Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
cihat

Cahit Sıtkı Tarancı

Recommended Posts

Cahit Sıtkı TARANCI

 

 

4 Ekim 1910 tarihinde Diyarbakır'da Camiikebir mahallesinde doğdu, 12 Ekim 1956 tarihinde Viyana (Avusturya)'da öldü. Asıl adı "Hüseyin Cahit" tir. İlkokulu Diyarbakır'da okudu. İstanbul'a Saint Joseph Lisesi'nde başladığı ortaöğrenimini Galatasaray Lisesi'nde tamamladı (1931). Sonra İstanbul'da Mülkiye Mektebi'nde (1931-1935) ve Yüksek Ticaret Okulu'nda okudu. Yüksek öğrenimini tamamlamak için Paris'te Sciences Politiques'te sürdürdü (1938-1940). Öğrenimi sırasında Paris Radyosu'nda Türkçe yayınlar spikerliği yaptı. Savaş sırasında kentin işgal edilmesi üzerine yurda döndü. 1944 yılından başlayarak Ankara'da Anadolu Ajansı, Toprak Mahsulleri Ofisi ve Çalışma Bakanlığı'nda çevirmen olarak çalıştı. 1954 yılında felç geçirdi, sağıtımı için götürüldüğü Viyana'da yaşamı son buldu. Mezarı Ankara'dadır.

 

Hece ölçüsünün olanaklarını genişletti; içtenlik, yalınlık ve akıcı bir söyleyişin egemen olduğu; aşk, doğa sevgisi, geçmiş, ölüm, özlem, yalnızlık, yaşama sevinci gibi izleklerin işlendiği şiirlerinde şairanelikten ve şiirsellikten vazgeçmedi. Fransız şairlerinden, özellikle Baudelaire ve Verlaine'den etkilenmiştir.

 

 

OTUZ BEŞ YAŞ

 

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider.

 

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allahım bu çizgili yüz?

Ya gözler altındaki mor halkalar?

Neden böyle düşman görünürsünüz,

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

 

Zamanla nasıl değişiyor insan!

Hangi resmime baksam ben değilim.

Nerde o günler, o şevk, o heyecan?

Bu güler yüzlü adam ben değilim;

Yalandır kaygısız olduğum yalan.

 

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;

Hatırası bile yabancı gelir.

Hayata beraber başladığımız,

Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;

Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

 

Gökyüzünün başka rengi de varmış!

Geç farkettim taşın sert olduğunu.

Su insanı boğar, ateş yakarmış!

Her doğan günün bir dert olduğunu,

İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

 

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!

Her yıl biraz daha benimsediğim.

Ne dönüp duruyor havada kuşlar?

Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?

Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

 

Neylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak.

Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misali o musalla taşında.

 

 

Cahit Sıtkı

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ölüm

 

I

 

 

Sözünde durmadi mavi gökler;

Gün karariyor gitgide ölüm.

Aksam yeli nedameti söyler;

Nedamet yer etti bende ölüm.

 

Ne yapsam, gün dogmuyor gönlümce;

Sudur akar kendi bildigince,

Hangi pencereye kossam gece;

Gitmiyor bu can bu tende ölüm.

 

Ne vefasiz geçmisten hayir var,

Ne gelecekler imdada kosar,

Çoktandir tekneyi aldi sular;

Çoktandir ümitler sende ölüm.

 

 

II

 

 

 

Ek kurumaz menbai sükûtun,

Isigi günesten zinde ölüm,

Altinda su alçalan bulutun.

Sendedir umdugum müjde ölüm.

 

Aynada zifiri bir gecedir,

Bütün zulüm bu suçsuz kalbedir,

Sabir tesbihim kopmak üzredir.

Ne gün kalkacak bu perde ölüm?

 

Ne gün aslina dönecek bu ten?

-Tas, toprak, çiçek, su veya maden-

Ruha ebediyeti vadeden

Efsanevi yalan nerde ölüm?

