Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Kalemdar

Necip Fazıl Vefatının 28. Yılında Anılıyor

Recommended Posts

sercanpolat_nfk.jpg

 

''Ne azap ne sitem bu yalnızlıktan/ Kime ne aşılmaz duvar bendedir/ Süslenmiş gemiler geçse açıktan/ Tanırım gittiği diyar bendedir'' dizelerinin sahibi, Türk Edebiyatı'nın usta kalemlerinden Necip Fazıl Kısakürek, vefatının 28. yılında sevenleri tarafından özlem ve saygıyla anılıyor.

 

Necip Fazıl'ın vefatının 28. yılı dolayısıyla AA muhabirinin sorularını cevaplayan Mehmet Kısakürek, babasının Heybeliada'daki Bahriye Mektebi'ni ve eski ismiyle İstanbul Darülfünunu ( niversitesi) Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünü bitirdiğini söyledi.

 

Kısakürek, babasının Avrupa'ya eğitim için gönderilen ilk Cumhuriyet öğrencileri arasında yer aldığını ve bu kapsamda Paris'e giderek, Sorbon niversitesi Felsefe Bölümünde eğitim almaya başladığını kaydetti.

 

Ancak Kısakürek'in, Sorbon'daki öğrenimini yarıda bırakarak yurda döndüğünü aktaran Mehmet Kısakürek, şunları kaydetti:

 

''Babam, ilk şiirlerini, 1923'de Yeni Mecmua'da yayınlandı. 1928 yılında, henüz 24 yaşındayken 2. şiir kitabı 'Kaldırımlar'ın yayınlanmasıyla birlikte, birden şöhretin zirvesine çıktı. Çeşitli bankalarda çalıştı ve müfettişliğe kadar yükseldi. 1934'de bir akşam, çalıştığı bankadan evine dönmek için bindiği 'Şirket-i Hayriye' vapurunda karşısına oturan ve gözlerini ondan ayırmayan, o güne kadar hiç görmediği, bir daha da görmeyeceği 'Hızır' tavırlı bir adam ona, Abdülhakim Arvasi Hazretleri'nin adresini verdi. Sıcak bir ilkbahar günü, yanına Abidin Dino'yu da alarak Eyüp sırtlarına çıkar. Belki 3, belki 5 saat süren o günkü temastan aldığı kelimeler üstü bir tesirle çarpılıp kalır ve bir daha bırakmamacasına o 'Büyük Zat'ın eteklerine yapışır.

 

Daha sonra Ankara niversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Devlet Konservatuvarı, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi ve Robert Koleji'nde hocalık yaptı. Fikir sahasına da uzandığı ve kendi deyişiyle 'sosyal mücadele'ye atıldığı 1943'den ölümüne kadar, 'anlaşılmadan benimsenmek' ile 'tanınmadan dışlanmak' arasına sıkışan bir yalnızlık kesitinde yaşarken, her iktidar döneminde suçlandı, sorgulandı, yargılandı, defalarca hapis yattı. 1960 ihtilali öncesinde hakkında kesinleşmiş mahkumiyet kararları toplamı 101 yıla ulaştı.

 

1936 yılında 'Ağaç' ve 1943-1978 yılları arasında Büyük Doğu dergilerini çıkardı. Bütün şiirlerini topladığı 'Çile' ile 1934'de yaşadığı büyük ruh buhranının sahne eseri ve Türk Tiyatrosu'ndaki ilk büyük dram örneği 'Bir Adam Yaratmak' başta olmak üzere, çok çeşitli türde 100'ün üzerinde eser verdi. 25 Mayıs 1983'de hayata veda ederek, doğduğu gün olan 26 Mayıs Perşembe günü, Eyüp sırtlarında toprağa verildi.''

 

-''ZAMANIN, NECİP FAZIL FİKRİYATININ LEHİNE İŞLEDİĞİ KANAATİNDEYİZ''-

 

Mehmet Kısakürek, Necip Fazıl'ın, Türk fikir ve sanat hayatının en doğurgan kalemlerinden biri olduğunu belirterek, ''İlk kitaplaşmış eseri 'Örümcek Ağı'ndan son eserine kadar topyekun eser sayısı 120'ye yakındır'' dedi.

 

Kısakürek, babasının, 1974'te, daha önce ''Örümcek Ağı'', ''Kaldırımlar'', ''Ben ve Ötesi'', ''Sonsuzluk Kervanı'', ''Çile'' ve ''Şiirlerim'' başlıklarıyla yayınlanan şiir kitaplarını, yeni şiirleriyle birlikte tek kitapta, ''Çile''de topladığını belirterek, ''Böylece bu isim altında bütünleştirdiği şiirlerini, Türk Edebiyatı'na, 'şairliğimin tek ve eksiksiz kadrosu' diyerek armağan ederken, kitabın takdiminde, vasiyet niteliğindeki şu ifadeye yer verdi: 'İşte şiir kitabım bu, hepsi bu kadar ve bu kitaba gelinceye dek başka hiçbir şiir, bana, adıma ve ruhuma mal edilemez!''

