Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Recommended Posts

Selamlar,

 

Değerli üyelerimiz, bu ay sizlerden gelen talep üzerine ayın kitabıReis Bey olarak belirledik. Ekim ayı boyunca hacimce küçük ve sürükleyici olan bu eseri okuyarak gerek bizi etkileyen kısımları, gerekse yorumlarımızı bu başlık altında paylaşacağız. Katılım noktasında, geçen ay düşen performansın bu ay yükselmesini beklediğimizi de belirtmek gerekiyor sanıyorum.

 

--- Önceki Kitaplar ---

* Eylül 2012 - Bir Adam Yaratmak

* Ağustos

2012 - O ve Ben

* Temmuz 2012 - Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

emin olun bu ay çok yükselir yorumlar...reis bey başkadır...candır o :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

İzleme şansım olmuştu burada mevcut, yalnız okumamıştım. Bu vesile ile edineyim eseri.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Reis bey demek merhamet göstergesi demektir.Merhamet etmeyene merhamet olunmayacağının en güzel delilidir adeta...Ağlamanın mükemmelliyetini anlatır.''Ağlayanlardan olmak varken ağlatanlardan olmak reva mıdır?''derken de bir o kadar samimi ve içtendir..

Bir çete kurma telaşındadır,sizin bizim bildiğimiz bir çete değil belkide ilk defa duyulan bir çete ''Göz Yaşı Çetesi'',insanlara merhameti,ağlamayı öğreten bir çete....

Yaşarken sadece bencil olmamak gerektiğini,toplumu toplum yapan her bireyin sadece kendinden sorulmayacağını,insanları kurtarmakta ki sorumluluğu öğretir bize...Ağlamak ,ağlayarak yumuşamak...Kendini bir taş yerine koyarak,ağlamayı geçte olsa öğrendiğini öğretir topluma...(taş öğrenirde ağlamayı akrep öğrenmez mi?)

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ben kitaptan birkaç alıntı yapacağım.

 

Reis Bey: Kanun, gizli eşyayı bulmaya mahsus bir fal kitabı değildir. Olana, gördüğüne, bildiğine göre hükmeder.

Taşralı Müşteri: Ben bu lafları değil kızımı istiyorum.

Reis Bey: Kızını kanundan isteyemezsin! Arada bir suçlu varsa cezalandırılmasını kanundan isteyebilirsin!

(Sayfa 22-23)

Birincisinde Reis Bey, bana göre de doğru olan, kanunun işlevinden bahsediyor!!!

 

Reis Beyin sesi(teypte): ................ sen kaplanı yetiştir besle, sonra pençe atıyor diye boynuna kement at, ipe çek! Yazıktır kaplana günahtır kaplana! Kanunu birşey ortadan kalksın, yapılamaz olsun diye değil, bizim başka türlü yaptığımızı, bazılarının bu türlü yapmasın diye çıkarıyoruz.

Burda ifade edilen de, baştaki sözü edilen, kanunlardan şaşmazdan önce yapılması gerekendir.

Üstadın tabiriyle insanı vahşi bir hayvan gibi yetiştir, ondan sonra neden pençe atıyor diye, onu ipe çek.

Cemiyette, kanunların da düzgün işlemesi için, insanların ve toplumun düzgün olması gerekir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

