Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
serdengeçti

Peygamber Efendimizin Kaç Tane Sünnetini Biliyoruz?

Recommended Posts

Günlük Hayatta Sünneti Seniye

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

 

 

15. Musafahada önce eli uzatan çekmelidir. Biz çekersek buluşmadan memnuniyetsizlik manası çıkabilir.

 

 

76)Selamlaşırken ilk veren el ve en son çeken el olmak....

Arkadaslar burada ayni meselede iki farkli sey sunnet olarak soylenmis acikcasi ben de ilk once eli uzatan cekmeli diye biliyorum ama tersi bir sey gorunce yine de sormak istedim dogrusu hangisidir?

Share this post


Link to post
Share on other sites

selamlar,

 

musafaha nasil yapilir diye kucuk bir arastirma yaptim, internetten (farkli iki kaynaktan birbirini tamamladigini dusundugum) bulmus oldugum bir yaziyi buraya aktariyorum;

 

----1.yazi-------

 

Sual: Selamda sünnet olan öncelik sırası nasıldır?

CEVAP

Selamda sünnet şöyledir: Rütbe ve nimeti çok olan önce selam verir. Büyük küçüğe, bir araç üstündeki yerdekine, yürüyen durana, ayakta olan oturana, az olan çok olana,âmir memura, hoca talebesine,baba oğluna, ana kızına önce selam verir. Bir odaya girildiğinde ise, rütbe, büyüklük küçüklük düşünülmez. Odaya giren, odadakine selam verir. Yani, küçük, büyüğe; memur, âmire; talebe, hocasına; oğlu babasına selam verir. Telefonda ise, telefon eden selam verir. Mektupta da mektubu yazan selam verir.

 

Aynı anda selam vermek

Sual: İki kişi, karşılaşınca ikisi aynı anda selam verse, birbirlerinin selamlarını almaları gerekir mi?

CEVAP

Evet. İki Müslüman, birbirine aynı anda selam verirse, her ikisinin de, birbirine cevap vermesi farz olur. Biri diğerinden sonra selam verirse, ikincinin verdiği selam, cevap yerine geçer.

 

-----2.yazi----

 

Soru: ?Sünnette musafahanın şekli nasıldır? Musafaha yaparken öpmek sünnete uygun bir davranış mıdır??

 

 

Sünnette musafahanın şeklini görmek için Peygamber Efendimizin (asm) uygulamalarına bakalım:

 

* Hz. Aişe (ra) anlatıyor: ?Resûlullah (asm) odamda iken (evlâtlığı olan) Zeyd İbnu Hârise geldi ve kapıyı vurdu. Resûlullah (asm) üryan vaziyette üzerindeki örtüsünü sürüyerek kalktı. Allah?a yemin olsun, O?nu, daha önce üryan olarak hiç görmemiştim, sonra da görmedim. Zeyd?i kucakladı ve öptü.?1

 

* Şa?bi (ra) anlatıyor: ?Resûlullah (asm), amcası oğlu Câfer İbnu Ebî Tâlib?i karşıladı, kucakladı ve gözlerinin arasından öptü.?2

 

* Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: ?Resûlullah (asm) ile birlikte demirci Ebu Seyf?in (ra) yanına girdik. O, Resûlullah?ın (asm) oğlu İbrahim?in süt babası idi. Peygamber Efendimiz (asm) oğlunu aldı, öptü ve kokladı. Daha sonra yanına tekrar girdik. İbrahim can çekişiyordu. Bu manzara karşısında Peygamber Efendimizin (asm) gözlerinden yaş boşandı. Abdurrahman İbnu Avf (ra):

 

?Sen de mi (ağlıyorsun) ey Allah?ın Resûlü?? dedi.

