Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
nameless

Necip Fazıl'ın, Çağını Aşan Mesajı

Recommended Posts

Necip Fazıl'ın, çağını aşan mesajı

 

Mustafa Miyasoğlu

 

27.05.2007

 

 

Her ölüm yıldönümünde Necip Fazıl ile ilgili yazılar ve haberler yayınlanır. Çünkü onun doğum günüyle ölüm günü aynı zamana denk gelmektedir. Üstadla ilgili çeşitli yazılarla kitaplarım olduğundan, her yıl çeşitli çevrelerden sohbet ve konferanslara davet edilirim. Necip Fazıl'ın temel mesajını benimsediğim için de bu davetlere mümkün olduğu kadar katılmaya, anlaşılmasına yardıma çalışırım.

 

Her yıl çeşitli derneklerle belediyelerin düzenlediği ve benim de bazılarına katıldığım Necip Fazıl'la ilgili programlarda onun eserleriyle Büyük Doğu dergisinde ortaya koyduğu ve 40 yıl savunduğu tezlerini anlattım. Ayrıca, radyo ve televizyon yayınlarında Necip Fazıl'la ilgili sorulara cevap vermeye çalıştım. Ölüm ve doğum günleri münasebetiyle her yılın Mayıs ayında Necip Fazıl böyle gündeme gelir. Geçen son iki yılda, seçim ve parti kapatma gündemleri yüzünden ihmal edildi, ama bu yıl tekrar canlandığı görüldü. Halbuki doğumunun 100. yılından bu yana anlaşılması için daha iyi çalışılabilirdi.

 

Ölümünden bu yana çeşitli davet ve taleplerle Necip Fazıl hakkında yüze yakın yazı yazıp onunla ilgili konuşmalar yaptığımı sanıyorum. Bunun sonucu olarak, Üstadla ilgili biri deneme, öteki de derleme olmak üzere iki kitap yayınladım. Böylece, onlar da Necip Fazıl'la ilgili en çok basılıp okunan kitaplar oldu. Bunların ortaya çıkmasının hayati önemine inandığım için Necip Fazıl'ı anlatıyorum.

 

Bu durum aslında benzeri olmayan bir yakınlığın yansımasından ibarettir. Mevlâna'nın ifade ettiği ruh akrabalığı bu konuda en büyük etken sanırım. Demek ki alâkam hasbî olduğu için takdir gördü.

 

Ruh akrabalığı

 

Ruhen akraba olan insanlar, müşterek davalarına herkesten fazla sahip çıkarlar. Hatta bu insanların birbirlerini görmeleri de şart değildir. Tabii müşterek duyguların pekişmesinde bu görüşmelerin etkisi olur, ama ruhi akrabalık yanında ikinci derecede kalır. Hayatımızın en önemli meselesi iman ve ona uygun yaşamak ise, burada dünya görüşü elbette çok önemlidir.

 

1965'te Necip Fazıl'ı ilk kez bir lise talebesi olarak dinlediğimde, Dünya Görüşümüz konulu konferansını veriyordu. Ben konuyu dikkatle dinledim ve hayatımın meselesi sayarak çok da önemsedim. Necip Fazıl yaşadığı sürece onunla bir şekilde münasebetim oldu ve onu Allah ve Resulünün hâlis bağlısı olarak tanıdım. Benimsediğim düşünceleri bir hayli çoktu. Necip Fazıl'ın sanat ve fikir eserlerinin özünü genel olarak şöyle anlatmak isterim: Çağdaş Türk edebiyatında ve düşünce hayatımızda benzersiz bir yere sahip olan Necip Fazıl, her çevreden insanı hayran bırakan bir şahsiyettir. Kültür hayatımızda çok önemli ve vazgeçilmez bir yeri vardır. Cumhuriyet dönemi şiiri, tiyatrosu, din ve tarih anlayışı gibi konularda onun eserleri ve tezleri, her görüşten kültür çevrelerinde çok etkileyici olmuştur.

 

Necip Fazıl'ın felsefe tahsili yapması ve bütün eserlerinde bu formasyonun bir yönüyle ortaya çıkması, onu öteki şair ve yazarlarımızdan farklı kılmaktadır. Özellikle de 20. yüzyılda yaygınlaşan pozitivist eğilimlere karşı geliştirdiği mistik ve metafizik duyarlıkla "Vahiyden kaynaklanan insan ve medeniyet anlayışı" ortaya koymuştur. Bu anlayış tarzının, ilk gençlik yıllarındaki şiirlerinde görülen bazı eğilimlerden 1930'lu yıllar boyunca gelişen sistemli bir telakkiye dönüştüğünü görüyoruz. Hayatının 50 yılı bu telakki yolunda eser verip mücadele etmekle farklı bir anlam kazanmıştır. Kaldırımlar şiiriyle 20. yüzyılın bunalımından ilk söz eden sanatçı olarak, yaşadığı çeşitli buhranlardan sonra, Bir Adam Yaratmak oyunu ile Çile şiirinde ifadesini bulan şekliyle "Mutlak Hakikat"e ulaşmış olur. Böylece, 20. yüzyılda Aydınlanma Düşüncesi'ne karşı çıkacak dinî, fikrî ve estetik temele kavuşur. Bu da onu benzersiz bir şair ve mütefekkir olarak kültür hayatımızın mihenk taşlarından biri haline getirir.

