Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
MÜNZEVİ

12 Yıllık Zorunlu Eğitimin Getireceği Sakınca Ve Zararlar..

Recommended Posts

Toplu seslerin azınlık kulaklara fısıldamasının bir eseri olan eğitimi zorunlu 13 yıla çıkarma projesi ikinci 28 şubat kararları havası ve zorbalığı kokuyor. Bu yönlendirme ve güdülemeye maaruz kalanlar acaba Kuran kurslarının kapısına kilit vuracaklarının farkındalar mı. Evet, eğitimin 13 yıla çıktığı bir ülkede Kuran kursuna gidecek kimselerin kalmayacağı gerçektir. 20 yaşına gelmiş ve lisenin pisliklerine bulaşmış ya da üniversite için kendini şartlandırmış gençlik nasıl Kuran kursuna gider. Bu vebalin farkındalar mı?

Eğitimi zorunlu hale getirmeye çalışanların öne sürdüğü ülkedeki eğitim seviyesini artırmak davaları, kısmi olsa da doğru olabilir. Ama bu ülkede sorun eğitim seviyesi yüksek bir kesim değil, ahlaki eğitimin ve kesimlerin olmayışıdır. Eğitim eğitim denilen bir ülkede dakikalara, saniyelere, günlere düşen soygunlar, hırsızlıklar, yolsuzluklar, cinayeter, tacizler, tecavüzler ve suçların ahlakı olmayan bir eğitimin eseri olduğunun farkındalar mı. Ahlakı ve edebi ve imanı olmayan bir eğitimin devamını sağlayacak olan böyle bir uygulamaya imza atanlar, bu işin vebalinin farkındalar mı.

Eğitimi zorunlu hale getirmeye çalışanlar okumamak istemeyen ya da Kuran kursuna gitmek isteyen ya da bulunduğu cemaatin içerisindeki hassasiyetler gereği karma eğitime girmek istemeyerek kendilerini medreselerde yetiştirmek isteyenlere kötülük edip, o insanların inançlarını hiçe sayacaklarını, özellikle karma eğitimden kaçıp, karma eğitimin çirkefliğinden kaçıp masumiyetini koruyan o kızların hayalarını ve edeplerini parçalayacak bir ortama girmelerine sebep olacaklarının farkındalar mı. O günaha, harama girmesine vesile olacakları cemaatlerin ve anaların ve babaların beddualarını alma vebalinin farkındalar mı?

Eğitimi 13 yıla çıkarma tasarısını bu ülkenin gerçeği olan ve maalesef kendilerini her daim dua eden ve destekleyen cemaatlerin ve tarikatların ve kanaat önderlerinin görüşleri alınarak onların bilgi birikimleri ve deneyimleri ve görüşleri sorularak yapılmadığı zaman bu dar ve nakıs istişare kararı olan zorunluluk eğitimi kararları yüzünden o kesimlerin desteğini kaybedeceklerinin farkındalar mı? Unutmasınlar ki cemaatler ve tarikatler bir gün gelir dua yerine beddua ederler. Bu nurani gurupların beddualarını alanlar tepe taklak giderler.

Eğitimi zorunlu yapmaya çalışanlar, eğitimin 13 yıl yapmakla ahlaksızlığın ve hayâsızlığın önünü almayacaklarının ve okumayan ve erkeklerle aynı ortamlara girmek istemeyen masum ve temiz fıtratları bozarak onların ahlaklarını dahi bozacaklarının farkında değiller. Sorun eğitimin artırılması değil sorun eğitimin ahlaklı ve imanlı hale getirilmesidir. Liselerde flörtün, aşkın, alkolün, uyuşturucu kullanmanın arttığı bir gerçektir. Eğitim artırılarak bir şey çözülmez. Eğitim sadece meslek sahibi yapmak odaklıdır. Eğitim sistemimizde okuyanların nedense bir kısmı hırsız ve hortumcu oluyor. Koca koca adamlar tecavüzlere karışıyor. Zararı, karı, kötülüğü, çirkinliği ve iyiliği tam düşünülmeyen bir eğitimin hükümete vereceği zararın farkına varmaları gerekir.

Karma eğitimin olduğu yerde zorunlu eğitimi artırmak büyük maddi ve manevi zararlar getirecektir. Liseli çağında kız kaçıran veya evlendirilenler mahkemelik olacak. Kızını karma eğitimin pisliklerine bulaştırmak istemeyenler, devletle karşı karşıya gelecekler. Günaha ve pisliğe alışmamış masumiyetini koruyan nice bayanlar, bu karma eğitim yüzünden bozulacaklar. İtaatkar ve hayalı kızlar öyle bozulacaklar ve asileşecekler ki ana baba dinlemeyecekler. Bu işin vebalini almak istemeyenler iyice düşünsünler.

Eğitimi zorunlu yapmaya çalışanlar, öncelikle karma denilen rezil eğitimi kaldırsınlar. Karma eğitimin, eğitim kalitesini düşürdüğü bilenen gerçektir. Bu gerçeği bildiği için Avrupa da ve Amerika da karma eğitim tartışılırken bizde ise karma eğitimin zararları ve kaldırılması için hiçbir çaba ve gayret olmaması ise düşündürücüdür. Belki kaldırılması noktasında engeller vardır. Ama zorunlu dayatması noktasında kimselerin onlara baskısı yok.

Zorunlu eğitim diye diretenlerin veya getirmeye çalışanların Müslüman kesim olması düşündürücüdür. Çünkü Müslümanların hassasiyetleri düşünülmeden yapılan bu işte bu zorbalıkla yapılacak olan zorunlu eğitim yüzünden birçok kız çocuğu inancı gereği örtüsünü terk edecek ve birçok kız çocuğu 15 yaşından sonra örtünmüş ise açılmak zorunda kalacak. Bu açılma ve saçılma işine alışanlara kolay gelebilir. Ama hassasiyetleri olan kesimlerin böyle açılma ve saçılma zilletine sokmaya kimsenin hakkı yoktur.

Zorunlu eğitimin hükümete ve yöneticilerine getireceği bedduaların haddi ve hesabı yoktur. Dinimiz kadınları ve erkekleri dahi camide aynı yerde ibadet etmesine izin vermez iken, okulda ve işyerinde bunu meşru kılmaya çalışmak büyük bir vebaldir. Böyle bir işe sebep olanlar büyük bir kötülüğün kapısını açarlar.

İslamın temeli olan haya, iffet, edep, marifet ve şeref kadında daha kıymetlidir. Maalesef bu eğitim sisteminin bozukluğu bu değerleri sarsıp bozmaktadır. Bu temelleri sarsacak olan eğitim sistemi neticesi vücuda gelecek kötülüklere sebep olduğu için, bu işi yapanlar mesul olacaklardır. Lise çağlarında kız çocuklarının hamile kalması, kötü alışkanlıklara bulaşması hep ahlaksız eğitimin eseridir.

Zorunlu eğitimle toplumunu eğitiminin yükseleceğini düşünenler, iş hayatına atılan bayanların erkekleşeceğini, hassasiyetlerini kaybedeceğini, neslin azalacağını da düşünmeleri gerekir. İslami kesimlerde bile oluşturulan İslami modalar ve müzikler buna örnektir. Bir yerde kadın varsa orada sömürü odakları kurulur. Kadının ekonomik özgürlük kazanmasına inanan İslami kesimler, çocuklarını okutsunlar ama okutmak istemeyen ya da medrese eğitimi aldırmak istemeyenlere de engel olmasınlar.

Zorunlu eğitimi okuyan herkes bozulacak, değişecek, değerlerini yitirecekmiş gibi insanlar düşünebilirler. Belki değişmeyenler olacak ama bu istisna olacaktır. Çünkü ifsat, bozucu ve yıkıcı bir eğitim, medya ve sistem içerisine giren herkesi bozuyor. Birçok islami yaşayan aileler maalesef çocuklarına islamı sevdiremiyorlar. Çocuklar okullardaki toplum psikolojisine mağlup oluyor. Kendi ailesinin yaşadığı gibi değil de çevrede gördüğü gibi yaşamaya çalışıyor.

Çocukları okutalım, cahil kalmasın diyenler acaba o çocukların ahlak namına, iman, iffet, haya namına hiçbir şey almadıklarını bilmiyorlar mı. Okuyanların Cahiliye adetlerine saplanıp kaldıklarını ve ahlaklarının bozulduğunu bilmiyorlar mı? Okullarda çocukların mesleki bir eğitim alsalar bile ahlaki bir eğitimden yoksun olduklarını bilmiyorlar mı? Okumanın bu kadar önemli olduğu bir ülkede neden hala ders kitaplarında 7 bin kelime var? ama japonyada 70 bin kelime var ilköğretim kitaplarında.Neden hala dershaneler var? Neden hala üçüncü dünya ülkesiyiz? Demek sorun sadece eğitimi zorunlu yapmakla bitmiyor. Eğitimi ezbercilikten kurtarmak, mesleki eğitimle beraber, ahlaki eğitim vermek de önemlidir.

