Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Eşref Bey

İbrahim Karagül

Recommended Posts

Tunus; ekmek, kurşun ve şiir

 

Ötesini Söylemeyeceğim

 

Kırmızı kiremitler üzerine yağmur yağıyor

 

Evimizin tahtadan olduğunu biliyorsunuz

 

Yağmur yağıyor ve bazı tahtalar vardır

 

Suyun içinde gürül gürül yanan

 

Dudağımı büküyorum ve topladığım çalıları

 

Bekçi Halilin kız kardeşinin oğluna ait

 

Daha doğrusu halasından kendisine kalacak olan

 

Arsasındaki yıkık duvarın iç tarafına saklıyorum

 

Hiç kimsenin bilmesine imkan yok

 

İmkan ve ihtimal bile yok sizin bilmenize Bay Yabancı

 

Ve yağmur yağıyor ben bir şeyler olacağını biliyorum

 

Ellerime bakıyorum ve ellerimin benden bilgili

 

Bir hayli bilgili olduğunu biliyorum

 

Bilgili fakat parmaklarım ince ve uzun değil

 

Sizin bayanınızınki gibi ince ve uzun değil

 

Annemi babamı karıştırmayın işin içine

 

İnanmazsınız ama onların şuncacık

 

Şuncacık evet şuncacık bir alakaları bile yok

 

Sizin def olup gitmenizi istiyorum işte o kadar

 

Ali de istiyor ama söylemekten çekiniyor

 

Halbuki siz insanı öldürmezsiniz değil mi?

 

Gidiniz ve öteki yabancıları da beraber götürünüz

 

Tuhaf ve acaip şapkalarınızı da beraber götürünüz emi

 

Boynunuzdaki o uzun ve süslü şeritleri de

 

Kirli çamaşırları tahta döşemelerin

 

Üzerinde bırakmamanızı yalvararak istiyeceğim

 

Yalvararak istiyeceğim diyorum Medeni Adam

 

Siz bilmezsiniz size anlatmak da istemem

 

Kardeşim Ali gömleğinizi mutlaka giyecektir

 

Halbuki ben Bay Fransız sizin gömleğinizi

 

Hatta Matmazel Nikolun o kırmızı ipekli gömleğini

 

Hani etekleri şöyle kıvrım kıvrımdır ya

 

Bile giymek istemem istemiyeceğim

 

Evimizin tahtadan olduğunu biliyorsunuz

 

Kibrit gibi iç içe sıkışmış tahtadan

 

Hem şu bildiğiniz usule de lüzum yok

 

Tepesi demir askerleriniz babamı alıp götürmeseler

 

O zaman siz görürsünüz Bay Yabancı

 

Ağaçların tepesine çıkabileceğimizi

 

Ben ve kardeşim Alinin anlayabileceğinizi umarım

 

Siz uyuduktan sonra odanıza girebileceğimizi

 

-Ben bunu ispat edeceğim-

 

Hani sizin şu yüzü kurabiye bir bayanınız var ya

 

Beyaz ve yumuşak

 

Hani tepesinde ikisi kısa biri uzun üç tüy var

 

Onu siz başka yerlerden getiriyordunuz

 

Sayın Bayanınızın gözleri çakmak çakmak yanıyordu

 

Siz ötekini Bay Yabancı gizli gizli öpüyordunuz

 

Elinizle onu belinden tutuyordunuz sonra öpüyordunuz

 

Siz bizi görmüyordunuz

 

Biz ağacın tepesinden seyrediyorduk

 

Siz onu çok öpüyordunuz

 

Ötesini söylemiyeceğim Bay Yabancı

 

Ben siz belki bilmezsiniz on yaşındayım

 

Annem böyle konuşmak ayıptır dedi

 

Annem o kadına şeytan diyor

 

Bizim kediler de ona tuhaf tuhaf bakıyorlar

 

Siz şeytanı çok seviyorsunuz galiba Bay Yabancı

 

