Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Cile54

Hayvanlar..!

Recommended Posts

Sekiz-on sene önce... İstanbul’da büyük bir spor kompleksi. Bütün tribünler ve zemine yerleştirilmiş koltuklar dolu... Kocaman bir sahne; bayraklar, balonlar, iri iri yazılar, renkli afişler, posterler... Ses düzeni şahane... Müzik yüksek perdeden... Dış dünya ile bütün bağları kopartıp konsantrasyonu giriş kapılarının içerisine toplamak için azami gayret sarf edilmiş.

Sahnenin üzerine ve her iki yana yerleştirilen dev ekranlarda salonun içinde eğlenen neşeli insanlar yayınlanıyor. Bazen de seminere motivasyonu daha da artırmak için hazırlanmış özel videolar gösteriyorlar... Heyecan dorukta...

*

Birkaç kısa konuşmayla seminer başlıyor. Özellikle seçilmiş sıkıcı olmayan, hafif konular ve heyecan artırıcı bir üslup... Alkışlar, alkışlar... Kısa arada müzik daha da artıyor...

Biri sahneye çıkıp mikrofona doğru koşuyor; bekenen, özlenen konuşmacı için birkaç cümle söylüyor... Ve sonra... Sanki bu ismin her harfi birer kristal bardak, birer billur avize de; dudağından çıktığı an yere düşüp kırılmasından çekiniyor gibi adını telaffuz ediyor... Öyle bir alkış kopuyor ki ancak bu kadar olur, sanki yer yerinden oynuyor. Koltuğunda oturan kimse kalmıyor, herkes ayağa kalkıyor...

Nihayet... İyi giyinmiş, bakımlı ve gayet dinamik görünen konuşmacı kararlı ve seri adımlarla sahnenin ortasına geliyor, dimdik duruyor, kendisini ayakta alkışlayan beş binden fazla insanı süzüyor ve yerinde bir jestle kendisine sunulan alkışları asıl sahiplerine iade ediyor...

*

O şu anda, dudaklarında kocaman bir gülümse ve göğsü kabarık olarak; öğrenmeye arzulu bunca kişiye bilgilerini aktarmak ve tecrübelerini paylaşmak için hazır... Elini kaldırıyor yeter artık, der gibi...

-Thank you... Thank you...

Aynı anda konuşmaları çeviren simültane tercümanın sesi duyuluyor:

-(Teşekkür ederim, teşekkürler...)

O zaman, sanki susun değil de; bağırıp çağırın, çıldırın demiş gibi iyice artıyor tezahürat. Islıklar ve çığlıklar çınlıyor ortalıkta...

-Thanks, thanks. Let’s start.

-(Teşekkürler, teşekkürler. Haydi başlayalım!)

Biraz daha bekleyip dalgalanan, heyecanlı kalabalığa ışıltılı gözlerle bakarak konuşuyor:

-They said it to me... But I did’nt believe... I couldn’t believe.

-(Bunu bana söylemişlerdi. Fakat inanmamıştım. İnanamamıştım...)

-They said that they are each an animal!..

-(Demişlerdi ki onların hepsi birer, hayvandır!..)

.....

Uzun zamandır kesilmeyen alkışlar birdenbire hafifler gibi oluyor... Konuşmacı, tercümanının tereddüdünden ve izleyenlerin halinden bir tuhaflık olduğunu sezerek, daha bir kuvvetle haykırıyor:

-They said that Turks are each an animal when I was coming here. But I didin’t believe. Now I see, it’s completely true...

-(Buraya gelirken; “Türkler birer hayvandır” demişlerdi de inanamamıştım. Meğer ne kadar doğruymuş!..)

.....

Ön sıralarda oturup, durumu kurtarmaya çabalayanların dışındaki herkes; beş-altı bin insan alkışlamayı kesiyor şimdi, kollar aşağı sarkıyor, kaşlar çatılmaya, yumruklar sıkılmaya, homurtular yükselmeye başlıyor... Sahnedeki adam şaşkın, heyecanı geri getirmek için, var gücüyle bağırıyor:

-Animaaaals!.. Animaaals!..

