Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Ü.Y

Fuzuli

Recommended Posts

YAKARIŞ...

Ya Rab hemişe lutfunu kıl reh-nüma bana

Gösterme ol tariki ki yetmez sana bana

 

Kat' eyle aşinalığım andan ki gayrdır

Ancak öz aşinaların et aşina bana

 

Bir yerde sabit et kadem-i i'tibarımı

Ancak öz aşinaların et aşina bana

 

Yok bende bir amel sana şayeste ah eğer

A'malime göre vere adlin ceza bana

 

Havf ü hatada muztaribim var ümid kim

Lutfun vere beşaret-i afv-i ata bana

 

Ben bilmezem bana gereğin sen Hakim'sin

Men' eyle verme her ne gerekmez sana bana

 

Habs-i hevada koyma Fuzuli-sıfat esir

Ya Rab hidayet eyle tarik-i fena bana

 

 

Fuzuli

 

 

GAZELİN AÇIKLAMASI

Tanrım! Lütfunu rehber kıl daima bana ve sakın sana ulaşmayan yolu bana gösterme!

Senden başka her şeyden dostluğumu kes benim; yalnızca kendi sevdiklerini sevdir bana! (Yalnız sana dost olan kişileri benim için dost kıl, sana dost olmayanlardan yolumu ayır.)

İtibar ayağımı öyle bir yerde sabitle ki, orada yalnızca dinin yol göstericisine (Hz. Muhammed'e) uyulsun, sadece onun yolundan gidilsin.

Yazık ki sana layık bir amelim yok benim. Eğer adaletin beni amelime göre cezalandıracak olursa benim vay halime!..

Hata ve buna bağlı korkular içinde kıvranıp duruyorum. Umarım, lütfun bana hatalarımın bağışlandığı müjdesini verir (yoksa halim haraptır.)

Ben bana tam olarak neyin gerektiğini bilemem.Hakim (her şeyi bilen Allah) sensin; bana gerekmeyeni bana verme!

Beni Fuzuli gibi heva (hevesler, istekler, ihtiraslar veya dünya ilgileri)

içinde hapis bırakma! Tanrım! Bana fena (Senin aşkında yok olma) yolunda kurtuluş nasip eyle (veya bu kötü gidişime bir hidayet nasip et!)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı

Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı

 

Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan

Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı

 

Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım

Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı

 

Gûl-i ruhsârına karşu gözümden kanlu akar su

Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı

 

Gâmım pinhan tutardım ben dedîler yâre kıl rûşen

Desem ol bî-vefâ bilmem inanır mı inanmaz mı

 

Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil

Beni tan eyleyen gafîl seni görgeç utanmaz mı

 

Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır

Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı

Fuzûlî

Günümüz Türkçesiyle:

Sevgili beni candan usandırdı, cefadan usanmaz mı?

Âhımdan gökler yandı, dileğimin mumu yanmaz mı?

 

Sevgili, bütün hastalarının derdine ilaç veriyor,

Bana niçin ilaç vermiyor? Beni hasta sanmıyor mu?

 

Ayrılık gecesinde canım yanar, ağlayan gözüm kanlı yaş döker,

Feryadım halkı uyandırır, kara bahtım uyanmaz mı?

 

Yanağının gülüne karşı gözümden kanlı su akar (kan ağlarım)

Sevgilim! Bu gül mevsimidir, akar sular bulanmaz mı?

 

Ben gamımı gizli tutardım,”sevgiliye aç” dediler,

desem o vefasız acaba inanır mı? İnanmaz mı?

 

Ben sana meyletmiş değildim, aklımı sen yok ettin;

Beni kınayan gafil seni görünce utanmaz mı?

 

Fuzûlî çılgın bir rinttir, daima halkın diline düşmüştür;

Sorun ki, bu nasıl sevdadır? Bu sevdadan usanmaz mı?

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hansı Gülşen

1-Hansı gülşen gülbüni serv-i hıramanunca var

Hansı gülbün üzre gonce la’l-i handanunca var

 

(Hangi gül bahçesinin gül fidanı senin salınan selvi boyun kadar uzundur? Hangi gül fidanındaki gonca senin gülen dudaklarına benzer?)

