Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
HİÇ

Egemen Bağış Kardinal Den Dua İstedi...

Recommended Posts

ne alaka bilmiyorum ki. Aklı başında hangi müslüman bir müşrikten şaka yoluyla da olsa dua talep edebilir. ederse bunun tek bir açıklamaı olabilir o da, o din mensuplarına da hak din mensubu gözüyle bakmaktır. demek ki yıllardır planlı programlı sürdürülen İbrahimi dinler ve hoşgörü çalışmaları bu sonucu doğurdu. Allah muhafaza buyursun...

 

 

Mehmet Acet Salzburg'dan bildiriyor...

 

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Avusturya gezisi sürüyor. Gezi sırasında Gül'e eşlik edenler arasında Devlet Bakanı Egemen Bağış da var. Gül uçakta kendisiyle seyahat eden gazeteçilere Bakan Bağış ile Avusturya Kardinali Editistoph Schönborn arasında yaşanan ilginç dua pazarlığını anlattı....

 

İlginç diyalog, Avusturya Cumhurbaşkanı Heinz Fischer'in Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül onuruna geçtiğimiz akşam verdiği yemekte yaşanıyor.

 

Avusturya Kardinali Editistoph Schönborn ile bir araya gelen Bakan Egemen Bağış, "Sayın Kardinal 12 Haziran'da Türkiye'de genel seçimler yapılacak. Bu seçimlerde benim başarılı olmam için duanızı istirham etsem, bana dua eder misiniz?" diye soruyor...

 

Bunun üzerine Kardinal Schönborn, "iyiler kazansın diye dua etsem yeterli olur mu?" diye soruyor.

 

Egemen Bağış aldığı bu cevap üzerine gülerek, "Sayın kardinal bakıyorum ki sizler siyaseti bizden daha iyi biliyor ve icra ediyorsunuz" diyerek çevresinde bulunanlara tebessüm ettirmeyi başarıyor...

 

(Haber 7)

  • Like 3

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ben şahsen okuduğum şu fıkradan sizin çıkardığınız neticeye varmadım.Bizim Egemen anlaşılan müzakereleri fazla uzattı fakat bu kalkıp da o kardinalin dinini kabulunun emaresi değildir. Politika, siyaset stratejik tutumları beraberinde getirir. Politika Yunanca "yalan söyleme sanatı" demektir. Bir şekilde bu hamuru yoğuracaksınız. Gerekirse önünü ilikleyeceksin, adamın haçına saygı duyacaksın. Bu hoşgörü mü? Bu kelimeden de ifrit oluyorum ya neyse. Daha mecazi anlamıyla, köprüyü geçene kadar meselesi.

 

Yoksa sanmıyorum ki başımızda bulunan hükümetin bir mebusunda bu gibi binbir emekle hazırlanmış saçmalık peyda olsun. Ha bu da yunanca bir tabir. Neyse mühimi, samandan bir güdünün aklı başında adamları bizimkiler. EvellAllah bizler ebedde ve ezelde muştulanmış "senin dinin sana, benim dinim bana" ilkesinin çocukları olarak bunlara güler geçeriz. Hatta gülmesem mi? Trajik bir durum aslında.Bu diyalog meselesi bizden nemalanamaz ve de izin vermeyeceğim. Ne diyordu şair, "Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun!" Helal.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ben şahsen okuduğum şu fıkradan sizin çıkardığınız neticeye varmadım.Bizim Egemen anlaşılan müzakereleri fazla uzattı fakat bu kalkıp da o kardinalin dinini kabulunun emaresi değildir. Politika, siyaset stratejik tutumları beraberinde getirir. Politika Yunanca "yalan söyleme sanatı" demektir. Bir şekilde bu hamuru yoğuracaksınız. Gerekirse önünü ilikleyeceksin, adamın haçına saygı duyacaksın. Bu hoşgörü mü? Bu kelimeden de ifrit oluyorum ya neyse. Daha mecazi anlamıyla, köprüyü geçene kadar meselesi.

