Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Miralay

Üstad Her Zaman Fars Fitnesine Karşı Uyanık Olunmalı Demişti!

Recommended Posts

İran'dan Ankara'ya: Komşularınla yürüttüğün politikayı gözden geçir.

 

İran'dan Türkiye'deki saldırıya farklı tepki İran Meclisi Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Sözcüsü Hüseyin Nakavi, Gaziantep'teki terör saldırısına değinerek, Ankara'dan komşuları konusunda yürüttüğü politikayı gözden geçirmesini talep etti.

 

"KENDİ İÇ MESELELERİNE YÖNEL"

 

Parlamento haber ajansı ICANA'ya konuşan Nakavi, Gaziantep'te önceki gün gerçekleşen bombalı saldırıyı değerlendirerek, Ankara'dan “Suriye'ye müdahale edeceğine kendi iç meselelerine yönelmesini” istedi.

 

Ankara'nın başta El Kaide olmak üzere Suriye'deki terör guruplarını desteklediğini öne süren İranlı parlamenter, “Türkiye'nin bu desteği sadece Suriye'deki günahsız insanların hayatını kaybetmesine neden olmuyor belki Türkiye verdiği bu destekle kendi güvenliğini de tehlikeye sokmuş oluyor” diye konuştu.

 

Nakavi , “Türkiye, şimdi bir iç krizle karşı karşıya kalmış durumdadır. Ankara, Suriye'ye karışacağına ve bu ülke için düşmanca beyanat vereceğine kendi iç işlerini çözmeye baksın ” ifadesini kullandı.

 

Nakavi, Türkiye'nin Suriye'nin iç işlerine müdahalesinin Ankara'nın zararına olacağını ileri sürdü. Söz konusu İranlı yetkili Türk jetinin düşmesinin ardından da Ankara'ya karşı Suriye konusunda sert ifadeler kullanmıştı. Nakavi, Türk jetinin düşmesi ile Ankara - Şam arasında yaşanan krizin, NATO'nun Suriye'ye müdahale etmesi için Türkiye tarafından çıkarılan bir “komplo” olarak değerlendirmişti.

 

http://www.habervaktim.com/haber/259406/irandan-gaziantep-saldirisina-ilginc-yorum.html

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

fitne ki ne fitne. yüzyıllardır başımızın belası İran...

 

Osmanlıya karşı haçlılarla ittifak yapmayı planlayacak derecede büyük bir fitne...(Kanuni zamanı)

 

Celali isyanlarını körükletecek seviyede büyük bir fitne...

 

Osmanlı ne zaman Avrupaya yönelse sırtından hançerleyen bir fitne...

 

Tarihinde hep sunnilerle savaşmış bir fitne...

 

Sırf şiiliğin bir kolu olan, haşa Hz. Ali ra a tapan Nusayri esada arka çıkan bir fitne...

 

karaktersiz adamlar...

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

fitne ki ne fitne. yüzyıllardır başımızın belası İran...

 

Osmanlıya karşı haçlılarla ittifak yapmayı planlayacak derecede büyük bir fitne...(Kanuni zamanı)

 

Celali isyanlarını körükletecek seviyede büyük bir fitne...

 

Osmanlı ne zaman Avrupaya yönelse sırtından hançerleyen bir fitne...

 

Tarihinde hep sunnilerle savaşmış bir fitne...

 

Sırf şiiliğin bir kolu olan, haşa Hz. Ali ra a tapan Nusayri esada arka çıkan bir fitne...

 

karaktersiz adamlar...

 

Vereceğim haber linki okursanız adamların zihniyetini anlarsın. Öncelikle site hakkında sitenin kendisi hakkında bilgi alabilir. Kendilerini kendileri tanıtsın.

Dünya Ehlibeyt Kurultayı’na Bağlı Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA, 2007 yılında İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın eliyle Arapça, İngilizce, Farsça ve Urduca dillerinde yayın hayatına başladı. Yayın hayatına başlar başlamaz dünya Müslümanlarının yoğun ilgisiyle karşılaşan ABNA Haber Ajansı, kısa sürede dil sayısını 18’e çıkarmak zorunda kaldı. ABNA Haber Ajansının Türkçe bölümü yaklaşık olarak üç yıl önce hizmete girdi… Siz değerli Abna okuyucuları şu ana kadarki yayınlarımızı nasıl buldunuz?

http://www.abna.ir/data.asp?lang=10&id=324573

Linkini vereceğim İrancı sitenin Türkçe açıklamasından bir alıntıdır. Bunu şunun için verdim. Bu site büyük ihtimalle yönetime yakın bir sitedir. Ahmedinejad eliyle açıldığına göre, birde başta bir sitedi türkiye'de televizyon kurduklarını ve burdaki konuşmasıyla bütün müslümanların birlik ve beraberliğini hedeflediklerini söylüyordu. Bunu söyleyenin de, sitedeki kişi bu sitenin kurucusu olduğun söylüyordu.

 

Konumuza gelirsek,aslında vermek istediğim haber şudur.

Haberi iyice okursak, haberde inanılmaz ayrıntılar olduğunu görürüz. Fethullah Gülen ve Cemaatini eleştireyim derken, ağzındaki baklayı çıkartıyor. Ve bir çuval inciri berbat ediyor. Noktasına ve virgülüne kadar şunları söylüyor.

"Bülent Keneş, Amerikan imalatı yalanı destekleyebilmek için de Çeçenistan örneği veriyor ve diyor ki: “İran büyük zulümlerin yaşandığı Çeçenistan’daki katliama ‘Rusya’nın iç işleri, karışamayız’ diyerek sessiz kaldı.”

 

Bu örnek bile tek başına gerçek saflaşmayı göstermekte ve ABD’nin Çeçen kartının anlamını ortaya koymaktadır. Çeçen meselesi İran’ın da saptadığı gibi bir Müslümanlık meselesi ya da bir insan hakları meselesi değildir. Doğrudan ABD’nin Rusya’ya yönelik bir müdahalesidir; emperyalizmin Hazar enerji havzasına ulaşmak için Kafkasya’yı karıştırma hamlesidir!"

http://www.abna.ir/data.asp?lang=10&Id=325372

 

Bu haber ve siteye bakarsanız diğer haberler bile, olaylara ne kadar mezhepsel ve çıkarcı yaklaştıklarını görürüz. Vallahi Üstad'ın her zaman vurguladığı gibi İran'dan gelen herşeye dikkat etmek gerektiğinin en büyük kanıtı değil midir bunları?

