Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
By_X

Libya'da Bir Devrin Sonu: Kaddafi Öldürüldü

Recommended Posts

Libya'da Bir Devrin Sonu: Kaddafi Öldürüldü

 

Libya'nın devrik lideri Muammer Kaddafi'nin öldüğü bildirildi. Ulusal Geçiş Konseyi'nden bir üst düzey askeri yetkili, bugün Sirte'de ele geçirilen Kaddafi'nin aldığı ağır yaralar nedeniyle öldüğünü söyledi.

 

Libya'nın devrik lideri Muammer Kaddafi'nin bir konvoyla Sirte'den kaçmaya çalışırken NATO uçakları tarafından vurulduğu öne sürüldü. Libya Milli Geçiş Konseyi yetkilileri, yoğun ateş altındaki konvoyda bulunan Kaddafi'nin bacaklarından ve başından yara aldığını, daha sonra da hayatını kaybettiğini bildirdi.

Kaddafi'nin oğlu Mutassım ve üç üst düzey yetkili de yakalandı

Libya'da Sirte'de düzenlenen operasyonda Kaddafi'nin oğlu Mutassım'ın da ele geçirildiği bildirildi. Libya televizyonu "Özgür Libya", Sirte'deki operasyonda Mutassım Kaddafi'yle birlikte iç güvenlik servisi şefi Mansur Dau ve Libya istihbarat servisi şefi Abdullah Senussi'nin de yakalandığını duyurdu. Operasyonda ayrıca, Kaddafi rejiminin savunma bakanı Ebubekr Yunus Cebir'in de öldürüldüğü bildirildi. Kaddafi'nin sözcüsü Musa İbrahim'in de ele geçirildiği UGK yetkilileri tarafından açıklandı.

 

ÜLKEDEKİ OLAYLARIN GELİŞİMİ

Ulusal Geçiş Konseyi'nin bir yetkilisi, Muammer Kaddafi'nin yaralı vaziyette Sirte'de ele geçirildiğini söyledi.

Libya'da Muammer Kaddafi karşıtı gösterilerin başladığı şubat ayından bu yana olayların gelişimi şöyle oldu:

 

15/16 Şubat: İnsan hakları savunucusu Fethi Tarbel'in tutuklanması Bingazi'de olayların çıkmasına neden oldu.

 

24 Şubat: Hükümet karşıtı güçler, Kaddafi'nin askerlerini yendi ve kıyı kenti Misrata'nın kontrolünü ele geçirdi.

 

26 Şubat: BM Güvenlik Konseyi, Kaddafi ve ailesine yaptırım uygulanacağını açıkladı.

 

28 Şubat: AB ülkeleri Kaddafi'ye karşı yaptırım kararı aldı.

 

5 Mart: Bingazi'de kurulan Ulusal Geçiş Konseyi (UGK), kendini Libya'nın tek temsilcisi olarak ilan etti.

 

17 Mart: BM Güvenlik Konseyi'nde yapılan oylama sonucunda, Libya hava sahasında uçuşa yasak bölge ilan edildi ve sivillerin Kaddafi'nin ordusundan korunması amacıyla askeri harekat kararı alındı.

 

19 Mart: Kaddafi güçlerine yönelik düzenlenen ilk hava saldırısıyla Kaddafi'ye bağlı askerlerin Bingazi'ye doğru ilerleyişi durduruldu ve Libya'nın hava savunma sistemleri hedef alındı.

 

30 Nisan: NATO'nun Trablus'taki bir eve düzenlediği hava saldırısında Kaddafi'nin en küçük oğlu ve üç torunu öldü.

 

27 Haziran: Uluslararası Ceza Mahkemesi, Kaddafi, oğlu Seyfülislam ve istihbarat şefi Abdullah El Senusse için insanlığa karşı suç işledikleri gerekçesiyle yakalama emri çıkardı.

 

21 Ağustos: Muhalif güçler başkent Trablus'a girdi.

 

23 Ağustos: Muhalifler, Kaddafi'nin Trablus'taki Babül Aziziye karargahını ele geçirdi ve Kaddafi yönetiminin sembollerini yok etti.