 

Yoksa sanmıyorum ki başımızda bulunan hükümetin bir mebusunda bu gibi binbir emekle hazırlanmış saçmalık peyda olsun. Ha bu da yunanca bir tabir. Neyse mühimi, samandan bir güdünün aklı başında adamları bizimkiler. EvellAllah bizler ebedde ve ezelde muştulanmış "senin dinin sana, benim dinim bana" ilkesinin çocukları olarak bunlara güler geçeriz. Hatta gülmesem mi? Trajik bir durum aslında.Bu diyalog meselesi bizden nemalanamaz ve de izin vermeyeceğim. Ne diyordu şair, "Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun!" Helal.

 

 

ebkem kardeş sana katılmıyorum; sultan abdülhamit han malumdur ki alman birliğinin kurucusu bismark ın yaptığı değerlendirmeye göre dünya siyasetinin yüzde 95 ini elinde tutan siyasi bir deha idi. abdülhamit han hazrstleri nin hayatı okunursa hiçbir yerde dininden taviz vermediği görülürdü. şayet senin burda yürüttüğün mantık geçerli ve doğru olsa idi, siyonizmin fikir babası theodor herzl in filistinde bir çiftlik arazisine karşılık duyunu umumiye borçlarının ödenmesi teklifine hiç değilse değerlendirmeye alırdı. ama ulu hakan din düşmanı o yahudiyi huzurundan kovmuştur ve netice yahudi o ulu hakanı hal etmiştir.

 

İslamın metodu bellidir. güneşi yeniden keşfetmeye gerek yok. Allah rasulu sav zamanında gayrımüslimlere yapılan muamele bizim ölçümüzdür. bunun haricindeki hiçbir ölçü, mantık, akıl yürütme bizi alakadar etmemeli.

 

Müjdecim, Kurtarıcım, Efendim, Peygamberim

Sana uymayan ölçü hayat olsa teperim

 

Gözüm, aklım, fikrim var deme hepsini öldür

Sana çöl gibi gelen O göl diyorsa göldür

 

Üstadımız ne güzel ifade etmiş. Allahu Teala Necip Fazıla rahmetiyle muamele etsin, bize de doğru ölçünün ne olduğunu, kıstas olarak neyi kabul etmemiz gerektiği şuurunu nasip eylesin...

  • Like 5

Share this post


Link to post
Share on other sites

İşte şimdi zokayı yuttum dedim mi demedim mi? Tabii ki hayır!

 

Evvela şol yukardaki yazının, dolu dolu, samimi ve de katıksız bir müslümandan çıktığı zahirdir. Takdir ettim kardeşim. Herbir cümlesine, noktasına ve dahi virgülüne saygım var, alınlarından öpüyorum! Bana fikir ver, ağzımdan lokmamı al. Bu ne bakkal edebiyatı demeyiniz, fena duygulandım.

 

Buradan yazdıklarınıza ihtilaf etmediğim sanırım aşikar. Üstad tabii ki her daim lafı tam kitabın ortasından der, hele İslam'da dini meselelerde zerre tavize ve de müsamahaya tahammülü edemez! Eğri işlerden, ucuz hesaplardan hazzetmez. Al benden de o kadar! Ee ne diye konuşuyorsun o zaman? Sabır efendim geliyorum.

 