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

O kadarda iyimserdik Türkiye-İran arasında cereyan etmeye başlayan siyasi, ekonomik ve azda olsa atılan askeri adımlar konusunda. Şer bloğuna karşı iki kadim milletin/medeniyetin içtihad farkı olsa bile, bu coğrafyada bazı şeyleri değiştireceğini ümit etmiştik, aslında da ediyoruz.

 

Gel görelim, İran'ın Şii bloğu konusunda akıl almaz icraatleri, buraların delisi benim edası ve Suriye konusunda sergilediği mantık ve gayri insani tutum onu dahada sevimsiz hale getirdi ve yine İsrail'in, Amerika'nın, Batı'nın zaten yağlı olan ekmeğine biraz daha yağ sürdü.

 

Bu Şii kibriyle, bu coğrafyada egemen olmak arzusuyla, kalkıştığı içi boş askeri hamlelerle kendisinden gayrı bir müslüman ülkeye, topluma fayda vermiyor, verecek gibide durmuyor beyefendiler.

 

Usulü, içtihadı ve yöntem farklılıklarını bir kenara itip, Hakan Albayrak'ın dediği gibi: "İttihad-i İslam" için birşeyler yapmak gerekirken; tutuyor hırsına, egosuna ve Türkiye'nin değişen çehresine yüz çevirerek heba ediyor çoğu şeyi..

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

O kadarda iyimserdik Türkiye-İran arasında cereyan etmeye başlayan siyasi, ekonomik ve azda olsa atılan askeri adımlar konusunda. Şer bloğuna karşı iki kadim milletin/medeniyetin içtihad farkı olsa bile, bu coğrafyada bazı şeyleri değiştireceğini ümit etmiştik, aslında da ediyoruz.

 

Gel görelim, İran'ın Şii bloğu konusunda akıl almaz icraatleri, buraların delisi benim edası ve Suriye konusunda sergilediği mantık ve gayri insani tutum onu dahada sevimsiz hale getirdi ve yine İsrail'in, Amerika'nın, Batı'nın zaten yağlı olan ekmeğine biraz daha yağ sürdü.

 

Bu Şii kibriyle, bu coğrafyada egemen olmak arzusuyla, kalkıştığı içi boş askeri hamlelerle kendisinden gayrı bir müslüman ülkeye, topluma fayda vermiyor, verecek gibide durmuyor beyefendiler.

 

Usulü, içtihadı ve yöntem farklılıklarını bir kenara itip, Hakan Albayrak'ın dediği gibi: "İttihad-i İslam" için birşeyler yapmak gerekirken; tutuyor hırsına, egosuna ve Türkiye'nin değişen çehresine yüz çevirerek heba ediyor çoğu şeyi..

 

Normal bir adam söylemiyor bunu, geçen haftalar bildiğim kadarıyla Genelkurmay Başkanı, şimdide İran Meclisi Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Sözcüsü, sıradan avam tabakasından birileri söylese derim ki, hırsına ve gençliğine veririm fakat bu seviyedeki bir bürokratın bunu durup dururken söylemesi hayra alamet değildir. Zaten önceki aylarda dikkat ederseniz basında şöyle bir haber geçti. İran Karayılan'ı yakaladı diye. Bunun sonuçları yeni yeni ortaya çıkmaya başladığını düşünüyorum. Önce İran topraklarında Pkk barış ilan etti ve bütün gücünü Türkiye'ye doğrulttu. Dediğim gibi Türkiye'nin işi hakikaten zor, bir tarafta Siyonist ve Amerikan Fitnesi, bir tarafta Fars, Rusya ve Çin fitnesi hakikaten zor. Son yaşadığımız terör olayları ve İranlı yetkilelerin peş peşe gelen açıklamaları ve Pkk'nın liderinini sözde yakalanması daha sonra inkar edilmesi, Pkk'nın İran topraklarında faaleyetlerine "barış" adına vazgeçmesi, hepsini bir araya getirdiğimiz zaman, ortada büyük bir puzzleın birer parçası oludğunu net bir şekilde görürüz. Son Gaziantep saldırısından sonra özellikle Bdp yöneticilerinin yaptığı açıklama hemen hemen İranlı yetkililerin yaptıklarıyla birebir ölçüştüğünü net bir şekilde görebilirsiniz. İkiside Türkiye'nin suriye konusuna karışmaması gerektiğinin altını çizdiler. Aba altından Türkiye'ye sopa gösterd

Amerika İran'a düşmansa her Ortadoğuya müdahalesinden sonra İran'ın bölgede nüfuzu niçin artmaktadır? Sorulması gereken en önemli soru bence bence budur.

Zaten senin belirttiğin gibi biz Osmanlının varisleri olduğumuzu söyleyen Müslümanlar olarak Osmanlının savaştığı ve mücadele ettiğini her devlete ve gruba veya mezhebe dikkat etmeliyiz

Malesef onlar herşeye ragmen Üstad'ın tabiriyle "kininin davacısı bir topluluk" fakat acaba biz öylemiyiz?ya

Öyle değiliz ama inşallah bu yaşananlar bize bunu kazandırır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

İşimiz zor; yani azgın Batı var, Amerika var, siyonist-terörist İsrail var, burnumuzun dibindeki Rusya'yı, İran'ı, Suriye'yi, Yunanistan'ı ve içimizdeki darbeci, çeteci, ayrılıkçı, beyaz Türk ve Kürt'leri saymıyorum bile.

 

Allah (c.c) yardımcımız olsun ve irade sahiplerinin basiretini artırsın.

