Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

_mostar

Sivil
  • Content Count

    128
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    2

Posts posted by _mostar


  1. pr_01_1370_max.jpg

     

    fragman değildir kardeşler tüm çizgi filmdir

     

     

    http://www.youtube.com/watch?v=4cAAczuNL-Y

     

     

    kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim kardeşler

     

    KONUSU

     

    Fatih Sultan Mehmed istanbulu fethettikten sonra genel af ilan eder. Bu af en başta hapiste yatanları sevindirir. Ama hapiste bulunan iki papaz bu aftan yararlanarak dışarıya çıkmayı istemez. Onlar zulmün hüküm sürdüğü bir dünyaya seyirci kalmaktan, çaresiz eli kolu bağlı kalmaktansa hapiste yatmayı yeğlemektedirler. Tanrının adaletini yeryüzünde görmedikçe özgür olmanın dışarıda elini kolunu sallayarak dolaşmanın bir anlamı olmadığını düşünürler.

     

    İki papazın hapisten çıkmak istemediğini haber alan Fatih onları huzuruna çıkartır. Gerekçelerini öğrendiğinde ise bizim devletimiz için ne düşünüyorsunuz sorusunu sorar.

    Papazlar Osmanlıyı tanımadıklarını söyleyince de onlara bir daha ki bahara kadar mühlet tanır. Verdiği beratla istedikleri yere girip çıkabileceklerini söyler ve papazların bu mühlet sonunda edindikleri kanaati öğrenmek ister.

    Papazlar da aldıkları bu beratla Osmanlının çarşılarını, mahkemelerini, medreselerini, kendi oturdukları Hıristiyan mahallelerini tetkik edip her gezdikleri yerde şaşkınlıkları bir kat daha artarak Osmanoğulları hakkında kesin bir kanaate sahip olurlar.

    Gördükleri şahit oldukları onca şeyden sonra tekrar Hünkarın, Fatih Sultan Mehmedin huzuruna çıkarlar. Yolculuklarının neticesinde edindikleri kanaati soran Hünkara papazlar; Hünkarım gördüklerimiz ve bildiklerimiz sizce malumdur. Çünkü halk sizin halkınız devlet sizin devletiniz.

    Bize malum olan şudur ki: Bu millet bu devlet; bu ahlak üzerine yaşamaya devam ederse Osmanoğullarının varlığı ilelebet pâyidar olacaktır. Böyle bir ahlaka ve yaşayışa sahip insanların dini de elbette Hak dindir derler ve kelimeyi şahadet getirerek Müslüman olurlar.

     

     

    semerkand kendisi yüklemiştir internete kardeşler ancak orjinalini satın almak isteyen için

     

    http://www.semerkandpazarlama.com/Fatih-Sultan-Mehmet-ve-Iki-Papaz-VCD,PR-1370.html

    • Like 1

  2. hac için konulan bu kotayı anlayabilmiş değilim. behey gafiller Kabeye giden Allahu Tealanın misafiri, size ne oluyor ki Cenabı Hakkın misafirlerine kota koyuyorsunuz...

     

    hac nimettir, arınmadır. Allah Rasulu sav bir kez gitmiştir, ümmetim üzerine fazlası farz olmasın diye ama şimdikilerin yaptığı gibi 1 kere git yeter gibi bir kısıtlama yapmamıştır.

     

    bırakın müslümanlar umresine haccına gitsin. tabi kadınların yanlarında mahremleri olmalı, bu da ayrı bir husus belirtilmesi gereken...

     

    Allahu Teala tekrar tekrar o mübarek topraklara gidip makbul umreler ve haclar yapmayı hepimize nasip eylesin inşallah...

