı, kendimizin hal ve tavrını düzeltmeyi küçük görüyoruz. Buna mukabil aktif, başarılı ve müdahaleci olmayı övgüye değer buluyoruz. Bu yüzden kendimizi komik düşürdüğümüzün farkında olmaksızın mevcudiyetimizi protestoda bulunmaya ehil hissediyoruz. Ama oyunun kuralları değişmeksizin devam ediyor. İçinde bulunduğumuz ruhî ve maddî zaafa rağmen insanî vasıflarımıza güvenerek (yani Rahman’ın kuvvetine sığınma tavrını terk ederek) dünyevî kuvvetlere karşı gövde gösterisi yapmaya kalkışmamız bizi daha çok çaresizliklere sevk ediyor. Sadece maddi ölçülerin sınırları içerisinde kalarak gösterdiğimiz ruhî yani psikolojik ve sosyal tepki bizleri dönen çarkın dişlileri arasına daha çok sıkıştırıyor. Bize korkunç akıl dışı, vicdana sığmaz görünen olaylar düştüğümüz çaresizlik dolayısıyla bundan böyle bizim de desteğimizi kazanmış oluyorlar. (s.27)

     

    Her Tevafuk Misaldir

     

    Eğer herhangi bir durum Son Kitap’ın indiği şartların, son peygamberin sünnetini ika etme şartlarının dışında bir mantık getiriyor, onları (kuran ve sünnet) hesaba katmaksızın yürüyen bir sistemin istekleri doğrultusunda kararları bizden bekliyor, muhkem ayetlere ve sünnet-i seniyye’ye dayanarak sonuç çıkarmamız imkânsız olan meseleleri çözmemizi bizden bekliyorlarsa, Müslümanlar olarak bizim yapabileceğimiz her şeyden önce bu karşılaştığımızın bir mesele olup olmadığını anlamaya çalışmak olmalıdır. Kısaca söylersek kafirce va’zedilmiş bir mesele müslümanca çözüme kavuşturulamaz. (s.38)


  3. Güzel konu açmışsınız kardeşim. Ben de bir zamanlar keskin bir lafügüzafla İbn-i Teymiyye'yi eleştirenlerdendim. Olayı biraz irdelediğimde yüzümde peyda olan mahcubiyeti hâlâ unutmam. Şu an İbn-i Teymiyye'nin İman-Kafir İlişkilerini okuyorum, iyiki okuyorum. Ki Nihat Hatipoğlu Hoca'nın İbn-i Teymiyye'nin karşı olduğu ''sahtekâr tasavvuf'' (Mısırda mürşid-mürid hukukunu gözetmeyen sapkın tasavvufçulara serzeniş) alt başlıklı arapça metninin çevirisinin var olduğu sabittir. Ehl-i tasavvuf birçok mürşid medreselerinde hâlâ O'nun kitaplarını okutur. Maalesef günümüz ''çok söz az icraat'' tiplemeli Müslümanları burda da bölücülük çıkarmayı başarmışlardır. Sorunu dışarda değil içeride aradığımızda çok daha vuzuh ve sarahate kavuşmuş neticeler alacağız. İsmet Özel'in beyanı gibi; ''Müslümanları tanıdıkça onlardan nefret ettim Müslümanlığın aslına sımsıkı tutundum!''

     

    Biz; sayfalarını atlayarak okuduğumuz İslam'ı baştan okumalıyız sanırım.


  4. İsmet Özel – Üç Mesele (Teknik - Medeniyet - Yabancılaşma)

    13.Baskı Şule Yayınları

     

    İslâm’ın Yeri

     

    İslam kavrayış seviyesi ne olursa olsun her insanın bir gelişme yoluna girmesini mümkün kılması bakımından tek düşünme biçimidir. Özgünlüğü ve gerçekliği buradadır. Oysa insani endişelerle türetilmiş düşünce sistemlerinde teori ve pratik arasında bir mesafe söz konusu. İslam’da birini diğerinden ayırmak mümkün değil.

