Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
mumin

İman Heykeli Şimşekler

Recommended Posts

İMAN HEYKELİ ŞİMŞEKLER

 

 

Yirminci yüzyılın fikir ve dâvâ cephesinde Anadolu çapında bir cüsse; Necip Fazıl. Yüzü Anadolu kadar derin çizgiler barındıran, ruh çırpınmaları içinde cemiyete mâl olmayı evlâdı kadar kutsal bilmiş yanıcı idrak; aksiyoner ve dâhî adam Kısakürek. Soyadına ters nisbetince büyüklük, her sahası ve köşesi ile bünyesine sinmiş bir şahsiyet. Kısakürek şeceresini ters çevirip ?Bütün bunlar, beni hazırlamak için gelmiş geçmişlerdir. diyen Kısakürek-zâde. İddia değil, hakikat beyanı.

 

Ağaç?tan ?Büyük Doğu?ya doğru bir terakki; dalga dalga, daire daire genişleyen ve okyanusun tamamına yayılan bu ?sıcak yarada kezzap? ustası neye memurdur? ?Sen tarihin malısın, bunu unutma!? ihtarıyla genç yaşta ruhuna ve beynine üflenen o ideal ideanın tabanı altında ruhu ve canı yandıkça kendini cemiyete atan o kahraman, bu derin sancının velûd ismi olmuştur. Siyaset, sanat, din, edebiyat, ilim ve fikir mihraklı, neye malik değil ki kıymet hükmünce bir değere sahip olmasın. Elini attığı her dalda piramidin tepesine, zirveye oynayan ve kalabalıkları hassaten biricik kurtuluş süvarileri gençleri, ruhundan yakalayıp o ilahî haberin kapısına getirmiş bir gonk vurucusudur O. Gençlik; maddî manevî, kalıptan ziyade ruha malik ve kıyamet aşısını tüm kanser hücrelerine aşılayacak kahramanı bulmuştur; Üstad Necip Fazıl Kısakürek.

 

Kalabalıklar şimdiye kadar duyduklarına meydan okuyan bir nârâ işittiler; biricik Aksiyoncu Allah! Ki bunlar yaşayışları, inanışları ve tefekkür dünyaları hasebiyle itilmiş, hor görülmüş ve gerici yaftası yemiş; ?imanını arayan mustarip insanlık?tı. Aksiyonun, yaşın değil bir diri şuurun ürünü olduğunu bilen Necip Fazıl, sayha sayha tüm Anadolu?yu koşmuş ve bir uyanışın mimarı olmuştur. Zapt u rapt altına almak için gençliğin beynine üflenecek tek afyon, inandırmaktır. Üstad bunu kadın bacağıyla, sinemayla, şehevî güdülere itmekle ve deli gömleği Batı mamulü ?izm?lere inandırmakla yapmadı. Bilakis kaçınız dedi onlardan, uzak durunuz. Anadoluluğunuz biricik mirasınızdır, ona sahip çıktığınız ölçüde siz olacaksınız ve siz kalacaksınız. Bu mukaddes tütsüyü ruhuna çeken gençlik, artık sabahlara kadar salonları tıka basa doldurup sabırlarının duvarlarına hiçbir sıkıntı, yorgunluk çarpmadan o adamı dinliyorlardı ve her yerde de peşine takılacaklardı. Ama Üstad ?Onlar benim ardımdan gelmeyecek, ben onların ardından koşacağım.? diyordu. İşte böyle doğdu ezelî yakınlık.

 

 

Biz varız, diyordu gençlik. İnancımla, medeniyetimle, hür fikrimle, yaşayışımla ve değerlerimle ben Mukaddesatçı Türküm! Buna inandıran ve gençliği ruhundan yakalayan bu adam, işportacı sahte şahsiyetleri deşifre etmiş, sömürücü siyaset kazanlarını devirmiş, meccâni kahramanların maskelerini yırtmıştır. Ama kendisi ?Beni de Allah ve Resul aşkının yanık bir örneği ve ardından birtakım sesler bırakmış divanesi olarak arada bir hatırlayınız.? şeklinde vasiyet ediyor.

