Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

hafakan

Editor
  • Content Count

    1,184
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    47

Posts posted by hafakan


  1. Doğu Türkistanlılar ve İkinci Boraltan Faciası



    Tayland mülteci kampındaki Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz Çin’e iade edilirlerse, “İkinci Boraltan Faciasının” yaşanacağına kesin gözüyle bakılıyor.


    Bilmeyenler için “Boraltan Faciası” nedir hatırlayalım.


    Stalin zulmünden Türkiye’ye sığınan Azeri Müslümanları, geri Stalin’e teslim eden İsmet İnönü’nün, İslâm âlemini yasa boğan ünlü zaferidir.


    Acı hadiseyi Prof. Dr. İsa Kayacan’ın anlatımından özetleyelim.


    “Boraltan Faciası, dünya Türklüğün hafızalarında kapanması zor yaralar açmış bir faciadır. Bu facianın yaşandığı yıllar, Milli Şef İsmet İnönüdönemidir.


    Olay, İkinci Dünya Savaşı sırasında Stalin yönetiminin acımasız baskılarına dayanamayan bir grup Azeri Türk’ün, “öz kardeş” saydıkları Türkiye’ye sığınmaya karar verip yola çıkmasıyla başlıyor.


    Orada uğradıkları baskınlar sebebiyle arkaları sıra mezar taşlarından izler bırakarak, nihayet Aras Nehri’nin üzerinde bulunan Boraltan Köprüsü’nü (Iğdır) geçiyorlar ve Türk sınır karakoluna sığınıyorlar.


    Artık kurtulduklarını, özgürlüğe kavuştuklarını düşünen 146 Azeri Türk’ü, başta Karakol Komutanı olmak üzere Mehmetçikler Azeri kardeşlerini bağırlarına basıyor, ekmeklerini bölüşüyor, yataklarını ikram ediyorlar. 146 soydaşın hayatlarını kurtardıklarını düşünerek onlar da mutlu oluyor.


    Sevinmekte acele ettikleri kısa bir süre sonra anlaşılıyor. Zira karakol komutanının üstlerine yazdığı mektuba gelen şifreli cevap, tamı tamına bir “kara haber”dir: “Karakolunuza sığınan Azerileri derhal Sovyet yetkililerine teslim edin!”



    Komutan bu işte bir yanlışlık olduğunu düşünüyor. İnsan, öldürüleceğini bile bile kardeşini düşmana teslim eder mi? Buna vicdan dayanabilir mi?


    Daha tafsilatlı olarak durumu bir kez daha bildiriyor, fakat gelen cevap aynıdır:


    “Derhal teslim edin!” Hâlâ inanamıyorlar. Ama Ankara’nın emri kesindir.


    Karakol komutanının ve karakoldaki askerlerin tüm itirazları, Azerilerin tüm yalvarışları, Ankara’daki sağır sultanları yumuşatamıyor:


    - “Derhal teslim edin, yoksa vatana ihanetle yargılanacaksınız.” Hangisi“vatana ihanet” acaba? Mazlum insanları ölüme göndermek mi, yoksa göndermemek mi?


    Azerilerin lideri karakol komutanına yalvarıyor:


    - “Bizi siz kurşuna dizin, ama Moskof’a teslim etmeyin. Öleceksek, ay yıldızlı bayrağımızın dalgalandığı Anadolu topraklarında ölelim.”


    Komutan ağlıyor, askerler ağlıyor, Azeriler ağlıyor. Ankara’daki yöneticiler ise Stalin’le aralarında bir pürüz olmaması için soydaşlarını kurban etmeye çoktan karar vermişlerdir.


    Kendisine “Milli Şef” dedirten ve “Milli kahraman” ilân ettiren İnönü ise şöyle buyurmuştur:


    - “Sovyetler Birliği ile aramızda bir pürüz istemiyorum. Bir daha böyle küçük meselelerle beni meşgul etmeyin.”


    Hiçbir şey Ankara’yı kararından döndüremiyor. “Bizi siz kurşuna dizin” diye yalvararak ağlayan 146 Azeri, gözyaşları içinde Kızılordu görevlilerine teslim ediliyor.


    Boraltan Köprüsü’nün bir ucu Türk toprağında, bir ucu Sovyet toprağındadır. Azeri kafilesi, Boraltan Köprüsü’nü yarıladıkları sırada, karşıdan yaylım ateşine tutuluyorlar.


    Çoğunun son sözleri, “Yaşasın Türkiye” oluyor ve hepsi ölüyor.