     

     

    Çok haklısınız Allah razı olsun


  3. pr_01_1829_max.png

     

    Evliyanın Dilinden

     

    Haccın Hikmetleri

     

    Semerkand Yayıncılık

     

    Abdullah DEMİRAY

     

    Yüce Allah kimin kendisine itaat edip, kimin etmediğini denemek üzere insanlara; ailelerini, vatanlarını ve rahat hayatlarını geride bırakarak toza toprağa bürünmüş vaziyette evim dediği Kabe'yi ziyaret etmelerini emretmiştir. İbn Arabi (kuddise sırruhu)

     

    İhram Şekilden çıkıp, alışagelmişi terkederek, dünyadan ve dünyalık her şeyden soyutlanıp, kötü huylardan arındıktan sonra kulluk ihramını giyerek Allah'a (c.c) tam manasıyla yönelmeye işarettir. Necmeddin-i Kübra (kıuddise sırruhu)

     

    Tavaf, bir nevi namazdır. Allah Teala'ya heyecan ve muhabbetle yapılan tazimin bir nişanesidir. Allah'ın (c.c) arşı etrafında dolaşan kutsal meleklerin hallerine benzeyiş şeklidir. Ömer Nasuhi Bilmen (rahmetullahi aleyh)

     

    http://www.semerkandpazarlama.com/Evliyanin-Dilinden-Haccin-Hikmetleri,PR-1829.html


  4. pr_01_1832_max.jpg

     

    Semerkand yayınları

     

    ŞEFAAT YA RESULALLAH

     

    DELİLLERİ VE HİKMETLERİYLE ŞEFAAT

     

    Şefaat haktır. Ayet, hadis ve icma ile sabittir. Buna iman edilmesi gerekir. Şafaat hakkını da, şefaatin neticesini de Allah Teala verir. Yine Şefaat edileceklere de O Müsade Eder. Peygamber veya velilerden şefaat dileyen, aslında Cenab-ı Mevla'dan dilemiş olur.

     

    http://www.semerkandpazarlama.com/Sefaat-Ya-Resulallah-Delilleri-ve-Hikmetleriyle-Sefaat,PR-1832.html


  5. k-684078-ehli_beyt_imamları.jpg

     

    Ehl-i beyt dediğimiz seyyidler ve şerifler tarih boyunca ehl-i sünnete bağlı olan mezheplerin ve tarikatların yayılmasına hizmet etmişlerdir.

     

     

    Bu zatlar içerisinde öyleleri vardır ki, tesirleri bütün ümmet üzerinde etkili olmuş, getirdikleri usuller sistemleşmiştir.

     

    Topluma manevi önderlikleri sebebiyle, Peygamberimiz'in (s.a.v) izindeki bu büyüklere "imam" denilmiştir.

     

    Bu kitabın geliri ;Bosna'da faaliyet gösteren ''Semerkand Cemiyeti''nin çalışmalarına bağışlanacaktır.

     

    http://www.semerkandpazarlama.com/Ehl-i-Beyt-Imamlari,PR-1798.html

    http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=578373&sa=77630167


  6. İlahiyatçı Profların kendine en güvenenlerinden olan Abdulaziz Bayındır ile Medrese hocasının ilmi münazarası ;

     

    Abdulaziz Bayındır ekranlarda çıkıp dini ve fıkhi bilgisi çok fazla olmayan insanları ilzam edip müşrik ilan etmektedir. Ancak Medrese tahsili görmüş bir hoca ile karşılaşınca son derece aciz duruma düştüğü müşahade edilmiş ve istisna kâidelerinden dahi haberinin olmadığı anlaşılmıştır.

     

    Hayrete şayandır ki eski Âlimlerin ayaklarının tozu etmeyecek bir medrese hocası ile başa çıkamayan ve münazaradan kaçarak kurtulan Abdülaziz Bayındır ne gariptir ki diğer diğer birçok ilahiyat profösörü gibi Müctehitliğe soyunmaktadır.

     

    İlmi Münazara şu şekilde gerçekleşmiştir (Bu münazaranın ses kaydı internette mevcuttur dosya ismi :�abdulazizbayındirinzoranlari.mp3�)...

