Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
A.Rahman

Ali Bulaç - Türki Cumhuriyetlerden Ortadoğu'ya

Recommended Posts

(Türkistan hakkındaki makaleleri maalesef Türkistan demekten korkan, Türkî, orta asya diyenlerden alıyoruz.Ali Bulaç'ı büyük bir şahsiyet olarak biliyoruz.Lakin bu tavır, öneri ve yaklaşımlarının BİZden, Anadolu'dan olmadığı, İslam'a muhatap anlayışın çilesinin olmadığını gösteriyor.Makalesinde Türkiye'ye Rus sistemini öneriyor!

 

Kendini İslamcı addedip hakkaniyetten dem vuranların çoğu kendini aldatmaktadır.Zira kullandığı mefhumlar, ideolojilere yaklaşımları hiç de İslami anlayışa ve hakkaniyet içeren yaklaşımlara sahip olmadıklarının delili.İşe gelince Türkiyeli diyenler; kürdistan demek için can atanlar, örneğin hiç Güney Türkistan demez, hep "Afganistanın kuzeyi" der; Doğu Türkistan demez Sincan der. Hiç Türk demez, Özbek, Azeri, Uygur, Afgan der.İran'ın her zaman yanındadırlar, Chavez'inden, Che'sine neredeyse taparlar. Burada hakkaniyet yahud İslama muhatap anlayışın zerresi yoktur.Bunun adı emperyalizmdir.İşte bugün İslam davasını, kurum ve kuruluşları ile bu kesimler yürütmekte!Büyük Doğu Mimarı Üstad Necip Fazıl; "Biz hohlaya hohlaya dağları erittik, şimdi ortalık çamurdan geçilmiyor" demişti zamanının marka İslamcıları için.Vaziyet değişmemiş maalesef. )

 

 

Ali Bulaç - Türki cumhuriyetlerden Ortadoğu'ya

 

Berlin duvarının yıkılmasından sonra Türki cumhuriyetler zincirleme bağımsızlıklarını ilan ettiler.

 

O zaman rahmetli Özal, Türki cumhuriyetlere dönük bir politika geliştirdi. Fikir olarak elbette iyi ve gerekliydi, ancak yeterince üzerinde imal-i fikr edilmediği için bir süre sonra tutmadığı anlaşıldı, hatta ters tepti, bizi bugünkü düş kırıklığı noktasına getirdi.

 

Ortadoğu'ya yöneldiğimiz bugünlerde benzer hatalara düşmemek için Türki cumhuriyetler politikasının nerede işlevsiz kaldığını anlamakta zaruret var:

 

1) Türkiye Orta Asya'ya kendi başına ve bağımsız bir inisiyatif kullandığına ilişkin tam bir güven vermedi. Bazen bariz bir biçimde "ABD'nin Truva atı"ymış veya tam üyeliğe kabul edilme karşılığında AB'yi sırtında bölgeye taşıyacağı intibaını uyandırdı. Oysa bu hem Rusya ve Çin'i huylandırdı hem Türki cumhuriyetlerdeki siyasileri ve yöneticilerini. Çünkü bu ekipler uzun yıllar Ruslarla beraber çalışmışlar ve Soğuk Savaş döneminden kalma politik kültürün etkisinde ABD ve Batı'ya kuşkulu bakmaya alışmışlardı.

 

2) Türkiye, Orta Asya'ya "bir Kanadalı edası"yla gitti, Türki cumhuriyetlere "abilik" yapacağını söyledi. Bu onların hiç hoşuna gitmedi. Zira hem Türkiye çözemediği bir dizi sorunla boğuşuyor, çözemiyordu, hem "ulus devlet kültürü" içinde gözünü açmış hiç kimse bir başka ulus devletin abiliğini kabul etmezdi. Kaldı ki bu cumhuriyetlerde zamanında bizden çok daha ileri altyapı yatırımları yapılmış, bazı sorunlarını çözmüşlerdi. Özellikle Kazakistan'ın etnik grupların kamuda temsili konusundaki deneyiminden Türkiye çok şeyler öğrenebilir.

 

3) Türki cumhuriyetlere ilk giden sivil gruplar (Türkçüler ve dindar muhafazakârlar) "Sovyet, Moskof, komünist düşmanı" bir kültürle yetişmiş, çoğunun geçmişte "Komünizmle Mücadele Dernekleri"yle ilişkileri olmuş, komünizme ve sosyalizme öylesine hınçla yetişmişlerdi ki, 1974 affına karşı çıkarlarken "Biz 163'ten yıllarca zindanlarda yatmaya razıyız, yeter ki komünistler ve anarşistler affedilmesin" demiş, af çıktığında da bu yüzden CHP-MSP koalisyonunu bozma cihetine gitmişlerdi. Oysa Türki cumhuriyetlerin sadece yöneticileri değil, aydınları ve iktidar seçkinlerinin tümü komünist eğitimden geçmiş kimselerdi, bu sert anti-komünist çekirdeği hazmedemediler.