 

2-Hansı gülzar içre bir gül açılur hüsnün kimi

Hansı gül bergi leb-i la’l-i dür-efşanunca var

 

(Hangi gül bahçesinde senin güzel yüzün gibi bir gül açılır? Hangi gül yaprağı senin inci saçan kırmızı dudağın gibidir?)

 

3-Hansı bağun var bir nahli kadün tek bar-ver

Hansı nahlün hasılı sib-i zenahdanunca var

 

(Hangi bahçenin senin boyun gibi meyveli bir fidanı vardır.Hangi fidanın meyvesi senin çenenin elmasına benzer?)

 

4-Hansı huni sen kimi cellada olmuşdur esir

Hansı celladun kılıcı nevk-i müjganunca var

 

(Hangi katil senin gibi bir cellada tutsak olmuştur.Hangi celladın kılıcı senin kirpiklerinin ucu gibi sivri ve keskindir?)

 

5-Hansı bezm olmış münevver bir kadün tek şem’den

Hansı şem’ün şu’lesi ruhsar-ı tabanunca var

 

(Hangi toplantı senin boyun gibi bir mumla aydınlanmıştır? Hangi mumun ışığı senin parlak yanağın gibidir?)

 

6-Hansı yerde tapılur nisbet sana bir genc-i hüsn

Hansı gencün ejderi zülf-i perişanunca var

 

(Sana benzeyen bir güzellik hazinesi nerede bulunur? Hangi hazineyi bekleyen yılan senin dağınık saçlarına benzer.)

 

7-Hansı gülşen bülbüin derler Fuzuli sen kimi

Hansı bülbül nalesi feryad-u efganunca var

 

(Fuzuli, hangi gülbahçesinin bülbülünün sana benzediğini söyleyebilirler? Hangi bülbülün iniltisi senin bağırışın, haykıırışın gibidir?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Su Kasidesi

Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su

Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su

 

(Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan

su saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda

vermez.)

 

Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem

Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su

 

(Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa

gözümden akan sular, göz yaşları mı şu dönen gök

kubbeyi kaplamıştır, bilemem..)

 

Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk

Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su

 

(Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden

benim gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim

akarsu da zamanla duvarda, yarlarda yarıklar meydana

getirir.)

 

Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin

İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su

 

(Yarası olanın suyu ihtiyatla içmesi gibi, benim

yaralı gönlüm de senin ok temrenine, ok ucuna benzeyen

kirpiklerinin sözünü korka korka söyler.)

 

Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün

Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su

 

(Bahçıvan gül bahçesini sele versin (su ile

mahvetsin), boşuna yorulmasın; çünkü bin gül bahçesine

su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.)

 

Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna

Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su

 

(Hattatın beyaz kâğıda bakmaktan, kalem gibi,

gözlerine kara su inse (kör olsa, kör oluncaya kadar

uğraşsa yine de) gubârî (yazı)sını, senin yüzündeki

tüylere benzetemez. )

 

Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n'ola

Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su

 

(Senin yanağının anılması sebebiyle kirpiklerim

ıslansa ne olur, buna şaşılır mı? Zira gül elde etmek

dileği ile dikene verilen su boşa gitmez.)

 

Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ

Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su

 

(Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin olan

bakışını esirgeme; zira karanlık gecede hastaya su

vermek hayırlı bir iştir.)

 

İste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it

Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su

 

(Gönül! Onun ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste

ve onun ayrılığında duyduğum hararetimi yatıştır,

söndür. Susuzum bu defa da benim için su ara.)

 

Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi

Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su

 

(Nasıl sarhoşa şarap içmek, aklı başında olana da su

içmek hoş geliyorsa, ben senin dudağını özlüyorum,

sofular da kevser istiyorlar.)

 

Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr

Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su

 

(Su, her zaman senin Cennet misâli mahallenin

bahçesine doğru akar. Galiba o hoş yürüyüşlü, hoş

salınışlı; serviyi andıran sevgiliye aşık olmuş.)

 

Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek

Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su

 

(Topraktan bir set olup su yolunu o mahalleden

kesmeliyim, çünkü su benim rakibimdir, onu o yere

bırakamam.)

