Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
nfk321

İlber Ortaylı'dan Mhp'yi Mest Edecek Açıklamalar

Recommended Posts

MHPnin siyaset okulunda konuşan Prof. Ortaylıdan şok açıklamalar: Biz asker milletiz. Asker düşmanlığı pompalanıyor. Açılım lafları boştur. Sivil siyaset olmazsa darbe normaldir

 

Prof. Dr. İlber Ortaylı, asker millet olmanın Türklerin en önemli vasfı olduğunu belirterek, Askeri vasıflarını kaybetmiş Avrupa, bizde bulunan bu vasfın da yok olmasını istiyor dedi. MHPnin Siyaset ve Liderlik Okulunda partililere konuşan Ortaylı, hükümetin demokratik açılımını da eleştirdi.

 

Ortaylı, son yıllarda Türkiyede milliyetinden utanma duygusunun, asker düşmanlığının körüklendiğini iddia etti. Bunu Avrupanın da kışkırttığını ima eden Ortaylı, şöyle konuştu: Türk toplumunun militarist olmasından Belçikanın, İsviçrenin ne zararı olabilir? Bizde de resim, heykel sanatı yok, musikiyle uğraşılmaz, filozof yoktur, fakat ölmeyen sanatımız, vasfımız askerliktir.

 

ORDU DARBE YAPABİLİR

 

Ordunun siyasete karışmasının da kaçınılmaz olduğunu, bunun tarihsel gerçeklik taşıdığını savunan Ortaylı, Sivil siyaset kendini geliştiremezse darbe kaçınılmazdır diye konuştu.

 

GÜNEYDOĞULU KOPYA ÇEKİYOR

 

Ortaylı, Doğu ve Güneydoğuda üniversiteye giriş sınavlarında açık şekilde kopya çekildiğini öne sürerek, Böylelikle iyi okullara ehil olmayan öğrenciler geliyor. İmtihanların asayişini iyi kontrol etmeliyiz dedi.

 

PİS HERİFLER KIZLARI KOVALIYOR

 

Bütün kentlere üniversite açılması ahlaksızlıktır diyen Ortaylı Ankaraya 20 okul aç Doğulu çocuklar buranın kültürün görsün dedi. Ortaylı taşraya üniversite açılmasının zararını ise şöyle anlattı: Evvela bakkal çakkal çocukları kandırıyor. Ondan sonra oradaki ev sahipleri kazıklıyor çocukları. Ondan sonra her şehirde vardır onlardan bir sürü pis herifler genç kızları kovalıyor.

 

AÇILIM DEDİKLERİ BOŞ BİR LAFTIR

 

Demokratik açılım çalışmalarını da eleştiren Ortaylı, sözlerine şöyle devam etti: Açılım boş laftır. Açılım isteyenler gitmez de durmaz da. Kimse kimseye kitle dalkavukluğu yapmak için, sempatik görünmek için konuşmasın. Türklere karşı tez geliştirmek için arşive giren kaçıncı ecnebi Türk taraftarı oldu, onlar anladı, bizdekiler anlamıyor. Bunlar tehlikeli işler, belediyeciliğe benzemez.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Resmen hayal kırıklığına uğrattınız beni ilber hocam, sizdemi!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yaş ilerleyince alzhemier meydana geldi herhalde hoca da.Ben de hayal kırıklığına uğrayanlar arasındayım

Yazık ....

Share this post


Link to post
Share on other sites

konuşmanın genelinde gerçekten Milliyetçi hareket partiyi mest edecek tabirler, görüşler belirtilmiş. açıkcası çok şaşırdım.kendisi şahsen sevdiğim ve görüşlerini beğendiğim bir tarihçi. evet biz asker bir milletiz bu güzel bir tabir, evet ’Askeri vasıflarını kaybetmiş Avrupa, bizde bulunan bu vasfın da yok olmasını istiyor’’ buda çok güzel bir tespit.fakat sivil siyaset çalışmıyor demek büyük bir haksızlık olur ama şunu demek daha isabetli olur ' malesef siyasette icraat adına Birlik Beraberlik yok' .ama darbe ülkeyi zayıflatacak, refah bakımından ekonomik bakımdan vs ilerlemek adına yapılan planları çöpe atarak ülkeyi belkide bir 50 yıl geri götürecek bir olay.bununda göz ardı edilmemesi gerek diye düşünüyorum...

konuşmada Doğu ve Güneydoğu öğrencilerinin azmini kırıcı sözler kullanılmış. şunu kabul etmeliyiz ki biz onlara yıllardır değer vermiyoruz, dış kapının dış mandalı muamelesi yapıyoruz, gerek üniversite açmak mevzusu olsun gerek açılım mevzusu olsun, onlara artık değer verdiğimizin ve onların artık önlerinde siyasi yada ekonomik bir engel olmadığını, ve onları güzel yerlerde görmek istediğimizi ve bu ülkeye, Türkiye'ye güvenmeleri için bir fırsat olduğunu göstermektir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sormazlar mı adama, kendini geliştiremeyen sivil siyasete darbe yapan askeriye rejimi nasıl olur da siyasetin gelişmesine katkı sağlayabilir? Tarihçi vasfıyla ortada çılgın atan bu profesör, TC Tarihi'ni bilmiyor mu? Yapılan darbelerden sonraki ülkenin ne durumdan olduğundan haberi yok mu? Tabiki var, terbiyesizliğinden bunları görmemezlikten geliyor.

 

Bütün kentlere üniversite açılması ahlaksızlıktır diyen adam, namussuz, şerefsiz, ahlaksız, üçkağıtçı, aşağılık pislikten başka birşey olamaz!

 

Bugün, Amerika'nın gelişimindeki ve yıkılamamasındaki en büyük etken, etkin eğitim sisteminden başka ne olabilir? 10.000 üzerinde üniversitesi bulunan bir ülke orası. Hadi canım, her şehire üniversite açılması ahlaksızlıkmış. Asıl ahlaksızlık, insanları Türkiye'nin büyük şehirlerine toplayıp bazı şeylere mecbur bırakan zihniyetin ürünüdür. Herifteki keyfe bak. Her şehire üniversite açılmamalıymış. Onun bu sözündeki kasıt, bırakın doğu gelişmesin, demek değilde nedir?

 

Anayasa'nın sadece 2 maddesine bakalım:

 

MADDE 130. ? Çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile; ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler Devlet tarafından kanunla kurulur.

 

Sen, anayasal hak ile korunan eğitim, yükseöğretim hakkına sahip olan insanların taleplerini karşılamaya çalışan devleti ahlaksızlıkla suçlayacaksın, insanlar susup seni tasdik edecek öyle mi?

 

 

 

MADDE 166. ? Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayiin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini, ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak Devletin görevidir.

 

Devletin asli görevlerinden biri olan, ülkenin tamamını dengeli seviyede geliştirme ödevini, güneydoğudaki halkı zan altında bırakarak namussuz bir şekilde itam ederek kopya çektiklerini söyleyecek ve oralarda, ülkenin gelişmiş şehirlerinin dışında üniversite açılmaması gerektiğini belirten pir profesör hakkında söyleyeceklerim bu kadar.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Biz zaten sitesinde bulunduğumuz Üstad Necip Fazıl'dan bol bol MHP'yi mest eden açıklamalar dinledik.

 

Ne bu hayret doğal bir durum :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

İlber Ortaylı, Türkiye'de tarihi en iyi bilen adamdır. İşte tam da bu yüzden kendini beğenmiş, imparatorluk hayranı ve hanedan milliyetçisidir. Topluma tepeden baktığı için toplumun sorunlarını, sorunlar tarih olmadan göremez. Sorunlar tarih olacak ki İlber hoca olayı okusun yorumlasın. Ayrıca konuşma kabiliyeti de yok İlber hocanın. Ne anlatmak istediğini pek anlayamazsın. Ağzını doldura doldura entel kahvehanesinde arkadaşlarıyla sohbet eder gibi konuşur. Üstelik bir kelime konuşur üç bekler.