 

Necip Fazıl'ın, 17 sayılık Ağaç dergisi ile 1943-1978 yılları arasında çeşitli tarih periyotları içinde çıkarmış olduğu Büyük Doğu dergisinin, 550 sayılık bir külliyat olarak kütüphane arşivlerinde mevcut olduğunu ifade eden Kısakürek, şöyle devam etti:

 

''Günlük makale yazdığı gazetelerin arşiv kayıtlarında ise binlerce yazısı mevcuttur. Necip Fazıl'ın eserleri üzerindeki çalışmalar, Büyük Doğu Yayınevi çatısı altında yapılmaktadır. Bizzat Necip Fazıl tarafından 1973 yılında kurulmuş bulunan yayınevi, üstad'ın vefatından sonra, her şeyi yeni baştan ele almayı gerektirici yeni durum içinde tarihi bir vazife üstlenmiş ve ilk yayınladığı 'Hikayelerim' kitabıyla yola çıkmıştır. Büyük Doğu'nun 1983 sonrası yayın faaliyetinin temel amacı, Necip Fazıl'ın vasiyetine bağlı olarak, gerek o tarihe kadar kitaplaştırılmış eserlerini, gerekse başta Büyük Doğu ve Ağaç Dergisi olarak çeşitli dergi ve günlük gazetelerde yayınlanmış bütün yazı ve tefrikalarını ve ayrıca elimizde mevcut eser dosyaları ile konferans kayıtlarını neşretmekten ibarettir. Bu doğrultuda, 1973 öncesi basılan ve birçoğu editör zafiyetleri sebebiyle tamamlanmaktan mahrum olan üstadın kitapları, ciddi bir arşiv taramasına bağlı karşılaştırmalar yapılarak ikmal edilmiş ve orijinallarına uygun şekilde basılmıştır.

 

Ayrıca babamın bıraktığı dosyalar, yazmış olduğu dergi ve gazetelerdeki eser tefrikaları ve kitaplaşmamış bütün yazıları ve ayrıca konferans kayıtları, ait oldukları konu ve yazım türüne göre tasnif edilerek kitaplaştırılmıştır. Bütün bu çalışmalar neticesinde, üstadın 116 eseri basılmış vaziyettedir ve çalışmalarımız devam etmektedir.''

 

Büyük Doğu Yayınevi'nin şimdiye kadar yapmış olduğu faaliyetlerin katkısıyla, Necip Fazıl'ın eserlerinin üzerindeki ilmi ve fikri çalışmalarda da dikkate değer bir yoğunluk gözlemlenmekte olduğunu ifade eden Mehmet Kısakürek, ''Gerek dergi özel sayıları ve fikri etütler, gerekse çeşitli üniversite çatıları altındaki tez çalışmaları kemiyet bakımından artış göstermektedir. Arzumuz, bütün bu çalışmaların zaman içerisinde içerik bakımından daha keyfiyetli olduğunu görmektir. Zamanın, Necip Fazıl fikriyatının lehine işlediği kanaatindeyiz'' diye konuştu.

 

Haber 7

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hayatı, fikirleri ve eserleriyle çağlara ışık tutan, bizlere yol gösteren Üstad’ı; vefatının 28. Yılında rahmetle ve hasretle anıyoruz.

Share this post


Link to post
Share on other sites

28 yıl olmuş… Onca sene geçmiş ardından. Konuşuyorlar, anlatıyorlar onu; kendisini görmüş, sohbetinde bulunmuş, yaşadığı döneme yakından tanıklık etmiş insanlar ondan bahsediyor. Bir yağmur başlıyor sonra; ağır ağır şiddetini artırarak yağmaya devam ediyor. Islanıyor pencere, üşüyor ev, titriyor hayal, boğuluyor dünya… Akşam oluyor… Her nasılsa yolunu kaybetmiş bir kuş karanlıkta evini arıyor. Radyo açık; radyoda bir şarkı çalıyor. Adı geceler… Haklıymışsın ben uyurken üstümü örttüğünde, diyor radyo… Geceleri yerden yere vuruyor. Şeytana küfredenler geçiyor uzaklardan. Hayata lanet edenler… Dünyayı ayıplarken kendini unutanlar… Yağmur durur gibi oluyor. Televizyon kendi kendine açılıyor. Televizyon deliriyor… Haberler… Haber spikerini gören, spikere göre haber verilseydi eğer, sıradaki haberin çıplaklar kampıyla alakalı olacağını düşünüyor. Yüzü şekilden şekle girmiş kırmızı dudaklı spiker şaşırmış olmalı ki; bir kadının nehre atlayıp intihar ettiğini; küçük bir çocuğun yanarak öldüğünü söylüyor. Kendisini kötü hisseden bir el, televizyonu kapatıyor. Dışarı çıkıyor bir çift ayak; birkaç çift ayak buluyor; konuşuyorlar… Boş, bomboş muhabbetler. Dönüyor eve, dönüyor dünya, dönüyor her şey… Yaşamanın ve ölmenin, ikisinin de hakkını ver diyor Üstad. Yaşamanın hakkını ver… Hesaba çekilmeden, hesaba çek; vicdanının kucağına bırak kendini. Konuşurken sen değil, vicdanın konuşsun; susarken de öyle… Aptallar gibi olma artık. Aptallar gibi olmadığını sana aptal dediklerinde anlayacak; ev çok geniş diyenlere, yeryüzü bu kadar dar olmamalı diyeceksin. Yeter ki şu boşluktan kurtul. Yağmur şiddetini artırıyor. Kolay değil, 28 yıl olmuş…

