Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Ya-Leyl

'' Ben Ne Yapayım Ortam Kötü '' Diyenlere...

Recommended Posts

Günaha son çağrının yerini günaha sonsuz çağrının aldığı bir zamanda yaşıyoruz Günahın hemen her yeri kuşattığı bu ortamda, özellikle ‘cinsellik’le ilgili günahlar bin koldan saldırıyor Sokaklar, meydanlar, arabalar, evler, vapurlar, billboard’lar, gazeteler, dergiler, TV’ler, CD’ler, afişler, reklamlar, filmler, internet, vitrinler, düğünler, dernekler, sergiler derken, hemen her alanda, cinsellik kâinatın ve insanın Hâlik-ı Zülcelâlinin izin vermediği bir biçimde açığa vuruluyor


Nitekim, meselâ, ‘elbise’ denilen şey artık insanı sıcaktan, soğuktan ve günahtan korumak üzere sunulmuş bir nimet olarak kullanılmıyor Aksine, tasarımcıların aklı ‘daha az kumaş, daha ziyade tahrik’ formülüyle çalışıyor Etekler kısalıyor, kumaşlar şeffaflaşıyor, elbiseler daralıyor Tasarımlar vücut hatlarını ya düpedüz açıkta bırakacak veya örtülse de belli edecek şekilde gerçekleşiyor Öte yandan, ‘özgür’ ve ‘özgün’ reklamcıların ‘kadın’sız bir reklam düşünemediği; bir cam şişe reklamının dahi bir köşeye müstehcen bir kadın resmi iliştirmeden becerilemediği gözleniyor TV programları, filmler, dergiler, kapaklar, billboard’lar, fuarlar, açılışlar da eklenirse, yaşadığımız günler, hemen her yönden, akılları ve kalbleri cinselliğe endeksleyen bin türlü tâciz unsurunu kuşanmış vaziyette karşımıza çıkıyor


Esasen, öncelikle ‘sanal’ dünyalarda inşa edilen, sonra da Jean Baudrillard’ın bir modern olgu olarak ısrarla vurguladığı simulasyon (benzeşim) süreci içinde gerçek hayata kopyalanan bir hal var karşımızda Önce dergi sayfalarında, TV ekranlarında, film karelerinde sergilenen bir tablo, adım adım sokaklara, evlere, işyerlerine, meydanlara taşınıyor Böylece, bütün bunları dün yadırgayan pek çok insan dahi, bugün bu sürece dahil olmuş görünüyor


Cinselliğin kendisini bu kadar açık biçimde ve bu kadar geniş bir zeminde ortaya koyduğu modern zaman tablosu, ahirzaman fitnesinde kadınların mühim bir rol oynayacağına dair hadislerin mânâsını da bilfiil tasdik ediyor Yaşadığımız ortam, bir yanda kadını meta’laştırıp ete ve tene indirgerken, öte yanda erkekleri nefisleri karşısında büyük ölçüde korunmasız bırakıyor


Şeytan ‘durumun ümitsizliği’ni fısıldıyor durmaksızın "Bu ortamda" diyor, "etkilenmemen imkânsız Sen bu durumdan kurtulamazsın" .


Oysa, böylesi zor bir zamanın bu büyük fitne ve imtihanı karşısında bunalan, ümitsizliğe düşen, çıkmazda kalan mü’minler için, ‘kıssaların en güzeli’ olan Yusuf (as) kıssasında hem bir ümit ışığı, hem de bir çıkış yolu sunuluyor Yusuf kıssası, şeytanın ‘imkânsız’ dediğinin ‘mümkün’ olabildiğini gösteriyor ve bunu göstermesiyle de, sarayda Yusuf’un yaşadığı imtihanın bir benzeriyle hemhal olarak yaşayagelen ahirzaman mü’minlerine Kur’ân eczanesinden benzersiz bir deva ve derman sunuyor.


