Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
hafakan

Başbakan'' Büyükdoğuyu Inşa Edeceğiz ''

Recommended Posts

Abi Makbule iyi bir kız. :)

Mütereddid kardeşim, böyle ileri geri konuşma istersen.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hafakan bey kardeşim, bkz: yukarıdaki mesajım.
İyi veya kötü, Makbule hanımın internet forumlarında dillere pelesenk edilmesi doğru değil. Sosyal medya ortamlarında gördüğümüz, ahlaksız, namussuz, şerefsiz, paragöz, ruhu pörsümüş, adi, pislik ak gençlik gibi davranmayalım. Bu bizim nezahetimize, inceliğimize yakışmaz. Makbule'nin bir sahibi vardır, ona ayıp olmuyor mu sizin bu yaptığınız (patriarchy was here!)?

  • Like 3

Share this post


Link to post
Share on other sites

Öncelikle iyi bir kızmış. Yani Mütereddid öyle diyor. Mütereddid tanıyormuş ben tanımıyorum. Mütereddid, tanışalım mı?

Sonra sonra, şöyle bir yemek süreci tahayyül edelim hafakan bey, acıkmaya hazırsanız anlatıyorum. Tencerenin kenar nahiyelerini ve tabanını tamamıyla etle kapatalım, tencereyi çevreleyen etin ortasında da pirinç pilavımız olsun. Bu ocakta pişsin. Sonra alalım kocaman bir siniyi, sininin altına elbette ki Zaman gazetesi serelim. Sininin kenar bölgesine çember şeklinde yoğurt, salata, bulursak patlıcan filan dizelim. Sininin ortasındaki çember boş mu? boş. Sininin kenarlarında salata ve yoğurt var mı? Var. Sonra küçük boy plastik bardaklara sıcak kola koyalım. Badem tesmiye buyurulan bıyık tarzına sahip bir grup insanı bu sininin etrafına çökertelim. Dizleri gazete boyasıyla buluşsun. Gazeteyi kucağına alanları "bardakları devireceksin mübarek" diye uyaralım. Uyardık mı? Uyardık. "Abi üstümüze dökülmesin ama, pantol kirlenir sonra" diye bizi ikna ettiler mi? Ettiler. Sonra mutfaktan tencere gelsin. Bu tencereyi tek harekette sininin ortasına ters çevirmek gibi psikopatik bir eylem denensin ve asla becerilemesin. Yani ne olsun? Etler pilavın üstünü, sağını solunu çevrelesin, pirinç et perdesinin arkasında kalsın ve tencere ters çevirilip kaldırıldığında bu bina devrilmesin. Bu bina devrilir kardeşim, her zaman devrildi. Hah sonra herkes kaşıklarıyla bu ortadaki yemeğe dalsın. Pirinçler yıkıldıkça yoğurt bulamaç olsun. Bulamaç salatayı soslasın. Domates ete bulaşsın. Siniye dökülen yarım bardak sıcak kola cosss efekti eşliğinde domates suyuyla buluşsun, ketçap havası yakalasın. Kaşığımızla pirinçleri bu ketçaba taşıyalım, sütlaç havası yakalayalım. Birkaç çakal üstteki etleri bitirince "abi elhamdülillah", desin, tercihen ağzını kapatarak geğirsin, yani hayvanlık yapmasın ve sonra kalksın. Sininin dibine yaklaşıldıkça aklını kullanan kaçsın. Geriye iki tane ne bulsa yiyecek aç vatandaş kalsın. Sonra bu iki aç vatandaş tamamıyla bulamaç olmuş et lifi, pirinç tanesi, kaşıklardan gelen tükrükle ayran kıvamını bulmuş yoğurt, bir miktar kola ve biberli miberli salatadan oluşan besinleri iyice birbirine kata kata bir güzel yesin. İşte maklube budur. Bulaşığı azdır, tabak kirletmez.

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Şimdi göreceksiniz cumhurbaşkanı sıfatıyla bu tarz konuşamayacak, yakışık almaz çünkü.

