Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
dedektifx1

Kadir Mısıroğlu'nun Hezeyanları

Recommended Posts

Necip Fazıl Kısakürek...

Aksiyona talipti, memur değil…

Canavar bir nefsi vardı... Azgın bir nefs……

Hayatında tasavvufun zerresi yoktu…

Namaz kılmıyordu…

Beş parası yoktu, benden para alıyordu...

Kibir abidesiydi...

 

Bunlar benim değil, Üstad sıfatını almaya en son layık kişi bile olamayacak ve tarihi işine geldiği gibi yorumlayan, M.Kamal'a küfür etmekle etrafına talebe toplayabilmiş, şeriatı 19.yy'da Osmanlı'ya girmiş "fes"ten ibaret sanan, Mehmed Âkif'den, Selahaddin Eyyubi'ye, Sezai Karakoç'tan nicelerine hakaret etmeyi marifet bilen birinin hezeyanlarıdır...

 

2 bölümünü koydum, dahasına midem müsaade etmedi... zleyin...

 

http://www.youtube.com/watch?v=66kXRKa1uz4

 

http://www.youtube.com/watch?v=G5pdwef2DmM

 

 

 

 

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

konuşmaları 2 kere dinledim ve bazı notlar aldım. tespit ettiğim bu hususları kısaca izah etmek istedim.

 

 

-Böyle bir cemaati bulsa Anıtkabir’i basardı.

Üstad’ın MTTB eliyle başlayan ve konferans serisi halinde tüm Anadolu gençliğini kucaklayan, şehir şehir çoraklaşmış dimağlara fikir ziyafeti sunduğu konferanslarında, tutulan salonların binlerce genç tarafından hınca hınç doldurulduğu gerçeği ortadayken Kadir Mısıroğlu’nun kendisini (tahminimce) dinleyen 50-60 kişiyi Üstad’ın bulamadığını iddia etmesi son derece abestir.

 

-Üstad yıkmaya memurmuş, yapmaya değil.

El insaf diyerek söze başlamak lazım. Yıkmaya memur bir insan kitaplık çapta (100’ü aşkın) bir eser külliyatı bırakır mı ardında? Büyük Doğu Dergisi’ni(gazetesini) bütün olumsuz şartlar altında ısrarla çıkartır mı? Büyük Doğu Cemiyeti’ni kurar mı? Büyük Doğu Yayınevi’ni kurar mı? Amacı yıkmak olan adam bunlarla uğraşmaz!

 

-Kader perspektifinden izah tabiri

Yani böyle bir görevi Kadir Mısıroğlu’na kim verdi acaba? Kendini neden Müslüman gençliğe karşı Üstadı anlatmaya memur hissetti. Hangi Müslüman gencin kendisinden kader perspektifinden bize Üstadı 1-2 hatasıyla anlat talebi oldu ki? Kendisinin velev ki itiraf etmiş olsa bile hatasını yazmak bir Müslümana yakışır mı? Müslüman Müslümanın ayıbını örtmez mi?

 

-Canavar bir nefs tabiri

Nefs başlı başına ayrı bir olay. Her nefs kendi içinde canavardır tezkiye edilmediği müddetçe. Allahu Teala Kuranı Kerimde “O nefs ki size şiddetle kötülüğü emreder” buyurmuyor mu? Bu benim nefsim de olsa, Üstadın nefsi de olsa, Kadir Mısıroğlu’nun nefsi de olsa farketmez, tezkiye edilmediği müddetçe.

 

-25 senede 1 kez namaz kıldığını görmüş

Yahu Üstad Necip Fazıl cumaya da mı gitmedi? Bu nasıl bir iddia hayret?

 

-İslamı dava edinen adamların hiçbirinde abdest, namaz, oruç yoktu.

Bunun içine Necip Fazıllar, Serdengeçtiler, vs,… o devrin bütün dava adamları giriyor.

 

-53 kitap yazmış

Ancak Üstad’ın 100 eseri aşkın külliyatını hiçe sayıyor

 

-Öğretici bir şey söylememiş, kimseye bir şey öğrettiğini görmemiş

Demek ki 25 yıl Üstad’ın yanında bulunma iddiası çok da tutarlı bir iddia değil. Eğer öyle olsa idi Üstadı kalabalıklara hitap ederken görür ve bir kişiye değil aynı anda binlerce kişiye neler öğrettiğine tanık olabilirdi. Ayrıca eserleri hala Müslüman gençliğe çokşey öğretiyor.

 

-Kumarhane baskını

Ahmet Emin Yalman’ın tertip ettiği ve Üstad’ın bir komplo olduğunu uzun uzun izah ettiği düzmece kumarhane baskını hadisesini Üstad’a muhalif kesimler ağzıyla anlatmasını da anlamak mümkün değil.