Bu zorunlu eğitim dayatması medreseler, çarşaf ve Kuran kurslarını ve ahlakı ortadan kaldırma projesidir. 20 yaşına kadar zorunlu eğitime tabi tutulan bir kız veya erkek o yaştan sonra Kuran hafızı olur mu? Ya da Kuran kursu hocası olur mu? Aklı ve fikri kirlenen, hafızası zayıflayan gençlik nasıl hafız olsun. Sanki medreselerde okuyan kızlar veya erkekler cahil kalıyorlar. Sanki çarşaflı bayanlar hayattan ya da eğitimden mahrumlar. Sanki eğitim sadece fizik, kimya ve öteki ilimlerdir. Okul sadece insanları mesleki eğitimlere hazırlamaktır. Hiç bir insan bir çok meselede bir anda mütehassıs olamaz. Olsa ancak bir ilimde olur. Bugün internetin olduğu yerde cehaletten söz edilemez. Çünkü internetteki bilgi ve paylaşım okullarda bile yoktur. İnsanlar okumayınca cahil kalmaz, ahlaksız olunca dini olmayınca imanı olmayınca cahil kalır. Bu noktaları da hükümetler gözetsinler. Milyonlarca araba ustası tamirciler veya öteki zanaat dallarında çalışan insanlar okumayıp usta olunca cahil mi kaldılar. Herkes lise okumak zorunda kalırsa okumak isteği olmayanlar ya da okumaya yüzleri olmayanlar ya da okuma kapasiteleri düşük olanlar ya da çocuklarını okutma imkanları olmayanlar ne yapacaklar. Okula zorla götürülen okuldan kaçan çocuklar ne yapacaklar. Bu yapılması düşünülen zorunlu eğitim herkesimin fikri alınarak yapılması gerekir. Eğitim kurumları, sivil toplum kuruluşları, örnek alınan batılı devletlerin eğitim sistemi, islami hassasiyetler dahi dikkate alınmalıdır. Her kesimin veya herkesin hoşnut olmayacağı bir işe imza atmak demek büyük bir maddi ve manevi zararların temelini atmak demektir. Sadece Milli Eğitim Şurasındaki Eğitimcilerin verecekleri kararla bu işe girişilmez.

Son zamanlarda Hükümetin yaptığı icraatlardaki eksen kaymalarına karşı oy ve güven noktasında dahi eksen kaymaları yaşandığı bilinmelidir. İnançlı kesimlerin bekledikleri yüksek hasletlerin aksine, bekledikleri hak ve adaletin aksine, adaletsizlik ve haksızlıkların icra edilmesi bu kesimleri üzdüğü gibi sükutu hayal meydana getirmiştir. Şeriat geldi gelecek diyenler, şeriat elden gidiyor demeye başladılar. Artık bu yönetim İnançlı kesimlerin olmazsa olmazı olmaktan çıkmaya başlamıştır. Yanlıştan dönülmesine karşı değiliz. Ama yanlışta ısrar edilmesine karşıyız. Vesselam.

Muhammed Şamil Kafkasyalı

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mevzuya sadece islami açıdan bakmış, siyasi, politika ve diplomasi alanında atılacak adımları zikretmemiştir. Çok mu kolay zannediyor galiba devlet yönetmesini ? Kahve köşelerinde her akşam kallavi kelamlarla, hükümet kurup hükümet deviren biçare şahıslardan mı diye düşünmüyor da değilim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mevzuya sadece islami açıdan bakmış, siyasi, politika ve diplomasi alanında atılacak adımları zikretmemiştir. Çok mu kolay zannediyor galiba devlet yönetmesini ? Kahve köşelerinde her akşam kallavi kelamlarla, hükümet kurup hükümet deviren biçare şahıslardan mı diye düşünmüyor da değilim...

 

 

kardeşim kusura bakma da müslüman her olaya "İslam gözlüğüyle" bakmaya mecburdur. 8 yıllık eğitim bile müslümanlardan çok şey götürdü şimdi de 12 yıl zorunlu eğitim var. ben belki de kız çocuğumu okutmak istemiyorum. buna nasıl zorunluluk getirilebilir. bu ters tarafından başka bir dayatmadır. nasıl başötrüsü bir problem ise bu dayatma da benim nazarımda bir problemdir.

 

kimin aklına uyuldu da böyle bir çalışma başlatıldı hayret...

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hem müslüman gözlüğüyle, hem de örtülü bir eğitimci gözüyle bakarak söylüyorum.Din din diye çocukları - KIZ ERKEK DİYE AYIRMIYORUM- cahil bırakarak en büyük hatayı yaptırmaya çalışanlar; büyük düşünün.Din diye bağırıp evimizde oturalım ve bu devletin her bir yetkilisi dinsiz olsun öyle mii? Yanlışş..Bu değişikliğin zararları olabilir ama zararının bu tür açıklaması olamaz...Taklidi iman mı,tahkiki iman mı?Tahkiki iman için ne lazım düşünmek lazım..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hem müslüman gözlüğüyle, hem de örtülü bir eğitimci gözüyle bakarak söylüyorum.Din din diye çocukları - KIZ ERKEK DİYE AYIRMIYORUM- cahil bırakarak en büyük hatayı yaptırmaya çalışanlar; büyük düşünün.Din diye bağırıp evimizde oturalım ve bu devletin her bir yetkilisi dinsiz olsun öyle mii? Yanlışş..Bu değişikliğin zararları olabilir ama zararının bu tür açıklaması olamaz...Taklidi iman mı,tahkiki iman mı?Tahkiki iman için ne lazım düşünmek lazım..

 

yanlış hesaplamalar ve yanlış mantık yürütmeler. Müslümanın asıl ve öncelikli vazifesi Cenabı Hakka kulluk etmektir ve bunun nasıl yapmamız gerektiği alimlerimizin binlerce ciltlik kitaplarında ve Allah dostlarının hayatlarıyla ortadadır. şimdi biz yok şöyle yaparsak böyle olur, böyle yapmazsak şöyle olur gibi "kuru akıl ve bön mantığımızın" dar çerçevesinde olayları değerlendirirsek bu haddimizi aşan bir değerlendirme olur. Nitekim Cenabı Hakk vadinde sadıktır ve nurunu tamamlayacaktır ve bizden "ben insanları ve cinleri beni bilsinler ve bana kulluk etsinler diye yarattım" buyurarak öncelikli hedefin ve vazifenin "kulluk" olduğunu belirtmektedir. biz kendi yaşantımızdaki yanlışlara kılıf uydurmak için kendi kendimiz değerlendirmeler yaparak kendi nefsimizi rahatlatacak sonuçlara varmaktayız. evden dışarı adım atmanın, erkek kadın karışık ortamlara girmenin, yerine göre erkeklerin kadınların, kadınların erkeklerin elini sıkmasının, anne babanın rızasını almadan yurt dışına gitmenin, makam mevki için yalan söylemenin, yine makam mevki için başını açmanın adı "hizmet" olmuş...

 

Allah şaşırtmasın...

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

cahil bırakmak mı?kendimiz eğitiriz.

eğer ilmi Allah emrettiği için öğreneceksek o zaman Allah'ın emrettiği gibi öğrenmek zorundayız.

 

eğer Allah emrettiği için öğrenmiyorsak başkalarının emrettiği veyahut keyfimiz istediği için öğrenmemiz gerekmez.

 

devlet makamlarına dinsizler gelsin öyle mi diyorsun.dinsiz ddevletin başında dinli biri olsa ne çıkar.

 

dinsiz biri olmasıyla müslüman biri olmasındaki tek fark dünyevi rahatlığımızdır.

müslüman olursa fedakarlıklarda bulunmadan dinimizi yaşayabiliriz mantığı da bir kaç açıdan yanlıştır.

 

birincisi:dinimiz için fedakarlıkta bulunmak kötü bir şey değildir.

ikincisi:dinimizi yaşamak için dünyevi fedakarlık yapmamak için dinimizden fedakarlıklar yapmak zorunda bırakılıyoruz.