 

Cahit Sitki

Share this post


Link to post
Share on other sites

KAR VE BEN

( Büyük şair Necip Fazıl’a hürmetlerimle...)

Esiyor tane tane yine beyaz bir rüzgâr.

Söyleyin hangi kuşun kanatları yolundu?

Yine hangi ağaçtan döküldü bu yapraklar?

 

Yağan beyaz bir sükût, bir mahşerdir sanki kar!

 

Bir hicret sevdasıdır ruhumu sardı yine.

Ruhum gibi pervasız yoldaşlar da bulundu.

Ruhum karıştı gitti bu kar tanelerine;

 

Şimdi yağan kar değil, ruhumdur kar yerine.

Share this post


Link to post
Share on other sites

GECE SARKISI

 

Âlemde gündüz gönlüme işkencedir;

Bence bayram ufukta gün bitincedir.

 

Günün geçit vermez karli daglarini

Sanki sihirbaz bir el eritincedir.

 

Bütün gün beklediğim bahar ki gece,

Gökte yildizlarin da ümidincedir.

 

Yollar, yollarda nihayet içime denk,

Sonsuzlaşarak başı boş gidincedir.

 

Ben ister güleyim, ister ağlayayim,

Sesimi yalniz kendim işitincedir.

 

Âlemde gündüz gönlüme işkencedir;

Bence bayram ufukta gün bitincedir.

 

Cahit Sıtkı

Share this post


Link to post
Share on other sites

KARASEVDA

 

Bir kere sevdaya tutulmaya gör;

Ateslere yandiginin resmidir.

Asik dedigin, Mecnun misali kör;

Ne bilsin alemde ne mevsimidir.

 

Dünya bir yana, o hayal bir yana;

Bir mesaledir pervaneyim ona.

Altinda bir ömür döne dolana

Ağladiğim yer penceresi midir?

 

Bir köseye mahzun çekilen için,

Yemekten içmekten kesilen için,

Sensiz uykuyu haram bilen için,

Ayrilik olumun diğer ismidir.

 

Cahit SITKI

Share this post


Link to post
Share on other sites

aa bu "Karasevda" şiiri... cahit sıtkının mıydı? arkadaşım bunun şarkısını dinliyordu. şebnem kısaparmak söylüyordu.. güzel söylemiyordu bence.. müziği de kulağa güzel gelmiyordu.. her neyse. yeni bir şey daha öğrenmiş oldum :lol:

 

BUGÜN CUMA

Bugün cuma;

Büyükannemi hatırlıyorum,

Dolayısıyla çocukluğumu,

Uzun olaydı o günler!

Yere düşen ekmek parçasını

Öpüp başıma götürdüğüm günler!

O zaman inandığım gibi,

Sahiden bir öbür dünya varsa eğer,

Orada da cumaysa bugün,

Başında bulutlardan beyaz örtüsü,

Büyükannem namaz kılmaktadır,

Namahrem eli değmez seccadesinde;

Mekkei Mükerremeden getirilmiş.

Dilerim duasında unutmasın beni;

Günahkar olduğumu hatırlayarak.

 

Cahit Sıtkı TARANCI

Share this post


Link to post
Share on other sites

AKROSTİŞ

 

 

V ar olan bir sen, bir ben, bir de bu bahar.

E lden ne gelir ki? Güzelsin, gençliğin var.

D ünyada aşkımız ölüm gibi mukadder.

İ nan ki bir daha geri gelmez bu günler.

 lemde bir andır bize dost esen rüzgâr.

 

1962

Share this post


Link to post
Share on other sites

OTUZ BEŞ YAŞ

 

Çağrı GÜREL

 

 

4 Ekim 1910'da Diyarbakır'da doğan Cahit Sıtkı Tarancı lise yıllarına kadar Batılı şair ve yazarları okur. Galatasaray Lisesi'nde okuduğu yıllarda edebiyatla ciddî bir şekilde ilgilenir. İlk şiirlerini de bu yıllarda yayınlar. Sanatının gelişmesinde önemli etkiye sahip olan Ziya Osman Saba sınıf arkadaşıdır. Fransız yazarlar her ikisinin de sanata bakışlarında ve düşüncelerinin gelişmesinde önemli rol oynar. Baudelaire, Verlaine severek okuduğu ve çeviriler yaptığı sanatçılardır. Cahit Sıtkı, 1935'e kadar belirli bir etkiyle yazdığı şiirler sonrasında “Gün Sonu” (1935) şiirindeki gibi kendi sesini bulmaya başlar.

