Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
The Spirit of Islam

Seyyid Abdulhakim Arvasi Ve Onun Soyu

Recommended Posts

Selamün Aleyküm Arkadaşlar

 

Allah'ın Rahmet ve Bereketi Üzerinize Olsun

 

Üstad'ımız Seyyid Abdulhakim Arvasi(k.s)'nin müridi olmakla birlikte dolayısıyla da sufi olmuştur.Siz de sufi olmak istermisiniz?

 

Sufi olmak nedir ?

 

Tamamen Hakk yoluna girmek.Onun yolunda ilerlemek.Hz.Muhammed(S.A.V)'in soyunu(Ehl-i Beyt'ini) takip etmek.Onlara uymak.İslamı tam anlamıyla yaşamak.Allah aşığı olmak...

 

Nasıl sufi olacağım ?

 

Üstad bir sofiydi.Seyyid Abdulhakim Arvasi(k.s) bir mürşid-i kamildi.Bir mürşid-i kamil'in dergahına gider ve onun müridi olursanız ve ona uyarsanız Allah yolunda ilerlerseniz.Neden mi? Çünkü adını verecek olduğum mürşid-i kamil Seyyid Abdulhakim Arvasi(k.s) soyundandır.Kısacası Hz.Muhammed(S.A.V) soyundandır.Ve bu asla kula kulluk etmek değildir.Tapmak olayı yoktur.Biz ancak Allah'a kulluk ederiz.Mürşidimizi takip ederiz sadece.Yanlış anlamayınız lütfen.Zaten üstad da sufiydi.Eğer yanlış bir şey olsa Üstad niye olsun ?

 

 

Mürşid-i Kamil ne demektir açıklama:

 

Mürşid-i kamil, Sırat-ı Müstakimi (dosdoğru yol, yani İslam’ı) gösteren, dalaletten hidayete sevkeden kişidir. Mürşid-i kamil, tasavvufta seyr-i sülûkunu tamamlayıp, irşada ehliyetli ya da icazetli olan kişiler için kullanılan bir tabirdir. Şeyh ile aynı manaya gelir.

 

Mutasavvıflara göre üç türlü şeyh vardır: Bunlara şeyh-i ta'lim, şeyh-i sohbet ve şeyh-i tarikat denir. Şeyh-i ta'lim, ilim sahibi bir öğretici, tasavvufi konularda bilgi verip, insanları aydınlatmakla yetinen mutasavvıftır. Şeyh-i sohbet, her isteyenin sohbetine katıldığı, sözlerini dinlediği, hâl ve hareketlerini örnek aldığı mutasavvıfa denir. Şeyh-i terbiye, şeyh-i irşad, şeyh-i taslik de denilen şeyh-i tarikat ise mürid ve müntesiblerini tasavvuf yolunda eğitip yetiştirerek Allah'a ulaştıran önderdir.

 

Şeyhin uyması gereken kimi kurallar da vardır. Her şeyden önce diğer şeyhler arasında sivrilmek, öne çıkmak için çalışmamalı, müridlerinin çoğalması için gösteriş yapmamalıdır. Nefsini bütünüyle altettiği, nefsinin tehlikelerini tamamen yok ettiği düşüncesine kapılmamalı; halkın arasına karıştığında tüm varlıklarla ilişkisini kesebileceği özel bir halvet yeri ve zamanı olmalıdır. Kendisine bağlanan müridlere iyi davranmalı, diğer şeyhlere saygı göstermelidir. Müridlerini sevmeli, onları sağlık ve hastalıklarında yalnız bırakmamalı, haklarını yerine getirmelidir. Nefislerine karşı verdikleri savaşta zaaf gösteren müridlere hoşgörülü davranmalı; müridlerinden gelecek herhangi bir fayda ve hizmete tenezzül etmemelidir. Müridlerin kusurlarını yüzlerine vurmamalı, onları dolaylı biçimde uyarmalıdır. Müridlerinde gördüğü değişiklikleri başkalarına açıklamamalıdır.

 

Tasavvuf kaynaklarında, tasavvufî hayata girmek, bir mürşide bağlanmak isteyenler için gerçek bir şeyhte aranması gereken niteliklerin dökümü yapılır. Bunların başlıcaları şöyle özetlenebilir: Şeyh ilim, irfan ve eserleriyle temayüz etmiş olmalıdır. Veli olması yeterli değildir, aynı zamanda mürşid olmalıdır. Günlük hayatı müstakim olmalıdır. Belli bir tarikatın kuralları doğrultusunda tasavvufi eğitimini (seyr ü süluk) tamamlamış olmalıdır. Müridlerini yetiştirmekteki yeteneği kabul edilmiş olmalıdır. Dini görevleri yerine getirmede ciddiyet sahibi olmalıdır. Tekelci olmamalı; kendi dışındaki şeyhleri kötülememeli, küçük görmemelidir. İnsanları eğitmek bir yetenek işidir. Öğretmek ve eğitmek herkesin yapabileceği bir iş değildir. Bu nedenle şeyh, Allah vergisi bir kabiliyete sahip olmalıdır.

 

Tavsiye ettiğimiz Mürşid-i Kamil:

 

Adıyaman/ Menzil Köyü / Şeyh Seyyid Abdulbaki el Hüseyni( Abdulbaki Erol)

 

 

Bu zat çok kıymetli ve değerli bir zattır.Bir çok mucizesine şahidimdir.Kesinlikle dosdoğru Allah'ın yolundandır.Allah'ı canından çok sevmektedir.Peygamber Efendimizin izinden ilerlemektedir.Bu zata hacı-hoca deyip geçmeyiniz.Bildiğiniz üzere televizyona çıkıp da konuşan ve sizin beğenmediğiniz kişiler gibi yorumlar yapmayın.Ben diğerlerine kötü demiyorum.Tek söylediğim şey gidin görün.Hiç siyasete karıştığını ve televizyona çıktığını görmedim.Amacı şan,şöhret değildir.Tek gayesi vardır: Allah rızası.

 

 

Gidiniz ve öğreniniz.Eğer birçok gittiğiniz halde faydalanamazsanız ama bu çok düşük bir ihtimaldir.Ama doğrusunu Allah bilir belkide sizin mürşidiniz başkadır.Ama garanti vereceğim şey Mutlu olacaksanız.Mutluluk Allah yolundadır.

 

Dediğim yere lütfen gidiniz.Israrla tavsiye ediyorum.

 

Hacet Namazı(Mürşid-i Kamil'i rüyada görmek)

Hacet Namazı istek namazıdır.Allah'tan istediğiniz bir şey için kılarsınız.Siz Mürşid-i Kamil isteyiniz.İsterseniz başka şeyler de isteyebilirsiniz.Ama ilk önce dediğim yere lütfen gidiniz.

Hacet namazının en doğru kılınış şekli şudur...

 

Hacetinizi içinizden geçirerek dileğimin kabulu için niyet ettim hacet namazı kılmaya diyerek başlarız ve birinci rekatta fatihadan sonra 3 Ayet-el Kürsi,

ikinci rekatta ise fatihadan sonra sırasıyla birer adet ihlas,felak ve nas okuruz...

bu sureleri bilmiyorsak her kısa sure ile kılınabilir ama biliniyorsa da en çok tavsiye edilen şekli budur...

Allah kabul etsin...