 

İşte böyle bir adamın konuşması doğal olarak yukarıdaki gibi olacaktır. Ben İlber ORtaylı'nın Darbenin yanlış olduğunu anlattığı yazılarını da okudum, konuşmalarını da gördüm. Muhtemelen burada sivil siyasetin kendinden emin ve güçlü olması gerekir, darbe olmaması için sözünü tersten söylemiş ne anlama geldiğini de sonra gazetelerden öğrenmiştir :D Ayrıca asker hayranıdır kendisi, sözlerine katılmamakla birlikte, Tsk'nın boş laflarla eleştirilmesi yerine icraatla düzeltilmesi gerekir. Bunu düzeltecekte bugünlerde en çok mağdurları oynayan hükümetin kendisidir. Kimseye yakınmasına gerek yoktur. Kimse darbeyi planlayan, ismi geçenler, paşamıdır albaymıdır tıksın içeri ne reklamını yaptırıyo televizyonlarda.

 

Açılım karşıtı olması çok doğaldır. Her fırsatta bu topraklarda(ortadoğudan balkanlara osmanlı toprakları) barışın sadece osmanlı gibi bir sistemle sağlanabileceğini savunan biri, basit siyasi rant amaçlarıyla yapılan sözde açılımı desteklemesi beklenemezdi.

 

Eğitim meselesine gelince, dedim ya kahvehanede arkadaşlarıyla geyik yapar gibi konuşur diye. İşte tam da ondandır vay bakkal kız kovalar vay öteki şunu yapar bunlar kahvehane ağzı. Ama derin konuşmak gerekirse Türkiye'de bilmem kaç üniversite var ve bunlar her sene mezun veriyor. Ne işe yarıyor bu mezunlar. Hadi açalım üniversite güneydoğu üniversite dolsun ne işe yarayacak. Üstad ideolocya örgüsünde olması gereken eğitim sistemini anlatırken köylerde halkı bilinçlendiren bir kurumdan söz eder ve köylünün ilk okulda yazmayı öğrenip işine koyulmasını söyler. Caihllik üniversite okumakla giderilseydi keşke. Ayrıca üniversitede kızların okumasında asıl tehlike Ortaylının dediklerinden önce üniversitenin içindedir.

 

Kısacası İlber Ortay'lı Mhp siyaset okulunda konuşur. Akp çağırsa orda da konuşurdu. Keşke televizyonlarda çıkarıp konuştursalar bol bol. Ama asıl bildiği şeyleri söyletseler, siyaset yaptırmadan günümüz konularına değindirmeden sadedce osmanlıyı anlatsa, Türkiye'de insanların arapça ve farça bilmesi gerektiğinden söz etse. Geliştirilmiş imam hatip liseleri açılması gerektiğini söylese. İmam hatipleri kapatmanın Türkiye'yi geriye götürdüğünden dem vursa. Türkiyede neden Kuran, ve hadis alimi yetiştiren okullar yok dese. Türkiye'nin yönetiminin İslamiyetten ayrılarak mümkün olamıyacağını savunsa, bu konuda Laikliğin tartışılabileceğini söylese... Bunlar da İlber Ortaylı'nın Görüşleridir.

 

Kısacası keşke İlber Ortaylı iyi bildiği işi yapsa.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Tsk'nın boş laflarla eleştirilmesi yerine icraatla düzeltilmesi gerekir. Bunu düzeltecekte bugünlerde en çok mağdurları oynayan hükümetin kendisidir. Kimseye yakınmasına gerek yoktur. Kimse darbeyi planlayan, ismi geçenler, paşamıdır albaymıdır tıksın içeri ne reklamını yaptırıyo televizyonlarda.

 

Açılım karşıtı olması çok doğaldır. Her fırsatta bu topraklarda(ortadoğudan balkanlara osmanlı toprakları) barışın sadece osmanlı gibi bir sistemle sağlanabileceğini savunan biri, basit siyasi rant amaçlarıyla yapılan sözde açılımı desteklemesi beklenemezdi.

 

Her şeyin vakti vardır. Hükümetin şu gün böyle bir mücadeleye girişmesi sonunun başlangıcı olur. Her ne kadar rutbeli paşaların eski havası kalmamış da olsa bu gün bile bahaneye baktıkları ortadadır. Hükümet mümkün olduğu kadar soğukkanlı ve akıllı hareket etmek durumundadır. zaten askeri savcılık denen antidemokratik bir kurum olduğu sürece sizin söyledikleriniz saçma olmakla kalır. Askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasını öngören değişikliğin nasıl engellendiğini herhalde hepimiz biliyoruz. şu an için hükümetin böyle bir gücü yoktur ve bu yargı sistemi içerisinde de bugücü asla ele alamayacaktır. Evet, hükümet mağdurdur ve aynı zamanda mağdurların hükümetidir. Hükümetçi olduğum için bunları söylemiyorum ayrıca hükümet partisini de fazla savunduğum söylenemez. Ama tüm bunlar gerçekleri görmemeyi gerektirmez. Reklamın iyisi kötüsü olur. O kişilerin adlarının geçmesi, tsk'nin pek temiz olmayan adının gündemde kalması aslında en çok tskyi ve malum kişileri rahatsız eder ki bence bunda bir sıkıntı yok. Hem medyanın da sütten çıkmış ak kaşık olduğunu savunmak yanlış olur.

 

Açılımın basit siyasi rant amacı ile yapıldığı fikri de yanlıştır. Çünkü açılım süreci mecbur kalındığı için başlatılmıştır. Ayrıca, bu süreç çok da tehlikelidir. Geçmişte olanlar bu tehlikenin varlığını göstermiştir. Hükümet de tüm bunları bilerek bu işe kalkışmıştır. Ülkenin iç bütünlüğünü sağlamak, terör belasını yok etmek, içe dönük kaynak ve enerji sarfiyatından sıyrılmak adına girişilen bu işe ülke gerçeğini görmeden yorum getirmek hataya sürükler. Bu süreçte bence de yanlış adımlar atılmıştır ama niyet güzeldir. İstenenler gerçekleşmesi ülkeyi feraha götürür.İç ve dış siyasetin bir gereğidir bence demokratik açılım. İnş. süreç akamete uğramadan hayırlısı ile noktalanır. Umudum bu yöndedir.

 

Amacım tartışmak değil fikirlerimi beyan ettim sadece surçi lisan ettiysek affola.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dediklerin doğru fakat benim söylemek istediğim bir hükümet var tek başına iktidarda ve o da çözemeyecekse sorunları kim çözecek. Yoksa yargı mekanizmasının ne denli engel olduğunu biliyorum. Ama bunu düzeltecek olan da hükümetin kendisi diyorum. Anayasa değişikliği sayesinde tüm bu sorunlar ortadan kalkacaktır. Eğer Akp zamanında mhp ye teklif etseydi mhp bunu mecbur kabul edecekti. KAbul Etmemesi de güzel olurdu akp açısından, büyük oy kaybına neden olurdu mhp de. Başörtüsü konusunda olduğu gibi kabul ederdi yüksek ihtimal... Sonuç olarak çözümü benden sizden iyi bilecek ve çözebilecek yegane kurum hükümet. Çözüm bana yakınmak değil Çözüm çözümü arayıp icraate geçmek.