 

Cahit Sıtkı, Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra Mülkiye Mektebi'nin ardından Paris'e gider ve Paris Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde okur. İkinci Dünya Savaşı başlayınca Türkiye'ye geri döner. Ankara'da Anadolu Ajansı'nda çevirmen olarak çalışır. Bir ara da Toprak Mahsulleri Ofisi'nde memurluk yapar.

 

Şeyh Gâlip, Fuzûlî, Bâkî, Yahya Kemal, Ahmet Hâşim, Ahmet Kutsi, Necip Fazıl'dan etkilendiğini her zaman belirtir.

 

Cahit Sıtkı'nın dili oldukça sadedir. İlk şiirlerinde yalnızlık, korku, kendisiyle hesaplaşma önemli yer tutar. Turgut Uyar, Cahit Sıtkı için: “ Baştan beri bir tek manevi değeri vardır ya da birkaç: ölüm korkusu, aşk ve doğruluk... Bunlara bir açılım kazandırmak umuduyla Orhan Veli hareketine katılır; aradığını bulamadığı için sonra vazgeçer. Bütün yeteneklerine, bütün sağlam sezgilerine karşın, bir yitik kuşağın, bir ‘araya gitmiş' kuşağın şairidir. ” der.

 

‘Ey her gün gölgesini omzumda duyduğum el,

-Gölgesi kendisinden bin kere beter ölüm-

Her gece karanlıkta karşıma çıkan heykel,

Herkes gibi bana da bir gün mukadder ölüm.

 

Kandırsın beni bırak renkler, bu kokular,

Ne olsa bu bahçede bir şarkılık günüm var;

Bilmem ne aksettirir yarın benden bu sular,

Ve sanmam geri gelsin bu giden günler ölüm.'

 

Bunun yanında Cahit Sıtkı'nın şiirlerinin ana kaynağını oluşturan yaşama sevinci birçok şiirinde ön plana çıkar. Düşten Güzel'e (1952) kadar, şiirlerinde işlenen en önemli tema ölüm ve ölümün ansızın gelişinden duyulan korkudur. Hayatın güzelliği karşısında ölüm her an başucumuzdadır. Bunu da “Giderken” adlı şiirinde: “Mektup alırsın her taraf gül gülistan! / Derken cenaze geçer, her taraf zindan!...” diye dile getirerek en sade bir biçimde belirtir.

 

Cavidan Hanımla evliliği onun hayata daha bir sıkı şekilde bağlanma hevesini arttırır. “İnsanoğlu” şiirinde: “/…Ölmek varsa günün birinde gayri, / Göz nuru, el emeği, alın teri / Yaşadığım iyi kötü günleri / Değişmem hiçbir cennet masalına… ” der.

 

1946 yılında CHP Şiir Yarışmasında, Otuz Beş Yaş şiiriyle birincilik kazanan Cahit Sıtkı Tarancı genellikle hece vezniyle; beşli, dörtlü, üçlü mısralarla şiirlerini yazar. Anlamdan çok ses onun şiirlerinde daha önemli yer tutar. Metafizik ağırlık, şiirlerinde çokça kendini gösterse de bu durum “Otuz Beş Yaş” kitabına doğru gidildikçe yerini, sade ve açık söyleyişe, konuşma dilini şiire sokma endişesine bırakır.

 

1956 yılında yakalandığı ağır hastalığın tedavisi için gittiği Viyana'da hayata veda eden Cahit Sıtkı'nın mezarı Ankara'dadır.