     

    İslam dünya olayları karşısında edilgen kalmayı, iyilik ve kötülüğe karşı müdahaleci bir tutum takınmaktan geri durmayı kabul etmiyor. Kulluk yalnızca hukuki tasarrufların bütününden doğmuyor, aynı zamanda kul olmanın bilinci, yani kalbin insan davranışlarını anlamlı kılması gerekiyor. İyiliğe yönelmek, kötülükten kaçınmak yalnızca somut, gözlenebilir davranışların ortaya çıkması ile olup bitmiyor, iyiliğe yönelmenin ve kötülükten kaçınmanın niyeti de aranıyor. Yani kör bir eylem değerli değil, İslam açısından inançtan soyutlanmış eylemi tamamlanmış sayamıyoruz. (s.23)

     

    -

     

    İslam’ca yaşamak dünya ve hayat karşısında etkin bir tavır takınmakla gerçekleşebilir (s.24)

     

     

    Rüya ve Siyaset

     

    Siyaset her ferdin inancına ödediği bedeldir. Siyaset içinde insan, inancı ve davranışı arasında uyum sağlama şansına kavuşur. Düşünce namusu tabiri ile ifade edilen, söylediğinin yaptığı ile tutarlı olması hali, inanç sahibi siyaset adamı açısından çok daha yüksek bir seviyede önem kazanır.

    Hiç gözden kaçırılmaması gereken nokta, siyasi mücahedenin birlikte, topluca yapılıyor olması ve nutuk irad etmekle, bu yolda hamallık yapmanın aynı siyasi kaliteye sahip olmasıdır. Eğer siyasi mücahede içindeki müminler topluluğunda, görevi gereği komuta mevkiinde olanla, o komutu yerine getirecek olan arasında mücadele şuuru bakımından farklılık varsa, diyelim ki komuta etmenin daha yüksek kalitede bir siyaset olduğu kanaati doğmuşsa inanç hareketini dünyevi endişelerin istila etmesinde müsait bir gedik açılmış demektir. (s.32)

     

    -

     

    Peygamberimizin, esnemeyi kınayan, aksırmayı güzel gören tutumuna dikkat çekmek isterim. İmana yöneliş, her zaman dikkat, dirilik, kafa dinçliği silkiniş duygularına denk düşen bir yöneliştir. (s.33)

     

    Karanlık Çağ

     

    Bize bilgi sunacak kurumların ve kitapların bilginin yanı başında niyet de sunmadıklarını kimse iddia etmiyor. (s.41)

     

    İnsanoğlu kendinden başkasını yabancı ve kendine düşman bildiği ortamda çaresizlik içindedir ki batının ahlaki görüşleri en sonunda buraya varır.(s.42)

     

    Seçmecilik

     

    İslami olmayan bir yaşama biçimiyle İslam prensiplerini uzlaştırma gayreti, bana kalırsa iman zaafının bir bahanesi olabilir. Şöyle ki, inanç seçmecinin indinde vazgeçemediği bir duygu olarak kalır ama hal ve şartların hâkimiyetini ruhunda ezici bir biçimde duyar. (s.51)

     

    -

     

    Müslümanlar hem o (batılının) müesseselerini reddedip hem de o müesseselerin ürünü olan teknik ve bilimsel yapıyı nasıl kendi hayatlarına adapte edeceklerdir? Açıkça ve şuurlar kavramamız gereken nokta, Batı’nın inancı, felsefesi, bilimi ve tekniğiyle bir bütün olduğu ve reddedilecekse tümden, kabul edilecekse yine tümden kabul edilmesi gerekeceğidir. (s.52)

     

    Toplumun Kökleri

     

    Batı insanının kendi kültür köklerine olan sadakati her ne kadar bir kuvvetin vesilesi ile olsa da onun kurtuluşunun dayanağı olamadığıdır. Batı kafa yapısının bugüne kadar hiçbir ciddi dış engele rastlamadan yayılıp hâkimiyet elde edişi, onun kendi geleneğine köklü yani onu tümden yok etmeye matuf bir eleştiri yönelmesine ihtiyaç doğurmamıştır. (s.60)

     

    Batı’nın Sağlam Temelleri

     

    Hiç akıldan çıkarılmamalıdır ki Batılı anlayış, kendi kaynaklarına gösterdiği sadakat sayesinde her meselesini çözmenin yolunu bulacaktır. Çünkü onu çözmek için kullanacağı metodla meseleyi ortaya çıkaran kaynak birbirleriyle uyuşma halindedir. Kâfir meselesinin kâfirce halleder. Batı’nın sağlamlığını, çürüklüğünü kendi şartlarında değerlendirmek bizi muallâkta kalan yargılara varmaktan alıkoyar. (s.69)

