Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Hakikat_yolu

2010 Kur'ân Yılı Ve Kur'ân Şiirleri

Recommended Posts

Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur'an'ın nüzulünün 1400. yılı anısına 2010'u Kur'an Yılı ilan etti. Başkanlık, yıl bolunca İlahi vahyin daha iyi anlaşılması için yazılı, sözlü ve görsel çalışmalar yürütüyor,

 

Haydi bizde bu başlıkta Kur’ân-ı Kerim için yazılmış en güzel şiirleri paylaşalım.

 

Hayatımıza yeni ufuklar açmaları dileğiyle…

Share this post


Link to post
Share on other sites

İbret olmaz bize her gün okuruz ezber de

Yoksa hiç mana aranmaz mı bu ayetler de

 

Lafzı muhkem yalnız anlaşılan kuranın

Çünkü kaydında değil hiç birimiz mananın

 

Ya açar nazmı celilin bakarız yaprağına

Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına

 

İnmemiştir hele Kuran şunu hakkıyla bilin

Ne mezarlıkta okunmak ne fal bakmak için.

 

(Mehmet Akif ERSOY)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kur'an'a Sarıl

 

Kur'an Rabbimiz'in yaktığı ışık

Bu millet Kur'an'a ezelden âşık

O bal çömleğidir dal kaşık kaşık

Kur'an'ı elinden bırakma kardeş

 

Emelin doğruyu, hakkı bulmaksa

Cennet'e girmekse, mutlu olmaksa

Bilgiyi doğrudan Hak'tan almaksa

Başka bir kitaba sen bakma kardeş

 

Allah'ın nûrunu söndürmek için

Ümmeti dîninden döndürmek için

Başımıza çorap ördürmek için

Yola çıkanları bırakma kardeş

 

Namazda Kur'an'ı dilinden oku

Başka dile sapma, saplama oku

Hiçbir dilde yoktur o eşsiz doku

Dînine fitneyi gel sokma kardeş

 

Lafzı güzel onun mânası güzel

Eşsiz vasıfları kendine özel

Güzelleşmek için gel Kur'an'a gel

Bu nûr ırmağına gir, çıkma kardeş

 

Anlamaya karşı çıkanlar mı var

Kulağına pamuk tıkanlar mı var

Öze, maksada yan bakanlar mı var

Bunlar demagoji sen takma kardeş

 

Dünyayı istersen Kur'an'a sarıl

Ukbâyı istersen Furkan'a sarıl

Kur'an'dan aldığın irfana sarıl

Başka bir vâdiye sen akma kardeş

 

Hayrettin Karaman

Share this post


Link to post
Share on other sites

KUR'ÂN'I ANLADIKÇA

 

Maddeyi putlaştıran, o dünyevî korkular;

Vicdan ve ahlâkını, bulandıran tortular;

Düşünce sarnıcında, biriken kirli sular;

Atılır yüreğinden, Kur'ân'ı anladıkça...

 

Akıl tahtın önünde, hurâfeler diz çöker;

Bilinç ufuklarında, binlerce şafak söker;

Gözlerin damla damla, yaş değil umut döker;

O devâlar deryâsı, Kur'ân'ı anladıkça...

 

Çözülür, kalp gözünü bağlayan kördüğümler;

Açılır, örümcekli kapılar birer birer;

Varlık târifindeki, maddeye mânâ girer;

Şüpheler sona erer, Kur'ân'ı anladıkça...

 

Gör ki; sebepsiz değil, varlığın bir zerresi;

Ne bir yağmur damlası, ne de bir kum tanesi..

Gerçeğin karşısında, '' tesâdüf '' efsânesi;

Âciz kalır, alçalır, Kur'ân'ı anladıkça...

 

Katılaşan yürekler, hoşgörüyle beslenir;

Kirli eller, hidâyet selleriyle ıslanır;

Dinlersin ki; taş toprak ''Allah'' diye seslenir;

Zikirleri duyarsın, Kur'ân'ı anladıkça...