Şimdi geçenlerde bir eserde rastladım, Üstad merhum Özal için diyor ki; "Sakin ola ki Turgut'u zahirine bakıp da yıpratmaya kalkmayın!" "Takunyalı başbakan"ım benim, rahmetliyi çok severim mekanı cennet olsun. Haa durum ne, "zahirine bakarak" şimdi bu politika, siyaset dedikleri meret zor iş. Şimdi Bağış kalkıp, afbuyurun, "gavuristanın sayın kardinali, bakınız dininiz sahih değil, hatta taptığınız şey de sizi duymuyor, ama bana halis kalple bir dua et, bak siyasetten anlıyorsun, fena zordayız abi." dese, O zaman ne kadar bu kaygan zeminde söz sahibi olur, ne kadar saygınlık kazanır. Dedim ya, stratejik davranmak zorunda. Yoksa, bir eğilmenin, tokalaşmanın,espri yapmanın; dini, diyaneti sattığı şeklinde anlamamak lazım. E ben, bu iş takiyyeli diye, benim imanımı "gaydırır" diye kenara çekileyim, o şekilsin, beraber çekileleim, kimlere kalacak bu iş? O anguslara mı? Şimdi burada benim zaviyemin, bakış açımın genişliği sanırım sizi rahatsız etti. Hayır efendimiz, emin olunuz yüzüm güler, elim yazar, ama onların yüzlerine şöyle ayakkabımın izini çıkartmak isterim yahut sol bekten ayağına bir tekme falan. Ama biz bu işi "one minute" ile daha felsefik davranmakla da hallederiz ve "fransız kalırlar". Bunu artık dünya kamuoyunda söz sahibi olmak, at oynatmak için yapmak zorundasınız. Yoksa düdüğü Netanyahu, Sarkozy, Medmedev bilmem ne içi boz politikalanın sünepe, kokuşmuş hoşaf adamlarına bırakırsan, öttür borunu öttür kalksın artık kazanlar.

 

Üstad'ın bir diğer cümlesi yine merhum Özal için; "Turgut, tankın paletleri gibi olmalısın. Hem hızlı yol almalı hem de araziye uymalısın." Acaba buradaki arazi bizim TOKİ arazileri mi? Yanıt zor olmasa gerek. Şimdi buradan anlayacağımız nedir nedir? Bir pergel gibi ayağını dinî, şer'î hususlarda beton gibi, demir gibi sabit kılacaksın diğeriyle tüm dünyaya hükmedeceksin, her alanda, her dalda. Bu nasrani olsun, ibrahimi dinin adamı olsun, kamboçyalı olsun. Bakınız ayrımına varınız, bu dinler arası diyalogla yakından uzaktan ilişkilendirilmemeli, onları "bir gece ansızın" boğazlayacağım zaten. Benim üzerinde durduğum, politik, siyasi tutum. Sonrasında Orta Doğu'nun tüm müslüman ve de Türkmen devletlerinin borazanlığını, gonk vuruculuğunu yapmak var. Yani benim bakış zaviyem budur. Eğer ki, boyunlarına geçirdikleri gravat hakikati söylemelerine engel olacaksa birinci dereceden ben onları yalnız bırakır ve de vetomu, muhtıramı basarım zaten. Umarım vermek istediğimi anladınız.

 

Bu arada, misalini verdiğiniz Ulu Hakan'ın Theodor Herzl ile yüz yüze görüşmesi ve de huzurundan kovması meselesi meşhur bir galattır. Ulu Hakan kesinlikle kendisiyle yüzyüze görüşmeyi kabul etmemiş daim teklifleri resddetmiştir. Sarayında çok yakın bir adamının aracılığıyla haber ulaştırmış Herlz. Yani Vahdettin Engin'in "Pazarlık" eseri böyle diyor, benden demesi. Bu durumda da ufak bir mantık yürütecek olursam, Sultan'ım Hakan'ım, Cennet Mekan'ım en muazzzam ve de keskin çizgilerle kararlılığını ve de tutumunu koymuş ortaya. Ama adamların niyeti alışveriş değil ki kardeşim, gelip toprağımızda devlet kurmayı kuruyor, sinsi it! Tövbe, tövbe. "Milleti olmayan vatan, vatanı omayan millete verilmeli"ymiş! Bakın yine tüylerim diken diken oldu. Tamam sakinim.

 

Diyeceğim, oradaki mevzu farklı. Biz burada hak çizgide, siyaset ve politika sahasında Türkiye'ni ve de müslüman devletlerin sesini daha gür çıkarmak için biraz maske takmaktan bahsediyoruz. Bunu kabullenemiyorsanız benim sualimin yönünü değiştirmem gerekecek, siyasette bir müslümanın rolü ne olmalı? Ya da bir farklı zaviye ile AB'ye girmeli miyiz?

