Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
En Son Osmanlı

Andımız Bir Yere Kadar Da İstiklal Marşına Ne Demeli!..

Recommended Posts

Türkiye’de son dönemlerde pek çok alanda olduğu gibi demokratikleşme açısından da önemli gelişmeler yaşandı. Cumhuriyet idaresinin gereği olan kucaklayıcı adımlarla birlikte anti demokratikliğin simgesi olan darbeci zihniyet de yargılandı kısa denebilecek bir zaman diliminde. Aynı zaman diliminde, geçmişte olağanüstü şartlarda haksızlığa uğraya kesimlerin meşru hakları da elden geldiğince iade edildi. Bu adımların birçoğu AB’ye uyum kapsamında yapılıyor görünse de aslında işin arka planında, farklılıkları zenginlik olarak gören zihniyetin uzun soluklu adımları vardı. Geçmişte onlarca/yüzlerce yılda boy gösteren ve kök salan tepeden inmeci dönüştürmeci yaklaşımlar, süreç içerisinde düşük yoğunluklu/uzlaşmacı bir mücadele sonucunda, zaman zaman toplum mühendislerinin gerilim politikasıyla ortalık karışsa da, süreç içerisinde önemli ölçüde tasfiye edildi ve Türkiye, her geçen gün gerçek Demokrasi yolundaki konumunu güçlendirdi.

Türkiye’nin gerçek demokrasi yolunu arşınladığı süreçte, gerçek demokrasiyi amaçlayan adımlarla birlikte muhtemelen iyi niyetli; ama sonuç itibariyle olumsuz sonuçlar doğurabilecek adımlar da boy göstermektedir. Bunlardan biri de İstiklal Marşının eski konumundan çıkarılmasının sözde demokrasi, çoğulculuk, uyum adı altında yapılması/yapılacak olmasıdır! Andımız olayı nispeten farklıdır. Yıllarca Andımız, yönetici kesimler tarafından adeta dikte ettirildi muhtelif kesimlere.. Ortada, Türkiye’deki diğer kesimlere olduğu gibi Kürtlere karşı atılan olumsuz adımların belirgin izleri dururken çocuklara her sabah ‘Ne Mutlu Türküm diyene!’ diye bağırtılması, açıkçası pek sağlam bir adım değildi! Elbette Türkiye’de kimsenin gocunmasını gerektirecek bir söz değildir Türk olmak, Türklükle gurur duymak! Hele de hoşgörü adına Ermeni, Hıristiyan vd olunduğu dönemlerde! Üstelik aradaki zıtlıklar da cabası.. Yine son dönemlerde dünya vatandaşlığı adına boy gösteren adımlar da aksi tepkileri doğurmakta, bu arada “Ne Mutlu Türküm Diyene’’ ifadesi, muhtelif tepkilerin özeti olarak boy göstermektedir.. Ancak yönetici kesimler, Bu Ülke’nin milliyetçilerine bile Andımızı böğürtü ifadesiyle aynı karede buluşturacak kadar (Yaşar Okuyan, O Yıllar adlı eserinde darbecilerin Andımızı zorla okutmasından bahsederek böğürtü ifadesini kullanmıştır!) itici bir devlet anlayışının mümessili olarak Türkiye’nin doğusundaki hemen her dağa yazılar yazarak bir bakıma zıt tepkinin yolunu açmışlardır! Yine kabul etmek gerekir ki yerleşmek için zaman isteyen bazı adımlar, bir oldubitti ile boy göstermiş ve halkın yüzlerce yıllık değerleri tepeden inmeci yaklaşımlarla tahrip edilmiştir! Bu bağlamda, Andımız da halka, daha doğrusu okullardaki çocuklara, gereğince tanıtılamamış ve istisnalara rağmen pek çok yerde, bir söz, ilke olmaktan ziyade bir nevi zorunluluk gibi ortaya konmuş ve belki içerdiği anlamlar çok sayıda kişi tarafından bir kez dahi düşünülmemiştir! Yani istisnalara rağmen dil ile ifade edilirken gönüllere gerektiği gibi girememiştir! !

 

Oysa İstiklal Marşı çok daha farklıdır ve kanla yazılan bir destan, halkın bağrından kopup gelen bir şair tarafından dillendirilmiştir. On kıtasının her bir satırı, her bir satırının her harfi altın harflerle yazılası bu şaheseri Mehmed Akif Ersoy’un bazen kalem kâğıt bulamadığı için duvara sert bir cisimle kanı ile yazdığı da rivayetler arasındadır. Üstelik Âkif’in çok zor şartlarda bulunduğu halde marşın karşılığı olan (?) ücreti almadığı da bilinmektedir. Bu şiir, sadece birliğin paha biçilmez bir resmi olmakla kalmayıp yedi düvele karşı bir nevi Manifesto niteliği taşımakta, gerektiği an Tarihin tekerrürde gecikmeyeceğini haykırmaktadır tüm dünyaya! (Mehmed Akif’in Tarih-Tekerrür olayına bakışının farklı olduğunu göz önünde bulundurmakta yarar vardır.) Sıradan bir adımla okunup geçilmediği takdirde her bir satırında kitaplara konu olabilecek öyküler, anılar, acılar, övgüler, mesajlar gizlidir bu destanın ve kökeni farklı, Vatanı, Bayrağı, Devleti bir olan Tek Milletin tüm olumsuzluklara/iç ve dış mihraklara rağmen devam eden birlikteliğinin en sağlam harçlarından biri konumundadır! Ve daha da önemlisi, İstiklal Marşı’nda hiç kimsenin gocunacağı bir ifade yoktur, ancak malum çevrelerin komplocu/kompleksli adımları, bu konuda da fazlasıyla mevcuttur! !