 

Her nefsin tadacağı, ölüm ve ötesinden;

Kabirde duyacağın, Münker Nekir sesinden;

Ve er geç varacağın, mahşer mahkemesinden;

İbretle ürperirsin, Kur'ân'ı anladıkça...

 

Gösteriş postunu, yerden yere vurursun;

Nefsine köle değil, ona sultân olursun...

Yalnızlık sancısından, ebedî kurtulursun;

Gerçek Dost'u bulursun, Kur'ân'ı anladıkça...

 

Yaratan hakkı için, insanla barışırsın;

Kibir dağından iner, ummâna karışırsın;

Hâk yolunda rütbesiz, isimsiz yarışırsın;

Sevgiyle tanışırsın, Kur'ân'ı anladıkça...

 

Kanayan bir yarayı, görmeden geçemezsin;

İnsanın bedelini, servetle biçemezsin;

Kavrulsan da, bir yudum haramdan içemezsin;

Kula el açamazsın, Kur'ân'ı anladıkça...

 

Allah'tan başkasına minnet sana âr gelir,

Onurlu bir yoksulluk, iffetine kâr gelir;

Ruhuna beden değil, dünya bile dar gelir,

Semâlar mekân olur, Kur'ân'ı anladıkça...

 

İlim mercekleriyle görürsün uzakları;

Fark eder ve seçersin, karalardan akları;

Hele ki; o şeytanın, kurduğu tuzakları;

An be an yakalarsın, Kur'ân'ı anladıkça...

 

Korkma ki; ak yürekte, kara sancı başlamaz,

Kem tohumlar kök salıp, toprağında kışlamaz.

Var git artık yoluna, sana kurşun işlemez;

Böyle gönül verip de, Kur'ân'ı anladıkça...

 

Cengiz Numanoğlu

Share this post


Link to post
Share on other sites

KUR'ÂN'I YAŞADIKÇA

 

Bir insan ki; yenilmez, ne kalem, ne tüfekle;

Ne saray sofraları, ne kuru bir ekmekle.

Bir insan ki; dünyada, korkusuz bir yürekle,

Allah'a vekîl olur, Kurân'ı yaşadıkça...

 

Bir inanç ki; sarsılmaz, ne tayfun, ne tûfanla;

Güçlenir sabır denen, en zorlu imtihanla.

Bir inanç ki; beslenir, her nefeste îmanla,

Sonsuzlara tâc olur, Kur'ân'ı yaşadıkça...

 

Bir vicdan ki; düşmeden, nefsin tuzaklarına;

Mahşer penceresinden, bakar kul haklarına...

Bir vicdan ki; her çağda, zulmün uşaklarına,

Adâleti haykırır, Kur'ân'ı yaşadıkça...

 

Bir gönül ki; dost olur, ''aman'' diyen düşmana;

Şevkati şükran bilir, yaratılmış her cana.

Bir gönül ki; paklanır, kin ve kibirden yana;

'Yer ile yeksân' olur, Kur'ân'ı yaşadıkça....

 

Bir huzur ki; bozulmaz, şeytanî şüphelerle,

Ne tabiî afetler, ne de başka bir şerle...

Bir huzur ki; barışır, o ilâhi kaderle;

Ruhlara sükûn verir, Kur'ân'ı yaşadıkça...

 

Bir edep ki; hayânın, gölgesinde barınır,

Ahlâk imbiklerinden, süzüldükçe arınır...

Bir edep ki; namusu, servetten önde tanır;

Âyetlerle yıkanır, Kur'ân'ı yaşadıkça...

 

Bir hayat ki; doyumsuz, her mevsimi bir bahar;

Her baharda bin meyve,her meyvede bin tad var.

Bir hayat ki; ölümsüz.. Çünkü aslında mezar;

Bir cennet kapısıdır, Kur'ân'ı yaşadıkça...