Fatma'cım Cumhurbaşkanlık verildikten sonra babam da ılıman konuşur. Gerçi babama Cumhurbaşkanlık versen dahi ılıman konuşmaz, di mi? ;)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Erdoğan padişahlık sistemini getirse ilk dalkavuğu siz olurdunuz herhalde. Merak ediyorum, Erdoğan, kusursuz biri mi sizce? Cemaatin kökünü kazımaktan bahsederken ötekileştirmiş olmuyor mu? Bu işe gönül veren hizmet erlerini bi iki lafıyla ayrı kefeye koyuyor, iyice abartmış olmamak için o kadar. Bana paralel de ne dersen de, senin üslup da Tayyip Erdoğan'ın cemaat hususundaki sivri üslubuyla paralel. Ben her zaman ehl-i sünnet cemaatleri sevdim, en başında da ailem sayesinde İsmailağa cemaatini. Ama üniversitedeyken 2 yıl Nur cemaatinde de kaldım. Ve çok şükür hep hizmet eri insanlarla karşılaştım. Sınıfta bir çok kişinin muhafazakar kesime olan önyargısını kırdık. Güzel işler yaptık. Şimdi bu insanların hepsi töhmet altında bırakıldı. Kimse cemaate doğru düzgün çocuğunu da vermez ev de vermez. Sizce bu bir vebal değil mi? Cemaat içindeki kangren olmuş kısmı bul, kes at. Sen devletsin, gücün var. Sülük, haşhaşi tarzı söylemlere gerek yok. Şimdi göreceksiniz cumhurbaşkanı sıfatıyla bu tarz konuşamayacak, yakışık almaz çünkü.

Diğer partilerin meselesine gelince; ülkede adam gibi bi muhalefet olmaması sizi korkutmuyor mu? Beğenmediğimiz tek parti dönemindeyiz sanki. Hal boyle olunca her şeye rağmen Tayyip diyoruz. Aman CHP'ye kalmasın meydan endişesiyle. Valla Tayyip büyük adam. Ben olsam çoktaaan ilan etmiştim padişahlığı :) Halk o kadar arkasında ki napıyon usta diyen çıkmaz.

Ama Ak Parti bünyesinde yanlış kişileri de barındırıyor. Sistemin sağlam bir şekilde sürüp gitmesi için çürük elmalar da temizlenmeli, sadece tuzluklar değil..

Tayyip Erdoğan yüz yılda bir gelen müceddid, bir dahi, bir lider, bir süper karizma, yerum o azi burni tamam da sen seviyorsun ben seviyorum o sevmiyor. Ona da yazık. :)

 

 

Padişahlık kötü mü?.. Bir an kendimi nutuk okuyor sandım ya... Dalkavuk ha... Ya Ünlem de kullanamıyorum şimdi... Neyse... ''E o zaman sen de cemaatin dalkavuğu musun?'' sorusuna zemin açacak cevaplardan uzak kalmak daha iyi olur.

 

Erdoğan kusursuz biri mi? Şimdi bu soru mu yani? O ki siz İsmailağa da bulunmuş bir kişi olarak, böyle bir soruyu bir Müslümana sormak biraz abes kaçmıyor mu? Ne yani biz şimdi şirk içinde miyiz yoksa? Kusursuz olan Allah'tır ki, biz böyle iman etmişizdir. Erdoğan da bir insan, insan olması itibari ile elbette hataları vardır.

 

Erdoğan'ın söylemlerine dikkat etmiyorsun, kardeşim. Erdoğan'ın kastetmediği bir şeyi, sanki onun gayesi oymuş gibi kabul ediyorsun. Hadiseleri yanlış okuyorsun, fikrimce. Mesela Erdoğan, ''Cemaatin kökünü kazıyacağım'' derken, sen ne anlıyorsun bu ifadeden? Ben bunu çok merak ediyorum... Acaba en alt kademelerde bulunan ve bu paralelliklere katılmayan insanların kökünün kazılacağını mı sanıyorsun? Böyle bir düşünce Erdoğan' haksızlık olmuyor mu?

 

Kimse çocuğunu cemaate vermiyorsa, bunun sebebi Erdoğan mı? Gülen'in hiç mi suçu yok yani? Gülen bedduaları yaparken, cemaatten bir kişi çıkıp da Gülen'i eleştire-bildi mi? Cemaat mensupları töhmet altında kalıyorsa, bunun için Gülen'i de eleştirmeleri gerekmiyor mu? Yani Güen aslında haklı da, Hükümet sanal bir suç üzerinden cemaati mi suçluyor? Açık olalım...