Siz şeytanı niçin bu kadar çok öpüyorsunuz

 

Kabul ediyorum sizinki bizimkinden daha güzel

 

Ama bizimki sizinkinden daha efendi daha utangaç

 

Onu hiç görmedim o bize hiç gelmiyor

 

Hele yağmur onu hiç deliğinden çıkarmıyor sanıyorum

 

Ben yağmuru çok seviyorum Bay Yabancı

 

Sizin ıslak saçlarınızı hiç sevmiyorum

 

Tunusluların saçlarına benzemiyor sizin saçlarınız

 

Bizim saçlarımıza benzemiyor sizin saçlarınız

 

Ben karayım beni de amcamın oğlu seviyor

 

Sizin o kadını sevmiyor Süleyman

 

Süleyman benden başka kimseyi sevmiyor

 

Ben de onu seviyorum

 

Onu ve bizim evi seviyorum

 

Bizim evin her tarafı tahtadandır

 

Ayrıca matmazelin üzerine

 

Bir akrep atabileceğimi de düşünün

 

Tam karnının beyaz yerinden tutarsanız bir şey yapmaz

 

Ama onu Matmazel bilmez ki o tam kuyruğundan tutar

 

Sizin Matmazel bir ölse siz onu bir daha göremezsiniz

 

Halbuki bizim ölülerimizi teyzem görüyor

 

Onlarla konuşuyor onlara ekmek veriyor

 

Onlar ekmek yiyor anladın mı Bay Yabancı

 

Matmazel bir ölse ona kimse ekmek vermez

 

Onun için gidip şapkalarınızı da beraber götürün

 

Melekler bir demir parçasının üzerine oturmuşlar

 

Her biri bir damla atıyor aşağıya

 

İşte yağmur bunun için yağıyor

 

Ben bunun için yağmuru seviyorum

 

Yağmur bizim için yağıyor

 

Çalılar için Süleymanın tabancası için

 

Kalkıp gidin kırmızı kiremitler üzerine

 

Bizim tahta evin üzerine yağmur yağıyor

 

(Sezai Karakoç, Şiirler III körfez/şahdamar/sesler, 6. baskı, İst.1996)

 

Sudan bölündü. Mısır kaosa sürükleniyor. Lübnan'da hükümet çöktü, iç savaş uyarısı yapılıyor. İsrail, "bu yıl İran'la savaşırız" diyor. Akdeniz ve Balkanlar'da Türkiye karşıtı cephe oluşturuluyor. İsrail, Yunanistan, Bulgaristan ortak bakanlar kurulu topluyor. Nil'in suyu ve petrol üzerine yeni ve çok kötü senaryolar yazılıyor. Almanya ve Fransa, Akdeniz'den ve İsrail'den Türkiye'yi vuruyor. Türkiye, bütün bölgeyi derleyip toparlamaya çalışıyor. Tayyip Erdoğan, coğrafyaya çağrı yapıyor; "birbirimize yeteriz, yeni bir dünya kuruluyor, ayağa kalkın" diyor. Tunus'ta gençler, okumuşlar, fakirler ayağa kalkıyor. Ekmek, iş, özgürlük isteğine kurşunla cevap veriliyor, tanklar sokağa iniyor, sokaklar boşaltılıyor.

 

Yüz yıl sonra yeniden dirilişi bütün dünyanın konuştuğu günlerde biz nerede duruyoruz? Sezai Karakoç'un, 1955'te Tunus'un bağımsızlığı için yazdığı bu şiir, aslında durduğumuz, durmamız gereken yeri gösteriyor.

 

14 Ocak 2011 Cuma

Share this post


Link to post
Share on other sites

Saygıdeğer gazateci-yazar tanımına layıkıyla uyan abimiz İbrahim Karagül'ün yazısı ne kadar da muteber. Zaten hergün takip edilmesi gereken yazarların başında geliyor kendisi. Çoğunun Yeni Şafak'ta diye bakmadığı yazar kaç tane gazateciyi cebinden çıkarır haberleri dahi yok. Bugün Ortadoğu'yu en iyi okuyan kim diye sorsalar kuşkusuz İBrahim Karagül'dür. Kimse boşuna uğraşmasın hani. Neyse yazarımızın da yazıları forumda olsa fena mı olur diye düşündüm sadece.