 

Bir sevda ki; titretir, yürekleri derinden;

Dağılır kâinata, Medine göklerinden..

Bir sevda ki; açılır, semâlar kaç yerinden,

Muhammed nûru ile, Kur'ân'ı yaşadıkça...

 

Bir dünya ki; ne açlık, ne cinâyet, ne savaş,

Ne kan ağlayan mazlum, ne gözlerde damla yaş.

Bir dünya ki; ufuklar, ağarır yavaş yavaş;

Sabahlar müjdelenir, Kur'ân'ı yaşadıkça...

 

Cengiz Numanoğlu

Share this post


Link to post
Share on other sites

DAHA KUR'ÂN NE DESİN ?

 

Ey insan! Yaşıyorken, hem de Kur'ân çağında;

Çırpınıp duruyorsun, cehâlet batağında.

Kalbin katı... Gözün kör... Başın kibir dağında

Kur'ân sana gel diyor, bak bendedir adresin.

Ey eşref-i mahlûkat!.. Daha Kur'ân ne desin!..

 

 

Özgürce seçmen için, iki yoldan birini;

Apaçık bildiriyor, bütün ayetlerini.

Ya Peygamber, ya şeytan... Seç diyor rehberini;

Öyle seç ki; sırattan rüzgar gibi geçesin,

İlle şeytan diyorsan.. Daha Kur'ân ne desin!..

 

 

Ya Cennet bahçesidir, ya ateştir o mezar,

Mekân var mı dünyada, öyle derin, öyle dar?

Hiçbir şey yakın değil, insana ölüm kadar.

Diyor ki; hesabı var, aldığın her nefesin;

Mezarlar konuşurken..Daha Kur'ân ne desin!..

 

 

Malın, mülkün, şöhretin, dünyada herşeyin var;

Ya dünyadan Rabb'ine, götürecek neyin var?

Bana yeter diyorsan, şu üç günlük itibar;

Bir dördüncü gün var ki; çok çetindir bilesin,

Bunlar masal diyorsan.. Daha Kur'ân ne desin!

 

 

Âyet diyor ki; eğer, dağa inseydi Kur'ân;

Paramparça olurdu.. Dağ, Allah korkusundan.

Hangi insan durup da, ibret almaz ki bundan?

Sen ki, bir dağ yanında, ne kadar da cücesin,

Haddini bilmen için.. Daha Kur'ân ne desin!..

 

 

O münezzeh ruhundan, ruh vermekle insana;

Erişilmez bir şeref, bahşetti Allah sana,

Ne kadar sevdiğini, buradan anlasana !

Sen ki; taparcasına, kendine kul kölesin,

Nefsini put yapana.. Daha Kur'ân ne desin!..

 

 

Bir gün var ki; çok yakın, dağların yürüdüğü,

Göklerin, güneşleri önünde sürüdüğü,

Kâinatı toz duman, dehşetin bürüdüğü;

Kıyâmet senaryosu, oyun değil bilesin;

Hâlâ ürpermiyorsan.. Daha Kur'ân ne desin!..

 

 

O büyük mahkemede, bütün diller susacak;

Konuşacak bu defa, göz, kulak, el, kol, bacak.

Uzuvlar birer birer, haramları kusacak;

Açılacak önünde, defterleri herkesin;

Kendine gelmen için.. Daha Kur'ân ne desin!..

 

 

O gün, buyruk verenler, buyruğa baş eğecek,

Cehennem öfkesinden, köpürüp kükreyecek,

Ve doldun mu dedikçe, daha yok mu diyecek;

Yandıkça o deriler, değişecek bilesin;

Hâlâ secde yok ise.. Daha Kur'ân ne desin!..

 

 

Gör ki, dünya sırtında, nice insan taşıyor;

Kimi yaşarken ölmüş, kimi ölmüş yaşıyor.