 

Ben paşaların televizyona çıkıp masumları oynayıp üstüne ''tsk zedeleniyor'' ''tskyı yıpratmak için yapıyorlar'' söylemlerini her yere yaymalarını kastettim. Ben sen inanmayız bunlara ama, inanan da bir çok kişi çıkacaktır. Hükümet orduya emir verme yetkisine sahiptir. Bunları alın içeri demesi halinde ordu bu emre uymak zorundadır.

Tabi ki gerginlik oluşturacaktır bu olay fakat açılımda pkklıların gelişinin bayrama dönüşmesini bile göze alan hükümetin bunu göze alamaması beni hayrete düşürdü.

 

Açılımın başarıya ulaştığını nereden anlayacağız peki? Akpnin doğudaki oylarının artmasından mı yoksa terörün bitip insanların bilinçlenmiş olmasından mı? Yapılan güzel icraatlar var mesela trt nin kürtçe yayın yapan kanal açması gibi şeyler çok güzel. Ama öte yandan bakıldığında adam öldüren canileri şehre indirip aramızda dolaşmalarına izin verilmesi, artık ortalık yerde imralı canavarının propogandasının yapılmasının serbest olması, devlete millete alenen küfür eden adamın, ki belediye başkanı üstelik bu adam, sözlerinin sineye çekilmesi... Bunlara gerek yoktu, sırf birilerine yaranmak için yapılmaz açılım. Halkı alıp kucaklamak gerekir. Güneydoğudaki halkı alıp bağrına bastın mı sorun çözülür. Ondan sonra zaten canileri yakalar gerekeni yaparsın...

 

İnş. süreç akamete uğramadan hayırlısı ile noktalanır. Umudum bu yöndedir.

Amin.

 

Ayrıca fikirlerinizi paylaştığınız için Teşekkür ediyorum. Ben de tartışmak ve koşulsuz akp eleştiriciliği yapmak için söylemiyorum. Hükümet oysa onu eleştireceğiz tabi. İyi yaptıysa da takdir edeceğiz.

 

Selametle...

Share this post


Link to post
Share on other sites
PİS HERİFLER KIZLARI KOVALIYOR

 

Bütün kentlere üniversite açılması ahlaksızlıktır diyen Ortaylı Ankaraya 20 okul aç Doğulu çocuklar buranın kültürün görsün dedi. Ortaylı taşraya üniversite açılmasının zararını ise şöyle anlattı: Evvela bakkal çakkal çocukları kandırıyor. Ondan sonra oradaki ev sahipleri kazıklıyor çocukları. Ondan sonra her şehirde vardır onlardan bir sürü pis herifler genç kızları kovalıyor.

 

Ahlaksızlık kavramı ile de sıkıntıları var hocanın

Sözde kültür başkentliğini yapan büyük şehirlerimizin o elit,başarılı,kazanabilmek için yüzde bilmem kaçlık dilime girilmesi gereken üniversitelerimizin bahçelerinde ki görüntülerdir en büyük ahlaksızlık.Aman görmesin o yanları eksik kalsın doğu gençlerinin, eğer kültür bu ulufet kokulu ortamlarda ki rezalet görüntülerse onlar pis herif(!)olarak kalmaya devam etsinler..

 

Güney doğulu kopya çekiyormuş...

 

Yine genelleme.Evet var olabilir normaldir.Bunu sadece güneydoğu'ya isnat etmek ise çok büyük ahmaklıktır.Olmuyor mu yani sizin o kültürlü Ankara'nızda bu tip olaylar.Saçmalama üstüne saçmalama...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sorunda bence orada. Ne yazık ki biz tek başına gelen bir hükümetin herşeyi yapabileceğine inanıyoruz. Tek başına yetmez. Yani tek başına hükümet olmak tüm sorunları kolayca çözmeye yetmez. Bu ülkenin diğer kurumlarını da askeriyesini de yargısını da hatta belki en önemlisi devlet kurumlarının derinine işlemiş o ittihatçı zihniyeti de göz önünde tutmak durumundasınız. olaya bir bütün halinde bakamamak hataya götürür. Hükümetin yapabilecekleri ne yazıktır ki mevcut durumda yapamayacaklarından daha az. Anayasa değişikliği şarttır. Zaten onlar da bunun bilincindeler. Ve yapmak durumundalar bu değişikliği ve yapacaklardır da. Ama dediğim gibi sakin olmak lazım. Yeri ve zamanı iyi seçmek lazım. Gündemlerinde böyle bir değişikliğin varlığını biliyoruz. Bu yapılacaktır yapılmalıdır da. Zaten demokratik açılımın bir ayağı da anladığım kadarı ile bu değişikliği kapsıyor. Ama siz başka türlü konuştunuz. O zaman demeniz lazımdı ki hükümetin öncelikle yapması gereken anayasa değişikliğidir ve ondan sonra da gerekenleri yapmalıdır. Ama siz öyle demediniz ilk mesajınızda. Yani onu öyle yapsın bunu böyle yapsın dediniz. O halde aynı düzlemde düşündüğümüz anayasadan bahsetmeniz gerekirdi. Ben de mevcut durumda söylediklerinizin zor olduğu söyledim. Kaldı ki anayasa değiştirmenin çok kolay bişey olduğunu ima eder gibi konuşuyorsunuz. Sıradan bir yasayı dahi çıkaratana kadar akla karayı seçen, ve bu sebeple anayasa mahkemelerinde bekletilen ve eli boş döndürülen bir hükümetten bahsediyoruz canlarım. Hükümetin bu konuları dile getirmesinde yanlış bişey yok. Böyle bir vaziyet varsa, her alanda engellerle karşılaşıyorlasa bunu halka izah etmeleri normaldir ve ismi de asla yakınmak değildir.

 

Başörtüsü mevzusunda mhp nin tavrını ben doğru bulmadım. Samimi olduklarını da hiç düşünmedim açıkçası. Nitekim son olaylar düşüncelerimi pekiştirmedi değil. Hükümeti ne bekliyorlar hala başörtüsü için diye gaza getirenler az kalsın başlarını yakacaklardı hükümetin hatta belki de kısmen yaktılar. Aynı şekilde eminim ki bu konuda da gaz verenlerin çoğu konu gündeme taşınınca hükümeti yanlız bırakıp başka şeyler konuşurlar. Madem ki öyle neden mhp anayasa değişikli konusunda hükümete öncülük edemiyor. Madem bu konu öne sürenine kazanç sağlayacak neden mhp başı çekmiyor. Bunları da düşünmek lazım.

 

Ya paşalar ne derse desinler. Paşalara şu saatten sonra inanacak adamlar paşa ne yaparsa yapsın yine paşacı olacak adamlardır. Hükümet orduya emir verme yetkisine gerçekte sahip midir, yoksa bu yetki kağıt üzerinde mi vardır? Mesela hükümet dese ki gelin kardeşim şu adamları atın ordudan, şu dinci diyerek attığınız adamları da geri alın dese sizce ordu uyar mı? Hem demedi mi hükümet malum kişiler hakkında gereken yapılmalıdır diye. Kim ne yaptı? Ben ordunun hükümet emirlerini yerine getirme gibi bir zorunlulukları olduklarını düşündüklerine tüm kalbimle inanmıyorum. Buna herhalde kimse de inanmıyordur. Üstüne elzem olmayan ne kadar konu varsa bunların hepsini kendine görev bilen ordunun bahsettiğiniz yükümlülüklere uymaması da çok doğal ayrıca.