 

Benim elimdeki fikirlerim bunlar kardeş. Şimdi ne dersin?

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Egemen bağış İslam Egemenliğini resmen bağışlamış! yazık yazık hep bu diyalog naraları atan (güya) hocaların eseri bu haller. Allah'ım sen bu mazlum millete yardım eyle (amin)

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Egemen Bağış'ı hiç sevmiyor oluşum bu basit eleştiriyi alkışlamamı gerekli kılmıyor. "Papaz Efendi, himmet buyursanız da Hristiyan olsam" filan mı demiş bu adam? İnsanlardan iyi temenniler beklemek, hele yaptığı işin ismi siyaset olan birisi için hiç de şaşırtıcı değil, bunlara takılarak tek adım ilerleyemeyeceğimizi herkes bilmeli artık.

Share this post


Link to post
Share on other sites

İşte şimdi zokayı yuttum dedim mi demedim mi? Tabii ki hayır!

 

Evvela şol yukardaki yazının, dolu dolu, samimi ve de katıksız bir müslümandan çıktığı zahirdir. Takdir ettim kardeşim. Herbir cümlesine, noktasına ve dahi virgülüne saygım var, alınlarından öpüyorum! Bana fikir ver, ağzımdan lokmamı al. Bu ne bakkal edebiyatı demeyiniz, fena duygulandım.

 

Buradan yazdıklarınıza ihtilaf etmediğim sanırım aşikar. Üstad tabii ki her daim lafı tam kitabın ortasından der, hele İslam'da dini meselelerde zerre tavize ve de müsamahaya tahammülü edemez! Eğri işlerden, ucuz hesaplardan hazzetmez. Al benden de o kadar! Ee ne diye konuşuyorsun o zaman? Sabır efendim geliyorum.

 

Şimdi geçenlerde bir eserde rastladım, Üstad merhum Özal için diyor ki; "Sakin ola ki Turgut'u zahirine bakıp da yıpratmaya kalkmayın!" "Takunyalı başbakan"ım benim, rahmetliyi çok severim mekanı cennet olsun. Haa durum ne, "zahirine bakarak" şimdi bu politika, siyaset dedikleri meret zor iş. Şimdi Bağış kalkıp, afbuyurun, "gavuristanın sayın kardinali, bakınız dininiz sahih değil, hatta taptığınız şey de sizi duymuyor, ama bana halis kalple bir dua et, bak siyasetten anlıyorsun, fena zordayız abi." dese, O zaman ne kadar bu kaygan zeminde söz sahibi olur, ne kadar saygınlık kazanır. Dedim ya, stratejik davranmak zorunda. Yoksa, bir eğilmenin, tokalaşmanın,espri yapmanın; dini, diyaneti sattığı şeklinde anlamamak lazım. E ben, bu iş takiyyeli diye, benim imanımı "gaydırır" diye kenara çekileyim, o şekilsin, beraber çekileleim, kimlere kalacak bu iş? O anguslara mı? Şimdi burada benim zaviyemin, bakış açımın genişliği sanırım sizi rahatsız etti. Hayır efendimiz, emin olunuz yüzüm güler, elim yazar, ama onların yüzlerine şöyle ayakkabımın izini çıkartmak isterim yahut sol bekten ayağına bir tekme falan. Ama biz bu işi "one minute" ile daha felsefik davranmakla da hallederiz ve "fransız kalırlar". Bunu artık dünya kamuoyunda söz sahibi olmak, at oynatmak için yapmak zorundasınız. Yoksa düdüğü Netanyahu, Sarkozy, Medmedev bilmem ne içi boz politikalanın sünepe, kokuşmuş hoşaf adamlarına bırakırsan, öttür borunu öttür kalksın artık kazanlar.