 

Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar

Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su

 

(Dostlarım! Şayet onun elini öpme arzusuyla ölürsem,

öldükten sonra toprağımı testi yapın ve onunla

sevgiliye su sunun.)

 

Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger

Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su

 

(Servi kumrunun yalvarmasından dolayı dikbaşlılık

ediyor. Onu ancak suyun eteğini tutup ayağına düşmesi

(yalvarıp aracı olması bu dikbaşlılığından)

kurtarabilir.)

 

İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile

Gül budağınun mizâcına gire kurtara su

 

(Gül fidanı bir hile ile (meşhur gül ve bülbül

efsanesindeki gibi yine) bülbülün kanını içmek

istiyor; bunu engelleyebilmek için suyun gül

dallarının damarlarına girerek gül ağacının mizacını

değiştirmesi gerekir.)

 

Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme

İktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr'a su

 

(Su Hz. Muhammed'in (s.a.v) yoluna uymuş (ve bu hâli

ile) dünya halkına temiz yaratılışını açıkça

göstermiştir.)

 

Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ

Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su

 

(İnsanların efendisi, seçme inci denizi (olan Hz.

Muhammed'in s.a.v) mucizeleri kötülerin ateşine su

serpmiştir.)

 

Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın

Mu'cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su

 

(Katı taş, Peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını

tazelemek için (ve onun) mucizesinden dolayı su

meydana çıkarmıştır.)

 

Mu'cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim

Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su

 

(Hz. Peygamberimiz'in mûcizeleri dünyada uçsuz

bucaksız bir deniz gibi imiş ki, ondan (o

mucizelerden), ateşe tapan kâfirlerin binlerce

mâbedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür.)

 

Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ

Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr'a su

 

(Mihnet günü Ensâr'a parmağından su verdiğini (bir

mucize olarak parmağından su akıttığını) kim işitse

hayret ile (şaşa kalarak) parmağını ısırır.)

 

Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât

Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su

 

(Dostu yılan zehri içse (bu zehir onun dostu için) âb-

ı hayat olur. Aksine düşmanı da su içse (o su,

düşmanına) elbette yılan zehrine döner.)

 

Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz

El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su

 

(Abdest (almak) için el uzatıp gül (gibi olan)

yanaklarına su vurunca (sıçrayan) her bir su

damlasından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.)

 

Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl

Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su

 

(Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan

taşa vurarak ömürler boyu, durmaksızın başıboş gezer.)

 

Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr

Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su

 

(Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler halinde ışık

salmak (orayı aydınlatmak) ister. Eğer parça parça da

olsa o eşikten dönmez.)

 

Zikr-i na'tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ

Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su

 

(Sarhoşlar içkiden sonra gelen bat adrysını gidermek

için nasıl su içerlerse, günahkârlar da senin na'tının

zikrini dillerinde tekrarlamayı (dertlerine)

derman bilirler.)

 

Yâ Habîballah yâ Hayre'l beşer müştakunam

Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su

 

(Ey Allah'ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı!

Susamışların (susuzluktan dudağı kurumuşların) yanıp

dâimâ su diledikleri gibi (ben de) seni özlüyorum.)

 

Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râc'da

Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su

 

(Sen o kerâmet denizisin ki mi'râc gecesinde feyzinin

çiyleri sabit yıldızlara ve gezegenlere su ulaştırmış.)

 

Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner

Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su

 

(Kabrini yenileyen (tamir eden) mimara su lazım olsa,

güneş çeşmesinden her an bol bol saf, tatlı ve güzel

su iner.)

 

Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma

Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su

 

(Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmış,

(ama) o ateşe, senin ihsan bulutunun su serpeceğinden

ümitliyim.)

 

Yümn-i na'tünden güher olmış Fuzûlî sözleri

Ebr-i nîsândan dönen tek lü'lü şeh-vâra su

 

(Seni övmenin bereketinden dolayı Fuzûlî'nin (alelâde)

sözleri, nisan bulutundan düşüp iri inciye dönen su

(damlası) gibi birer inci olmuştur.)