 

Ben size bir soru sormak istiyorum. Şimdi soru şu: Bu ülkede paralel yapılanma var mı? Evet... Soru çok basit... Bu soruya cevap verin, adım adım gidelim o halde...

 

Şu partiler meselesi... E ama bak hala anlamadınız yazdıklarımdan... Yahu biz cahil değiliz o kadar!!! demokrasilerde muhalefet, olmazsa olmaz şart, bunu biliriz... Muhalefetsiz bir bahçe istemiyoruz. Kaldı ki bunu Erdoğan da dile getirdi çoğu zaman. Biz muhalefet eksikliği çekiyoruz... Bak, partilerle alakalı yazdıklarımı bir daha oku. Muhalefetin bu halktan özür dilemesi gerekir diye yazmışım. Misaller ile de yazımı destekledim... Nasıl muhalefet olması gerektiğini gösterdim... Ama sen patinaj yapıp duruyorsun... Yahu muhalefetsizlikten korkmayalım da, nasıl bir muhalefet olsun, onu olsun yaz bari... Ben onu bile yazdım yahu... Ama bunları niye anlamıyorsun???

 

Alan CHP'ye kalmasın filan diye Erdoğan'na destek... Yahu bu ne kadar basit bir gerekçe... Bizi bu kadar basit görme...

 

Tekrarlıyorum... İyi bir muhalefet için CHP'nin ve misyonunun tarihe gömülmesi lazım!!!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Oy anam okurken tükendim. Adım adım gidelim diyor yahu :) Sağol abicim ben bi yere gitmek istemiyorum. Gülen hakkında yorum yaptım mı, hayır. Günahım kadar da sevmem. Siyaset bende çarpıntı yapıyor, kaçsam ayıp olur mu? Hayır yani zaten anlayamıyorum.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Oy anam okurken tükendim. Adım adım gidelim diyor yahu :) Sağol abicim ben bi yere gitmek istemiyorum. Gülen hakkında yorum yaptım mı, hayır. Günahım kadar da sevmem. Siyaset bende çarpıntı yapıyor, kaçsam ayıp olur mu? Hayır yani zaten anlayamıyorum.

 

 

Kaçabilirsin, bir sakıncası yok.

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Tanımıyorum diyene bakın.. Küçük dilimi yutayazdım okurken. Bunca yıllık tanışmışlığıma rağmen sizden iyi tasvir edemezdim kendilerini. Bu vaziyet şüphe uyandırıcı.

Ben de ev hanımlarına birkaç tüyo vereyim. Birinci kural, maklube büyülü lezzetini minimum 10 aç kişiyle beraber aynı anda yenilmesinden ve çorba dahil hiçbir yemeği ortak kabul etmemesinden alır. Öyle önden çorbayı vereyim, ana yemeğin yanında ortaya iki büyük tabağa maklube koyayım, salatayı, yoğurdu da ayrı servis edeyim gibi bir düşünceye sakın ola kapılmayın, yenmez, murdar olur, atılır. Zaten o maklube değil, etli pilav olur. Denemeyin.

İkinci kural, Tencereye eti koymadan önce mutlaka halka halka kestiğimiz soğanları tencerenizin dibine dizelim. Böylelikle etler yanmamış, tencereye yapışmamış olacak, soğan da lezzet verecek. (Tabi ki soğanın yapıştığı tencereyi suda bekleteceksiniz) Etin ardından halka halinde kesilmiş patates dizebiliriz. Havuç koyan da var fakat ben beğenmiyorum şahsen. İşi abartıp pirince kuş üzümü ve mısır atan sivri zekalı, yeni yetme şak.. şey.. arkadaşlar olabiliyor. Böyle sosyete şeyler denemeyin, yemeğin orijinalliğini bozmayın. Pilavı et suyuyla yaparsanız... gerisini dememe lüzum var mı?

Efendim bu öğrenci yemeklerinin şahı konumundaki yemeğin ismi(مقلوبة‎) arapça "kalb olmak" fiilinden gelmektedir. Kalb olunmuş, dönüştürülmüş, çevrilmiş.. manasında.. Zaten her nasıl olmuşsa Arap yemek kültüründen cemaat mutfağına sıçramış, oradan tüm Türkiye kendisini tanımıştır.