 

-Güceniklik?

Dava adamlığının neresindedir güceniklik?

 

-Çöle İnen Nur adlı eseri Üstaddan aldım diyor ancak daha aldığı eserin adını bile bilmediği ortaya çıkıyor. Üstad’ın İmam Kastalani Hazretleri’nin Mevahibul Ledünniye adlı siyer eserinden yararlanarak kaleme aldığı eserinin adı Çöle İnen Nur değil, “Gönül Nimetleri” dir. Hem Üstadı yakından tanıma iddiasında bulunurken eserlerini bile bilmemek kendi içinde ne büyük bir tezat!

 

-Necip Fazıl 1 kitabı 10 farklı kişiye sattı!

Şeriat şahit ister, böyle bir iddianın muhakkak şahitleri olmalıdır. Ayrıca o 10 kişinin isimlerini ve 10 farklı kişiye satılan eserin adını çok merak ettim doğrusu.

 

-Yalçın Küçük meselesi

Üstad’ın önceki yazılarının yerinin çöplük olduğu ve çöplüğü kimlerin karıştıracağı Yalçın Küçük’e cevap olarak yeter.

 

-Şahsi kusurunu yazmadım diyor

Ancak “Üstad Necip Fazıla Dair” adlı eserin (İstanbul 1993/1. Baskı) 62. Sayfasında Şahsiyeti ve eserlerine umumi bir bakış adlı bir bölüm bulunmakta. Burada “benlik” başlığı altında “Üstad’ın pek çok zaaf ve kuvvet noktasının temel saiki korkunç bir benlikti” gibi ifadeleri kullanmış olduğunu görüyoruz. Benlik ya da canavar nefs tabirleri şahsi kusur kapsamına girmez mi?

 

-Ben bunları konuşmadım, doğru da bulmam konuşmayı derken konuştuğunun farkında değil mi acaba?

  • Like 4

Share this post


Link to post
Share on other sites

Tazir ve Hacegan kardeşlerime kıymettar cevapları için teşekkür ediyorum. Yazdıklarına paralel olarak ben de birşeyler yazmak istedim…

 

İDDİA:

Etrafına talebe bulsaydı, Anıtkabir’i basardı, yıkardı… Yıkmaya memurdu, yapmaya değil…

(Başka bir konuşmasında da Üstad’ın M.Kamal hayranı olduğunu, Büyükdoğu’nun ilk sayılarında M.Kamal’i öven yazılar yazdığını da belirtiyor…)

 

CEVAP:

Yıkmaya memur olan insan, etrafına adam toplamayı da bilir. Tarih de buna şahit ki, yıkmaya memur olanlar, adam toplamasını da bilmişlerdir. Kaldı ki Üstad’ın bir söz sultanı ve büyük bir hatip olduğunu düşünürsek, bunu kolayca gerçekleştirebilirdi.

Üstad’ın yanında 25 yıl kaldığını iddia eden adam, Üstad’ın şehir şehir dolaşıp verdiği konferansları da bilirdi. İddiacının hayatı boyunca bulamayacağı insanı, vefatından 30 yıl sonra bile bulan bir şahsiyettir Üstad…

 

Büyük bir çelişki daha…

İddiacı, hem “M.Kamal hayranıydı” diyor, hem de “Anıtkabir’i yıkardı” diyor. Çelişkili sözleri olmayan biri, ya parantez içindeki iddiayı gündeme getirip, “Necip Fazıl, M.Kamal hayranıydı” diye suçlama yapar ve “Anıtkabir’i yıkma” meselesini hiç açmaz; yahut parantez içindeki iddiayı gündeme getirmeyip, “Anıtkabir’i yıkardı” gibi berheva bir söze sarılırdı.

 

 

 

İDDİA:

Necip Fazıl ile 25 sene beraber kaldım…

 

CEVAP:

İddiacı aynı sohbette diyor ki: “Ben Necip Fazıl ile bir defa bile yemek yemedim!..”

25 sene yanında ol ve bir defa bile yemek yeme… Olacak iş değil!

 

İddiacı yemek yememe olayını da aynı sohbette tekzib ediyor:

“Yemekleri hep ben ısmarladım…”

Hani bir defa bile yemek yenmemişti. Hangisi doğru?

 

 

 

İDDİA:

Canavar bir nefsi, azgın bir nefsi vardı… Necip Fazıl’ın benliğini gördüğüm için, kendi benliğimden korkuyorum…

 

CEVAP:

Bu iddiaya, Üstad’ın birkaç şiiri ile cevap vermek isterim. Ehl-i vicdan olan, Üstad’ın nefsinin Allah diyene karşı mahviyet içinde olduğunu görür.

