Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Beylerbeyi

Özenti Bir 68 Kuşağı Geliyor

Recommended Posts

Özenti bir 68 kuşağı geliyor

 

Türkiye’de İslamcılığın liberalizasyon politikalarına tahvil edilmesi suretiyle tasfiyesi sürerken, bu yeni dönemin İslamcı genç tipleri ve onların yaşam biçimleri de laboratuvar çalışması titizliğinde şu sıralar sürekli üretilip piyasaya sunuluyor.

Ayağına bir çift convers ayakkabı geçirip, eline de bir adet “Tutunamayanlar” nüshası alan ve kot pantolon cebinden Taraf gazetesi sarkan gençler zıpçıktı bir muhafazakarlık temelinde kendi “abdestli hippilik” dönemlerini inşa ediyorlar.

 

Geçmişte başka bir ideolojik disiplinin (Batı Sosyalizmi) önce siyasi düzlemde, ardından toplumsal yaşamda ve tamamen kendi retoriği içinde ve kendi ortodoksisine ihanet olarak ürettiği bir hareketin bugün muhafazakar ailelerin çocukları tarafından kopya edilmesi söz konusu.

“İslamcılığın 68 kuşağı” olarak tavsif edebileceğimiz türden bu yapılanmanın bizatihi İslam’ı Türkiye’de toplumsal ve siyasi sahalardan tasfiye ederken, “Arap Baharı” adı altında, bahse konu kişilerin bireysel iradesi dışında ve fakat onlara yaslanarak siyasi bir proje kalıbıyla dışarıya da bunu ihraç ettiği kolayca izlenebiliyor.

 

Öyle ki Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki ayaklanmaların, özellikle Suriye’de olup bitenlerin hiçbir antiemperyalist referansları bulunmamasına rağmen, o referansların bu hareketlere karşı verdikleri demeçler bile çok kaba bir mezhepçi yaklaşımla ya da “yaşamak bizim de hakkımız” türünden hafif meşrep isyankârlıkla boğulmaya çalışılıyor.

Eski Yeşilçam filmlerinde evden kaçan genç kızların namuslu babalarına söyledikleri türden cümleler kuruluyor.

“40 yıldır özgürlük nedir bilmiyoruz. Sırf düşmanlarımız ne der diye eksik etek dolaşamadık. El âlem demokrasi ve insan haklarının nimetlerinden azami ölçüde yararlanıp yazları denizin yalayışlarına, kışları kayak pistlerine vücutlarını salarken, biz fukara evimizin sığınağını hava saldırılarına karşı muhkemleştirmekle meşgul olduk. Ben de yüksek ökçeli bir yaşamı hak ediyorum” diye feveran eden gözü yaşlı genç kızların acıklı melodramlarını şimdi siyasi analiz yapmakla mahir kelli felli adamlardan işitir olduk.

 

Hizbullah’ın ve Hamas’ın Suriye yönetimine verdiği desteği “ayıp” olarak nitelendiren bir yazar, bu hareketler için “Siyonizm’e karşı mücadeleleri, hürriyet ve adalet isteyen Suriyelilere çamur atmalarını mazur göstermez. Ne ayıp şey! Ne büyük gaf! Bu nasıl ilm-i siyaset?” diyor.

Yani Lübnan’daki Hizbullah’ı ve Filistin’deki Hamas’ı “Suriye’de itibar kaybına uğramakla” itham ediyor.

Peki o halde Suriye’de itibar kazananlar kimlerdir?

Bu iki hareketin dışında hangi referanslar bunların yerini doldurmaya namzettir ki bu beyler yatıp kalkıp onlara selam çakmaktadır!

Hamas’ın ve Hizbullah’ın itibar kaybına uğradığı bir zemin, kendini antisiyonist ilan etmiş kimseler için meşru bir zemin midir?

Yukarıdaki alıntı “Bu nasıl ilm-i siyaset?” diye bitiyor.

İşte bütün mesele…

Savaşıyla barışıyla, doğumuyla ölümüyle, aşkıyla nefretiyle bütün bir hayatı bir “ilm-i siyaset” şartnamesine sokmak ne büyük ve ne sıkıcı bir bahtsızlıktır.

Sözünü dosdoğru söyleyemeyenlerle cehaletini ve yetersizliğini gölgelemek için kurnazlık melekelerini maksimum çalıştıranların dillerinden düşürmedikleri işbu ilm-i siyaset oyunbazlığını, şunca yıldır İsrail gibi bir güçle çatışan kuvvetlerden beklemek en hafif tabirle ukalalıktır.

 

Yazının başında “İslamcılığın 68 kuşağı” nitelendirmesinde bulunurken, bunun bildiğimiz 68’den farkının bütünüyle masa başında hazırlanmış olduğuna ve bunu kuşananların üzerlerine oturmadığına dikkat çekmek isteriz.

Çünkü bugün bu çevrelerde pek bir moda olan esriklik bile orijinal bir savruluş değildir.

 

Bildiğimiz 68’de solun, sosyalizmin kurulu sistemlerine karşı (SSCB vb.) birey hakları temelinde yaptığı ve o günün şartlarında tamamen orijinal olan karşıdevrim taarruzu, bugün muhafazakar Müslüman kesimlerde kurulu antiemperyalist pratiklere ve müesseselere karşı tekrarlanırken, bütünüyle adi bir kopyalamanın söz konusu olduğu açıktır.

 

Elbette her özentide olduğu gibi bunda da o sonradan görmeliğin verdiği bayağılık, kopya yaşamın icrası sırasında mide bulandırıcı kimi davranış biçimlerini de mümkün kılıyor.

Bir şeye benzemesi için yapay olarak üretilmiş her davranış biçimi gibi bu da sırıtkan bir arsızlığı gerektiriyor.

Ki içeride ve dışarıda sürekli maruz kaldığımız kaskatı manzara sadece budur.

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Güzel noktalara değinen, kıymetli bir yazı. Ne yazık ki vakti zamanında oynanan oyunlar, çevrilen dümenler artık semeresini vermiş vaziyettedir.

 

Bir memlekette gençliğin yara alması, ahlâkî olarak çökmesi vücuda bulaşmış kanser gibidir. Selimiyete kavuşmak ancak ölümle gerçekleşebilir. Bugün juanjuanlar gibi insanlıktan çıkmış, devrim geçirmiş bir nesil peyda olmuştur, ve istikbalin daha da vahimiyet arzedecek olması insana şimdiden oturup yaslar tutmasını salık veriyor. Ciddi tahrip söz konusu. İnsanın kafasına deve derisi geçirtip çıldırtan, saçları içine doğru batıran, beyni kanatan Çin işkencelerinin günümüzde daha basit, daha stratejik yollarla bulujinlerin yamalı bezler gibi ayağına geçirilmesi kabilinden kelepçeyi imanımıza, dinimize geçirmiştir.

 

Kısa zamanda uyanıla, uyanmayanların kellesi vurula

Ol makamın rahmetine, hayra karşı gelmek dileğiyle

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...