     

    Öncelikle kendisini müctehit sanmasından dolayı ve ayrıca ekranlarda �siz Dini ilimmi okudunuz da konuşuyorsunuz� gibi insanları aşağılamanın ne demek olduğunu öğrenmesi için kendisine bir ders vermenin gerektiğini düşünen bir medrese hocası uzun uğraşlardan sonra yakaladığı Abdulaziz Bayındıra istisna ile ilgili bir kâide soruyor, Tabii ki soru ciddi bir ilmi temel gerektiren şaşırtmacalı bir soru:

     

    لا تجرج الا ان آذن لك bu terkib caizmidir , değilmidir ? Caizse neden caizdir ? Değilse neden caiz değildir ?.

     

    Tabii sorulara cevapta akıllarını huccet aldıklarından ve mantık yürüttüklerinden hemen balıklama atlıyor Abdulaziz Bayındır : �sana ben izin vermeden dışarı çıkma� şeklinde terkibin ifade etmediği yanlış bir manayı da vererek(*) �neden caiz olmasın,� fetvasını yapıştırıyor.(tabiiki cevabı yanlış) medrese hocası : Bu caiz değildir : bu istisnai müfarrağ olduğundan caiz değildir.. Zira izin çıkma cinsinden olmadığından istisnaya hamletmekde caiz değildir. Ancak şu şekilde caiz kılınabilir: İstisnaya değilde gayeye hamledilirse o takdirde caiz olur.

     

    Yukarıdaki şaşırtmacalı soru hakkında çok önemli bir açıklama : Terkib istisnai müfarrağ'dır. İzin çıkma cinsinden olmadığı için ve bu terkip tam bir istisna olmadığından istisnanın hakikatine hamledilemez. O takdirde mecaza gidilir, mastarlar vakit manasına geldiğinden gaye'ye hamledilir, o takdirde caiz olur.

     

    Sonra medrese hocası kısa bir açıklama ile : (Şefaati inkâr etmelerini kastederek) Meryem-87 Ayeti Celilesinde istisna kâidesi var burada (şefaat hakkına sahip olamayandan, söz almış kişi istisna edilmiştir.) istisna da müstesnanın(yani şefaatın) mevcut olduğuna delalet eder... Diyor ve yine Abdulaziz Bayındıra soruyor : Siz istisna kâidelerini dahi bilmeden bu Ayeti Celilelere nasıl mana verebiliyorsunuz ? Deyince , Bayındır : �Ooo amma da şey çıktın, yazarsın gönderirsin bakarız� diyor, medrese hocası ise hayır ben yüzyüze görüşmek istiyorum diyor. Sonra medrese hocası : �Sizin ekranlarda müfesser muhkemi açıklar dediğinizin kaydını gördüm (görüntü kaydı var) � Halbuki usul kitaplarında böyle olmadığı sizede malumdur deyince, Bayındır inkâr ediyor �demedim� diyor medrese hocası : �Kaydını gönderebilirim� diyor . Sonra Bayındır kendisini kurtarabilmek için verdiği cevaptan daha beter batağa saplanıyor. Ve şöyle diyor �müteşabih muhkemi açıklar�. Asıl cevap her ikisi de değil, doğru cevap �müfesser mücmeli açıklar� olacak...

     

    Abdulaziz Bayındır başa çıkamayınca kızıp görüşmeyi kesmiştir...

     

    Açıklama ; Müteşabih lafzın kapalılık derecesine göre sınıflandırıldığı kısımdandır, muhkem ise lafzın açıklık derecesinin kısımlarındandır... Tvlerde ahkam kesen Abdulaziz Bayındır tv de muhkemi müfesser açıklar diyor(kayıt var) sonra çarkediyor demedim diyor ve kurtarayım derken �muhkemi müteşabih açıklar� diyor. Tabiiki buda büyük bir yanlış. Bu durumda kapalı/hafi lafız olan; müteşabih, açık lafız olan; muhkemi nasıl açıklar...