 

müslümanlar üzerindeki zulmu devleti ele geçirip devlet eliyle engellemek yoluna başvurduğumuzdan beri memlekette islami hassasiyetin ne kadar zayıfladığını, insanların dine sadece bir vicdan işi gibi baktığını, dinin yarısını kabul edip yarısını görmezden gelenlerin türediğini, politikada, televizyonda, forumlarda, seminerlerde islamın doğruluğunun modern felsefeye göre tartışıldığını göremiyorsanız bunu anlayamazsınız.

 

rahatımızı korumak için dinimizdenn fedakarlık yapmak bir kafirin zoruyla dünyamızdan fedakarlık yapmaktan çok daha beterdir

 

Taklidi iman mı,tahkiki iman mı?Tahkiki iman için ne lazım düşünmek lazım.

ne alaka.ayrıca taklidi iman da tamamen reddedilmiş birşey değildir.

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

 

 

kardeşim kusura bakma da müslüman her olaya "İslam gözlüğüyle" bakmaya mecburdur. 8 yıllık eğitim bile müslümanlardan çok şey götürdü şimdi de 12 yıl zorunlu eğitim var. ben belki de kız çocuğumu okutmak istemiyorum. buna nasıl zorunluluk getirilebilir. bu ters tarafından başka bir dayatmadır. nasıl başötrüsü bir problem ise bu dayatma da benim nazarımda bir problemdir.

 

kimin aklına uyuldu da böyle bir çalışma başlatıldı hayret...

 

Tazir kardeşim, tavsiyenizi bilâperva üzerime alırım. Fakat benim eleştirdiğim nokta manzumedir. 28 şubat sürecinde bu ülkeye dayatılarak imzatılan 8 yıllık eğitim en büyük tepki Tayyip Erdoğan'dan gelmişti. Hatta bu noktadaki tenkiti ''Efendim 8 yıllık eğitim kediye kendi yavrusunu boğdurma formulüdür'' diye tasvir etmiştir.

 

Eğer bu dönemde böyle bir mevzuat gündeme geliyorsa bunun belirli esbablara bağlanması gerekir. Ve manzume içerisinde de bunlar zikredilmelidir. Karma eğitim sistemi belirli noktalarda değiştirilebilir, din dersi kaldırılıp eğitime seçmeli fıkıh, hadis, ilmihal vs.vs. gibi dersler eklenebilir. Zira eğitim dayatılabilir ve bu noktada bireysel tercih çocuğa bırakılamaz. Hatta iddia ederek söylüyorum ailesine de bırakılamaz. Aile avam perspektifle çocuğun okumamasına kendine haklı sebep görebilir. Bundan canı yananlardan bir tanesi de ben olacaktım az kalsın.

 

Keza islami ideoloji ile hayat-ı içtimaiyemizi şekillendirmek, bu doğrultuda yaşamak istiyorsak. Bunun yolu okumak ve iyi bir yere gelip, bu makamlarda oturan, topluma bu noktada taş üstüne taş koyan, medeniyeti şişenin dibinde göre zihniyetten münezzeh etmektir. Malumunuz üzer Türkiye Cumhuriyet'i islami bir devlet olarak değil, ulus bir devlet olarak kuruldu. İslami hayat yaşamak istiyorsak, devletin katmanlarında yer alan zihniyeti temizlemek elzemdir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

 

Tazir kardeşim, tavsiyenizi bilâperva üzerime alırım. Fakat benim eleştirdiğim nokta manzumedir. 28 şubat sürecinde bu ülkeye dayatılarak imzatılan 8 yıllık eğitim en büyük tepki Tayyip Erdoğan'dan gelmişti. Hatta bu noktadaki tenkiti ''Efendim 8 yıllık eğitim kediye kendi yavrusunu boğdurma formulüdür'' diye tasvir etmiştir.

 

Eğer bu dönemde böyle bir mevzuat gündeme geliyorsa bunun belirli esbablara bağlanması gerekir. Ve manzume içerisinde de bunlar zikredilmelidir. Karma eğitim sistemi belirli noktalarda değiştirilebilir, din dersi kaldırılıp eğitime seçmeli fıkıh, hadis, ilmihal vs.vs. gibi dersler eklenebilir. Zira eğitim dayatılabilir ve bu noktada bireysel tercih çocuğa bırakılamaz. Hatta iddia ederek söylüyorum ailesine de bırakılamaz. Aile avam perspektifle çocuğun okumamasına kendine haklı sebep görebilir. Bundan canı yananlardan bir tanesi de ben olacaktım az kalsın.

 

Keza islami ideoloji ile hayat-ı içtimaiyemizi şekillendirmek, bu doğrultuda yaşamak istiyorsak. Bunun yolu okumak ve iyi bir yere gelip, bu makamlarda oturan, topluma bu noktada taş üstüne taş koyan, medeniyeti şişenin dibinde göre zihniyetten münezzeh etmektir. Malumunuz üzer Türkiye Cumhuriyet'i islami bir devlet olarak değil, ulus bir devlet olarak kuruldu. İslami hayat yaşamak istiyorsak, devletin katmanlarında yer alan zihniyeti temizlemek elzemdir.

 

 

çok kısa şunu söyleyim çünkü bu mevzularla alakalı çok fazla cevabım vardır sitede; İslamın gelmesini istiyorsak İslamı yaşamalıyız, İslam kendi metoduyla gelir ki o da dinimizin yaşanmasıdır. devlette yer işgal etme düşüncesi yanlış bir düşüncedir ve süreç ilerledikçe müslümanları sistemin bir parçası yaparak onları asıl hedeflerinden uzaklaştırmaktadır.

 

bu başlıkta mevzuyla ilgili geniş açıklamamı bulabilirsiniz.

 

http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?/topic/13358-egemen-bagis-kardinal-den-dua-istedi/page__fromsearch__1

 

yalnız şunu da belirteyim; 4+4+4 sisteminin detaylarını bugün gördüm ki 4 yıldan sonra evden tamamlanma imkanı varmış.şayet gerçekten tatbikatta böyle olacaksa durumu kurtardığını itiraf etmeliyim ama 12 sene yine de gereksiz...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sevgili tazir kardeşim ve sevgili pürmelal kardeşim..

 

Yazdıklarınızı okuyunca her şeyde vardır bir hayır sözünü bir kere daha tasdik ettim.İyi ki o dediğiniz basamaklarda yani sistemin içinde yoksunuz..Bahsettiğiniz tebadan olup bence de dini siz evde yaşayın,yaşatın.Ki dinimiz gitmesin.Hafazanallah!

 

Din diye forumlarda dil dökmekle olmuyor,hicret edin de anlatın yayın dinimizi de görelim bakalım terör esen illerde.O zaman eğitime de ihtiyaç kalmayacak zaten ve ben de yanınızda olacağım.Niye erkeğiz diye kabaran bir topluluk kahveden dışarı adım atmaya ödü patlarken,biz eşten aileden ayrı,ülkenin en uç noktasında biber gazlarıyla haşır neşiriz..Mecburiyet mi sandınız?Sadece Allah rızası için...

Gelelim tazir kardeşimizin dediğine; ''devlette yer işgal etme düşüncesi yanlış bir düşüncedir ve süreç ilerledikçe müslümanları sistemin bir parçası yaparak onları asıl hedeflerinden uzaklaştırmaktadır.'' Asıl hedef ne kardeşim?

Eğitimi(..) -boşluğu siz doldurun-dava etmiş insanlar hakkında doğru yorum yapmak gerek.Paçayı sıyırmak değildir amaç 50 yılı doldurmak değil,yıllar sonrasının derdiyle dertlenmektir.Samimiyettir.Çocuğuna belki sen anlatırsın, peki ya diğerleri..Ve kimse evde kılınan namazla bi çocuğun yüreğine Allah sevgisi koymak arasındaki fazilet farkını konuşacak kadar olayın ehli olamaz.Bunların değeri biçileceği zaman beraberce göreceğiz elbet.Olaya ömürlük bakmakla asırlık bakmak arasındaki fark işte tam da bu...

 

Bir söz vardır,sen ne kadar bilirsen bil,anlattıkların karşındakinin anladıkları kadardır..

Share this post


Link to post
Share on other sites
Yazdıklarınızı okuyunca her şeyde vardır bir hayır sözünü bir kere daha tasdik ettim.İyi ki o dediğiniz basamaklarda yani sistemin içinde yoksunuz..Bahsettiğiniz tebadan olup bence de dini siz evde yaşayın,yaşatın.Ki dinimiz gitmesin.Hafazanallah!