Kimi Arş-ı Âlâ'ya dolu dizgin koşuyor;

İşte Cennet.. İşte sen.. Gayret et ki giresin;

Ey! Eşref-i mahlûkat!.. Daha Kur'ân ne desin!..

 

Cengiz Numanoğlu

Share this post


Link to post
Share on other sites

YA KUR'ÂN, YA HÜSRAN.. ÜÇÜNCÜSÜ YOK..

 

Yakuttan, zümrütten medet boşuna,

Hepsi bir gün döner, çakıl taşına.

Geç kalma.. Bakıp da o genç yaşına,

Sanma ki; önünde seçenekler çok;

Ya ÎMÂN, ya İSYÂN, üçüncüsü yok..

 

Dünyanın serveti, şehveti sahte;

Bir kefen kadardır, vefâsı ahde.

Boğma vicdânını, meyde, kadehte,

Sanma ki; önünde, seçenekler çok;

Ya AHLÂK, ya HELÂK, üçüncüsü yok..

 

 

Sen, şerefli doğdun, şerefli yaşa,

O bencil nefsini, vur taştan taşa;

Yoksa çıkamazsın, şeytanla başa.

Sanma ki; önünde, seçenekler çok;

Ya CENNET, ya CİNNET, üçüncüsü yok..

 

 

İnsanlık yanıyor, ateş bacada,

Fitneler kaynıyor, bin bir locada,

Umut kuyrukları, ‘cinci’ hocada;

Sanma ki; önünde, seçenekler çok;

Ya İZZET, ya ZİLLET, üçüncüsü yok..

 

Bir kere baktın mı, kalkıp seherde?

Kapılar açılır, gök perde perde.

Sordun mu Kurân’a, kurtuluş nerde?

Sanma ki; önünde, seçenekler çok;

Ya ŞÜKÜR, ya KÜFÜR, üçüncüsü yok..

 

 

Dağlara özenip, tepeden bakma,

Mezar taşlarına, rütbeni çakma,

Şu cennet köşkünü, kibirle yakma;

Sanma ki; önünde, seçenekler çok;

Ya İHLÂS, ya İFLÂS, üçüncüsü yok..

 

 

Bırak.. O “çağdaşlar”, ne derse desin,

Hayat bir sınavdır, bu hüküm kesin,

Secde et ki; varsın, Allah’a sesin;

Sanma ki; önünde, seçenekler çok;

Ya KUR’ÂN, ya HÜSRÂN, üçüncüsü yok.

 

 

Cengiz Numanoğlu

Share this post


Link to post
Share on other sites

MAHŞERDE KUR’ÂN’LA HAŞREYLE BENİ…

 

İstemem dünyanın, tâcı tahtını;

Muradım; almaktır kul berâtını.

Affınla tanıdım, Yüce Zâtını;

Sen ki; bağışlarsın, Rabb’im diyeni,

Mahşerde Kur’ân’la haşreyle beni...

 

Ne kadar vursam da, nefsimi taşa,

Sabrını vermezsen, çıkamam başa.

Sen affetmedikçe, ibâdet boşa,

Bilirim… Seversin, Sen de seveni;

Mahşerde Kur’ân’la haşreyle beni...

 

Neyleyim, Zâtından başka sırdaşı,

Lûtfuna kör bakan, gözdeki yaşı.

Neyleyim, aşkınla eğilmez başı;

Sonsuz rahmetinle tanıdım Seni;

Mahşerde Kur’ân’la haşreyle beni...

 

Senden geldim, yine dönüşüm Sana,

Şükrümü kabul et, verdiğin cana.

Dünyalar bir yana, rızân bir yana;

Yüce Kur’ân’ınla tanıdım Seni;

Yâ Rabbi… O’nunla haşreyle beni...

 

ÂMİN

 

Cengiz Numanoğlu

Share this post


Link to post
Share on other sites

KUR'ÂN'A SORSAYDIN EĞER..