Veee;

Hacet namazının bitiminde,Allah'a hamd(elhamdülillah) ve peygamber efendimize salavat getirdikten sonra, 3 kez şu dua okunur...

La ilahe illallah-ül-halim-ül-kerim. Sübhanallahi Rabb-il-arş-il-azim. Elhamdü lillahi Rabbil âlemin. Es’elüke mucibati rahmetike ve azaimi mağfiretike vel ganimete min külli birrin vesselamete min külli ismin la teda li zenben illa gafertehü vela hemmen illa ferrectehü vela haceten hiye leke rıdan illa kadayteha ya erhamerrahimin..)

(Hakim ve kerim olan Allah’dan başka ilah yoktur. Yüce arşın Rabbini tespih ederim. Hamd, alemlerin rabbi Allah'a hastır. Rabbim! Senden, rahmetini ve mağfiretini gerektiren değerli şeyleri ve her günahtan uzak olmayı istiyorum. Allah’ım! Bizde bağışlanmadık günah, atılmadık üzüntü, senin rızana uygun- giderilmedik ihtiyaç bırakma, ey merhametlilerin merhametlisi." ).

 

Eğer yanlış bir şey yazdıysam affola.Bazı yazılar alıntıdır bazıları da kendimce yazılmıştır.Tekrar söylüyorum hatam varsa affola.''Beşer şaşar''

 

Hakkınızı helal ediniz.

 

Hayırlı günler.

 

Eğer yardımcı olduysam ne mutlu bana.Teşekkür olarak yorum yazıp bana hayır duası ederseniz sevinirim.Etmezseniz de canınız sağolsun.

 

Saygılarımla...

 

Hayırlı günler

 

The Spirit of ISLAM

Share this post


Link to post
Share on other sites

İmam-ı Rabbani Hazretleri buyuruyorlar ki; "İ'tikadı düzeltmeden önce ahkam-ı islamiyyeyi öğrenmenin hiç faidesi olmaz. Bu ikisi birlikde düzelmedikce de, ibadetlerin faidesi olmaz. Bu üçü birlikde yapılmadıkca, tezkiye ve tasfiye hiç yapılamaz." [Mektubat - 1. cild 157. Mektub]

 

Demek ki herşeyin bir sırası var. Bunu neden yazdım? Şundan dolayı; Bu konu başlığını açan kişi insaları tarikate davet ediyor, fakat önce kendisinin Ehli Sünnet alimlerinin kitaplarını okuyup anlaması gerekiyor. Aşağıda kendisinden yaptığım bir alıntı var ve bu alıntıda mucize kelimesini yanlış olarak kullanıyor. Evliya da olsa, peygamber olmayan biri için mucize kelimesi kullanılmaz. Kısa bir açıklamayı ilave ediyorum;

 

[Evliya harika bir şey gösterse, mesela su üstünde yürüse, buna keramet denir. Peygamber su üstünde yürüse buna mucize denir. Salih bir müslüman yürüse buna firaset denir. Bu kimse, fasık ise istidrac, kâfir ise, sihir denir. Kâfir olan Deccalın da insanları öldürüp diriltmesi bir sihirdir. Sihir, cisimlerin fizik özelliklerini, şekillerini değiştirir. Maddenin yapısını değiştiremez. Mucize ve keramet, ikisini de değiştirebilir.

 

Demek ki Mucize sadece Peygamberlerde görülür. Bunun için (mucize indirim) demek, birisini övmek için (Mucize yarattı) demek, (Yedinci kattan düştü, mucize olarak kurtuldu) demek, Onun Peygamber olduğunu söylemek olur. Bunda niyete bakılmaz, söze bakılır. Herhangi bir kimseye peygamber demek küfür olur. Allahü teâlâdan başkasına yaratıcı demek mesela, eser yarattım, panik yarattı, yaratıcı bir insan demek müslüman için çok tehlikelidir. Yaratıcı yalnız Allahü teâlâdır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Yaratmak Allah’a mahsustur.) [Araf 54]

 

Bazı kimseler, Allahü teâlânın yarattığı işlere, mesela gözün, kulağın yapısına mucize diyorlar. Bal peteğinin üstünde Allah yazılı olsa, buna da mucize diyorlar. Böyle söylemek yanlıştır. Allah’ın kudreti, Allah’ın hikmeti gibi bir şey demek gerekir.]

 

 

 

Bir çok mucizesine şahidimdir.

The Spirit of ISLAM

Share this post


Link to post
Share on other sites

arkadaşımızın mucize derken yanlışlıkla mucize dediğini ve maksadının keramet demek olduğunu düşünüyorum

 

peki siz kardeş, herşeyin bir sırası var derken peki o sırayı takip ederken tamam olduğunu ve artık bir mürşide bağlanmak gerektiği kısmına nasıl karar vereceksiniz?

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki etrafımda tasavvuf yoluna girmeden önce çoğu insanda şahit olduğum kafalarına takılan soruların çoğu da bu eksende birleşmektedir. Yani ben günahkarım ilmim azdır nasıl giderim o güzel insanların yanına, karşılarına nasıl çıkarım vs..Bunların birer vesveseden ibaret olduğunu düşünüyorum ben. Birincisi O insanlara muhtaç olmasak eksik olmasak zaten ne işimiz var orada. İkincisi ben bu gönül sultanlarının kapılarına gelenleri geri çevirmediklerini ve ilim öğrenmeyi, ilmihali bilgilerini öğrenmeyi sıkı sıkıya tembihlediklerini biliyorum. Gönül sultanları geri çevirmiyorsa demekki bunda bir hikmet vardır.Onlar hepimizde daha fazla imamı rabbaniyi biliyorlar buna emin olabilirsiniz. Yoksa ümmeti tedaviye girişemezler ve kimsede onların etrafında pervane olmazdı...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

İLİM

İlimsiz bir tarikata girse kul,

Şeytan onun imanını çalarmış.

Mürşidi kâmilsiz yola çıksa kul,

Şaşkın halde ara yolda kalırmış

 

Bu yolda mahir bir mürşid gerektir,

Mürşide ihlâslı mürid gerektir,

Pirin rızasını almak gerektir,

Böyle âşık haktan nasip alırmış.

 

Pir rızası Allah rızası olur,

Arayan Mevla’yı elbette bulur,

Riyazet sırrının hikmetin bilir,

Ancak bu kul hakka yakın olurmuş.

 

İş bu yola sakın rehbersiz girme!

Gözünü yum pirden gayriyi görme!

Şu fani dünyaya hiç gönül verme!

Melun şeytan bâtıl yola salarmış.

 

Yol yordam öğrenip gözet dilini!

Mürşidine sıkı bağla belini!

Masivadan çekmez isen elini,

Cahilliğin seni rezil edermiş.

 

Zamane şeyhine gönül kaptırma!

Nefsini tağuta sakın taptırma!

Kendin sapma, başkasını saptırma!

Şeytan bu yol ile iğfal edermiş.

 

Zaman gelir gerçek mürşid bulunmaz,

Zamane şeyhinden feyiz alınmaz,

Dalgıç yoksa deryalara dalınmaz,

Denizlerde boğularak gidermiş.

 

Mürşid-i kâmiller yok ise eğer,

Eski âlimlere ehemmiyet ver!