 

Din diye forumlarda dil dökmekle olmuyor,hicret edin de anlatın yayın dinimizi de görelim bakalım terör esen illerde.O zaman eğitime de ihtiyaç kalmayacak zaten ve ben de yanınızda olacağım.Niye erkeğiz diye kabaran bir topluluk kahveden dışarı adım atmaya ödü patlarken,biz eşten aileden ayrı,ülkenin en uç noktasında biber gazlarıyla haşır neşiriz..Mecburiyet mi sandınız?

 

birkaç noktayı açıklığa kavuşturmak gerekiyor:

 

1)terörün ortasında bulunmak, çatışmaların içinde bulunmak ve bunları Allah rızası için yaptığını sanmak, dinden fedakarlık yapmaya bahane olamaz.

 

2)tehlikeye atılmak kendini bir gaye uğrunda heba etmek haklılığı ispat edemez.sizde bunu hissetmiş olacaksınız ki aramızdaki farkı göstermek için bizi küçük düşürme yoluna başvurdunuz.

 

3)öyle olmadığımızı ispata çalışmak yerine basit bir soru soruyorum.farzedin ki biz dediğiniz gibi klavye kahramanı, kahve köşelerinde ömrünü tüketen serserileriz.bu durum söylediğimiz şeyin hakikat olmasına engel midir.iddia oynayan bir çocuk kumarın haram olduğunu söylerse bu sözü yalan mıdır yanlış mı?

 

 

ömürlük düşünmekle asırlık düşünmek arasındaki farktan bahsetmişsiniz.bırakın asırlık düşünmeyi ömürlük düşünmek gibi bir görevimiz bile yok.biz daima bulunduğumuz an içinde nasıl kulluk edeceğimizi düşünmek borcundayız.eğer bulunduğumuz hal içinde dinimizi koruyamıyorsak dinimizden fedakarlık ediyorsak bir asır sonra dinin yaşanması için çabalamak iddiasında bulunmamız ancak kendimizi aldatmaktır.biz bulunduğumuz anda islamı yaşayalım o zaman Allah hem gelecek nesillere de uzanacak bir hizmet de nasip eder.

 

kaldı ki bizim asrımızda dinine hizmet edecek insanlar yaratan Allah sonraki nesilde de yaratmaktan aciz mi ki kendimizi kendi neslimizi kurtaramadan gelecek neslin derdine düştük.sizin mantığınızın temelinde islamın yarına ulaşamayacağı hissiyatı var.onun için islamla kurtulmak yerine islamı kurtarmaya çalışıyorsunuz.

 

.Olaya ömürlük bakmakla asırlık bakmak arasındaki fark işte tam da bu...

 

gerçi bu sözünüz davalarımızın farklı olduğunu gösteriyor.siz büyük adam, kahraman olmak sevdasındasınız biz kul olmak davasındayız.bu fark ortaya çıktıktan sonra yöntemi tartışmaya gerek yok.

 

Bunların değeri biçileceği zaman beraberce göreceğiz elbet

elbette. ancak o zaman ölçü kahramanlık değil kulluk olacak.onun için kahramanlık yaparken kul olduğunuzu unutmamanızı tavsiye ediyorum.selametle.

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bizim uğraştığımız nesil gelecek nesil değil, kendi neslimizdir.Kendi neslimiz ise gelecek nesile hamiledir.Ve elbette ki görevimiz günü yaşamakla birlikte,amaç uğruna yaşamaktır..Bugün geçsin,yarın hayrola değil! En büyük tesellimiz de Allah'ın bizi gelecek hayırlı bir nesil için basamak kılması ümididir. Vesselam..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Esselam!

 

Başlıktaki yazıların tümünü okumadan yorum yaptığım için affedin fakat tartışırken atladığınız önemli bir nokta var sanırım. Öncelikle '12 yıllık zorunlu eğitim' diye ilk duyulduğunda Mesut Yılmaz'a Rahmet okutan bu değişiklik maalesef yazıldığı gibi okunmuyor. İçeriğine bakmadan konuşmak buradaki vicdan sahiplerine yakışmıyor. Bütün ayrıntılarıyla bilmemekle beraber, bu sistem devlet tarafından kız erkek bütün öğrencilere 13 (12+1) yıl eğitimi zorunlu kılıyor. Fakat bu eğitim yıllardır uygulanan örgün eğitimle aynı değil. İş bu sebeple beyaz Türk'lerden TÜSİAD ve kartel medyasının satılmış kalemleri durmadan saldırıyorlar ya. Bu sistem; ilk 4 yıl örgün eğitimi sonraki 8 (4+4) yıl ise isteğe bağlı olarak uzaktan eğitim imkanını sunuyor. Yani siz kız ya da erkek çocuğunuzu ilk 4 sene mecburen okula gönderiyor ve mevcut sistemin müfredatını aldırıyorsunuz fakat sonraki 4+4 yıl ister uzaktan ister evde ( ev kısmı henüz net değil, tartışılıyor diye biliyorum) eğitim aldırabiliyorsunuz. Müfredatı yine MEB belirliyor fakat kızınızın baş örtüsü (ki o yaşlar ergenlik dönemi başlangıcına denk geliyor) takıp takmamasına siz karar verebiliyorsunuz. Aslında liberal eğitim sistemi gibi bir şey Gülak GÖKTÜRK'ün yazdığına göre bir çok batı ülkesinde bu uygulama var ve bu şekilde yetişen öğrenciler üniversitelere giriş sınavında daha başarılılar. Tabi tüm bu olanların yanında, seçmeli olarak arapça dersinin konması, 19 Mayıs saçmalıklarının kaldırılması ve andımız gibi kemalist rejim dayatmalarının kaldırılmasını da düşünürsek, Tayyip ERDOĞAN hükümetinin göreve geldiğinden beri halkın yaşantısına direkt etki eden en başarılı uygulaması olduğunu söyleyebiliriz. Bu açıdan bakınca gerçekten bravo. Uzun zamandır ilk kez verdiğim oylara üzülmüyorum.

 

Tartışmaya sebep konuya gelince gördüğüm ve anladığım kadarıyla tavrımı belirtmek isterim ki; Allah rızası için dünyanın 4 bir yanına dağılmış, her türden insana Türkçe öğreten ve o uzak coğrafyalarda Türk bayrağı dalgalandıran nesle teşekkür ederim. Fakat Türkçe öğretmek gibi güzel bir iş, bulüğ çağına girmiş kız çocuklarına milyonların önünde şarkı söyleterek takdim ediliyorsa, İslami hassasiyetimden ötürü bu duruma eyvallah edemem. Tüm dünya Türk'leşse de İslam'dan bi haber olsa yahut İslamı 'ılımlı' bilse ve yaşasa benim gönlüm buna razı olmaz. Sizin yaptığınız muhakkak ki çok büyük fedekarlık fakat Sahabenin yaptığı da çoook çoook büyük fedakarlık. Aradaki fark siz burada ve dışarda çok net olması gereken islamı hassasiyeti göstermezken onlar zerresinden taviz vermeden bütün dünyaya duyurabilmişlerdi. Hem de Arapça!

 

Bana ister ebleh diyin, ister boş boğaz, ister klavye kahramanı. Bu sadece benim düşüncem...

  • Like 3

Share this post


Link to post
Share on other sites

Pürmelal anlaşılan muevzuuyu pek anlamamış, hükümete veryansın etmiş...

 

Yalçın Bayer Hürriyet'en kafa uzattı ve ülkem insanını cahiller deposu yaptı, her zamanki halleri... Özdemir İnce de yine aynı gazeteden küstahlaştı, 'kul sürüsü' tabirini kullandı ve dahası Başbakanı 'imam çobanı' yaptı... Bunlardan biri de Türkan Saylan'ın kemikleri sızlıyordur şimdi filan diye zırvaladı... Vallahi Rus elçisi ne söylerse, Abdulhamit tam tersini yaparmış... Eee ne de olsa 33 yıl bu...

 

28 Şubat döneminde eğitim kesintisiz sekiz yıl olmuştu... Mesut Yılmaz siyasi kariyeni de sıfıra indirmeyi göze alarak arkasında durmuştu kesintisiz 8 yılın... Hani o 28 şubatta gerçekleşen ünlü MGK vardı ya, o MGK'dan 18 madde çıkmıştı hani... İşte bu kesintisiz 8 yılın kaynağı da o 18 maddenin içinde... Bu da demek oluyor ki, 8 yıllık kesintisiz reformu(!) askerlerin işiydi... Emrediyorum! Yapılacak, yap!!! Peki, bu malum reformu rapor halinde gerekli mercilere sunan kuruluş kimdi? Sıkı durun: TUSİAD. TÜSİAD'ın bu mevzuu ile alakalı 1990 yılında çıkmış bir raporu varmış, iyi mi? Tüsiad, askerler ve oradan hop Mesut efendi... Ne milli irade ama... Gözlerim yaşardı...