 

Sokrates kendisine at sineği der, rahatsız etmek ender şahsiyetlerin meziyetidir. Budalaların sayısı her zaman nâmütenahi olmuşken tarihe yön veren isimler çoğu zaman yalnızlığın kollarında can çekişmişlerdir. Napolyon?un kalabalık bir ordu önünde gömleğinin düğmelerini sökerek yaptığı kahramanlık bir gövde gösterisiydi evet, ?Hepiniz ayağınızdaki çizmenin çivisine kadar benim malımsınız.? diyordu. Ya göğsü delik deşik edilecek ya o ordunun başına tekrar kumandan olacaktı. Ve ikincisi oldu. Kısmen mukayese edecek olursak, her zaman teşkilat eksikliğinden şikayet eden Üstad biricik şaşmaz ve değişmez güç olarak gençliği arkasında yegâne ordu bildi. Ve ölümüne kadar da bu çizgide gitti.

 

Bu gençlik, Allah demenin yasak olduğu bir devrin mağduruydu, inancının mazlumuydu, anasının yüzündeki peçeden utanmaya çalıştırılıyordu. Ama birden bire ortaya çıkan bu adam onlara İlâhî vahiy kaynaklı bir fikir aşılıyor ve millî benliklerini unutmamalarını tavsiye ediyordu. Rahatsız olduk evet, gençlik kendilerini sarsan bu çile ustası adama, deli divâne sarıldı. Diğer tarihi sahnede bir rol olarak sergilenen kahramanlık burada gerçek, müşahhas bir kimliğe bürünüyordu. Zira büyük bir cesaret örneği olarak rejime baş kaldırmasını ve Allah?ı hatırlatmasını dört seneye yakın hapiste yatarak ödeyecekti. Vefat etmeseydi yine hapis yatacaktı. Fikirlerini başlarını vererek savunan mütefekkirler tarihte hiçbir zaman sahneden inmemişlerdir. 79 yaşında bir adam hangi potansiyele malikti ki böyle haince susturulmaya çalışılıyordu? Biz şuurumuzla, zihniyetimizle ve cemiyeti kucaklayıcı her adımımızla O?nu idrak etmiş ve kendimizi O?nun mülkünün parçası bilmişiz.. Bunun adı aksiyondur ve tutunduğumuz dâvâların dâvâsıdır.

 

Hapishane, şüphesiz her haklı fikrin kavgasını güderken uğradığı kaçınılmaz çilehâne. Hakk?a köleliği asıl hürriyet bilen bu dehâ, çocuklarından hanımından ayrı hangi fikre hâdim idi ve ne içindi kavgası? ?Kahrolası hânede evlâd u ıyâl var.? demedi, ?İçindeki evlad u ıyâl ile o hânenin kahrolması vardır.? diyerek fazilet elçiliği yaptı ve nezaretlere düştü. Aslında tek bir şey istiyordu; hürriyet! Sahte fikir ve Batı elbiseli taklitlerden soyunup Hakk?a esareti ve hakikate teslimiyeti arzulayan bu adam, elinde muharrik maden olarak gençliği buldu. Biliyordu ki istikbâl genç nesillerin omuzlarında yükselecektir. Bir nesil bekliyordu, analar ne gün doğuracak ki netice bizim olsun?! Yaşatma sevdasında yaşama zevkinden geçen, düşünmeyi nirengi noktası bilmiş, kendisine öğretilen tarihe inanmamış, eli nasırlı babasından, yüzü yaşmaklı anasından gurur duymuş ve gecesini gündüzüne katmış ideal bir gençlik. Vatan en ücra toprak parçasına değin kaynıyor. Büyük Doğu sütunlarında artık bir ses; Anadolu?nun her köşesinden mektuplar yağıyor: ?Korkun bizden!?