    Hüseyin öztürk 16 aralık 2014




  2. -------Hamas'ın 27. kuruluş yıl dönümü-------

     

     

     

    filistin Enformasyon Merkezi

    İslamî Direniş Hareketi (Hamas)’ın Lübnan temsilcisi Ali Bereke, Hamas’ın 27. kuruluş yıldönümünün işgale karşı direniş ve cihad için yeni bir aşamayı haber verdiğini söyledi.

    Ali Bereke, Hamas’ın kuruluşunun 27. yıldönümü münasebetiyle Lübnan’ın Sayda şehrinde düzenlediği ve bir çok parti, hareket, cemaat temsilcisinin yanında alim, davetçi ve bölge halkından kalabalık bir kitlenin katıldığı etkinlikte yaptığı konuşmada, “Hamas işgalcinin direnişe karşı yaptığı bütün komplolara, saldırı ve tecavüzlere rağmen ilkelerine ve halkına verdiği söze bağlılığını sürdürecek, bu halkın hak ve hukukunu savunmaya, kutsal mekanları korumaya, Filistin davasını sahiplenmeye devam edecektir” dedi.

    Konuşmasında kahraman şehitleri, büyük liderleri, kurucularğı işgal rejiminin zindanlarında bulunan esirleri, mevzilerde nöbet tutanları, Kassam Tugayları'ndan ve diğer direniş güçlerinden elleri tetikte olanları selamladıklarını belirten Bereke sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Dönüş hakkını savunduğumuzu, ona bağlı olduğumuzu, nehirden denizine kadar işgal altındaki bütün Filistin topraklarını kurtarma sözüne vefalı davranacağımızı, Celil’den Nakab’a kadar her türlü yerleşim, tehcir ve alternatif vatan plan ve projelerini reddettiğimizi, başkenti Kudüs olacak bağımsız Filistin devleti ilkesine sahip olduğumuzu bir kez daha hatırlatıyor ve bu konuda sözümüze bağlı olduğumuzu halkımıza duyuruyoruz.”

     


  3. Cumhurbaşkanı Erdoğan Nuri Pakdil'i evinde ziyaret etti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yazar ve düşünce adamı Nuri Pakdil'i evinde ziyaret etti.

     

    pakdil2.jpg

     

    Erdoğan, yazar ve düşünce adamı Nuri Pakdil'e çarşamba akşamı sürpriz ev ziyaretinde bulundu.

    Edinilen bilgiye göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan, çarşamba akşamı ikametine dönerken, Pakdil'e Çankaya'daki evinde sürpriz ziyaret gerçekleştirdi.

    Pakdil'in, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çorba ikram ettiği ve samimi, karşılıklı sohbet ortamında hatıraların yad edildiği ziyarette, sohbetin önemli bölümünde, düşünce ve edebiyat dünyasına damga vuran Necip Fazıl Kısakürek ile ilgili anıların konuşulduğu belirtildi.

    Espirilerin de eksik olmadığı sohbet ortamında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın evdeki konuklar arasında yer alan Yazar Rasim Özdenören’e, "Nuri Abiyi niye evlendirmediniz?" diye şaka yaptığı, Özdenören’in de "Biz çok istedik ve uğraştık ama başaramadık" dediği öğrenildi. Bu sohbete Nuri Pakdil’in de "Gökte nikah kıyılmazsa yerde nikah kıyılmazmış. Nasip işte. Biz nişanlandık ama kısmet olmadı, ayrıldık" sözleriyle eşlik etti.

    Yaklaşık üç saat süren, edebiyatın yanı sıra futbol ve müziğin de konuşulduğu ziyaret vesilesiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, usta edebiyatçı Pakdil’e hediye olarak özel baskılı Kur’an-ı Kerim hediye ettiği öğrenildi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, ev ziyaretinde AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga, Genel Sekreter Yardımcısı Büyükelçi İbrahim Kalın, Özel Kalem Müdürü Büyükelçi Hasan Doğan, başdanışmanlardan Savaş Barkçin, Mustafa Varank ve Sefer Turan da hazır bulundu.

    12 Aralık 2014 Yeni Akit


  4. Çıkarın şunları hayatınızdan Cep telefonu sersem, televizyon şaşkın eder...

    12 Aralık 2014

    Cep telefonu… Televizyon… Günümüzün iki büyük azılı belası… İki büyük uyuşturucusu… Dalaletin iki büyük âleti…

    Bunlara bağımlı olan kimselerin beyinleri, onlar aslında çok zeki olsalar da körleşir…

    Ha esrar eroin kokain bonzai… Ha cep telefonu, televizyon…

    Bu ikisi büyük çocukların afyonlu oyuncaklarıdır… Çinin zehirli oyuncakları gibi…

    Cep telefonu sersem eder, televizyon şaşkın eder… Sonunda insanın insanlığını nakavt eder…

    Yanlış anlaşılmasın, bu iki cihaz yüzde yüz zararlıdır demiyorum, bağımlılığı insanı insanlıktan çıkartır, Müslümanı rezil eder diyorum.