 

8 yıllık kesintisiz niye yapıldı?

İmamhatip, meslek okulları bu durumdan etkilendi... İrticanın önünü almak için yapıldı yahu... Aslında ben size bir şey yazayım mı? Geçmişte Diyanet Başkanlığı niye kurulduysa, yine İmamhatipler ilk anda bu rejim tarafından hangi amaçla kurulduysa, eğitimde 8 yıllık kesintisiz reformu(!) o yüzden yapıldı... Yahu bunun için, yani şu son yazdığım için Necip Fazıl'ın 'Vesikalar Konuşuyor' kitabına bakabilirsiniz... Geçelim...

 

12 yıllık eğitim yanlış anlaşılmış anlaşılan... ilk 4 yıl zorunlu, sonraki yıllar zorunlu değil... Yani dışarıdan okunabilir... İlk dört yıldan sonra öğrenciye tercih hakkı tanınıyor, öğrenci ve velisi için çok iyi bir imkan... İlk dört yıldan sonrası veliye bırakılmış... Eğer dışarıdan okunacaksa, MEB müfretadı yine geçerli olacak... Bir de dışarıdan eğitim alma hakkı özürlü öğrenciler için... Yani öyle kızkarı eve filan kapatmayacaklar... Ne bu, komünist bir hükümet yok başımızda çok şükür...

 

Allah aşkına siz ne sanıyorsunuz? Çocuğu okula bir vereceğiz, 12 yıl kesintisiz devletin olcak falan mı sanıyorsunuz yoksa? Yani bu 12 yıl kesintisiz filan da değil; 4+4+4... yada 4x3 de diyebiliriz... Parçalı yani...

 

Ha bana göre eğitim 4+4+4 olsun, bir şey demiyorum... İlk dört yıldan sonra da özürlü özürsüz fark etmez, tercih vatandaşa bırakılmalı... İster okutsun, isterse kendisi evde istediği gibi öğretsin... Sonra çocuk MEB'in yaptığı sınava girsin... Cemaatlar, tarikatlar kendi çocuklarını istediği gibi yetiştirsin, ne var bunda? Katolikler yetişdiriyor... Tüsiad'ın başkanı hanımefendi nerede okudu, bir araştırn bakalım ne çıkacak... Öğrencilerden ve öğretmenlerden şu kravatı da çıkarırlarsa bal gibi olur hani...

 

Çok kolay yakalanıyoruz...

 

Bir de tevhidi... Neydi o yaa?.. Eğitimde birlik mi ne? Daha o var, aman o da eksik kalsın...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sevgili tazir kardeşim ve sevgili pürmelal kardeşim..

 

Yazdıklarınızı okuyunca her şeyde vardır bir hayır sözünü bir kere daha tasdik ettim.İyi ki o dediğiniz basamaklarda yani sistemin içinde yoksunuz..Bahsettiğiniz tebadan olup bence de dini siz evde yaşayın,yaşatın.Ki dinimiz gitmesin.Hafazanallah!

 

 

 

 

Emir ve tazir kardeşler yeterince açıklamalar yapmış.Allah onlardan razı olsun...size gelince

kendisi muhtac-ı himmet bir dede

nerede kaldı gayriye himmet ede

siz bu bozuk eğitim sistemi ve şartları altında eğitim almaya /vermeye devam edecekseniz varın gerisini düşününüz...

 

Pürmelal anlaşılan muevzuuyu pek anlamamış, hükümete veryansın etmiş...

 

 

hacegan kardeş ;herkes sizin kadar zeki olmayabilir...ben hakkı hakikatı okur ,söyler ,yazar ve paylasırım.rabbim izin verdiği müddetcede elimizden geldiğincede yaşamaya gayret ederiz.benim ne sizin tellalıgını yaptıgınız hükümete nede başka şahıslara veryansın etmişliğimiz vardır. mevzuyu geniş ve islamın izin verdiği şer-i dairede düşünürüz.dilimiz döndüğüncede bunu dile getiririz vesselam...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dün biraz övdük, takdir ettik ya, Maşallah demeyi unutmuşuz efendim. Bakın bugün haberlerde deniyor ki, 12 yıllıkta rötüş!!! Hadi Bismillah dedim girdim içeri, eğer iddialar doğruysa yazık oldu umutlarıma diyorum başka da bir şey demiyorum. Neymiş efendim, gelen tepkiler üzerine, ilk 4 yıldan sonra değil, 8 yıldan sonra açık öğretim kısmına başlanacakmış. Maşallah, maşallah, maşallah..

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

''Dindar bir neslin yetişmesini isteyen aktörler kesintisiz eğitim ile Türkiye'ye büyük zarar verdiler. 28 Şubat sürecinde hedef sadece imam hatipliler olmadı. İmam hatiplilerle birlikte yoksul anadolu çocuklarının elinden fırsat eşitliğini almıştır. Merhum Özal ve Menderes döneminde yoksul çocuklar iyi okullarda okumaya hak kazanırken 28 Şubat'çı zihniyet bu yolu kapatmıştı. Geçmişte zenginlik babadan oğula geçiyordu. Anadolu bu çarkı bozdu. Kapıcıların marangozların çocukları okudu. 28 Şubat Anadolu'daki bu şahlanışı engellemeye yönelik bir darbeydi.

Ak Parti zorunmlu eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıkaran düzenlemeyi meclise sunduk: Bir çok gelişmiş ülke öğrencilerin yaş ve gelişimine göre kademeli eğitim verir. Ak Parti olarak biz bunu savunduk. bu üç kademeli bir eğitim. Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu en modern bir sistem. Bu sistemle kesintisiz eğitimin verdiği ağüır tahribat ortadan kaldırılacak. Bugün batı toplumunda bile meclek lisesine giden öğrenci sayısı yüzde 65'tir. 4+4+4 sistemine başta CHP ve TÜSİAD'ın verdiği tepki tamamen çağdışı tepkilerdir. Demek ki CHP'nin taraf olduğunu biliyoruz. Demek ki TÜSİAD taraf olabiliyormuş. Bu TÜSİAD 1992 yılında da bir zata bir İmam HAtip raporu hazırlattı. O raporla İmam Hatiplerin orta kısmını kapattılar. Bunların kinin ne olduğu biliriz. Bunu bildiğimiz için bu yanlışı düzeltmek de bizim görevimizdir. Reform karşısında CHP'nin statikoyu savunmasına biz de millet de alışmış durumdayız. TÜSİAD'ın bir kez daha statikoyu savunması ibretliktir. Kusura bakma TÜSİAD senin arzun olmayacak milletin arzusu olacak. Dedim ki siz işinize bakın biz de işimize bakalım. Siz sanayicisiniz. Ne söyleyecekseniz onu söyleyin. Ama bu ülkede eğitimde yolları kapatmaya gelip de bariyer oluşturmayın. Sıkılmadan şunu söylüyorlar: kızların okumasının önü kesilirmiş. 8 yıllık eğitimin en büyük mağduru aslında sanayicilerdir. Kademeli eğitime karşı çıkmak TÜSİAD'ın geçmişte oynadığı eski bir roldür. TÜSİAD 28 Şubat'ta oynadığı rolü sorgulasın. Ekonomiye vurduğu darbenin özelştirisini yapsın. Ben artık TÜSİAD'ın kör ideolijiden kurtulmasını tavsiye ediyorum. Kız ö-ğrenciler niye evde kalsın. 4 okuyacak 4 daha okuyacak ikinci dörtten sonra tercih hakkı olacak. 3. dörde başlarken orada açık liseyi tercih edebilecek. Bunu yaparken bir rahatlama getiriyoruz. ABD evden eğitim sistemini kurmuş eee Türkiye buna niye bu kadar Fransız kalsın. Dert başka. 12 yıllık kesintili eğitimde ikinci dört yılla devam zorunluluğu getiriyoruz ve kız çocukları evde kalacak iddiası yalandır.''

 

Başbakan Erdoğan...

Share this post


Link to post
Share on other sites

''kendisi muhtac-ı himmet bir dede

nerede kaldı gayriye himmet ede''

 

Çok araştırdın mı bu beyiti kardeşim bilmem ama azına sağlık çok güzel, keşke biraz da hayatında uygulayıp öyle yorumlasaydın:)

 

Sistem değişikliği yorumlarken ettiğiniz laflara göre; Bir an kendimi dinsiz sizi de şeyh şıh sanar oldum.Tövbe est.İnsan ne dediğini bilmeli.Gerçek yorumlanmaz herkes gerçeği bilir elbet.Sizin de bunun tellallığını yapmaya çalışmanıza gerek yok.