 

Peygamber Efendimiz (asm):

 

?Ey İbnu Avf! Bu merhamettir!? buyurdu ve ağlamasına devam etti. Sonra şöyle söyledi: ?Gözümüz yaş döker, kalbimiz hüzün çeker, fakat Rabb?imizi razı etmeyecek söz sarf etmeyiz. Ey İbrahim! Senin ayrılmandan bizler üzgünüz!?3

 

* Ya?la İbnu Mürre?nin (ra) anlattığına göre: ?Bir grup ashab, Resûlullah?la (asm) birlikte bir yemeğe gittiler. Yolda, Hüseyin?e rastladılar. Hüseyin çocuklarla oynuyordu. Ya?la der ki: ?Resûlullah (asm) çocuğu görünce ilerledi, cemaatin önüne geçti, onu tutmak için ellerini açtı. Çocuk ise sağa sola kaçmaya başladı. Resûlullah da (asm) onu takliden sağa sola koşarak, tutuncaya kadar peşinde koştu. Yakalayınca ellerinden birini çenesinin altına diğerini de ensesine koyup öptü ve: ?Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin?denim! Kim Hüseyin?i severse Allah da onu sevsin. Hüseyin has torunumdur? buyurdu.4

 

* Bera? b. Azib?in (ra) rivâyetine göre Resûlullah Efendimiz (asm) şöyle buyurdu: ?Birbirine rastlayıp da tokalaşan hiç iki Müslüman yoktur ki, daha birbirlerinden ayrılmadan önce her ikisinin de günahları bağışlanmasın.?5

 

* Enes b. Mâlik?ten (ra) gelen rivâyette: ?Bir adam, Resûlullaha (asm):

?Biz Müslümanlar birbirimizle karşılaştığımızda, birbirimize saygıdan eğilmemiz gerekir mi?? diye sordu.

 

Resul-i Ekrem (asm) Efendimiz cevaben:

 

?Hayır! Eğilmemelidir!? buyurdu. Adam tekrar:

 

?Onu kucaklayıp öpmeli midir?? dedi.

 

Allah Resûlü (asm):

 

?Hayır!? diye cevapladı. Adam bu defa:

 

?Musafaha edip el sıkışmalı mıdır?? diye sordu.

 

Resûlullah Efendimiz (asm):

 

?Evet!? dedi, tokalaşmayı tavsiye buyurdu.6

 

* Katâde (ra) demiştir ki: ?Enes bin Mâlik?e (ra): ?Resûlullah?ın ashabında tokalaşmak var mıydı?? diye sordum. Enes (ra): ?Evet!? dedi.7

 

* İbn Abdilberr?in (ra) rivayetine göre, Ubeydullah b. Büsr (ra) sağ elini göstererek şöyle dedi: ?Şu elimi görüyor musunuz; şu elimi? Benim bu elim Allah?ın Resûlü (asm) ile tokalaşmıştır.?8

 

* İbn-i Ömer (ra) demiştir ki: ?Biz Peygamber Efendimiz?in (asm) elini öptük.?9

 

* Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki: ?Tokalaşın ki, kalplerinizdeki kin gitsin! Hediyeleşin ki, birbirinize karşı aranızda sevgi doğsun ve düşmanlık bitsin!?10

 

Rivâyetleri birleştirerek bir hükme varacak olursak; tokalaşma, ilk karşılaşmaya mahsus bir sünnettir. Bu sünnet tek elle yapılabileceği gibi, çift elle de yapılabilir. Selef-i Salihînin (ra) tokalaşma şekline baktığımızda, normal durumlarda tokalaşmayı tek elle; daha saygın, daha sıcak ve daha hususî durumlarda çift elle yapmış olduklarını görürüz. Musafaha (tokalaşma) esnasında Allah?a hamd etmek, istiğfarda bulunmak ve salavât getirmek de müstehaptır.

 

Tokalaşırken kalplerin sevgi akışına yol verecek ölçüde tebessüm etmek, gülümsemek, gözlerle dostuna esenlik ve huzur dilercesine gözlerinin içine bakmak, tokalaşırken yüz çevirmemek ve başka taraflara bakmamak, asık yüzlü olmamak, önemli tokalaşma âdâbındandır. Hz. Enes (ra) anlatıyor: ?Allah Resulü (asm) birisiyle karşılaştığında musafaha ederdi; o elini çekinceye kadar Resulullah (asm) onun elinden elini çekmezdi; adam yüzünü çevirinceye kadar da, Resulullah (asm) yüzünü çevirmezdi.?