Share this post


Link to post
Share on other sites

İşimiz zor; yani azgın Batı var, Amerika var, siyonist-terörist İsrail var, burnumuzun dibindeki Rusya'yı, İran'ı, Suriye'yi, Yunanistan'ı ve içimizdeki darbeci, çeteci, ayrılıkçı, beyaz Türk ve Kürt'leri saymıyorum bile. Allah (c.c) yardımcımız olsun ve irade sahiplerinin basiretini artırsın.

 

Padişah Sultan Aziz'in Paris gezisi sırasında Fransa İmparatoru 3. Napolyon, Dışişleri Bakanı Fuat Paşa'ya isteklerini sıralar...

Süveyş Kanalı açılmalı, Girit, Osmanlılardan alınıp Yunanistan'a verilmeli, Kudüs'teki kutsal yerlerin Katoliklere ait olanların yönetimi Fransızlarda olmalı...

 

Osmanlı devletinin bunlara kolay kolay razı olmayacağını bilen İmparator, aba altından sopa gösterir:

"Bu sorunlar sizin için bir dert... Yorgun omuzlarınızdan bunları atınız... Devletinizin ne kadar zayıfladığı bütün dünyada biliniyor."

Fuat Paşa, gülerek karşılık verir:

"Haşmetmeab, siz, bendenize, başka bir devlet gösterebilir misiniz ki, üç yüz senedir, dışarıdan sizlerin, içeriden bizlerin, devamlı tahribine direnebilmiş! Evet, üç yüz senedir, siz dışarıdan, biz içeriden, bu devleti yıkamadık!"

 

Bakalım bizim köhneleşmiş Türkiye Cumhuriyeti bu baskıya ne kadar dayanabilecek? Hakikaten Allah çok çok basiret versin. İşleri söylediğin gibi hiç de kolay değil.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Telegraph Gazetesi'nin haberine göre İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, geçtiğimiz günlerde başkent Tahran'da düzenlenen Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısında, Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs Gücü'nden, muhalif destekçilerine karşı harekete geçmesini istedi. Konseyin hazırladığı raporda, Suriye'de Esed'in devrilmesinin ardından İran'ın, Lübnan'daki Hizbullah örgütüne erişim imkânının kısıtlanacağı belirtildi.

 

"KIRMIZI ÇİZGİLERİMİZİ HATIRLATIN"

Raporun sonuç bölümünde, İran rejiminin Batı'ya 'kırmızı çizgilerini' göstermesi gerektiği, böylece Suriyeli muhalifleri destekleyen ABD, İsrail, İngiltere, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar'a, 'eylemlerinin cezasız kalmayacağı' konusunda bir uyarı gönderilmiş olacağı vurgulandı.

Kudüs Gücü, geçtiğimiz yıllarda batılı hedeflere yönelik gerçekleştirilen terör eylemlerinden sorumlu tutuluyor. Geçen yıl Suudi Arabistan'ın Washington Büyükelçisi'ne yönelik başarısız suikast girişiminin ve Şubat ayında Eurovision Şarkı Yarışması için Azerbaycan'da bulunan İsrailli diplomatlara hedef alan bombalı saldırıların arkasında Kudüs Gücü'nün olduğu ileri sürülmüştü.

 

"İRAN MİSİLLEMEYE HAZIRLANIYOR"

Özellikle Kudüs Gücü'ne bağlı 'Birim 400' adlı organziasyonun İran'ın saldırılarının asıl taşıyıcısı olduğu iddia ediliyor. Daily Telegraph'a konuşan bir batılı istihbarat yetkilisi 'Birim 400 son dönemdeki İran operasyonlarının tamamını gerçekleştiren birim. Tahran, Suriye'deki ayaklanmayı etkilemekle suçladığı Batı'ya karşı misilleme yapmayı aömaçlıyor dedi.

 

GAZİANTEP'İ ÖRNEK GÖSTERDİ

İran Meclisi Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Sözcüsü Hüseyin Nakavi, Gaziantep'teki terör saldırısına değinerek, Ankara'nın komşuları konusunda yürüttüğü politikayı gözden geçirmesi gerektiğini savundu. Parlamento haber ajansı ICANA'ya yaptığı açıklamada Gaziantep'teki terör saldırısına değinen Nakavi, "Türkiye, şimdi bir iç krizle karşı karşıya kalmış durumda. Ankara, Suriye'ye karışacağına ve bu ülke için düşmanca beyanat vereceğine kendi içişlerini çözmeye baksın" ifadesini kullandı.

 

"SURİYE İLE ANLAŞMA GEÇERLİ"

Bu arada İran Savunma Bakanı Ahmet Vahidi ise Tahran ve Şam arasında var olan ortak savunma anlaşmasının hâlâ geçerli olduğunu, ancak Suriye yönetiminin bu konuda İran'dan bir talebi bulunmadığını dile getirdi. İngiliz Telegraph Gazetesi, İran'ın dini lideri Ali Hamaney'in, Esed'i devirmeye çalışan aralarında Türkiye'nin de bulunduğu ülkelere, terör saldırıları düzenlenmesi için talimat verdiğini iddia etti.

haber7.com

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hizbullah Lideri ölen hristiyan komutanı "şehit" ilan etti.

 

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah Suriye’de Savunma Bakanı Davud Racha, İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim El Şaar ve Esad'ın eniştesi Genelkurmay Başkan Yardımcısı Asıf Şevket de dahil bir çok yetkilinin öldürüldüğü feda saldırısını şiddetle kınadı ve ölenleri şehid ilan etti. Pressmedya.com Nasrallah’ın konuşmasını ilginize sunar.

 

 

SURİYE HAKKINDA

Bismillahirrahmanirrahim

2006 Temmuz savaşını andığımız bu programa katıldığınız için hepinize teşekkür ederim. Değerli dostlarım size anlatmak istediğim birçok mesele var ancak bölgesel gelişmeler özellikle de bu gün meydana gelen olay konuşmamın bir bölümünü Suriye ve bölgesel gelişmelere ayırmama neden oldu.

Siyonistler hala Temmuz savaşında aldıkları yenilginin şoku içerisindeler. Mossad Başkanı Meir Dagan’ın savaş zamanında, savaşın İsrail için bir musibet olduğunu, ağır bir darbe aldıklarını ve dönemin İsrail İstihbarat Bakanı Dan Meridor’un ise İsrail’in o güne kadar böyle bir şey görmediğini, hiç bu kadar dar boğaza girmediğini söylemiş olması bize yeter.

