Çilekeş 5 Report post Posted March 1, 2007 -İdeal,eşya ve hadiseler üzerinde kendi nakşını görmek isteyen bir fikrin belirttiği hasret,iştiyak,hayal ve plandır;ve eğer ideolocya bir beyin ise ideal de kalbtir. -Küçük ve miskin fikre dayanan hiçbir arzu,heves,merak ve davranış ideal olamaz.Bir şeyin ideal olabilmesi için mutlaka cemiyet planında ulvi bir oluş ve erişe göz dikmesi lazımdır. -Her ideal bir gayedir;fakar her gaye bir ideal değildir.Gayeler aşağılara düşebilir,idealler düşemez. -Bir subayın mareşal,bir tüccarın milyoner olmak ihtiras ve gayesi ideal değildir;fakat o subayın hayalinde bir "Altun Ordu" nizamı yaşıyor ve o tüccarın emelinde içtimai bir davanın harcına sarfedilecek bir servet fikri hüküm sürüyorsa,bu tiplerden ikisi de ideal sahibidir. - İdealin fert planında istediği aşk,vecd,cehd ve azm hamlesine en güzel misal,Şirin e kavuşmak için dağı delen Ferhad... Bu misalin erkeği,et ve kemikten ibaret basit bir kadın visaline talip olmanın çok üstündedir.Misalimizde Şirinin,(mistik) bir unsur,(sembolik) bir hüviyet,yani (ide-fikir)dir. -Her inanılan şey ve bağlanılan fikir,daha ilerisini,ötesini fethettirmek için insana bir basamak üstünün,bir ufuk sonrasının cezbesini aşılar ki,ideal işte budur!Bu cezbe kara sevdaya ve divaneliğe kadar gidebilir. -İdealinin kara sevdalısı ve divanesi olmayanlardansa hiçbir şey beklenemez.İdeallerin ideali olan İslamda beş vakit namazını eda eden hissiz bir müslüman idealist olmaya uzaktır.Fakat namaz kılarken şeriate saygı ve sevgisinden kaburga kemikleri çatırdayan Bayezid (Bestami) en büyük idealist... -600 küsür yıllık İslami devlet idaremizde tam manasiyle idealist devremiz 250 seneyi aşmaz ve ondan sonra başımıza ne gelmişse bu cezbenin kayıbı sebebine bağlanabilir. -Siyasi,idari,içtimai,iktisadi,hırsi,terbiyevi,fenni,ilmi,inzibati,ahlaki ne kadar dava varsa (elan-hamle) kudretini ideal cezbesinden alır ve hiçbir iş şubesi,onsuz,ileriye tek adım atamaz. Quote Share this post Link to post Share on other sites
BDG 76 Report post Posted November 3, 2007 İdeal:Davayı, varlığımızın hikmetinin de sebebi olan "manevi dergaha" kendisini bağladıktan sonra en ötelere gitme gayesini kendine parola bilip dünya denizinde hazine dolu adayı fethetmesidir.İdeal kolay değildir, bu yüzden, başı, gayesizliğe satılmışlara imkansız gözükür. Fakat ideal kolay olmadığı gibi imkansız da değildir. Biz, ideali, aksiyona geçmek için bir araç gördüğümüz( ideal,aksiyon için araç,dava için amaç ) ve "kolay" ile "imkansız" arasında,mana itibariyle imkansıza daha yakın, kolaya daha uzak olan "zor"u, davanın bir şartı olarak addeddiğimiz için üstadın da yukarıda bahsettiği şekilde anlama ve yaşama mevkiindeyiz. İdeali, üzerinde duracağımız bir örnekle müşahhas manada da şekillendirelim: İstanbul'un Fethine, "kutlu dava"nın en büyük ve en zorlu merhalelerinden biri babında bakacak olursak(ki öyledir), davanın hayat bulması için İstanbul'un fethi ideal konumundadır. İstanbul'u fethetmek için sergilenen aksiyon zaviyesinden bakarsak ideal, araçtır.Fakat İstanbul'un Fethi, İslam davasının ise bir idealidir,amacıdır. İşte, idealin hem amaç hem araç olduğu an. Ve işte, davanın tüm ince idrakinin sonsuzluğa ve meselelerin meselesine bağlandığı yer. Teferruata inmeden son cümlemizi üstadın ilk cümlesi ile bitirip aklımızı tefekkür sahnesine çıkartalım... İdeolocya bir beyin ise ideal de kalbtir. Quote Share this post Link to post Share on other sites