 

 

Bir kalabalık akıyor; gözleri çakmak çakmak, beyni kazan gibi kaynamış, cebindeki paranın azlığına tezat göğsü Ağrı Dağı gibi inip kalkan, bu bakışlar çekimser değil, bu ideal yeni yetme değil; asırlardır kan hücrelerinde uyuklamaya maruz bırakılmış sürgün kimlik sahibine erişmiştir. İktidarın ?Susturun şu adamı!? buyrukları boşuna değil, çantayla para teklifleri boşuna değil. Ne de güzel cevap veriyor Büyük Doğu; ?Satılık adam arıyorlar!? Bu adam samimi, bu adamın bir iç yangını var, derdi ?Üstad? diye anılsın değil, hele mürşid diye yükselttikleri nidalar hiç değil. Evinde kilimini satacak kadar aciz kalan bir babadır O, çocuğunun üstünde montu var mı, ?Oğlum Mehmed üşüyor musun?? deyip cevap alamayan, hapishanede yatan bir babadır. Ama hepsi bir yana dâvâsına adanmış ne asil bir kavgacıydı O!

 

Bir yanda kilimini satan bir adam, öbür yanda çantayla gelen bir para. Biraz zaman geçiyor dükkana girip para isteyen bir düşkün, ne kadar var, nedir miktarı hiç bilmeden kalkıp teslim eden o merhamet hastası el. Kalem hangisini yazsın? Serdengeçti?den o zamanın parası 500 kuruş ister. Tabi ki yoktur. Sadece 25 kuruş alıp gitmiştir. Birkaç gün sonra elinde deste banknot ile çıkagelir ve; ?Al sevgilim, buna para derler para! ve masaya şırrak diye yapıştırır. Her hadisesiyle, her edâsı ve sözüyle tam bir artist ve tiyatral zekâ. Ve bu adam hayatını her şeyiyle bir muştuya adamıştı; gençliğe. Biliyordu ki bu tohuma hakkıyla mâlik olduğu zaman her sathiyle vatan kurtarılmış demektir. Buna vazifeli görüyordu kendini ve tek istediği o atomu parçalamak ve kıvılcımlarıyla tüm Anadolu?da koca bir yangın çıkarmak. Bugünün idealist gençleri o zamanki yangının aklı selîm külleridir.

 

 

Bu uyanışın, ayağa kalkışın ustası, yeri doldurulamaz işler yaptı boşlukları doldurdu gitti.Hayır! İçimi altüst eden şimdi başka bir derdim var. Kürek mahkûmları arasında da kalp ve ruh sahibi bir adam bulunabilir. Orada da insan sevip yaşayabilir. Iztırap çeker. Orada da bir kürek mahkûmunun uyuşuk gönlünü yumuşatabilecek şeylere rastlandığı görülmüştür. Orada ıztırapla, iç ağrılarıyla büyümüş bir ruha yeniden can vererek bir kahraman yaratılabilir. Böyle yüzlerce adam vardır ki, onlara karşı biz suçlu vaziyetindeyiz. Ben ne için rüyamda o çıplak ve aç çocuğu gördüm? Bu bir işaretti. Sürgüne işte o yavru için gideceğim. Evet, bu dünyada herkes herkese karşı suçludur. Herkes yavrudur. Dünya büyük ve küçük çocuklarla doludur. İşte onlar için ben kurban olacağım. Umum namına birinin kurban olması lazım. Anadolu?nun o zamanki talihini, çökmüş miracını en iyi dile getirme olarak kabul edebiliriz Dostoyevski?nin bu paragrafını. Derinine bakıldığında ne kadar da halimize uygunluk seziliyor. Bu, hristiyan bir kalbin feryadı iken, Üstad?da misliyle ruh bulmuştur. O günün Anadolu gençliği, işte bu çocuk kadar aciz ve kimsesiz haldeydi. Mahkumdu doğru, küreğe değil ama sahte bir tarihe, hapse değil ama mukavva bir medeniyet taklitçiliğine. Işığı sönmüş, bakışının feri gitmiş ama iç sancılarını yitirmemiş gençlik bir kurtarıcı el muradındaydı. Ve ruhuna ruh üfleyecek o âteşîn rüzgârı bu adamda buldu. Bu adam, cemiyet adına kendini fedâ etmeye hazırdı, bedenen ufak bir cüsseydi ama duyduğu iman ve fikir öfkesiyle kamyonetin tekerliklerine atılmaya razıydı. Rüzgârı kesilmiş bir coğrafyaya bu kasırga ne de sağlam esiyordu!