Ayrıca kimleri destekleyip tellallığını yaptığımızı nereden biliyorsunuz ki ağzının dolusunca o lafları edebiliyorsunuz idrak edemedim.Ha etmeye de çalışmamak lazım keza bir söz vardır; Nadan ile sohbet etmek güçtür bilene çünkü nadan ne gelirse söyler diline...

Share this post


Link to post
Share on other sites

''kendisi muhtac-ı himmet bir dede

nerede kaldı gayriye himmet ede''

 

Çok araştırdın mı bu beyiti kardeşim bilmem ama azına sağlık çok güzel, keşke biraz da hayatında uygulayıp öyle yorumlasaydın:)

 

araştirmadım....ama şimdi bir kez daha görüyorumki bu laf tam oturmuş...hayatıma uygulayıp uygulamadığımı nerden biliyor veya görüyorusunuz yoksa müneccimmisiniz?biz bildiklerimizin öğreticisi bilmediklerimizin talebesiyiz /taleb edicisyiz.

 

Sistem değişikliği yorumlarken ettiğiniz laflara göre; Bir an kendimi dinsiz sizi de şeyh şıh sanar oldum.Tövbe est.İnsan ne dediğini bilmeli.Gerçek yorumlanmaz herkes gerçeği bilir elbet.Sizin de bunun tellallığını yapmaya çalışmanıza gerek yok.

Ayrıca kimleri destekleyip tellallığını yaptığımızı nereden biliyorsunuz ki ağzının dolusunca o lafları edebiliyorsunuz idrak edemedim.Ha etmeye de çalışmamak lazım keza bir söz vardır; Nadan ile sohbet etmek güçtür bilene çünkü nadan ne gelirse söyler diline...

 

benim kullandığım kelmelerin aynısı ile bana geri dönüş yapmayınız.forumlarda çok yapılan konu dağıtma olayını sizdede görüyorum.konu atasözleri ve deyimler atışmasına cevırmeyınz..ikili tartışmalara girmek ve cedelleşmek bana göre değildr.lütfen konuyu dağıtmadan devam ediniz.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Resul Tosunun bu konu ile alakalı yazısına katılıyorum

 

4+4+4'te düş kırıklığı

 

Zorunlu kelimesi baskıyı, dayatmayı, sıkıntıyı, güçlüğü, rahatsızlığı çağrıştırdığı için pek sevimli gelmiyor. Zorunlu askerlik gibi zorunlu eğitim de baskıyı ve dayatmayı çağrıştırıyor.

Tabiî ki eğitim ile askerlik arasında fark olduğu gibi altı yaşındaki çocuğa verilen eğitimin zorunlu olması ile yirmi yaşındaki gencin silah altına alınmasının zorunluluğu arasında da büyük fark var.

Ben zorla güzellik olmayacağına inananlardanım.

Toplumda orta terk lise terk sayısız insanları göz önünde bulundurunca 12 yıllık zorunlu eğitimin sorunlu olacağını tahmin ediyorum.

Aileleri okuması için her türlü imkânı sağlamasına rağmen kimi çocukların orta okuldan veya liseden ayrıldıklarını ve tüm ısrarlara rağmen okumadıklarını biliyoruz. Ben yakın çevremden biliyorum. Eminin siz de dikkat ederseniz bu durumda çok gencin bulunduğunu göreceksiniz. Bunlar imkânsızlıktan okul terk eden çocuklar değil varlıklı ailelerin çocukları.

Bu hükümetin eğitime verdiği destek göz önünde bulundurulursa yoksul ailelerin çocuklarının okuması için de engel yok. Ama onlardan da okulu terk edenlerin sayısı az değil.

12 yıl zorunlu eğitim çocukları okumadığı için çok sayıda aileyi otomatikman suçlu hale getirecek. İdare de otomatikman bu suçlularla uğraşmak zorunda kalacak.

Okumayan çocuğa ne yapacaksınız?

Eğitime karşı değilim 12 yıl da okusun çocuklar18 yıl da. Ama bunu zorla değil isteyerek yapsınlar.

Okumak istemeyenleri de dayatma yaparak asi duruma düşürmeyelim diyorum.

Ne mi demek istiyorum. Ben zorun eğitimin 5 yıl ile sınırlandırılmasından yanayım. Ama 8 yıla da kesintili olmak kaydıyla itirazım yok. 12 yılın sorunlu olacağını düşünüyorum.

28 Şubat sürecinde zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılması çağdaş ülkelerdeki yaygın sistemi taklit etmişti ama imam hatip fobisi yüzünden kesintisiz yaparak sistemi sorunlu hale getirmişti.

İmam Hatiplere ve Kuran Kurslarına büyük darbe vurulmuştu.

Geçen hafta meclise verilen 4+4+4 teklifi birinci kademeden sonra açık öğretim imkânı getirdiği için toplumun bütün taleplerine cevap veriyordu. Hem İmam Hatiplerin orta kısmının açılmasına imkân tanıyor, hem Kuran Kurslarının önünü açıyor hem üstün zekâlılara daha kısa sürede eğitimini tamamlama fırsatı sunuyor hem de hassasiyeti bulunan ailelerin sorununu çözüyordu. Teklif (12 yıla itirazım saklı olmak kaydıyla) güzel bir teklifti ve özellikle 28 Şubat mağdurlarını sevindirmişti.

Muhalif çevreler ise özellikle kız çocuklarının okuldan uzaklaştırılacakları ve medrese sisteminin getirildiği iddiasıyla bu teklife karşı çıktılar. Aslında bu itirazlar ideolojik itirazlardı. Çünkü AK Parti hükümetleri dönemindeki okullaşma ve eğitime verilen ehemmiyet cumhuriyet hükümetlerinin hiç biri tarafından verilmiş değildi. Aynı şekilde "Haydi kızlar okula" kampanyasına başlatan ve kız çocuklarını okula kazandırma projesinde de başarılı olan AK Parti hükümetleriydi.

Hafta başında ikinci kademedeki açık öğretim imkânının kaldırılması soğuk duş etkisi yaptı. Hatta birileri MGK müdahalesi olarak algıladı ve manşet yaptı.

Ama ben ne başbakanın ne de milli eğitim bakanının öyle propagandalara, ideolojik itirazlara ve baskılara boyun eğecek mizaçta olmadıklarını, aksine kendilerinden beklenen hassasiyete ve mukavemete sahip olduklarını yakinen biliyorum.

Kim nasıl etkili oldu bilemiyorum ama ikinci kademede okula devamın mecburi hale getirilmesi Kuran Kursu çevrelerini, üstün zekâlı çocukların velilerini ve kimi duyarlı aileleri üzen bir düzenleme oldu.

Birileri Kuran Kursu denince burun kıvırabilir ama bu halkın hissiyatı hiç de öyle değildir.

Son haliyle teklif Kuran Kurslarının önünü tıkayan bir teklife dönüşmüşe benziyor. Teklif henüz alt komisyonda olduğu için vakit geçmiş değildir.

Çözümü gayet kolay. Ya ikinci kademede açık öğretim tekrar teklife derc edilir ya da Kuran Kurslarına milli eğitim içinde ikinci dört yıl statüsü verilerek toplumun beklentisi hayatiyet kazanır.

Evet, hükümet sadece iş çevrelerinin değil bütün halkın hükümetidir ve eğer halkın isteği yerine getirilecekse bu halk Kuran Kurslarına zenci muamelesi yapılmasına asla razı değildir. Hele AK Parti seçmeni hiç razı değildir.

Aslında başbakan da razı değildi ama ne oldu anlayamadık.

Bizden hatırlatması.

 

http://www.habervaktim.com/yazar/48254/4+4+4te_dus_kirikligi.html

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bence olaya bir de ''ilkokuldan yani ilk 4 seneden sora imam hatip okullarına gidebilme hakkının yeniden doğması'' yönünden bakın. Eğer bu mümkün olursa kız çocuklarına eğitim, islami koşullara yakın bir şekilde verilebilir. Tabi eğer devlet bu konuda imam hatip okullarını açar ve islami usullere göre yeniden şekillendirirse bu mümkün olur ve çok da güzel olur.