 

Üstad'ın bir diğer cümlesi yine merhum Özal için; "Turgut, tankın paletleri gibi olmalısın. Hem hızlı yol almalı hem de araziye uymalısın." Acaba buradaki arazi bizim TOKİ arazileri mi? Yanıt zor olmasa gerek. Şimdi buradan anlayacağımız nedir nedir? Bir pergel gibi ayağını dinî, şer'î hususlarda beton gibi, demir gibi sabit kılacaksın diğeriyle tüm dünyaya hükmedeceksin, her alanda, her dalda. Bu nasrani olsun, ibrahimi dinin adamı olsun, kamboçyalı olsun. Bakınız ayrımına varınız, bu dinler arası diyalogla yakından uzaktan ilişkilendirilmemeli, onları "bir gece ansızın" boğazlayacağım zaten. Benim üzerinde durduğum, politik, siyasi tutum. Sonrasında Orta Doğu'nun tüm müslüman ve de Türkmen devletlerinin borazanlığını, gonk vuruculuğunu yapmak var. Yani benim bakış zaviyem budur. Eğer ki, boyunlarına geçirdikleri gravat hakikati söylemelerine engel olacaksa birinci dereceden ben onları yalnız bırakır ve de vetomu, muhtıramı basarım zaten. Umarım vermek istediğimi anladınız.

 

Bu arada, misalini verdiğiniz Ulu Hakan'ın Theodor Herzl ile yüz yüze görüşmesi ve de huzurundan kovması meselesi meşhur bir galattır. Ulu Hakan kesinlikle kendisiyle yüzyüze görüşmeyi kabul etmemiş daim teklifleri resddetmiştir. Sarayında çok yakın bir adamının aracılığıyla haber ulaştırmış Herlz. Yani Vahdettin Engin'in "Pazarlık" eseri böyle diyor, benden demesi. Bu durumda da ufak bir mantık yürütecek olursam, Sultan'ım Hakan'ım, Cennet Mekan'ım en muazzzam ve de keskin çizgilerle kararlılığını ve de tutumunu koymuş ortaya. Ama adamların niyeti alışveriş değil ki kardeşim, gelip toprağımızda devlet kurmayı kuruyor, sinsi it! Tövbe, tövbe. "Milleti olmayan vatan, vatanı omayan millete verilmeli"ymiş! Bakın yine tüylerim diken diken oldu. Tamam sakinim.

 

Diyeceğim, oradaki mevzu farklı. Biz burada hak çizgide, siyaset ve politika sahasında Türkiye'ni ve de müslüman devletlerin sesini daha gür çıkarmak için biraz maske takmaktan bahsediyoruz. Bunu kabullenemiyorsanız benim sualimin yönünü değiştirmem gerekecek, siyasette bir müslümanın rolü ne olmalı? Ya da bir farklı zaviye ile AB'ye girmeli miyiz?

 

Benim elimdeki fikirlerim bunlar kardeş. Şimdi ne dersin?

 

 

Yazının en başında saymış olduğun hususlara layık oluruz inşallah. Allah razı olsun...

 

Üstad ne demiş; "İnsan başı ile fara kafasını birbirinden ayıran en önemli özellik fikir öfkesidir". İnsan fikriyle vardır, düşüncesiyle vardır. Temelde din başlı başına bir fikirdir bir tercihtir. İslamı kabul etmiş biri fikir olarak da İslama göre düşünür, düşünmek zorundadır. Bunun aksi samimiyetsizliktir. Cevaplamam icap eden hususları elimden geldiğince özet geçerek cevaplamaya çalışacağım.