İddiacı, “Onun nefsinin canavarlaşması, Allah düşmanlarına karşıdır” deseydi, bir bakıma doğruya yaklaşacaktı. Ben, Üstad’ın nefsinin müberra olduğunu savunmuyorum. Hata ve günah, insanlığın getirisidir.

İddia sahibi de nefsinin müdafaasını, başkasının kusurlarını görüp yapmakla, nefsine büyük oranda pay biçtiğinin farkında değildir.

 

Canavar nefs sahibi bir insan, heralde şu şiirleri yazmaz:

 

Sonsuzluk Kervanı, peşinizde ben,
Üç ayakla seken topal köpeğim!
Bastığınız yeri taş taş öpeyim.
Bir kırıntı yeter kereminizden!
Sonsuzluk Kervanı, peşinizde ben...

 

Ellerime uzanan dudakları tepeyim;

Allah diyen, gel, seni ayağından öpeyim!

 

Son gün olmasın dostum , çelengim top arabam;
Alıp beni götürsün , tam dört inanmış adam...

 

İlâ ahir…

 

 

 

 

İDDİA:

Namaz kılmıyor, oruç tutmuyordu; bir rekat namaz kıldığını görmedim (buna da delil olarak Üstad’ın vasiyetini gösteriyor); o nesilde hepsi böyleydi, namaz kılmazlardı… Hayatında tasavvufun zerresi yoktu…

 

CEVAP:

Bu sözü söylemek, büyük bir mesuliyettir. Zira Üstad, 1973 yılında Hacc’a gidip, Hacc farizasını yerine getirmiş ve bir de bu yolculuğu ile ilgili kitap yazmıştır.

Kaldı ki Üstad, seccadesini serip, herkesi kendini izlemeye davet edecek değil ki. İddia edildiği gibi, azgın nefs sahibi olsaydı, gösteriş için bile bunu yapardı…

 

Vasiyetindeki namaz meselesinin delil gösterilmesi gülünçtür. Acaba iddiacının kaçırmadığı vakit mevcut mu? Kazaya kalan namazı hiç yok mu? Nefsi hatadan müberra mı? vs. vs..

 

Ayrıca Üstad’ın ve o dönemin neslinin namaz kılmadığını bilmek için, sabah namazından, yatsıya kadar her vakit, onlarla beraber olmak lazım gelir. İddiacı, güya araştırmacı-tarihçi olduğu için, buna pek imkanı olmadığı kanısındayım.

 

Sözün özü, kimse, kimsenin ibadetlerinin muhasibi değildir.

 

Tasavvufun zerresi olmayan bir insan, tasavvuf hakkında kitap yazamaz. Üstad’ın tasavvuf üzerine yazdığı kitapları okumamış belli ki…

 

 

 

 

İDDİA:

Kumar meselesi…

 

CEVAP:

Ahmet Emin Yalman onu bastırdı, diyor…

“Bastırmak” fiilininde kasıt aranır. Bu sözde bile, olayın komplo olduğunu, farkında olmadan itiraf ediyor. Belli ki bu meselenin komplo olduğunu söyleme yiğitliğinden oldukça uzak.

Kimsenin aklında kuşku kalmasın, zira bu mesele sitede mevcut. Merak eden linkten bulabilir.

 

http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?/topic/5290-kumarhane-baskini/

 

 

 

 

İDDİA:

1954’te İstanbul’a geldim. Necip Fazıl 1956’da hapisteyken, hastaneye kaldırıldı. Hapishanede Çöle İnen Nur’u yazıp, benden basmamı istedi; sonra aynı yıl çıkıp, benden değiştirmek için, nüshasını istedi…

 

CEVAP:

Çöle İnen Nur’un ilk baskısı (izinsiz baskı) 1950’de yayınlanmıştır. Bakınız;

http://www.nfk.com.tr/eskizler.htm

 

Üstad, 1956’da hapis yatmamıştır. 1953’te 64 gün, 1957-58 yılları arasında 8 ay 4 gün hapis yatmıştır. Bakınız;

http://www.nfk.com.tr/mahkumiyetler.htm

 

Tarihçilik iddiasında bulunan kişi, 1954’te İstanbul’a gelip, 1950’de basılan bir kitabı, 1956’da hapis yatmayan bir insandan, hapishanede nasıl almış hayret doğrusu!..

