Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
kanijeli

Ayasofya'nın Manevi Kıymeti 1000 Camiye Bedeldir

Recommended Posts

Ayasofya bizim derdimiz,meselemiz,sorunumuz ve boynumuzdaki vebaldir Sultan Fatihe karşı. Bu yazı da bu konuyu gündeme getirmiş olması açısından mühim. Ancak yazarın "Hıristiyan vatandaşlarımızı incitmemenin bir yolu bulunabilir…" cümlesine katılmadığımı da beyan ederim. Onun bunun gönlünü almayı bırakalım, hristiyana yahudiye hoşgörüyü düşünenler müslümanların derdini tasasını göz ardı ediyorlar. Bırakın bu peşkeş kokan fikirleri de adamakıllı "Ayasofya Camii Olsun" diye dosdoğru bir şekilde haykırın.

 

yine de yazı için teşekkür ederim Yavuz Bahadıroğlu!

 

 

 

 

 

 

Ayasofya'nın manevi kıymeti bin camiye bedeldir

 

 

 

 

Bir köşe yazarı öfkeden tepiniyor ekranda:"Bu gidişle dinciler Ayasofya'yı bile cami yaparlar."

 

 

Tuhaf! Çünkü Ayasofya zaten cami… Hem de Peygamber müjdesi fethin sembolü bir cami…

 

Hem Peygamber müjdesi, hem fethin sembolü, hem Fatih'in vasiyeti ve emaneti…

 

Böyleyken, "Ayasofya camii"ni neden hâlâ Müslümanların ibadetine açmıyoruz?

 

Asıl sorulması gerek sual budur!

 

Osmanlı Devleti'nin kuruluş amacı İstanbul'un fethi, fethin dayanağı, Peygamber-i Âlişan Efendimiz'in fethe ilişkin müjdesi (Ahmed bin Hanbel'in, Müsned'inde de yer alan; [c.4, s.335] meşhur hadis-i şerif), müjdenin yüreği ise Ayasofya'dır.

 

Ayasofya'yı sıradan bir "cami" olmaktan çıkarıp sembolleştiren şey budur: Bunun yanı sıra, Ayasofya'nın Fatih Sultan Mehmed'in vakfiyesi olduğunu da hatırlamak gerekiyor.

 

Fatih, Ayasofya'ya o kadar önem verdi ki, cami kimliğini kıyamete kadar koruyabilmesi için önce tapusunu kendi üzerine çıkardı, sonra da vakfetti. "Ayasofya Vakfı"na gelir olması bakımından da İstanbul'un Okmeydanı semti dâhil, şehrin muhtelif yerlerindeki 2 bin gayrimenkulünü bıraktı.

 

Fetih ordusu, ilk Cuma namazını bu camide kıldı. Böylece Ayasofya, "fetih Sembolü"ne dönüştü.

 

Fetihten sonra, Fatih'in verdiği ilk emir, Ayasofya'nın camie çevrilmesi emridir. Bu iç içe girmiş semboller sebebiyle, Ayasofya, Osmanlı Asırlarında çok önemsenmiş, o kadar ki, Ayasofya İmamına saray protokolünde yer verilmiştir.

 

İstanbul Osmanlıların eline geçtiğinde hem şehir, hem de Ayasofya haraptı. Muhteşem mozaiklerinin çoğu yağmalanmış, altın, gümüş gibi değerli eşyalar, bir zamanlar Bizans'ı kurtarmak için İstanbul'a gelen Haçlılar tarafından yağmalanıp bölüşülmüştü.

 

Kubbesinin tepesindeki altın haç bile çalınmıştı… Ayasofya birkaç sene daha ihmal edilse kubbe de çöküp gidebilirdi.

 

Fethin şahitlerinden Müverrih Tursun Bey, gördüğü manzarayı şöyle anlatıyor: "Onun rahnesine taş koyacak bir mimar kalmamış, mamur (sağlam) olarak sadece bir kubbesi kalmıştı. Padişah-ı Cihan (Fatih) bu binayı harab ve yebab (yıkık) görünce, ahır harap olmasun deyü tamirini ve bakımını emretti."

 

İşte bu yüzden "Ayasofya, Hıristiyan Roma'dan çok bir Osmanlı eseridir" diyen müsteşriklerin (oryantalist) sayısı az değil. Bunlardan Paul Wittek şöyle yazıyor: "Ayasofya'nın, bu muhteşem kilisenin muhafazasını, asırlar görmüş yapının zamanın tahribatına karşı müdafaasını, sırf Türklerin sahip olduğu teknik maharete ve iktisadî kaynaklara borçlu olduğumuzu itiraf edelim."

 

Kısacası, en başta Fatih olmak üzere, her padişah Ayasofya ile yakından ilgilenmiş, onu ayakta tutacak tedbirler almış, dönem dönem ciddi onarımlardan geçirilmiştir.

 

Osmanlı'nın ilgisi ve bilgisi sayesinde Ayasofya yeniden hayat buldu. Ayasofya'ya ilişkin onarımlar o kadar detaylıdır ki, bugün, "Ayasofya bir Osmanlı eseridir" demekte, hiçbir mahzur yoktur.

 

Sözü İstanbul'da yapılması düşünülen yeni camilere getireceğim ve şunu söyleyeceğim: Bence Ayasofya'yı ibadete açmak, bin tane yeni cami inşa etmekten daha tutarlı, daha yararlı, daha sevaplı ve daha güzel bir iştir.

 

Böylece hem Peygamber müjdesi tekrar hayata geçecek, hem de Fatih'in vasiyeti yerine gelecektir.

 

Şu haliyle Ayasofya, "hilkat garibesi" gibi duruyor. Ne yapılış amacına uygun, ne de fetih tefekkürüne: Dolayısıyla ne Müslüman'a yarıyor, ne de Hıristiyan'a…

 

"Müze" kimliği, âdeta bir "kimliksizlik âbidesi"!

 

Hıristiyan vatandaşlarımızı incitmemenin bir yolu bulunabilir…

 

Ancak Müslüman vatandaşlarımızın daha fazla incinmelerini önlemenin tek yolu, Ayasofya'yı namaza açmak suretiyle, fatihlerin secde ettiği yerde, bütün Müslümanların secde etmesini sağlamaktır.

 

Unutmayalım ki, rahmetli Başbakan Adnan Menderes, fabrika-yol yaparak değil, ezanı aslına döndürerek tarihe geçti…

 

Müslüman yüreklerde de taht kurdu.

 

Şimdiki Başbakanımız da Ayasofya'yı aslına döndürerek tarihe geçebilir ve Müslüman yüreklerde taht kurabilir.

 

Çok da dua alır.

 

Heyecanla bunun müjdesini bekliyoruz!

 

http://www.habervakt...ldir-56431.html

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...