     

    Yabancılaşmanın Ötesinde

     

    Müslüman çağ karşısında son derece aktif, ilgili, müdahaleci bir tutum içinde olması mecburiyetine rağmen, çağın mantık örgüsünün dışında bir zihni yapıya sahip olma durumundadır. (s.79)

     

    Çağa yabancı olma çağdan bihaber olma anlamına gelmez. Tam tersine çağ hakikatine yabancı kaldığı için hakikat adına yola çıkanlar, çağın bir unsuru olmayı reddeder ve çağa onun tanımadığı doğrular getirirler. Bu getirme çabası (tebliğ) ancak çağın üstünde vasıflara sahip insanlar tarafından gerçekleştirilebilir. Bu insanlar çağlarına, çağlarının akıl düzenine, iktisadi ve toplumsal işleyişine yabancı kalmayı seçmişlerdir. Daha doğru bir deyimle ‘‘yabancılaştırılmışlardır’’. (s.80)


  5. Genç Akademi 2009 Güz Eğitim Programı 17 Ekim'de Başlıyor!

     

     

    Üsküdar'daki GENÇ binalarında verilecek eğitim programında Hayrettin Karaman, Ahmet Taşgetiren, İsmail Kara gibi isimler dikkat çekiyor.

    İkinci yılını dolduran Genç Akademi, yeni bir güz dönemine daha merhaba diyor. 17 Ekim'de başlayacak eğitim programı için tüm hazırlıklar tamamlandı. Ücretsiz eğitim programına başvurular başladı. 26 Aralık'a kadar sürecek eğitim programı zengin içeriğiyle dikkat çekerken; Seminerler, Sohbetler ve Konferanslara ilave olarak yeni dönemde kulüp/atölye çalışmalarıyla daha özele inerek çalışma imkanı sunuyor.

    Ayrıntılı bilgiye ulaşmak için sizleri GENÇ Merkezine ve şubesine bekliyoruz.

     

     

    Online Başvuru İçin:

     

     

    www.gencakademisi.com

     

     

     

    Bilgi İçin: Ahmet Ekrem KAYA

    Mimar Sinan Mahallesi Dr. Fahri Atabey Cad. No: 19 Üsküdar-İstanbul

    (0216) 5320041-42

    [email protected]

     

    -------

     

    GENÇ BAYAN AKADEMİ

    Bilgi İçin: Gülizar Sönmez

    Gülfem Hatun Mah. Aziz Mahmut Sk. No:5/3 Üsküdar İstanbul

    (0216) 4926929

     

    Bu muhteşem birliktelik kaçmaz! Herkes bir yana İsmail Kara Üstad'ı kaçırmamalı... :)


  6. Trtde bir ay kadar önce İskender Pala Su Kasidesi mütalaası yapıyordu, takip etmeye çalışıyordum fırsat buldukça. Ha bir de Ülke'de, Meksika Sınırı vardı, şimdi noldu bilmiyorum. Sosyalist Sırrı kendine müptela ediyordu gençleri ya, söndürdüler mi bilemiyorum onu... Avrasya'da hoşuma giden şeyler var.

     

    Stv; uçan kaçan zıplayan konan, hayal gücü geniş bir kanal. Öteki taraftan haber alıyor olmalılar. Kanal 7'den de Ahmet'cim gidince olayın tüm ekşını bitti. Şimdi de Mehmet Ali Birand'ın mimiklerine bakmak için Kanal D habere takılıyorum :) ııııı, ııııı...

     

    Dizi ismi bulamayınca boş kalmasın elim dedim.


  7. bıktık şu Mustafa İslamoğlunu Karalama Kampanyalarından be!! içimde Mustafa Hocaya karşı daha fazla bir sevgi oluşuyor bu tip kampanyaları görünce. Cübbeli Hoca peygamber mi?! HAŞA!! bu mütedeyyin sitelerde sürekli bu iki ismin karşı karşıya getirilmesinden de bıktım! Mustafa İslamoğlunu karalamayı bırakın da 1 defa olsun aynaya bakın.! bakın bakalım sizin yaşadığınız nasıl bir İslam! ya da İslama benzer bir yönü var mı hayat tarzınızın. kendinize bakın biraz da kendinize!!