 

Açılım... Nereden anlayacağız? Güzel bi soru. :D Terör belasının yok olup da dağlarda çobanlardan başka kimseler gezmediği zaman, 300 milyar dolar kaynak dağlara akıtılmadığı zaman, ülkenin tüm köşeleri kalkınıp belli bir seviyeye ulaştığı zaman, ayrımcılığın-kinin-nefretin yok olup kardeşliğin-birliğin arttığı zaman, tr'nin iç mevzularla fazla zaman kaybetmeyip dışarıya daha fazla zaman ayırdığı zaman, ülke içinde birilerinin maşası olan ve o birileri istediğinde ülkeyi yakan-yıkan kimse kalmadığı zaman, başka ırka mensup kişilere öteki-beriki gözüyle bakmadığımız zaman, boşaltılan köyler yeniden dolduğu zaman, askere giden bir Kürt vatandaşının komtan dayağı yemeden türkçe bilmeyen annnesi ile kendi dilinde rahatça konuştuğu zaman, herkesin anadilini rahatça konuşup öğrenip-öğrettiği zaman, ön yargıların-vesveselerin-korkuların yok olduğu zaman, polise taş atan çocuk, otobüsleri molotof atan kimse kalmadığı zaman her halde demokratik açılım bitmiştir ve başarılı olmuştur denebilir. :D Tabi tüm bunların olması uzzzzzuuuuuuuun vakit demek. O zaman bu sürecin de kısa olmayacağını anlamak gerek.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Öngörülmüş Bir İletişim Kazası - A.Turan Alkan;

 

''Bir bütünlük, lüzumundan fazla kısaltılıp makasa geldiğinde ortaya ya komedi, ya sansasyon çıkıyor; dünyanın en sıkıcı filmini üç kat daha hızlı oynattığınızda anlamı değişiverir. İlber Ortaylı gibi saygı ve itibar gören bir şahsiyetin iki saat boyunca söylediklerini yarım A4 hacminde özetlerken gerekli editörlük hassasiyeti gösterilmeliydi diye düşünüyorum.

 

Alın meselâ, “Ordunun siyasete karışması kaçınılmazdır, bu tarihsel bir gerçekliktir” cümlesini; biraz sosyal ilim ve hassaten tarih okumuş herkes, bu cümlenin darbeyi ve darbecileri haklı göstermek için değil, Yeniçeri ayaklanmalarından bu yana askerlerin siyasetle nasıl iç içe biçimlendiğini hatırlatmak için söylendiğini anlar; bu cümlenin izahı ise belki on-onbeş dakika süren bir konuşmayla desteklenmiş olsa gerektir; halbuki bir haber metninde sadece kısaltılarak ucu sivriltilmiş hüküm cümlelerini görüyoruz.

 

Ne oldu şimdi, İlber Hoca’yı darbeci mi ilân edeceğiz? Yok daha neler!.''

Share this post


Link to post
Share on other sites

Çok uzun yazmışsınız yahu Kim okuyup cevaplayacak bunları Haklısınız deyip geçsem mi :D

 

Ama siz öyle demediniz ilk mesajınızda. Yani onu öyle yapsın bunu böyle yapsın dediniz. O halde aynı düzlemde düşündüğümüz anayasadan bahsetmeniz gerekirdi. Ben de mevcut durumda söylediklerinizin zor olduğu söyledim. Kaldı ki anayasa değiştirmenin çok kolay bişey olduğunu ima eder gibi konuşuyorsunuz.

Doğru anayasının değiştirilmesinin öncelik olduğunu söylemedim ama gerekeni yapmasının gerektiğini söyledim bir an önce. Sonra da gerkenin ne olduğunu söyledim işte. Anayasa değiştirmek zor iş haklısınız ama zor veya kolay bir işe başlamazsan bitmez. Başlayıp başlamama konusunu bile kaç gün gündemde tutmaya gerek varmı...

 

Hükümetin bu konuları dile getirmesinde yanlış bişey yok. Böyle bir vaziyet varsa, her alanda engellerle karşılaşıyorlasa bunu halka izah etmeleri normaldir ve ismi de asla yakınmak değildir.

Nedir peki? devleti yöneten başka birileri varda onları mı bize şikayet ediyor. Devlet onlar değil mi yoksa. Bir muhalefet partisi şikayet eder halka yönetenleri şikayet eder hemde. Yöneten kişiler ise şunları yaptık der sadece. Hemde yaptıktan sonra... Evet biliyorum zor bir iş ama bu zorluk engellerden dolayı değil engeller her türlü aşılır işin zor kısmı anlayışın değişmeşi. Yıllardır böyle olageldiği için bu alışılmışlığı yıkmak gerçekten zor bir iş.

 

Başörtüsü mevzusunda mhp nin tavrını ben doğru bulmadım.

Samimi bulmadım demek istedin herlade. Burada kağıttan yazı okumayı bilmeyen konuşma özürlü ruhsuz keli savunacak değilim. Allah onun ve ekibinin belasını versin bu millete solcuların vermeyeceği zararı verdiler. Onca inansanın ütopyalarını da kullanıp sonra hayal kırıklığına uğratmaları da cabası. Ama ben burada şunu söylüyorum. Eğer dediğiniz gibi anayasayı değiştirmede engeller var ise. O zaman yanına destekleyici bulması gerekirdi hükümetin. İşte bu noktada mhp yi kullanması gerekiyordu. Siyaseten yapılması gereken hamleler vardır. O hamleler yapıldığında karşı tarafın sana karşı yapacağı hamleyi engellersin. İşte bu hamle buydu mhp ne kadar ters olsa da sonuçta milliyetçi sıfatıyla duruyor sahnede. Hükümet yanına milliyetçiyi alıp yola girdi mi artık milliyetçilik ilkesiyle vuramayacaklardı o engelleyiciler. Neyse ne desek boş aslında bu konuda...

 

Hem demedi mi hükümet malum kişiler hakkında gereken yapılmalıdır diye. Kim ne yaptı? Ben ordunun hükümet emirlerini yerine getirme gibi bir zorunlulukları olduklarını düşündüklerine tüm kalbimle inanmıyorum. Buna herhalde kimse de inanmıyordur. Üstüne elzem olmayan ne kadar konu varsa bunların hepsini kendine görev bilen ordunun bahsettiğiniz yükümlülüklere uymaması da çok doğal ayrıca.

Kendine vazife görüp görmemesi veya düşünüp düşünmemesi önemli değil ki. Kanun bu başbakan isterse yapmak zorunda yapmadımı kanuna ters iş yapmış oluyor. Bu emri veripte ordu yapmadıysa o görevi o zaman gelsin işte bana şikayet etsin. O zaman dinlerim.

Ama bir gerçek var ki bu orduya bir format atılıp yeni sürümlerini güncelleştirmeleri yüklenip virüslerden temizlenmesi ve zamana ayak uydurması lazım. Bunun da dediğiniz gibi zamana ihtiyacı var elbette.

 

Tabi tüm bunların olması uzzzzzuuuuuuuun vakit demek

Ama Çok UZuuuun süre demek, ölen gencecik bir çokkkk can demek. Ailesinden çalınıp dağa kaçırılmış ve beyni yıkanıp terörist yapılmış çocuklar demek. Askere muhbirlik etti diye öldürülen insanlar demek, yakılan köyler demek. Satın alnınan satılmış rütbeliler demek. Bu işten rant sağlayan para babalarının ceplerinin dolmaya devam etmesi demek. Uyuşturucu demek, kaçakçılık demek.. Daha sayamadığım bir çok zararın yanında bir de her yıl o 300 milyar liranın harcanmaya devamı demek....

 

Allah sonumuzu hayr etsin...