 

 

An geldi yalnızlıktan şikayet etti; ?Cenazeme mi geleceksin be adam!?? Yeri geldi küçücük kesildi, ?Beni çok çabuk kandırabilirler.? Bazen gözyaşları içinde mahzun düştü, ?Hayatımın en güzel hediyesi? diye not düştüğü hapishaneye bir hamalın getirdiği hediye karpuz. Üstadın, günübirlik işgüzâr dostluklardansa her zaman arkasında görmek istediği bu garip kesim, göğsü kurumuş kadının doğurduğu gençlikti. O ki, sadece öğrenci bursuyla geçindiği halde Üstad?ın yazdığı oyunu neşretme sevdasında. ?Çocuklar yapmayın, başaramazsınız.? ama yine de teslim etmişti yazdığı nüshayı. Ve netice dediği gibi çıktı. Bu gençlik bu adama böyle sahip çıktı. ?Sizler benim kanımdan, ailemden bana daha yakınsınız.? diyordu. ?Bana derdi olan adam gelsin.? diyordu. Ne için, bir adam neden yüzündeki çizgileri derinleştirme derdindedir? Çünkü bilen adam susamaz, fikrini dert edinmiş adam harekete geçmeden duramaz. Eylem, aksiyon en güzel kalıbını gençlikte bulunca Üstad ölene kadar ne gençliğe hizmetten geri durdu ne de gençlik O?nun emeklerini karşılıksız bıraktı. Bugün hangi fikir ustasını gösterebilirsiniz ki Büyük Doğu tezgâhından geçmemiş olsun! Büyük Doğu işte böyle bir fikrin, işte böyle bir emeğin ocağıdır.

 

Peki ya şimdinin gençliği? Anadolu çapındaki dâvânın aklı başında divâneleri nerededirler? Ruhu şimşekler çakan, başını yastığa koyduğunda kafatası fokur fokur kaynayan, fikirsizliği tek fakirlik bilmiş, cemiyetin gidişatından muzdarip gençler, iç sancıları içinde kıvrananlar hani ya?! Yoksa herkes mi fikirsizlikte ittifak halinde? Ne bekliyoruz, yoksa bekliyorlar ki bu inkılâbı kadınlarımız gerçekleştirsin öyle mi? Yeryüzü büyük küçük yavrularla dolu, ağlıyorlar, sahipsizler; maddî değil bu yoksulluk. Nerededir, Anadolu?nun bağrından kopup gelen o sayhaya cevap? Üstadın ömrünü adadığı ideal, 21. yüzyıl genci zamanın çarkında erisin için midir? Aksiyondan anladığımız doktorun reçetesini suya koyup mürekkep karışmış suyu içmek midir? Kuru mukallitler, sönmüş ruhlar, örümcek ağı bağlamış kafatası, bir cenah böyle; bir cenah fildişi kulesine hapis ?Ben anlaşılamıyorum.? derdinde. Gençlik ise, bacak arası ucuz tacirlikte zavallı alıcı. Sokakta köşebaşlarını kesip ?Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak.?diyecekler nerededirler? Analar doğurmuş, çocuk gerçekleştireceği inkılâptan habersiz! Ya kendinin farkına var ya ol ya öl!