 

Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr

Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su

 

(Kıyamet günü olduğu zaman, gaflet uykusundan uyanan

düşkün (yahut aşık) göz, (sana duyduğu) hasretten su

(gözyaşı) döktüğü zaman,)

 

Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam

Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su

 

(O mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat

çeşmenin su vereceğini, beni mahrum bırakmayacağını

ummaktayım.)

Şair Fuzuli

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aşka Sevdalanma

 

Can verme sakın aşka aşk afeti candır

Aşk afeti can olduğu meşhuru cihandır

Sakın isteme sevdayı gam aşkta her an

Kim istedi sevdayı gamlı aşk ziyandır

Her ebrulu güzel elinde bir hançeri honriz

Her zülfü siyah yanında bir zehirli yılandır

Yahşi görünür yüzleri güzellerin emma

Yahşi nazar ettikte sevdaları yamandır

Aşk içre azap olduğu bilirem kim

Her kimseki aşıktır işi ahü figandır

Yadetme güzel gözlülerin merdümi çeşmin

Merdüm deyip aldanma kim içtikleri kandır

Gel derse Fuzuli ki güzellerde vefa var

Aldanmaki şair sözü elbette yalandır.

Şair Fuzuli

[/left]

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ney gibi her dem ki bezm-i vaslını yâd eylerem

Tâ nefes vardır kuru cismümde feryâd eylerem...

(Fuzûlî)

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aşk Belasına At Beni Tanrım

Yâ Rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni

Bir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni

 

(Ya Rab aşk belasıyla içli dışlı kıl beni,

bir an bile ayırma aşk belasından beni)

 

Az eyleme inayetini ehl-i dertten

Yani ki çoh belâlara kıl müptelâ beni

 

(Az eyleme yardımını dertlilerden,

Yani çok aşk belaları ver bana)

 

Gittikçe hüsnün eyle ziyâde nigârımın

Geldikçe derdine beter et müptelâ beni

 

(Gittikçe artır sevgilimin güzelliğini,

Bana gelince onun derdine daha çok müptela et beni)

 

Öyle zaîf kıl tenimi firkatinde kim

Vaslına mümkün ola yetürmek sabâ beni

 

(Onun ayrılığında öyle zayıflat beni ki

Saba yeli beni ona ulaştırabilsin)

 

Nahvet kılıp nasîb Fuzuli gibi bana

Yâ Rab mukayyed eyleme mutlak bana beni

 

(Ya Rabbi bana Fuzuli gibi gurur verme

beni bana asla bırakma)

Şair Fuzuli

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sevgiliden bir parça sevgi alıp bana verenler,

Buna karşılık canımı alıp sevgiliye verdiler.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mihnet-i aşk ey dil âsândur diyü çok urma laf

Aşk bir yükdür ki ham bulmuş anun altında kaf

Fuzûlî

 

(Ey gönül aşkın sıkıntısı kolaydır diye çok konuşma; zira aşk öyle bir yüktür ki kaf, onun altında bükülüp kalmıştır.)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Fuzuli mevzubahis olunca da Peygamber Efendimiz sav için yazmış olduğu "Su Kasidesi" nin yeri ayrıdır...

 

Yâ Habîballah yâ Hayre'l beşer müştakunam

Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su

 

(Ey Allah'ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı!

Susamışların (susuzluktan dudağı kurumuşların) yanıp

dâimâ su diledikleri gibi (ben de) seni özlüyorum.)

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kıldı zülfün teg perişan halimi halin senin

Bir gün ey bi-derd sormazsın nedir halin senin

 

Gitdi başından gönül ol serv kaddin sayesi

Ağla kim idabara tebdil oldu ikbalin senin

 

Zinet için cism divarında etmezdim yerin

Çekmeseydi aşk levh-i cana timsalin senin

 

Dam-gah-ı aşkdan tut bir kenar ey mürg-i dil

Sınmadan seng-i melametden per ü balin senin

 

Saye-veş çoktan Fuzuli hak-i kuyun yastadır

Ol ümid ile ki bir gün ola pamalin senin

 

GAZELİN AÇIKLAMASI

 

Ey âşıklarını dert edinmeyen sevgili! Senin bu umursamaz tavrın halimi perişan eyledi. Bir gün olsun ''Ne haldesin? '' diye sormuyorsun ya asıl dert bu.