    Müslümana en fazla zarar verenler bu ikisidir.

    Cep telefonu ile bol bol gece gündüz mütemadiyen zevzeklik, gevezelik, mâlâyâni boş ve kof konuşmalar, gıybet yapılır.

    Bunların bağımlıları o hale gelir ki, beş dakika zili çalmasa içinde bir boşluk hisseder, ne oldu meret çalmıyor, beni kimse aramıyor der. (...)

    Cep telefonu bağımlıları toplama, çıkarma, çarpma ve bölme bile yapamaz hale gelir.

    Benim telefonum daha lüks, senin telefonun lüks ama eski… He he he…

    Yenisi çıktı, 1500 liraya aldığım eskisini atıp onu almalıyım…

    Cebinden pahalı, lüks, gösterişli, marifetli cep telefonunu gururla, kibirle çıkartır. Gözlerinde sersemce ışıltılar, dudaklarında aptalca bir tebessüm…

    Marifetli ve hünerli telefon marifet ve hüneri katl eder…

    Lüzumluysa, faydalıysa, gerekiyorsa cihaz elbette alınacak, konuşulacak ama asla bağımlı olunmayacak… (...)

    ABD’de iki milyar dolarlık serveti olan akıllı bir zenginin cep telefonu yokmuş. Demek ki onun için gerekli ve lüzumlu değil… (...)

    Bugün bazı televizyon kanalları şirkin, küfrün, Tağutun, nifakın, fitne ve fesadın, ahlaksızlığın emrindedir.

    Bazı ekranlardan nur, edeb, ilim, irfan, hikmet değil; mürekkep cehalet, fısk fücur, ahlaksızlık, dinsizlik, densizlik, donsuzluk, edepsizlik akmaktadır.

    Küçük çocuklara, bilhassa küçük kızlara kocasını aldatan karılı filmler gösteriliyor. (...)

    Evini genelev, fuhuşhâne, kumarhane, meyhane, batakhane haline getirmek isteyenler kötü büyük kanalları hep açık tutsunlar.

    Açık oturumda dine hakaret ediliyor, milyonlarca Müslüman seyr ediyor…

    Bu memlekette şerre, şirke, küfre, nifaka, fitneye, tefrikaya, fuhşiyata alet edilen ne kadar çok “ekmek bıçağı” var.

    Cep telefonu ve tv bağımlıları o kadar aptal, sersem, afyonlanmış duruma düşüyormuş ki, 300 kelimeden fazla yazıları okuyup anlayamıyormuş. Beyin dumuru!..

    Televizyon reklamları toplumu robot, esir ve zombi yapıyor…

    İffetin, ailenin, faziletin düşmanı o biçim tv’ler…

    Ayranı yok içmeye, cep telefonuyla gidiyor memşaneye…

    Bazı televizyonlar lüksü, israfı, fuhşu, her tür azgınlığı teşvik ediyor. Sersem ediyor, şaşkın ediyor, köle ediyor, milleti birbirine düşman ediyor…

    Ben hür bir vatandaşım, cep telefonu televizyon bana hiçbir şey yapamaz!.. Ya öyle mi?.. A robot kafalı, Şu haline baksana…

    MEHMED ŞEVKET EYGİ / MİLLİ GAZETE


  5. foto-arsiv_direnis_sehitler_ZiyadEbuAyn_

     

     

    Filistinli Bakan İşgalci Askerler Tarafından Şehit Edildi
    Filistin Enformasyon Merkezi

     

    Üç ay önce Filistin uzlaşma hükümetinde yahudi yerleşimine ve ırkçı ayrım duvarına karşı oluşturulan bakanlığa atanan ve bu alandaki çalışmalarıyla öne çıkan Filistinli dava önderlerinden Ziyad Ebu Ayn bugün (10 Aralık Çarşamba) işgalci askerlerin saldırısında şehit oldu.

    Ramallah Hastanesi'nin müdürü Ahmed el-Beytavi, Bakan Ebu Ayn'ın Ramallah'ta işgalci askerlerin attığı gaz bombasından etkilenerek ve darp yoluyla kendisine saldırılması neticesi hayatını kaybettiğinin anlaşıldığını açıkladı.

    Aynı zamanda Fetih hareketinin Devrim Konseyi'nin üyesi olan Bakan Ebu Ayn, Ramallah'ın Termesiya bölgesinde bir yürüyüşe katılması esnasında saldırıya maruz kalarak hayatını kaybettiği bildirildi.

