Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
vasifsiz

'6 Okçular' Yüksek Yargıda Nasıl Egemenlik Kurdu?

Recommended Posts

'6 Okçular' yüksek yargıda nasıl egemenlik kurdu?

 

Ege-Akdeniz sahilinde bir kent. Kentte bir yelken kulübü. Kulübün 100 üyesi var. Bu 100 kişinin tamamını Fenerbahçeliler ve Galatasaraylılar oluşturuyor. Kulüpteki F.Bahçeliler 60 kişi, G.Saraylılar ise 40 kişi.

Yelken kulübünün Ankara’daki bakanlık toplantısına 5 kişilik bir heyet göndermesi gerekiyor.

Ancak F. Bahçeliler ve G. Saraylılar anlaşamıyor. Taraflar kulübü en iyi kendilerinin temsil edeceğini iddia ediyor.

Ne olacak? Elbette seçim yapılarak 5 kişilik heyet belirlenecek.

 

***

Peki, seçim hangi ilkeye göre yapılacak?

O güne kadar böyle bir sorunla karşılaşmamış olan üyeler, dernek tüzüğünü raftan indirip bakıyorlar.

Ve karşılarına şöyle bir madde çıkıyor: “Kulübü temsil edecek heyetin seçiminde, her üye için ayrı ayrı oylama yapılır.

 

Bunun üzerine, 60′a 40 azınlıkta olan G. Saraylıların yüzü asılıyor.

Niye? Çünkü onlar kulüp Ankara’da kendilerince temsil edilsin istiyor.

Ancak bunun mümkün olmadığını da görüyorlar, çünkü F. Bahçeli üyeler çoğunlukta.

Dolayısıyla 5 kişilik heyette; 2 G. Saraylı ve 3 F. Bahçeli olmasına razılar.

Ancak tüzük G. Saraylıların aleyhine çalışıyor: “Her üye için ayrı ayrı oylama yapılır” maddesi, çoğunluktaki gruba büyük bir hâkimiyet getiriyor.

Sonuçta G. Saraylıların korktuğu başlarına geliyor: F. Bahçeliler sayısal fazlalıklarını kullanarak, beş seçimde de kendi arkadaşlarını heyete seçiyor.

Dolayısıyla yelken kulübünü temsil edecek olan 5 üyenin 5′i de F. Bahçelilerden oluşuyor.

 

***

Bu hayali örneği niye verdim?

Bildiğiniz gibi Cumhurbaşkanı, Yargıtay’ın ve Danıştay’ın kendisine sunduğu adaylardan birini seçip Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na atıyor.

Mekanizmayı bilmeyenler, o üyelerin Köşk tarafından “tercih edildiğini” sanıyor.

Halbuki öyle değil.

Yargıtay ve Danıştay genel kurulları o üyeleri seçerken “teker teker oylama” yapıyor.

Yani mekanizma aynı yukarıdaki yelken kulübü örneğinde olduğu gibi çalışıyor.

Çoğunluğa sahip olan zihniyet, önce kendine uygun bir aday seçiyor. Sonra aynı işlem tekrarlanıyor.

Sonuçta Cumhurbaşkanı’nın önüne giden liste, sadece ve sadece hâkim zihniyetin üyelerinden oluşuyor.

 

***

Peki, Yargıtay ve Danıştay’daki hâkim zihniyet hangisi? Haberlerden, demeçlerden ve bildirilerinden anlıyoruz ki oralarda, benim kısaca ’6 Okçu’ dediğim zihniyet hâkim.

Buna karşılık, (tabii hâlâ kalabildiyse) “demokrat, liberal, solcu” üyeler azınlıkta.

Onlar bir türlü Cumhurbaşkanının önüne giden listede yer alamıyor.

“6 Okçular” durumdan memnun: Çünkü HSYK’ye “6 Okçu” arkadaşlarını gönderiyorlar. Sonra HSYK’ye atananlar, Yargıtay ve Danıştay’ın yeni üyelerini belirlerken, tabii ki yine “6 Okçuları” tercih ediyor.

Ama şimdi yeni Anayasa önerisi diyor ki: Böyle bir seçim mekanizması olmaz. Çünkü sistem çoğulcu değil, çoğunlukçu.

 

O halde, “Kurul üyeliği için her hâkim ve savcı, ancak bir aday için oy kullanacaktır.” (Madde 159)

Yani olayı yelken kulübüne uyarlarsak: Anayasa önerisi, “Kulübü, 5 F. Bahçeli değil; 3 F. Bahçeli ve 2 G. Saraylıdan oluşan bir heyet temsil etsin” demekte.

 

Tabii “sen beni seç, ben seni seçeyim” sistemine alışmış olan “6 Okçular” da bu öneriye karşı yaygara koparıyor.

 

(Emre Aköz, Temmuz 2010)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Şirket manzaraları: 'Oyum Evet' demeye çekiniyor musunuz? Yalan söyleyin!