Share this post


Link to post
Share on other sites

İlber Ortaylı değerli bir tarihçi ve fikir olarak da Osmanlıcıdır. Ben hocanın söylediklerine katılıyorum. Burda tribünlere oynamamak lazım. Eğer 12 Eylül ihtilali olmasaydı bugün ülkeye komunizm gelmişti. Anarşist katiller her gün müslümanları öldürüyordu. 1980'den sonra Türkiyeye siyasi ekonomik istikrar gelmiştir. Turgut Özal sayesinde büyük bir atılım yapıldı. Darbelerin yan etkileri vardır ama şunu kabul etmek gerekir ki Kenan Evren bu ülkeyi ipten aldı.

Önemli olan TSK içindeki paşaların Türk-İslam ülküsüne gönül vermesi. O zaman 28 şubatlar olmaz.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sizin tarzınızdan devam edelim o halde. :D

Çok uzun yazmışsınız yahu Kim okuyup cevaplayacak bunları Haklısınız deyip geçsem mi

 

Evet öyle oldu biraz. Ama istemeden :P. Haklısınız diyip geçin bence. Lüzumsuz soruya lüzumsuz cevap verelim.

Doğru anayasının değiştirilmesinin öncelik olduğunu söylemedim ama gerekeni yapmasının gerektiğini söyledim bir an önce. Sonra da gerkenin ne olduğunu söyledim işte. Anayasa değiştirmek zor iş haklısınız ama zor veya kolay bir işe başlamazsan bitmez. Başlayıp başlamama konusunu bile kaç gün gündemde tutmaya gerek varmı...

 

İşte gerekenin ne olduğunu baştan söylemiş olsaydınız diyorum ben de. Anayasa konusunda aynı fikirdeyiz. Bizden daha fazla bilgi sahibi olan, içerde ve dışarda olan bitenleri tüm çıplaklığı ile gören hükümet inanıyorum ki doğru zamanda düğmeye basacaktır. Parti kapatma dosyasının hazır bekletildiğine dair ciddi söylentiler var şu günlerde. Bence de bu söylentiler büyük oranda gerçeği yansıtıyor. Yani diyorlar ki en ufak bir yanlışınızda daha önce kendi isteğimizle kapatmadığımız partinizi hemen kapatırız. Bu söylentileri Abdullah Gül'ün hindistan gezisi sırasında söyledikleri ile birlikte düşündüğümüzde daha doğru çıkarımlar yapabiliriz. Bakınız ülkemizdeki darbe anayasasının kurmuş olduğu yargı sistemini anlatması açısından bir-iki kelam edelim. 3 erk üzerinde yükseldiği söylenen ve bu 3 erkin birbirlerinden ayrı olduğu varsayılan devletimizde bu erklerin nasıl oluştuğuna bakmak gerekir. Yasama görevini TBMM icra eder ki bu meclisin üyeleri halk tarafından dolaylı olarak seçilirler. Eyvallah... Yürütme erki cumhurbaşkanı ve başbakan liderliğinde bakanlar kurulundan oluşur. Bu erk de direkt ve dolaylı olarak halk tarafından seçilir. Buna da eyvallah... Peki ya yargı! Yargıyı nedir, kimlerden oluşur, kim tarafından seçilir, meşruluğunu nereden alır, bağımsızlığının teminatı nedir diye hiç düşüneniniz oldu mu? İşte bütün sakatlık yargı hususunda ortaya çıkar. Hepimizin malumu anayasa mahkemesi, danıştay ve yargıtay yüksek sivil yargının muhteşem üçlüsüdür. Bize göre bu üçlü, üç çıbanın üç başıdır. Bir de bu üçlü için hayati öneme sahip bir kurum vardır ki bu kurum bizlere anlatıldığına göre bağımsız yargının teminatıdır. :D 7 kişiden oluşan bu kurul hükümet temsilcileri haricinde azgın it soylarının bulunduğu düzmece bir kurumdan başkası değildir ve bizlere anlatılanın aksine yargı safsatasının teminatıdır. Şimdi, bu yüksek yargı mercileri üyelerinin kimler tarafından atandığına bakarak sakatlığı hep beraber görelim. Anayasa mahkemesi üyeleri cumhurbaşkanı tarafından seçilir ancak 3 asil ve 1 yedek üye dışındakileri yargıyat, danıştay, askeri yargıtay, askeri yüksek idare mahkemesi gibi kurumların kendi seçtikleri 3 aday arasından seçer. Bu da demek oluyor ki 11 üyeli anayasa mahkemesinde asıl söz sahibi olanlar bu saydığım kurumlar. Dolayısı ile zavallım cumhurbaşkanın azılıların içinden en az azılı olanı seçmekle yetinmek zorunda kalır. Gelelim yargıtaya... Yargıtay üyeleri HSYK tarafından seçilirler. Yargıtay başkanları, başkanvekilleri, daire başkanları ve cumhuriyet baş savcısı yargıtay üyeleri tarafından seçilirler. Gelelim danıştaya... Danıştay üyelerinin de 3/4 ü HSYK tarafından geri kalan kısmı ise cumhurbaşkanı tarafından seçilirler. Bu kurumun başkanları da aynı şekilde kendi üyeleri tarafından seçilirler. Tüm bu söylediklerimden anlaşılacağı üzere HSYK yargıda çok önemli bir role sahip. Danıştay üyelerinin çoğunluğunu, yargıtay üyelerinin hepsini bu kurul atamakta. Peki HSYK üyeleri nasıl ve kim tarafından atanıyor? Yargı nizamında bu denli merkezi rolü bulunan ve bağımsız yargımızın(!) yegane teminatı olan bu kurul meşruluğunu nereden alıyor? Şimdi, gelelim zeytin yağlı yaprak sarmasının faydalarına. Birazdan bu paramparça olmuş anayasanın nasıl da sinsice ve her ihtimali gözeterek hazırlandığını göreceğiz.

HSYK'nin tabii üyeleri Adalet bakanı ve onun müşteşarıdır. 7 kişiden oluştuğunu söylediğimiz bu kurulun geri kalan 5 üyesinin 3 ünü yargıtay, 2 sini ise danıştayın seçtiği kişiler arasından cumhurbaşkanı seçer.Tuhaf bir şeçme usulü uygulayan bu kurumlarda adaylar teker teker seçilmektedir. Bunda da amaç 3 aday adayının da kendi fikriyatlarına uygun kişiler olmasıdır. Çünki bu kurumlarda çoğunluk o darbeci zihniyetin mümessillerindedir. Yani çoğunluk yine aynı güruhun temsilcilerinden oluşur. Söylediklerimizi özetlersek; danıştay ve yargıtay üyelerini hsyk seçiyor, hsyk üyelerini de danıştay ve yargıtay seçiyor. Neticede böyle saçma sapan bir durum ortaya çıkıyor. Seçen aynı kişiler seçilirken, seçilen aynı kişiler de seçmeye başlıyorlar ve dolayısı ile olay fasit daire içerisine sokularak göz boyaması yapılıyor. Böylece belli zihniyetin temsilcileri hep bu kurumlarda söz sahibi oluyorlar ve darbeci geleneklerini sürdürmeye devam ediyorlar. Tüm bu bilgiler ışığında TR'nin bugünkü durumunu, bizde yargının ne saçma bir sistem üzerine bina edildiğini ve yargı darbesi denen şeyin ne olduğunu daha iyi anlayabiliriz diye düşünüyorum. Bu durumda yargının diğer erklerin üstünde ve gayet bağımlı olduğu yorumunu yapmak objektiflik olur diye düşünüyorum

 

Nedir peki? devleti yöneten başka birileri varda onları mı bize şikayet ediyor. Devlet onlar değil mi yoksa. Bir muhalefet partisi şikayet eder halka yönetenleri şikayet eder hemde. Yöneten kişiler ise şunları yaptık der sadece. Hemde yaptıktan sonra... Evet biliyorum zor bir iş ama bu zorluk engellerden dolayı değil engeller her türlü aşılır işin zor kısmı anlayışın değişmeşi. Yıllardır böyle olageldiği için bu alışılmışlığı yıkmak gerçekten zor bir iş.