 

Öncelikle siyaset. Bu mevzu ile alakalı bir kaç sayfalık bir yazı yazmayı düşünüyorum. üstadın tabiri ile zihnimde protoplazma halinde dönen duran cümlelerden bazılarını buraya aktaracağım. en temelde demokrasi eski yunana dayanan bir fikirdir. Demos ve kratos kelimelerinden oluşur. Halk idaresi manasına gelir. İslam bize Hakkın idaresinden bahseder. Bu minvalde insan yapımı hiçbir sistem bizim sistemimin olamaz ve bizi hedefe ulaştıramaz. Müslümanın ölçüsü hem birey olarak hem toplum olarak islamdır. Metod önceden de vurguladığım gibi peygamber efendimiz sav in metodudur. O sav neyi ne şekilde yapmışsa bizim için o mevzu ile alakalı davranışımız ve hareketimiz O sav in yaptığına uygun O sav in yaptığı gibi olmalıdır. Şimdi temelde siyasetin amacı ipleri elde tutma fikri. Bu teklif efendimiz sav müşrikler tarafından yapıldığında "güneşi sağ elime ayı sol elime verseniz ben bu hak davamdan vazgeçmem" cevabını aldılar. Başa geçme ile çözüm gelmez. Çözüm islamı yaşama ile gelir, dine sarılma ile gelir. Bunun haricindeki bütün yollar çıkmaz sokaktır, belli bir noktadan öteye geçemez. Üstad Türkiyenin Manzarası isimli kitabında parti ile alakalı; "bizim partimi yoktur ve olamaz ancak bazı ehveni şer hesaplarımız olabilir ki bu da ölümü peşinen kabulleniğp zahmetsizini aramaktan başka birşey değildir. Montajı yapılmamış ve her an yapılmaya hazır makine parçaları gibi fert fert olabiliyor muyuz ona bakalım" Olayın hülasası budur.

 

Maske takmak mevzusuna gelince bunun örneği var mı ki tarihte? Kendini gizleme, tam olarak rengini belli etmeme. Şöyle var can korkusu mevu bahis olduğundda bu yapılabilir ve yapılmıştır da. Bunun haricinde makam mevki kazanmak, söz sahibi olabilmek için müslüman kimliğini geri planda bırakıp islama uymayan hareketleri mübah saymak islam düşüncesine uymayan bir husustur. Müslümanlık müslümanın kimlik kartıdır. Ya vardır ya yoktur. duruma göre öyle duruma göre böyle davranmak siyasetin ve günümüzdeki ucuz politikanın gereği olabilir ama İslamın gereği değildir.

 

Küfür tek bir millettir. Bunun içine İslamın dışındaki herkes girer. Gayrımüslimlerle alakalı hususlar da İslami eserlerde ele alınmıştır. Gayrımüslimle ticaretin mesela şartları vardır. Malı alırsın veya satarsın, işini görürsün çıkar gidersin. Cenabı Hakk kuranı kerimde "nefsine zulmedenlerle birlikte olma, onların yanından kalk savuş" buyurmakta iken bu insanlarla hem de güle oynaya esprili bir şekilde vakit geçirmek mevzu bahis değildir. İslamda yeri yoktur. Demokrasi de, politikada olabilir o da bizi bağlamaz.

 

Ulu Hakanın theodorl herzl ile görüşmediği fikrini savunan yazarlar da vardır. o konu senindediğin gibi de olabilir.

 

AB bizi istemiyor ki biz girelim. Boşuna bir çaba.

 

Yapılacak nedir biliyor musun kardeşim. Üstadın dediği gibi fert fert dinimizi kendi nefsimize sonra ailemize sonra çevremize yaşayıp yaşatabililmek. Mesele bu. Ashabı kiram 624 yılında bedir savaşı ile cihada başladı. 711 ylında Tarık bin ziyad cebelitarık boğazından İspanyaya geçti. 87 senede İslam devleti ispanyadan hindistana, kafkasyadan, afrika ortalarına genişledi. Biz o seçkin ttopluluğun yaptığı gibi dinimize sarılırsak Allahın yardımı bizimle veraber olacaktır. Allah rasulu sav ashabı kiram için " onların kalplerinde iman dağlar gibi sabitti" buyurmakta. O iman ile onların karşısında hangiş ordu durabildi. misli misli ordular önlerinde helak oldular. ve osmanlı İslama sarıldı 3 kıtaya hükmetti. örnekler bunlar kardeşim. biz olmamız gerektiği gibi olabilirsek müslümanların bileğini Allahın izniyle kimse bükemez...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Şimdi siz Üstad'dan alıntı yaparsınız sonra ben de yaparım bu iş uzar ve hatta yavru vatana yol olur. Anladığım kadarıyla görüşlerinizin takvasından ve de namusundan zerre taviz vermeyeceksiniz. Ki benim de böyle bir çabam yok zaten. Ben biraz fikir pişirelim, şöyle bir müzakere olsun istedim.