    Saldırıda Bakan Ebu Ayn'ın atılan gaz bombalarından dolayı beyin kanaması geçirdiği sonra işgalci askerlerin kendisine saldırdıkları ve vahşice darp ettikleri, durumunun ağırlaşması üzerine hastaneye kaldırıldığı ancak hastaneye ulaştırılmasından sonra kısa süre içinde hayatını kaybettiği haber verildi.

    Ramallah Valiliği Ziyad Ebu Ayn'ın şehit edilmesi üzerine bölgede genel yas ilan etti.

    Ebu Ayn daha önce de bir dönem Esirler ve Özgürleştirilenler Bakanlığı'nda vekil olarak görev yapmıştı.


  6.  

    Yeni insana sakın biriktirmek, kumbara, sabır, zamanla olur, çalışmayana ekmek yok, gelecek nesil için ne yaptın, günde birkaç saatini kitaplara ayır, sen bu işin üstesinden gelirsin ama biraz geç olabilir, evrene mesaj yolla ama ne zaman iletildi mesajı gelir bilemem, otur bir düşün kendini muhasebeye çek, ben bu işe yıllarımı verdim sen de ancak öyle pişersin gibi saçmasapan! Kelimeler kullanma. Asla! Çünkü yeni insan biriktiremez; kumbaraya verecek parası yoktur, çünkü kumbara dediğin ağzı açık para yiyen bir canavardır, sabır boş hayaldir, çalışmayana ekmek yok aforizmadır, çünkü etrafında çalışmadan zengin olmuş birçok örnek vardır, gelecek nesil falan gibi ideler aleminden sözler sarf etmeyin çünkü gelecek yerine ân vardır, birkaç saatini kitaplara ayırması boş uğraştır, çünkü bu kitaplar hiçbir şey anlatmaz zira zenginlerin çoğu cahildir, cahil cesaretlidir, ee zaten ticaret cesaret işidir, evrene mesaj atmasını bekleme çünkü o mesaj yollamadan ona cevabı gelmeli, otur bir düşün deme, çünkü oturamaz hemoroidi vardır ya da kıl dönmesi, ben bu işe yıllarımı verdim deme, çünkü yıllarını heba etmişsin ve aptalsındır muhtemelen, zamanla pişersin deme çünkü bugüne kadar zamanla pişen bir tavuk görmemiştir, zira alış veriş merkezlerindeki beyaz sakallı amcası ona anında kızarmış tavukları servis etmiştir.

     

     

    sebebsiz demedi üstad, ta yıllar evvel ozamandan koydu teşhisi. hastalıklı cemiyetin teşhisini ! yeni nizam,yeni insan ,yeni yurt.....

    gençliğe hitabe-deki altın harflerle yazılması gerekir-ken eşşiz mısralara GENÇLİĞİmiziN gösterdiği kıymet ortadadır!

    ''dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik...

    başıboş şiiri ile bitiriyorum üstadın. bilenler bilir. teşekkürler 122

     

     


  7. Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi?

    Yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi!


    kimimiz gülerek kimimizde söverek bakıyoruzdur bu acıklı manzaraya. ama hakkaten garip olmakla beraber saçma bir durumla karşı karşıyayız.

    0 900 lü hatların bir dönemler ahlaki yapıya zarar veren versiyonları şimdilerde sağlık ve sözde islami versiyonları ile karşı karşıyayız! her yeniyi iyi bir halt bilmekle beraber onu öyle bir benimsiyoruzki...... irdelemekten uzak.... sorgulamaktan uzak....

    ben işaret ettiğim ikinci kısımdan hayretle bakıyorum bu konuya !122 dikkat çektiğiniz için ayrıca takdir ediyorum


  8. http://www.haberler.com/salih-mirzabeyoglu-nun-konferansina-yogun-ilgi-6734641-haberi/

     

    22 Temmuz'da tahliye edilen İBDA/C davası hükümlüsü Salih Mirzabeyoğlu, cezaevinde geçirdiği 16 yılın ardından ilk kez konferans verdi.

    "Adalet Mutlak'a" başlıklı konferansı dinlemek için Haliç Kongre Merkezi'ni dolduran yoğun kalabalık tarafından ilgi ve"Yaşasın kumandan Mirzabeyoğlu"tezahüratlarıyla karşılanan Erdiş, konuşmasında her kesimi kendini izah etmeye davet etti.

    Bir televizyon muhabirinin kendisiyle ilgili yazdığı haberi okuyan Mirzabeyoğlu,"Salih Mirzabeyoğlu, ezber bozar ama bunu sadece ezber bozmak için değil, insan ve toplum meseleleriyle ilgili bir dünya görüşü sunar. Sanıyorum ki bu, bilhassa rahatsız edici olandır" diye konuştu.