Kur’ân-ı Hakîm’de Yusuf sûresinde anlatıldığı üzere, henüz çocuk yaşta kuyuya atılan ve köle olarak satılan Yusuf’un gençlik yıllarında yüzyüze geldiği bir imtihanın merkezinde ‘kadın’ vardır


Rabb-ı Rahîm, insanları kadın ve erkek olarak yaratmıştır; ve erkekte kadına, kadında erkeğe yönelik bir meyil ve arzu bırakmıştır Celâl ve cemal aynasından bakıldığında, cemalî yönü ağır basan kadının celâle de muhatap olarak kemale ermesi, celâlî yönü ağır basan erkeğin ise cemale de muhatap olarak kemal bulması gibi çok hikmetler taşıyan bu meyil ve arzu, öte yandan, had konulmamışlığı ile kadınları erkekler, erkekleri kadınlar için bir imtihan konusu kılmaktadır


Nitekim, ‘insanların en güzeli’ olarak anılagelen Yusuf Aleyhisselam Mısır azizinin karısı için bir imtihan konusu olduğu gibi, azizin karısı da Yusuf için bir imtihan konusu olmuştur Ne var ki, azizin karısı bu imtihanı geçememiş; Yusuf ise, imtihanı geçmesiyle, insanın cinsellik yönündeki meyil ve arzularını dizginleme imkânının nebevî bir örneğini sunmuştur


İmtihana konu olan ve birçok kaynakta Züleyha olarak geçen kadın yaşlı veya çirkin biri olsaydı, Yusuf’un imtihanı herhalde bu kadar zor olmazdı Aynı şekilde, böylesine yol gösterici bir örnek niteliği de kazanmazdı Azizin karısının yaşça genç, suretçe de çok güzel olması, yahut Yusuf’un henüz taptaze bir genç olması imtihanı elbette şiddetlendiren unsurlardır; ama, bunlara rağmen, Yusuf yaşadığı belki de en zor sınanmayı ayağı günaha sürçmeden atlatmıştır


Üstelik, imtihanını şiddetlendiren başkaca hususlar da vardır Bunlardan biri, kadının soylu, hem de kralın veziri makamındaki birinin hanımı olmasıdır.


Ve bunun kadar önemlisi, Yusuf’un davet eden değil, davet edilen konumunda olmasıdır


Zira, bir erkeğin hayatı boyunca yaşayabileceği belki en ağır imtihan, ógençlik, güzellik, servet, soyluluk gibióher türlü cazibe unsurunu üzerinde taşıyan bir kadından gelen davete ve iltifata hayır diyebilmektir Erkeklerin en zayıf yönlerinden biri, iltifat gördüğü anda, bunu yapan kişiye karşı korunmasız hale gelmesidir Güvercinden insana, aslandan koça bütün erkek tâifesi, güç gösterisine fıtrî bir meyil ile yaratılmıştır; ve bu duygunun karşılığı olarak da üstün görülme, hayran olunma, takdir edilme gibi bir sonuç beklemektedir Bir diğer deyişle, ‘teveccüh-ü nâs’ erkeklerin en korunmasız oldukları hallerden biridir, ve bu teveccüh erkeklerin ‘cazibe’ ölçülerine tıpatıp uyan bir kadından geliyorsa korunmasızlık hali iyice katmerlenmektedir


Lâkin, Yusuf’ta bu böyle olmamıştır


Hem de, "Heyte lek" (Hadi gelsene!) diye ısrarla çağıran Züleyha’nın, sarayın bütün kapılarını sıkıca kapamış olmasına rağmen.


Ki, bu son durum, insanda günaha karşı hayâdan gelen direncin kırılmasına elverir bir zemin hükmündedir "Nasıl olsa kimse görmüyor!" düşüncesi, başkaları görüyor, biliyor yahut bilecek olsa yapmaktan kaçınacağı fiilleri yapma yönünde insana cür’et kazandırmaktadır .Kimsenin görmediği yahut görenlerin de tanımadığı bir ortamda, hayâ duygusunun kullanım alanı daralmakta; dolayısıyla, insan günaha daha açık ve yatkın hale gelmektedir


İşte, Yusuf Aleyhisselam, sarayda kendisi ve Züleyha’dan başka kimsenin olmadığı ve kapılar sıkıca kapatıldığı için kimsenin girme riskinin de bulunmadığı bir vasatta; yani, nefisten gelebilecek talebe karşı hayâ duygusunun akim kalması muhtemel bir vasatta söz konusu imtihanı yaşamıştır


Ve, Allah’ın izniyle, başarmıştır da.