 

Saygılarla...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mübarek gidecek: 20. Yüzyıl'ın rövanşı bu!

 

Artık geri dönüş yok. Hüsnü Mübarek ya büyük bir katliam yapacak ya da çok kısa süre içinde ülkeyi terk etmek zorunda kalacak. Çünkü kaybetti. Daha bu aşamada kaybetmiş durumda. Bundan sonra işleyeceği cürümler, günahlarını artırmaktan başka hiçbir işe yaramayacak. Endişe edileni yaparsa, eski alışkanlıklarına göre davranır kanlı bir senaryo yazarsa, ülkeden kaçma fırsatı bile bulamayabilir.

 

Çünkü; eski yöntemler bu sefer işe yaramayacak. Mısır'ın içinde bulunduğu durum, isyan, öfke, öncekilerden çok farklı. Rejimle bir örgüt orasındaki gerilim-çatışma değil yaşanan. Öyle olsaydı, Mübarek'in yöntemleri sonuç verebilirdi. Kitlesel öfke harekete geçti ve üstelik bu Mısır'a özgü bir durum da değil. Bütün bölgeyi kasıp kavuracak yıkıcı bir çöl rüzgarı...

 

Mübarek, otuz yıldır ilk kez böyle bir isyanla karşılaşıyor. Dolayısıyla, tehdit etmekle, kurşun sıkmakla, oyalama taktiklerine girip muhalefeti parçalamakla, hükümette değişikliklere gidip halkı kandırmaya çalışmakla sonuç alınamayacak.

 

Dolar milyonerleri ülkeden kaçıyor, yabancılar kaçıyor, iktidar elitleri kaçıyor, aile fertleri kaçıyor, büyük hesaplar başka ülkelere transfer ediliyor. Fareler gemiyi terk ediyor. Üç gece önce, kendisi de kaçıyordu. Kahire'den Şarm eş-Şeyh'e kadar gitti ve hâlâ orada. Eski dostları onu terk etti. En azından açıktan desteklemiyor. ABD ve Batı rejime gizli desteğini sürdürüyor, pazarlıklar devam ediyor ama Mübarek gözden çıkarıldı. Tunus'ta olduğu gibi, Mısır'da da orduyla pazarlık yapılıyor şimdi.

 

Bugün bir milyon kişi sokağa çıkacak. Belki bugün Mısır tarihinin en önemli günlerinden biri olacak. Ya kan dökülecek, kıyım yaşanacak ya Mübarek ülkeyi terk edecek. Bir üçüncü ihtimal olur mu? Elbette olabilir. O da, türlü vaatlerle kitleleri ve muhalefeti oyalama, kandırma, zaman kazanma girişimi. Bu yöntem başarılı olsa ne yazar! Sadece sonucu, kaçınılmaz sonucu biraz daha geciktirir ama ortadan kaldıramaz.

 

Artık bugünden itibaren Mısır'da Mübarek iktidarı olmayacak. Sistem üzerinden, rejimin elitleri üzerinden, ülke dışı aktörlerin de dahil olduğu, entrikalar başlayacak. Ordu, istihbarat, polis güçlerine dayanan arayışlar olacak ama bunların başarılı olması, uzun sürmesi mümkün değil. Ancak bir tür geçiş dönemi için işe yarayabilir..