 

Peki geriye kalan nedir?

 

 

Geriye kalan Cahit Sıtkı Tarancı'nın bütün şiirlerinin yer aldığı “Otuz Beş Yaş” isimli kitaptır ki bu isimle Cahit Sıtkı'nın ayrıca bir şiir kitabı mevcuttur. Cahit Sıtkı'nın Otuz Beş Yaş'ı, Can Yayınlarından 1983 yılında ilk olarak neşredilen bütün şiirleri içerisinde bir bölümdür ve Millî Eğitim Bakanlığı'nın tavsiye ettiği şiirler, Cahit Sıtkı Tarancı'nın bütün şiirlerinin yer aldığı bu kitaptır. 245 sayfadan oluşan kitap, sekiz bölümden oluşur:

 

“Şiir Üstüne”, Cahit Sıtkı Tarancı ile yapılan konuşmalardan derlemeler, Ziya'ya Mektuplar kitabından alınan Ziya Osman Saba'ya şiir üzerine yazdığı Cahit Sıtkı Tarancı'nın bir mektubu ve Varlık Dergisi'nde 1956 yılında Cahit Sıtkı Tarancı'nın kaleme aldığı şiir üzerine düşüncelerinden oluşan bir yazıdan oluşur. Bu bölümde şairin şiir ile ilgili duruşunu, beslendiği kaynakları, hayat karşısında şiirin yerini belirten bir Cahit Sıtkı Tarancı portresi okuyucuyu karşılar ki şiirin üstüne titreyen gençler için ve Cahit Sıtkı Tarancı'nın şiirini tanımak için okunması gerekli bir bölümdür.

 

Cahit Sıtkı Tarancı şiirlerinin yayım tarihlerine göre sıralama yapılan kitapta, “Şiir Üstüne” bölümünün ardından, ilk şiir kitabı “Ömrümde Sükût”tan önce yazdığı ve hiçbir kitabında neşretmediği şiirler “Öncekiler” adıyla bir bölüm oluşturur. “Ömrümde Sükût”tan sonra ikinci şiir kitabı “Düşten Güzel”den önce yazdığı ve hiçbir kitabında neşredilmeyen şiirler “Aradakiler” olarak bir başka bölüm oluşturulur. En önemli kitabı “Otuz Beş Yaş” tan sonra neşredilen “Düşten Güzel”in ardından, yine hiçbir kitabına girmeyen şiirler “Sonrakiler” bölümüyle okuyucuya sunulur. Ayrıca Cahit Sıtkı Tarancı'nın, ünlü Fransız şairlerden çevirdiği ve zamanın dergilerinde neşredilen bazı şiirler, “Çeviriler” adlı son bölümde yer alır.

 

 

 

Cahit Sıtkı Tarancı'nın bütün şiirlerinin bir araya getirildiği Otuz Beş Yaş adlı bu eserde düzenleniş açısından kimi hususlar dile getirilebilir. Bunlardan en kaydadeğer olduğunu düşündüğüm birini söyleyerek yazıyı noktalamak isterim: Bir şiir kitabının bu kadar ‘yığın' hâlinde okuyucuya sunulması ‘şiir' denilen güzelliğe yakışmaz. Zira, Can Yayınları tarafından yayımlanan bu kitapta -herhalde ekonomik endişelerle- bir sayfaya birkaç şiir birden sığdırılmaya çalışılmıştır. Elbette bu, sadece şiirin okuyucuya sunuluşuna ait bir problemdir. Cahit Sıtkı bu kusurun tamamen dışındadır.

 

Cahit Sıtkı'nın ana damarları ‘Otuz Beş Yaş' şiirinde beliren kendi şiirini söyleyebilme maharetini gösterdiği âşikârdır: Çünkü her şair, bilindiği üzere, bütün şiirlerini tek bir şiir için söyler.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ölümden Sonra

 

Öldük, ölümden bir şeyler umarak.

Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.

Nasıl hatırlamazsın o türküyü,

Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü,

Alıştığımız bir şeydi yaşamak.