    Mirzabeyoğlu, "yaşama hakkı" diye bir şey olmadığını, aslında dünyaya yaşama göreviyle gelindiğini, yaşama hakkının bu görevden doğduğunu söyleyerek, şöyle devam etti:

    "Bir ara herkes AB'ye karşıydı. Bir rüzgar esti, ne oldu anlamadık, şimdi herkes AB'nin güzelliği üzerinden başlıyor konuşmaya. Şimdi biz üniter olduk ama Amerika üniter devlet değil. Bunlar değil önemli olan aslında. Esas olan, şu doğal problemleri nasıl çözeceksin? Her toplumun hafızası, lügatinde topludur. Herkes kendi dilini hakikaten, sahici olarak izah edebilse millet, birbirini zenginleştirir. Bugün biz Amerika'dan, Avrupa'dan, şuradan ya da buradan kelime alıyoruz. Bu, ihtiyaçtan dolayı değil mi? Kelimeleri edebiyatla temellendirmeliyiz."

    Kavganın bittiği yerde lafın da bittiğini dile getiren Mirzabeyoğlu, "Sana yapılan haksızlıkları söyleyebilirsin ama bunları söylemek seni haklı çıkarmıyor. Beni Kürt meselesinden ziyade, 'Kürt meselesi ne olmalı?' ilgilendiriyor. Ben bu soruyu sorduğum anda Türklere de diyorum ki 'Beni Türklerin ne olması gerektiği ilgilendiriyor'" ifadelerini kullandı.

    1417335814855.jpgSalih Mirzabeyoğlu, Bülent Ecevit'in "militan sol"u kırdığını öne sürerek, şöyle konuştu:

    "Ecevit, 'Anahtarı çevirdikten sonra kapı açılacak olduktan sonra şiddete lüzum yok' diyor. Bu, doğru bir laf ama anahtarı çevirip içeriye girdikten sonra içeriye ne döşeyeceğini bilmiyorsun. Orada iktidara gelmen sonun oldu ve bütün solun emeğini kendine bağlamış olarak kendinle birlikte solu da gömmüş oldun. Ecevit'in o devrimci olduğu zamanda bile ben Ecevit'le ölçmedim devrimciliği."

    Mirzabeyoğlu, evrensel ilkeler diye bir şey olmadığını, bunun "hakim olanın koyduğu kurallar" anlamına geldiğini savunarak, "Yeni dünya düzeni kurulacaksa biz de 'Buradan başlasın' diyoruz" şeklinde konuştu. YENİ AKİT

    • Like 1

  9. Tiyatroya “Necip Fazıl” dopingi Edebiyat ve fikir dünyasının önde gelen isimlerinden Necip Fazıl Kısakürek, tiyatro eserleriyle Anadolu’nun sahnelerinde hayat bulacak. Müstakil Sahne Sanatları ve Eğitimi Derneği, Kısakürek’in üç eseriyle 4 Aralık’tan itibaren Türkiye’yi dolaşacak

    tiyatroya-necip-fazil-dopingi-h141720366

    Edebiyat ve fikir dünyasının önde gelen isimlerinden Necip Fazıl Kısakürek, tiyatro eserleriyle Anadolu’nun sahnelerinde hayat bulacak. Müstakil Sahne Sanatları ve Eğitimi Derneği (MÜSSED), Kısakürek’in üç eseriyle 4 Aralık’tan itibaren Türkiye’yi dolaşacak. MÜSSED Başkanı Mahmut Karakaya, Necip Fazıl Kısakürek’in eseri “Bir Adam Yaratmak” ile Anadolu turnesine çıkacaklarını belirterek, “Bir Adam Yaratmak eseri üzerimizde bir sorumluluktu. Biz üstadın bu eserinin, düşüncesinin sadece Ankara veya İstanbul merkezli değil, Anadolu’nun her yerinde yaşamasını istedik” dedi. Bazı hassasiyetlere sahip ailelerin, sahne sanatlarına hevesi ve yeteneği olan çocuklarını gönül rahatlığıyla gönderebilecekleri kurumların yokluğundan şikayet ettiklerini söyleyen Karakaya, “Böyle bir yapının bir zaruret haline geldiğini çekirdek ailemizden sosyal yaşantımıza bütün çevremizde hissettik. Aslında çok da geç kalındı bunun için” diye konuştu.