Bu anlatılanların dışında tokalaşmanın şeklini örf de belirlemiştir ve Allah Resûlü (asm) örfçe benimsenen tokalaşma şekillerinden İslâmiyet?in genel ahlâk ve âdâbına aykırı olmayan ve zâhirî hisse dokunmayanları değiştirmemiştir. Resûlullah (asm) bu şekillerin içinden, meselâ, tokalaşırken ?eğilmeyi? uygun bulmamış, ?öpmeyi? de oğul ve torun gibi yakın ve mahremler arasında tasvip buyurmuş, başkalarına karşı ise benimsememiştir.

 

 

Haşiye:

 

1- Tirmizî, İsti?zân 32;

2- Ebû Dâvud, Edeb 157, (5220);

3- Buhârî, Cenâiz 44; Müslim, Fezâil 62, (2315); Ebu Dâvud, Cenâîz 28, (3126);

4- Kütüb-i Sitte, 5989;

5- İbn-i Mâce, Edep, 3703; Tirmizî, İstizan, 2874;

6- Tirmizî, İstizan, 31;

7- Tirmizî, İsti?zân, 2871;

8- İbn-i Mâce Terc., s. 491;

9- İbn-i Mâce, İstizân, 3704;

10- Muvatta, H.Hulk, 16.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Peygamberimiz yemeğe acıkmadan oturmaz sofradan da tam doymadan kalkardı yemekten önce sonra ellerini yıkardı Ev işlerinde hanımına yardımcı olurdu. Suyu oturarak ve üç yudumda içerdi.

 

 

Rabbim layık eylesin....

Share this post


Link to post
Share on other sites
Bakın arakadaşlar bu nu düzeltmeden edemiyeceğim....Misvak kullanmak sünnetleri arasına girmez... o zamanın şartlarında diş fırçası olsaydı peygamber efendimiz diş fırçası kullanırdı... misvak kullanıyorum sünnet oluyo diye geçinmeyin boş yere...Ayrıca buraya değinmişken yok sakal bırakmak sünnetmiş felan bunlarıda geçin efendiler...Peygamber efendimiz herkesin sakal bıraktığı yerde sakalsız mı dolaşırdı ? Sakalınızı kesin demiyorum Peygamber efendimiz içinde bulunduğu toplumun giyinişine göre giyinir ve onlardan biriymiş gibi olur...Aynı halkdan biri gibi gözükürdü üstüne farklı birşey giymez veya vücudunda farklı bir değişiklik yapmazdı...

 

Saygılarımla

Efendimizin Aleyhisselam sünnet olan sakalı o dönemki sakaldan farklıdır.Her taraftan bir tutamdı.Sarığıda onlardan farklıydı, Bedirde gördüğü Melaikenin sarığından sarardı.Öncelikle dişi fırçalamak sünnet misvaksa müstehabdır yani âdette sünnettir ama misvakın manevi faydaları olduğu bizzat hadis-i şeriflerce bildirilmiştir, kullananlarda bunları hisseder, bir kere misvak'ın kestiğim kenarlarını yutmuştum, içimde çok garip hisler doğdu.Siz önce Efendimizin İsmi geçince Salevat getirin vacibdir Hz.Cebrâil Lanet etmiştir getirmeyene...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Önemli olan onun sünnetini böyle tek tek çocuk bilmecesi gibi saymak değildir.Önemli olan onun ahlakıyla,terbiyesiyle ve duruşuyla yaşayabilmektir,onun yolundan ayrılmamaktır..Zaten o zaman ister istemez onun sünnetlerini gerçekleştirdiğinizi,yaşadığınızı göreceksiniz...Vesselam...

Share this post


Link to post
Share on other sites

efendimizin s.a.v sunnetlerini bilmeden yasamak,yasamakmidir?

 

efendimizin s.a.v ahlaki,durusu,terbiyesiyle yasamak nasil mumkundur? helede O'nun sunnetini bilmeden!