Onların ilmine vermeyen değer,

Cehlin cezasını ağır ödermiş.

 

Ahmed Yesevi

(Rahmetullahi aleyh)

 

 

Kelimeler:

 

Cehl: İlimsizlik, cahillik

Masiva: Allahü teâlâdan başka her şey

Tağut: Şeytan

Share this post


Link to post
Share on other sites

Öncelikle gönüldaşımızdan Allah razı olsun diyerek başlayalım. Ciddi bir samimiyet taşıyor, safiyâne bir muradı olduğunu sanıyorum yani maksad mürşid yarıştırmak değil. Allah muvaffak eylesin.

 

Ben de mucize kelimesinden keramet kastettiği kanısındayım, sanırım ufak bir sürçme yaşanmış. Yoksa kardeşimiz bu hususlara vakıf biri görünüyor. Zannetmiyorum ki kelâmı hududu kasti olarak aşmış olsun.

 

Diğer meseleye gelince, zamanın tamam olduğunu, sırası geldiğini nasıl anlayacağız?

 

Ben şöyle bir görüş taşıyorum;

 

Yazgı; bilirsiniz, o mürekkep ne yazdıysa odur kişinin başına gelen. Herşey nasip meselesi. Kimi mizaçlar farklıdır. Allah'u Teala her beşere muhtelif yaratılışlar kesbetmiştir. Her insanoğlu bence tarikat, tasavvuf ya da manevi yol işçisi olamaz. Bu irade dahilinde olduğu kadar, Allah-u Teala'nın mürekkebinden damlamayı da beraberinde getirmiş olmalıdır. Nitekim bildiğimiz üzre, tarikatta "murad kul" tabiri vardır. Cenab-ı Hak o kişiyi tarikat ehli kılmıştır elest bezminde. O ne kadar keçilik edip kaçsa ya da kendi nefsinde kusur bulup, "kamil bir mürşide layık değilim ben" gibi nefsten gelen vesveselere kulak assa da, Allah-u Teala onun boynuna kemendini sardıysa nereye gitse, yine o ilahi kapıya döndürülür. Bu mezkezkaç kuvveti gibi insanı kendine çeker. Ondan müstağni kalınamaz. Ve Cenab-ı Hak öyle vakıalar döndürür ki nasıl, nerede, ne zaman olduğu anlaşılmadan o pirin etekleri altında bulur kişi kendini. Bu kadercilik gibi görünebilir. Fakat yalnız buna istinad edip kişinin yan gelip yatması ve de "Ben Allah'tan işaret bekliyorum, dokunman bana" gibi bir cümle bir o kadar da abesle iştigaldir. Kişi bu tarikat bahsinde içinde bir aşk taşımalıdır. Mevcut sistemde onu hepbir şeyler rahatsız edecek, ruhu doymayacak, ne etse ne elde etse hep bir şeyler eksik kalacak ve de dervişlerin dediği gibi "hel min mezîd?" "Yok mu daha?!" diyecek. Bu noktada kulu hiçbir gıda yahut besini bırakın ibadet dahi doyurmaz, doyuramaz. Onun içindeki buhranı, manevi karıncalanmayı giderecek olan bir hakiki mürşid nazarıdır. O mürşid ki, baş parmağı tepesinde tüm müridleri temaşa eder ve de her halinden haberdar olup, tüm can sıkıntısını gidermeye evelAllah kâdirdir. Burada rabıta-ı şerife mihenk yol tabii ki. Elhamdülillah buradaki her gönüldaşım bu bahislere vakıftır, şüphesi olmaz ve de inkarcı yaklaşmaz.

 

Ben şuna şaşar idim vakti zamanında. Diyorlar ki; "Bir tesbihat, yahut okuduğumuz kitap, dinlediğimiz ses bize yetiyor, ben bunlarla tatmin oluyorum." Şaşkınlık içinde karşılıyordum bunu. Yahu derdim nasıl olur, denize akacak olan nehirden bir damla almak ile denize dalmak hiç aynı mesabede olur mu? O denize koşsana!" Ve celalli bir şekilde bunun münadiliğini yapar idim. Fakat zamanla büyüdü fikirlerim ve herkesin bu yükü kaldıramaz olduğunu anladım. Adam girse belki devam ettiremeyecek. Başlayıp da bırakmak daha kötü. Zita tarikata girildi mi vacip olunur ve de bırakılması halinde mürid bir güne karşılık 40 gün aşağı indirilir. Çünkü orada Allah indinde bir ahid verilir. Sen kimi oyuna getiriyorsun diye sormazlar mı adama? Yani dedim ki, kimsenin vebaline girmeyeyim. Ama elbet güzellikleri, gerekliliği anlatılır ama cebri bir durum olmamalı.

 

Hulasa; Rabbim her samimi ve de mümin müslümana inşallah hakiki bir mürşidin peteğinden tadmayı nasip eder. Ne varsa onların himmetlerinde ve de şefaatlerinde vardır, zira bize kalsa halimiz pek yaman.

 

Allah'ın selamı ve de rızası üzerinize olsun gönüldaşlarım

 

saygılarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bilgileriniz için teşekkürler.

 

Çok özür dilerim arkadaşlar yanlış kelime kullanmışım fakat mesajı düzenle butonu aktif değil nasıl düzelteceğim ?

Haşa elbette peygamberler daha üst takvadadır ve amacım Mürşid yarıştırmak değil elbette.Amacım şuydu ki Mürşid tanımayanlar Mürşid tanısınlar.Zaman zor.Ahir zamandayız.Kötü amacım yoktu sizin de öyle düşündüğünüzü sanmıyorum samimi olduğuma hepiniz inanmışsınızdır İnşallah.Ve son bir şey demek istiyorum benim de düşüncem şudur ki Zaten Allah ve Resulu hepimiz için her zaman ilk baştadır.Sonra Ehl-i Beyt ve Ashab-Sadatlar gelir.Bu mürşid de Peygamber Efendimizin soyundandır.Ben onu yüceltmiyorum.Hepimiz de Allah'ın kuluyuz Resulullah'ın ümmetindeniz.Mürşid sevgisi asla Allah'a ve Resulune duyulan sevgiyi geçemez,geçmemelidir zaten.Ve de arkadaşlar siz bu Mürşide samimi değil diye düşünüyorsanız ama dediğim gibi Abdulhakim Arvasi(k.s) soyundan Nakşibendi tarikatından.Yani Üstad'ın dahil olduğu tarikat ile aynıdır.Ve(mucize demiyorum)kerametine şahidim.Yani emin ve güvenilir bir Mürşid olduğuna emin olabilirsiniz.İnanmayan gider,görür.Denemekten zarar çıkmaz.Teklif var,ısrar yok :)

 

Hayırlı günler

 

Allah'ın Rahmet ve Bereketi üzerinize olsun.