 

Bir şehir düşlenilsin; ?Allah şehri? ki mimarları her duvarın harcına İslam ruhunu katsın, sokaklar öz tarih koksun, evler modern ahır değil has Anadolu yuvaları olsun, yavrular neşe saçsın, parmaklarının dokundukları yer yeşillensin, torun ile eli tesbihli nine anlaşsın, üretsin, sanatkâr edâlı olsun ve hepsinden mühimi okusun. Çünkü tüm mermiler cehâletten geliyor. Bu muştu yarıda kalacak değildir, bu ütopyadan ibaret de değildir. Değil mi ki Allah nurunu tamamlayacak, bu sancağı da yerde koymayan seçilmiş gençler çıkacaktır. Zaman aşkın devrimlere gebe. ?Bu millet ölmeyecekse, bu Fatih dirilecektir.? İşte o zaman cemiyetin üstüne çıkıp göklere değer başlar. Üstad?ın hasretini duyarak gittiği Büyük Doğu gençliği, özlenen alemin mimarları olmaya namzettir. Kimbilir belki de ideal öz ruh, sağa sola bakmadan kendimizin içinde aranmalıdır. Belki de söylenmesi gereken Üstad?ın öğütlediği gibi; ?Benim olmadığım yerde hiç kimse yoktur.? demektir. İşte mesele bu. Gaye mutlak saadete ve hürriyete ermek ise harcanmak anlayışı hareketin başlayacağı nokta olacaktır.

 

Ey genç adam, bu düstur sana emanet olsun:

Ötelerden habersiz nizama lanet olsun!

 

*Bu çalışma n-f-k.com sitesine aittir

 

Çoğaltılması kaynak gösterilmesi şartıyla serbesttir.

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

seni şikayet edeceğim ,telif hakkına ne oldu :)

Çok şükür sonunda yayınlamışsın yazını ,edebi insanlara her daim imrenmişimdir,güzel yazılar yazmaya devam.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Teşekkür ederim sevgili gönüldaşım. Üzerinden zaman geçince beis görmemiş yayınlamıştım burada. Bana vaad edileni aldım yazımın akıbeti hakkında bir fikrim yok;)

 

Benim burada yorumdan kastım takdir yahud sahsıma âli cümleler kılınması değildir, zaten onu cevremde okuyan arkadaşlar çokça söylüyorlar, öhöömm biraz şey ettiriyim. Mizah bir yana benim profesyonel anlamda eleştiriye, tavsiyelere ihtiyacım var. Ben öyle yazı atölyesine falan gitmedim ya da uzman kişilerden telkin almadan yazıyorum yani hep öyle yazdım.Artık kalemim üzerinden Allah nasip ederse kalemime dair ciddi planlar peyda oldu diyebilirim. Sağa sola bir şeyler yazıyorum ama ciddi saymıyorum pek.

 

Burada belli bir kültürel ve teknik birikime sahip dostlardan ikaz, telkin, yönlerdirme rica ediyorum minvalinde bir yorumdu üstteki. İnşallah bu uğurda muhafazakar kesimin ne bileyim başı çeken isimlerinden olma gayesine bile tutuldum diyebilirim. Bizim kılıcımız da bu n'aparsın. Büyük hedefliyorum Leyl:) Bilmiyorum yeri mi ama ben de senin mütevazi ve vazifede disipline edilmiş tavrına gıpta ediyorum:) Her insan güzel hasletler ile mümeyyizdir dostum her insan.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites
Sen sana vaad edileni aldın ama bana vaad edilen hala gelmedi (Çay ısmarlayacaktın güya ) :)

Hedefi büyük tutmanda fayda var,gözün yükseklerde olsun her daim..Zira İstikbal bile göklerde biliyorsun:)

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Çok mahcup oldum bak şimdi. Ama inan leyl öyle meşgulüm ki bak bu gidişim İst.'e bir buçuk ayın üstüne olacak inş. Finallerden sonra anca. Gidince de ailemle vakit geçiriyorum hani bir kaç kere zar zor izin alabiliyorum programa gitmek için. Ama Allah izin verirse bu sömestır tatilinde söz sana çay ismarlayacağım:) Affet olur mu?