     

    Al benden de o kadar. Zorumuza gittiğinden değil Barani. Senin de kuyruguna bastılar herhal :)


  8. EVET OLUR Bİ KENDİ HALİNDE ZARARSIZ KAFİRLER OLUR BİDE BÖYLE EBU CEHL TİPLİLERİ OLUR. BİRİNE DOKUNMAZSINIZ BİRİYLEDE HARBEDERSİNİZ.

     

    Cevabı yine siz veriyorsunuz. Efendimiz -sav- Ebu Cehil'in kapısına da defalarca gitmiştir. Ne zarif bir din...


  9. Sayın Murat Aydın arkadaşım,

    Adam normal bir kafir değil. bir müslümanın en evvela koruması gereken islamın namusudur adam islamın namusuna küfreden bi dergiye arka çıktı, hemde devlet başkanı olarak.yani bu adam deyyus bir adam.firavun gibi ki fravun döneminde bu kadar müslüman yoktu.Allahu alem daha kötü.AK PARTİ PAK PARTİ BAKMAM O LAFLARI KİM YUTSAYDI VE BU İTİ KİM SEÇTİRSEYDİ AYNI KİNİMİ O İTLE BİRLİKTE ONADA PAYLAŞTIRIRDIM.

    O DERGİYE MUAMELESİ GEREĞİ NASIL BU İTİ Bİ ÇERÇEVEYE KOYMUŞSAM, YİNE BU İTE MUAMELESİ GEREĞİ BİR PARTİYİ(Kİ MÜSLÜMAN PARTİ!), TVYİ, GAZETEYİ DE ÖYLE DAMGALARIM. Hatta dost düşman ayrımı gereği buna mecburum.

    İsterseniz sinirimize hak vermeyin o sizin bileceğiniz iş.

    anlamadığım ise hayırdır rasso müslüman mı olmuş? Biz onu destekledik diye müslümanlardan etkilenmişmi acep?

     

    Siz islam şuurunu namusuna sövene yüze gülme mi zannediyorsunuz. Resullulahın hakemliğini kabul etmedi diye hz. Ömer kafa kesdi ve HAKKI BATILDAN AYIRDI.

     

    Kafirin normali anormali mi oluyormuş ki...

     

    Efendim, söylediklerinize karşı çıkmıyorum. Saygı duyarım. Okur, düşünür, anlar bir izahat yaparsınız. İslam'ı bir bütün olarak ele aldığımız vakit, güzel şeyler gözükür. Yine de teşekkür ederiz yorumunuza.


  10. YAHU NE ÖZÜRÜ TAYYİP DELİKANLILIK YAPACAKSA ONU SEÇTİRMEYECEKTİ ADAMIN ÖZRÜ BİLE KABAHATİ KADAR. GERİ ADIM ATMIYOR.RAMAZAN ÇADIRININ ATIĞINI YİYEN KÖPEKLER BU RASMUSO "ŞEY" İnden bin kat şereflidir.Müslümanların bu aşşağılık kompleksi ne zaman bitecek acaba. Bu "şey" çıksa deseki "ya islam güzel din" bu sözde müslüman(!) medya hemen adamı göğe çıkartıp, binbir gururla;"ya işte hatasını anladı, aslında iyi adammış, babası müslümanmış.... diye methetme çabasına girerler. yahu ramuso kimki ya iftar yemeğine alınmış. Kahraman rte de ona zehir zemberek mesaj göndermişmişmişmişşşşşşşşşş.hadi ordan diyesim geliyo Erbakan gibi. hassas medyamız ne yapmış bundan gururla bahsetmiş VAAAAAAAYYYYYY BEEEEEEEE HELAL SİZE!!!!!!

     

     

    ARKADAŞLAR BİZDE GERÇEK İSLAM ŞUURU OLSAYDI O YEMEKTE BU KÖPEK PROTESTO EDİLİP İÇERİ ALINMAZDI, HATTA MEMLEKETE GİREMEZDİ.