 

Şimdi o dünyadan hiç bir haber yok;

Yok bizi arayan, soran kimsemiz.

Öylesine karanlık ki gecemiz

Ha olmuş, ha olmamış penceremiz;

Akar suda aksimizden eser yok

Share this post


Link to post
Share on other sites

Desem Ki

 

Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır

Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor

Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini

Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim

Senden kopardım çiçeklerin en solmazını

Toprakların en bereketlisini sende sürdüm

Sende tattım yemişlerin cümlesini

Desem ki sen benim için,

Hava kadar lazım,

Ekmek kadar mübarek,

Su gibi aziz bir şeysin;

Nimettensin, nimettensin.

Desem ki...

İnan bana sevgilim inan

Evimde şenliksin, bahçemde bahar;

Ve soframda en eski şarap.

Ben sende yaşıyorum,

Sen bende hüküm sürmektesin.

Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,

Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.

Günlerden sonra bir gün,

Şayet sesimi fark edemezsen

Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,

Bil ki ölmüşüm.

Fakat yine üzülme müsterih ol

Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini

Ve neden sonra

Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede

Hatırla ki mahşer günüdür

Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum

Share this post


Link to post
Share on other sites

TUTSAM ELLERİNDEN AĞLARSIN

 

Tutsam ellerinden ağlarsın.

Benek benek büyür karanlığım.

Nokta nokta korkutur seni.

Tutsam ellerinden ; ağlarsın

 

Toprak kokar avuçlarım , kan kokar.

Ben hoyrat gecelerde boy atmış fidan,

Boz bulanık sularda yıkanmış , arınmışım.

Geceleri çok yakınım yıldızlara,

Işığa çıkınca bir karışım.

 

Tutsam ellerinden ağlarsın.

Doğduğum köyü bir bilsen.

Gece gecemden büyük,

Acısı acımdan derin.

Tutsam ellerinden , üşür ellerin!

Share this post


Link to post
Share on other sites

MEMLEKET İSTERİM

 

Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

 

Memleket isterim

Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

 

Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

 

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikâyet ölümden olsun.

 

 

 

Cahit Sıtkı TARANCI

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aşkımız

 

Zulmü pek çok insafı az

Hayata karşı aşkımız

Ne etseler ki çatlamaz

Bir sabır taşı aşkımız.

 

Samanlık seyran dediğin

Aşkımız aşk ile zengin

Dünyada her güzelliğin

Yol arkadaşı aşkımız.

 

Alın yazım alın yazın

Yıldızım oldu yıldızın

Temeli sağlığımızın

Herşeyin başı aşkımız

 

 

 

 

Anlamak

 

Yaşım ilerledikçe daha çok anlıyorum

Ne büyük nimet olduğunu ah ey güzel gün

Boş yere üzülmekte mana yok anlıyorum

Kadrini bilmek lazım artık her açan gülün

Şükretmek türküsüne daldaki her bülbülün

Yanmak da olsa artık aşk ile yaşıyorum.

 

 

 

 

Deniz

 

Bu akşam vakti deniz,

O bütün hasretimiz,

Sanki gelmiş de dile,

Nedametin sesiyle,

Çarparak kafalara,

Yetmez mi, diyor deniz,

Karada çektiğiniz?

 

 

Cahit Sıtkı Tarancı

Share this post


Link to post
Share on other sites

AŞK MASALI

 

Nerde ne zaman bu hava çalınsa

Hoş geldi geçmişteki güzel günler

Nereye gidersen git günlük tasa

Bırak biraz da şad olsun gönüller

 

Beşiktaş'ta gün görmüş bir bahçede

Nisan akşamlarının en tatlısı

Sevdiceğim on dördünü sürmede

Bende gönüllerin en kanatlısı

 

Ben delikanlıyım o kız ve dilber

Bahar kokan o yanıp tutuşan ben

Şakadan derken dalmışız beraber

Aşk bahçesine çıkılmaz içinden

 