 

Bu söylediklerinize yukarıda söylediklerim etrafında tekrar düşünürsünüz diye umut ediyorum. Hayır, devleti yöneten başka birileri olduğunu söylemek zor. Ama devletin yönetilmesine mani olan başka birileri olduğu muhakkak. Bunu söylemekte ne gibi bir sakınca olabilir ki, yargının daima engel olduğunu söylemenin neresi yanlıştır! Lutfen bir kez daha düşününüz. Bu durumda tek çıkış yolunun yeni bir anayasa ve yargı reformu olduğunu görmek durumundayız. Bu noktada da başka tehditlerin, başka zorlukların olduğu bilinmelidir. Yine söylüyorum ki doğru zaman beklenmelidir. Sabır göstermek gerekiyorsa ve belki de yeni seçimi beklemek gerekiyorsa beklenilmelidir.

 

Samimi bulmadım demek istedin herlade. Burada kağıttan yazı okumayı bilmeyen konuşma özürlü ruhsuz keli savunacak değilim. Allah onun ve ekibinin belasını versin bu millete solcuların vermeyeceği zararı verdiler. Onca inansanın ütopyalarını da kullanıp sonra hayal kırıklığına uğratmaları da cabası. Ama ben burada şunu söylüyorum. Eğer dediğiniz gibi anayasayı değiştirmede engeller var ise. O zaman yanına destekleyici bulması gerekirdi hükümetin. İşte bu noktada mhp yi kullanması gerekiyordu. Siyaseten yapılması gereken hamleler vardır. O hamleler yapıldığında karşı tarafın sana karşı yapacağı hamleyi engellersin. İşte bu hamle buydu mhp ne kadar ters olsa da sonuçta milliyetçi sıfatıyla duruyor sahnede. Hükümet yanına milliyetçiyi alıp yola girdi mi artık milliyetçilik ilkesiyle vuramayacaklardı o engelleyiciler. Neyse ne desek boş aslında bu konuda...

 

:) Öyle demek istemedim öyle dedim zaten. Bir sonraki cümleme bakarsanız görürsünüz. Bu konuda da aslında genel manada aynı fikirde sayılırız. Ama işte hükümet olmakla muhalefet olmak çok çok çok ayrı şeyler. Hükümetin çok fazla yetki ve sorumluluğu var, göze alması gereken çok fazla şey var, uğraşması gereken bin türlü bela var, dikkatli adım atmasını ve sabırlı olmasını gerektirecek bin türlü olay var, var oğlu var hasılı?Sizin söylediğin mantıksız demiyorum ama bunları da bence göz ardı etmemelisiniz.

 

Kendine vazife görüp görmemesi veya düşünüp düşünmemesi önemli değil ki. Kanun bu başbakan isterse yapmak zorunda yapmadımı kanuna ters iş yapmış oluyor. Bu emri veripte ordu yapmadıysa o görevi o zaman gelsin işte bana şikayet etsin. O zaman dinlerim.

Ama bir gerçek var ki bu orduya bir format atılıp yeni sürümlerini güncelleştirmeleri yüklenip virüslerden temizlenmesi ve zamana ayak uydurması lazım. Bunun da dediğiniz gibi zamana ihtiyacı var elbette.

 

Evet bence de önemli değil ama onlar için gayet önemli. Ayrıca kurmay genel başkanı =) başbakana karşı sorumludur ama bu başbakanın her dediğini yapacağı anlamına gelmez ki. Kaldı ki başbakan sadece kurmay genel başkanını görevden alabilir diğer askerler hakkında böyle bir yetkisi yok diye biliyorum. Bence kurmay genel başkanını görevden almaması da yerinde ve mantıklı bir harekettir. Baykal denizin görevden al diye böğürmesi bence bu davranışın doğru olduğuna kanıttır. :)

 

Ama Çok UZuuuun süre demek, ölen gencecik bir çokkkk can demek. Ailesinden çalınıp dağa kaçırılmış ve beyni yıkanıp terörist yapılmış çocuklar demek. Askere muhbirlik etti diye öldürülen insanlar demek, yakılan köyler demek. Satın alnınan satılmış rütbeliler demek. Bu işten rant sağlayan para babalarının ceplerinin dolmaya devam etmesi demek. Uyuşturucu demek, kaçakçılık demek.. Daha sayamadığım bir çok zararın yanında bir de her yıl o 300 milyar liranın harcanmaya devamı demek....

 

Bir anda bitirmenin bir formülü varsa yazalım tahtaya ve bilinmeyenleri yerlerine koyalım. Varsa bir tavsiyeniz bu işin kökünü anında kazıyacak o halde hiç beklemeden arz ediniz. Nasıl ki bu bela bir anda ortaya çıkmadıysa, bu zararlar bir anda verilmediyse ve kaynaklar bir anda tüketilmediyse bu işi nihayete erdirmek de bir anda olmayacaktır. Bir bina bir anda inşa edilir mi, bir dikenlik bir anda gül bahçesine dönüşür mü, bir bebek bir anda ihtiyarlar mı? Bu sorunun çok boyutlu bir sorun olduğunu unutmamak gerekir diye düşünüyorum.

 

Sonuç olarak; :) saygı ve sevgilerimi sunuyorum, yanlış bir şey söylediysem de af diliyorum.

 

Okuyalım, okuyalım, da , babamız, gibi, eşek, olmayalım. :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ülkemizin akıllara zarar yargı sistemi hakkında yukarıda söylediklerime paralel birkaç şey daha söylemek istiyorum. Okuduğunuz üzere bizdeki yargının adalet dağıtma amaçlı değil de birilerinin zihniyetinin devamını sağlamak adına kurulduğu açıktır. Dünyanın hiçbir ülkesinde, özellikle de bu ülke demokratik bir hukuk devleti ise böyle saçma bir yargı düzeninden bahsedilemez. Üstüne üstlük bir de cehepe gibi bir muhalefet partisi bu yargı organları ile biraraya geldiğinde nasıl da yürütme ve yasama güçlerini fiilen yok edip yargı diktası kurduğunu müşahede etmek mümkün hale geliyor. İşte biz yeni anayasa şart derken bu durumu gördüğümüz için bunun şart olduğunu söylüyoruz. Yoksa ezbere söylenmiş bir laf değil bizimkisi. Mevcut durumda hükümetin eli kolu bağlanmıştır. Muktedir olamamak da tam böyle birşeydir aslında. Her çıkartılan yasa bağımsız yargı (!) kurumlarında iptal edilmektedir. Hatta iş o düzeye ulaşmıştır ki artık yargı kurumları kendi yazdıkları yasaları çiğner, bütün yararlı düzenlemeleri iptal eder hale gelmiş, kendi üfürdükleri anayasayı bizzat anayasaya uygunluk denetimi yapan anayasa mahkemesi çiğner hale gelmiştir. Nitekim başörtüsü düzenlemesi, 367 saçmalığı, katsayı düzenlemeleri bu söylediklerimin bilinen örnekleridir. Bugün bir gazetede danıştayın son 2 yılda 55 başvurudan 51 ini iptal ettiği ve belediyelerin düzenlemelerinin de bu yolla iptal edildiği yazıyordu. Genel kuruldan geçen bütün yasaları telli dosyalara doldurup doldurup anayasa mahkemesine taşıyan cehepe lileri herhalde hiçbirimiz unutmamışızdır. Bu durumda hükümetin bu durumu halka izah etmesinde bir yanlışlık yoktur. Bu durumları göz önüne aldığımızda gerek yerel gerekse genel yönetimde eli kolu bağlanmış halde duran bir partinin anayasa değişikliğini istemediğini söylemek doğru olmaz herhalde. Hatta en çok isteyenler bence onlardır. Ama göz önünde tutmaları gereken daha bir yığın unsurun varlığı da şüphe götürmez.