 

Ey gönül! O servi boylu sevgilinin himayesi üzerinden gitti. Artık ağlama vaktidir, çünkü yükselmen, alçalmağa (talihin talihsizliğine) döndü.

 

Ey sevgili! Aşk ta ezel gününde can levhasına senin suretini çizmeseydi, beden duvarını süslemek üzere sana itibar etmez, oraya seni desenlemezdi.

 

Ey gönül kuşu! Ayıplama ayıplama taşı ile kolun kanadın kırılmadan evvel aşk tuzağından kurtulmaya bak.

 

Zavallı Fuzuli, bir gün gelir de sevgilinin ayağının altına serilirim diye, hayli zamandır senin semtinin toprağın gölge gibi uzanmış kalmıştır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Vefasız Dünyanın Vefasız Sevgilisi

Vefa her kimseden kim istedim ondan cefa gördüm

Kimi kim bîvefa dünyada gördüm bîvefa gördüm

 

(Her kimden vefa istediysem ondan cefa gördüm; kimi gördüysem vefasız dünyada, onun vefasızlığını da gördüm)

 

Kime kim derdimi izhar kıldım isteyip derman

Özümden bin beter derd ü belaya mübtela gördüm

 

(Kime derman için derdimi açtıysam, onu benden bin beter dertli gördüm.)

 

Mükedder hatırımdan kılmadı bir kimse gam def'in

Safadan dem uran hemdemleri ehl-i riya gördüm

 

(Kederli gönlümden kimse üzüntülerimi gidermedi. Esenlikten dem vurarak beni teselli edecek dostlarımı iki yüzlü gördüm)

 

Ayak bastım reh-i ümmide, sergerdanlık el verdi

Emel serriştesin tuttum elimde ejderha gördüm

 

(Ne zaman umut yoluna ayak bastım, başım dönüp durdu. Emel ipinin ucuna yapıştım elimde ejderha gördüm)

 

Fuzuli ayb kılma yüz çevirsem ehl-i âlemden

Neden kim her kime yüz tuttum andan yüz bela gördüm

 

(Ey Fuzuli, artık insanlardan yüz çevirirsem beni ayıplama. Çünkü kime yaklaştıysam ondan belanın yüz türlüsünü gördüm)

Şair Fuzuli

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bin cân olaydı kâş men-i dil-şikestede

Tâ her biriyle bir kez olaydım fedâ sana

 

(Keşke bin can olaydı, şu kalbi kırık bende; tâ ki her biriyle bir kez olaydım fedâ sana.)

 

-Fuzûlî-

Share this post


Link to post
Share on other sites

Edebiyat dersinde işleyip benim hayran kaldığım kaside...Fuzuli'den Peygamberimiz'e mükemmel bir kaside...

Şiir:

Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su

Kim bu denli dutuşan odlara kılmaz çare su

 

Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem

Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su

 

Zevk-i tiğından aceb yok olsa gönlüm çâk çâk

Kim mürûr ilen bırakır rahneler dîvâre su

 

Suya versin bağ-ban gülzar-ı zahmet çekmesin

Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin-gülzâre su

 

Ohşadabilmez gubârını muharrir hattına

Hâme tek bakmaktan inse sözlerine kare su

 

Ârızın yâdiyle nem-nâk olsa müjgânım n'ola

Zayi olmaz gül temennâsiyle vermek hâre su

 

Gam günü etme dîl-i bîmardan tiğin diriğ

Hayrdır vermek karanû gecede bîmâre su

 

İste peykânın gönül hecrinde şevkim sâkin et

Susuzum bu sahrede benim'çün are su

 

Ben lebim müştâkıyım zühhâd kevser tâlibi

Nitekim meste mey içmek hoş gelir huş-yâre su

 

Ravza-ı kûyuna her dem durmayıp eyler güzâr

Âşık olmuş gâlibâol serv-i hoş reftâre su

 

Su yolun ol kûydan toprağ olup tutsam gerek

Çün rakîbimdir dahi ol kûya koyman vare su

 

Dest-bûsı arzûsiyle ger ölsem dostlar

Kûze eylen toprağım sunun anınle yâre su

 

İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile

Gül budağının mîzacına gire kurtâre su

 

Tînet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme

İktidâ kılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtâr'e su

 

Seyyid-i nev'i beşer deryâ-yi dürr-i istifâ

Kim sepiptir mu'cizâtı âteş-i eşrâre su

 

Kılmak için taze gül-zâr-i nübüvvet revnakın

Mu'cizinden eylemiş izhar seng-i hâre su

 

Mu'ciz-i bir bahr-i bî-pâyan imiş âlemde kim

Yetmiş andan bin bin âteş-hâne-i küffâre su

 

Hayret ilen parmağın dişler kim etse istima

Parmağında verdiği şiddet günü Ensâr'e su

 

Eylemiş her katrede bin bahr-i rahmet mevc-hîz

El sunup urgaç vuzu-ı için gül ruhsâre su

 

Hâk-i pâayine yetem der ömrlerdir muttasıl

Başını taştan taşa vurup gezer âvâre su

 

Zerre zerre hâk-i der-gâhına ister salınûr

Dönmez ol der-gâhdan ger olsa pâre su

 

Zikr-i na'tın virdini derman bilir ehl-i hatâ

Eyle kim def-i humar için içer mey-hâre su

 

Yâ Habîbâ'llah yâ Hayr el-beşer müştâkınım

Eyle kim leb-teşneler yanıb diler hem vâre su

 

Sensin ol bahr-i kerâmet kim Şeb-i Mi'rac'da

Şeb-nem-i feyzin yetirmiş sâbit ü seyyâre su

 

Çeşm-i hûr-şidden her dem zülâl-i feyz iner

Hâcet olsa merkâdin tecdîd eden mi'mâre su

 

Bîm-i dûzah nâr-i gam salmış dîl-i sûzânıma

Var ümîdim ebr-i ihsanın sepe ol nâre su

 

Yümn-i na'tinden güher olmuş Fuzûlî sözleri

Ebr-i nîsandan dönen tek lü'lü-i şeh-vâre su

 

Hâb-ı gafletten olan bîdâr olanda rûz-ı haşr

Hâb-i hasretten dökende dîde-i bîdâre su

 

Umduğum oldur ki Rûz-i Haşr mahrûm olmayam

Çeşm-i vaslın vere ben teşne-i dîdâre su

 

 

Açıklama:

Ey göz! Gönlümdeki ateşlere su saçma.

Çünkü bu kadar tutuşan ateşe su çare olmaz.

 

Dönen kümbetin rengi su rengi midir bilmiyorum.

Yoksa gözümden çıkan su mu dönen kümbeti doldurmuştur.

 

Kılıcının zevkinden gönlüm parça parça olsa şaşılmaz.

Çünkü devamlı geçmekle su duvarda yarıklar bırakır.

 

Yaralı gönül senin peykanının sözünü korkuyla söyler.

Her kimde yara varsa o suyu ihtiyatla içer.

 

Bahçıvan gül bahçesini suya versin, boşuna zahmet çekmesin

Çünkü o bin gül bahçesine su verse bile senin yüzün gibi bir gül açılmaz.

 

Kalemin bakmaktan gözlerine kara su inse bile,

yazar gubar hatlı yazısını senin ayva tüylerine benzetemez.

 

Senin yanağını anarak kirpiklerim ıslansa ne olur

gül beklentisiyle dikene su vermek boşuna değildir.

 

Gam günü hasta gönülden kılıcını esirgeme

Karanlık gecede hastaya su vermek sevaptır.

 

Ey gönül, onun peykanını iste, ayrılığında benim ona karşı olan arzumu sakinleştirsin. Susuzum, bu sahrada bir kez de benim için su ara.

 

Ben senin dudaklarının tutkunuyum, zahidlerse kevser istiyor

Nitekim sarhoşa şarap içmek hoş gelir ayık insana su.

 

 

Su galiba o hoş yürüyüşlü serviye aşık olmuş ki,

her an onun köyünün bahçesine gidiyor.

 

Toprak olup suyun yolunu tutup o köye varmasını engellemem gerekir.