 

Daha da sustum…

 

 

 

İDDİA:

Kimseye bir şey öğrettiğini görmedim…

 

CEVAP:

n-f-k.com’un varlığı bile, Üstad’ın neler öğrettiğinin ispatıdır…

Ayrıca başta Başbakanımız (hayırlısıyla yeni Cumhurbaşkanımız) Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül, Enerji Bakanımız Sayın Taner Yıldız, merhum eski Cumhurbaşkanımız Sayın Turgut Özal ve bu ülkeye hizmet etmiş daha nice önemli şahiyetler, Üstad Necip Fazıl’ın rahle-i tedrisatından geçmiştir.

 

Görülen o ki iddiacı, söylediği sözleri büyük bir kıskançlık ve benlik ateşinde söylemiş ve Üstad Necip Fazıl gibi olamamanın üzüntüsü içinde bu hezeyanları savurmuştur…

 

 

 

 

İDDİA:

Necip Fazıl’ın eserlerinde tarihe dair yanlışları yazdım…

 

CEVAP:

Bu sohbet videosunun dışında, izlediğim ilk sohbetinde, iddiacının tarih hakkında söylediği bir yanlışı da belirteyim o zaman.

 

İddiacıya: “4.Murad Han, içki içer miydi?” diye sorulunca, diyor ki:

“Bilemiyorum. Bu konuda Hoca Sadeddin Efendi, onun içtiğini söylüyor…”

 

El-insaf, tarihçiye bak yahu. Hoca Sadeddin Efendi 1599’da vefat etmiş, 4.Murad 1612’de doğmuş. Tarihçilik iddiasında bulunan iddiacımız, 4.Murad Han ile 3.Murad Han’ı birbirine karıştırıyor. Hem Hoca Sadeddin Efendi, hem 4.Murad Han hakkında yanlış bilgi veriyor. İnsanları da kuşkuya düşürüyor. Bu mudur doğru tarihçilik?

 

Videoyu görmek isteyen için, yazımın sonunda linkini atıyorum.

 

 

 

 

İDDİA:

Yalçın Küçük’ü örnek göstermesi…

 

CEVAP:

Abdülhakim Arvasi Hazretleri’nden, Ahmed Mekki Üçışık Hazretleri’ne; Bediüzzaman Hazretleri’nden, Süleyman Himi Tunahan Hazretleri’ne kadar, hakkında övgü ile bahsedilmiş bir dava adamının kusurlarına şahit olarak Yalçın Küçük isminin gösterilmesi, kıskançlıktan başka bir şey değildir.

 

 

 

İDDİA:

Kötü zamanki ahlakından hiçbirşey terkedemedi, irade sıfırdı…

 

CEVAP:

Bu iddiaya kendi sözüyle cevap veriyorum:

Aynı sohbette diyor ki: “İslâm’a döndükten sonra, bütün eski bohem hayatını silmiştir..."

 

Bütün bunlar dahilinde, iddiacı diyor ki:

“İslam evveli siler; adamın eski yanlışlarını konuşmak İslam’a aykırıdır; kendini inkar etmeden bu alemden gitti… Yanlıştan doğruya dönenin yanlışı konuşulmaz… Unutmayın ölünün de hakkı vardır…”

 

O zaman, iddiacının bu yorumlarına ve Üstad hakkında söylediklerine bakarak, iddiacının İslam’a aykırı bir iş yaptığı ortaya çıkmaktadır. Ayrıca Üstad’ın hakkına girdiğini de görebiliriz. Öyle ya, Üstad’a 3000 lira verdiğinden, Mehmet Kısakürek’in fukaralığına kadar herşeyi söyle. Hakaret et, gerekirse vur, kır, dök sonra da “bunlar konuşulmaz, söylenilmez” diyerek, çelişkiye düş.

 

80 küsür yaşına gelmiş bir insan için, hele hele Müslümanlık iddiasında bulunan biri için bu konuşmalar doğru mu? Ben takipçisi olsam, dakikasında uzaklaşırdım bu şahıstan.

 

Üstad’ın benliğine bakıp, kendi benliğinden korkan bu şahsın da kibrine ve kıskançlığına bakıp, bizler de kendimizden korkmalıyız…

 

Edep Ya Hû…

 

 

 

Bahsettiğim video…

https://www.youtube.com/watch?v=kg0B3XCR84Y

  • Like 3

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstadın kullandığı takma adlardan birine sahip olan detektifx1 kardeşim maşallah tıpkı bir detektif gibi inceleme yapmış, takdirlerimi sunuyorum kendisine.

 

Bu konuşmayı dinleyip de gülen o kardeşlerim için de üzüldüğümü söylemeliyim.

 

 

 

Üsküdar Paşakapısı Hapishanesi

 

Pazar, 28 Aralık 1952

 

Yatağımın başucuna baktım; duvarda bir baş lekesi... Yeni badana üzerinde, başımı duvara dayayıp düşünmekten, nemli bir leke peydahlanmaya başlamış...