 

sasarim bu soyledigine birader.biz de laf olsun diye bunlari saymiyoruz,unutulan sunnetleri birbirimize hatirlatip hem O nu (sav) anmaya hemde sunnetine uymaya calisiyoruz.

 

yazarken hele de boyle bir mevzuda yazarken ici bos konusmayalim,benim dusuncem boyle.

 

selam ve muhabbetle

Share this post


Link to post
Share on other sites

Allahumme Salli Ala Seyyidina ve Mevlana Muhammedivve Ala Alihi ve Sahbihi ve Ehli Beytihi

Bir mubarek sefer olsada gitsem

Kabe yollarında kumlara batsam

Nur cemalini bir kez düşte seyretsem

Ya Muhammed Cânım Arzular Seni

Allahumme Salli Ala Seyyidina ve Mevlana Muhammedivve Ala Alihi ve Sahbihi ve Ehli Beytihi

Share this post


Link to post
Share on other sites
efendimizin s.a.v sunnetlerini bilmeden yasamak,yasamakmidir?

 

efendimizin s.a.v ahlaki,durusu,terbiyesiyle yasamak nasil mumkundur? helede O'nun sunnetini bilmeden!

 

sasarim bu soyledigine birader.biz de laf olsun diye bunlari saymiyoruz,unutulan sunnetleri birbirimize hatirlatip hem O nu (sav) anmaya hemde sunnetine uymaya calisiyoruz.

 

yazarken hele de boyle bir mevzuda yazarken ici bos konusmayalim,benim dusuncem boyle.

 

selam ve muhabbetle

 

 

benim sözüm anlayana kardeşim...Allah teala yardımcınız olsun...Vesselam...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Allahumme salli ala seyyidina venebiyyina muhammed...

 

ne kadar güzel bir başlık açılmış Allah razı olsun arkadaşlardan,katkıda bulunanlardan. her zaman olduğu gibi yine akıl yürütenler olmuş. şunu iyi bilmek lazımdır ki Kainatın efendisi sav bir şeyi yapmışsa orada akıl mantık dürülür, rafa kaldırılır. Üstadın şu şiiri bunu özetler mahiyettedir.

 

Gözüm, aklım, fikrim var deme hepsini öldür

Sana çöl gibi gelen, O, göl diyorsa, göldür...

 

Allah rasulu sav bir şeyi yapmışsa onda bizim bildiğimiz bilmediğimiz pek çok hikmetlerin bulunduğunu unutmamamız gerekir. Müslümana düşen, bu dini insanlığa tebliğ eden, her hareketi, davranışıyla bu dini yaşayan kişi olan Peygamber Efendimizi sav her hususta taklit etmeye yani onun sünnetini yaşamaya gayret etmektir.

 

Allah rasulu sav in sünnetini yaşamadan mahşerde hangi yüzle Rasulullah sav in huzuruna çıkıp, O sav in şefaatini talep edeceğiz?

 

ve günümüzde nadir uygulanan sünnetlerden HACAMAT

SAĞLIKLI OLMANIN ANAHTARI: HACAMAT

Herhangi bir hastalıktan dolayı tedâvî maksadıyla deri altın­dan veya damardan kan alma işlemine hacamat denildiği gibi bu işi yapan kimseye de hacamatçı denir. Kan aldırmak belli bir bölge veya herhangi bir organdaki aşırı kan hücûmunu (basın­cını) azaltmak için veya hasta bir organın kanını tazelemek için yapılır.

Tıbb-ı Nebevî’de kan aldırma işlemi, vücûddan alınan kanı, bir başka yerde kullanmak için değil, ancak hasta bir vücûdu sağlığa kavuşturmak için yapılmaktadır. Bu sebeple hasta bir bedenden ayrılan kan, hasta bir kandır, kullanılması doğru de­ğildir. Nitekim Peygamber (s.a.v); tedâvî maksadıyla vücûddan alınan kanın toprağa gömülmesini emretmiştir. Çünkü kanın bizzat kendisi pistir, hasta kimsenin kanı ise daha da pis olmak­tadır.