Çünkü su benim rakibimdir. Bırakmam ki o köye varsın.

 

Ey dostlar! Eğer onun elini öpmek arzusuyla ölürsem,

toprağımdan testi yapıp onunla yare su sunun.

 

Servi kumrunun duasına karşı aksilik eder

Su onun eteğini tutsun ve ayağına düşüp yalvarsın.

 

Bir hile ile bülbülün kanını içmek istiyor.

Su gül budağının mizacına girsin ve bülbülü kurtarsın.

 

O güzel ahlakını insanlara ilan etmiş.

Su seçilmiş Ahmet’in yoluna tabi olmuş.

 

O insanoğlunun efendisidir. Seçilmiş incilerin deryasıdır.

Ki onun mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir.

 

 

O peygamberlik bahçesinin parlaklığını tazelemek için,

mucizeyle mermerden su çıkarmıştır.

 

 

Onun mucizesi alemde öyle sonsuz bir denizmiş ki

o denizden binlerce ateşe tapan kafirin ibadethanesine gidip ateşlerini söndürsün su.

 

Onun savaş günü parmağından Ensar’a su verdiğini kim işitse,

hayretinden parmağını ısırır.

 

Onun dostu yılan zehri içse, içtiği zehir ab-ı hayat olur.

Düşmanı su içse içtiği su yılan zehrine dönüşür.

 

O abdest almak için gül gibi olan yüzüne eliyle su serptiğinde,

o suyun her damlasında binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.

 

Onun ayağının toprağına erişeyim diye su,

ömür boyu başını taştan taşa vurup avare gezer

 

Su, onun türbesinin toprağına zerre zerre salınmak ister.

Su parça parça da olsa o dergahtan dönmez.

 

 

Sarhoşun baş ağrısını gidermek için su içtiği gibi, günah işleyenler de senin na’tının zikrini daima dillerinde tekrarlamayı dertlerine derman bilirler.

 

 

Ey Allah’ın sevgilisi, insanların hayırlısı, susuzluktan yanıp dudağı kuruyanların su istemeleri gibi ben de seni özlüyorum.

 

Sen o keramet denizisin ki, Miraç gecesinde senin feyzinin çiğ taneleri,

sabit ve seyyar bütün yıldızlara su eriştirmiştir.

 

Senin mezarını onaran mimara su lazım olsa

güneş çeşmesinden her an çokça saf ve tatlı su akar.

 

 

Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmıştır.

Senin ihsan bulutunun o ateşe su serpeceğini umuyorum

 

Seni övmenin bereketiyle Fuzuli’nin sözleri,

nisan bulutundan düşüp büyük inciye dönen su damlası gibi birer inci olmuştur.

 

Mahşer günü gaflet uykusundan uyanıp gözünden hasret göz yaşı döktüğü vakit.

 

Senin yüzünü görmeye susamış Fuzuli’yi vuslat çeşmenden mahrum etmeyeceğini ummaktayım.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yine ol mah benim aldı kararım bu gece

Çıkacaktır feleğe nale-i zarım bu gece

 

Var idi subh visaline Fuzuli ümmid

Çıkmasa hasret ile can-ı figanım bu gece

 

O ay yüzlü sevgili şairin aklını başından almıştır ve şairin ağlamaları, aşk derdi ile inleyişleri bu gece gökyüzüne kadar çıkacaktır.

 

Ey Fuzuli, sabah kavuşma için ümidim var idi eğer bu gece yaralı incinmiş canım hasret ile çıkmasaydı.

 

 

 

 

Cümle-i halk bana yar için ağyar oldu

Kalmadı kimse bana yar Hüda’dan gayrı

 

(Halkın hepsi bana sevgiliye duyduğum aşktan dolayı yabancı oldu. Bana Allah’tan başka yakın hiç kimse kalmadı.)

 

Fuzuli rind-i şeydadır, hemişe halka rüsvadır

Sorun kim bu ne sevdadır bu sevdadan usanmaz mı

 

(Fuzuli çılgın bir aşıktır, bunun için halka her zaman rezil olmuştur. Sorun ki bu nasıl bir sevdadır, Fuzuli bu sevdadan usanmaz mı?)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...