Bugün, hayatımda ilk defa verilmiş bir karar üzerindeyim. Bu kararın hasretini çoktan beri çeker dururdum; fakat bir türlü ona ulaşamazdım:

Her sabah kalkınca, ilk işim, sabah namazından sonra, en yakın namaz borçlarımdan bütün bir günü kaza etmek olacak... Ondan sonra da içinde bulunduğum günün namazlarını kendi vakitlerinde eda etmeyi ihmal etmeyeceğim. Hapishane dışındaki hayatımda da bu değişmeyecek... Her sabah, yataktan kalkınca, yahut her akşam yatağa girmeden, ayrıca bir günün kazalarını yerine getireceğim. Hulasa, gün içinde olacak aksaklıklarla ayrıca bir günün kazası aynı günde yerine getirilmeden uykuya yatmayacağım. Eğer Allah bana bundan böyle namaz borcum olan günler kadar ömür verir de bu kararı sıhhatle tatbik edecek olursam, gözlerimi, namazdan yana borçsuz kapayabileceğim. Ne devlet!... İnşallah başarırım.

 

"Süper mürşid"in namaz kılmadığından, yahut Müslümanları kandırmak için kılar gibi göründüğünden bahsetsinler, dursunlar. Hal-ü keyfiyet budur.

 

(Necip Fazıl Kısakürek/Cinnet Mustatili/Büyük Doğu Yayınları/15.Basım/Sayfa 29-30)

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

artık mısıroglu gerçekten çizmeyi asmis. herbir iddiası tam bir safsata!! ne kadar esef ve öfke duydum izah edemem. Ayse Hur 'den ne farkı var şu soylemleriyle? yazık ya

Share this post


Link to post
Share on other sites

Tazir ve Hacegan kardeşlerime kıymettar cevapları için teşekkür ediyorum. Yazdıklarına paralel olarak ben de birşeyler yazmak istedim…

 

İDDİA:

Etrafına talebe bulsaydı, Anıtkabir’i basardı, yıkardı… Yıkmaya memurdu, yapmaya değil…

(Başka bir konuşmasında da Üstad’ın M.Kamal hayranı olduğunu, Büyükdoğu’nun ilk sayılarında M.Kamal’i öven yazılar yazdığını da belirtiyor…)

 

CEVAP:

Yıkmaya memur olan insan, etrafına adam toplamayı da bilir. Tarih de buna şahit ki, yıkmaya memur olanlar, adam toplamasını da bilmişlerdir. Kaldı ki Üstad’ın bir söz sultanı ve büyük bir hatip olduğunu düşünürsek, bunu kolayca gerçekleştirebilirdi.

Üstad’ın yanında 25 yıl kaldığını iddia eden adam, Üstad’ın şehir şehir dolaşıp verdiği konferansları da bilirdi. İddiacının hayatı boyunca bulamayacağı insanı, vefatından 30 yıl sonra bile bulan bir şahsiyettir Üstad…

 

Büyük bir çelişki daha…

İddiacı, hem “M.Kamal hayranıydı” diyor, hem de “Anıtkabir’i yıkardı” diyor. Çelişkili sözleri olmayan biri, ya parantez içindeki iddiayı gündeme getirip, “Necip Fazıl, M.Kamal hayranıydı” diye suçlama yapar ve “Anıtkabir’i yıkma” meselesini hiç açmaz; yahut parantez içindeki iddiayı gündeme getirmeyip, “Anıtkabir’i yıkardı” gibi berheva bir söze sarılırdı.

 

 

 

İDDİA:

Necip Fazıl ile 25 sene beraber kaldım…

 

CEVAP:

İddiacı aynı sohbette diyor ki: “Ben Necip Fazıl ile bir defa bile yemek yemedim!..”

25 sene yanında ol ve bir defa bile yemek yeme… Olacak iş değil!

 

İddiacı yemek yememe olayını da aynı sohbette tekzib ediyor:

“Yemekleri hep ben ısmarladım…”

Hani bir defa bile yemek yenmemişti. Hangisi doğru?

 

 

 

İDDİA:

Canavar bir nefsi, azgın bir nefsi vardı… Necip Fazıl’ın benliğini gördüğüm için, kendi benliğimden korkuyorum…

 

CEVAP:

Bu iddiaya, Üstad’ın birkaç şiiri ile cevap vermek isterim. Ehl-i vicdan olan, Üstad’ın nefsinin Allah diyene karşı mahviyet içinde olduğunu görür.