 

Saygılarımla...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ve size Nakşibendi Tarikatı Menzil Kolunun Silsilesini de Vereyim:

 

HZ.MUHAMMED(S.A.V),Hz.Ebubekir-ı Sıddık(R.a) ve İmam-ı Rabbani(k.s) gibi bir çok değerli zat da burada;

 

HZ.MUHAMMED(S.A.S)

 

Hz. Ebubekir Sıddık (ra)

 

Selman-ı Farisi*Hz. (ra)

 

Ebu Muhammed Kasım*Hz. (ra)

 

İmam Cafer-i Sadık*Hz. (ra)

 

Bayezid-i Bistami*Hz. (ks)

 

Ebu Hasen Harakani Hz.*(ks)

 

Ebu Ali Farmedi*Hz. (ks)

 

Hace Yusuf Hemedani Hz.*(ks)i

 

Abdülhalık Gücdevani Hz.*(ks)

 

Hace Arif-i Rivegeri*Hz. (ks)

 

Hace Mahmud İnciri Fağnevi*Hz. (ks)

 

Hace Ali Ramiteni Hz.*(ks)

 

Muhammed Baba Semmasi*Hz. (ks)

 

Seyyid Emir Külal*Hz. (ks)

 

Şah-ı Nakşibend*Hz. (ks)

 

Alaeddin Attar*Hz. (ks)

 

Yakub-i Çerhi Hz.*(ks)

 

Ubeydullah Ahrar*Hz. (ks)

 

Mevlana Muhammed Zahid*Hz. (ks)

 

Mevlana Derviş Muhammed*Hz. (ks)

 

Hace Muhammed Emkeneki*Hz. (ks)

 

Muhammed Baki Billah*Hz. (ks)

 

İmam-ı Rabbani*Hz. (ks)

 

Muhammed Ma?sum Hz.*(ks)

 

Mevlana Muhammed Seyfeddin Faruki*Hz. (ks)

 

Seyyid Nur Muhammed Bedauni*Hz. (ks)

 

Mirza Mazhar Can-ı Canan*Hz. (ks)

 

Abdullah-ı Dıhlevi*Hz. (ks)

 

Mevlana Halid-i Bağdadi Hz.*(ks)

 

Mevlana Seyyid Abdullah Hakkari*Hz. (ks)

 

Seyyid Taha Hakkari*Hz. (ks)

 

Seyyid Sıbgatullah Arvasi Hz.*(ks)

 

Abdurrahman Tahi*Hz. (ks)

 

Fethullah Verkanisi*Hz. (ks)

 

Muhammed Diyaeddin Nurşini*Hz. (ks)

 

Ahmed Haznevi Hz.*(ks)

 

Gavs Seyyid Abdulhakim Bilvanisi Hz.*(ks)

 

Seyyid Muhammed Raşid*Hz. (ks)

 

Gavs-ı Sani Seyyid*Abdulbaki Hz. (ks) ŞU ANKİ ŞEYH DE BU.

Share this post


Link to post
Share on other sites

İLİM

İlimsiz bir tarikata girse kul,

Şeytan onun imanını çalarmış.

Mürşidi kâmilsiz yola çıksa kul,

Şaşkın halde ara yolda kalırmış

 

Bu yolda mahir bir mürşid gerektir,

Mürşide ihlâslı mürid gerektir,

Pirin rızasını almak gerektir,

Böyle âşık haktan nasip alırmış.

 

Pir rızası Allah rızası olur,

Arayan Mevla’yı elbette bulur,

Riyazet sırrının hikmetin bilir,

Ancak bu kul hakka yakın olurmuş.

 

İş bu yola sakın rehbersiz girme!

Gözünü yum pirden gayriyi görme!

Şu fani dünyaya hiç gönül verme!

Melun şeytan bâtıl yola salarmış.

 

Yol yordam öğrenip gözet dilini!

Mürşidine sıkı bağla belini!

Masivadan çekmez isen elini,

Cahilliğin seni rezil edermiş.

 

Zamane şeyhine gönül kaptırma!

Nefsini tağuta sakın taptırma!

Kendin sapma, başkasını saptırma!

Şeytan bu yol ile iğfal edermiş.

 

Zaman gelir gerçek mürşid bulunmaz,

Zamane şeyhinden feyiz alınmaz,

Dalgıç yoksa deryalara dalınmaz,

Denizlerde boğularak gidermiş.

 

Mürşid-i kâmiller yok ise eğer,

Eski âlimlere ehemmiyet ver!

Onların ilmine vermeyen değer,

Cehlin cezasını ağır ödermiş.

 

Ahmed Yesevi

(Rahmetullahi aleyh)

 

 

Kelimeler:

 

Cehl: İlimsizlik, cahillik

Masiva: Allahü teâlâdan başka her şey

Tağut: Şeytan

 

Çok güzel söylemiş Ahmet Yesevi(R.A).

 

Ve şüphesiz ki de haklıdır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

imam rabbani hazretler bütün tarikatların silsilesinde geçer.

 

bütün tarikatlardan icazeti vardır.ve hepsinin mensuplarına kendi tarikatı usulunce terbiye verebilmiştir.

kendisinin tercihinin nakşibendilik olması ise ayrı bir mevzudur.

Share this post


Link to post
Share on other sites

imam rabbani hazretler bütün tarikatların silsilesinde geçer.

 

bütün tarikatlardan icazeti vardır.ve hepsinin mensuplarına kendi tarikatı usulunce terbiye verebilmiştir.

kendisinin tercihinin nakşibendilik olması ise ayrı bir mevzudur.

 

 

Aynen arkadaşım sana bildiğim birşeyi söylemek isterim zaten bir gün tek tarikat Nakşibendi kalacak.Diğerleri kaybolacak.

 

İmam Rabbani Hazretleri Nakşibendi tarikatının Hz. Mehdi (a.s.)’a kadar devam edeceğini şöyle ifade etmektedir Mürşidi kâmil şeyh Seyyid Muhammed Raşid hazretleri dedi ki; Bugün için Nakşibendî tarikatından başka tarikatlar hep kayıp olmuş, bir tek Nakşibendî kalmış ve devam edecektir. İmam Rabbani buyurdu ki; NAKŞİBENDÎ TARİKATI TA HZ. MEHDİYE KADAR DEVAM EDECEK, ONA ULAŞACAK, GERİ KALAN TARİKATLAR KAYIP OLUP GİDECEKTİR. YALNIZ NAKŞİBENDÎ KALACAK, HZ. MEHDİNİN ELİNE GEÇECEK VE DEVAM EDECEKTİR.” NAKŞİ OLACAK VE BU SİLSİLENİN SONUNDA GELECEK,

 

 

 

MEHDİ AS.I BU SİLSİLEDEN YETİŞMİŞ KAMİL MÜKEMMİL BİR GAVSI AZAM YETİŞTİRECEKTİR,,,

 

(İNŞALLAH BU KAPIDAN ÇIKACAKTIR)

 

 

 

(Şeyh Seyyid Muhammed Raşid, Sohbetler, s. 52, İkinci Baskı, Mesut Matbaası, Afyon; Seyyid Abdülhakim El-Hüseyni, Sohbetler, s. 54, Menzil Yayınları, 2000-İstanbul)

 

 

Saygılarımla...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

madem şeyh neden sakalları sünnete uygun değil?

ve merak ettim siz hiç hacet namazı kıldınız mı?

Share this post


Link to post
Share on other sites

madem şeyh neden sakalları sünnete uygun değil?

ve merak ettim siz hiç hacet namazı kıldınız mı?

 

 

Nasıl değil.Elbette şeyh.Ve nereden sakalının sünnete uygun olmadığını söyleyebiliyorsunuz ? Siz mi buna karar veriyorsunuz(sünnete uygun olup olmadığını) ? Siz ondan daha mı iyi biliyorsunuz ?Yalan mı söyleyeceğiz ?