Ölüyorum senin için güzelim

Nasıl gülüp sokuluyor sahi mi

Saçlarını okşayan hangi elim

Kollarımda o yarin kendisi mi

 

Çöl olsa aşar dağ olsa yıkarım

Bizi ayıran kalın duvarları

Bu acı gerçeğe sonradan vardım

Gök çoktan yeşildir,dal çoktan sarı

 

Bir define var gitsem bulur muyum

Öpüştüğümüz ağaçlar altında

Sevmek devam eden en güzel huyum

İnsan bir kere sever hayatında

 

Ben değilim söz açan gelecekten

Var mı yok mu alemde bir o akşam

Hiçbir şey istemiyorum felekten

Bir daha seninle beraber olsam

 

CAHİT SITKI TARANCI

Share this post


Link to post
Share on other sites

BİR GÜZEL

 

Bir güzel bilirim, bir daha bilmem

Onda gör cilve nedir, eda nedir

Öyle satar kendini dirhem dirhem

Ondan bu gönül deli divanedir

 

Nerden çattım böylesi bir güzele

Netsem, neylesem o kız geçmez ele

Kaptırdım kendimi bir kere sele

Bana sor dalga nedir, kaya nedir

 

Gündüz işimde beni şaşkın eder

Gece düşümde beni çılgın eder

Ayrılığı başımdan aşkın eder

Bir sevda ki yanmaktan başka nedir?

 

CAHİT SITKI TARANCI

Share this post


Link to post
Share on other sites

ÇOCUKLUK

 

Affan dedeye para saydım,

Sattı bana çocukluğumu.

Artık ne yaşım var ne de adım;

Bilmiyorum kim olduğumu.

Hiç bir şey sorulmasın benden;

Haberim yok olan bitenden.

Bu bahar havası, bu bahçe;

Havuzda su şırıl şırıldır.

Uçurtmam bulutlardan yüce,

Zıpzıplarım pırıl pırıldır.

Ne güzel dönüyor çemberim;

Hiç bitmese horoz şekerim!

 

CAHİT SITKI TARANCI

Share this post


Link to post
Share on other sites

BİR UMUT

 

Yorgunsun,uzaklardan gelmişsin;

Yitirmişsin neyin varsa birer birer.

Bir sağlık,bir sevinç,bir umut...

Onlar da neredeyse gitti gider.

 

Dost bildiğin insanların yüzleri

Aynalar gibi kapkara.

Suyu mu çekilmiş bulutların?

Dönmüşsün kuruyan ırmaklara.

 

Taşlara düşen saat gibi,

Ne artı, ne eksi.

Bir sağlık,bir sevinç,bir umut

Hikaye hepsi.

 

CAHİT SITKI TARANCI

Share this post


Link to post
Share on other sites

AŞK ADAMI

Dolaştığım denizlerce düşünüyorum,

Bineceğim son gemi değil midir

Hayır sahibi omuzlarda giden tabut.

Herkes gibi teselliye muhtaç olsaydım eğer,

Derdim ki: 'Elbet bir ağlayanım olur benim de;

Ramazan geceleri Yasin okuyanım,

Baharda kabrime menekşe getirenim de.'

 

Fakat bütün bunlar da olur,

Yine tasa etmem,

Yine kırılmam kimseye.

Ben aşk adamıyım,

Sevmeye geldim insanları,

Gönlümle, elimle, kafamla sevmeye;

Hesapsız, karşılıksız,

Ayrılık gayrilik gözetmeden.

Gün gelip gidersem şayet,

Öyle severekten gideceğim ki,

Karanlık kıyılardan bile olsa,

Candan selamlarım,

Civarımdan geçecek gemileri;

Güneşli gemileri;

Şarkılı gemileri;

İçlerinde kendim varmışım gibi!

