Kalemdar 293 Report post Posted June 21, 2011 1 Temmuz'da kabri başındayız Erzurum'dan ne de çok hattat çıkmış. Bunlardan ikisi dede ve torun hattatlardan Ömer Şevket Özdem ve Nurullah Özdem. Akraba hattatlar Türk-İslâm sanatları içinde her zaman gururla övündüğümüz Türk Hat Sanatı tarihimizde binlerce hattat geldi geçti. Sayılarını Allah bilir. Kimi iz bıraktı, kimi namını bıraktı, kimi ekol oldu, kimi köprü oldu... Büyük üstadlarımızın hüsnü hat sanatına kazandırdıkları büyük hizmetlerin ne adını koyabiliriz, ne de yadını bitirebiliriz. Şeyh Hamdullah Efendi, Ahmed Karahisârî, Hâfız Osman Efendi, İsmail Zühdî Efendi, Mustafa Râkım Efendi, Mahmud Celâleddin Efendi, Mehmed Şevkî Efendi, Yesâri Mehmed Esad Efendi, Sami Efendi ve Hâmid Aytaç... Allah hepsinden razı olsun. Mekânları cennet olsun, himmetleri daim olsun. Bilindiği üzere tarihimizde baba-oğul (Yesâri Mehmed Esad Efendi ve oğlu Yesârizâde Mustafa İzzet Efendi), ağabey-kardeş (İsmail Zühdî Efendi ve Mustafa Râkım Efendi, Ömer Vasfî Efendi ve Mehmed Emîn Efendi) ve dayı-yeğen (Mehmed Hulûsî Efendi ve Mehmed Şevkî Efendi) gibi kan bağları olan hattatlar vardı. Günümüzün önemli hattatlarından Özçay Kardeşler yani Mehmed Özçay ve Osman Özçay'dan sonra "Akraba Hattatlar Silsilesi"ne iki isim daha eklendi. "Dede ve Torun Hattatlar" Merhum Erzurumlu Ömer Şevket Özdem ve torunu Nurullah Özdem. Onlar bu silsilenin son halkası gibi. Devamı gelir inşallah. Besmele ile başlayan meşk aşka dönüştü 1926 senesinde Erzurum'un Aşkale ilçesine bağlı Taşağıl köyünde dünyaya gelen Ömer Şevket Efendi yirmi yaşlarında Alvarlı Muhammed Lütfî Efendi (Efe) Hazretlerine intisab etti. Kur'ân-ı Kerîm'i hıfz etmek için önce Konya'ya daha sonra İstanbul'a hicret etti. Görev aldığı caminin içindeki bir köşeye yazdığı Besmele-i Şerife onun hüsnü hat sanatına başlamasına sebeb oldu. Hattatlık fedakârlık isteyen bir sanattır İlk kez Hallâczâde Muhammed Şevket (Pektaş) Efendi'den ders alan Ömer Şevket Efendi önce sülüs ve nesih'den başladı. Sonra ta'lik hattı meşk etti. Hocası onu Üstad Hâmid Aytaç ve Mustafa Halim Özyazıcı ile tanıştırdı. Uzun bir zaman bu iki isimden dersler aldı. 1954 yılında Sultanahmed Camii'nde yapılan bir merasimle Şevket Pektaş ve Hâmid Aytaç imzasıyla Halim Efendi'nin elinden icazetnamesini aldı. İcazet duasını Gönenli Mehmed Efendi okudu. 1965'te memleketi Erzurum'a döndü. 1978'de imamlıktan emekliye ayrıldı. Daha sonra Hacca gitti. Yüzlerce Hilye-i şerif, dua, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerden oluşan levhalar, ayrıca 17 cüzü tamamlanmış bir Mushaf-ı Şerif yazdı."Bu sanatın tadına varan kişi bir daha bırakamaz, her zaman iyiye ve güzele ulaşmak için kendini zorlar ve neticede kıymetli eserler doğar. Hattatlık fedakârlık isteyen bir sanattır" derdi. 7 Ocak 2003'te Erzurum'da vefât etti. Allah gani gani rahmet eylesin. Torun Hattat Nurullah Özdem Bugün Şevket Efendi yok ama onun ismini taşıyan bir torunu var. Gönlünü adeta Hüsnü Hat sanatına kaptıran, kabiliyetli ve mütevazi kişiliği ile istikbâlde yüksek mevkilere gelebilecek biri olan Nurullah Özdem, Şevket Efendi'nin torunudur. Bugünlerde hiç durmadan çalışan bu genç hattat dedesinden aldığı feyz ile hüsnü hatta başlamış. 