 

 

Geçen gün bir kısım Hayırcının ahlak zaafına değinmiştik: Ekranlarda, üstelik de Evet yanlısı kanallarda, bağıra çağıra Hayır propagandası yapıyor...

Sonra da hiç utanmadan, "Özgür değiliz. Üstümüzde baskı var, Hayır demeye korkuyoruz" diyorlar!

Aslında gündelik hayatta, örneğin arkadaşlık ilişkilerinde mekanizma tam tersi biçimde işliyor:

Kemalistler, Evetçi avına çıkmış durumda.

Çevrelerindeki Evetçi hainleri saptayıp yoğun bir suçlama bombardımanıyla Hayıra döndürmeye çalışıyor... Başaramazlarsa işi Evetçiyi gruptan dışlamaya kadar vardırıyorlar.

 

 

 

***

 

Aşağıda, biri kadın, diğeri erkek, iki okurumuzdan gelen mesajlar var. Bakın neler yaşıyorlar:

Ben 34 yaşında, 'Beyaz Türk' tabir edilen kesimden, din ile bağları gevşek, Bilkent mezunu, içki içen, eteğimin boyuna karışılmasını tabii ki istemeyen bir yönetici kadınım.

Siyasetle pek ilgili olmamakla birlikte Anayasa paketini inceledim. Yetmez ama Evet, diye düşünüyorum.

Fakat bunu eşim ve birkaç yakın dostum dışında kimseye belli etmemeye çalışıyorum. Ucunda aforoz edilmek var çünkü!

Benim çevremde göğsünüzü gere gere Hayır demeli, bayram tatilinizi erken keserek gelip mutlaka Hayırı basmalı, Tayyip'e haddini bildirmelisiniz.

Bir de şöyle bir şey söyleniyor: 'Hayır' diyecekler üzerinde büyük baskı yaratılıyormuş! Açık açık 'Hayır' demekten korkuyorlarmış. Tamamen yalan.

Tam tersine, alkışlanan, itibar gören onlar, dışlanansa biz Evetçiler. Asıl baskı kesinlikle 'Evet' diyecekler üzerinde yaratılıyor.

Bu sahtekârlığı lütfen yazın. Gerçeği böyle tepetaklak etmeyi nasıl beceriyorlar?

 

 

***

 

Gördüğünüz gibi adeta 2007'ye dönmüş durumdayız.

O dönemde Kemalistler arasında "cumhuriyet mitinglerine katılmamak", "367 kararını hukuk dışı bulmak", "27 Nisan muhtırasını eleştirmek" tabuydu.

"AKP'ye laf ediyoruz ama ekonomi gayet iyi durumda" filan diyenlerle selamı sabahı anında kesiyorlardı.

Şimdi benzeri bir baskıyı Evetçilere uyguluyorlar.

İşte bir örnek daha:

 

 

***

 

Özel bir şirkette çalışıyorum. Yüksek lisans yaptım. Siyaset bilimine ve sosyolojiye meraklıyım. Kendimi sol görüşlü biri olarak kabul ederim.

Amirlerimin de olduğu bir ortamda, "Referandumda evet vereceğim" deme hatasını işledim.

Çevremdekiler, "Sen de mi Brütüs? Sen de mi gericisin" gibi sözler etmeye başladılar gözümün içine baka baka...

"Hani sol görüşlüydün" ve (beni en çok yaralayan) "Hani Atatürkçüydün" serzenişleri de cabası...

Bir haftadır resmen bir psikolojik savaş yaşıyorum. Açıklamaya çalıştığımda, "Seni de kandırmışlar, vatan elden gidiyor" gibi içi boş karşılıklar sonrasında akıl sağlığımı koruma noktasına geldim.

Hani bakıyorum da, hepimiz orta sınıfa mensubuz, kapitalizmin sıkıntılarını da, nimetlerini de paylaşıyoruz ama bu "Vatan elden gidiyor, diktatör olacak" gibi söylemleri cidden anlamıyorum.

Değişiklik taslağını 10-15 kez okudum, fitne-fesat aradım ama bulamadım.

Ah, ah! Bir de "Hayır diyenlere baskı var" demezler mi? İnanın, herhangi bir imza için amirlerimden onay istediğimde bile bir öteleme hissettiriliyor bana.

 

 

***

 

Not 1: İki okurumuz da isimlerinin vermek istememiş. Oradan anlayın hallerini.

Not 2: Bu durumdakilere tavsiyem basit... Madem baskı uyguluyorlar, siz de yalan söyleyin. Kendinizi hayırcı gibi gösterin, 12 Eylül'de evet atın. Böyle yaptığınız için vicdan azabı da çekmeyin, çünkü o Kemalist arkadaşlarınıza asla laf anlatamazsınız. Asla!

Share this post


Link to post
Share on other sites
Şirket manzaraları: 'Oyum Evet' demeye çekiniyor musunuz? Yalan söyleyin!

 

 

Geçen gün bir kısım Hayırcının ahlak zaafına değinmiştik: Ekranlarda, üstelik de Evet yanlısı kanallarda, bağıra çağıra Hayır propagandası yapıyor...