İkinci Bar Kızı: Hayır! Kimseyi mazur göremem! Biz, hepimiz, bütün düşmüşler, evlerimizin, cemiyetimizin, dışımızdan gelen dürtülerin kurbanlarıyız! Sonra da onların hışmına uğruyoruz! (Kendisini gösterir) Bakın, şu lise mezunu kıza! Onu böyle mi görmeliydiniz?(Hızla döner Taşralı müşteri ve köylü müşteri tiplerini gösterir) Bir de şu zavallılara bakın! Onlardan daha basit bir örnek bulabilir misiniz? Biri evinden kaçan kızını, kah lanet okuyarak, kah gözyaşı dökerek arıyor; öbürü de traktörden düşüp felç geçiren kızına şifa bulduğu için seviniyor. Sormalı! (Taşralı Müşteriye) Kızını hangi sebep yüzünden kaçırdığını düşündün mü hiç? (Köylü Müşteriye döner) Sen de ortalık ağarmadan, canavarlara, inlere, cinlere karşı traktörde masum bir kız çalıştırmanın dehşetini hiç duymadın mı? (Reis Beye döner) Ya büyük şehirlerin çocukları, kızları, babaları, anneleri? Doğrusu ne şimdi?.. Babaları mı çocuklarını bağışlamalı, çocukları mı babalarını?... Galiba en doğrusu, çocukların babalarını affetmemesi...(Doğrulur, gözlerini Reis Beye diker) Reis Bey, Beni fahişeliğe çeken her tesiri eliyle ittikten sonra, düştüğüm için, babam kovdu evden... Affedilmezlerden; onun için de affetmezlerden oldum. Affetmiyorum! (S/75)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstad'tan mükemmel bir ideal toplum örneği!!

 

Reis Bey: Kaatilin tezgahtar, hırsızın kasadar, dolandırıcının tahsildar olacağı işlere verileceksiniz. Bu dava uğrunda, mağaza mağaza, fabrika fabrika, yazıhane yazıhane, gezip dolaşacağım. Saklı parayı çarpan yankesici, bakalım açıkça eline teslim edilene ne yapar? Korunanı vuran katil, görelim, bağrını açanlara neyler?.. Şüphe usulünün beslediği kötülük, itimat sistemi önünde büsbütün mü şahlanır, dize mi gelir? Görelim... Ben diyorum ki, bu gemiyi devrilmekten kurtarmak için, yalpa ettiği tarafa abanmak lazımdır. Ancak, bu türlü, kötülükleri bir taraftan öbür tarafa aktarabiliriz. Ne dersiniz çocuklar? (S-87)

 

Sahte Hakim- Şahit, namussuzluk, vicdansızlık üzerine and içer. Leylekler muhakeme edilirken, bilirkişi raporu timsahlara yazdırılır. (S-118)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Son olarak kitap üzerinde kendi düşüncelerime gelecek olursak, bana göre bu kitapta Üstad, ideal hukuk sisteminin, ancak ideal bir sistem kurmakla, bu da ancak ve ancak ideal bir cemiyet inşa etmeye çalışmakla mümkün olacağını söylüyor.

Dikkat ettiyseniz, piyesin ana kahramanı olan "Reis Bey", hukuk kurallarına harfiyen uyan ve bunun ugrunda hiçbir şekilde taviz vermeyen bir hakimden, yanlış karar neticesinde idamına neden olduğu genç yüzünden tam zıd ideolojik mihvalde bir değişiklik geçiriyor.

Birincinde olaylara sadece, materyalist gözle bakan, onun haricinde birşey aramaya ihtiyaç duymayan, duygu, sevgi, üzüntü, v.b gibi soyut kavramları mesleki icabı işine karıştırmayı, bunun hatalı bir karar verilmesine yol açacağını savunan bir hakim çıkıyor karşımıza....

İkincisinde ise, tam zıddı şekilde olayların soyut şeylerinin de olabileceğini ve asıl önemli olanın cemiyeti suç itmeyecek şekilde yetiştirmek olduğunu, ondan sonra kanunun sadece, doktorun ameliyata mecbur kaldığı durumlarda devreye girmesi gibi, bu gibi durumlarda devreye gireceğini belirtiyor. Kısacası, önemli olanın suça el uzatmayacak cemiyet yetiştirmek olduğunu belirtiyor.

Ana karakterler dışındaki, diğer karakterlere bakarsak, hayatın bizzat içinde yaşayan insanların anlatıldığını görürüz.

Bizzat yaşanan ve yaşanmaya devam eden olaylardır.

Aslında kitabını okunmasını en önemli kılan, modern dünyamızın en büyük sorunlarından olan materyalist bakış açısına Üstad karınca kararında bir eleştiri getirmiş. olmasıdır. Birinci karakter, tamamen materyalist modern dünyanın istediği tarzta bir insanı temsil ediyor, Üstad bence Reis Bey'deki değişimle, materyalist modern dünyaya bir eleştiri getiriyor diye düşünüyorum.