Damardan veya deri altından kan aldırmak, tedâvî kuralla-rındandır. Deri altından kan aldırmak vücûd sathını temizler; damardan kan aldırmak ise, vücûdun derinliklerindeki kirli ka­nın temizlenmesi açısından daha faydalıdır. Genel olarak sıcak bölgelerde deri altından, soğuk bölgelerde ise damardan alınır.

Nitekim Peygamber (s.a.v): Damardan veya deriden kan aldırmak, tedavi olduğunuz şeylerin en faydalılarındandır

buyurmuştur.

Yine Peygamber (sav): “Üçşeyde şifâ vardır. Bal şerbe­ti içmekte, hacamat şişesi takmakta (kan aldırmakta), kız­gın demirle dağlama yapmakta, fakat ben dağlama yaptır­mayı sevmem.

Miraç gecesinde meleklerden hangi topluluğa uğra-dımsa, bana şöyle tavsiye ediyorlardı: Yâ Muhammed (s.a.v.)! Size, tedâvî maksadıyla kan aldırmanızı tavsiye ederiz. Ümmetine de kan aldırmalarını tavsiye ediniz!bu­yurmuştur.

Kan aldırmanın en uygun olduğu zamanlarla ilgili olarak Peygamber (sav): Her kim (Arabî) ayın on yedi, on dokuz ve yirmi birinci günlerinde kan aldırırsa (kan hücumundan dolayı meydana gelen) birçok hastalıklardan o kişi şifâ bulur.

(Tıbb-ı Nebevî Ansiklopedisi, 1 .c, 375-377.s.)

 

http://www.mevlanatakvimi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=222&Itemid=280

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ordunun en önünde zırhını giymiş komutandın.

Bedir, Uhud, Hendek'ten önce Taif'te taşlanandın.

Taşlanmak da bir sünnetti

İnsanlara ağır geldi.

Share this post


Link to post
Share on other sites

84(?)tırnak kesmeye sehadet parmagından baslamak

85-yolda bası öne egik yürümek

86-gömleginin dügmelerini asagıdan yukarı dogru iliklemek

-çözerken yukarıdan asagı dogru cözmek

87-üzümle ekmek yemek

88-cevizi peynirle yemek(şifadır)

89-tek e rıayet etmek

90-kıbleye dönerek oturmak

91-mesgulıyetten cıkarken ayaklara soguk su dökmek(bas agrısına iyi gelir)

misvak erkegin güzel konusma yetenegini artırır :shiny: (ramuz el hadis)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bakın arakadaşlar bu nu düzeltmeden edemiyeceğim....Misvak kullanmak sünnetleri arasına girmez... o zamanın şartlarında diş fırçası olsaydı peygamber efendimiz diş fırçası kullanırdı... misvak kullanıyorum sünnet oluyo diye geçinmeyin boş yere...Ayrıca buraya değinmişken yok sakal bırakmak sünnetmiş felan bunlarıda geçin efendiler...Peygamber efendimiz herkesin sakal bıraktığı yerde sakalsız mı dolaşırdı ? Sakalınızı kesin demiyorum Peygamber efendimiz içinde bulunduğu toplumun giyinişine göre giyinir ve onlardan biriymiş gibi olur...Aynı halkdan biri gibi gözükürdü üstüne farklı birşey giymez veya vücudunda farklı bir değişiklik yapmazdı...

 

Saygılarımla

 

Yaw bu türk milletinin hepsi hacı hoca da bizim mi haberimiz yok. Arkadaşın uslubu ağzı olan konuşmuş dedirtecek kadar üslupsuz... Allahım sen büyüksün peygamber herkesin sakallı dolaştığı yerde sakalsız dolaşırmıydı demiş dinde yoksa dolaşırdı kardeş. Niye Peygamber yeni din öğretilerini yaşamak yerine toplumun gittiği yolda başı eğik boynu bağlı mı yürüyordu sence tövbe tövbe. Asıl çağdaşız deyu biz birilerinin yaptıklarını yapmayınca utanıyoruz.

Mesela ramazanda toplum içinde iftar açarken elimizi kaldırıp dua edemiyoruz nie herkes sosyete ya karizmaya ters.