Share this post


Link to post
Share on other sites
420070_257839840965858_113409168742260_617102_1379783408_n.jpg
  • Like 3

Share this post


Link to post
Share on other sites
kardeşim kusura bakma da müslüman her olaya "İslam gözlüğüyle" bakmaya mecburdur. 8 yıllık eğitim bile müslümanlardan çok şey götürdü şimdi de 12 yıl zorunlu eğitim var. ben belki de kız çocuğumu okutmak istemiyorum. buna nasıl zorunluluk getirilebilir. bu ters tarafından başka bir dayatmadır. nasıl başötrüsü bir problem ise bu dayatma da benim nazarımda bir problemdir. kimin aklına uyuldu da böyle bir çalışma başlatıldı hayret...

 

 

Şimdi iki arkadaşımız da aslında mantıklı konuşmuş ama eksikler var malesef.Türkiye gibi bir yerde yaşıyoruz.Bazı şeyler siyasal açıdan konuşulup düşünülüp öyle konuşuluyor ülkemizde.Ve ne kötü bişeydir ki ağzı olan yerli yersiz her şekilde konuşuyor ne yazık ki.

 

Tazir Arkadaşım senin söylediğin 8 yıllık kesintisiz eğitimin çok şey götürdüğü ortada zaten.Ama unutmayalım ki bunu "İmam Hatip arka bahçemizdir."zihniyetinde ki insanlar yaptı malesef.Ama halk olarak koyun gibi güdülmeye alışık olduğumuz için bu sözün ardına çok şeyler sığdırılabileceğinin farkına varmadan yaptık bunu.Sen bu lafı söylersen evet İmam Hatipliden 2 oy fazla alırsın insanlar "Adama bak,helal olsun harbi müslüman"der ve sen mutasıp görüşün oylarını da kendi tarafına çekersin.Ama sonunda ne olur?İmam Hatiplinin beşiği olan orta öğretim kısmını kapatırsın.Bu sayede gençler dinini öğrenmez.Dinini öğrenemeyen gençlik isyankar olur.İsyanklar olan sokaklara taşar.Sokağa taşan gençliğin de elbet içki,kumar,zina ve uyuşturucu batağına saplanır.Lafını ölçüp tartıp öyle konuşmak vardır bizde.Ama nedense bizim siyasilerimizde malesef bu mantık yok:)

 

Tazir yoldaşımın şurada kullandığı cümle tuhafıma gitti sadece."Belki ben kız çocuğumu okutmak istemiyorum"(!)Mesele kız çocuk erkek çocuk örneği değil bence Tazir.Zina sana da zina bana da.Kumar sana da kumar bana da.Alkol sana da alkol bana da.YAni haram sana da haram bana da.Erkeğe ayrı kadına ayrı muamele mi yapıyor Cenab-ı Hakk kitabında?Ne haram koyduysa ana da aynını koymuş bana da.Senin dediğin mantıkta kızlar okumasın eğitimsiz olsun.Şart değil okumaları evde otursun dantel örsün,fatmagülün suçu olup olmadığını anlasın,aşk-ı memnu ile kimin eli kimin cebinde belli olmayan aile kavramını ortadan kaldıran saçmalıkları izlesin,yesin içsin otursun mantığı.Kadına değer vermeyen batı mantığı seninki.

 

Tazir İslamda senin dediğinin yeri yok ki.İslam kadın okumasın demez."İlim Çinde de olsa gidip alınız "buyuruyor Peygamber.Yine İslam'ın ilk emri "Oku!"iken ve Kur'an bile böyle bir ayırım yapmazken senin bu ayrımının mantığını anlamadım senin.Kadın ilk öğretmendir.Eğitimli olması gereken babadan çok annedir.Anne çocuğu ilk yetiştiren kimse.Demek ki neymiş aslında kız çocuk erkekten daha fazla eğitimli olmalıdır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ebubekir Sifil'in bu yazısına da katıldığımı beyan ederim

 

Kesintili eğitim

 

4 4 4 formülüyle duyurulan yeni eğitim sistemine ilişkin kanun tasarısı, farklı kesimlerin farklı tepkilerine yol açtı. Süreç devam ediyor. Devam ederken de tasarı üzerinde kimi oynamalar yapıldığını görüyoruz.

Söz gelimi başlangıçta birinci 4 yıldan sonra dileyen öğrencilerin açık öğretim sistemine devam edebilmesine imkân sağlanmışken, süreç içinde bundan geri adım atıldığına ve birinci 4 yıldan ikinci 4 yıla geçişin zorunlu hale getirildiğine ilişkin haberler basına yansıdı. Bu haberlerin gerçeği ne ölçüde yansıttığını bilmiyoruz. TÜSİAD, CHP vd. "blok muhalefet"in bunda etkisi olup olmadığı da ayrı bir merak konusu.

Doğrusu ilk 4 yıldan sonra öğrencinin, bir taraftan öğrenimine yaygın eğitim (açık öğretim) tarzında devam ederken diğer taraftan kendisini istediği alanlarda geliştirmesi -"kötünün iyisi" kabilinden- önemli bir imkândır. Bu formül hayata geçtiğinde en azından ilk 4 yılın sonunda aile çocuğu farklı alanlara yöneltebilecek, bu anlamda elinde farklı seçenekler bulundurabilecektir.

Esasen burada da öğrencinin ilk 4 yıl için devlet tarafından sahiplenilmesi, çocuk üzerinde ailenin inisiyatifi dışında tasarrufta bulunması üzerinde durmak gerekir. Eğer aile bilinçli bir şekilde çocuğunu istediği bir alana yöneltmek isterse, devletin yapması gereken bunun yolunu açmak, imkânlarını geliştirmektir.

Burada "halk cahildir, anlamaz" gibi bir anlayış söz konusudur. "Kızı kendi haline bırakırsan ya davulcuya varır, ya zurnacıya" misali, bu ülkede başından beri hükümet edenler halkın yerine karar vermeyi adeta yönetmenin olmazsa olmazlarından sayıyor.

Oysa bu hükümet halk nezdinde makes bulan söylemlerin altına imza atmış bir hükümet olarak bu alanda farklı bir icraat ortaya koyma şansına sahipti. En azından bunun halk nezdinde bir alt yapısı ve beklentisi mevcuttu.

Ailelerin çocuklarının eğitimiyle ilgilenip ilgilenmediğini denetleyebilirsiniz. Hatta bunu yap-a-mayanların çocuklarını alır, devlet olarak eğitirsiniz. Burası tamam. Ama ben bir vatandaş olarak çocuğumu istediğim gibi yetiştirme imkânını elimde bulundurmak istesem, çok mu "aykırı" düşünmüş olurum?

Açıkça söylüyorum: Ben çocuğumu hem hafız olarak yetiştirmek istiyorum, hem de bu ülkenin birinci sınıf üniversitelerinde okumasını sağlamak. Bu ikisini niçin bir arada yapamıyorum? İlahî bir lütuf olarak ilahî kelamın hafızlığını ve muhafızlığını yapan gençler bu ülkede niçin bunun karşılığını bir "mazhariyet" olarak değil de "mağduriyet" olarak görür? Hafız avukat, doktor, mühendis... olunamaz diye bir kural mı var?..

Böyle bir kural "kâğıt üstünde" olmasa da, hepimiz biliyoruz ki fiiliyatta var...

Bir diğer husus da şudur: İlk 4-5 yıldan sonra çocukların eğilimi, yeteneği, ileride neler yapabileceği üç aşağı beş yukarı belli oluyor. Bu aşamadan sonra çocuklar ağırlıklı olarak yeteneklerini geliştirebilecekleri, müfredatları o doğrultuda oluşturulmuş okullara yönlendirilse fena mı olur? Niçin yeteneklerine ve eğilimlerine bakmadan bütün çocukları -torna tezgâhından geçirir gibi- aynı müfredata tabi tutalım ki? Söz gelimi bir çocuğun el becerileri ileride hat, tezhip gibi sanatlara yönelebileceğinin işaretlerini veriyorsa, yahut beden yapısı, hareketleri, çevikliği, dengesi... ileride iyi bir sporcu olabileceğini anlatıyorsa, bu çocuğa hayatta kendisine hiç lazım olmayacak fizik, kimya... gibi dersleri dayatarak bıktırmanın, yıldırmanın anlamı var mıdır?

 

http://www.habervaktim.com/yazar/kesintili-egitim-48370.html

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

 

 

Şimdi iki arkadaşımız da aslında mantıklı konuşmuş ama eksikler var malesef.Türkiye gibi bir yerde yaşıyoruz.Bazı şeyler siyasal açıdan konuşulup düşünülüp öyle konuşuluyor ülkemizde.Ve ne kötü bişeydir ki ağzı olan yerli yersiz her şekilde konuşuyor ne yazık ki.