İddiacı, “Onun nefsinin canavarlaşması, Allah düşmanlarına karşıdır” deseydi, bir bakıma doğruya yaklaşacaktı. Ben, Üstad’ın nefsinin müberra olduğunu savunmuyorum. Hata ve günah, insanlığın getirisidir.

İddia sahibi de nefsinin müdafaasını, başkasının kusurlarını görüp yapmakla, nefsine büyük oranda pay biçtiğinin farkında değildir.

 

Canavar nefs sahibi bir insan, heralde şu şiirleri yazmaz:

 

Sonsuzluk Kervanı, peşinizde ben,

Üç ayakla seken topal köpeğim!

Bastığınız yeri taş taş öpeyim.

Bir kırıntı yeter kereminizden!

Sonsuzluk Kervanı, peşinizde ben...

 

Ellerime uzanan dudakları tepeyim;

Allah diyen, gel, seni ayağından öpeyim!

 

Son gün olmasın dostum , çelengim top arabam;

Alıp beni götürsün , tam dört inanmış adam...

 

İlâ ahir…

 

 

 

 

İDDİA:

Namaz kılmıyor, oruç tutmuyordu; bir rekat namaz kıldığını görmedim (buna da delil olarak Üstad’ın vasiyetini gösteriyor); o nesilde hepsi böyleydi, namaz kılmazlardı… Hayatında tasavvufun zerresi yoktu…

 

CEVAP:

Bu sözü söylemek, büyük bir mesuliyettir. Zira Üstad, 1973 yılında Hacc’a gidip, Hacc farizasını yerine getirmiş ve bir de bu yolculuğu ile ilgili kitap yazmıştır.

Kaldı ki Üstad, seccadesini serip, herkesi kendini izlemeye davet edecek değil ki. İddia edildiği gibi, azgın nefs sahibi olsaydı, gösteriş için bile bunu yapardı…

 

Vasiyetindeki namaz meselesinin delil gösterilmesi gülünçtür. Acaba iddiacının kaçırmadığı vakit mevcut mu? Kazaya kalan namazı hiç yok mu? Nefsi hatadan müberra mı? vs. vs..

 

Ayrıca Üstad’ın ve o dönemin neslinin namaz kılmadığını bilmek için, sabah namazından, yatsıya kadar her vakit, onlarla beraber olmak lazım gelir. İddiacı, güya araştırmacı-tarihçi olduğu için, buna pek imkanı olmadığı kanısındayım.

 

Sözün özü, kimse, kimsenin ibadetlerinin muhasibi değildir.

 

Tasavvufun zerresi olmayan bir insan, tasavvuf hakkında kitap yazamaz. Üstad’ın tasavvuf üzerine yazdığı kitapları okumamış belli ki…

 

 

 

 

İDDİA:

Kumar meselesi…

 

CEVAP:

Ahmet Emin Yalman onu bastırdı, diyor…

“Bastırmak” fiilininde kasıt aranır. Bu sözde bile, olayın komplo olduğunu, farkında olmadan itiraf ediyor. Belli ki bu meselenin komplo olduğunu söyleme yiğitliğinden oldukça uzak.

Kimsenin aklında kuşku kalmasın, zira bu mesele sitede mevcut. Merak eden linkten bulabilir.

 

http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?/topic/5290-kumarhane-baskini/

 

 

 

 

İDDİA:

1954’te İstanbul’a geldim. Necip Fazıl 1956’da hapisteyken, hastaneye kaldırıldı. Hapishanede Çöle İnen Nur’u yazıp, benden basmamı istedi; sonra aynı yıl çıkıp, benden değiştirmek için, nüshasını istedi…

 

CEVAP:

Çöle İnen Nur’un ilk baskısı (izinsiz baskı) 1950’de yayınlanmıştır. Bakınız;

http://www.nfk.com.tr/eskizler.htm

 

Üstad, 1956’da hapis yatmamıştır. 1953’te 64 gün, 1957-58 yılları arasında 8 ay 4 gün hapis yatmıştır. Bakınız;

http://www.nfk.com.tr/mahkumiyetler.htm

 

Tarihçilik iddiasında bulunan kişi, 1954’te İstanbul’a gelip, 1950’de basılan bir kitabı, 1956’da hapis yatmayan bir insandan, hapishanede nasıl almış hayret doğrusu!..

 

Daha da sustum…

 

 

 

İDDİA:

Kimseye bir şey öğrettiğini görmedim…

 

CEVAP:

n-f-k.com’un varlığı bile, Üstad’ın neler öğrettiğinin ispatıdır…

Ayrıca başta Başbakanımız (hayırlısıyla yeni Cumhurbaşkanımız) Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül, Enerji Bakanımız Sayın Taner Yıldız, merhum eski Cumhurbaşkanımız Sayın Turgut Özal ve bu ülkeye hizmet etmiş daha nice önemli şahiyetler, Üstad Necip Fazıl’ın rahle-i tedrisatından geçmiştir.