Neyse demek istediğim odur ki Hocalar sustukça meydan boş kalmış vesselam

Share this post


Link to post
Share on other sites

"Ümmetimin fesada düşdüğü (bozulduğu) bir zaman da sünnetime sarılana yüz şehid sevabı verilir." Beyhaki

 

bu günleri yaşıyoruz kardeşlerim, Allahu Teala şu fitne devrinde sünnetlere sarılıp bu tebşiratlara mazhar olanlardan olmayı bize nasip eylesin inşallah.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

YEMEK, SÜNNET-İ SENİYYE'YE UYARAK NASIL YENİLİR?

 

Yemeğin öncesinde Besmele çekmek, sonunda hamdetmek Sünnettir. Eğer Besmeleyi yemeğe başlarken unutursa, aklına geldiğinde; "Bismillâhi evveluhû ve âhiruhû" denir.

Bismillah denildiği zaman ses yükseltilir ki beraber bulunanlara da hatırlatılmış olunsun. Ama sonunda hamd ederken yüksek sesle söylenmez. Ancak, arkadaşları yemeklerini bitirmişlerse, o zaman yüksek sesle 'elhamdülillah' denilebilir.

Yemeğe tuzla başlamak ve tuzla bitirmek de Sünnettendir. Hattâ bunda yetmiş derde şifâ vardır.

Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak Sünnettir, ayrıca fakirliği de yok eder. Yemekten sonra yıkamak da kınanmayı yok eder. Ama yemekten sonraki yıkamada yemeğin eserinin elden gitmesi için eller kurulanır. El yıkamanın, yemeğin bereketi olduğu söylenmiştir. Bir yere yaslanarak veya baş açık olarak yemek yemek tenzîhen mekruhtur. Ekmeğin ortasını yemek ve kenarını bırakmak veya kabaran yerlerini yemek diğer yerlerini bırakmak israftır. Ancak geri kalanını yiyen olursa o zaman beis yoktur. Elinden yere düşen lokmayı yerde bırakmak da israftır.

Yemeğin ortasından yememek, kenarından yemek Sünnettir. Önünden yemek de Sünnettir. Çünkü hepsi bir yemektir. Ama bunun aksine bir tabakta birkaç çeşit meyve olsa, o zaman o meyvelerden dilediğini, dilediği yerden yer. Çünkü o birkaç türlüdür. Sofraya otururken, sol bacağı yatırmak, sağı dikmek de Sünnettir. Yemeği sıcak yememek, yemeği koklamamak da Sünnettendir.

Peygamber (sav), «Kim bir çanaktan yemek yer ve sonra o çanağı iyice temizlerse, çanak ona, «Allah seni ateşten âzâd etsin çünkü sen beni şeytândan âzâd et­tin» der.» diye buyurmuşlardır, imâm-ı Ahmed'in rivayetinde «çanak ona istiğfar eder denilmiştir. Diğer bir Hadîs-i Şerîf'te "Kırıntıları toplayana fakr u zaruret isabet etmez" buyurulmuştur.

 

(İbn-i Âbidin (r.h.), ReddülMuhtar. 15.c, 321-322.s)

3 Ekim, Mevlâna Takvimi

Share this post


Link to post
Share on other sites

NEBÎ-Yİ EKREM (S.A.V.)'E TÂBİ OLMANIN GEREKLİLİĞİ 3

 

Peygamberimiz (s.a.v.)'e uymak Allah (c.c.)'nun emridir. Resûlullâh (s.a.v.)'e uymamak İslâm nimetine saldırmaktır. Resûlullâh (sav): "Getirdiklerime değil de, kendi isteklerine tâbi olanlarınız îmân etmiş sayılmaz." buyurmuşlardır. Diğer bir Hadîs-i Şerîfte: "Sünnetimi zayi eden kimseye şefaatim haram olur" buyurdular. Sünneti zayi' etmek O (s.a.v.)'e ve O (s.a.v.)'in getirdiği islâm Dînine uymamak de­mektir. Diğer bir Hadîs'te; "Sünnetimi muhafaza eden kim­seye Allâhü Te'âlâ dört haslet ikram eder. İyi kimselerin kalblerinde muhabbetli olur. Kötü kimselerin kalblerinde heybetli olur. Rızkında genişlik olur. Dîninde sağlam ve güvenli olur." buyurmuşlardır.