 

Neden bu kadar rahat söylüyoruz? Çünkü Tunus'ta olan, Mısır'da olan, "yakın" gelecekte diğer ülkelerde olacak olan, o ülkelere özel iktidar muhalefet gerilimi değil. Çünkü bir tarihi kırılma yaşanıyor. 20. Yüzyıl'ın rövanşı alınıyor sanki. Birinci Dünya Savaşı sonrası bu bölgede oluşturulan statüko parçalanıyor. 20 yıl önce, Soğuk Savaş'ın bitiminden hemen sonra olması gereken şimdi oluyor. 20 yıldır bütün bölge, biz dahil, bunun zamanını tartışıyordu. Görünen o ki, vakit gecikerek de olsa gelmiş. Bazılarımıza bu hayal gibi gelebilir. Ama olsun, varsın hayal gibi görünsün. Dünyadaki güç kaymalarına, eksen değişimlerine bakanlar, olanların "hayal"in ötesinde olduğunu kavrayacaktır.

 

Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana devam eden, "kaynak verip iktidar satın alma" ticareti artık işlemiyor. Bundan sonra ne olacağı, kimlerin yeni statükoyu nasıl şekillendireceğidir tartışılması gereken. Gidenler gitti, gidecekler sırada bekliyor sonrası nasıl olacak? ABD ve Avrupa mı yeni statükoyu dönüştürüp şekillendirecek yoksa bölgenin dinamikleri yüz yıl sonra kendini mi gösterecek? Demokrasi de, özgürlük de, kaynaklar da bu tartışmanın alt unsurlarıdır.

 

Mübarek sonrası çok daha zor olacak: Batı'nın petrol güzergahı Süveyş'in stratejik pozisyonu, bu ülkelerde İslami kadroların iktidara gelmesi, uzun sürebilecek belirsizlik döneminde İsrail-Mısır geriliminin tırmanması, İsrail'in Sina'ya girip "tampon bölge" oluşturma ihtimali, Mısır'dan sonra ülkelerin ardı ardına aynı akıbete sürüklenmesinin doğuracağı bölgesel güvenlik endişesi hatta çatışmalar ve uzun sürecek iktidar kavgaları...

 

Bugünkü gösterilere Ezher'in ve Kıptilerin de destek vermesi olayın niteliğini değiştirecek. Sudan'dan Suriye'ye kadar bütün bölgedeki tek güçlü muhalefet olan Müslüman Kardeşler teşkilatının çekingen durumu dikkat çekici. Gösterilerin İslami görüntü vermesinin hem Mısır'da hem da Batı kamuoyunda endişeye yol açacağı ve ortak tavır sergileneceği biliniyor. Çekingenlik bu yüzden olabilir. Ayrıca, 2005 yılında ABD Müslüman Kardeşler'i Mısır'da gerçek muhalefet ilan etti ve pazarlıklara başladı. Söz konusu pazarlıkların bu tutumda etkisi var mı, henüz bilmiyoruz. Ama Müslüman Kardeşler ağırlığını kimden yana koyacaksa yeni yönetimi o belirleyecek. Mübarek sonrası yapılacak pazarlıklarda bunu daha açık göreceğiz.

 

Şimdi şu başlıklar öne çıkıyor: Süveyş krizi ve petrol fiyatları. Belirsizlik kaosa dönüşürse yeni bir Süveyş krizi hatta çatışması çıkabilir. Mübarek'in hangi ülkeye gidebileceği. (Batılı ülkeler ve S. Arabistan'ın kabul etmeyeceği, İsrail'in Mübarek için hazırlık yaptığı iddiaları var.) Filistin'de Mahmut Abbas'ın siyasi ömrünün bitmesi. İsrail'in ayaklanmaları bastırması için Mısır'a askeri destek vermesi....

 

Korkumuz; Tunus ve Mısır'dan bütün bölgeye yayılması beklenen yakıcı rüzgarın İsrail'in provokasyonlarıyla, ABD ve Batılı ülkelerin "tehdit algısı" üzerinden askeri müdahaleleriyle karşı karşıya kalması. Ama böyle bir gücü kırma imkanları hiçbir zaman olmayacak. Bundan sonra atılacak bütün güvenlik eksenli adımlar krizi ve öfkeyi daha da büyütecek.