Suriye, Filistin ve Lübnan direnişlerine verdiği desteğin bedelini ödüyor. Filistin ve Lübnan direnişleri, ürettiği silahları mücahidlere gönderen Suriye sayesinde hem Gazze’de hem de Lübnan’da başarı kazandı. Siyonist rejim bunu çok iyi biliyor

“Arap rejimleri mal biriktirme peşindeyken Beşar Esed ile Asıf Şevket, Davut Racihe, Hasan Türkmeni gibi Suriyeli şehid komutanlar Filistin ve Lübnan direnişlerini destekliyordu.

Suriyeli şehid komutanların Direniş üzerinde emeği var / Ordu, düşmanların umudunu söndürecek

Suriyeli şehid komutanların Direniş üzerinde emeği olduğunu bir kez daha vurgulayan Seyyid Hasan Nasrullah, “Bu büyük kayıptan dolayı Ordu komutanlarına ve Suriye halkına başsağlığı diliyoruz. Bu saldırı sadece ve sadece düşmana hizmet etmiştir. Şehid olanlar, düşman Siyonist rejime karşı direnişin ve mücadelenin yakın dostlarıydılar.”

“İşte bu büyük komutanlar şehid olan komutanların yerini dolduracak ve düşmanların umudunu umutsuzluğa dönüştüreceklerdir”

“Siyonistler ve Amerikalılar, Suriye’de cisimlenen büyük bir sorunla karşı karşıyaydılar. Suriye’de önceki dönemde büyük değişimlerin ve gelişmelerin olduğunu gördüler. Her şeyden önce Suriye’de yeni bir askerî strateji belirlenmiş ve hayata geçirilmişti. Bu strateji son on yılda Suriye’yi Siyonist rejimin tehditlerine karşı koyacak askerî bir güce dönüştürdü. Siyonist rejim son yıllarda Suriye’yi korku ve kaygıyla izliyordu. Suriye’nin bugünkü füze kapasitesi tartışmasız çok ileri bir düzeye ulaşmıştır.”

“Ama Suriye bunun da ötesinde bir öneme sahiptir. Suriye, başta askerî boyutta olmak üzere daima Mukavemet’i desteklemiştir. Bunu ispatlayacak delillerim var. Mesela Hayfa’ya ve İsrail’in merkezine inen füzeler, Suriye savunma sanayinin üretimi olan füzelerdi.”

“Suriye, Mukavemet’in hamisidir. Mukavemet, Suriye’nin sağladığı silahlar sayesinde Temmuz Savaşı’nda direnebildi. Temmuz Savaşı’nda kullandığımız en önemli silahlar Suriye silahlarıydı. Sadece Lübnan’da değil, Gazze’de kullanılan silahlar da Suriye’nindi.”

“İsrail bugün Gazze şeridinden korkuyor. Gazze’nin Tel Aviv’i hedef almasından korkuyor. Bu füzeleri Gazze’ye veren Suudi rejimi ya da Mısır mı? Gazze’ye silah gönderen Arap rejimleri midir? Elbette ki hayır! Gazze’ye füze ve silah gönderen Suriye idi. Suriye, Lübnan ve Filistin direnişleri uğruna kendi çıkarlarını tehlikeye attı. Bana böyle bir şeyi göze alabilecek tek bir Arap rejimi gösterin!”

“Sizce Arap rejimlerinin Gazze’ye yiyecek yardımı ve mali yardım yapmaya çekindikleri dönemde Suriye’nin, Hizbullah’a, Hamas’a, İslamî Cihad’a silah sağlamasının anlamı nedir?” diye soran Seyyid Nasrullah, “Suriye Gazze’ye hem yiyecek gönderdi, hem de silah. Bu uğurda tehlikeleri göze aldı. Bütün bunları yapan Suriye’dir, Beşar Esed Suriyesi’dir, şehid Asıf Şevket’in, Davut Racihe’nin ve Hasan Türkmeni’nin Suriyesi’dir”

“Söylediklerimiz birilerinin hoşuna gitsin veya gitmesin, böyle bir günde hakkı ve hakikati söylememiz gerekir. Kimse kendini aldatmasın! Şu anda Suriye’de ‘Siyonist rejimin güvenliği için Ortadoğu’da güçlü bir ordu olmamalıdır’dan ibaret olan Amerika-Siyonist rejim planı uygulanmaktadır. Elbette Lübnan Ordusu da güçlü bir ordudur. Ancak gerçek şu ki, ordu, ülke içinde güvenliği sağlayan kolluk kuvvetlerine dönüşmüştür. Siyonist rejim de ülke içinde güvenliği sağlayacak Amerika ile irtibatlı ordular istemektedir ve Arap ülkeleri ordularına hâkim olan durum da budur.”

“Amerika Irak’ı işgal ettiğinde niçin ilk önce Ordu’yu lağvetti. Irak Ordusu, Kuveyt’i işgal eden, bölge ülkelerini tehdit eden ve Iraklı Şiileri, Kürtleri ve Sünnileri ezen ordu değil miydi? Onlar Amerika’ya bağımlı olmaksızın güçlü silahlara sahip bir ordu istemiyorlar. Bugün Irak’ta polis dışında silahlı bir güç mü var?”

“Bölgede eğitim ve silah açısından Amerika’ya bağımlı olmayan tek ordu Suriye Ordusu’dur. Bu yüzden bu ordunun ortadan kaldırılması için bir düzen kurulmalıydı.”