 

O (s.a.v.)'e uyduğun kadar O (s.a.v.)'e ümmet olursun. Ak­sine dünyaya bağlandığın kadar O (s.a.v.)'in yolundan ayrılır; O (s.a.v.)'e uymayı bırakırsın. Meşhur Hadîs'lerde buyrulur ki; "İnsanların bozulduğu, yolların, milletlerin ayrıldığı zamanda Sünnetime yapışana yüz şehîd sevabı vardır. O zaman Sünnetimi elde tutmak, ateş korunu elde tutmak gibidir. Onu ne atabilir, ne de tutabilir."

 

Resûlullâh (s.a.v.) buyurdular: "Bir zamân gelir, o zaman Sünnetime kıymet verilmez, bid'atler çıkar. Sünnetime uyan garib olur, yalnız kalır. İnsanların çıkardığı bid'atlere uyan elli hattâ daha çok arkadaş bulur." buyuruldu. Ashâb-ı Kiram (r.a.e.) bizden sonra bizden üstün kimse olur mu? dedi­ler. Resûlullâh (s.a.v.) "Evet" diye buyurdular. "Yâ Resûlullâh! Onlar sizi görürler mi?" dediler. "Hayır" diye cevâb verdiler. "Yâ Resûlallâh! O zamanda onlar nasıl olurlar?" dediler. Cevaben; "Sudaki tuz gibi. Suda tuzun erimesi gibi kalbleri erir." buyurdular. Ashâb: "Ya Resûlullâh! O zaman onlar nasıl yaşarlar" diye sordular. O (s.a.v.) de; "Sirke içinde kurt gibi" buyurdular. "Dînlerini nasıl korurlar?" dediler. O (s.a.v.) de "Avuçtaki ateş koru gibi. Bırakırsa söner; tutar veya sıkarsa elini yakar." buyurdular.

 

5 Ekim, Mevlâna Takvimi

Share this post


Link to post
Share on other sites

HZ. PEYGAMBER (S.A.V.)'İ ZİYARETİN ÖNEMİ

 

Resûlullâh (s.a.v.) buyurdular ki: "Her kim benim kabrimi ziyaret ederse, ona şefaatim vâcib olur." Bu Hadîs-i Şerîf'te Hz. Peygamber (s.a.v.)'in kabrini ziyaret etmenin faziletine dâir büyük bir işaret vardır. Kabrini ziyaret edene şefaatinin vâcib olmasından daha üstün ve daha yüce bir fazîlet olabilir mi?

 

Ebû Eyyûb el-Ensârî(r.a.)'den sahîh olarak rivayet edilmiş­tir ki yüzünü Hz. Peygamber (s.a.v.)'in kabrinin üzerine koy­masını hoş görmeyen birisine: "Ben Resûlullâh (s.a.v.)'e gel­dim, kerpiçlere taşlara gelmedim." demiştir. Öyle ise kendisine zulm edip günâh işleyen bir kimsenin Hz. Peygamber (s.a.v.)'in kabrini ziyaretin yanında Allah (c.c.)'dan bağışlanma dileme­si gerekir ki Resûlullâh (s.a.v.) de onun için bağışlanma dile­sin. Âlimler ayrıca bu konuda bizlere ulaşan Hadîsleri de delîl göstermişlerdir ki genel olarak kabirlerin ziyaret edilmesinin meşruluğu ile ilgili Hadîsler de bunlardandır. Hz. Peygamber (s.a.v.) de bu genel hükme öncelikli olarak dâhildir. O (s.a.v.)'in kabri kabirlerin efendisidir.