     

    Yani: �ALLAH herşeyi hakkıyla bilendir.�Enfal/75 (Muhkem) Ayetini, Elif-Lam-Mim(Müteşabih) Ayeti Celilesinin açıkladığını iddia etmiş oluyor. Ve bu gibi şeyleri milyonların önünde rahatça söylüyor. Ancak yanlışlarını ALLAH'ın yardımı inayetiyle yakalayan medrese ilimleri okumuş biri karşısında son derece sıkışmakta ve sıkışıncada çareyi kaçmakta bulmaktadır...

     

    Maalesef ilahiyat profösörlerimizin durumu bu, bazısının istisna kâidelerinden dahi haberi yok

    • Like 2

  7. Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki etrafımda tasavvuf yoluna girmeden önce çoğu insanda şahit olduğum kafalarına takılan soruların çoğu da bu eksende birleşmektedir. Yani ben günahkarım ilmim azdır nasıl giderim o güzel insanların yanına, karşılarına nasıl çıkarım vs..Bunların birer vesveseden ibaret olduğunu düşünüyorum ben. Birincisi O insanlara muhtaç olmasak eksik olmasak zaten ne işimiz var orada. İkincisi ben bu gönül sultanlarının kapılarına gelenleri geri çevirmediklerini ve ilim öğrenmeyi, ilmihali bilgilerini öğrenmeyi sıkı sıkıya tembihlediklerini biliyorum. Gönül sultanları geri çevirmiyorsa demekki bunda bir hikmet vardır.Onlar hepimizde daha fazla imamı rabbaniyi biliyorlar buna emin olabilirsiniz. Yoksa ümmeti tedaviye girişemezler ve kimsede onların etrafında pervane olmazdı...

    • Like 1

  8. Bir malın kalitelisini kim yapıyorsa gider ondan almaya çalışırım. Ancak ortada varsa ümmeti muhammede faydası dokunan bir marka, gidip ondan da almaya özen gösteririm.Bu sayılan markalar arasında ümmeti muhammed için bişiler yaptığını bildiğim bir marka yok.Benim için bir farklarıda yok o yüzden...


  9. Kur’an-ı Kerim'i Kendi “Merdud” görüşüne göre yorumlayıp, ayetlerin manalarını çarpıtıp! Samimi Mümin’leri Şirk’le İtham ediyor! Tasavvuf’u tanımlarken “Budizm” İle kıyaslıyor ve Allah Dostlarını aşağı kılmak için kendine ibadet edilen putlara benzetiyor!

     

    Bu adama ne oluyor peki? Hangi Ehl-i Sünnet Akidesinde bunlara deliller var?

     

    Evet, Prof. A. Bayındır Putperestlerin "iğrençlik" vesikaları ile ilgili ayetlerin manasını - saptırıp! Sanki ayet Enbiya ve Evliya ile Allah’a tevessül edenlerle ilgiliymiş gibi mana veren Allah’tan korkmaz bir adamdır! Bir kitabında şöyle diyor;

     

    "Mekkeli müşriklerin, Kâbe’yi tavaf ederken söyledikleri şu söz de onların kaçamak tavırlarını ele veriyor. “Emret Allah’ım, Senin hiçbir ortağın yoktur. Yalnız bir ortağın vardır ki, onun da bü­tün yetki­le­rinin de sahibi sensin. “ 1

     

    O ortağın ve bütün yetkilerinin sahibi Allah’tır deyince, kendilerini Allah’ın birliğine dokunmamış gibi kabul ediyorlar. “Kutup, gavs, evtad vs. söz kalıpları içinde, evliya dedikleri kişilere olağa­nüstü yetkiler yakıştıran kimi tarikatlar da onlara bu yetkiyi Allah’ın verdiğini iddia edince işin için­den sıyrılacaklarını sanıyorlar".

     

    İşte Bayındır, buradaki "yanlız bir ortağın vardır" ifadesini nasıl oluyorda atlaya-biliyor?