“Amerika, Batı ve onların Arap yandaşları Suriye halkının haklı isteklerini suiistimal ettiler ve bu ülkeyi savaşa sürüklediler”

“Irak’ta da böyle oldu. Siyonist rejim bugün sevinmekte haklıdır. Çünkü bugün Suriye Ordusu’nun temel sütunları hedef alındı ve büyük komutanlar şehid edildi. Bu, Siyonist rejimin isteğiydi. O, Suriye’de güçlü bir ordu olmasını istemiyor. Bu yüzden biz Suriye’nin ve ordusunun korunmasını istiyoruz. Tek çözüm yolu diyalogdur ve diyalogun başlaması için bir an önce adım atılmalıdır”

“Öfkemize hâkim olup bir an olsun Suriye’de olanları düşünmeliyiz. Mevcut durumun kimlerin, hangi tarafın çıkarına olduğunu görmemiz gerekir. Geçen gün ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton bölgedeydi. Filistin halkının durumunu araştırmaya mı gelmişti? Clinton, Siyonist rejime Mısır konusunda güvence vermek için gelmişti.”

http://www.pressmedya.com/haber/10021/suriyeli-yetkililer-sehiddir.html

Share this post


Link to post
Share on other sites

İran'dan Beşşar Esed'i sevindirecek itiraf!

 

 

İran Meclisi Milli Güvenlik ve Dış Politika Komitesi Başkanı Alaaddin Borujerdi, bir meclis heyetinin ikili ilişkileri geliştirmek üzere Şam'a gideceğini duyurdu. İran Devrim Muhafızları'nın istihbarat şefi Hüseyin Taib de Esed rejimine destek vermenin İran için bir sorumluluk olduğunu söyledi. Hüseyin Taib, "Hepimizin Suriye'yi destekleme sorumluluğumuz var ve direniş hattının kırılmasına izin verilemez." diye konuştu.

İran, bölgedeki en önemli müttefiki Beşşar Esed'i kaybetmemek için Suriye'deki isyanı bastırmak üzere özel birlikler gönderdiği iddiasını birçok kez yalanlamıştı. Ancak İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi, türbe ziyaretine gittiği iddia edilen muhaliflerce rehin alınan İranlıların devrim muhafızı olduğunu resmen kabul etmişti. Muhalifler, öldürdükleri birçok kişinin İran uyruklu olduğunu, bazılarında İran Devrim Muhafızları kimliklerinin çıktığını belirtiyor. Muhaliflere göre büyük can kayıplarına yol açan helikopterleri ve ağır silahları İranlılar da kullanıyor. İran yönetiminin Irak üzerinden de Suriye'ye silah sevkiyatına devam ettiği kaydediliyor.

İRANLI KESKİN NİŞANCILAR SİVİLLERİ VURUYOR

Muhalif Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) komutanları, İran'dan getirilen keskin nişancıların sivillerin korkulu rüyası olduğunu söylüyor. Muhaliflere göre şiddetli çatışmaların yaşandığı Halep'te bin kadar İranlı nişancı bulunuyor. ÖSO komutanları, "Sivilleri öldürmede herhangi bir beis görmüyorlar. Keskin nişancı kurşunlarıyla hayatını kaybeden çocuklar var. Bu kişilerin derhal yakalanarak savaş suçları mahkemelerinde yargılanmaları lazım." şeklinde konuşuyor.

Rejimden entelektüellere gözaltı

Esed güçleri, rejim tarafından işsiz ve evsiz bırakılan insanlara yardım eden ünlü yapımcı ve oyuncu Erva Nayrabiya'yı perşembe günü tutukladı. Yakınları, Nayrabiya'nın Şam havaalanında Kahire'ye giden bir uçağa binmek üzereyken tutuklandığını söyledi. Gizli servis polisleri ayrıca meşhur dizi oyuncusu Muhammed Ömer Oso'nun da evine baskın yaparak oyuncuyu belirlenemeyen bir yere götürdü. Rejim güçleri, üç ay önce de Basi Şehadeh isimli genç yönetmeni vurarak hayatını sonlandırmıştı. Yakınları, Vail Kastom isimli heykeltıraşın Şam'daki bir hapishanede işkence gördükten sonra geçen ay öldüğünü aktarırken, ülkenin en ünlü karikatüristi Ali Ferzat geçen yıl polisler tarafından dövülmüş ve iki eli kırılmıştı.

Öte yandan, Suriyeli muhalifler, internet üzerinden paylaştıkları bir görüntüde, Beşşar Esed rejiminin kimyasal silah kullandığını iddia etti. Görüntülerde, muhaliflerin sahra hastanesine getirilen bir çocuğun vücudunun derisinin tamamının yandığı görülüyor. Muhalifler, yanıkların "kimyasal silah sonucu oluşmuş yaralara benzediğini" ifade ediyor.

 

Kaynak: Zaman

Share this post


Link to post
Share on other sites

İlginç bir haber özellikle kalın puntolarla gösterdiğim bölüm doğruysa vah de vah!!!

 

Mursi İran'a 'One Minute' dedi

 

Otuz yıl aşkın süredir İran'ı ziyaret eden ilk Mısır cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursi'nin, Tahran'da gerçekleştirilen Bağlantısızlar Hareketi Zirvesi'nde yaptığı konuşma, toplantılara katılan Suriye heyetini kızdırdı. Heyet, Suriye rejimini eleştiren Mursi'nin konuşması sırasında salonu terk etti.

 

1979'daki İslam Devrimi'nden bu yana İran'ı ziyaret eden ilk Mısır cumhurbaşkanı olan Mursi, zirvedeki konuşmasında, "Zalim Suriye rejiminin karşısında Suriye halkının yanında olmak insanlığımızın ve imanımızın gereğidir" dedi.

 

"Suriye demokratik bir sisteme geçmelidir, ülke iç savaş ve bölünme tehlikesiyle karşı karşıyadır, bunu önlemek için Suriye muhalefetinin birlik olması gerekir. Suriye'de kanın akması tüm dünyanın sorumluluğudur" diyen Mursi, "Akan kan karşısında sessiz kalmak Suriye halkına dost olanlara yakışmaz. Somut adımlar atılmadıkça akan kanın durmayacağını idrak etmeliyiz" ifadesini kullandı.

 

Mursi konuşmasına 4 halifenin ruhlarına 'fatiha' okuyarak başladı. İran devlet televizyonu Mursi'nin konuşmasını farklı tercüme etti.

 

Mursi'nin Suriye heyetini salonu karkettiren sözlerinden başlıklar:

 

- Suriye halkının mücadelesi Filistin halkının direnişine benziyor.