 

Önce, İnsan kimliğini alırdın,

Sonra, İrfan adresini bulurdun,

Ve Allah'ın, hâlifesi olurdun;

Kendini.. Kur'ân'a sorsaydın eğer..

 

Hâkk dîni'ne, hurâfeler katmazdın,

Zanlarla hükmetmez, küfre batmazdın,

Dünya için, âhireti satmazdın,

İslâm'ı.. Kur'ân'a sorsaydın eğer..

 

Kalbin kararmazdı, öfkeyle kinle,

Savaşırdın.. Önce, kendi cehlinle.

Alay eder miydin, bu Yüce Dîn'le,

Haddini.. Kur'ân'a sorsaydın eğer?

 

Yıllarca ecdâdı suçladın durdun,

Geri kalmışlığı, İslâm'a yordun.

Oysa ki; en önde, sen koşuyordun;

Ahlâkı.. Kur'ân'a sorsaydın eğer...

 

Öyle bir mîras ki, bu toprak sana;

Borçlusun, dökülen her damla kana.

İflâs eder miydin, edepten yana;

Vefâyı.. Kur'ân'a sorsaydın eğer?

 

Hele gör.. O cimri, zengin kimseyi;

Korkar fakirlikten, sıkar keseyi..

Bilirdin.. Vereni bu vesveseyi;

Şeytanı.. Kur'ân'a sorsaydın eğer...

 

Evlât yetiştirdin, bin türlü nazla,

Hiç tanıştırmadın, oruç, namazla,

Yine bakar mıydın, mâziye hazla;

Vebâli.. Kur'ân'a sorsaydın eğer?

 

Asık çehrelerde, endişe hüzün,

En yakın dostuna, geçmiyor sözün.

Gülmez olur muydu, o güzel yüzün;

Sevgiyi.. Kur'ân'a sorsaydın eğer?

 

Söndükçe gün be gün, Allah inancı,

Özünde başladı, bir büyük sancı.

Olur muydu, ana, oğul yabancı;

Saygıyı.. Kur'ân'a sorsaydın eğer?

 

Emâneti hiç vermedin ehline,

Bedenler bulandı, rüşvet zehrine

Düşer miydin, bu hüsrâna sen yine;

Ehlini.. Kur'ân'a sorsaydın eğer?

 

Nefsine kul oldun, servette malda,

İçkide, zinâda, kumarda, falda.

Bu haram meyveler, kalırdı dalda;

Cenneti.. Kur'ân'a sorsaydın eğer...

 

Bir nefesin bile, hesabı çetin,

Ya hesabı nedir.. Bunca nîmetin?

Vallahi kalmazdı, zerre gafletin;

Mîzânı.. Kur'ân'a sorsaydın eğer...

 

Her musîbet.. Aslında bir îkazdı,

Görmedin mi? Nefsin, verdikçe azdı.

Bu servet gemisi, yoksa batmazdı;

Zekâtı.. Kur'ân'a sorsaydın eğer...

 

Amelsiz ilimden, kime ne fayda!..

İlimsiz ameller, geçmiyor kayda.

Bulurdun... Ahlâka müşterek payda;

Resûl'ü.. Kur'ân'a sorsaydın eğer...

 

Bayramdan bayrama, secde etmekle,

''Kurtuldum'' diyorsan, hükmünü bekle,

Borcu siler miydin, bu iki çekle;

İbrâyı.. Kur'ân'a sorsaydın eğer?..

 

O cehennem dehşetine şaşardın,

O azâbı görmüş gibi yaşardın,

Secde secde, af peşinde koşardın;

Namazı.. Kur'ân'a sorsaydın eğer?

 

Şereftir, yücelten, dünyada ferdi,

Öpülen etekler, kime ne verdi?

Kullar sevmese de, Allah severdi;

Rütbeyi.. Kur'ân'a sorsaydın eğer?