     

    Üstelik, Bu görmezden geldiği ifade müşrik İle Müslümanı birbirinden ayırıyor-ken!

     

    Peygamber ve Allah dostlarını aracı yaparak Hakk'a iltica eden velileri, tasavvuf erbabını, müminleri, müşrik ve kâfir ilan eden zihniyetle; Haricî, Mu'tezilî zihniyet arasında ne fark vardır?

     

    (Hâşâ) Hz. Ali'ye kâfir diyenle, Allah'tan başka hakiki fail ve irade tanımayan, Kur'an ve Sünnet'in en küçük edeplerine dahi riayet eden bir veliye kâfir diyen zihniyet aynı değil midir?

     

    İslâm'a göre, mümin olduğuna dair en küçük belirti taşıyanları dahi mümin saymak esas iken; geçmişten günümüze kadar gelen yüzbinlerce has veliyi ve milyonlarca mümini kâfir ilan etmek hangi insafa, hangi kitaba sığar?

     

    Cenab-ı Hakk :

     

    “Size selam veren kimseye, dünya hayatının menfaatini gözeterek, ‘sen mümin değilsin' demeyin.” (Nisa, 94) buyurmuyor mu?

     

    Allahu Tealâ'ya ulaşmak için bir peygamber ya da Hak dostunu vesile edinen mümine kâfir demekle, bu asra kadar gelen yüzmilyonlarca mümine de kâfir demiş olunmaz mı? O zaman geriye kaç tane müslüman kalır? Buharî ve Müslim'de geçen sahih bir hadis-i şerifte:

     

    “Mümin kardeşine kâfir diyen bir kimse, karşıdaki öyle değilse küfür (kâfirlik) kendisine döner” diye ikaz edilmiyor mu?

     

    Şu halde aklı ve vicdanı tefessüh etmemiş hangi mümin, kendisini ateşten gayet emin görüp, zebanilerin yerine geçerek müslümanları cehenneme doldurma cüretini gösterebilir? Dar düşünceler… Dar görüşler…

     

    A. Bayıdır'ın Meşrebi ve En Çok Manasını çarpıttıkları ayet;

     

    Haricîler ortadan kalktıktan sonra onların izinden giden Bu gibi Vahhabîler , Haricîliği günümüze taşımışlardır. Onca ayet ve hadislere rağmen tevessül manasındaki şefaati inkâr ettikleri için, Mutezile mezhebini de aratmamışlardır.

     

    Şirkle ilgili ayetlerin manasını tamamen çarpıtarak Lat, Hubel, Uzza gibi putlarla; yeryüzünde tevhidin direkleri olan mürşid-i kâmilleri aynı kefeye koymuşlar; Allah'a ortak koşan müşriklerle, gece gündüz Rabbini tesbih ve tenzih eden müminleri bir tutmuşlardır. Bütün sûfileri putperest saydıkları için de, kanlarını dökmeyi helal ve meşru bir eylem olarak görmektedirler.

     

    Hz. Ömer r.a.' ın oğlu Hz. Abdullah'ın Haricîler hakkında buyurduğu gibi, “gerçekte onlar müşrikler hakkında nazil olan ayetleri müslümanlar için kullanmışlardır” (Buharî). Bir hadis-i şerifte de şöyle buyurulur : “Onlar iman ehlini öldürür, küfredenleri ve putlara tapanları bırakırlar.” (Buharî, Müslim)

     

    Bu taifenin inkârlarına delil olarak en çok ileri sürdükleri ayetlerden biri de Allahu Tealâ'nın şu mealdeki mübarek kelâmıdır:

     

    “Dikkat edin, halis din Allah'ındır; O'nu bırakıp da putlardan dostlar (veliler) edinenler: ‘Onlara, bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz' derler.” (Zümer, 3)

     

    Yukarıdaki mana, tefsirlerin hemen tamamının üzerinde ittifak ettiği bir manadır. Diyanet Vakfı'nın çıkardığı mealde de böyle yazmaktadır. Fakat onlar ayette putlar için kullanılan “veli: dost” kelimesinin “Allah dostları” olarak bilinen “veliler” şeklinde anlaşılması için özel bir gayret sarf ederek şöyle mana vermişlerdir:

     

    “İyi bil ki, halis din yalnız Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler: ‘Biz bunlara, sırf bizi Allah'a yaklaştırmaları için tapıyoruz' derler.”