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hangi kelimeye,ne mânâ yükleyeyim? Hepsi hepsi o denli kötürüm ve de ifadeden aciz ki.. Karşımda koskoca bir dağ; bir yanı bu denli sert ve katı öte yanı zemheri gibi üşütücü, bir demde har ile hemhal kanlı idrak, bir yanda "Beni çok çabuk kandırabilirler." kadar safiyane çocuksuluk, diğer yanda kafayı fikir ile doyurmanın, ruha gökyüzünün kapılarını aralamanın, gence hakiki insan ve de müslüman olmanın kaidelerini aşılayıcı sanat adamı, mütefekkir, mutasavvıf, büyük sanatkâr; Üstad!

 

Ölmedi yüreğimizde yaşıyor safsatalarını geçiniz! Üstad'a ancak ortaya koyduklarımızla, ölmez, tükenmez eserlerimizle, tarihin yüzüne tabanımızı basabildiğimiz ölçüde O'na sadığız, o ölçüde gönüldaşız, ancak o zaman hakiki bir Üstadseveriz..

 

Kafa, ruh ve de gönlümüzü O'nunla beslediğimiz, O'nunla dünyamızı büyüttüğümüz gerçeğini sıralamamız tekrarın tekrarından ibarettir. "Gençler bu adam yolunuza fedadır!" cümlesiyle ruhu vecd, aşk ve de davayı omuzlamak ile dolup taşaçak hal, evet ancak bu hal bizi paklayacaktır!

 

Şöyle düşünmüştüm eskittiğim vakitlerden birinde;

"Allah davasına tutunan, onu yerden kaldırmaya uğraşan adamı işte böyle ölümünden sonra da amel defterini kapattırmaz, sevap hazinesini genişletir. İşte karşısında rakibi olarak gösterilen Nazım, Akif'e inat yükseltilen Tevfik.. Hani nerde onların adamları, nerde yetiştirdiği nesiller?! Arkalarından bşr fatiha gönderen yüzü ay gibi parlak, imanı yanardağ gibi coşkun, fatihası ana sütü gibi helal.. Nerdfe o adamların yetiştirdiği nesil?! Yok, yoklar.. Ancak bir zamanın küfür cephesinin sönmüş yıldızları olarak kaldılar.. Ama Üstad ve O'nun gibileri yaptıkları hizmetle bizler gibi pırıl pırıl gençletr yetiştirmiş ve de vatana, millete hiç tükenmeyecek bir hazine bırakmışlardır. Ve bunun vefa borcunu da birer fatiha, yasin yahut fetih ile de öderiz. İşte nurun, imanın küfre galibiyeti en basit şekliyle budur. Salt bu dünyaya değil, ahirete de yatırım..

 

Evet gönüldaşlarım diyelim, Allah bizim gibilerden razı olsun!

 

Emeğini her bir cümlesi, her bir kelimesiyle mükemmel bir edada akıl ağımıza ören Üstad'a "medh-i nakış nakkaşa racidir." usûlunce kendisinden biliyor vede bünyemizdeki her bir aksiyonun, inancın, davanın evelAllah kendi kaleminden olduğunu söylememiz üzerimize vazife.. Rabbim kabrini nur ile donatsın ki emin'e yakın his içindeyim ki, inşallah Cemalullah'a ve de Peygamberimiz'in komşuluğunu nasipdârdır!

 

Burada bulunan her gönüldaşım inşallah üzerimize düşen görevimizi ifa etmede, yani burayı muazzam bir akademi hem de mektep gibi telakki etmede herkes bu kutlu vazifenin en cüz'i kısmını gerçekleştirmiş olacaktır. Yüce Mevlam ellerimizden tutsun ve de daha büyük işler yapabilmemizi nasip etsin.

 

 

Selam O kutlu ruha

Selam O'na hakkıyla gönlünü verene

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...