 

29 Ağustos: Kaddafi'nin karısı, kızı Ayşe ve oğullarından ikisi Cezayir'e gitti. Ayşe Kaddafi sınırı geçtikten birkaç saat sonra burada bir çocuk dünyaya getirdi.

 

1 Eylül: Libya'daki geçiş yönetimi, Paris'te ülkenin geleceğinin konuşulduğu bir konferansta dünya liderleriyle buluştu. İktidara gelişinin 42. yıl dönümünde Kaddafi, kendisini destekleyenlerden mücadeleye devam etmelerini istedi.

 

8 Eylül: Geçiş yönetiminin Yürütme Kurulu Başkanı Mahmud Cibril, kendilerine bağlı güçler tarafından ele geçirlmesinin ardından ilk kez başkent Trablus'a gitti.

 

11 Eylül: Libya, yeniden petrol üretmeye başladı. Nijerli yetkililer, Kaddafi'nin oğlu Sadi'nin ülkelerine geldiğini açıkladı.

 

13 Eylül: Geçiş yönetiminin başında bulunan Mustafa Abdülcelil, başkent Trablus'ta yaklaşık 10 bin kişilik bir kalabalığa ilk kez hitap etti.

 

15 Eylül: Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve İngiltere Başbakanı David Cameron Libya'yı ziyaret etti.

 

16 Eylül: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Libya'da Trablus ve Bingazi'yi zeyaret ederek, Libya'nın yeni yönetiminin temsilcileriyle görüştü. BM Güvenlik Konseyi, Libya'ya yönelik yaptırımları yumuşattı. BM Genel Kurulu, geçiş yönetiminin temsilcilerini, Libya'nın tek temsilcileri olarak gören bir karar aldı.

 

20 Eylül: ABD Başkanı Barack Obama, ABD'nin Libya Büyükelçisinin Libya'ya döneceğini açıkladı.

 

21 Eylül: Muhalifler, Kaddafi'ye bağlı güçlerin direniş gösterdiği 3 büyük kent olan Sabha'nın ele geçirildiğini duyurdu. Sirte ve Beni Velid'deki direniş devam etti.

 

25 Eylül: Libya, aylar sonra ilk kez petrol sevkıyatına başladı.

 

27 Eylül: NATO, UGK'nın ülkenin kimyasal silahlarının ve nükleer malzemelerinin tamamının kontrolünü sağladığını bildirdi.

 

12 Ekim: Kaddafi'nin oğlu Mutasım, Sirte'den kaçmaya çalışırken yakalandı.

 

13 Ekim: UGK güçleri, Sirte'nin "iki numara" denilen mahalle hariç neredeyse tamamen ele geçirildiğini duyurdu.

 

Libya'da bir devrin sonu: Kaddafi öldürüldü

 

14 Ekim: Kaddafi yanlıları ile UGK güçleri arasında başkent Trablus'ta çatışma çıktı. Yeni yönetim, Trablus'un alınmasından sonra başkentte ilk kez silahlı direnişle karşılaştı.

 

17 Ekim: Kaddafi'nin son kalelerinden biri olan Beni Velid'in de düştüğü ilan edildi. Suriye'deki bir televizyon kanalı, Kaddafi'nin oğlu Hamis'in 29 Ağustos'ta yaşanan çatışmalarda öldüğünü doğruladı.

 

18 Ekim: ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Libya'ya sürpriz bir ziyaret düzenledi ve Kaddafi karşıtı güçlere birleşme çağrısı yaptı.

 

20 Ekim: UGK güçleri, Kaddafi'nin memleketi ve son kalesi olan Sirte'ye iki aylık kuşatmanın ardından ele geçirdi.

Share this post


Link to post
Share on other sites

İslam ' la sosyalizmi birleştirmeye kalktı,yetmedi aklına yatan tuhaf fikirleri yeşil kitap adlı kitapta topladı.ve bu şekilde din algısını kurmaya kalktı. Olmadı ,olamadı ,olduramadı.Değer ifade etmeden çekti gitti.