 

4) Türkiye devletinin desteklediği dinî faaliyetler "Diyanet merkezli"ydi ve bunlar da orada dinî hayatı kendi hatırına canlandırmaktan çok "İran Şiiliği" ve "Suud Vehhabiliği"yle rekabet havası içinde yürüyordu ki, bu "sivil ve bağımsız din"den çok, enstrüman olarak kullanılan "resmî din" görüntüsünü veriyordu.

 

 

5) Özellikle ilk gidenler Türki kardeşlerimizi büyük bir düş kırıklığına uğrattılar, evliliklerinde samimi olmadılar, ticaretlerinde dürüst davranmadılar.

 

Başka sebepler yanında bugün geldiğimiz noktanın parlak olmadığını herkes kabul ediyor.

 

Türki cumhuriyetlerde yaşadığımız tecrübeden gerekli dersleri çıkarıp bazı alışkanlıklarımızdan vazgeçebilirsek, Ortadoğu açılımında aynı hatalara düşmeyebiliriz. Bazı hataları tekrar etmekte olduğumuz gözleniyor. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

 

a) Yine Batı'yla olan ilişkilerimizi yüksek bir avantajmış gibi empoze ediyoruz. Oysa bölge halkları Filistin sorunu ve yıllardır altında ezildikleri dikta rejimlerinin gerisinde Batı'nın olduğunu biliyor. Bizi "Batı'nın Truva atı" gibi algılayabilirler. Batı medyasının bizi abartılı bir biçimde bölgeye "model ülke" olarak empoze etmesi hiç hayrımıza değildir.

 

B) Ortadoğu'ya hayırhah bakmaya başlayan iktidar seçkinlerimizin ve aydınlarımızın zihinlerinin gerisinde "kendine yeni sömürge arayan beyaz adam iştahı" yatıyor, bölge halkı bunu sezmekte gecikmiyor. Türki cumhuriyetlerdeki "ağabeylik" rolümüzü "model ülke" ve "başöğretmenlik" misyonuna çevirmiş bulunuyoruz.

 

c) Pek övündüğümüz 'Türk dizileri' ve kendimizden hiçbir şey katmadığımız 'demokrasi ve insan hakları' -hele laikliğimiz- gibi idealler Batılı merkezlerde tanımlanmış, ambalajlanmış ve bölgeye sevk edilir hale getirilmiştir. Bu paketlerle bölgenin sorunları çözülemez.

 

14 Mart 2011 - Pazartesi - ZAMAN GAZETESİ

 

 

DEVAMI...

 

Ali Bulaç'a bu yazısından ötürü teşekkürlerimizi sunuyoruz.Türkistan cumhuriyetlerindeki gelişmeler üzerine maalesef hiçbir bilimsel çalışma yapılmamakta, akademisyenler öngörülerde bulun(a)mamakta.Ali Bulaç bey bu yazısında Türkistan-Türkiye ilişkilerinin tahlillerini yapmış.Biz sadece katılmadığımız görüşleri belirttik;

 

-"Özellikle Kazakistan'ın etnik grupların kamuda temsili konusundaki deneyiminden Türkiye çok şeyler öğrenebilir."

 

Kazakistan'ın etnik unsurlarının kamuda temsili ile Türkiye'de ki kardeşlerimizi nasıl bir tutuyor, doğrusu çokça garib.Bir yazısını da bu konuya ayırsa bizleri bilgilendirmiş olur!

 

 

-Gerek komünist fikri benimseyenler gerekse ağabeylik mevzuuna karşı çıkanlar derken hep elit denen kesimleri göz önüne alarak yazmış.Oysaki kendi kanalları diyebileceğimiz STV da yayınlanan Yeşeren Ümitler belgeselinde (Türk okullarının hikayeleri anlatılıyor)Türkistan, Kırım, Azerbaycan Türklerinin, Türkiye'den giden bir Türk'ü adeta mehdi gibi karşıladıkları; ağabey-kurtarıcı vasfını yine oranın halkı tarafından verildiği canlı şahidleri tarafından dile getiriliyor.İlk duyulan ilgi bu şekildeydi, daha sonraları kul hakkı diye bir derdi olmayan aşağılık insanların yaptıkları ve film-diziler bu tavrın-ilginin değişmesine yol açtı.Fakat ilgi devam ediyor.Batı Türkistan'da çocuklarına Türk(olmayan) dizilerindeki karakterlerin isimleri veriliyor, Doğu Türkistan'da Kurtlar Vadisi dizisinin, İbrahim Tatlıses'in sidileri satılıyor.

 

 

-Türkistan ile kurulacak ilişkilerde Türkiye; ne Fetulah Gülen(yanlış yazım yok) ne de diğer kesimlerin yaptıkları ile değil, imam hatip okulları açan-gençlere dinine öğreten vakıflarla, en hakiki şekillerde temsil edilir.Aziz Mahmud Hüdâyî Vakfı buna bir örnektir.Dini hassasiyetler Türkistanlılara sağlanmadan ve tarihi bilgilendirme yapılmadan Türkistan ile Türkiye arasındaki bağ sağlamlaştırılamaz, birleştirilemez.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...