 

Gerçekten de yüz yıl sonra belge kendi direncini keşfetti, kendi kırmızı çizgilerini belirliyor. Bazıları bunu Büyük Ortadoğu Projesi'nin uygulanması olarak görecektir. Ancak bütün ihtimalleri, gerçekleri göz önünde bulundurarak, bölgenin kendi gücüyle, direniş geleneğinden etkilenerek kendi Ortadoğu'sunu şekillendirdiği gerçeği daha çok öne çıkıyor.

 

Mısır'ın dönüşü bütün bölgeyi dönüştürecek. Bölgenin dönüşü dünyanın dengesini değiştirecek. Tarihi değiştirecek bir gelişme bu...

 

01 Şubat 2011 Salı

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bugün Kahire'deyiz: Zafer ya da kurşun!

 

Bugün son gün mü? Mısır'da yüz binleri, milyonları sokağa döken, isyan nasıl bir sonla karşılaşacak? Hüsnü Mübarek mi gidecek onlar mı geri adım atacak? Kahire sokaklarında sadece Mübarek rejimine değil, Ortadoğu'nun yüz yıllık kahredici, utanç verici tarihine meydan okuyanlar, bu cesaretleriyle bütün bölgenin kaderini değiştirip dünyanın dengesini mi bozacaklar yoksa kurşunlara mı hedef olacaklar?

 

Onlar da, Mısır rejimi de, bölgedeki baskıcı yönetimler de, ABD ve Avrupa da şunu biliyor: Mısır düşerse bütün bölge düşer. Bütün bölge değişir ve bu değişim yönetilemezse dünyanın dengesi değişir, yüzyıllık tarih tersine döner, çok büyük bir hesaplaşma başlar.. Herkes bunun nasıl bir hesaplaşma olabileceğini az çok biliyor. Dolayısıyla, sorun Mübarek'in gidip gitmemesiyle sınırlı değil. Öyle olsaydı, bir günde Mübarek'i Kahire sokaklarındaki öfkeli kalabalığın eline teslim ederler ya da bir malikaneye hapsederlerdi.

 

Mübarek'in iktidarı döneminde ABD bu ülkeye tam 60 milyar dolar para verdi. Mübarek onlar için 60 milyar dolarlık bir yatırım! Daha çok kazanacaklarını bilseler, altmış değil, yüz milyar doları çöpe atarlar. Ama neyle karşılaşacaklarını bilmiyorlar. İsyanı ve değişimi yönetip yönetemeyeceklerini kestiremiyorlar. Diktatörlerden sonra halkın iktidara gelmesinin başlarına ne işler açacağını ise çok iyi biliyorlar. ABD'nin ve Avrupa ülkelerinin tereddütlerinin kaynağı bu. Mübarek sonrası İslamcılar iktidara gelse tehlike, İslami bir görüntüsü olmasa bile halkın iradesi gelse yine tehlike. Bu yüzden on yıllardır bölgede demokrasi diye tutturdukları şey hep bir yanılsama oldu.

 

Mübarek de Mısır halkı da umurlarında değil. İsrail'in güvenliği, Süveyş Kanalı'ndan akan petrol ve Arap sokaklarının ülkelerine sahip olması.. Mesele bu.

 

Bugün son gün olur mu? Sokakların diliyle "Yevm-ul Cum'a, Yevm-ul Halas" olur mu? Olabilir. Mübarek gidebilir. Bu, sistemin de değişeceği anlamına gelmiyor. Siyasi ve ekonomik iktidarı ellerinde tutanlar gitmedikçe hiçbir şey çözülmeyecek. Ama yine de çok büyük bir başarı olacaktır. Bir gelenek başlayacak ve bütün bölgeyi sallayacaktır. Bölgedeki rejimler de, Batı da attıkları her adımda bu korkuyu yaşayacaktır. Mübarek'in gitmesi ya da bölgenin en güçlü rejiminin devrilmesinin gürültüsü Washinton'ın ve dünya başkentlerinin kulaklarını sağır edecektir.