Genelde maklube halkasında şu ve benzeri muhabbetin döndüğüne şahitlik edersiniz: Henüz ilk defa kendisi ile tanışmak şerefine nail olan arkadaş şükranlarını sunar:

- Abi elinize sağlık, makbule çok güzel olmuş
- Hehe şakirt afiyet olsun ama makbule değil maklube.
- Abi benim adım da Şakir değil Memet.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Burayı da pareleller basmış. Ne yazık.

Yahu arkadaşlar şurada tarif vermişler bize taş çıkarır mahiyette; ben bir iki eleştiri sunmuştum ve paralelci olduk. Bunları ne zaman aşacağız acaba?

 

"Çatışmasız toplum beraber otlayan, beraber geviş getiren adsız bir sürü..." Cemil Meriç

Share this post


Link to post
Share on other sites

Trradomir, üslup testi mi yapıyorsunuz yoksam... Artık ünlem kullanmıyorum da...

Abi sen çok Hasan Karakaya gibi yazıyosun. Yani öyle böyle değil. Hasan Karakaya Yeni Akit Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmenliği odasına girmiş, siteye bağlanmış ve NFK forumda yazı yazıyor gibi oluyor. Üç noktaların, kendi kendine cevabı belli soru sormaların, hiddetin, seçtiğin kelimeler, cümle uzunluğun, enter'larının zamanlaması filan; hani bi insan Hasan Karakaya'ya ne kadar çok benzeyebilir sorusuna cevapsın sanki. Gezen köşeyazısı gibi adamsın vesselam.

 

Ya 'hafakan birader', ben bu tabloyu köpürte köpürte boşuna mı anlattım? Abi gözünü seveyim sen normalde ne yiyorsun da şu anlattığım yemeğe aşerdin ya? :) Stüdyo daireme misafir olursan etli pilav yaparım, kafi gelir, hayır ille de maklube yemek istiyorsan biraz peçeteye koyup yanına da iki tulumba tatlısı atar sararım, sen evde onu domatese yoğurda bular bular yersin yani. Gözünü seviyim beni bu işlere karıştırma. Ben içinde cemaat geçen hatıraların köküne paydos diyeli yıllar oluyor.

 

Mütereddid bey, ev hanımları için verdiğiniz tarifnameyi kaydettim. İleride hanıma veririm. Fakat burada kamuoyunu yanıltıyorsunuz. Eksik bilgi veriyorsunuz. Sizin anlattığınız yemeği yemeden evvel, ikindi namazının eda edilmesi ve o namazın ardından da yirmisekiz dakika kırkdört saniye boyunca pakedi açılmamış, atmosfere salınmamış tesbihatların yapılması da gerekiyor. Öyle bir tesbihat ki adamı sevapla doldura doldura ağırlaştırır, tesbihat devam ettikçe yeri dele dele bir alt kata geçersiniz. Bu seanslarda "Lan böyle de mi tesbihat varmış?" diye kendi kendime sorduğum çok oldu. Tesbihat devam ederken Allah affetsin asabiyetten, ayaklarımın karıncalanmasından kendimi kaybedip 100 defa "Allah kahretsin" çektiğim olmuştur.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dinle Trradomir!

 

Kendimi tabiatın kollarına attım. Bir tarafta yeşilliğin her tonu, diğer tarafta gökyüzün maviliğini üzerine geçirmiş deniz... Gerçi bizim buralara hayatında ilk defa gelen bazıları denize ilk baktıklarında ne görüyorlarsa artık, koca denizi yemyeşil çayırlık sanıyorlar. Enter filan kullanmadan devam edelim zira daha romantik olur diye düşünüyorum. Kelebekler, kuşlar, böcekler... Ay çok hoş, çok hoş... Böyle etrafımda yıldızlar, kalpler çizerek uçuşuyorlar... Arada bir gözüme akrep, kırkayak, örümcek türünden tiksindirici böcekler çarpsa da, onlardan bahsetmiyorum. Kırmızılarla kaplı dünyamı bozmak istemiyorum. Bu arada ayıptır söylemesi, en sevdiğim renk kırmızının her tonu... Ama yeşile kaçmasın zira renk körlüğü var. Dalga dalga çimenler üzerinde kulaç atmak istiyorum. Papatyalar, güller, vargitler...

