nedmanün 13 Report post Posted August 23, 2006 düşündümde hepinizin kesin çok sevdiği ; canu can Behlül Dânâ hazretleriyle ilgili bi başlık açsam hiç fena olmaz.. bu büyüğümüzün ibretli menkıbelerini okuruz iki üç günde bi yenisini eklerim inşallah .. tam kaynağıma ulaşmak isteyenler için adreste verim: güzel islam :) Meczûb. Hak âşığı. Çok tanınmış evliyâdan biri. Asıl ismi Vüheyb bin Ömer Sayrâfî'dir. Behlûl-i Dânâ adıyla şöhret buldu. Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. Kûfeli olduğu hâlde ömrünün çoğunu Bağdât'ta geçirdi. Hârûn Reşîd'in kardeşi olduğuna dâir rivâyetler varsa da aslı yoktur. Hârûn Reşîd'e nasîhat verirdi. Herkese ders olacak hikmetli sözleri çok meşhûrdur. 805 (H.190) senesi Bağdât'ta vefât etti. Dicle kenarında Şunûziyye kabristanlığına defnedildi. Behlül-i Dânâ, zamânın büyüklerinin sohbetlerinde bulundu. Eymen bin Nâbil, Amr bin Dînâr ve Âsım bin Ebi'n-Necîd'den hadîs-i şerîf öğrendi. İbretli mânâlı sözler söyledi. Menkıbeleri dilden dile aktarıldı. vee başlıyoruz ... (bismillahirrahmanirrahim..) Behlül-i Dânâ, duâsı makbul bir zâttı. Aşağıdaki şiir onundur: Hırsı bırak da, yorulma; Geçimde tamaha kapılma... Niçin malı cem edersin; Kime topladın bilemezsin! Rızık vaktiyle ayrıldı; Sû-i zan faydasız kaldı... Her hırs sâhibi fakirdir; Her kanaatkârsa zengin. Bir gün Behlül'ü kabristanda gördüler. Ayaklarını kabir taşları arasına sokmuş toprakla oynuyordu. Kendisine; "Ey Behlül ne yapıyorsun?" diye sordular. Onlara gâyet sâkin olarak; "Bana eziyet etmeyen, gıybetimi yapmayan insanlarla oturup sohbet ediyorum. Bunlar sağ olanlardan daha emin." diye cevap verdi. Quote Share this post Link to post Share on other sites
nedmanün 13 Report post Posted August 24, 2006 ***Bir gün Behlül-i Dânâ'ya; "Basra'daki Hak âşıklarını sayar mısın?" dediler. O; "Bunlar sayıya sığmaz. İsterseniz öyle olmayanları söyleyeyim. Zîrâ bunlar birkaç tânedir." diye cevap verdi. Soranlar özür dileyip oradan ayrıldılar. ***Hasan bin Sehl anlatır: Bir gün çocuklar, hazret-i Behlül'e taş atmağa başladılar. Taşın birisi vücûdunu kanatınca, "Ey çocuklar! Ben, Allahü teâlâya tevekkül ettim. O elbette bana kâfidir. O ne güzel vekildir. Ancak Allahü teâlâya yaklaşmak insana rahatlık verir. İnsanlara ezâ ve cefâ yapanlar hiç merhametli olur mu?" dedi. Ben dayanamadım. "Ey Behlül, çocuklar sana taşla vuruyorlar, sen onlara merhamet ediyorsun. Bu nasıl iştir?" dedim. O da, "Sus!.. Allahü teâlâ, benim üzüntü ve acımı, onların da sevincinin çokluğunu elbet biliyor. Bâzımızı, bâzımıza bağışlaması umulur." buyurdu. Quote Share this post Link to post Share on other sites
nedmanün 13 Report post Posted November 10, 2006 Bir gün halîfe Hârûn Reşîd Behlül-i Dânâ'ya kıymetli bir hırka hediye etmek istedi: "Ey Behlül! Şu paha biçilmez hırkayı giy. Benim sana hediyemdir." dedi. Behlül-i Dânâ hazretleri geri çekilip; "Ben ancak pamuklu hırka giyebilirim. Pederimin bana nasîhat ve vasiyeti şu idi: "Oğlum! Toprak üstünde yat. Lâkin bir döşek kazanmak için kimsenin önünde eğilip, el etek öpme, pamuk hırka ile de yetin." Birisi Behlül-i Dânâ'ya gidip; "Ey Behlül! Oğlum vefât etti. Kabir taşına ne yazayım." dedi. Behlül hazretleri buna gülüp; "Dün altımda olan çimenler bugün üstümde yeşerdi. Ey yolcu, bil ki şu toprak, günahlardan başka her şeyi örtmektedir, yaz." dedi. Behlül Dana bir bayram günü Harun Reşit’in güzel elbiselerle halkının bayramını tebrik ettiğini görünce şöyle diyor: “Leyse’l-idu limen lebise’l- cedidu/ Beli’l-idu limen emine’l –veidu” Bayram güzel ve yeni elbiseler giymek değildir. Gerçek bayram Cehenem’den emin olmaktır. Behlül-i Dânâ hazretleri şu beytleri sık sık okurdu: "Bayram, yeni elbiseler giyenler için değildir. Ancak ilâhî azâptan emin olanlar içindir. Bayram bineklere binenler için de değildir. Ancak hatâ ve isyânı bırakanlar içindir." Quote Share this post Link to post Share on other sites