 

- Suriye rejimi zulüm yapıyor. Bu zulmün biran önce bitmesi gerekiyor.

 

- Suriye halkının yanında olunması lazım.

 

- Suriye'de zalim bir rejim var, zalim rejime karşı Suriye halkının yanında yer almak insanlığımızın ve imanımızın gereğidir.

 

- Suriye rejimi meşruiyetini yitirmiştir. Suriye'de özgürlük savaşçılarına destek verilmeli.

 

- Mursi (İranlı yetkililere bakarak iki kez) Suriye'de dökülen kanların vebali boynunuzdadır. Yeni özgür bir Suriye istiyoruz.

 

- Bağlantısızlar hareketini Suriye devrimine destek vermeye çağırdı.

 

- Suriye'de akan kanın durması için Müslüman ülkelerin müdahale etmesi gerektiğini savundu.

 

Konuşma sonrasında, Mısır, Bağlantısızlar Hareketi başkanlığını İran'a devretti.

Share this post


Link to post
Share on other sites

İran'ın bilinç tahrifatı

 

Bağlantısızlar Hareketi zirvesi sırasında Tahran birkaç skandala sahne oldu. Bu skandallardan birisi Filistin adına hem Mahmut Abbas hem de İsmail Haniye'nin zirveye davet edilmesiydi. İran bu yönüyle hem yeşile hem de kırmızıya geç diyen trafik polisi rolüne soyunmuştur. Bir yönüyle merhum Erhan Göksel'in pozisyonunu da andırıyor. 28 Şubat sürecinde Refah Partisi'ne göndereceği bilgi notunu veya raporunu yanlışlıkla veya aceleyle askere, askere göndereceği raporu da Refah Partisi'ne postalıyordu. Sonrasında da Nejad, Filistinli karşıt gruplar arasında arabuluculuk yapabileceklerini açıkladı!

 

 

Ayrıştır, yapıştır, barıştır siyaseti galiba!

 

 

Dünya da başka bu işi yapabilecek adam mı kalmadı? Asıl skandal Mürsi'nin sözlerinin çevrilmesinde ve çarpıtılmasında yaşandı. İran resmi televizyonunun Birinci Kanalı Mürsi'nin bütün sözlerini baştan sona çarpıttı ve tahrif etti. Sanki Mürsi'nin sözleri değil de miri malı! Mürsi, Suriye'den bahsedince mütercim hiç zorlanmadan ve dahi sıkılmadan onu Bahreyn diye çevirmeyi yeğlemişti. Mürsi, Tahran'daki kürsüden şöyle seslenmişti: "Filistin ve Suriye halkı hürriyet, keramet ve adalet adına mücadele ediyor…" İranlılar ise Mürsi'nin sözlerini kendi kanallarından şöyle dinleyeceklerdi: "Filistin ve Bahreyn halkı özgürlük için mücadele ediyor…" Çeviri dediğin böyle olur! Mürsi Arap Baharı ülkelerini sayarken Suriye'nin adını telaffuz etmiş ama yine mütercim bildiğini okumuş ve Suriye yerine Bahreyn demişti. Bayreyn'i de sayan mütercim Arap Baharı için İran resmi kavramını kullanarak 'İslami uyanış' ifadesini de eklemiştir.

 

 

*

 

 

Resmi tahrifat bununla da sınırlı kalsa baş tacı edilir. Mürsi, Rusya ve Çin'in BM'de Suriye hakkında veto yetkisini kullanmasına temas etmiş ve bu mükerrer vetoların Suriye meselesinin çözümü noktasında Güvenlik Konseyini çalışmaz hale getirdiğini ve kilitlediğini ifade etmiştir. Sen misin öyle konuşan tabii ki mütercim acemi konuşmacıyı düzeltir! Mütercim nasıl çevirse beğenirsiniz. Mütercimin keyfi bu kesiti şöyle çevirmeyi yeğlemiş: "Veto, Güvenlik Konseyi'nin elini kolunu bağlamış ve halk hareketi krizlerinin çözümünü engellemiştir…"

 

 

'Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı' misali! ' Baskı ve zulme karşı Suriye halkıyla dayanışma içindeyiz' sözlerini ise mütercim yine bildiği gibi ve İran resmi diline uyarlayarak tercüme etmiş: "Bu ülkeye yönelik komplo karşısında biz Suriye halkıyla birlikteyiz…" Mürsi'nin "Suriye muhalefetinin birliği çok önemlidir ve zaruridir' ifadesi ve temennisi de çarpıtılarak şu hale getirilmiş: "Geniş halk tabanına dayalı Suriye rejiminin bekasını umut ediyoruz…" Şimdi dünyada eşi benzeri az görülür bu skandalın teviline bakalım. Aslında bu tarz kara propagandalara geçmişte Stalin, Lenin ve Hitler tarzı totaliter rejimler başvurmuştur. Stalin eski fotoğraflarda birlikte yer aldığı lakin devrim sürecinde ters düştüğü eski arkadaşlarının karaltılarını bile fotomontaj yoluyla fotoğraf karelerinden silmiştir. Komunistlerin Allah rızası veya kul hakkı gözetecek halleri yok ve bu tarz kavramlarının olmadığını biliyoruz ve bunun için çamur at izi kalsın tarzları meşhurdur.

 

 

*

 

 

İranlı 'ilim adamlarından' Prof. Hasan Haşimyan bu tahrifatın kasıtlı olmadığını ileri sürüyor. Özrü kabahatinden büyük denildiği gibi bu zırvayı şöyle tevil ediyor: "Ağzı ve dili kaymış, anlık çeviri sırasında resmi söylemle ilgili ezberini bozamamış ve resmi söylemden sapamamış ve Mürsi'nin söylemini resmi söyleme uyduruvermiş. Dilini resmi söylemden kopararak Mürsi'nin sözlerine adapte edememiş!"