     

    Bu manayı verdikten sonra işi daha da ileri götürmüşlerdir. Velileri seven ve onlarla Hakk'a tevessül edip şefaatlerini uman müminleri mürşidlerine ibadet ediyor gibi göstererek, onları ayette anılan müşriklere benzetmeye çalışmışlardır. Böylece Allah'a ortak koşulan cansız putlara secde edenlerle, Cenab-ı Hakk'a secde edenleri bir tutmuşlardır.

     

    Bu Sapık taifeye Ayetlerden cevaplar;

     

    Onların sakat anlayışını daha başından reddeden bir çok ayet-i kerime ve hadis-i şerif vardır. Her biri kâmil birer mümin olan velilerin yoluna uymamızı, onları dost edinmemizi emreden ayetlerden bazıları şunlardır:

     

    “Bana yönelen kimsenin (kâmil müminin) yoluna uy.” (Lokman, 15)

     

    “Sizin veliniz ancak Allah, O'nun peygamberi ve namaz kılan, zekât veren, rükû eden müminlerdir.” (Maide, 55)

     

    “Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin.” (Âl-i İmran, 2)

     

    “Ey inananlar! Allah'tan sakının ve doğrularla beraber olun.” (Tevbe, 119)

     

    Evet; Allahu Tealâ başta veliler olmak üzere bilumum kâmil müminlerle dost olmamızı emrediyor. Demek ki ayette zikredilen “Allah'tan başka veliler”den kasıt, müminler değildir. Putlar ve şirk koşulan diğer varlıklardır. Zaten ayet-i kerime de putperest müşrikler hakkında nazil olmuştur


  10. Normalde TV izlemiyorum zaten evde bir tek Annem izliyor Samanyolu TV oda sadece...

     

    Dogan yayincilik ve benzeri kanallar yok...

     

    Maalesef tarihimizle dalga gecen yayimlar yapilinca kimse sorusturma baslatmiyor Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hakkında Bir Sinema Filmi Cekilince Sorusturma aciyorlar... Boyle oluyor yani.

     

     

    Haklısın kardeş.Uzun zamandır sinemaya gitmiyorum. Yasaklanmazsa ki inşallah yasaklanmaz, üstadın anlatıldığı filme gideceğim...

    • Like 1

  11. Kanuni Sultan Süleyman'ın hayatını ekranlara taşımaya hazırlanan Muhteşem Yüzyıl dizisinin fragmanları izleyiciden ve tarihçilerden büyük tepki gördü. Kanuni'nin içki içtiği, harem hayatını cinsellikten ibaret gösteren dizi çarpık bilgilerle dolu.

     

    Kanuni Sultan Süleyman'ın hayatından kesitler sunma iddiasıyla çekilen Show TV'nin yeni dizisi Muhteşem Yüzyıl, Osmanlı Devleti'ni kendi zihinlerinde oluşturdukları 'harem'den ibaret sananların çarpık tarih anlayışını bir kez daha gözler önüne serdi. 5 Ocak'ta yayına girecek dizinin tanıtımları bile Osmanlı'nın yanlış aksettirildiği tartışmaların alevlendirdi. Tanıtımlar, senarist Meral Okay'ın ömrü savaş meydanlarında geçen Kanuni Sultan Süleyman'ın adaletini ve Avrupa'yı dize getiren kahramanlıklarını bir kenara bırakıp diğer kötü örneklerde olduğu gibi 'harem' safsatasına sığındığını ortaya koydu.