     

    “RENGİMİZ ÜSTADIN İDEOLOJİSİ”

     

    Karakaya, dernek olarak ilk faaliyetlerinden birinin Başkent Tiyatrolarının Necip Fazıl Kısakürek’e ait “Bir Adam Yaratmak” oyununu Anadolu’ya çıkarmak olduğunu vurguladı. Turneye, 4 Aralık’ta Malatya ile başlayacaklarını bildiren Karakaya, “Bu eser üzerimizde bir sorumluluktu. Üstadın bu eserinin, düşüncesinin sadece Ankara veya İstanbul merkezli değil, Anadolu’nun her yerinde yaşamasını istedik. Doğu’dan başlayıp Batı’ya, Karadeniz’e, İç Anadolu’ya devam edeceğiz. Bir gaye uğruna yapıyoruz. Bağımsızız ama bir rengimiz de var ve bu renk Üstadın ideolojisi” şeklinde konuştu. Son dönemde Devlet Tiyatrolarının Necip Fazıl’ın eserlerini yeniden sahnelemeye başladığını hatırlatan Mahmut Karakaya, “Haklarını teslim edemediğimiz değerlerimizin haklarını verme zamanı geldi. Farklı nedenlerle Anadolu insanı kültür sanat meselesini sahiplenemediği gibi Necip Fazıl gibi sanatçıları sahiplenmeye de korkuyordu. Ama artık her şeyi konuşma, her mecrada bunları münazara etme fırsatımız oluyor” değerlendirmesinde bulundu. Karakaya, “Kaldırımların Çileli Yolcusu”, “Siyah Pelerinli Adam” oyunlarını da hazırladıklarını ve Bir Adam Yaratmak’ın ardından bu oyunlarla turneye devam edeceklerini sözlerine ekledi.

    Yeni-akit 29 Kasım 2014

     


  10. 240487_gazze,-filistin.jpg Firavun Sisi Gazze halkını ölüme terk etti İsraillileri korumak için asker göndermeye hazır olan darbeci Sisi’nin Gazze’nin can damarı olan sınır kapılarını açmaması sebebiyle Filistinliler ölüm kalım mücadelesi veriyor. Harabeye dönen evlerinin önündeki barakalarda ya da kendi imkanlarıyla kurdukları çadırlarda yaşayan Gazzelilerin durumu içler acısı.

     

    Terör devleti İsrail’in harabeye çevirdiği Gazze’de soğuk kış şartlarından dolayı adeta bir insanlık dramı yaşanıyor. İsrail’in bombardımanları sonucu evleri harabeye dönen Gazzelilere, bir darbe de Sisi yönetimindeki Mısır’dan geldi. İsraillileri korumak için asker göndermeye hazır olan darbeci Sisi’nin Gazze’nin can damarı olan sınır kapılarını açmaması nedeniyle Filistinliler ölüm kalım mücadelesi veriyor. Harabeye dönen evlerinin önündeki barakalarda ya da kendi imkanlarıyla kurdukları çadırlarda yaşayan Gazzelilerin durumu içler acısı.

    DRAMIN EN BÜYÜK SEBEBİ SİSİ

    Gazze’de yaşanan son gelişmeler hakkında Akit’e konuşan İHH Gazze Sorumlusu Mehmet Kaya, Gazze’de bir insanlık dramının yaşandığını belirterek, “Mısır’ın, Gazze’ye açılan Rafah Sınır Kapısı ve tüneller kapalı olduğu için Gazze’ye hiçbir yardım gelemiyor. Savaşta evi yıkılan 20 bin insan, soğuk kış günlerinde barakalarda yaşam mücadelesi veriyor.

    Evi yıkılan herkes soğuk kış şartlarına rağmen yıkılan evlerinin önünde ya barakalarda ya da küçük çadırlarda kalıyorlar. Son bir haftadır Gazze’de sürekli yağmur ve fırtına var. Yağmura ve soğuk hava şartlarına rağmen insanlar barakalarda yaşam mücadelesi veriyor. Yaşanan bu dramın en büyük sebebi sınır kapılarını açmayan Sisi ve yönetimidir. Çünkü Gazze’nin nefes alacak bölgesi olan Mısır Rafah kapısı ve tüm tüneller kapalı durumda. Filistin’e açılan bu yaşam kapıları kapalı olduğundan dolayı Gazze’ye hiçbir yardım gelemiyor” dedi.

    Yeni -akit 28 Kasım 2014


  11. medyalens_com-300-Uygur-%C3%B6l%C3%BCme-

     

    300 MÜSLÜMAN UYGUR TÜRKÜ ÖLÜME KARŞI ANKARA’DAN YARDIM BEKLİYOR.

     

    Çin zulmünden Tayland’a kaçan Uygur Türkleri, Türkiye tarafından kabul edilmezse Çin’de kurşuna dizilecek.

    İngiliz televizyonu Channel 4 öz yurtlarında insanca yaşamaları çok görülen uygur Türklerinin trajedisini haberleştirdi.