 

 

Haşimyan'ın zırvalı teviline mukabil Prof. Muhammed Şoman bu olayda da görüldüğü gibi, kolektif çılgınlık halinin yaşandığını ve çevirinin dil sürçmesinden kaynaklanmadığını veya kasıtsız bir çeviriden ziyade tam bir siyasi skandal halini yansıttığını ifade etmiştir. Bunun bilinç ve idrak tahrifatı ve infazı için sistemli bir davranış bozukluğunu ortaya çıkardığını söylemiştir. Gerçekten de meselenin bir çeviri hatasıyla sınırlı olması halinde, meselenin soruşturulması ve en azından kanalın özür dilemesi kaçınılmazdı. Bunlar yapılmamıştır.. Ali Şeriati, Safeviler döneminde resmi söyleme uydurmak için mütercimlerin Nehcu'l Belaga'nın çevirisini bile tahrif ettiklerini yazmaktadır. Hazreti Ali'nin sözlerini kıyanlar, tahrif edenler Mürsi'nin sözlerine mi acıyacaklar!

 

 

İran skandalı kurcalamasa bile Bahreyn yönetimi meselenin peşine düşmüş ve İran'a protesto notası vermiş ve tahrifattan dolayı İran'dan özür dilemesini talep etmiştir. İran daima oyunun kurallarını zorlamakta ve esasen kural tanımamaktadır. Mürsi skandalı bir kez daha bunu göstermiştir.

 

 

İran ne yapsa haklıdır zira bütün yerleşik kuralların üzerindedir!

 

http://www.habervaktim.com/yazar/iranin-bilinc-tahrifati-53966.html

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

İran'ın bilinç tahrifatı

 

Bağlantısızlar Hareketi zirvesi sırasında Tahran birkaç skandala sahne oldu. Bu skandallardan birisi Filistin adına hem Mahmut Abbas hem de İsmail Haniye'nin zirveye davet edilmesiydi. İran bu yönüyle hem yeşile hem de kırmızıya geç diyen trafik polisi rolüne soyunmuştur. Bir yönüyle merhum Erhan Göksel'in pozisyonunu da andırıyor. 28 Şubat sürecinde Refah Partisi'ne göndereceği bilgi notunu veya raporunu yanlışlıkla veya aceleyle askere, askere göndereceği raporu da Refah Partisi'ne postalıyordu. Sonrasında da Nejad, Filistinli karşıt gruplar arasında arabuluculuk yapabileceklerini açıkladı!

Ayrıştır, yapıştır, barıştır siyaseti galiba!

Dünya da başka bu işi yapabilecek adam mı kalmadı? Asıl skandal Mürsi'nin sözlerinin çevrilmesinde ve çarpıtılmasında yaşandı. İran resmi televizyonunun Birinci Kanalı Mürsi'nin bütün sözlerini baştan sona çarpıttı ve tahrif etti. Sanki Mürsi'nin sözleri değil de miri malı! Mürsi, Suriye'den bahsedince mütercim hiç zorlanmadan ve dahi sıkılmadan onu Bahreyn diye çevirmeyi yeğlemişti. Mürsi, Tahran'daki kürsüden şöyle seslenmişti: "Filistin ve Suriye halkı hürriyet, keramet ve adalet adına mücadele ediyor…" İranlılar ise Mürsi'nin sözlerini kendi kanallarından şöyle dinleyeceklerdi: "Filistin ve Bahreyn halkı özgürlük için mücadele ediyor…" Çeviri dediğin böyle olur! Mürsi Arap Baharı ülkelerini sayarken Suriye'nin adını telaffuz etmiş ama yine mütercim bildiğini okumuş ve Suriye yerine Bahreyn demişti. Bayreyn'i de sayan mütercim Arap Baharı için İran resmi kavramını kullanarak 'İslami uyanış' ifadesini de eklemiştir.

*

Resmi tahrifat bununla da sınırlı kalsa baş tacı edilir. Mürsi, Rusya ve Çin'in BM'de Suriye hakkında veto yetkisini kullanmasına temas etmiş ve bu mükerrer vetoların Suriye meselesinin çözümü noktasında Güvenlik Konseyini çalışmaz hale getirdiğini ve kilitlediğini ifade etmiştir. Sen misin öyle konuşan tabii ki mütercim acemi konuşmacıyı düzeltir! Mütercim nasıl çevirse beğenirsiniz. Mütercimin keyfi bu kesiti şöyle çevirmeyi yeğlemiş: "Veto, Güvenlik Konseyi'nin elini kolunu bağlamış ve halk hareketi krizlerinin çözümünü engellemiştir…"

'Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı' misali! ' Baskı ve zulme karşı Suriye halkıyla dayanışma içindeyiz' sözlerini ise mütercim yine bildiği gibi ve İran resmi diline uyarlayarak tercüme etmiş: "Bu ülkeye yönelik komplo karşısında biz Suriye halkıyla birlikteyiz…" Mürsi'nin "Suriye muhalefetinin birliği çok önemlidir ve zaruridir' ifadesi ve temennisi de çarpıtılarak şu hale getirilmiş: "Geniş halk tabanına dayalı Suriye rejiminin bekasını umut ediyoruz…" Şimdi dünyada eşi benzeri az görülür bu skandalın teviline bakalım. Aslında bu tarz kara propagandalara geçmişte Stalin, Lenin ve Hitler tarzı totaliter rejimler başvurmuştur. Stalin eski fotoğraflarda birlikte yer aldığı lakin devrim sürecinde ters düştüğü eski arkadaşlarının karaltılarını bile fotomontaj yoluyla fotoğraf karelerinden silmiştir. Komunistlerin Allah rızası veya kul hakkı gözetecek halleri yok ve bu tarz kavramlarının olmadığını biliyoruz ve bunun için çamur at izi kalsın tarzları meşhurdur.

*

İranlı 'ilim adamlarından' Prof. Hasan Haşimyan bu tahrifatın kasıtlı olmadığını ileri sürüyor. Özrü kabahatinden büyük denildiği gibi bu zırvayı şöyle tevil ediyor: "Ağzı ve dili kaymış, anlık çeviri sırasında resmi söylemle ilgili ezberini bozamamış ve resmi söylemden sapamamış ve Mürsi'nin söylemini resmi söyleme uyduruvermiş. Dilini resmi söylemden kopararak Mürsi'nin sözlerine adapte edememiş!"