 

Tazir Arkadaşım senin söylediğin 8 yıllık kesintisiz eğitimin çok şey götürdüğü ortada zaten.Ama unutmayalım ki bunu "İmam Hatip arka bahçemizdir."zihniyetinde ki insanlar yaptı malesef.Ama halk olarak koyun gibi güdülmeye alışık olduğumuz için bu sözün ardına çok şeyler sığdırılabileceğinin farkına varmadan yaptık bunu.Sen bu lafı söylersen evet İmam Hatipliden 2 oy fazla alırsın insanlar "Adama bak,helal olsun harbi müslüman"der ve sen mutasıp görüşün oylarını da kendi tarafına çekersin.Ama sonunda ne olur?İmam Hatiplinin beşiği olan orta öğretim kısmını kapatırsın.Bu sayede gençler dinini öğrenmez.Dinini öğrenemeyen gençlik isyankar olur.İsyanklar olan sokaklara taşar.Sokağa taşan gençliğin de elbet içki,kumar,zina ve uyuşturucu batağına saplanır.Lafını ölçüp tartıp öyle konuşmak vardır bizde.Ama nedense bizim siyasilerimizde malesef bu mantık yok:)

 

Tazir yoldaşımın şurada kullandığı cümle tuhafıma gitti sadece."Belki ben kız çocuğumu okutmak istemiyorum"(!)Mesele kız çocuk erkek çocuk örneği değil bence Tazir.Zina sana da zina bana da.Kumar sana da kumar bana da.Alkol sana da alkol bana da.YAni haram sana da haram bana da.Erkeğe ayrı kadına ayrı muamele mi yapıyor Cenab-ı Hakk kitabında?Ne haram koyduysa ana da aynını koymuş bana da.Senin dediğin mantıkta kızlar okumasın eğitimsiz olsun.Şart değil okumaları evde otursun dantel örsün,fatmagülün suçu olup olmadığını anlasın,aşk-ı memnu ile kimin eli kimin cebinde belli olmayan aile kavramını ortadan kaldıran saçmalıkları izlesin,yesin içsin otursun mantığı.Kadına değer vermeyen batı mantığı seninki.

 

Tazir İslamda senin dediğinin yeri yok ki.İslam kadın okumasın demez."İlim Çinde de olsa gidip alınız "buyuruyor Peygamber.Yine İslam'ın ilk emri "Oku!"iken ve Kur'an bile böyle bir ayırım yapmazken senin bu ayrımının mantığını anlamadım senin.Kadın ilk öğretmendir.Eğitimli olması gereken babadan çok annedir.Anne çocuğu ilk yetiştiren kimse.Demek ki neymiş aslında kız çocuk erkekten daha fazla eğitimli olmalıdır.

 

İslam alimlerinin yazmış olduğu muteber kitaplara bakılırsa kadının yerinin "evi" olduğu gerçeği ayan beyan görülecektir. Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in "önsöz" ünü yazdığı tek kitap olma özelliğini bünyesinde barındıran merhum Ahmed Davudoğlu Hoca'nın "Dini Tamir Davasında Din Tahripçileri" (Bedir Yayınevi) adlı son derece kıymetli kitabının en sonunda yer alan "Hayrettin Karaman'ın Marifetleri" adlı başlık altında sizin düşüncenizin ilmi olarak çürütüldüğünü göreceksiniz. Benim fikirlerime itibar etmeyebilirsiniz lakin ehli sünnetin sarsılmaz kalelerinden olan Üstadımızın önsöz yazarak, her harfinin altına imazasını attığını bizlere beyan ettiği bu kitaptaki değerlendirmelere kulak vermeniz insaflı bir yaklaşımın tezahürü olacaktır.

 

Maalesef ki başta Hayrettin Karaman gibiler olmak üzere kız çocuklarının okutulması ile alakalı çalışmalar yapmak neticesinde şu anda evinde oturup ev hanımı olacak eş adayları islami kesim içerisinde , adeta kibriti ahmer taşı mesabesinde görülmektedir. Bu mevzu kitaplık çapta değerlendirilmesi gerekli bir mesele olduğu için ben naçizane ismini zikretmiş olduğum kitaba göz atmanızı tavsiye etmekteyim.

 

Bu konularla alakalı küçük çaplı bir değerlendirmem olmuştu. Göz atmak isteyenler için link:

 

http://www.n-f-k.com...__fromsearch__1

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

 

İslam alimlerinin yazmış olduğu muteber kitaplara bakılırsa kadının yerinin "evi" olduğu gerçeği ayan beyan görülecektir. Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in "önsöz" ünü yazdığı tek kitap olma özelliğini bünyesinde barındıran merhum Ahmed Davudoğlu Hoca'nın "Dini Tamir Davasında Din Tahripçileri" (Bedir Yayınevi) adlı son derece kıymetli kitabının en sonunda yer alan "Hayrettin Karaman'ın Marifetleri" adlı başlık altında sizin düşüncenizin ilmi olarak çürütüldüğünü göreceksiniz. Benim fikirlerime itibar etmeyebilirsiniz lakin ehli sünnetin sarsılmaz kalelerinden olan Üstadımızın önsöz yazarak, her harfinin altına imazasını attığını bizlere beyan ettiği bu kitaptaki değerlendirmelere kulak vermeniz insaflı bir yaklaşımın tezahürü olacaktır.

 

Maalesef ki başta Hayrettin Karaman gibiler olmak üzere kız çocuklarının okutulması ile alakalı çalışmalar yapmak neticesinde şu anda evinde oturup ev hanımı olacak eş adayları islami kesim içerisinde , adeta kibriti ahmer taşı mesabesinde görülmektedir. Bu mevzu kitaplık çapta değerlendirilmesi gerekli bir mesele olduğu için ben naçizane ismini zikretmiş olduğum kitaba göz atmanızı tavsiye etmekteyim.

 

Bu konularla alakalı küçük çaplı bir değerlendirmem olmuştu. Göz atmak isteyenler için link:

 

http://www.n-f-k.com...__fromsearch__1

 

Sayın arkadaşım

Ebu Halifenin neden o ismi aldığını biliyor musun?İmam-ı Azam'a bir gün sorarlar"hocam neden erkekler 4 eşle evleniyor da kadınlar evlenemiyor?İslam kadınla erkeği bir çok noktada eşit kıldığı halde neden buna müsade etmiyor"İmam-ı Azam o devrin ışığı resmen ne dese ki bilmiyorum diyemez.Biliyorum hiç diyemez bu yalandır bakmış olacak gibi değil araştırmaya karar vermiş.Evine gelmiş.Kızı bir tas çorba pişirmiş ve kendisini beklemektedir.Kızına sormuş çorbayı içerken."Ey kızım,biliyor musun bugün bana bir soru sordular ve ben bu sorunun cevabını bilemedim.Düşündüm düşündüm ama işin içinden çıkamadım."Kızı çorbasını yudumlarken babasına dönüp "Nedir babacığım bu soru sizin aklınızı bu kadar kurcalayan" demiş."Ey kızım.Neden İslamda erkek 4 kadın alabiliyorken,kadın aynı hakka sahip değil?"Kızı gülümseyerek cevap verir."Babacığım o soruyu soranlara de ki 1 bardak suyu tencereye koysunlar.Sonra da üzerine 4 bardak süt koysunlar.Sonra da o sütle suyu ayırsınlar.Bakalım nasıl yapacaklar."O gün İmam-ı Azam kızının gözlerinin içine bakıp bu günden sonra bana İmam-ı Azam değil Ebu Hanife desinler demiş.

 

Şimdi sen diyeceksin ki Tacir ne alakası var şimdi konuyla.Verilen eğitim kaliteli olmasaydı sence bu soruya verilebilecek bir yanıt bulunur muydu?Bu cevabı veren de bir bayan.Üstelik gelelim annelerimize dedim ya en iyi öğretmen anne.İlk öğretmen anne.Tazir arkadaş sen sabahtan akşiama kadar dışardasın çocuğun eğitimini kim verecek?Anne..Anne kendisi cahil olursa çocuk nasıl eğitim alacak?

 

Ben İslam'da eğitim konusunda kadına karşı bir ayırım olduğunu düşünmüyorum.Eğer öyle olaydı İslam'ın ilk emri "Oku!"olmaz,ALLAH'ın Rasulu her seferinde ilim ilim diyip kendinden geçmezdi.Demek böyle bir ayırım yok.Dediğin eseri de okumadım ama okuyacağım mantıklı bir açıklaması mutlaka vardır.Üstadın söylediği sözler benim için anayasa kitabı gibidir.Sen kendi tarafından bakıyorsundur konuya da ondan öyle anlamışsındır bence Tazir Arkadaş:D)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...