 

Aynalara bakıp, telâş etmezdin,

Biten her gününle, sen de bitmezdin,

Dost'a böyle, elleri boş gitmezdin,

Ölümü.. Kur'ân'a sorsaydın eğer...

 

Bu felsefî serapları geçerdin,

Damlasına.. Ömrü bedel biçerdin,

Can suyunu, kaynağından içerdin;

Pınarı.. Kur'ân'a sorsaydın eğer...

 

Başka geçit vermez, bu yol, bu devrân;

İlle de, ille de, ille de Kur'ân.

Vallahi durmazdın, Sırat'ta bir an;

Kur'ân'ı.. Kur'ân'a sorsaydın eğer...

 

Cengiz Numanoğlu

Share this post


Link to post
Share on other sites

VALLAHİ O KUR’ÂN ŞAKA DEĞİLDİR

 

Bin bir vesveseyle, seni saptıran;

Dünya servetini, kıble yaptıran;

Kibir verip, seni sana taptıran;

O mel’un şeytana haddini bildir;

Rabb’in azap sözü, şaka değildir…

 

Kur’ân ahlâkını, çağdışı gören,

Şehvet batağında, hükmünü süren,

Sana her cür’ette, cesâret veren,

O gâfil nefsine, haddini bildir;

Vallahi Cehennem, şaka değildir…

 

Zengine îtibar, olsa da yaygın;

Para pul, eylemez insanı saygın,

İbâdet değilse, dünyada kaygın;

Âhirde de insan, bil ki zelildir,

O mahşer dehşeti, şaka değildir…

 

Yakışmaz, mü’mine yarınlara yas,

Umutsuzluk, ancak kâfirlere has.

Yeter ki; sen göster, tövbede ihlâs;

Geçmiş günahların bile kefildir,

Rabb’in Cennet vâdi, şaka değildir…

 

Arama.. Sabırdan başka teselli,

Altı üstü kaç yıl ? ömürler belli.

Kim bilir, kimedir yarın tecelli,

Her secde, mîzanda sana delildir,

Vallahi o Kur’ân, şaka değildir…

 

Cengiz Numanoğlu

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest ali

Coook guzel siirler mevlam senden razi olsun ins hocam . Beni bitirdin mafettin resmen hocam

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest yusuf

evet gayet güzel şiirler var

:rose: :shiny: :wave: :gleam: :cap: :shake2:

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest Ziyaretçi

VALLAHİ O KUR’ÂN ŞAKA DEĞİLDİR

 

Bin bir vesveseyle, seni saptıran;

Dünya servetini, kıble yaptıran;

Kibir verip, seni sana taptıran;

O mel’un şeytana haddini bildir;

Rabb’in azap sözü, şaka değildir…

 

Kur’ân ahlâkını, çağdışı gören,

Şehvet batağında, hükmünü süren,

Sana her cür’ette, cesâret veren,

O gâfil nefsine, haddini bildir;

Vallahi Cehennem, şaka değildir…

 

Zengine îtibar, olsa da yaygın;

Para pul, eylemez insanı saygın,

İbâdet değilse, dünyada kaygın;

Âhirde de insan, bil ki zelildir,

O mahşer dehşeti, şaka değildir…

 

Yakışmaz, mü’mine yarınlara yas,

Umutsuzluk, ancak kâfirlere has.

Yeter ki; sen göster, tövbede ihlâs;

Geçmiş günahların bile kefildir,

Rabb’in Cennet vâdi, şaka değildir…

 

Arama.. Sabırdan başka teselli,

Altı üstü kaç yıl ? ömürler belli.

Kim bilir, kimedir yarın tecelli,

Her secde, mîzanda sana delildir,

Vallahi o Kur’ân, şaka değildir…

 

Cengiz Numanoğlu

çok güzel

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest eslem sahin

Cok maneviyatli gercekten siirler. Yureginize saglik...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...