 

Bugün tam tersi de olabilir. Ordu yönetime el koyabilir. Daha dünden isyancılara "evinize gidin" demeye başlamışlardı. "Bugün"den korkan ordu, içeride ve dışarıda bir çok merkezle yürüttüğü pazarlık sonucu sokakları kitlelere kapatabilir. Bu bir askeri müdahale de olabilir, Mübarek iktidarını korumak amacıyla yapılan bir müdahale de. Eğer bir askeri yönetim olursa ve bu uzun sürerse, en az Mübarek dönemi kadar kirli bir tarih yazılabilir. İsrail'in güvenliği, Suveyş'in durumu, bölgeye rengini veren ittifak ilişkilerinin geleceği her türlü senaryoyu muhtemel kılıyor.

 

Dileriz bugün Mısır halkının zaferini kutlayalım. Bir tarih, onursuzluklarla dolu karanlık dönem sona ersin. Dileriz Mübarek'in gizli ordusu sokakları kana bulamaz, Mısır ordusu Kahire meydanları kitleler için açık hapishanelere dönüştürmez. Eğer korkulan olursa, geçiş hükümeti döneminde müthiş tasfiyeler, binlere dayanan tutuklamalar yaşanacaktır. Ürkütücü şeyler görebiliriz.

 

Bölgedeki dönüşüm, arayışlar özellikle bir ülkenin uykularını kaçırıyor, İsrail'in. Benjamin Netanyahu'nun gecelere uyuyamadığını tahmin etmek zor değil. Sadece Amerika'nın değil, özellikle de İsrail'in dostları devriliyor. İsrail'i korumak için en az ABD kadar, Almanya-Fransa-İngiltere kadar yardımcı olan "dostlar" gidiyor. İslamcı tehditle savaştaki müttefik Yemen yönetimi zor günler geçiriyor. ABD-İsrail için garnizon devlet Ürdün de aynı durumda. Gazze savaşında İsrail ve Mısır istihbaratıyla ortak hareket eden Mahmud Abbas yönetiminin sonu geldi.

 

Mısır olmazsa İsrail Gazze'ye nasıl ambargo uygulayacak, orayı nasıl denetleyecek? Mısır olmasa, Ürdün olmasa, Yemen olmasa ABD ve İsrail, kendileri için tehdit oluşturan güçlerle nasıl mücadele edecek? Ya İsrail-ABD karşıtı bir kadro iktidara gelirse? İsrail için bundan daha büyük tehdit olabilir mi? Sina'dan algılanan tehdit nasıl önlenecek?

 

Şu an en endişeli ülke İsrail. Türkiye'ye karşı Mısır'la ortaklık kuran, onun desteğini alan Tel Aviv şaşkın. Dalga diğer ortaklarını da ardı ardına vurursa İsrail'in nasıl yalnızlaşacağını siz düşünün. Artık Türkiye ile uğraşacak hali de kalmayacak. Korkuyu paylaşmak, Batı'yı bu korkuya ortak etmek için yeni maceralara girişecek, askeri seçenekleri devreye sokacak belki. Ama daha şimdiden İsrail'in bütün güvenlik stratejileri çökmüş olmuş durumda.

 

1996'da ABD ile yeni strateji planları yaparken, Türkiye'yi de buna ortak ederken hesapladıkları bu değildi. İran, Irak, Suriye tasfiye edilecekti. Mısır, Ürdün ve diğer ABD müttefiklerinin de desteğiyle yeni bir Ortadoğu dizayn edilecekti. Tabii ABD'nin çıkarları, İsrail'in varoluşunu güvenceye almak için. Bu amaç uğruna Türkiye'yi nasıl hoyratça kullandılar, iç politikayı bile buna göre dizayn ettiler? Bölgenin dinamiklerine öyle ağır darbeler vurdular ki, bugün Kahire'de olan ve bölgeyi sarsan dalgayı bu şekilde geciktirdiler. Ne oldu şimdi? Hani nerde o strateji? Bütün hesapları bozuldu, bozulacak da.