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yaşadığımız dünya kumar,eroin,cinayet,hırsızlık,bu ve bunun gibi mevzulardan kurtulmak için çırpınmakta.Bütün insanlığın Reis beyin fikirlerine öyle ihtiyacı var ki.....Üstad bu konuları Reis bey'de bütün gerçekliğiyle ortaya koymaktadır..Bütün insanlığa seslenmek,haykırmak gerekiyor..''Hey millet ,durun ve dinleyin, bir mesajınız var.Dinleyin Reis Beyi size kurtuluşu gösteriyor.!!!''.........

 

İşte kurtulmamız gereken baş mevzularda biri KUMAR....

 

Dinle bak bu konuda ne diyor reis bey:

-Kumarda ..... lira kaybettin, Düşün, bu parada ne kadar insan ve emek hakkı var... Eğer, bir hamal, sırtında elli kiloluk yükü bir kilometre ötesine iki buçuk liraya taşırsa, bu hamalın iki yüz kilometrelik emeği... Tam yedi yüz on beş ekmek parası... Bir hastahane dolusu insanın acısını dindirecek ilâç tutarı... Bayram sabahı, boynu bükük, bilmem kaç öksüzün kundura bedeli... Şu kadar kefen, yahut kundak bezi; bu kadar ah, vah, yahut oh, eh karşılığı... Çocuklar! Bütün bu hak sahiplerine acıyan, bütün bu emeklere içi sızlayan, parasını nasıl bir zara, bir kâğıda teslim eder?

 

İşte bir tanesi daha Cinayet( adam öldürme) :

 

 

-Nasıl öldürürsün?... Göz! Renk renk dünyaları, en yakın zerreyi, en uzak yıldızı gören göz... Ona nasıl toprak doldurursun? Kalb dediğimiz, bütün gücümüzü veren esrarlı tulumbayı nasıl kırar, parçalarsın? Bunları yapmayı bırak bir tarafa; bunları yapmak imkânı var ya; işte yalnız imkânı var diye nasıl döğünmez, yırtınmaz, tepinmezsin?...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstadın üstün bir özelliğini bir kez daha kanıtlayan piyestir. Üstadın yazdığı eserler edebi metin olarak bir ahenge sahip olduğu halde, sadece edebi yönüyle ele alınacak bir metin olarak kalmıyor, onun da üstüne, çok daha yükseğe çıkabiliyor. Bir yemek düşünün ki doyurmakla kalmayıp, yakacak odunundan sıcak tutacak paltosuna, içecek suyundan barınacak evine kadar insanın her şeyini tastamam tedarik ediyor. Halbuki o bir yemek ve ondan beklenen sadece açlığı bitirmesi. Edebi metinlerden aldığımız edebi tadı da buna benzetiyorum. Evet, doğrudur, sadece o tat bir eseri okumak için kafi gelecek bir sebeptir. Fakat Reis Bey; ‘Ver cüceye, onun olsun şairlik.’ dizesindeki gibi sadece bir piyes olmayı, okunan, izlenen ve alkışlanan bir oyun olmayı reddediyor. “Gölge varlıkta barınmak yerine büyük sanatkarlığı tercih ederek” çağının üzerine çıkıyor.

 