 

CAHİT SITKI TARANCI

 

 

BAHAR YELİ

 

Nihayet damlarda leylekler göründü

Upuzun gagalarını takırdatan

Vefasız sandığımız turnalar döndü

Geçen yıl gittikleri meçhul diyardan

 

Çiçek açmış ağaçlara bak ne güzel

Gel bizim olsun serçelerin neşesi

Gel seninle kırlara açılalım gel

Neler vadetmiyor akar suyun sesi

 

Şu yeşilliğin ta sonuna gideriz

Ne olduğumuzu unutuncaya dek

İstersen havadan sudan bahsederiz

Yalnız adımlarımızla sevişerek

 

Uzamaya başladı günler sahiden

Güneşin batmak istemediği belli

Eteğini havalandırarak esen

Kış boyunca düşündüğüm bahar yeli

 

CAHİT SITKI TARANCI

Share this post


Link to post
Share on other sites

Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı?

Sanki karnında fazla yaramazlık mı ettim?

Senden istemiyordum ne tacı ne sarayı

Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim.

 

Bir kere doğurdunsa sonra niçin büyüttün?

Kundakta beşikte de bir zahmetim mi vardı?

Koynundan niçin attın yavrunu bütün bütün.

Bilmiyor muydun ki o yalnızlıktan korkardı?

 

Sütünden tatlı mıdır anne sanki bu hayat?

Bana sorsana anne yaşamak bir hüner mi?

El aç yalvar gündüze geceye boyun uzat

Bu uğurda bir ömür çürütmeye değer mi?

 

Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim

Anne istemiyordum ne tacı ne sarayı

Anne karnında fazla yaramazlık mı ettim?

Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı?

 

CAHİT SITKI TARANCI

Share this post


Link to post
Share on other sites

bence tarancı'nın en güzel en muhteşem şiiri:

 

Gece Bir Neticedir

 

renkler çekildi işte simsiyah bir saraya;

birbirine müsavi artık her şey: gecedir.

geldi minarelerle kuyular bir hizaya;

ya her şey dev gibidir, yahut her şey cücedir.

 

bir sular hücumudur ansızın hafızaya;

bu, başlayan, belki de biten bir işkencedir.

kafalar ayna gibi şimdi bir muammaya;

bu, içinden çıkılmaz bir müthiş bilmecedir.

 

korku bir kokudur ki karışmış bu havaya;

ve sükut bir çığ gibi büyüyen düşüncedir.

şimdi her kımıldanış usulca, sessizcedir.

 

bir torba tutmuş gibi boşlukta bir el güya,

gülen, ağlayan başlar düştü aynı torbaya;

gece bir sebep değil, belki bir neticedir

 

cahit sıtkı tarancı

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest Bir Kereye Mahsus

ALLAH'I ARARKEN

 

Bilirim ne yapsam hata,

Yanlış attığım her adım;

Ellerim elma dalında;

Âdemle Havva ecdadım.

 

Belli ne birdir ne iki;

Günahım başımdan aşkın.

Yarab sen de bilirsin ki

Bir sen varsın bana yakın.

 

Yaşaran gözlerime bak,

Ben yalan söylemek bilmem,

Her şeyim güneşte çıplak;

Nedamet bende cehennem.

 

Ben ne geceleyin yıldız,

Ne kelebeğim gündüzün.

Bana ben gibi riyasız

Yüzün gerek Yarab yüzün.

 

Boş değil ettiğim niyaz

Halden bilmiyor kimseler,

Dost mu düşman mı tanınmaz,

Suda oynayan çehreler.

 

Gitmekle bitmiyor umman;

Sular azgın, tekne delik.

Ah bu dağlar, ah bu duman!

Yolunu şaşırdı geyik.

 

Gün yoktur geçsin tasasız;

Geceler dersen Kerbelâ.

Sanırım her düşen yıldız

Göğsümden kopar vaveylâ.

 

Merhem tutmuyor yarada;

Kırıldı kolum kanadım.

Gençliğim gitti arada.

Ah neden sonra anladım

 

Ben de, senden gayri hasret

Değmez gözyaşı dökmeğe,

Medet büyük Allah medet,

Kulunu saran geceye.

 

Cahit Sıtkı TARANCI

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...