 

Sevgilerle... :D

Share this post


Link to post
Share on other sites

uvvv bu ne ya ne yaptın sen!! :D :D

 

Şimdi nerden başlasam bilmem ki bu kadar uzun yazılır mı yahu...

 

Anayasa konusunda aynı fikirdeyiz.

Hukuk sistemi hakkında verdiğin ayrıntılı bilgiler için teşekkür ederiz...

Anayasa değişikliğinin geç kaldığı konusunda ki görüşümü hala savunmaktayım. İşte anlattığınız bunca saçma sapan sistemi değiştirmenin tek yolu anayasayı değiştirmek değilmidir. 8 yıldır iktidar olan tek başına iktidar olan bir partinin ve de bir şeyleri değiştirmek iddasıyla oy almış bir partinin hala başladığı noktada yer almasının tek sebebi anayasayı hala değiştirmemiş olmasıdır. Ve eğer önümüzdeki bir kaç yıl daha yapmaz olursa haklarındaki hüsnü-zannım kaybolacak ve art niyet aramaya başlayacağım. Takdir edersiniz ki 8 sene(dile kolay)de elle tutulur bir meyve görmemiz gerekirdi bu konuda.

 

unu söylemekte ne gibi bir sakınca olabilir ki, yargının daima engel olduğunu söylemenin neresi yanlıştır!

Şurası yanlıştır halk onlara bir şeyleri değiştirsin diye oy vermişken onların hali hazırdaki potansiyel halk gücünü 8 yıllık yerinde sayma şeklinde harcamasının bana savunmasını yapacağına bizi engelliyorlar! bizi engelliyorlar! şeklinde ezik modda sanki tek başına iktidar değillermiş gibi davranmalarına gıcık olmaktayım. Nedir yani partiyi mi kapatırlar. Kapatsınlar. Tekrar parti açılır tekrar daha fazla oy alınır. Bence korkuları tamamen dünyalık. ama ona da hak veririm kolay değil. yeter ki bana 8 senede elle tutulur bir şey göstersinler. mağduru oynadık zaten islam alemi olarak kaç sene artık başı dik adamlar bekliyoruz. O yüzden o kadar oy alıyor zaten. Onlar bunu hissettirsin istenen bu onlardan. Taviz verilecek zamanda değiliz ki.

 

Asker konusundan sıkıldığımı söyleyip kurtulmak istiyorum.

 

Son konu da da Allah Alemi İslama yardım etsin inşallah temennisiyle kapamak istiyorum.

 

Ve eşşek konusuna gelirsek ne yani ben şimdi okumamış mı oluyorum??? yoksa yarası olan mı gocunsun?

 

Saygı sevgi ve selam edip ettiğimiz kelamlarda varsa bir yanlışımız affedin diyerek bitireyim

 

Ohh be bitti :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Rica ederim. Herkesin bilmesi gereken konular.

Evet, zaten ben de bu sistemi değiştirmenin tek yolunun anayasayı değiştirmek olduğunu söyledim. Bilmiyorum daha kaç sefer söylemem gerekiyor. Yasama ve yürütmeyi işlevsel hale getirmenin ve yargı diktasını kırmanın tek yolu budur. 8 yıldır tek başına iktidarda olan partinin hala başladığı noktada olduğunu söylemek biraz insafsızca da olsa sahip olduğu yetkileri tam manası ile kullanamadığı muhakkak. Bir anayasa maddesi değişikliği yüzünden kapanmanın eşiğine gelen bir partinin ve iktidarının başlarında bilmem kaç kere darbe girişimine maruz kalan bir hükümetin o dönemlerde bu denli köklü bir reformu gündeme getirebileceğini söylemek herhalde safdillik olur. Ben mevcut sistem içerisinde hükümetin yapabildiği kadar icraat yaptığını ve hududa geldiğini düşünüyorum. Artık daha ileri gitmek çok zor. Tek çıkar yol var... Her şeyi değiştirmek iddiası ile oy aldığını söylemek de hata olur. Mesela rejimi değiştirmek iddiası ile oy aldığını veya anayasayı yenilemenin de 2006 öncesi gündemde olduğunu söyleyemeyiz. Partinin başladığı noktada yer aldığına eğer siz inanıyorsanız ben size hiç birşey diyemem. Anayasayı iyi zannınız yok olmasın diye, sırf sizin için 1 yıl içerisinde değiştireceklerini düşünmüyorum. :) O ne der, bu ne düşünür demeden en uygun zamanı kollamaları gerekiyor. Dışarıdan bakıp da ahkam kesmek tabi ki kolay. Bana göre de keşke bugün değiştirseler anayasayı. Çok da memnun olurum doğrusu. Ama işte genel tabloyu görmek gerekiyor. Bakınız şu an Türkiye güç mücadelesinin çok çetin geçtiği bir ülke. Bir yanda maziden kalan köklü bir bürokratik oligarşi yer alırken diğer tarafta halkın çoğunluğunun teveccüh ettiği güçlü bir parti ve dik duran bir hükümet var. Bir yanda ülkenin bir adım ilerlemesine tahammül edemeyen vatan düşmanı atanmış hainler varken diğer yanda halkın huzur ve refahını temin etme gayesini güden samimi seçilmişler var. Geçenlerde bir Avrupalının Türkiye?de olan bitenler hakkında söylediği söz hakikaten mevzunun ciddiyetini gözler önüne serer nitelikte. Diyor ki bu zevat bahsettiğim 2 tarafı kastedederek ?savcısı çok olan kazanacak.? :D Hakikaten de öyle olacak gibi duruyor. Savcısı çok olan değil de savcıları cesur ve güçlü olan kazanacak gibi. Yani ya halk ya halka rağmen halk içinciler, ya sivil ve askeri darbeciler ya da biz?

 

Tabiî ki 8 sene az bir vakit değil ama bu 8 sene içinde elle tutulur gözle görülür o kadar köklü değişiklikler oldu ki bunları saymaya kalksak herhalde sayfalar sürer. He tabi anayasada olursa nur?un ala nur olur ve düğümlü lifleri çözülen bir atlet gibi süratle koşmaya başlar güzelim ülkemiz.

 

Şurası yanlıştır halk onlara bir şeyleri değiştirsin diye oy vermişken onların hali hazırdaki potansiyel halk gücünü 8 yıllık yerinde sayma şeklinde harcamasının bana savunmasını yapacağına bizi engelliyorlar! bizi engelliyorlar! şeklinde ezik modda sanki tek başına iktidar değillermiş gibi davranmalarına gıcık olmaktayım. Nedir yani partiyi mi kapatırlar. Kapatsınlar. Tekrar parti açılır tekrar daha fazla oy alınır. Bence korkuları tamamen dünyalık. ama ona da hak veririm kolay değil. yeter ki bana 8 senede elle tutulur bir şey göstersinler. mağduru oynadık zaten islam alemi olarak kaç sene artık başı dik adamlar bekliyoruz. O yüzden o kadar oy alıyor zaten. Onlar bunu hissettirsin istenen bu onlardan. Taviz verilecek zamanda değiliz ki.