 

Görülen o ki iddiacı, söylediği sözleri büyük bir kıskançlık ve benlik ateşinde söylemiş ve Üstad Necip Fazıl gibi olamamanın üzüntüsü içinde bu hezeyanları savurmuştur…

 

 

 

 

İDDİA:

Necip Fazıl’ın eserlerinde tarihe dair yanlışları yazdım…

 

CEVAP:

Bu sohbet videosunun dışında, izlediğim ilk sohbetinde, iddiacının tarih hakkında söylediği bir yanlışı da belirteyim o zaman.

 

İddiacıya: “4.Murad Han, içki içer miydi?” diye sorulunca, diyor ki:

“Bilemiyorum. Bu konuda Hoca Sadeddin Efendi, onun içtiğini söylüyor…”

 

El-insaf, tarihçiye bak yahu. Hoca Sadeddin Efendi 1599’da vefat etmiş, 4.Murad 1612’de doğmuş. Tarihçilik iddiasında bulunan iddiacımız, 4.Murad Han ile 3.Murad Han’ı birbirine karıştırıyor. Hem Hoca Sadeddin Efendi, hem 4.Murad Han hakkında yanlış bilgi veriyor. İnsanları da kuşkuya düşürüyor. Bu mudur doğru tarihçilik?

 

Videoyu görmek isteyen için, yazımın sonunda linkini atıyorum.

 

 

 

 

İDDİA:

Yalçın Küçük’ü örnek göstermesi…

 

CEVAP:

Abdülhakim Arvasi Hazretleri’nden, Ahmed Mekki Üçışık Hazretleri’ne; Bediüzzaman Hazretleri’nden, Süleyman Himi Tunahan Hazretleri’ne kadar, hakkında övgü ile bahsedilmiş bir dava adamının kusurlarına şahit olarak Yalçın Küçük isminin gösterilmesi, kıskançlıktan başka bir şey değildir.

 

 

 

İDDİA:

Kötü zamanki ahlakından hiçbirşey terkedemedi, irade sıfırdı…

 

CEVAP:

Bu iddiaya kendi sözüyle cevap veriyorum:

Aynı sohbette diyor ki: “İslâm’a döndükten sonra, bütün eski bohem hayatını silmiştir..."

 

Bütün bunlar dahilinde, iddiacı diyor ki:

“İslam evveli siler; adamın eski yanlışlarını konuşmak İslam’a aykırıdır; kendini inkar etmeden bu alemden gitti… Yanlıştan doğruya dönenin yanlışı konuşulmaz… Unutmayın ölünün de hakkı vardır…”

 

O zaman, iddiacının bu yorumlarına ve Üstad hakkında söylediklerine bakarak, iddiacının İslam’a aykırı bir iş yaptığı ortaya çıkmaktadır. Ayrıca Üstad’ın hakkına girdiğini de görebiliriz. Öyle ya, Üstad’a 3000 lira verdiğinden, Mehmet Kısakürek’in fukaralığına kadar herşeyi söyle. Hakaret et, gerekirse vur, kır, dök sonra da “bunlar konuşulmaz, söylenilmez” diyerek, çelişkiye düş.

 

80 küsür yaşına gelmiş bir insan için, hele hele Müslümanlık iddiasında bulunan biri için bu konuşmalar doğru mu? Ben takipçisi olsam, dakikasında uzaklaşırdım bu şahıstan.

 

Üstad’ın benliğine bakıp, kendi benliğinden korkan bu şahsın da kibrine ve kıskançlığına bakıp, bizler de kendimizden korkmalıyız…

 

Edep Ya Hû…

 

 

 

Bahsettiğim video…

https://www.youtube.com/watch?v=kg0B3XCR84Y

 

 

Tövbe estağfirullah, neler demiş öyle...

 

Sadece 4. Murad ile ilgili konuşacağım, gerçi arkadaşımız izah etmiş doğru bir şekilde.