1984 senesinde Erzurum'da dünyaya gelen Nurullah Özdem, 1998 yılında dedesi Şevket Efendi'den hat dersleri almaya başlamış. Bir zaman dedesinden meşk etmiş. Dedesinin 2003'te rahmet-i Rahman'a kavuşmasından sonra 2004 senesinde Üstad Hasan Çelebi'nin seçkin talebelerinden Hattat Davud Bektaş Hoca'ya intisab etmiş. 2005 senesinde Atatürk Üniversitesi Resim Bölümünden mezun olduktan iki yıl sonra yani 2007'de sülüs ve nesih icazetini almış ve yazmaya başlamış. Halen yazmaya devam ediyor. Allah uzun ve bereketli ömürler versin. Erzurumlu hattatlar Yaşayan Erzurumlu hattatlar arasında; Üstad Hasan Çelebi, Turan Sevgili, M.Fuad Başar, Ömer Faruk Özoğul, Muhammed Mağ, Yusuf Bilen ve Abdullah Aydemir gibi isimler var. Bunlar benim âcizâne bildiğim Erzurumlu Hattatlar. Hepsine selâm olsun. Hat severlere iki haber Hat sanatımızın dehâlarından Hattat Mustafa Râkım Efendi'nin türbesi Cuma akşamları ziyarete açıktır. Aklınızda bulunsun. Duyanlar duymayanlara söylesin. "Yâd-ı Üstâd" 1 Temmuz 2011 Cuma günü büyük hattatlarımızdan üstad Sami Efendi'nin vefâtının 99.yılı sebebiyle Fâtih Câmii haziresindeki kabri başında hediyelerimizi vermek üzere hazır bulunacağız. Arzu eden buyursun efendim. Dünyabizim 2 Share this post Link to post Share on other sites
MÜNZEVİ 202 Report post Posted December 5, 2011 hemde çook... teşekkürler. 1 Share this post Link to post Share on other sites
serazat 15 Report post Posted December 5, 2011 Evvela muhabbet gerek... Share this post Link to post Share on other sites
MÜNZEVİ 202 Report post Posted December 6, 2011 Aileden ressam Turan Sevgili, 1963'te ilahiyat tahsili için İstanbul'a gelir.İstanbul Üniversitesi İslam Yüksek Enstitüsü'ne devam ederken hat sanatına gönül verir .. ve Osmanlı'nın son hattatlarından Hamit Aytaç'ın kapısını çalar, sorar: "Bana da kâğıda döktüğünüz mürekkebi yazmayı öğretir misiniz?" Üstadın cevabı..; 'Canını vermek istiyorsan buyur.' Share this post Link to post Share on other sites
vecd_ 166 Report post Posted December 6, 2011 hat gerçekten çok güzel bişey bi hattatın hat ile lgili bi seminerini dinlemiştim çok etkilenmiştim gerçekten çok güzel bişe herşeyden önce sabır işi. Share this post Link to post Share on other sites
mahlas 99 Report post Posted December 8, 2011 :( Günün gençliği elini eteğini face'yide kapsayan silikon dünyadan bir nebze olsun çekip "hat" "ebru" gibi dede yadigarı sanatlara yönelmedikçe korkarım gül gibi solacaklar... Share this post Link to post Share on other sites
vecd_ 166 Report post Posted December 13, 2011 :( Günün gençliği elini eteğini face'yide kapsayan silikon dünyadan bir nebze olsun çekip "hat" "ebru" gibi dede yadigarı sanatlara yönelmedikçe korkarım gül gibi solacaklar... ney ide unutmamak gerek oda çok güzel;) Share this post Link to post Share on other sites
Betl 13 Report post Posted August 31, 2017 2007 yılından berı meşk usûlü kûfi hat sanatı ile ilgileniyorum. 'Hat; bir medeniyet çizgisidir.' der Fuat Başar ve gercekten de öyledir. Ne yazık ki; unutulan ve unutturulmaya çalışılan bir san'at dalı olacağı düşünülse de modern ve klasık kimlik altında varlığını ebediyyete kadar sürdürecektir. Zordur mesakkatlidir fakat ruhunu yasar ıseniz; onda vukû bulursunuz. 1 Share this post Link to post Share on other sites