Tercüman çeviriyor:

-(Hayvanlaaar! Hayvanlaaar!..)

.....

Tam o sırada, işi bilen biri devreye giriyor. Mikrofonu kapıp;

-Arkadaşlar, diye araya giriyor. İngilizcede “animal” kelimesi iki anlamda birden kullanılır. Bu yüzden az evvel yanlış tercüme edildi. Burada söylenen kelimenin manası “canavar”dır, diyerek sahnedeki konuşmacının söylediklerini kendisi çevirmeye başlıyor:

“...Onların hepsi birer canavardır, demişlerdi bana. İnanılmazsınız... Gerçekten de canavar gibisiniz!..”

*

Hani “önemli değil” diyenler oluyor bazen...

Halbuki yazarken, okurken, dua ederken, konuşurken, rica ederken, kavga ederken ve hayatın her aşamasında “bir tek kelimenin bile ne kadar önemli olduğunu” hatırlayalım diye anlattım bu hatırayı...

 

Muammer ERKUL (Türkiye Gazetesi)

Share this post


Link to post
Share on other sites

hayatta karşılalılan en zor durumlardan biridir yanlış anlaşılma..

yanlış anlaşılmamak için kelimeleri itinayla seçmenin yanısıra cümle içindeki anlamada dikkat etmek gerekir...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu konuyla ilgili hep örnek gösterilen bir hikâyecik vardır:

 

Bir üniversiteli öğrenci elinde bir çuval kirli çamaşırla köyüne gider. Annesine çuvalı

 

göstererek:

 

—Anacığım, kusura bakma ben bu çamaşırları yıkardım ama hiç olanak bulamadım,

 

demiş.

 

Anası:

—A yavrum, olanak bulamadıysan bir kalıp sabun da mı bulamadın, demiş.

Share this post


Link to post
Share on other sites

benim bildiğim yıkma eylemi eski usul kazma ile balta ile olurdu sonra belediye aracları çıktı.. kepçe miydi :) hayır o tabağa yemek yıkarken kullanılır.. greyder dozerlerle yıkmaya başlandı geceden ziyade güpe gündüz konan yapılar..