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne için yaşadığını bilmek; yaşamak kadar önemlidir. Nitekim insanı diğer canlılardan ayıran en büyük özellik, bilmeye ve düşünmeye sevk eden akıl sistemidir. Aklın da en büyük özelliği; mantık ve nefs üçgeniyle birleşip, insanlık gayesine uygun olarak, beden ülkesini yönetebilmesidir.

Başka bir açıdan yaşamak; nefes alıp vermek, yemek-içmek gibi şeylerle sınırlandırılırsa, aynı şeyleri, hayvanların da yaptıklarını unutmamak gerekir.

 

Yaşamak ve ölmek! Yaşamanın ardından ölmek! Nasıl yaşanılırsa öyle ölmek!

İyi insanların iyi; kötü insanların da, kötü yolda ölmeleri muhtemeldir. Bu bakımdan, iyilik yapmayı görev bilen bir insan iyilikleriyle, kötülük yapmayı meslek edinmiş bir insan da, kötülükleriyle öteki dünya’ya göç eder. Bu dünyada bir insan hangi hâl üzere yaşamışsa, o hâl üzere ölecektir.

Peygamberimiz (sav) Efendimiz bir gerçeği şöyle beyan eder:

"İnsan nasıl yaşarsa öyle ölür; nasıl ölürse öyle dirilir; nasıl dirilirse öyle haşrolur"

Bu şu demek oluyorİnsanlar ahiret rotasını dünyadaki yaşam tarzlarıyla çiziyorlar. Yaşantımız iyi olursa ölümümüzde iyi oluyor. Ölümü iyi olanların ahireti de güzel oluyor. Hiçbir insanı incitmemeli, hiç kimsenin kalbini kırmamalı. ‘’Kalb kırmak, yetmiş kere Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günahtır’’. Der büyüklerimiz. Bir kalb kırmanın günahı, 70 kere Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günah olunca, nasıl olur da, bir insan birine el kaldırır, tokat atar veya öldürür. Bu, akıl alacak iş değildir.

Bugün Libya Lideri Muammer Kaddafi’nin 42 yıl adeta taptıkları, isyancıların tekmelerle öldürdükleri video görüntülerini izlerken aklıma yukarda yazdıklarım geldi. Daha geçen sene Roma'ya ve Paris'e çadır kuran Kaddafi’ye 42 yıldır ‘’kardeşim’’ diyen ve onu Libya’nın başına getiren emperyalist güçler, Kaddafi ve ailesini bir gecede sattı. Evet, Ortadoğu'da ve Arap coğrafyasındaki “diktatör ‘’tiyatrosu”nun asıl senaryosu işte budur. ‘’Petrol ve silah.’’ Bu oyunda insan hayatı, ölümler, işkenceler, intiharlar teferruattır.. Verdiğin sürece diktatörsün. Kralsın, şeyhsin, emirsin... Vermezsen (Irak’ta olduğu gibi) demokrasi gelir.

Sonuç olarak şunu belirtmek isterimki; Emperyalist güçlerin emrinde hareket ederek halkını düşünmeyen Kaddafi, Libya petrol kaynaklarını batıya peşkeş çekerek, aile fertleri ile beraber zevki sefada yaşadı. Atlas yorganlarda yatan, bir eli yağda, bir eli baldaki Kaddafi, çok güvendiği batı devletlerin eliyle, 42 yıldır haklarını yediği, zulm ettiği, muhalif halkının elinden küçücük bir mağarada tekmelenerek can verdi. "İnsan nasıl yaşarsa öyle ölür; nasıl ölürse öyle dirilir; nasıl dirilirse öyle haşrolur"(S.A.S)

Hakkâri’nin Çukurca İlçesi merkezinde PKK Tarafından haince pusu kurularak şehit edilen, tüm Mehmetçiklerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânları Cennet olsun!