Share this post


Link to post
Share on other sites

yukarıda ciddi bir tenkit beklediğinizi beyan ettiğinize göre şevkinizin kırılmasından endişe etmeden yazabilirim inşallah:

 

Yazınızda ilk dikkatimi çeken üstadın bazı ifadelerine yaptığınız atıflardı. Bu atıflar sadece üstadın eserlerini iyi bir şekilde okumuş kişilerin anlayabileceği atıflar olduğundan makalenin akıcılığına, anlaşılırlığına ve edebiliğine darbe vuruyor. üstadı okumamış birisi için anlaşılmaz kılıyor.

 

Saniyen yazınızın belli bir akışı ve uslubu yok. Ritim sürekli değişiyor. Bu da okurun uyum sağlamasını zorlaştırıyor. Bunun bir sonucu olarak ifadelerinizdeki "edebilik" okur üzerindeki tesirini kaybediyor.

 

Bir diğer nokta da belki de yarışma kurulunun belirlediği sınırdan kaynaklanan bir durum olarak makalenizin gereğinden fazla sıkıştırılmış olması. Üzerinde zorlanmadan bu hacimde makaleler yazılabilecek meseleleri birer paragrafla hatta bazen birer cümleyle anlatmaya çalışmışsınız. Bu da makalenizde değindiğiniz pek çok meseleyi tatmin edici bir izahta bulunamadan geçmek zorunda kalmanıza sebep olmuş. Daha az meseleye değinip onları doyurucu izahlarla, süsleseydiniz tahminimce daha değerli bir çalışma ortaya koyardınız.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Çok teşekkür ederim Emir, asla şevkimin kırılması ya da alınmam mevzu bahis değil yeter ki Nef'i hicvi olmasın :) Dediğim gibi eksiklerimi görmek maksadım.

 

Ben seçici kurulun seviyesine göre de hareket ettim biraz, o yüzden Üstad'a atıflarımda serbest davranmıştım, ama siz deyince fark ettim mesela "sevgilim" kelimesi orada abes olurdu sanırım ilk Üstad'ı tanıyan için çok doğru. İnşallah dikkat edeceğim. Uslubun yer yer kopukluğunu ben de hissediyorum. Bu sanırım bildiğini dökme gayreti midir gayri ihtiyari mi oluyor bilemiyorum.Bu bende konusurken de bir hitabımda da olur mesela. Stabil bir şekilde meseleyi ele almam,konu minvalinde pek çok şeye değinip okuyucuda ya da dinleyecide geniş çerçeve oluşsun isterim ama bu demek ki bütünlüğü bölüyor. Peki onu da aklımda bulundurayım inşallah.

 

Tekrar teşekkür ederim zaman ayırdınız, istifade edeceğim.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu yazıyı teknik açıdan incelediğimi hatırlıyorum :) Off çok yoğun bir anlatım okurken tükendim, demiştim ;)

Share this post


Link to post
Share on other sites

elinize yüreğinize sağlık. çok akıcı olmasada güzel ve başarılı buldum. emir arkadaşın söylediği son cümlesine katılıyorum sadece.


diğer yazdıklarında ıskaladığını düşünüyorum . nereden baktığını anlayamadım doğrusu



---Daha az meseleye değinip onları doyurucu izahlarla, süsleseydiniz tahminimce daha değerli bir çalışma ortaya koyardınız.---



olabilir belki ama her ifade fevkalade olmak zorunda değildir!


ki anlatılmaya çalışılan üstad necip fazılsa, mübalağa yapmıyorum ama, kesinlikle hakkı tam manası ile verilmiş olmayacaktır. onun için söylense hep daha fazlasını hakedecektir diye düşünüyorum . bu söylemek istediklerimi özetlemeye yeter sanırım Allah ondan razı olsun


ayrıca düşlenen şehre işaret etmeniz , tespit ve tahlil bakımından gayet başarılı ve keyifli


Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...