 

Ben de sizin beyninize giden damarlarınız tıkanıkmış gibi davranmanıza gıcık oldum az biraz. :( Sadece eğitim ve sağlık sektörlerini, 8 yıl önceki durumları ile karşılaştırsanız bu, hükümete duacı olmaya yeter. Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür demiş atalarımız. Hakikaten de öyle ne yazık ki. Bu millet bir rüzgarda tepetaklak olan ekonomiyi, bir gecede çulsuz pulsuz kalışını unutamaz, unutmamalı. Hastaneye düşen hükümetlerin içler acısı halini; sefillikten, ümitsizlikten yarınını göremeyen insanımızı, içleri tam takır hale getirilen bankalarımızı ne kadar da çabuk unutuyoruz. Hastane kapılarında günlerce beklediğimizi, ilaçsız dermansız kaldığımızı ne çabuk unuttuk. Gramla bakkaldan peynir alıp onu da uçları kırışmış bakkal defterine yazdırdığımı ben unutmadım. Bugün hamd olsun teneke teneke gidiyor peynirler, millet fitresini zekatını verecek fakir bulmakta zorluk çekiyor. :) Hakikatleri söylemek bu kadar zor mu ya.

 

Yeni anayasa yapmak için ne şart ? Yeni anayasa yapılması gerektiğini halka anlatmak ve bunu meşrulaştırmak şart. Damdan düşer gibi paldır, küldür yeni anayasa mı yapılır! Tabi ki mevcut durum içinde engellendiğini, yetkisinin elinden alındığını, dandik bir yasayı bile çıkaramadığını, her taraftan kuşatma altında olduğunu, insan haklarının yetersiz kaldığını, hukukun, demokrasinin, özgürlüklerin kırpıldığını söyleyecek tabi ki ne olsun, halk gerçekleri görsün ve yeni anayasanın gerekli olduğu inancına varsın. Halkın desteği olmadan yeni anayasa çıkmayacağına göre bu şart gibi görünüyor. Hala tek başına iktidar diyorsunuz ya ölmek istiyorum. :@

 

Kapatsınlar tabi nasılsa size birşey olmayacak. Partinin kapatılıp yeniden açılması, sonraaa siyasi yasak alan parti önderlerinin durumu, duran icraatler, ülkeye hakim olacak olan karamsar havanın her alandaki negatif yansımaları ve sairenin hiçbir maliyeti olmayacakmış gibi konuşuyorsunuz. Onca şeyi başarmışken ve kim ne derse desin sağlam ilerliyorken bu ilerleyişin durdurulmasına kim razı olabilir? Sanki çok vaktimiz varmış gibi, sanki kaybedecek hiçbirşeyimiz yokmuş gibi konuşuyorsunuz. Mesela siz evlenseniz ve Allah bağışlasın 8 senede 3 tane çocuğunuz olsa, mutlu bir evliliği mutlu bir evde sürdürüyor olsanız, hayata dair beklentileriniz ve amaçlarınız olsa ve bir gece ansızın birisi kalkıp size deseki: bırakın canım 3 çocukla ve mesud evliliğinizle alakadar olmayı, her şeyi olduğu gibi bırakın, beklentilerinizi erteleyin 5 sene Afrika?da tatil yapın gelin size çok para vericem dese siz kabul eder misiniz? Şayet cevabınız evet değilse siz hükümetin böyle cahilce bir tutum sergilemesini bekleyemezsiniz. Elde edilen bunca kazanımı sağduyu sahibi hiç kimse göz ardı edemez, bu riski alamaz. Bu riski almamak dünyalık korku demekse varsın dünyalık korkuları olsun. Umurumda da değil açıkçası?

 

Taviz verilecek zaman mı değil. :D İlahi the lord of the baron. Naspınlar assın, kessinler mi? Zat-ı şahaneleri neyi takdir buyururlar?

 

Duanıza tüm kalbimle iştirak ettiğimi beyan etmek istiyorum. Size okumamış demedim efendim, yanlış anlaşılmaktan Allah?a sığınırım. Genel bir yaraya parmak basmak, kimseyi ve kimsenin babasını incitmemek amacıyla yazmış idik o cümleyi.

 

Yararlı bir tartışma olduğu kanaatindeyim, yer yer sinirlerimi zıplatıp biraz istihzalı konuşmama sebep olsanız da tuttum sizi. :D Tekrar saygı ve selamlarımı sunar, esenlikler dilerim. :) Sağlıcakla kalın...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Evet, haklısın. Bu seferki biraz kısa oldu aslında. Bir dahakine sana 50 kb'lik bir word dosyası kadar güzellik yaparım. :)

Share this post


Link to post
Share on other sites
Yararlı bir tartışma olduğu kanaatindeyim, yer yer sinirlerimi zıplatıp biraz istihzalı konuşmama sebep olsanız da tuttum sizi. biggrin.gif Tekrar saygı ve selamlarımı sunar, esenlikler dilerim. smile.gif Sağlıcakla kalın...

 

İlahi pembegül sizi gıcık ve sinir edebildiysem ne mutlu bana :D ama bunca şeyi size yazdırıp bunca insanın okuyup bir şeyler öğrenmesine vesile olduğum için kendimle gurur duyuyorum. :) Hem forum cemaati biraz usturuplu tartışma görmüş oldu fena mı? Yalnız şu uzun yazınızı okuduktan sonra bende cevap verecek derman kalmamasından mıdır yoksa kaleminizin keskinliğiyle bana karşılık verecek yol bırakmamanızdan mıdır nedir bende böyle bir hevessizlik bir üşengeçlik sormayın... Hasılı ben pes ettim büyüksüznüz vesselam...

Hem yazsam ne yazayım bırakmamışsınız ki bana yazacak bir şey her şeyi yazmışsınız.

 

Neyse uzun lafın kısası kalemimi kınına sokar helallik dilerim.

 

Saygı sevgi ve selam ile...

 

(unutmadan bana neden okumamış iması yaptığınızı da hala anlayabilmiş değilim.)

Share this post


Link to post
Share on other sites
İlahi pembegül sizi gıcık ve sinir edebildiysem ne mutlu bana :) ama bunca şeyi size yazdırıp bunca insanın okuyup bir şeyler öğrenmesine vesile olduğum için kendimle gurur duyuyorum. :) Hem forum cemaati biraz usturuplu tartışma görmüş oldu fena mı? Yalnız şu uzun yazınızı okuduktan sonra bende cevap verecek derman kalmamasından mıdır yoksa kaleminizin keskinliğiyle bana karşılık verecek yol bırakmamanızdan mıdır nedir bende böyle bir hevessizlik bir üşengeçlik sormayın... Hasılı ben pes ettim büyüksüznüz vesselam...

Hem yazsam ne yazayım bırakmamışsınız ki bana yazacak bir şey her şeyi yazmışsınız.

 

Neyse uzun lafın kısası kalemimi kınına sokar helallik dilerim.

 

Saygı sevgi ve selam ile...

 

(unutmadan bana neden okumamış iması yaptığınızı da hala anlayabilmiş değilim.)

 

:) Olmaz ama kabul etmiyorum, istifade eden herkesin gelip ayrı ayrı teşekkür etmesini beklerdim ama nerde o kadirşinaslık. :) Ben de size teşekkür ederim ki benim iğneli cümlelerime dahi tahammül edip de ayarı kaçırmadınız. Kaçırsaydınız bunu normal karşılamaz değildim doğrusu. :)

Öyle bir imada bulunduğumu hatırlamıyorum ama bulunduysam veya öyle anlaşıldıysam özür dilerim. :)

 

Hakkım varsa helal olsun, sen de helal et.

 

Yolun açık olsun baronlarınefendisi. Daha nice nice seviyeli tartışmalarda bulunmak ümidi ve dileği ile... Kal sağlıcakla...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...