Haşimyan'ın zırvalı teviline mukabil Prof. Muhammed Şoman bu olayda da görüldüğü gibi, kolektif çılgınlık halinin yaşandığını ve çevirinin dil sürçmesinden kaynaklanmadığını veya kasıtsız bir çeviriden ziyade tam bir siyasi skandal halini yansıttığını ifade etmiştir. Bunun bilinç ve idrak tahrifatı ve infazı için sistemli bir davranış bozukluğunu ortaya çıkardığını söylemiştir. Gerçekten de meselenin bir çeviri hatasıyla sınırlı olması halinde, meselenin soruşturulması ve en azından kanalın özür dilemesi kaçınılmazdı. Bunlar yapılmamıştır.. Ali Şeriati, Safeviler döneminde resmi söyleme uydurmak için mütercimlerin Nehcu'l Belaga'nın çevirisini bile tahrif ettiklerini yazmaktadır. Hazreti Ali'nin sözlerini kıyanlar, tahrif edenler Mürsi'nin sözlerine mi acıyacaklar!

İran skandalı kurcalamasa bile Bahreyn yönetimi meselenin peşine düşmüş ve İran'a protesto notası vermiş ve tahrifattan dolayı İran'dan özür dilemesini talep etmiştir. İran daima oyunun kurallarını zorlamakta ve esasen kural tanımamaktadır. Mürsi skandalı bir kez daha bunu göstermiştir.

İran ne yapsa haklıdır zira bütün yerleşik kuralların üzerindedir!

 

http://www.habervakt...fati-53966.html

 

 

 

adamlardaki arsızlığa bir bak hele...İyi cesaret bir devlet başkanının konuşmasını çarpıtmak, kendi düşüncene uyarlamak! Hayret!!!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Iğdır'da düzenlenen ajan operasyonu kapsamında tutuklanan Timur A. adlı korucunun, İran İstihbarat'ı SAVAMA ajanlarına bilgi aktarırken çekilen şok görüntüleri ortaya çıktı.

Iğdır'da düzenlenen ajan operasyonu kapsamında tutuklanan Timur A. adlı korucunun, İran İstihbarat'ı SAVAMA ajanlarına bilgi aktarırken çekilen şok görüntüleri ortaya çıktı.

 

 

Görüntülerde Timur A'nın, bir oda içinde üç İran ajanına Ağrı, Kars, Iğdır bölgesindeki askeri birlikler, emniyet ve MİT hakkında kritik bilgiler verdiği görülüyor. Özellikle askeri birliklerin görüntülendiği fotoğraflar ve rütbeliler hakkında detaylı bilgiler aktaran Timur A., kendisinden talep edilen, diğer bilgiler için de "Olur" diyerek toplayacağını anlatıyor.

Hürriyet'in haberine göre görüntülerde İranlı ajan, önündeki resimlerden birini göstererek "Burası neredir" diye soruyor. Timur A., "Bu, Kars 14. Mekanize Tugayıdır" diye yanıtlıyor.

Konuşma diyaloglarından bazıları şöyle:

İranlı Ajan: Burası tugaydır ha

Timur A: He tugaydır

İranlı Ajan: Bu da giriş kapısıdır

Timur A: Bu ön girişidir

İranlı Ajan: Bura?

Timur A: Arkada yazılıdır. Kars İl Jandarmadır. 3 bin 800 adam var. Askerlerle birlikte. Bura alayın içidir.

TSK'nın savunma kitabını istiyorlar:

İranlı Ajan: Askeriyenin savunma kitabı lazım

Timur A: He savunma kitabı. Askeriye Savunma Kitabı, o biraz zor abi. Erzurum'a gitmek lazım.

İranlı Ajan: Her yerde satıyorlar

Timur A: Yok abi, bizim sizin bura gibi değil. Askeriye bir, birde doktorların kitabı bizde zor bulunur ha. Adamın olmazsa onları biraz zor bulursun.

İranlı Ajan: Timur abi iki aydan iki aya çıkar

Timur A: Tamam ben şimdi getirebilirim. Her Alayın defterini getirebilirim mesela onu getirebilirim. Her Alayın, her Jandarmanın şeyini getirebilirim, onu getirebilirim, yani defterini getirebilirim. İçinde ne yazılıdır, kim nerde görev yapıyor, Ankara, İstanbul, hangi rütbeli mesela nerede görev yapar onu getirebilirim. Tamam bu sefer gelirsem getiririm.

Timur A: (Görüntüde yer almayan kameranın arkasında olan ikinci bir kişiye hitaben)- Şimdi kardeş, Iğdır piyadesi Doğubeyazıt Tugay'ına bağlıdır. Tugay da Elazığ 8. Mekanize Tugayına bağlıdır.

İranlı Ajan: Oraya mı bağlıdır?

Timur A: Elazığ da direk Ankara'ya bağlıdır. Zaten orda bölgeleri var, Muş var, Bitlis var, Malatya var, Erzincan var, bunlar da birleşimdir.

İranlı Ajan: Alayda uçak var?

Timur A: İki tane helikopter var, Iğdır alayında iki tane helikopter var. Piyade Alayında, içinde iki tane helikopter var

İranlı Ajan: Cinsi nedir?

Timur A: Kobra he Sikorsky helikopteri iki tanedir. Doğubeyazıt'a gelip giderler. Tugayda da var. Beni idam ederler.

Timur A: Ya ben bir şey söyleyeyim size, ya bi de siz benim hakkımda Türkiye'ye bilgi verseniz, Türkiye beni idam eder ha

İranlı Ajan: Niye biz namert miyiz?

Timur A: Ne biliyim yani

İranlı Ajan: Biz İslam Cumhuriyetiyiz

Timur A: Bak hacı ben bir şey söyleyeyim. Türkiye'de bir defa bu affedilmez. Çok büyük hatadır, çok çok. Bir de ben devlet adamıyım ben, devlet...

 

http://zaman.com.tr/haber.do?haberno=1340877&title=ajanlar-iran-istihbaratina-bilgileri-boyle-satti

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...