 

Bugün Mısır için son gün, zafer günü olabilir. Bugün acı bir gün de olabilir. Ama artık, özgürlük ve onur için sokaklara dökülen kitleleri kandırabilecekleri hiçbir malzemeleri kalmadı.

 

Ellerinde tek şey var, o da kurşun! Eğer bunu kullanırlarsa çok acı bir tarih yazmış olacaklar. Sonrası? Sonrası kitlelerin öfkesinin önünde hiçbir şekilde duramayacaklar, intikam çok acımasız olacak.. Bugünün Mısır için de, yüz yıldır köleliğe, onursuzluğa mahkum edilen kitleler için de zafer olmasını diliyoruz. Unutmayın, bu zaferi geciktirseler de önleyemeyecekler.

 

Çünkü; bütün bu olanlar yirminci yüzyılın rövanşı. Bu tarih tersine dönecek, dönmeli!

 

4 Şubat 2011 Cuma

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hizbullah İsrail'e yürüyor!

 

15 Mayıs'ta, Nakba (Büyük Felaket) günü nedeniyle Lübnan'da bütün bölgeyi harekete geçirecek bir eylem planlanıyor. Hizbullah ve ona yakın kuruluşlar, Filistinlileri yanlarına alarak İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarına yürüyecek. Geri Dönüş Hareketi çatısı altında Filistin topraklarına yönelecek kalabalığa İsrail'in nasıl müdahale edeceği şimdiden belli. Lübnan'dan işgal edilmiş topraklara yürüyüş, bölgede yeni bir savaş anlamına gelebilir.

 

Sabra ve Şatilla kamplarında yokluk ve yoksunluk içinde yaşayan Filistinlilerin harekete geçirilmesi demek. Daha birkaç yıl önce, Lübnan askerleriyle bu kamplardaki Filistinliler arasındaki çatışmaları hatırlıyoruz. Şimdi söz konusu hareket Lübnan iç siyasetini de dalgalandıracak demek.

 

Milyonlarca Filistinli mültecinin evine, topraklarına dönüşü bir tür uluslararası konsensus ile imkansız hale getirildi. Ortadoğu barış görüşmelerinin hiç birinde onlara açık kapı bırakılmadı. Hizbullah, bu gücü şimdi fark etti ve harekete geçiriyor. Neden?

 

Bu ilk notu verelim, nedenine geleceğiz. Devam edelim.

 

Dört buçuk yıl devam eden Filistin iç gerilimi, yer yer iç savaşının ardından Hamas ile El Fetih sessiz sedasız anlaşmaya vardı. Hüsnü Mubarek sonrası İsrail'le arasına mesafe koymaya başlayan yeni Mısır yönetimi Gazze'nin Refah sınır kapısını artık kapatmayacağını açıklamasının ardından bu anlaşmaya öncülük etti. Hamas-El Fetih çatışması, bir ABD-İsrail-Mısır politikasıydı. Hamas'ı tasfiye etmeye dönük ortak girişimdi. Kan aktı. Bu ülkeler açıktan El Fetih'e destek verdi, silah sevkiyatı yaptı. Gazze'de basılan El Fetih karargahında CIA-Mossad'la Mısır istihbaratı arasındaki kirli ilişkiler deşifre oldu. Filistin için, Filistin davasının acısını duyanlar için kötü örneklerdi.

 

Şimdi bir aç gün içinde taraflar uzlaştı, imzalar atıldı. Bugün Kahire'de barış töreni yapılacak, bir çok ülkeden liderler, temsilciler törene katılacak. Anlaşma sonrası Hamas'ın yıllardır Şam'da olan siyasi yönetim merkezinin Katar'a taşınacağı açıklandı.

 

İlginç, çarpıcı gelişmeler oluyor.

 

Bu ikinci not. Devam edelim..