Oyundaki Reis Bey’in en belirgin özelliği samimiyeti olsa gerek. Sadece o büyük dönüşümü yaşadıktan sonraki hayatı için demiyorum; en başından beri, taştan daha sert olduğu zamanlarda da samimi bir adam Reis Bey. Büyük bir yanlış yaptığını ve bu yanlış yüzünden bir insanın hayatına sebep olduğunu gördükten sonra çektiği vicdan azabıyla ardına düştüğü merhamet yolunda sonuna kadar gitmesi de bu yüzden olsa gerek. Evet, anlık bir vicdan kaygısıyla birkaç metre savrulduktan sonra kendine gelip uyumaya ve gülmeye başlayan sıradanlar gibi yapmıyor; sonuna kadar gidiyor Reis Bey. Reis Bey Bu yönüyle, hayatını mahvettiği kadının peşinden, makamını, geleceğini, konumunu, yaşamını hiçe sayarak sürüklenen Nehludov’u edebiyat tarihindeki kardeşi olarak kucaklıyor. Nehludov da Reis Bey gibi samimiydi, ve o da sonuna kadar gitti. İkisi de işledikleri suçların cezasını geleceklerini, özgürlüklerini ve rahat yaşamlarını feda ederek ödedi. Bu iki vicdan kahramanından öğreneceğimiz ne çok şey var.

  • Like 3

Share this post


Link to post
Share on other sites

Reis Bey:Merhamet! Lugat kitabında bir kelime! Onu öğretmek...İnsanlara acımayı belletmek. Acımanın usullerini, ana mektebi programına eş yürütmek...Bütün cemiyeti mahşer arsasına benzer, bir acıma ve bağışlama zemininde toplamak, oradaki bir milyon bacalı, bilmem kaç milyon çarklı merhamet kombinasında çalıştırmak...İnsanda kötülük iktidarını döve döve pekleştirmek yerine, hohlaya hohlaya yumuşatmak, insanı kötülüğe iktidarsız kılmak...

 

Görünmeyen Hakimin Sesi:Buna bir hayal mi, hezeyan mı, ne gözle bakıyorsunuz?

 

Reis Bey:Kaskatı bir gerçek gözüyle bakıyorum! Boyuna fedakarlık, durmadan fire isteyen, hatta sermayeyi tehlikeye atan bir gerçek...Fakat uğrunda kaybedildikçe, kazancının büyüklüğünü gösteren, yalanı meydana çıktıkça doğruluğu sağlamlaşan bir gerçek...Ben bu gerçeğe kurbanım...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne tuhaf, piyeste merhamet konusu başından sonuna kadar işleniyor fakat okuyanı bıktırmıyor, usandırmıyor. Bir kez olsun gücü tükenmeden, etkisi kaybolmadan belki 40 defa merhamet kelimesini duyuyoruz. Aksine gücü her defa katlanarak artıyor ve okuyanı bambaşka dünyalara sevk ediyor. Neden bambaşka dünyalara diye düşündüğümüzde, karşımıza şu acımasız, şu cellat, şu elinde iple asacak masum arayan, şu namlusundan ölüm saçan, şu merhametsiz dünya çıkıyor. Bu eser ise onu zıttı olduğu şeyle boğmak için, zehirli iğne taşıyan akrepleri okşamaya cüret ediyor. Neden bıkmıyoruz, başından sonuna aralık vermeden işlenen merhamet konusundan. Sulandırmadığı için belki. Belki de ucuz bir edebiyat yapmadığı ve lafı gediğine, olması gerektiği yere, tam ölçüsüyle oturttuğu için.

 

Bu ay bu eseri seçtikleri için genel başkanımız sayın NFK-Fan başta olmak üzere bütün yöneticilerimize teşekkürü borç bilirim. Belki bu sayede trradomir, karabelaceket ve by_xmen’in bana olan düşmanlıkları son bulur da biraz olsun insafa gelerek bu bayram beni bodrum-marmaris-çeşme-haymana’yı kapsayan bir tatile gönderirler.

Share this post


Link to post
Share on other sites

 

Merhamet bestesi... Ah bu besteyi bir tutturabilsek. Benim istediğim, güneşin merkezindeki merhamet... Kuzuları da, yılanları da ısıtan merhamet... Isıtın, daha ısıtın!... Yılan şimşekleşinceye kadar ısıtın!... Görürsünüz; nasıl şimşek bir anda parça parça yere dökülür, sonra nasıl çizgi çizgi yumaklanıp bir kuzu olur! O ânı bulmaya bak! İş onda..

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest
This topic is now closed to further replies.

×
×
  • Create New...