 

Dünya düşünce tarihinde, yaşadığı çağın dünya görüşleriyle temel düşüncelerine Necip Fazıl kadar kararlı bir şekilde karşı çıkan üç şahsiyet vardır: Sokrates, İmam-ı Gazali ve Descartes... Necip Fazıl, estetik temelli ve resmi ideolojiye karşı geliştirdiği ideolojik görünüşlü söylemleriyle yalnız sanatçılarla kültür adamlarını değil, Büyük Doğu dergisinde yayınlanan yazı ve aynı dönemlerde verdiği konferanslarıyla her kesimden Türk toplumunu sosyal ve siyasal bakımdan da etkilemiştir. Bu etki özellikle din anlayışı ve tarih yorumlarında çok daha açık biçimde görülür. Edebi ve fikri etkileri ise çok daha derinde ve çok genel bir niteliktedir. Bugün onu önemsemediğini söyleyebilecek ciddi kültür ve sanat adamı yoktur.

 

Büyük şair ve büyük mütefekkir

 

Necip Fazıl, hem bizim edebiyat geleneğimizden, hem de dünya edebiyat geleneğinden kendine özgü bir biçimde yararlanmayı bilmiş ve taklit edilmesi mümkün olmayan dehalara özgü bir üslup sahibi şahsiyet olmuştur. Fakat böylesine büyük şahsiyetlerin ekol oluşturması hiç de kolay değildir, çünkü dehalar yalnız kendi çevrelerini değil, onlarla birlikte çağlarını da aşar ve bütün insanlığa seslenirler. Bu yönüyle Necip Fazıl, yalnız bizde değil, bütün dünyada önemsenmesi gereken eserlerin ve çağını aşan çok önemli evrensel bir mesajın sahibidir.

 

Necip Fazıl'ın çağını aşan mesajının bütün dünyada anlaşılmasını sağlamak gerektiğine inandığım için onunla ilgili yazılar yazıp çeşitli yerlerde konuşmalar yapıyorum. Çünkü bunların pek çoğuna ben de katılıyorum. O yüzden de ruh akrabalığından söz ediyorum.

 

Önem verdiğim ve benimsediğim görüşlerini öne çıkararak entelektüel bir Necip Fazıl portresi ortaya koymak ve onun yeni nesiller tarafından okunup anlaşılmasına katkıda bulunmak istiyorum. İnsanlığın buhrandan kurtuluş yollarını bulabilmesi böyle mümkün olabilir. Çünkü onun çok önemli estetik, dinî, tarihi, felsefi tezleri vardır ve bunlar dünya çapındadır. En az 10 türde ortaya koyduğu 100 ciltlik eseriyle büyük bir kütüphane ortaya koymuştur. Bu eserlerin önemi ve özellikleri mütevazı gayretlerle yeterince anlatılamaz. Ufku daraltılmış kültür ve sanat çevrelerinde anlaşılamayan bu eserler, ancak uzmanların katılacağı açık oturumlarda, kollekyumlarda ve sempozyumlarda anlaşılıp tartışılabilir.

 

Necip Fazıl'ın şiirleri yanında tiyatro eserleri, anlatı türünde ortaya koyduğu metinler, aslında yalnız bizim edebiyatımız için, çağdaş dünya edebiyatı için de ufuk açıcı özelliklere sahiptir. Ayrıca Çöle İnen Nur adlı eseri, 150 yıl sonra edebiyatımızda yazılmış ilk siyerdir ve daha sonra bu türde yazılan eserlerde çok açık etkisi vardır. Tasavvuf kültürünün çağdaş aydınlar tarafından benimsenip yaygınlaşmasında, bu kültüre her çevreden ilgi gösterilmesinde Necip Fazıl'ın eserleri etkili olmuştur.

 

Abdülhamit ve Vahidüddin gibi yakın tarihimizin önemli şahsiyetleriyle ilgili tarih tezleri 40 yıl boyunca her çevrede tartışıldığı gibi, Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar adlı kitabındaki farklı bir duyarlığın insanlık tarihine panoramik bakışı benzersiz bir niteliğe sahiptir. Bu eserin devamı olan Son Devrin Din Mazlumları ile İman ve İslam Atlası ile Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu adlı eserlerinde yepyeni bir bakış açısı ortaya koyar. Bu eserlerin yeterince okunup anlaşıldığını sanmıyorum.