    Toprakları elinden alınan, dini baskılara maruz kalan Uygurlar kurtuluş için çareyi Türkiye’de arıyor. Kanalın haberine göre, 300 Türk’ün umuda yolculuğu Çin işgali altındaki Doğu Türkistan’dan kaçışla başladı.


  12. filistin-bayrak.jpg

     

    ---------------------------------İşgal yönetimi Kudüs halkını cezalandırmak için bahane arıyor.-------------------------------------------
    Filistin Enformasyon Merkezi
    Siyonist işgal rejimi parlamentosu Knesset üyesi Yariv Levin, Siyonist Başbakan BenyaminNetanyahu’nun talimatı üzerine Kudüs halkının başlattığı direnişi bastırmak için 8 maddelik bir plan hazırladı.
    Haberi veren YediotAhranot gazetesi, 8 maddenin geçici olmaları nedeniyle bunların parlamentoda onaylanmasına gerek olmadığını belirtti.
    Levin, bazı maddeleri fiilen işleme konulan 8 maddelik baskıcı planı Siyonist Başbakan'a sunacak.
    Plan şu maddelerden oluşuyor:
    1. Terör eylemine katılıp tutuklanan Kudüslülerin ellerinden daimi oturum kimliği derhal alınacak, mahkemesi bitip cezası son bulunca İsrail topraklarından sürgün edilecek.
    2. Filistinlilerin öldürülen şahısları törenle defnetmelerine engel olunacak, terör eylemleri yapmaları engellenecek, bu şahısların cesetleri ailelerine teslim edilmeyecek ve İsrail’deki Rakamlar Mezarlığı'na defnedilecekler.
    3. İsraillilerin ölümüne neden olan terör eylemlerine karışanların evleri 24 saat içinde yıkılacak.
    4. Polis ve askere taş, molotof ve cam atan herkes terörist muamelesi görecek. Yüzü maskeli şahıslar da bu şekilde kategorize edilecek. Bunu yapanlar derhal tutuklanacak ve soruşturma bitinceye kadar cezaevinde tutulacak. Vatandaşlık hakları geri alınacak.
    5. Düşman devletlerin, özellikle de Filistin bayrağını kaldıranlar terör eylemi yapmış gibi muamele görecek.
    6. Eylem yapanların aileleri terörist kabul edileceğinden vatandaşlıkları geri alınacak, yapılan eylemleri onaylamaları durumunda Gazze’ye sürgün edilecekler.
    7. Eylemi yapanları destekleyen, onaylayan ilanları basan kurum ve ticaret merkezleri kapatılacak.
    8. Zindandan çıkanlar takip edilecek, kurumlara verilecek bilgilerle güvenlik konusunda sorunlu olan işçilerin iş sahipleri tarafından işten çıkarılmaları sağlanacak.

  13. Kotku dualarla anıldı ‘Gönül Dünyamızı Aydınlatanlar, Çağımıza Işık Tutanlar’ projesi kapsamında düzenlenen programda bu ay, ‘Mehmet Zahit Kotku Hazretleri’ anıldı. Programda konuşan ESAM Genel Başkanı ve eski bakanlardan M. Recai Kutan “Böylesine büyük insanları anlatmak çok zor. İlim onları ifade etmekten aciz kalıyor” dedi.

     

    AKİT / ANKARA - Keçiören İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yürütülen ‘Gönül Dünyamızı Aydınlatanlar, Çağımıza Işık Tutanlar’ projesi kapsamında düzenlenen programda bu ay, ‘Mehmet Zahit Kotku Hazretleri’ anıldı. Neşet Ertaş Sanat ve Gösteri Merkezi’nde düzenlenen programa, ESAM (Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi) Genel Başkanı ve eski bakanlardan M. Recai Kutan, Keçiören Kaymakamı Nusret Dirim, Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak, Keçiören İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Kılıçgil, AK Parti Keçiören İlçe Başkanı Zafer Çoktan, Keçiören Müftüsü İhsan İlhan ve çok sayıda öğrenci de hazır bulundu. Kur’an tilaveti ile başlayan programda Mehmet Zahid Kotku Hazretlerinin hayatının anlatıldığı bir sinevizyon gösterisi de yapıldı.