 

Atila Altuntaş

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu forumda isyan haberleri ilk kez gündeme geldiğinde defterin 2-3 bin ölüyle filan kapanmayacağından ve köprünün altından çok kanlar akacağından bahsetmiştim. Sonunda Kaddafi'yi öldürdüler. Ne kadar acı bir son. Neredeyse yarım yüzyıl boyunca, kaydadeğer bir başkaldırı olmadan istediğiniz gibi devlet yönetiyor, kendinize çılgın ve hiçbir protokol kaidesini dikkate almayan nevi şahsına munhasır bir imaj oluşturuyorsunuz. Sunisi efendinin eline gıkı çıkacak olanları teslim ediyor, toplu mezarlar dolduracak kadar cinayet işliyor, askerlerinize muhaliflerin hanım ve kızlarına tecavüz etme emri verecek kadar köpekleşiyorsunuz. Ama İslam tarihini konu alan en kaliteli film olsun, hepimizin göğsünü kabartan Ömer Muhtar olsun sizin hanenize yıllar yılı kalınlaşacak bir artı halinde yazılıyor. Kıbrıs ambargosunun delinmesinde, onca Türk yoğunluğu içinde PKK'nın barınmasının engellenmesinde ve tahliye esnasında Türk vatandaşlarına gösterilen kolaylıklarda ortaya çıkan sıcaklığını kat kat perdeleyen zalimliğinden dolayı, Türkiye'deki tarih kitaplarının dahi küfredeceği bir adam olarak yıkıldı gitti Kaddafi.

O son anları ne kadar garip. İnsanların Allah karşısındaki güçleri "yok" mesabesindedir. Birbirlerine karşı ise, altlarındaki koltukları nisbetinde güç sahibidirler. Bu koltuk ister hak edilmiş olsun, isterse zulümle alınmış olsun, insanı toplumlar önünde muktedir kılan yalnızca mevki denilen ve insanın kendi içinden dahi gelmeyen bir yalan kuvvet. Başbakanın validesi vefat ettiğinde de aynı hisleri taşıyordum. Şimdilerde Merkel'i Almanya'ya gidip kendi ülkesinde aşağılayan karizmatik adam, Allah karşısında ne kadar küçük olduğunu cenaze töreninde tutamadığı gözyaşlarıyla haykırıyordu. Kaddafi de öyle. Mevkiinin sağladığı güçle belki yüzlerce masumu kirleten, binlercesini katleden bu adam canını kurtarabilmek için kanalizasyon borularına saklanmaya çalışırken yakalanıyor. Öldürüleceğini biliyor çünkü, kurtuluşu insan pisliğine dalmakta buluyor. Kendisini tutan adama "ben Kaddafi değilim" diyebiliyor sonra. Düşünün, ne kadar çaresiz. Yalanının yutulacağına bir çocuk kadar umutla bağlanmak istiyor belki, ama eminim, bu hamlenin kendini kurtarmayacağını o da biliyor. Nitekim asker saçlarından tutup kafasını kaldırıyor ve... Sonrası zaten malum... Sürüklenen, önce kurşunla yaralanan, sonra da kafası delinen bir ihtiyar. Tarih boyunca yaşamış 100 milyara yakın insandan biri olup gidiyor küçük dağların sahte ilahı.

Kaddafi şüphesiz zalim bir adamdı, fakat onun öldürülmesi beni bölge hakkında karmaşık duygular içerisine düşürdü. Demek ki Kaddafi zulmünden şikayet eden muhalifler, aynı mevki kudretini yakaladıklarında, kendini korumaktan aciz bir adamı böcek gibi öldürmeyi marifet sayıyor, günlerce bu ihtiyarın cesedinden ibaret olan eserlerini sergilemekten utanmıyor. Adaletten ne kadar da uzaklaşmışız, İslamiyet'in değerlerinden ne kadar da sapmışız böyle. Orta Doğu insanı, çektiği acıların ve has kaynağını kaybedişinin neticesinde insanî hassasiyetlerini kaybetmiş, tuhaf canlılara dönüşmüş sanki.