 

Bunlara dikkatle bakıldığında Necip Fazıl'ın nasıl bir kültür mirasına sahip olduğu anlaşılır. Ondan önceki büyük şair ve düşünürler hep bir yönüyle önemsendi, oysa Necip Fazıl iki yönüyle önemli.

 

Aslında büyük şair ve büyük mütefekkir olan Necip Fazıl, geniş çevreler üzerinde din ve tarih tezleriyle de çok etkili olmuştur. Fakat onun en önemli yönü sanat ve fikir alanında ortaya koyduğu öncü fikirlerdir. Fikir ve sanat hayatımızın sığ sularda dolaşmasından ötürü, şiiri, nesirleri ve tiyatrosuyla dünya görüşü yönünden dehası tam olarak değerlendirilemiyor. Üniversite, basın ve kültür çevresi tarafından getirdiği fikri açılımlar da yeterince bilinmiyor.

 

Bunların ortaya çıkmasının hayati önemine inandığım için Necip Fazıl’ı anlatıyorum.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstadın fikirleri, eserleri bir akarsu gibi. Göl değil. (Gölden bol ne var? Dönüp dolaşıp aynı yerde yüzüyor, aynı yosunu görüyor, aynı kurbağanın vıraklamasını duyuyoruz. Yüzmüyoruz aslında. Su zaten diz hizasında olduğundan yüzüyor gibi yürüyoruz.) Evet, akarsu gibi. Devamlı bir akış içinde. Heyecanı, aksiyonu, duygusu, nüktesi, üslubu, kurduğu fikir köprüleri, üstün seziş kabiliyetinin tezahürü olan tadına doyulmaz cümleleri; o kadar yeni, o kadar benzersiz, o kadar taze ki; mesela 2300 yılında Üstadı okuyan bir adam, onun için, "bu kitapları 350 yıldır aralık vermeden yazıyor olmalı, yoksa fırından yeni çıkmış kadar taze başka nasıl olabilir ki?" diye haklı bir düşünceye kulaç atabilir. Bu arada, en geç, ya bir asır yada iki asır sonra, İngilizlerin Şekspir’e, Almanların Goethe’ye, Rusların Tolstoy’a verdiği milli değer gibi; bu ülkenin de eninde sonunda gerekeni yapacağını umut ediyoruz. Topraklarındaki hazineden bu kadar habersiz başka bir ülke var mıdır acaba?

 

"Sen, ebedi hakikat adına, gerekirse Kopdağına çıkacak ve ondan sonra da oraya bütün insanlığı davet etmenin çaresini arayacaksın. Tek kelimeyle kalabalıkların ayağına düşmeyeceksin, kalabalıkları ebedi hakikatin ayağına çekeceksin…" (TANRI KULUNDAN DİNLEDİKLERİM)

 

"Ben vaktiyle; fildişi kulede kapalı kalmaktan daha aziz gayesi olmayan bir insandım. Sonra onu yıktım; ve onun yıkılmasından daha aziz gaye tanımaz oldum.

Bugün benim için, en aziz ve nadir hakikatleri, bir hamalla bir çobanın kulağına kadar üfleyebilmek sihrinden daha üstün kudret yoktur. Fakat bunu yaparken, kalabalıkların şahsiyetsiz hamurkarlığını yapanların meşhur bayağılığına düşmeden.. Nasıl izah edeyim; bilmem ki… Fildişi kulede kapalı kalmakla dışarı çıkmak arasında çok ince fark ve münasebetler görüyorum. Bence en üstün ifade, şahsiyet humması çeken yapıcı mizaçların, evvela fildişi kulelerine çekilmesi, orada pişmesi, olgunlaşması, sonra fildişi kulesini yıkarak sokağa ve meydana intikal etmesidir. Yani adi sokak adamıyla, inzivasının yer altı hayatını yaşadıktan sonra sokağa atılan adam arasında, dış benzerliğe rağmen farkların en esaslısı var."

… (TANRI KULUNDAN DİNLEDİKLERİM)

 

"Üstad, çağını aşmıştır, çünkü;" diyerek alt alta sıralayabileceğimiz belki yüzlerce madde var.

 

Abdülhakim Arvasi Hazretleri… Üstadın, içini kaplayan sosyal mücadele hamlesinin tohumunu atan büyük veli… Yağmur o, toprak Üstad… Çıkan mahsulü düşünelim. Buna çağ mı dayanır?

 

Üstad gibi, ulvi fikir sahibi büyüklerimizin kıymetini bilmek zorundayız. Seviyenin hangi noktalara kadar düştüğünü; diplere verilen zirve, uçuruma verilen mertebe süslerinden görüp, bunu daha iyi idrak etmeliyiz. (Dahiler ve Deliler)in Maksud Çamur’u, daha doğrusu Kartal Dağyeli’sinin de belirttiği gibi : "Çukura her şey dolar; fakat göklere uzanan bayrak direği yapayalnızdır."

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...