Hemen belirtelim: Yusuf erkeklik duygularından mahrum biri yahut bu duyguları körelmiş veya törpülenmiş bir ihtiyar olsaydı, imtihanı ne bu kadar zor, ne de bu derece yol gösterici olurdu. Oysa, durum böyle değildi. Bilakis, bir meali


"Gerçekten, kadın ona niyeti kurmuştu Rabbinin bürhanını görmeseydi, o da (Yusuf da) ona niyetlenip gidecekti." (Yûsuf Sûresi, 12/24) âyetinin işaret ettiği üzere, Yusuf (as) fıtraten bir erkeğin taşıdığı tüm duyguları taşıyor olduğu halde bu zoru başarmıştır Onun bu halini mucize kılan budur Bu halin Kur’ân-ı Hakîm’de tüm zamanlar için bir örnek davranış olarak zikredilmesinin bir sebebi de budur


Bir erkeğin taşıdığı tüm duyguları üzerinde taşıyor olduğu, üstelik imtihan içre imtihan denilebilecek kat kat sınanmalar beraberce dünyasına sökün ettiği halde, Yusuf Aleyhisselam, Kur’ân-ı Hakîm’de bildirildiği üzere, ‘Rabbinin bürhanını görmesiyle’ kendini günahtan korumuştur


Peki, gördüğü bu ‘bürhan’ nedir? Hem, başkaca insanlar yine cinsellikle ilgili çok daha kolay imtihanları geçemezken, çok zor bir imtihanı atlatmasını mümkün kılan bu bürhan neden bilhassa Yusuf’a gösterilmiştir?


Yusuf sûresine ve bu sûrenin tefsirlerine bu soruların eşliğinde nazar ettiğimizde, sadece Yusuf (as) için değil, hepimiz için de geçerli formüller çıkar karşımıza söz konusu ‘bürhan’ın ne olduğu konusunda ulemâ farklı görüşler beyan etmişlerdir Zira, elbette çok hikmetlere binaen, Rabb-ı Rahîm Kelâm-ı Ezelî’de bu ‘bürhan’ı zikretmekle birlikte onun ne olduğunu bildirmemiştir Demek ki, bizatihî bürhanın ne olduğundan daha önemlisi, bürhanın neden Yusuf’a gösterildiğidir Ve, Yusuf sûresi, özellikle de 23 âyet, bunun cevabını bize sunarak, hepimiz için geçerli bir reçete vermektedir


Bu âyetten anlaşıldığı üzere, kapıları iyice kapatan kadın bütün şehvetini ve cazibesini kuşanarak "Heyte lek!" (Hadi gelsene!) diye ısrarla Yusuf’u yatağa çağırırken, Yusuf’un ağzından ilk çıkan, "Maâzallah"tır "Maâzallah;" yani, " Allah’a sığınırım"


Nefsin kalbe, şehvetin akla, hissin iradeye galebesinin iyice kolaylaştığı bir durumda bu sözü diyebilmesi, Yusuf’un derûnundaki imanın derecesini gösterir esasında Alemlerin Rabbi bir Zâtın varlığına ve her daim O’nun huzurunda olduğumuza öylesine derin bir iman ki, Yusuf’a en zor zamanında dahi Allah’ı hatırlatmış ve Yusuf (as) yaşadığı fitneden Allah’a sığınmıştır


Her hâlükârda, şu dehşetli ahirzaman ortamında hususan her yönden saldıran cinsellik günahlarına karşı, Yusuf kıssasında ve Yusuf Aleyhisselam örneğinde, hepimiz için uygulanabilir dersler, devalar ve ölçüler vardır Şartlar ne kadar feci görünürse görünsün, Yusuf Aleyhisselamın maruz kaldığı şartlar kadar feci değildir O halde, çok daha dehşetli bir ortamda Yusuf’u yanılmaktan ve yanmaktan koruyan Rabb-ı Rahîm, kavlen ve fiilen samimî bir yönelişle Kendisinden istersek, elbette bizi de yanılmaktan ve yanmaktan halâs edecektir


Yusuf Aleyhisselam bir kadının taşıyabileceği bütün cazibe unsurlarını üzerinde barındıran Züleyha’nın fitnesinden salim olabildiğine göre, cazibelerinin Züleyha ile ölçülmesi gene de gayrıkabil olan ahirzaman züleyhâlarına karşı pekâlâ imandaki derecemiz nisbetinde bir Yusuf olunabilir


METİN KARABAŞOĞLU/ KURAN OKUMALARI 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...