 

Ben hacet namazını bir kere kıldığımı hatırlıyorum ama doğru mu kıldım onu bilmiyorum.İnşallah doğrudur.

 

Selametle kalın;

 

Saygılarımla...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Can, kurban, Sadat'ın resmini şu an için oradan kaldırmak edebe daha uygundur... Zira bak bir edepsizlik oluvermiş... Hiç bir anları Kuran ve Sünnet'e aykırı olmayan Bu Adamlar için üstelik sakal bahsinde sünnete aykırılığa dair bir sual gelmiş... Görmek isteyen kalkar gider köyüne, bu adamlar kimlerdir, ne yapar ne ederler?...

 

Üstâd ve Menzil için de belirtelim ki; Üstâd Necip Fazıl'ın efendisi, mürşidi, canı, ciğeri velhasıl herşeyi olan Seyyid Abdulhakim Arvasi ile şu an Adıyaman Menzil'de irşad vazifesi ile iştigal olan Allah Rasulü'nün manevi varisi ve vekili olan Zat-ı Muhterem'in silsilesi; Allah Rasulü aleyhisselam'dan Mevlana Halid Bağdadi Hazretleri'ne kadar birdir (Ve elbet "Seyyid" oluşları itibari ile maddi akrabalıkları da vardır...) Daha sonra ilâhi cilveler ve rahmani muradlar ve daha bilmem neler neler sebebi ile kol ayrılmıştır...

 

Nihayet şunu kaydederek noktayı koyalım... Zannımız odur ki: Üstâd Necip Fazıl'ı seven ve onu doğru anlayan bir insanın tavrı daha fazla geç kalmadan bir Gönül Ehli'nin eteğine sımsıkı yapışmak ve O'na büsbütün teslim olmaktır... Bu Gönül Ehli bir Nakşi büyüğü olur ise Üstâd ile manevi akrabalık da zuhur etmiş olur... Zira bir insan için onun mürşidi, manevi baba hükmündedir... Nasıl ki asıl anne ve baba, onun dünyaya gelişi için maddi sebeplerdir... İşte öylece Allah Dostu da bir insanın manevi doğumuna, hakîki dirilişine vesiledir... Bu Allah Dostu az evvelde dediğimiz gibi bir Nakşibendi Büyüğü olur ise Üstâd da Tarikat-ı Nakşibendi Ailesi mensubu olduğu için manevi bir hısımlık oluşur... Son günlerde Üstâd'ı daha çok anar ve dua eder olduk... Zira bu güzel adam her şeyin şifresi vermiş anlayan için... Bütün ruhumla belirtiyorum ki her şeyin manası işte şu iki mısrada:

 

"Geçitlerin, kilitlerin yalnız O'nda şifresi;

İşte, işte o eteğe sarılmadan geçilmez!..."

 

Evet bütün sır bir Allah Adamı bulmak ve O'nun sırları örten eteğine sımsıkı yapışmak...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

öncelikle Spirit kardeşim kızmayın lütfen kesinlikle ben şeyh değil demedim ama bu kadar yüksek derecelere varmış birinin sakalı neden sünnete uygun değil , ehl-i sünnet alimleri sünnete uygun sakalın bir tutam olduğunu bildiriyolar bunu bilmeyen yok artık ,burayı anlayamadım!

Share this post


Link to post
Share on other sites

'''Can, kurban, Sadat'ın resmini şu an için oradan kaldırmak edebe daha uygundur... Zira bak bir edepsizlik oluvermiş... Hiç bir anları Kuran ve Sünnet'e aykırı olmayan Bu Adamlar için üstelik sakal bahsinde sünnete aykırılığa dair bir sual gelmiş... Görmek isteyen kalkar gider köyüne, bu adamlar kimlerdir, ne yapar ne ederler?... '''

 

murai-muhip bey ,bende bi eksiklik, anlayışsızlık, veya kötü niyet görmüş olabilirsiniz kulsunuz olabilir. niyetimi yalnız ALLAHÜ teâla biliyor,kim edepli kim edepsiz onuda ALLAHÜ teâlâ biliyor , ama hiç tanımadığınız bi insana edepsiz demenize çok şaşırdım bu sitenin bi mensubuna gerçekten ama gerçekten hiç yakıştıramadım.. o ''edepsiz '' kelimesini aldım öte dünyaya kadar saklıcam..

 

ama dediğiniz bişey doğru böyle zatların resimleri herkesin gözü önünde dolaşmamalı bencede..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Tartışmak fıtratıma ters o yüzden sevgili "TEYHAN" ötelere dek saklıyacağın şey ile beraber asıl muhafaza edilmesi gereken ve tarafınızca da doğru olarak kabul edilen işin ruhuna varmanızı tavsiye ederek nokta koyayım...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

ne güzell! birine edepsiz diyorsunuz, sonrada tartışmak fıtratıma ters!!! tartışma niyetim asla yok zaten ,özrü kabahatinden büyük olan küstah biriyle tartışmam!!

 

bu işlerin ruhuna varmış hatta ermiş,aşmış zatıalinizden ben özür diliyorum o zaman..

 

kendinizi DOLU,kimseyide BOŞ zannetmeyin murai bey!

Share this post


Link to post
Share on other sites

-Ah TEYHAN ah!... Neyse ki bu çatının altındasın...

-Ne olmuş bu çatının altıdaysam... Olmasaydım ne yapacaktın... Korkma korkma söyle!...

-Yok, yok!... Kimseden korktuğumuz yok!... Ama bu çatının altında olmasa idin sana cevap verme nezaketinde bile bulunmazdım, diyecektim!...

-Ben biliyordum zaten ve demiştim: Küstah, küstah, küstaaah!...

-Tamam sevgili "TEYHAN..." Ben katılıyorum sana... Ben küstahın biriyim ama dinle!...

-Ne dinleyeceğim ya hu... (Ama, ama okuyabilirim...)

-Peki madem dinlemeyeceksin, ben yine de yazayım... Belki dinlemesen de okursun...

 

Küstah derken ağzınızdan çıkan ifadenin ağababalığını ben yapıyorum tarzında bir cevap ile karşılık vermişsiniz ki bu yanlış... Ben küstahlık yapmış olsam bile size yakışan tavır bu değil...

 

Sonra birisine "edepsiz" dediğimizi iddia ediyorsunuz ki; yaptığı işe edepsizlik demekle o işi yapanı edepsiz ilan etmiş sayılmayız... Sen illa ben sayarım diyorsan pek ala... Sen say!...

 

Daha sonra ermişlikten, dermişlikten bahsederek bir şekilde sözüm ona özür beyan ediyorsun ki bu ister inan ister inanma ama bu şekil çocuklara mahsus bir tavır ve ifade şekli...

 

Ve nihayet: Biz kendimizi en boş insandan dahi boşluk noktası itibari dolu dopdolu görmekteyiz... Bizdeki iman bu ama kimi insanları da gördükçe imanımız sarsılır gibi olsa da bu dolu-boş meselesinde yine de inandığımız şeyin peşindeyiz... Evet biz doluyuz, bir boşluktaki en boşa, boşluğunu unutturacak kadar dolu...

 

-Şimdi ben de "öte dünyaya" giderken acaba küstahı paket yapıp yanımda götürsem mi?...