 

Sıkıldım ama ya... Olmuyor, beceremiyorum... Can Dündar gibi yazamıyorum, yazamıyorum!!!

 

Hasan Karakaya gibi olabilsek hani... Kendisinin köşe yazılarını takip ederim. Evet, bazen çok sert yazılar yazabiliyor ama bu alemde bir eksikliği de kapattığına inanıyorum. Hele Fatih Altaylı'ya yazdığı bir yazısı var ki, okunmaya değer. Ama çocuklar ve kadınlar ve bilhassa Fatma Topcu okumasın. İsrail katliamları için de çok cesur bir yazısı var. Paralel yapı ile ilgili yazdığı yazılardan bir kitap çıkar.

 

Bir noktaya da açıklık getireyim. Aslında son zamanlarda siyaseti pek takip etmiyorum. Bu aralar tasavvuf kitapları okuyorum. Daha çok da Evliya hayatlarını okuyorum... Ama burada tartışmaya girdiğimde, karşı taraf ısrarla kavak ağacını gösterip, ''hadi buraya tırman'' dediği zaman, işte o zaman olan oluyor. ''Yahu kardeşim, buraya tırmanmak imkansız'' dediğimde, o vatandaş yine kavağın tepesini gösteriyor. E o zaman da sinirleniyorum demek ki.

 

Aslında bana sorarsan, çok sakin yazıyorum, yazarken eğleniyorum :)

 

Trradomir, bak ne diyeceğim... Serdar Arseven de üç noktayı çok kullanır. Çoğu zaman cümleleri yarım bırakıyor, bazen de birden enter yapıyor. Ali Karahasanoğlu da iki nokta kullanıyor... Dilipak da iki nokta kullanıyor... Engin Ardıç da parantez içi açıklamaları çok seviyor.

 

Acaba mesaj sayım kaç oldu ya???

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Biraz önce Fatih Ünivetsitesi'nden mezun, Koç Üniversitesi'nden de yüksek lisans için kabul almış bir arkadaşım ile görüştüm. Durum içler acısı. Istanbul Üniversitesi'ne yüksek için başvurmuşlar. Tam 15 kişilermiş ve bir çoğunun da dili, Alesi, ganosu çok iyi olmasına rağmen kabul edilmemişler. İçlerinde Fatih 1.si de var. Bazılarının mülakatına 0 vermişler, 1 verseler yükseğe hak kazanacak oysa, puanı o derece yüksek. Ve seçilen kişilerin puanları da bu "cemaatçi" öğrencilerden az. Üstelik mülakat esnasında moral bozmalara ve hakaretlere de maruz kalmışlar. Bir öğrenci ağlayarak dışarı çıkmış. Çoğuna "Ne işiniz var orada, kendinize yazık etmişsiniz, Fatih Üniversitesi de neymiş iki kasa bir masa." tarzı söylemlerde bulunulmuş. Bakın bunlar asparagas haber değil. Bizzat olayın içinde olan arkadaşımın anlattıkları. Hal boyle olunca dava açmaya karar vermişler. Ama eminim ki sonuç hüsran olur. Hukuk da yandaş çünkü. " Ama efendim, bizden yana." diye gönlümü ferah tutsak vicdanım rahat etmez.

Kızdığımız husus ve sizlere de anlatmak istediğim tam olarak buydu işte. Ben buna "Kökünü kazımak" derim başka bir şey değil. Demek ki sadece paralele değil, paralelin yanından geçene de huzur yok artık.

Üniversitelerin ilim yuvası olması gerek. Oysa durum tam da Üstadın gençliğe hitabesinde dediği gibi "komik üniversitesi, hokkabaz profesörü" !!

Amaç bu insanları pişman etmek, mezkûr üniversiteye gidilmesini engellemek.. Çünkü bunlar vatan haini.

Durum gerçekten üzücü. Umarım bu içler acısı vaziyeti ve adaletsizliği partizanlık yapmadan değerlendirebiliriz..