 

Suriye'de, Baas rejiminin baskılarına direnen insanlar giderek güç kazanıyor. Rejim, demokratikleşme, özgürleşme projeleri yerine hak taleplerini kanla bastırma, yok etme tercihine yöneldi. Ürdün-Lübnan sınır bölgelerinden her gün kötü haberler geliyor. Birkaç gündür yüzlerce insanın evlerinin basılarak gözaltına alındığı, bazılarının kayıp olduğu bilgileri geliyor. Şam yönetimi, mesajları doğru okumamaya devam ederse büyük bir tehditle hatta dış müdahaleyle yüzleşecek. Şu an derin pazarlıklar yapılıyor.

 

Bu üçüncü not..

 

Şimdi üç notun bize ne anlattığına bakalım.

 

Suriye'ye şunu söylüyorlar: İran'la ilişkilerini azalt, İran etkisinden çık. Bizimle işbirliği yap. İki seçenek var ortada. Şam ya İran'la arasına mesafe koyacak, İran-Suriye aksı parçalanacak ya da daha büyük isyanlarla hatta dış müdahaleyle yüzleşecek. İkincisi olursa çok kan dökülecek, bu ülke çok acı çekecek. Suriye yönetimi, durumu iyi okursa, işin vahametini kavrarsa, pragmatik davranıp bu tehlikeyi bertaraf edebilir. Bir tercih yapabilir ve İran'la arasına mesafe koyabilir. Bunu yaparsa, isyan dalgalarının hafiflediğini, etkisini kaybettiğini görebiliriz. Yapmazsa, İran-Suriye-Hizbullah çok sert ve tehlikeli denemelere girebilir.

 

Filistinli grupların barıştırılması, merkezin Şam'dan Katar'a taşınması bu pazarlığın aşamalarından biri. Hamas kartı Suriye ve İran'ın elinden alınıyor. Tahran ve Şam için son derece endişe verici bir durum var ortada. İran hemen harekete geçti. Filistin meselesine sahip çıkmak için yepyeni bir yol keşfetti. Hizbullah, etkisi altına alabildiği Filistinlilerle şimdi İsrail'e yürüyecek. Hedef İsrail ama aynı anda Filistin kartının tekrar İran-Suriye'nin elinde kalmasının garantilenmesinden başka bir şey değil.

 

Batı, S. Arabistan-Katar gibi ülkelerle İran-Suriye arasında bir satranç oynanıyor. Türkiye de bu satrancın asli oyuncularından biri. Eğer Suriye-İran aksı kırılırsa Tahran yapayalnız bırakılacak. Daha ileri gidelim; Hizbullah yapayalnız bırakılacak ve bir sonraki aşamada Hizbullah'ın silahsızlandırılması gündeme gelecek.

 

Şimdilik iki taraf da Filistin kartı üzerinden restleşiyor. Bu yüzden, zincirin en zayıf halkası Suriye taraf değiştirmeye zorlanıyor. Şam 'hayır' derse gerçekten kıyamet kopacak. Muhalefet dalgası bütün ülkeyi kaplayacak, rejim silahla ayakta kalmaya çalışacak, çok kan dökülecek ve birkaç hafta sonra Suriye'ye müdahale tartışmalarını konuşuyor olacağız. 'Evet' derse İran ve Hizbullah çok zor durumda kalacak. Bölgesel denklem değişecek. İran köşeye sıkıştırılacak, Hizbullah hedef alınacak.

 

İlk iki not, hassasiyet gösterdiğimiz, son derece olumlu bulduğumuz ve destek verdiğimiz gelişmeleri içeriyor. Ama bu gelişmeler bölgesel güç mücadelesinde başka anlamlar içeriyor. İran'ın Hizbullah kartı, diğerlerinin Filistin kartı. Bu restleşme nasıl bir sonuç doğurur sizce? Her türlü ihtimali, bütün ayrıntılarıyla tartışmakta yarar var...

 

Önümüzdeki günlerde gerçekten çok sıcak, çok önemli gelişmeler olacak gibi...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...