     

    “BÜYÜK İNSANLARI ANLATMAK ÇOK ZOR”

     

    Allah dostlarının bulunduğu topluluğun üzerine rahmetin indiğini hatırlatarak konuşmasına başlayan Recai Kutan, “Onlar topluma örnek olan değerli büyüklerimizdir. Onları çok yakından tanımamız lazım. Sevgili evlatlarım, Mehmet Zahit Kotku’yu görmeden sevdiniz. Peygamberimiz (S.A.V) buyuruyor ki; ‘Kişi ahrette sevdikleriyle beraber bulunacak.’ Böylesine büyük insanları anlatmak çok zor. İlim onları ifade etmekten aciz kalıyor” dedi. Mehmet Zait Kotku’nun Suriye cephesinde senelerce askerlik yaptığını hatırlatan Kutan, “Orada insanları İslam’a yönlendiren çalışmalarına devam etti. Gül yüzlü ve güler yüzlüydü. Akrabalarına dostlarına çok vefalı ve açık elli idi. Müslüman ahlakı ahlak-i Muhammediye olmalıdır. Şefkatliydi, sabırlıydı, latifeciydi, tıpkı Peygamber Efendimiz gibi. İnsanın kalbinden geçenleri bilirdi. İhtiyaç sahipleri talebini ortaya koymadan onların ihtiyaçlarını giderirdi rahmetli hocamız” diye konuştu. Öğrencilere İslam’ı en iyi şekilde öğrenip uygulamaları tavsiyesinde bulunan Kutan, “Ahlak-i Muhammediye’ye sahip olun. Güler yüzlü, tatlı dilli olun. Cömert ve hüsn-i zanlı olun, kötü huylardan uzak kalın” mesajını verdi.

     

    Konuşmaların ardından Başkan Ak, Recai Kutan’a ve Mehmet Zahid Kotku’nun talebesi Hacı Ahmet Efendi’ye içerisinde dua yazılı birer tablo hediye etti. Program bütün konuklara aşure ikramı ile sona erdi.

    akitlogo.png

    27 Kasım 2014


  14. Doğu türkistanda katliam var !!!

    Toprakları elinden alınan, dini baskılara maruz kalan Uygurlar kurtuluş için çareyi Türkiye'de arıyor.

    MALEZYA'DAN TÜRKİYE'YE GELMEK İSTEDİLER

    Yaklaşık bir yıl önce 300 kişilik Uygur Türk'ü insan kaçakçılarının yardımıyla Tayland'a geçti. Sığınmacıların çoğu kadın ve çocuktu. Ölümden kaçmaya çalışan Uygur TürkleriMalezya'ya ulaşmaya çalışıyordu. Oradan bir yolunu bulup Türkiye'ye geleceklerdi.

    ÇİN'E GERİ DÖNÜŞ ÖLÜM DEMEK

    Tayland polisi onları 9 ay önce ormanda aç ve susuz halde buldu. Eğer Çin vatandaşı oldukları anlaşılırsa Tayland, 300 Türk'ü Çin'e geri gönderecek. Bu da ölüm demek.
    Tek istedikleri Türkiye'de yaşamak. Çünkü artık Doğu Türkistan'da şansları kalmadı..

    BAŞBAKANLIK VE DIŞİŞLERİ DEVREYE GİRDİ

    Dün bu haberin ardından Dışişleri Bakanlığı aci koduyla harekete geçti. Bakanlık nezdinde Tayland hükümeti ile kurulan temasta Doğu Türkistanlı soydaşlarımız için Türkiye'de yaşamalarının sağlanacağı bu yüzden Türkiye'ye getirilmeleri istendi.

    Bizzat Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun da yakından takip ettiği bu meselenin çok kısa bir sürede çözüleceği ifade edildi. Dışişleri yetkililerinden aldığımız bilgiye göre, bürokraside bir aksilik yaşanmaması durumunda 300 Uygur Türk'ü yakın zamanda Türkiye'de olacak.

    Eğer Türkiye'nin bu girişimi olmasa Uygur Türkleri Çin devleti tarafından kurşuna dizilecek ve tarihte ikinci bir Boraltan faciası daha yaşanacaktı.

    BORALTAN FACİASI

    1945 yılında Stalin zulmünden kaçan 146 Azeri Türkü Türkiye'ye sığınmıştı. Boraltan komutanı durumu Ankara'ya iletmiş ve "Azerileri teslim edin" cevabını almıştı. Bunun üzerine komutan Azerileri Rus askerlere teslim etmiş ve ardından 146 Azeri Boraltan Köprüsü'nde şehit edilmişti.

    Yeni-Akit


  15. Davutoğlu, 'ÜSTAD'ın şiirini kesmedi Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun TBMM'deki grup toplantısında AK Partili misafirler Necip Fazıl Kısakürek'in şiirini okudu. Davutoğlu, okunan şiiri kesmedi ve sonuna kadar dinledi.

     

    http://www.yeniakit.com.tr/haber/davutoglu-ustadin-siirini-kesmedi-37678.html

     

    Sözler Üstad'a ait olunca kesmek ayıp oluyor. Üstad'ı rahmetle anıyoruz onun büyükdoğusu bir gün doğacak. Kim ne derse desin." sözleri salondan alkış aldı.

    • Like 1
×
×
  • Create New...