Share this post


Link to post
Share on other sites

İstanbul Üniversitesi'nin ilgili mülakat kurulundaki hocalar/personel AK partili miymiş? Bu kavgalar her yere yayılmıştı, cemaatle laik kesim arasındaydı, şimdi de pek tabi meccuttur. Üniversite öğrenci başkanlıklarından tutun tabipler odası koltuklarına kadar her yer birileri tarafından parsellenmiş vaziyetteydi zaten. İstanbul Üniversite'sindeki ilgli kurulun hükumetle olan bağlantısına sizi ikna eden nedir?

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Azılı şekilde bu davranışları sergileyen hocanın Ak Partiye yakınlığını aşikârmış. İsmini cismini sormadım ki biz de bi göz atalım. Ayrıca ülke geneline bu tutumlar yayılacak. Sakarya-Hendek'te olduğu gibi ne ev ne yurt açtıracaklar bu insanlara.. Hani hakiki gönül erleri zarar görmeyecekti? Allah aşkına itiraf edin yahu, cemaat evleri olmasaydı üniversitede o kadar insana nasıl ulaşılırdı? Terörist mi yetiştiriyorlardı, öyle olsaydı ben olmuştum. Şunu da diyeyim cemaati de Ak Partiyi babasının oğluymuş gibi savunan insanlar gerçekten yanlışa düşmüştür benim gözümde ve iki tipe de karşıyım.

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yazdıklarımı kontrol etme alışkanlığım olmadığı için yine bir kaç yerde anlatım bozukluğu yapmışım, bu nasıl öğretmen demeyin valla alınırım :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Arkadaşımbe bırakın lütfen şu inadına gülen taifesini ve felanını filanını savunmaya.....tamam eyvallah belki vefaborcunda hissediyorda olabilirsiniz kendinizi, içlerinde bulunmuşşunuz tamam. güzel insanlarla tanışıp güzel şeyler paylaşıp, birtakım iyi işlerede imza atmışta olabilirsiniz, ama gelinen noktadaki hainliği ısrarla görmüyorsunuz!!

sizin söylediklerinize karşı çıkanları , yorum yapanları otamatikman akp li sanıyorsunuz. tek kelime ile şunu özetliyim ak partilimiyim hayır.

ama fatma topçu arkadaşımın bu meseledeki bakış açısına katılmıyorum.

he fetullah gülen ve avaneleri... yaptığı işler... sözümona icreatlar,,,, misyonu ,,,, vizyonu,,, bakış açıları.... neyse herkez zaten biliyor ne iş yaptıklarını... sıralama yapmama lüzüm yok .tek kelime ile bunlarada karşıydım ve hiçbirisini tasvip etmedim. yani bu benim akp li olduğumu, hükümet taraftarı olduğumu göstermez.

geniş bakın lütfen . ve sakın yanlış anlamayın evinizindeki manevi EFENDİ havayı solumaya çalışıp ordan beslenmenizi yaparsanız daha iyi olur kanaatindeyim! fiemanillah_

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hımm.. Güya bunu hangi saikle yaptıkları belli; cemaatin mevcut kadrolaşmasını dağıtırken oluşacak diğer kadrolaşmaya da ket vurmak. Başbakan seçim öncesi cemaat okullarında okuyan kisilere "oralardan ayrılın" çağrısı yaparken sanırım gidişatın böyle olacağını biliyor ve önceden uyarıyordu. Ortada tam bir cinnet hali var. Yazık. Ben de oğlumu cemaat yurtlarına verdim. Tek amacım normal okullarda ahlakî çöküntü yaşamaması idi. Şu yaşanan süreçte aldık tabi. Ama benim oğlum cemaat okullarında okuduğu için "paralel" yaftası yer ise doğrusu ben buna isyan ederim. Aslında benim başından beri burada izah etmek istediğim durum bu idi. Toptan bir cadı avı var. Hükumet ile cemaat arasında yaşanan bu çatışmada olan temiz ve safi duygularla cemaat içindeki hizmet ve öğrenim yapan kişilere oldu, oluyor. Çok ağır vebal altındalar. Bir yanda gönül verdikleri, inandıkları, güvenlikleri Dinin bir cemaat. Diğer yada desteğini verdiği parti. Geçen eşim üst katta oturan emniyet görevlisi ile kapıda sohbet ederken önce birbirlerine "paralel misin" diye sormuşlar... Bu nasıl bir ayrışma ve kutuplaşmadır. Başbakana kızdığım hususlardan biri de bu idi. Meydanlarda bunlar "haşhaşi" diyerek tüm cemaat metbuularını farkında olmadan