 

Ve şunu da umarım anladınız, ben size ihtilaf bir tutum içinde değilim ve hatta yazdıklarınıza bir kamyon daha irticaî(!) manalar yükleyiniz işte oradaki benim. Yanisi benim bir ayağıyla islemiyette sabit dediğim kısım sizin yukarıdaki yazdıklarına karşılık gelirken diğer satıh ile daha geniş zaviye çiziyorum ve çirkin yavrumuz Batı'yı adam etme emeli güdüyorum. Bu hususta Don Kişotluğu elzem görüyorum. İşte burada sanırım ayrılığa düşüyoruz. Mesele yok efendim, takdir seyircinin. Benim erdemim odur ki muhatabımın fikir kalesini yıkmak için klavyeyle azılı bir kavgaya girip onu dağıtmaya uğraşmam. Fikrin başka başka olması gayet tabi. Ziyadesiyle fikirlerinizden zevk aldığımı bildirir, selamı verir ve arkamı döner giderim. Teşekkürler olsun.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

"Allah, kıyâmet günü, hakkında ihtilâf etmiş olduğunuz şeyler konusunda sizin aranızda hükmedecek."

22 / HACC - 69

Share this post


Link to post
Share on other sites

Son vuku bulan hadise ile sn. Bağış kendini taçlandırdı. Vakti zamanda savunulmuş ama eminim şimdi utanıyordur ebkem:) bu adamı parti direk ihraç etmeli başbakan. İnanın dile getirmeye utanıyorum garip olan hani yapmamıştır ya bile diyemiyorum içimden. İçerideki yiyicilerden. Samimiyetsiz balkon konuşmasında o da vardı dikkat ettim ahmet davutoğlu yüzüne bakmıyor sirtini dönüyordu. Hükümet iyi tedkik etmeli gerçek isimleri bünyesinde toplamalı. Misal Van da Osman Nuri hoca ne ağır şartlarda adayligini sürdürdü. Evine ses bombaları büroya saldırı falan. Bu adamı boşta bırakmamalı kesinlikle. Sakarya zeki bey şahid oldum bizzat tam bir balon. Roman vatandaşlara hitap ederken yakınında idim. Gel gör ki tüm ilçeler orada alındı ama Van olamadı. Ne bileyim ya garip işler Allah devletimizin yardımcısı olsun.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Egemenin o balkona davet edilmeden çıktığını söylüyor partiye yakın arkadaşlar. İhraç konusunda ısrarcı değilim ama o adamın herhangi bir parti mensubundan farkı kalmamalı. Bir daha MV olmamalı, başbakanın uçaklarında gezmemeli, partide iyice dışlanmalı. Balkonlara çıkacak yüzü kalmamalı - yüzsüzdür biliyorum, engellenmeli. Onun kayıtları çok gerçekçi. Bilal-RTE kayıtlarındaki sahtelik yok. Boşuna kıvırmasın.

İnsanlar hakkındaki kanaatlerimde genelde isabet ederim fakat yüzümü kara çıkarmadığı için üzgünüm, bu kadarını ummazdım. Pis herif ya.

Share this post


Link to post
Share on other sites

şu eski yorumlarımı derleyip kitaplaştırasım var, iyi yazmışız vakti zamanında :)

 

olayın acı da olsa özü şudur ki "Başbakanımız yalnız arkadaşlar", kadro iyi gibi gözükse de çürük adam çok etrafında. zaten yıllardır "kahtı rical" sıkıntısı çektiğimizden ötürü değil midir ki bu millet başbakanını bağrına basıyor.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...