-Tamam tamam ben de götürmeyeceğim... Ödeşelim...

-Pek âlâ... Olabilir...

-Tamam ama önce sen özür dile...

-Oldu, dilerim özür!...

-Heh, tamam ben de özür dilerim!... Hakkım da helal olsun!...

-Benim de "TEYHAN..." Benim de...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Abdulhakim Arvasi Hazretleri nin soyu diye başlık açılmış ama soyuyla alakalı bilgilere rastlayamadım. Hak tarikatlar mevzusunda 12 adet hak tarikat olduğu, bunların altısının Hz. Ebubekir ra yoluyla altısının Hz. Ali ra yoluyla geldiği sahih kitaplarda geçmektedir. Hz. Ebubekir ra yoluyla gelen tarikatların zikri gizli zikir, Hz. Ali ra yoluyla gelen tarikatların zikri açık zikirdir. Bu tarikatların zaman içerisinde kollara ayrıldığı da ortadadır. Silsilede Abdulhakim Arvasi Hz. leri yok. Üstadın Altun Silsile isimli kitabı Abdulhakim Arvasiye Hz.lerine kadar olan silsileyi ele almaktadır. Benim dikkatimi celbeden mevzu yukarda yazılmış olan silsilede 2 zata gavs künyesi verilmiş. Bunu kim vermiş, bunun mahiyeti nedir? O silsilede o kadar büyük zata bu künye verilmemişken neden sonradan gelen zatlara gavs künyesi verilmiş. Bu durum sonrakilerin öncekilerden daha ileri mertebede olduğunu mu söylemeye çalışıyor?(böyleyse sıkıntılı bir durum)

 

Benim bildiğim bir gavs var o da Abdulkadiri Geylani Hazretleridir.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Abdulhakim Arvasi Hazretleri nin soyu diye başlık açılmış ama soyuyla alakalı bilgilere rastlayamadım. Hak tarikatlar mevzusunda 12 adet hak tarikat olduğu, bunların altısının Hz. Ebubekir ra yoluyla altısının Hz. Ali ra yoluyla geldiği sahih kitaplarda geçmektedir. Hz. Ebubekir ra yoluyla gelen tarikatların zikri gizli zikir, Hz. Ali ra yoluyla gelen tarikatların zikri açık zikirdir. Bu tarikatların zaman içerisinde kollara ayrıldığı da ortadadır. Silsilede Abdulhakim Arvasi Hz. leri yok. Üstadın Altun Silsile isimli kitabı Abdulhakim Arvasiye Hz.lerine kadar olan silsileyi ele almaktadır. Benim dikkatimi celbeden mevzu yukarda yazılmış olan silsilede 2 zata gavs künyesi verilmiş. Bunu kim vermiş, bunun mahiyeti nedir? O silsilede o kadar büyük zata bu künye verilmemişken neden sonradan gelen zatlara gavs künyesi verilmiş. Bu durum sonrakilerin öncekilerden daha ileri mertebede olduğunu mu söylemeye çalışıyor?(böyleyse sıkıntılı bir durum)

 

Benim bildiğim bir gavs var o da Abdulkadiri Geylani Hazretleridir.

 

 

 

önce bu konunun muhatabı olan arkadaşlara SEYYİD ABDÜLHAKİM ARVASİ HAZRETLERİNİN hayatını acilen okumalarını tavsiye ediyorum ( Süleyman Kuku en güzel şekilde anlattı bu mübarek zâtı SON HALKALAR isimli 2 ciltlik kitabında..)

bu konuyu gördükten sonra ,söyleyeceklerimi,kaç gündür bildiğim ,içimde olan şeyleri bu kadar doğru şekilde anlattınız, ne diyim ALLAHÜ teala ne kadar büyük ..

'' nkfkfn ''kardeşim sizden ALLAHÜ teala bin kere razı olsun...

ben yukardaki birisi gibi iyi edebiyat parçalayamıyorum ,bildiklerimi ya en iyi şekilde anlatmam lazım ya da beceremiyosam kaç gündür olduğu gibi susarım ve sustumda!

ve siz geldiniz,bende sizinle aynı şeyleri soruyorum muhatap kişilere!!!

 

 

 

benimde en son GAVS diye bildiğim dediğiniz gibi ABDÜLKADİRİ GEYLÂNÎ HAZRETLERİDİR,

BU SİLSİLE NERDEN, NASIL AYRILDI ARALARINA BİLMEDİĞİMİZ ZÂTLAR GİRDİ HEMDE GAVS OLDULAR!!! ANLAYAMADIM BENCEDE BÜYÜK SIKINTI VAR BURDA!!!

 

benimde sevdiğim ,yolunda olduğum ve hepsini tanımaya çalıştığım silsilem, bu mübarek zâtlardır;

 

SİLSİLE-İ ALİYYE [ Büyük Alimler ]

 

■PEYGAMBER EFENDİMİZ [ Sallallahu Aleyhi Ve Sellem ]

 

■Ebû Bekir-i Sıddık (Kuddisesirruh)

■Selman-ı Fârîsî (Kuddisesirruh)

■Kâsım Bin Muhammed (Kuddisesirruh)

■Cafer-î Sâdık (Kuddisesirruh)

■Beyazit-i Bistamî (Kuddisesirruh)

■Ebül-Hasen Harkânî (Kuddisesirruh)

■Ebû Ali Farmedî (Kuddisesirruh)

■Yûsuf-i Hemedânî (Kuddisesirruh)

■Abdülhâlık Goncdüvânî (Kuddisesirruh)

■Arif-i Rivegeri (Kuddisesirruh)

■Mahmud-i İncirfagnevi (Kuddisesirruh)

■Ali Ramiteni (Kuddisesirruh)

■Muhammed Baba Semmasi (Kuddisesirruh)

■Seyyid Emir Gilal (Kuddisesirruh)

■Şah-ı Nakşibend -Seyyid Muhammed Behaeddin Buhari (Kuddisesirruh)

■Alâüddin-i Attar ( Kuddisesirruh )

■Yakub-i Çerhi ( Kuddisesirruh )

■Ubeydullah-i Ahrar ( Kuddisesirruh )

■Kâdi Muhammed Zâhid ( Kuddisesirruh )

■Derviş Muhammed ( Kuddisesirruh )

■Hâcegi Muhammed Emkenegi ( Kuddisesirruh )

■Muhammed Bâkibillah ( Kuddisesirruh )

■İmam-ı Rabbani - İmam-ı Ahmed Rabbani ( Kuddisesirruh )

■Muhammed Masum Faruki ( Kuddisesirruh )

■Seyyid Nur Bedevanî ( Kuddisesirruh )

■Mazhar-ı Can-ı Canan ( Kuddisesirruh )

■Seyyid Abdullah Dehlevi ( Kuddisesirruh )

■Mevlana Hâlid-i Bağdâdi ( Kuddisesirruh )

■Seyyid Taha-î Hakkâri ( Kuddisesirruh )

■Seyyid Muhammed Salih ( Kuddisesirruh )

■Seyyid Fehim-i Arvasi ( Kuddisesirruh )

■SEYYİD ABDÜLHAKİM ARVASİ( Kuddisesirruh )

■Hüseyin HİLMİ IŞIK ( Rahmetullahi aleyh )

 

''Hazreti İmam 'ın ( İmam-ı Rabbanî ) faziletleri ve hususiyetleri anlatılmakla bitmez. Allhü Teala ,hususi ihsan ile onu Peygamber Efendimiz'e (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem ) yedi derecede ( mutabaat ) uymak ile şereflendirdi. ''

 

 

 

'' Bana : 'Sen kimin cenazesinde bulunursan ,Allahü teala onu afv eder ' diye müjdelediler.Ve yine ilham olundu ki : 'Senin kabrinin toprağından ,bir mezara bir avuç toprak, atsalar ,o kimse mağfiret-i ilahiyyeye kavuşur ' Ya o mezarda yatanın hali nasıl olur .''