topun ucuna koyup fitili ateşledi. Başbakan yapılan ihanetin ne kadar içeriden ve derinden olduğunu biliyor. Söylemleri bu yüzden çok sert ve kararlı. Ülkesini iç ve dış düşmanlardan koruyamayan devlet, devlet değildir, amenna. Ama kurunun yanında yaşı da yakalım politikası doğru değildir. O okullarda okuyan gerçekten çok başarılı gençler var. Tahkir edici üslup ile kazanım yapamayız. Aksine daha da kaybederiz. Cemaat ablası bir arkadaşım var. Ortaya çıkan hukuk dışı ortam dinlemeleri ile elde edilen tapelere çok tepkili idi. Yapılan bu hükümeti alaşağı etme eylemini, Başbakanin şahsına gerekse ailesine yapılan ahlaksız saldırıları asla tasvip etmediğini ve bunu cemaatin değil cemaat içine yuvalanmış Kripto bir yapılanmanın yaptığını ve bunun onları da çok rahatsız ettiğini söylüyordu. Ne zamanki meydanlarda "bunlar haşhaşi" söylemi ile toptancı bir dil kullanildi o da oluşan kırgınlık ve savunma psikolojisi ile benimle konuşmaz oldu. Şimdi toplantılara ve Kuran cemiyetlerine yabancı almıyorlar. Bazen takılıyorum "kız hala mı beddua seansları devam ediyor, yeter da" diyorum, bana kızıyor. Yani iki tarafta keskin bıçak. Devlet baba yaramaz çocuklarını dövsün; ağzını, burnunu kırsın da bunu yaparken hukuki, insanî ve vicdanı bir dayanağa sırt vererek yapsın. Kişisel kızgınlık ve öfke ile yapılacak her nokta harekatı cemaatin daha çok pozisyon almasına sebep verecek ki bunun sonu kan davası gibi bir şeye dönüyor. Türkiye gibi fitneye oldukça müsait bir ülkede daha fazla gerileme oynamanın anlamı yok. Ne yapılacaksa sessiz ve derinden yapılmalı. Siyasiler sosyal yapı ile değil sosyal yapının içindeki tümörlü uzuv ile mücadele etmelidir. Kaldı ki yaşanan bu parti_cemaat kavgasının bilinçli ve stratejik bir plan olduğu kanaatindeyim. Tarihler öncesinden gavurun süregelen oyunu "böl, Parçala ve yok et" Cemaat_hükumet kavgasında içeride ne kadar Ergenekon, Balyoz davası tutkusu varsa çıkarıldı. Ne yani bu davalar boşuna mıydı? Çevik Bir, Hurşit Tolon, Doğu Perinçek vesairleri.. masum muydu? Elbetteki hayır. Cemaatci dedikodusu ile yerleri değişen polislerin, savcıların, hakimlerin yerlerine kimler geliyor? Ben sistemde bu kadar cemaatci olduğuna inanmıyorum. Ve dolgu malzemesi olarak gelenlerin partili olduğuna da inanmıyorum. Bence bu yaşananlar dünyanın en absürd kurgusu. Yanisi tavşana bak, tazıya tut derken ambarı kim yağmalıyor onun derdindeyim.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hukuk hala Türkiye'de sancılı bir alan belki tesetturluler diye öyle ezdiler. Ben Hukukta hükümeti deli divane savunan "yandaşlar" olduğuna inanmiyorum. Ayrıca evet cemaate okul yaptırmada artık zorluk çıkartılıyor ama devlet bu insanları ortada bırakmıyor ki. Yurtta baskı altında olan öğrenciler kyk'ya alındı. Artık dersanede falan ogrenciye ders yerine yolsuzluk efsaneleri anlatmaya başlarsan elbette kökünün kazınması ihtiyaç olur. Yani mesele havadan nem kapmak değil.

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

×
×
  • Create New...