esasen bir torbaya doldurulmuş kirli çamaşırı leğene yıkmak için kazmaya dozere gerek yokken el ile kolayca yıkılabilecek iken öğrencinin buna gereksinim duyup olanak ile yıkma istemesi.. annesinin ise sabun ile daha kolay yıkılacağı ( zavallı kadın torbanın iç yüzü kayganlaştırılıp torba alt kısımdan kaldırılıp dikilirse kolayca elbiseler aşağı yıkılabilir sandı heral cühela aklınca) beyanında bulunuşu.. gereksizdi bence... gerçektende sizin de bildiğiniz hikayede dırmığın ucuna basıp sapını burnu köküne yeyince onun tırmık değil dırmık olduğunu anlar bu öğrenim görmüş cühela illaki bu işte alet aygıta gereksinim duydu ise temiz bir çatallada yıkabilirdi bence.. her ne ise konu o değil.. biri aşık atışması diye başlık açmış cw de ..müşteri bulamamış ilkin oturmuş ağlar.. gideyim dedim ağalığımı göstereyim ..iki aşk ile dize döktürdüm nasıl anladı ise yanlış anladı.. vay işte ihbar butonu git beni ihbar et..diye buton korken sesi titriyordu zavallının ..birde yalvarıyor noolur yanlış anlama diye.. yanlış anlayıcı insan gördüm onun gibi yanlış anlaşılmasın diye yanlış anlayan insan görmedim oluyoki oluyo .. gerçektende bi gün moskovadayım hastasın sen dediler dokrora gonderdiler hızlı koşuşup gelip terli oluşumu yanlış anlayıp.. vardım revire rus doktor - aadin soadin dedi... o sıra çat pat rucça biliyoruz adin bir demek rusçada so ise türkçedeki li takısının karşılığı veriyor şeker anlamına gelen sakar sosakhar olunca şekerli tuz anlamına gelen sol sosol olunca tuzlu anlamına geliyor... içimden kara kara düşünüyorum bir birli diyor bu hatun kişi de neyin biri birlisi ki diye.. o ise artık sinirden morarmış öfke ile ayağa kalkmış bağıra bağıra AAADİN SOAADİN diye kükrerken dışardan patırtıyı duyan tercüman geldi - adını soyadını söylese değince ceton düştü bende.. hatun adımı yazdı kafadan üç gün verdi hiç unutmam.. oluyoki oluyo.. neden oluyo .. insanın ana diline hakim olamamasından dilini iyi bilmemesinden kaynaklanıyor .. yalanım varsa şurdan kalkmayım kostak diye bir kelimeyi daha önce duymamış bir kütahyalı arkadaş bizim iç anadoludan biri ile kapıştı zor araladık nerde ise kafa göz birbirlerine girecekler.. kostak kelimesini kullanıp kütahyalıya öyle hitap eden şaşkın gerçektende giyim kuşamına özen gösteren şık anlamındaki kibar anlamındaki sözü.. konuyla ilgisiz abes şekilde kötü anlamış olan kütahyalıyı zor sakinleştirdik.. o için dile hakim olmalı bence.. toktur kan tahlilde negatif derse paniğe kapılmamalı haakim beraat dedimmi - ne din la sen diye girişmemeli bence.. ve herhangi biri ateş istediğinde sinirli hareketle sigarayı esirgeyip çakmak verme yerine ginede en iyisi çakmağı yakamayıp sizi iki saat sinirli etmesi yerine iki çekim daha az dolar ciğere sigarayı uzatmalı kanımca.. hoş kirli çamaşırdan söz açmışken bunu da orta yere yıkıp dökmemin anlamı yoksada oluyoki oluyo bence..

Share this post


Link to post
Share on other sites

şimdi bu satırları yazarken dışarda kız çocukları koro halinde "yaktın gittin beni, Allah belanı versin" diye bas bas bağırıyor. Durun camdan şunları bi kovayım geliyorum. Zaten moralim bozuk bugün... Geldim. Saat geç oldu hadi bakim evinize dedim. Gittiler.. Erkek çocuğu olsa oradan bağırır bana "sanane, len!" bizim mahallenin çocukları acaip biraz. Neyse, kafamın dalgınlığı, canımın sıkkınlığı belli oluyor saçmalayışımdan. Panturkcüm, cw de o başlığı görmek daha nasip olmadı. Ama emin ol ki, sen trradomir ve ben o başlıkta bir arada olduğumuzu hayal bile etmek istemiyorum. :) hahaha

Neyse, kütahyalı bir arkadaşım vardı. konuşmalarını çok iyi hatırlıyorum. alem adamlar. Bu arada arkadaşlar, konu iyice uçtu, dağıldı, toza toprağa karıştı emme, benim aklım ondan beter. Bir de sigarayı bıraktım..bu aralar biraz stresli,biraz alıngan ve hatta biraz agresifim ve hatta egosantirik duygularıma hakim olamıyorum.. bir acaipim. Ama çok seviyorum :)

 

Bittii..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bir dakika Arkadaşlar!

 

Bu hikayede geçen "yıkardım"sözü öğrencinin bir türlü zaman bulup çamaşırını

 

-temizlemek-yıkayamadığını anlatılmıştır.

 

Yıkmak değil.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Bir dakika Arkadaşlar!

 

Bu hikayede geçen "yıkardım"sözü öğrencinin bir türlü zaman bulup çamaşırını

 

-temizlemek-yıkayamadığını anlatılmıştır.

 

Yıkmak değil.

Boşuna uğraşma sedengeçti ,panturk bu istediği gibi anlar :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...