     

    Yorumlar vesilesiyle açmış olduğum konunun muhtevası genişliyor, eh biraz da merkezden muhite doğru sapıyor. Konuştuğumuz ya da hoşnut olduğumuz mesele, ne AK Parti faaliyetleridir ne de medyanın hassasiyeti. Burada göz önüne alınması gereken biricik mesele kalplerde yer etmiş İslâm'ın dilde tekerrür edilmesidir. Karşı karşıya geldiğimiz olaylara, sığ bir pencereden bakmazsak ne olduğunu anlar ona göre de konuşuruz. Sizin dediğiniz gibi düşünüp medyanın sefaletini fütursuzca dile getirmeye kalksak kimsenin ahı bitmez. Bunun yanısıra sizin bahsettiğiniz de gerçek İslâm şuuru değildir. Biz her kafiri şimdiye dek kapıdan kovsaydık, bilmiyorum İslâm çemberinin yarıçapı ne olurdu.

     

    Rasmussen'in ismini duyduğunuzda sinirlenmişliğinize hak veriyorum. Ne diyordu İmam Şafi: Hiddeti gerektirecek durum karşısında, gazap eseri göstermeyen eşektir.


  11. Vesilenizle görmüş oldum.

    Anlayamadığım bir tenakuz sözkonusu.

     

    Ahmed Hoca, evladı olması hasebiyle hissi davranıyor olabilir?

    Bu, Mustafa İslamoğlu'nun ayan-beyan sergilediği hataları meşrulaştırmaz.

     

    Batılı terkedip hakk'ı söylemedikçe, Mustafa İslamoğlu'ndan uzak durmalı.

     

    Öyle Hocam, haklısınız. Fakat çok dikkatli konuşmak gerekiyor mesele üzerine. Bizlerin biraz daha yatıştırıcı hareket etmesi elzem, sanırım. İlla ki, evladı olduğu için bir merhamet ve şefkat dairesi içinde konuşacaktır. Bu röportaj üzerine ne Abdulhamid Han'a ne de Necip Fazıl'a söylenenler dimagımızdan silindi. Ne de Ebubekir Sifil hocamızın tespitleri geçersiz sayıldı. Hiç biri... Ama bazı yanlışların da üstünü kapamalı. Hatta neden olmasın, birgün Mustafa İslamoğlu ile yüzyüze bile görüşebiliriz. İmkansız değil. :)


  12. Size katılıyorum.

    İslamoğlu'nu savunan arkadaş lütfen Arifan'ın Ağustos sayısındaki Ali Eren'in yazısını okuyunuz ve Ahmet İslamoğlu Hoca'nın mektubunu da inceleyiniz. Ahmet İslamoğlu Hoca ilmi ile amil ehl-i sünnet bir Hoca'dır(hemşehrim de olurlar) ve oğlu Mustafa İslamoğlu'ndan şikayetçidirler.

     

    http://www.mustafaislamoglu.com/462_Ahmed-...-Roportaj-.html

     

    Hocam, Ahmet İslamoğlu ile yapılan şu röportajı gördünüz mü? Burdaki tezatlık nedir?


  13. Dün okumuştum bunu dunyabizim'de. Güzel haber olmuş. Üstadın ve eserlerinin tekrar dile gelmesi gerçekten çok sevindirici. Şu an ''edebiyat'' dalında lisans yapmış ama ''diplomalı kazma'' olmaktan başka bir ''halt'' olamamış şahıslar ''eleştri'' başlığı adı altında üstadın fikir ve düşüncelerine ''eski'' hükmünü giydirmeleri beni çileden çıkarmaya yetiyor. Bir kısım ''entellektüel zübbe''nin anlayamadığı asıl anlam aslında Türk topraklarında yetişmiş, her aklı başında gencin, fikir mayasını çalanın Necip Fazıl olduğunu bilmemesi, ya da anlamak istememesidir. dunyabizim'deki yorumların bir kısmına şu yönde hak veriyorum, keşke Necip Fazıl okuyucuları olarak (Necip Fazıl okuyucusu çok kof ve som kaldı, farkındayım..) daha aktif olabilsek, daha çok tanıtım yapabilsek. Sanal âlemdeki bu aktivite takdire şâyân, bir de asıl hayatımızda bunu başarabilsek çok daha güzel olacak. Bizler yavaş yavaş başladık... 10-15 kardeşe Necip Fazıl kitapları dağıttık, onların okuyup kitaplar hakkında değerlendirmelerde bulunmaları bizleri çok sevindiriyor. Üstadın dediği dille ''tohum''larını görüyoruz giriştiğimiz bu güzel işin. Mevlâ herkese nasip ede. Selamlar


  14. cevap yazdığınızı görünce.hemen bana saldırdığınızı düşünmüş ve bekliyordum diyerek cevap vermeye hazırlanmıştım.ama beklemediğim birşey oldu.su-i zannım için özür dilerim.