Sonra da hiç utanmadan, "Özgür değiliz. Üstümüzde baskı var, Hayır demeye korkuyoruz" diyorlar!

Aslında gündelik hayatta, örneğin arkadaşlık ilişkilerinde mekanizma tam tersi biçimde işliyor:

Kemalistler, Evetçi avına çıkmış durumda.

Çevrelerindeki Evetçi hainleri saptayıp yoğun bir suçlama bombardımanıyla Hayıra döndürmeye çalışıyor... Başaramazlarsa işi Evetçiyi gruptan dışlamaya kadar vardırıyorlar.

 

 

 

***

 

Aşağıda, biri kadın, diğeri erkek, iki okurumuzdan gelen mesajlar var. Bakın neler yaşıyorlar:

Ben 34 yaşında, 'Beyaz Türk' tabir edilen kesimden, din ile bağları gevşek, Bilkent mezunu, içki içen, eteğimin boyuna karışılmasını tabii ki istemeyen bir yönetici kadınım.

Siyasetle pek ilgili olmamakla birlikte Anayasa paketini inceledim. Yetmez ama Evet, diye düşünüyorum.

Fakat bunu eşim ve birkaç yakın dostum dışında kimseye belli etmemeye çalışıyorum. Ucunda aforoz edilmek var çünkü!

Benim çevremde göğsünüzü gere gere Hayır demeli, bayram tatilinizi erken keserek gelip mutlaka Hayırı basmalı, Tayyip'e haddini bildirmelisiniz.

Bir de şöyle bir şey söyleniyor: 'Hayır' diyecekler üzerinde büyük baskı yaratılıyormuş! Açık açık 'Hayır' demekten korkuyorlarmış. Tamamen yalan.

Tam tersine, alkışlanan, itibar gören onlar, dışlanansa biz Evetçiler. Asıl baskı kesinlikle 'Evet' diyecekler üzerinde yaratılıyor.

Bu sahtekârlığı lütfen yazın. Gerçeği böyle tepetaklak etmeyi nasıl beceriyorlar?

 

 

***

 

Gördüğünüz gibi adeta 2007'ye dönmüş durumdayız.

O dönemde Kemalistler arasında "cumhuriyet mitinglerine katılmamak", "367 kararını hukuk dışı bulmak", "27 Nisan muhtırasını eleştirmek" tabuydu.

"AKP'ye laf ediyoruz ama ekonomi gayet iyi durumda" filan diyenlerle selamı sabahı anında kesiyorlardı.

Şimdi benzeri bir baskıyı Evetçilere uyguluyorlar.

İşte bir örnek daha:

 

 

***

 

Özel bir şirkette çalışıyorum. Yüksek lisans yaptım. Siyaset bilimine ve sosyolojiye meraklıyım. Kendimi sol görüşlü biri olarak kabul ederim.

Amirlerimin de olduğu bir ortamda, "Referandumda evet vereceğim" deme hatasını işledim.

Çevremdekiler, "Sen de mi Brütüs? Sen de mi gericisin" gibi sözler etmeye başladılar gözümün içine baka baka...

"Hani sol görüşlüydün" ve (beni en çok yaralayan) "Hani Atatürkçüydün" serzenişleri de cabası...

Bir haftadır resmen bir psikolojik savaş yaşıyorum. Açıklamaya çalıştığımda, "Seni de kandırmışlar, vatan elden gidiyor" gibi içi boş karşılıklar sonrasında akıl sağlığımı koruma noktasına geldim.

Hani bakıyorum da, hepimiz orta sınıfa mensubuz, kapitalizmin sıkıntılarını da, nimetlerini de paylaşıyoruz ama bu "Vatan elden gidiyor, diktatör olacak" gibi söylemleri cidden anlamıyorum.

Değişiklik taslağını 10-15 kez okudum, fitne-fesat aradım ama bulamadım.

Ah, ah! Bir de "Hayır diyenlere baskı var" demezler mi? İnanın, herhangi bir imza için amirlerimden onay istediğimde bile bir öteleme hissettiriliyor bana.

 

 

***

 

Not 1: İki okurumuz da isimlerinin vermek istememiş. Oradan anlayın hallerini.

Not 2: Bu durumdakilere tavsiyem basit... Madem baskı uyguluyorlar, siz de yalan söyleyin. Kendinizi hayırcı gibi gösterin, 12 Eylül'de evet atın. Böyle yaptığınız için vicdan azabı da çekmeyin, çünkü o Kemalist arkadaşlarınıza asla laf anlatamazsınız. Asla!

 

 

 

''Yargıyı Faşistlere mi bıraksaydım!'' diyerek kadrolaşmaya giden zihniyet onlarca yıldır Türkiye'nin önünde bir takoz gibi dikiliyor. Bu zihniyetin devre dışı kalmasıyla gerçek demokrasi boy gösterecektir ki adımlar bu doğrultuda. Teşekkürler.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...