 

İMAM-I RABBANÎ

Share this post


Link to post
Share on other sites

-Ah TEYHAN ah!... Neyse ki bu çatının altındasın...

-Ne olmuş bu çatının altıdaysam... Olmasaydım ne yapacaktın... Korkma korkma söyle!...

-Yok, yok!... Kimseden korktuğumuz yok!... Ama bu çatının altında olmasa idin sana cevap verme nezaketinde bile bulunmazdım, diyecektim!...

-Ben biliyordum zaten ve demiştim: Küstah, küstah, küstaaah!...

-Tamam sevgili "TEYHAN..." Ben katılıyorum sana... Ben küstahın biriyim ama dinle!...

-Ne dinleyeceğim ya hu... (Ama, ama okuyabilirim...)

-Peki madem dinlemeyeceksin, ben yine de yazayım... Belki dinlemesen de okursun...

 

Küstah derken ağzınızdan çıkan ifadenin ağababalığını ben yapıyorum tarzında bir cevap ile karşılık vermişsiniz ki bu yanlış... Ben küstahlık yapmış olsam bile size yakışan tavır bu değil...

 

Sonra birisine "edepsiz" dediğimizi iddia ediyorsunuz ki; yaptığı işe edepsizlik demekle o işi yapanı edepsiz ilan etmiş sayılmayız... Sen illa ben sayarım diyorsan pek ala... Sen say!...

 

Daha sonra ermişlikten, dermişlikten bahsederek bir şekilde sözüm ona özür beyan ediyorsun ki bu ister inan ister inanma ama bu şekil çocuklara mahsus bir tavır ve ifade şekli...

 

Ve nihayet: Biz kendimizi en boş insandan dahi boşluk noktası itibari dolu dopdolu görmekteyiz... Bizdeki iman bu ama kimi insanları da gördükçe imanımız sarsılır gibi olsa da bu dolu-boş meselesinde yine de inandığımız şeyin peşindeyiz... Evet biz doluyuz, bir boşluktaki en boşa, boşluğunu unutturacak kadar dolu...

 

-Şimdi ben de "öte dünyaya" giderken acaba küstahı paket yapıp yanımda götürsem mi?...

-Tamam tamam ben de götürmeyeceğim... Ödeşelim...

-Pek âlâ... Olabilir...

-Tamam ama önce sen özür dile...

-Oldu, dilerim özür!...

-Heh, tamam ben de özür dilerim!... Hakkım da helal olsun!...

-Benim de "TEYHAN..." Benim de...

 

 

SAYIN DOLU DOLU OLAN murai muhib bey baya vakit harcayıp uzuuun UZUNN bir yazı hazırlamışsınız yazık oldu o vakte ama güldüm çok ALLAH iyiliğiinizi versin ne diyim :)))ben boş şeylere kafa yormam, elimide yormam o yüzden benden bu kadar!!!

Share this post


Link to post
Share on other sites

SAYIN DOLU DOLU OLAN murai muhib bey baya vakit harcayıp uzuuun UZUNN bir yazı hazırlamışsınız yazık oldu o vakte ama güldüm çok ALLAH iyiliğiinizi versin ne diyim :)))ben boş şeylere kafa yormam, elimide yormam o yüzden benden bu kadar!!!

 

ayrıyeten çokça yazılarınızdan gördüğüm kadarıyla ;PEYGAMBER EFENDİMİZ 'İN ( sallallahu aleyhi ve sellem )ismini anarken bile ,sadece ALLAH Rasulu diye geçiştirip ''( sallallahu aleyhi ve sellem ) '' demeye ÜŞENEN BİRİSİNİZ !! BU KADAR YAZIYI YAZMAYA NASIL ÜŞENMEDİNİZ!!!

SAYIN ''KENDİNİ DOLU SANAN '' BEY....

 

HİÇBİ MÜSLÜMAN BİNLERCE KERE SÖYLESEDE ,YAZSADA EFENDİMİZ 'İN ( sallallahu aleyhi ve sellem ) İSMİNİN GEÇTİĞİ YERDE '' sallallahu aleyhi ve sellem '' DEMESİ ,YAZMASI ŞARTTIR BU GEÇİŞTİRİLEMEZ BİZ BÜYÜKLERİMİZDEN BU EDEBİ ÖĞRENDİK amma edepsiz ilan edildik yok yere napalım !

Share this post


Link to post
Share on other sites

Asıl ben özür dilerim arkadaşlar.Bir konu açmadan önce ben düşünmeliydim.Ama şu an resmi kaldıramıyorum çünkü konu düzenleme yetkim yok.Kusura bakmayın.Ve lütfen tartışmaya girmeyin arkadaşlar.Allah hepimizin içini-dışını bizden daha iyi bilir.Bu yüzden savunma mekanizmasına gerek yok diye düşünüyorum.

 

Selametle kalın;

 

Saygılarımla...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamün Aleyküm Arkadaşlar

 

Allah'ın Rahmet ve Bereketi Üzerinize Olsun

 

Üstad'ımız Seyyid Abdulhakim Arvasi(k.s)'nin müridi olmakla birlikte dolayısıyla da sufi olmuştur.Siz de sufi olmak istermisiniz?

 

Sufi olmak nedir ?

 

Tamamen Hakk yoluna girmek.Onun yolunda ilerlemek.Hz.Muhammed(S.A.V)'in soyunu(Ehl-i Beyt'ini) takip etmek.Onlara uymak.İslamı tam anlamıyla yaşamak.Allah aşığı olmak...

 

Nasıl sufi olacağım ?

 

Üstad bir sofiydi.Seyyid Abdulhakim Arvasi(k.s) bir mürşid-i kamildi.Bir mürşid-i kamil'in dergahına gider ve onun müridi olursanız ve ona uyarsanız Allah yolunda ilerlerseniz.Neden mi? Çünkü adını verecek olduğum mürşid-i kamil Seyyid Abdulhakim Arvasi(k.s) soyundandır.Kısacası Hz.Muhammed(S.A.V) soyundandır.Ve bu asla kula kulluk etmek değildir.Tapmak olayı yoktur.Biz ancak Allah'a kulluk ederiz.Mürşidimizi takip ederiz sadece.Yanlış anlamayınız lütfen.Zaten üstad da sufiydi.Eğer yanlış bir şey olsa Üstad niye olsun ?

 

 

Mürşid-i Kamil ne demektir açıklama:

 

Mürşid-i kamil, Sırat-ı Müstakimi (dosdoğru yol, yani İslam’ı) gösteren, dalaletten hidayete sevkeden kişidir. Mürşid-i kamil, tasavvufta seyr-i sülûkunu tamamlayıp, irşada ehliyetli ya da icazetli olan kişiler için kullanılan bir tabirdir. Şeyh ile aynı manaya gelir.