     

    murat aydın kardeşimize gelince.teymiyyenin kafir olduğunu söyleyen ALLAH dostu-dostları- var.efgani ve abduhun masonlukları kanıtlanmışken,sapıklıkları ortadayken sapık dememizin yanlış olduğuna katılmıyorum.

     

    harun yahya ya gelince.onun bir programdaki konuşmasını izleyene kadar o adamı çok seviyordum.ama artık o adama hiç sevgim kalmadı.kendince metodlar icada kalkıyor.

     

     

    bahsettiğiniz ALLAH dostunu tanımıyorum.onun için onun hakkında birşey demem yanlış olur.ama ALLAH dostlarının her hareketlerinde bir hikmet vardır.bahsettiğiniz ALLAH dostu böyle denilmesine kızıyorsa hikmet vardır.ama siz de kabul etmelisiniz ki abdulhakim arvasi hazretlerinin teymiyyeye kafir demesinde de bir hikmet vardı.

     

    Bakın güzel kardeşim sizi anlıyorum ama konuştuğumuz konular gerçekten tehlikeli. Yani çok rastgele yorumlar yazabiliyoruz bazen. Ki bunlar sadece bir forum sayfası üzerinden. (Sadece forum sayfası derken burayı küçümsediğim gibi eblehçe bir şey çıkarılmasın). Sadece ben Cemaleddin E. adlı konu üzerine de yorum yapmıyorum. Genel olarak konuşuyorum, umarım sizde umuma ve umumî konuştuğumu anlıyorsunuz bunu umuyorum. Abdulhakim el Arvasi (k.s.) Hz.lerinin bunu dediğini biliyoruz, O'nların sözlerindeki hikmetleri de ihata etmeye çalışıyoruz. Bunu bize ''vatan, millet, din, kardeşlik'' kavramlarını öğreten Necip Fazıl'ın aktardığını da teyit ediyoruz, kabulleniyoruz. Buna birşey diyenimiz yok içimizde. Değinmek istediğim konu daha başka. Ha sen ya da ben bir Necip Fazıl olalım, Onun gibi birçok meseleyi halledelim, sonra sapıkları da temizleriz değil mi? Bunu derken haksızlık karşısında ''susalım, dogruları kimseye anlatmayalım'' da demiyorum.

     

    Doğrunun iki ucu açıktır bazen. İnsanoğluyuz... ''Anlama'' üzerine adapte edilen bir beyin yapısına sahibiz. Şahıs ya anlıyor anlatılanı ya da ''yanlış anlıyor''. Çünkü beyin buna endekslenmiş. O yüzden mutedil düşünüp tahayyül ederek hareket etmek de fayda oluyor her zaman.

     

    Harun Yahya'nın bir mason dönmesi olduğunu da biliyoruz. Fakat Rabb'in bizlere akıl, idrak ve sezgi gücünü verip bunları bünyemizde harmanlama kudretini yerleştirdiğini de biliyoruz değil mi? Şak diye Harun Yahya'yı silip atamaz ki kimse. O var, mevcut... Kurcalıyor öteden öteden. Okunmasın, izlenmesin diyemeyiz. ''Onu sevmiyorum'' demenin bile belirli raddeleri vardır. Bahsettiğim olay bu.

     

    Sürç-ü lisan varsa, helal oluna haklarınız... Muhabbetle kalınız.


  15. Net bir isim vermesem olur değil mi? Açıkcası Onlara (k.s) çıkıp bir densizin laf etmesinden korkuyorum, buna benim sebep olmamdan korkuyorum sevgili Metafor kardeşim... Ama size daha sonra bunun sahihliğine dair birkaç şey gönderebilirim, Arapça olsa da. Bir kısmı tercüme edildi, ama büyük kısmı hâla arapça...

     

     

    İsim istedinizya benden, dikkat çekmemek hususunda size bu site adreslerini vereyim ki, içimiz rahat ola... Selam üzerinize olsun.