 

Hükümetin muhtelif adımları, geçmişteki hataların telafisi açısından oldukça işlevsel olmuştur; ancak o ihmal ve ihlallerin -belirgin bir başlangıç olan, İttihatçıların dönüştürmeci adımlarını da unutmayalım- günümüzdeki sorunlara temel oluşturacak biçimde gün yüzünde olmadığı ve tepkilerin yönünün daha çok dışa dönük olduğu bir dönemde ortaya çıkıp harç vazifesi gören ve ihmal/ihlal geleneğiyle değil doğrudan, dolaylı ilgisi dahi olmayan bir Marşı kardeşlik temelinden çekmek yapılabilecek en büyük hatalardan biri olacaktır! . Burada bir de şöyle bir sorun vardır. Yıllarca, İstiklal Marşı’nın yedi düvele karşı tek yürek olan milletimizce verilen bir destanın hikayesi olduğu hakikatini geri planda bırakan ve mağduriyet yaşayan kimselerin, ihmal ve ihlalleri gerçekleştirenler ile İstiklal Marşı’nın kimi zaman, kimi yerde bir nevi dikte ediliyor olmasından veya öyle görünmesinden dolayı, İstiklal marşı arasında özdeşlik kurmasından kaynaklanan sorunlar da göz ardı edilemez. İstiklal Marşı’nı gönülsüzce okuyan çok sayıda kişi de olabilir; ancak bu tür sorunlarla karşılaşıldığında baskı/şiddet yerine ikna metodu kullanılmalı ve İstiklal Marşı’nı, coşkuyla okutacak bir ikna metodu, Çanakkale, Sarıkamış vd örnekler ışığında devreye girmelidir.!

 

Bunun dışında, gerçekleri bilen; ancak ayrılık türküleri söylemeyi vazife edinenlerin varlığı da bilinen bir gerçektir. Bu durumda İstiklal Marşı gibi bir harcı devreden çıkarmak, niyetler hangi yönde olursa olsun, büyük bir hata olacak ve tescilli hazımsızların ekmeğine yağ sürülecektir! Bu hatadan sonra milleti bir arada tutabilecek nasıl bir alternatif bulunulacaktır acaba? Sözün özü, Tek millet/bayrak/devlet ne denli zaruriyse, (Bu zorunluluğu Faşizm zihniyeti ile aynı karede düşünmek, fazlaca zorlayıcıdır! Katilin elinde suç işlemeye yarayan Bıçak, bir aşçının elinde ekmek kesmeye yaramakta ve birincide suç unsuru olan nesne, ikincide fayda sağlamaktadır. Burada asıl belirleyici olan ise Öznedir.) !

 

Milli bir Marşın benimsenip benimsetilmesi ve tavizsiz bir şekilde korunması da o derece zorunludur! Muhtelif şekillerde boy gösterebilecek aksi bir adımın çok seslilik amacı taşıdığını ve belli kesimleri tatmin amaçlı olduğunu düşünürsek de bugüne dek atılan iyi niyetli adımların, sorunları çözmek yerine istismar edenlerce hangi manevralarla karşılandığı ve adeta darbeci zihniyetlerin inkarcı/ihmalci/işkenceci politikalarını arzulayan ruh haline dikkat çekmek, tamir etmeyi/çok sesliliği (!) amaçlayan adımların muhtemel akıbetini gözler önüne sermek konusunda yeterli olacaktır. Daha net bir ifade ile, iyi niyetli adımlar sağlam bir dayanaktan uzaksa ve muhatabın Cemaziyelevveli, örnekler ışığında belli ise, atılan adımlar ancak taviz niteliği taşıyacak ve her bir adım, sorun çözmek yerine, yalnızca sorun doğuracaktır!. !

 

Türkiye’de son dönemde, normal dönemlerde pek de popüler olmayan “Ya sev, ya terk et!’’ anlayışını anlaşılabilir kılan, empatinin sınırlarını zorlayan, daha çok dış destekli Hümoş-Liboş açılımları ve uyum adı altında boy gösteren Haçlı emelleri gibi çarpıklıklar göz önündeyken İstiklal Marşı konusundaki muhtemel adımların yanlışlığı gün gibi ortadadır. Nispeten radikal gözüken; ancak gerçeklerin şeffaf bir resmi olan diğer bir hakikat ise İstiklal Marşı’na dahi tahammülü olmayan, Bu Ülke’de olumlu nâmına hiçbir şey göremeyen ve sürekli olumsuzluk denizlerinden su taşıyan tatminsiz bir zihniyete verilecek cevapta gizlidir ve bu cevap da açıktır!

 

Kısaca özetlersek; demokratikleşme konusundaki pek çok adım gerekli birer adım iken meselenin şu veya bu şekilde İstiklal Marşı’na dayanması doğru bir adım değildir ve bu tür adımlar, yıllardır “Ülkeyi elden götüren’’ zihniyetlerin kaygılarını haklı çıkarıp diğer kesimlere empatinin yolunu açan adımlara gebedir. Daha net bir ifadeyle İstiklal Marşı’nın değil yerinden kıpırdaması, daha da ilerilere, ve daha çok alanda, taşınması, ülkedeki 72 milyon vatandaşça yürekten ve daha gür bir sesle söylenmesi için gerekli adımların atılması zorunludur. Aksi adımlar uyumdan da öte bir uyumsuzluk sorunu ortaya çıkaracaktır. Çünkü en güzel şarkı/türkü/şiir/marşın bile açamadığı binlerce, onbinlerce kapı, kıramadığı zincir, giremediği yürek varken İstiklal Marşı’na tüm gönüller açıktır, açık olmalıdır! Aksini düşünmek bile tutarsızdır, gereksizdir! . 21 Kasım 2010.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...