 

Mutasavvıflara göre üç türlü şeyh vardır: Bunlara şeyh-i ta'lim, şeyh-i sohbet ve şeyh-i tarikat denir. Şeyh-i ta'lim, ilim sahibi bir öğretici, tasavvufi konularda bilgi verip, insanları aydınlatmakla yetinen mutasavvıftır. Şeyh-i sohbet, her isteyenin sohbetine katıldığı, sözlerini dinlediği, hâl ve hareketlerini örnek aldığı mutasavvıfa denir. Şeyh-i terbiye, şeyh-i irşad, şeyh-i taslik de denilen şeyh-i tarikat ise mürid ve müntesiblerini tasavvuf yolunda eğitip yetiştirerek Allah'a ulaştıran önderdir.

 

Şeyhin uyması gereken kimi kurallar da vardır. Her şeyden önce diğer şeyhler arasında sivrilmek, öne çıkmak için çalışmamalı, müridlerinin çoğalması için gösteriş yapmamalıdır. Nefsini bütünüyle altettiği, nefsinin tehlikelerini tamamen yok ettiği düşüncesine kapılmamalı; halkın arasına karıştığında tüm varlıklarla ilişkisini kesebileceği özel bir halvet yeri ve zamanı olmalıdır. Kendisine bağlanan müridlere iyi davranmalı, diğer şeyhlere saygı göstermelidir. Müridlerini sevmeli, onları sağlık ve hastalıklarında yalnız bırakmamalı, haklarını yerine getirmelidir. Nefislerine karşı verdikleri savaşta zaaf gösteren müridlere hoşgörülü davranmalı; müridlerinden gelecek herhangi bir fayda ve hizmete tenezzül etmemelidir. Müridlerin kusurlarını yüzlerine vurmamalı, onları dolaylı biçimde uyarmalıdır. Müridlerinde gördüğü değişiklikleri başkalarına açıklamamalıdır.

 

Tasavvuf kaynaklarında, tasavvufî hayata girmek, bir mürşide bağlanmak isteyenler için gerçek bir şeyhte aranması gereken niteliklerin dökümü yapılır. Bunların başlıcaları şöyle özetlenebilir: Şeyh ilim, irfan ve eserleriyle temayüz etmiş olmalıdır. Veli olması yeterli değildir, aynı zamanda mürşid olmalıdır. Günlük hayatı müstakim olmalıdır. Belli bir tarikatın kuralları doğrultusunda tasavvufi eğitimini (seyr ü süluk) tamamlamış olmalıdır. Müridlerini yetiştirmekteki yeteneği kabul edilmiş olmalıdır. Dini görevleri yerine getirmede ciddiyet sahibi olmalıdır. Tekelci olmamalı; kendi dışındaki şeyhleri kötülememeli, küçük görmemelidir. İnsanları eğitmek bir yetenek işidir. Öğretmek ve eğitmek herkesin yapabileceği bir iş değildir. Bu nedenle şeyh, Allah vergisi bir kabiliyete sahip olmalıdır.

 

Tavsiye ettiğimiz Mürşid-i Kamil:

 

Adıyaman/ Menzil Köyü / Şeyh Seyyid Abdulbaki el Hüseyni( Abdulbaki Erol)

 

 

Bu zat çok kıymetli ve değerli bir zattır.Bir çok mucizesine şahidimdir.Kesinlikle dosdoğru Allah'ın yolundandır.Allah'ı canından çok sevmektedir.Peygamber Efendimizin izinden ilerlemektedir.Bu zata hacı-hoca deyip geçmeyiniz.Bildiğiniz üzere televizyona çıkıp da konuşan ve sizin beğenmediğiniz kişiler gibi yorumlar yapmayın.Ben diğerlerine kötü demiyorum.Tek söylediğim şey gidin görün.Hiç siyasete karıştığını ve televizyona çıktığını görmedim.Amacı şan,şöhret değildir.Tek gayesi vardır: Allah rızası.

 

 

Gidiniz ve öğreniniz.Eğer birçok gittiğiniz halde faydalanamazsanız ama bu çok düşük bir ihtimaldir.Ama doğrusunu Allah bilir belkide sizin mürşidiniz başkadır.Ama garanti vereceğim şey Mutlu olacaksanız.Mutluluk Allah yolundadır.

 

Dediğim yere lütfen gidiniz.Israrla tavsiye ediyorum.

 

Hacet Namazı(Mürşid-i Kamil'i rüyada görmek)

Hacet Namazı istek namazıdır.Allah'tan istediğiniz bir şey için kılarsınız.Siz Mürşid-i Kamil isteyiniz.İsterseniz başka şeyler de isteyebilirsiniz.Ama ilk önce dediğim yere lütfen gidiniz.

Hacet namazının en doğru kılınış şekli şudur...

 

Hacetinizi içinizden geçirerek dileğimin kabulu için niyet ettim hacet namazı kılmaya diyerek başlarız ve birinci rekatta fatihadan sonra 3 Ayet-el Kürsi,

ikinci rekatta ise fatihadan sonra sırasıyla birer adet ihlas,felak ve nas okuruz...

bu sureleri bilmiyorsak her kısa sure ile kılınabilir ama biliniyorsa da en çok tavsiye edilen şekli budur...

Allah kabul etsin...

Veee;

Hacet namazının bitiminde,Allah'a hamd(elhamdülillah) ve peygamber efendimize salavat getirdikten sonra, 3 kez şu dua okunur...

La ilahe illallah-ül-halim-ül-kerim. Sübhanallahi Rabb-il-arş-il-azim. Elhamdü lillahi Rabbil âlemin. Es’elüke mucibati rahmetike ve azaimi mağfiretike vel ganimete min külli birrin vesselamete min külli ismin la teda li zenben illa gafertehü vela hemmen illa ferrectehü vela haceten hiye leke rıdan illa kadayteha ya erhamerrahimin..)

(Hakim ve kerim olan Allah’dan başka ilah yoktur. Yüce arşın Rabbini tespih ederim. Hamd, alemlerin rabbi Allah'a hastır. Rabbim! Senden, rahmetini ve mağfiretini gerektiren değerli şeyleri ve her günahtan uzak olmayı istiyorum. Allah’ım! Bizde bağışlanmadık günah, atılmadık üzüntü, senin rızana uygun- giderilmedik ihtiyaç bırakma, ey merhametlilerin merhametlisi." ).

 

Eğer yanlış bir şey yazdıysam affola.Bazı yazılar alıntıdır bazıları da kendimce yazılmıştır.Tekrar söylüyorum hatam varsa affola.''Beşer şaşar''

 

Hakkınızı helal ediniz.

 

Hayırlı günler.

 

Eğer yardımcı olduysam ne mutlu bana.Teşekkür olarak yorum yazıp bana hayır duası ederseniz sevinirim.Etmezseniz de canınız sağolsun.

 

Saygılarımla...

 

Hayırlı günler

 

The Spirit of ISLAM

 

 

Arkadaşlar adı geçen şahsın ve cemaatin Abdülhakim Arvasi Hz leri ile hiçbir bağlantısı yoktur. .... Aman dikkat .

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...