     

    http://www.kalbiselim.com/

    --

    http://www.menzil.net/

    --

    http://www.osmannuritopbas.com/


  16. Yanlış ve doğrular... Bu iki mefhum 17 yıllık öğrencilik hayatım boyunca öğrendiğim kadarıyla hem göreceli hem de zamanın künhüne pelesenk olmuş kavramlardır sevgili Metafor. Mesela kimine göre İbn-i Teymiyye, Abduh, Efgani birer sapıkken kimine göre de kendi zamanlarının bedihi sayılmışlardır. Dediğim dedik, düdüğüm düdük insanlar vardır. Bu tür insanlardan oldum olası nefret ettim. Konuya dair yorumlarınızı okudum. Koskoca İslâm âlemi içerisinde bir siz anladınız, bir size bilmek hasıl oldu sanırım Mehmet Akif'in nasıl bir yanlış içinde olduğunu bilmek, ihata etmek :) Neyse bunlar latife, latifeyi bırakıp Latif olana gelelim biz. Bu mezkur şahıslarla biz ehl-i tasavvufların ve savunucularının anlaşamadığı en büyük nokta ''tasavvuftur'' takdir edersiniz ki. Ama bilinmez ki onların körü körüne eleştirdikleri tasavvuf kendi dönemlerinin Mısır'daki çarpık, sapmış, pörsümüş olan tasavvuftur. Toptan herkesi bir anda kâfir ederiz, mürted kılarız. Bir de öyle kesin kesin konuşuyoruz ki, çok gülüyorum. Hele ki n-f-k.com'da nedense bu meseleler üzerine bir takım eşhas bunu ısrarla insanların gözüne sokma gayretindeler, anlamış değilim. Yahu biz İbn-i Teymiyye, Abduh, Efgani'nin, Akif'in nasıl büyük bir yanlış (!) içinde olduğu tespit edene kadar atı alan Üsküdar'ı geçiyor. Hele otur, bir kendini topla... Kendi içindeki pisliği arıkla... Nedir bu karmaşa Azizan.

     

    Birisi Harun Yahya'yı körü körüne eleştirir... Ötekisi başka birşey yapar. Bu bilmiş tavırlar... Neyse. Sanmayın ki ben sizden farklıyım, mezkur şahısları (Akif'i tenzih ediyorum) çok çok seviyorum...

     

    Bu konuya böyle bir tepki vermezdim belki daha önce olsa, elimi kolumu sıvayıp, şu adam böyle bir sapıktır ötekisi şöyle bir zındıktır, derdim... Ta ki bir Allah dostunun sohbetine iştirak edip, İbn-i Teymiyye Abduh Seyyid Kutup hakkındaki ağzı kör yorumlarımıza O'nun kızdığını öğrenene kadar! Bırakın Allah dostları söylesin onların sapık oldugunu. Bizim bunları konuşmaya daha çok yolumuz var...

     

    Mesajımı anlamayıp çemkirenler olabilir, bunu da görmezden geliyorum :)

    Selamlar


  17. Allah yok diyen biri aslında Allah'a inanmayan değil, bir şekilde Allah'la kavgalı olan kişidir. Ya dini ayağa düşüren kötü örneklere takılmıştır yahut büyük resmin bütününe bakma yerine parçalarıyla uğraşıyordur; klasik nasıl olur da dünyada şunlar şunlar oluyor, tanrı bunlara izin veremez vermemeli ama veriyor öyleyse yok muhabbeti...

     

    Dikkat edilmesi gereken husus şu, Üstad'ın Mümin-Kafir eserinde vurguladığı gibi olayları aynı fikri zeminde algılamıyoruz, onların kabullerine bakacaksak işin içinden çıkılmaz. Kur'anda da bu Allah'ın dilediğini hidayete erdirmesi olarak anlatılır. Kibrinin esiri olmuş birine hiç bir şey anlatılmaz, şeytan gibi herşeyi görmüş olsan bile kibir varsa hidayet yoktur...

     

    O yüzden ihata edemediği konuları açmalı, basitleştiremeyeceği insanların fikirleri önüne sunulmalı ki önce bir 'Ben her şeyi biliyorum.' tavrı sarsılsın, yoksa ne anlatırsanız boşuna olur.

     

    Hayy ibn-i Yakzan'ın son paragrafı dikkate şayan. Şu an mihver alınması gereken şey şu son paragraf. Soruyu yöneltenin dikkatini tamamen başka tarafa kaydırmalı. Yoksa karşı taraf sizi sürekli alt etmeye çalışmaktan vazgeçmeyecektir, kaldı ki dile getireceği cümleler ve sorular hep birbirinin aynı, birbirinin tekrarı olsa da vüsadlı bir mevzuu... Hz. Musa'nın duasıyla efendim...