     

    İVEDİK KAFALI ADAMLARIN İŞİ

     

    Cihan padişahı Kanuni'nin zaferlerini görmezden gelen Muhteşem Yüzyıl fragmanlarında, Kanuni ile ilgili gerçekdışı bilgiler de ön plana çıkarılıyor. Fragmanlarda, Hürrem Sultan, işkenceler altında Kanuni'ye zorla eş yaptırılıyor. Kanuni'yi kadın düşkünü olarak gösteren dizi, padişah için toplanan kızların hamamda toplanması ve padişah için birbirleriyle "havlet yarışında" olduğu da yansıtılıyor.İstanbul2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Sinema Direktörü Yusuf Kaplan, dizinin daha önce kendilerine destek almak amacıyla başvurduğunu ancak "rezalet" nedeniyle bu talebi kabul etmediklerini dile getirdi. Kaplan, "Bu senaryoyu yazanlar sömürge kafalı, Recep İvedik zihniyetli adamlardan başkası değil" dedi. Tarihçi Yazar Ali Satan ise "Bu batının algısıdır. Oryantalist yaklaşım" diye tepkisini koydu.

     

    GAY SAHNESİ BİLE VAR

     

    Kanuni kitabının yazarı Tarihçi Okay Tiryakioğlu, "Son zamanlarda Türk dizlerinin yurt dışında satılıyor olması bunda etkili oldu. Kar amacı güdüyor. Çok şaşırmadım. İzleyici gerekli cezayı verecektir. Gay sahnesi bile var dizide böyle saçmalık olmaz. Kanuni asla içki içmiyordu. Bu koca yalan. Ömrünü Allah için adamış bir kişidir Kanuni... Diziye izleyicinin ilgi göstermeyeceğine inanıyorum" dedi. Tarihçi Mustafa Armağan da Kanuni'nin içki içtiği sahneyle ilgili şu yorumu yaptı: "Kanuni'nin içki içtiğini ilk Halil İnancık yazmıştı. Ama o nereden buldu bilgiyi bilmiyorum. Kanuni içki yasaklayan bir padişahtır. Yazdığı mektuplardan da anlıyoruz ki inançlı bir mü'mindir."

     

    Gerçekler çarpıtılmış

     

    Yapımcılığını Timur Savcı'nın üstlendiği dizide, 10. padişah Kanuni Sultan Süleyman'ın sözde hayatı anlatılıyor. Show TV ekranlarında seyirciyle buluşacak olan dizide, Kanuni'yi Halit Ergenç canlandırırken, Valide Sultan'ı ise dominant anne karakteriyle Haziran Gecesi, Aşk-ı Memnu gibi dizilerde oynayan Nebahat Çehre oynuyor. 5 Ocak'ta yayınlanacak dizi için hazırlanan dört ayrı fragman da internette yayınlanmaya başlandı. Eleştirmenler reytingi adına popüler oyuncuların dizi için toplatıldığını ve aynı kaygıyla, tarihi gerçeklerin çarpıtılarak senaryonun çok tartışılacak hale getirildiğine vurgu yapıyor.

     

    Dizinininternetsitesine yağan tepkiler:

     

    # Ümit Ölmez: "Dizide oynayan çeken ve de bütün emeği olen herkesi kınıyorum"

     

    # Bahattin:"Avrupalılar ve içimizdeki dönmeler kendi iğrenç egolarını bu şanlı devletin üzerinde tatmin etmeye çalışmışlardır.bir sürü uydurmakitapve görsel çizmişlerdìr...

     

    # Yavuz: "Abdestsiz yere basmayan ecdat nasıl böyle şuursuzca tanıtılır, içki ve kadına düşkün olsalardı 700 sene dünyaya nam salar viyana kapılarına mı dayanırlardı yoksa helak olur giderler miydi....."

     

    YENİŞAFAK

    • Like 1
×
×
  • Create New...