 

Hoca Sadeddin Efendi'nin tarih kitabının adı Tacüt Tevarihtir. Hoca Sadeddin efendi Yavuz Sultan Selim Han'ın en yakın yardımcısı "Hasan Can" ın oğludur. Yavuzdan sonra tahta Kanuni, ondan sonra 2. selim, sonra 3. Murad, sonra 3. Mehmed, sonra 1. Ahmed, sonra 1. Mustafa, sonra 2. Osman sonrasında ise 4. Murad tahta çıkmıştır. Bu nasıl bir iftira. Böyle konuşmaktansa bıraksın konuşmayı falan, çeksin gençlerin elinden yakasını, otursun köşesine, tövbe istiğfar ile ölümü beklesin. Necip Fazıla tarihçi değildi diye kızana bak hele! sen tarihçi olmuşsun da ne olmuş,

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu kadar kimseyi putlaştırmaya gerek yok. Ben bir çok Necip Fazıl'ı görmüş zât gördüm, dinledim hepsi de Kadir Mısıroğlu'nun dediği mevzularda ittifak halinde. Bence tartışmaya gerek yok. Necip Fazıl da bir insandı. En zor dönemlerde hizmet etti.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hmmm!

Bahsettiğiniz şu "birçok zât" kimlerdir? Bizimle paylaşırsanız belki içimizden birileri belki hepbirlikte ziyaretlerinde bulunur Üstad'ı onlardan duyar ve istifade ederdik.

Yok bunu yapmazsanız bu şansı kaçırdığımıza üzülerek bu başlıkta ziyadesiyle hakettiği sabit bulunan Mışıroğlunun isminin önüne eklediğimiz gibi sizin isminizin önüne de müfteri sıfatını yapıştıracağız bilesiniz.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aziz kardeşlerim , benim bu konuda söyleyeceklerim, eğer kayde değer görürseniz...

Benim bir işverenim vardır . Hacca gitmiş ama sapık düşünceleri vardı. Mesela o da sahabelere(Allah hepsinden razı olsun) hakaret etmeden önce ,onların da bizim gibi insanlar olduğunu söylerdi. Aslında bu sapık patronum önce kendisini insan olarak ortaya çıkartıyor. İnsan olmak öyle kolay mı? Keşke insan olabilsek...

İşte bu sapık patronum geldi geldi sahbenin en mazlum ağzı var diliyok diyeceğimiz kadar kız gibi nazlı maharetli kutlu sahabe ebu hureyreye (radyallahu anh) sövmez mi? Hiç olacak iş mi bu? İnsan evladının yapacağı bir şey mi bu? Ebu Hureyre , kedilerin babası , sallallahu aleyhi ve sellemin en sevgili dostlarından. Tabi uyardım etme dedim ama dinlemedi. Oradan ayrıldım. Bu işverenim ertesi gün geldi bacakları titriyor. Akşam üzerine bir kedi çıkmış. Az kalsın canı bir yerinden çıkacakmış... O akşam hemde...

Yani burada demek istediğim böyle büyükleri düşünürken dikkat edin. o da bizim gibi bir insan demeden önce kendinln insan olup olmadığın konusunda bir düşün...

Acaba ben insan mıyım? De ilkönce...

Allah bizleri insanı insan eden insanlarla beraber eylesin. Vesselam.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aziz kardeşlerim, konuyu karıştırmak gibi olmasın ben de şeyhimin arkasından baya bişeler dedim. Aslında kadir mısırlıoğluya denilen hezeyanı yaşadım. Nasrettin hoca birgün eşekten düşmüş herkez toplanmış başına demiş ki , bana eşekten düşmüş birini bulun. Şeyhimle aram bozuldu ama her ne olursa olsun sevgiliden konuşmak daha tatlı. Şeyhim bena yüz çevirmiş olabilir ama aslında diyorki 'yanağım dururken sen güle bqkıyorsun'

Yani nesimiye sormuşlar ki o yar ile hoş musun? Hoş olayım olmayayım o yar benim kime ne...

Ben şeyhimi seviyorum . Karşısına çıkacak cesaretim yok. Birşey bizi ayırdı ama ben de anlayamadım. Kız meselesine hiç girmeyelim...

Zaten bir gelin bulamadım anneme kahroluyorum... Biz kavga çıkararak sırtı kaşınan insanlarız ne diyim yani...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kadir Mısıroğlunun hezeyanlarına dair cevap niteliğinde bir video hazırlanması nasıl bir fikir? Metnin hazırlanması ve video oluşturma hususunda taşın altına elini koyabilecek var mı?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu herif İsmet Özel hakkında da öyle cahilane konuşuyor ki meseleyi 5 dk düşünmemiş hüküm veriyor saçmalamış diyor,ırkçı diyor.Böyle zatlar İslam'a avamda fayda versede havasda zarar verir.

Melih Gökçekle ortak bi yanları var bence o FETÖ'yü cinniler yönetiyor demişti bu da Marx'a cinniler haber veriyor diyordu.Hülasa onu yazıp onun yaptığını yapmiyacağım.Kaynakları uyduruk şeyler söyler beyninizi işgal eder böyleleri....

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...