    • Like 1

  18. '' Rasmussen : İslam'a saygımdan buraya geldim. ''

     

    Yahu bu gavurun zihniyet hep aynı. İnsan farklı bir yol izlemeye çalışır, daha kıvrak adımlar atar. Boşuna tarih değil hatalar tekerrür eder dememişler. Şeyh Burak Obama'nın kahire vaazı, İslâmofobyanın son zamanlardaki tutumu vs... Mısırda yapılan konuşma adeta ''İslam üzerinden reform yapmaya başladık'' sinyalini veriyordu. Fransız ihtilali zamanında Napolyon'un yaptığı ''islâmsever'' konuşmayla paraleldi Obama'nınki. Şimdi de Rasmussen. Aynı çizgi üzerinde cirit atıyor.

     

    Toplumsal temsil gücü er ya da geç siyasi temsile dönüşüyor. Siyasi temsil, ancak hayatın her sahasında temsilde başarılı olmakla mümkün oluyor. Efendimiz -sav- nasılsanız öyle idare olunursunuz, buyuruyorken alt yapıdaki şekillenmenin nasıl olması gerektiğini haber veriyordu. İslam dünyasının her köşesinde, sosyal hayatta başarısı tezahür etmemiş halkın vicdanında makes bulamamış düşüncelerin etkili bir temsil kabiliyeti kazanması mümkün olmuyor.

     

    Bu tür -karikatür şerefsizliği- alçaltıcı ve mide bulandırıcı girişimler, bazen dünya barışı ve toplumları için bir tehdit değil bir nefes durumuna dönüşüyor. Bir ihtiyaç halini alıyor (Rabbimiz buyuruyor, ayet tam manasıyla hatrımda değil, ''onların(kafirler) diliyle haklılığınızı ortaya koyarız...) Uluslar arası güç odaklarının acımasız tahakkümü altında ezilen insanlar için bir çıkış noktası imkanı veriyor. (Ezilmek kelimesini bir müslüman lûgatına sığdırmıyorum fakat misaller üzerinden...). Ezcümle; güçlü, meşru, donanımlı etkili çatı teşkilatlar kurulmalı, ve İslam'ın öz ve esasına dayalı tebliğ çalışmaları el birliğiyle devam etmelidir.

     

    Ne diyordu Necip Fazıl: ''Bir müslüman hergün daha yeni, hergün daha başka. Özde ve esasta hep aynı... Aynı mihver etrafında ebedî yenilik...''

     

    Netice itibariyle güzel bir haber Rasmussen haberi...


  19. http://www.tgrthaber.com.tr/video_preview....42-2a1e5cf8c678

     

    Karikatür krizi ile İslam dünyasının tepkisini çeken NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, Başbakan Erdoğan ile birlikte Ak Parti Ankara İl Başkanlığı'nın iftar yemeğine katıldı. Yemek sonrası bir konuşma yapan Rasmussen, adeta İslam dünyasından özür diledi. Rasmussen'in özür içeren sözlerine rağmen Erdoğan, konuğuna zehir zemberek mesajlar vermeyi ihmal etmedi.


  20. Allah razı olsun güzel bi başlık olmuş..

    bnde site sakinlerinden rica etsem bana peygamber efendimizin sünnetlerini detaylı bulabileceğim bir kitap tavsiye etseler çok sevinirim :)

     

    Selamlar,

    Kardeş; sünneti iyi uygulayabilmemiz ve eksiksiz idrak edebilmemiz için önce peygamberin günlerini nasıl geçirdiğini tam manasıyla öğrenmemiz daha iyi olur. Hani binanın temelleri gibi...

     

    Hz. Muhammed (sav) ve Evrensel Mesajı - Prof. Dr. İbrahim SARIÇAM'ın kitabını okuyabilirsiniz, bolca sünnet bulursunuz zaten için de, akademik bir kitap... (Kitabı indirebileceğiniz bir link verebilirim daha sonra size :)) Yanına 'Riyazü's Salihin' de çok iyi gider.

     

    Bunun dışındaki kitap tavsiyemize gelince, İsmet Özel'in tüm kitaplarını alabiliriz.

×
×
  • Create New...