Arap halkları çok rahat uyuşuyor. Libya'nın gelecekte sahip olduğu zenginlikleri hayırlı yolda kullanabileceğine çok da inanmıyorum. Türkiye'nin çabaları ve Libya cephesindeki Türkiye sempatisi kısa dönem için çok önemli. Eğer bu sempati ve gayret kısa vadede sonuç verirse, Kaddafi'nin gidişiyle az da olsa birşeyler değişebilir. Fakat buradan bir netice çıkmazsa, kendi için oluşturduğu çılgın imajının tesiriyle batı teslimiyetini en azından şekilde reddeden Kaddafi'yi Libya belki çok arayacak.

Bir de şundan eminim. Ben ilk defa bu memleketin çocuğu olmakla gurur duyuyorum, zira dünyada temiz kalpli Türk halkı ve dirayetli Türkiye hükümeti dışında umut verecek hiçbir şey kalmadığını görüyorum. Dünyanın belki de son umudu Türkiye.

Share this post


Link to post
Share on other sites

bilmem kaç küsür sene evvel devleti ebed müddeti bitirdiler libya da olan şeyler bir zamanlar bizim başımıza gelenlerle aynı ;

kaddafi petrol altın üzerinden satılsın dedi ki böyle bir şeyin olması amerikan ekonomisinin sonu demek , onlarda kaddafiyi bitirdiler.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yahu hiçbiri değil de, adamın Amerika'nın şahin dışişleri bakanlarından Condoleezza Rice'ı çadırına çağırıp 'Sana bişey izleteceğim' diyerek kadının videosunu açması, sonra da 'Beyaz Saray'da Kara Bir Gül şarkısını senin için bestelettim' demesi inanılmaz, gerçeküstü, ne bileyim, müthiş, süpernatural bir şeytanlık. Böyle bir diplomasi yok yemin ederim. Adamdaki sapıklığın haddine hududuna bak yahu, dünden beri Nuri alço'nun ruh sağlığı için endişeleniyorum afedersiniz. Hayır magazin haberlerinden nefret ederim de, bu dünyayı sallamaz romantizmi okurken ben buradan dehşete kapıldım vallahi. Bi dakika, bana ne olur ölen adamın gerçekten Kaddafi olduğunu söyleyiniz, rica ediyorum!

Kaynak

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kaddafinin görüşlerine, hayat felsefesine bazı konulardan dolayı katılmasam da, Türkiyeye en çok destek verenlerden biri olduğunu, PKK ya hiçbir zaman destek vermediğini ne çabuk unuttuk? Ayrıca şimdi görürüm Libya'nın durumunu. Kapitalist sermaye girsinde görsünler bakalım gerçekleri. Kaddafi ne yapıyordu? Evlenenlere ev veriyordu, öğrencilere burslar bağlıyordu (sadaka gibi değil bildiğin maaş bağlıyordu) Ayrıca zaten ülkede herşey bedava gibiydi. Peki halk ne yaptı (en azından bir kısmı) açıkça nankörlük yaptı. Bu arada İslam ve sosyalizm yan yana gelmez diyenler olabilir:Hangi sosyalizmi anladığınıza bağlıdır bu durum. KOMÜNİZM tabi ki İslama aykırıdır. Özgürlükleri kısıtlayan bir SOSYALİZM de(SSCB ve ÇİN gibi) İslama aykırıdır. Ancak şu bir gerçek ki İslam'a en yakın ideoloji sosyal demokrasidir. Ne yani Kapitalizm mi yakın İslama?, Faşizm mi yakın İslama?, Nasyonalizm(ulusçu-milliyetçilik) mi yakın İslama? Doğru mu yanlış mı demeyip atalardan gelen her şeyi sorgulamadan MUHAFAZAKARLIK yapmak mı İslam'a yakın. Lüks iftar sofralarında göbek şişirip sonrada "Ali şöyle sıkıntı çekti, Ammar böyle çile çekti" gibi edebiyatlar mı parçalamak İslama yakın?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...