 

Hz. Peygamber (s.a.v.)'in kabrini ziyaret etmenin vâcib ol­duğunu söyleyenler de: "Her kim hacc yapar da beni ziyaret etmezse, bana karşı kaba davranmış olur." Hadîs'ini delîl getirmişler ve Hz. Peygamber (s.a.v.)'e karşı kaba davranmak haramdır, öyle ise ziyaret vâcib olur, demişlerdir.

 

Hz. Peygamber (s.a.v.)'in kabrini ziyaret etmenin meşru olduğunu söyleyenlerin dayanaklarından biri de şudur: Her zaman ülkelerin uzaklığına ve mezheblerin farklılığına rağ­men hacc maksadıyla yola çıkan Müslümanlar Hz. Peygamber (s.a.v.)'i ziyaret maksadıyla Medîne-i Münevvere'ye giderler ve bunu en fazîletli ibâdetlerden sayarlar. Hiç kimsenin de bunu hoş görmediği nakledilmemiştir. Böylece bir icmâ oluşmuştur.

 

Hadîs-i Şerîf: "Kim beni ziyaret ederse, kıyamet günün­de bana komşu olur." "Hac edip kabrimi ziyaret eden kim­se, beni diri iken ziyaret etmiş gibi olur."

 

(Eşref Alî et-Tehânevî (r.h.), Hadîslerle Hanefî Fıkhı, 8.c, 279-283.S.)

6 Ekim, Mevlâna Takvimi

Share this post


Link to post
Share on other sites

Vay vay vay. Aramızda ne kadar da bilgili, nadide şahsiyetler varmış da biz bihabermişiz. Sizi gidi Molla Kasımımsı sizi... Ne kadar da güzel ahkam kesiyorsunuz. Lakin, farkında olmadığınız şey din dairesi hudutlarını zorluyor olmanızdır. Kusura bakmayın ama efendi, siz kim oluyorsunuz da sünnete sünnet değildir diyebilme cürretini gösterebiliyorsunuz. Allah Resulu İki Cihan Serveri Efendimiz (s.a.v.)'in bizlere bıraktığı ve sımsıkı yapışmamızı istediği şeylerden birine (yani sünnete) dil çıkarma adiliğine girişebiliyorsunuz. Neye istinaden bunları söylüyorsunuz? Sünnetin manası nedir? Mesnediniz nedir? Amacınız nedir? Ek ünvanlarınızı da bi zahmet söyleyiverin?

 

 

Neymiş efendim günün şartları....

 

Bu cehaletin kralıdır efendi kusura bakmayın.Ne yani Efendimizin sünneti bir devre hitap ediyordu ve o devirler geride kaldı, artık sünnet münnet hikaye öylemi... Haşa!

 

 

O vakit diş fırçası olsaymış , Efendimiz diş fırçası kullanırmış. Nerden biliyorsun efendi. (Poz verin çekiyorumm) Misvak gibi nadide bir ağacın insan sağlığına hangi ölçüde faydalı olduğunu bilse idiniz, bırakın misvak kullanmayı, misvağı kıtır kıtır yerdiniz. Diş, beyin ve mide uzuvları başta olmak üzere misvağın müspet etkisini inkar edebilecek, ona bayağı bir odun parçası olarak bakabilecek bir şahsiyet, bilimin toptan reddine kalkışmış bir bedbahttır. Şimdi soruyorum hangi diş macunu veya fırçası insan bünyesine dişler? haricinde faydalı olur.

 

Yazıyı her okuyuşta sinirlerimin biraz daha tepeye tırmandığını hissediyorum. Yazık... Nasıl bir cehaletin mamülüdür bu!

Kalkıyorsunuz kati bir dille sünnetleri reddediyorsunuz bir takım basit ve cahilce muhakemeler nihayetinde. Neyinize güveniyorsunuz mantığınıza mı. Çöpe atın.

 

 

 

Sakal ve kılık-kıyafet biçimlerine yönelik sünnetleri de kendinize göre kılıflar uydurmak sureti inkara yeltenmişsiniz.

Herkesin sakal bıraktığı yerde dinimize göre yanlış bir davranış olsa idi elbette ki efendimiz sakal bırakmazdı. Yoksa şüpheniz mi var. Hem içinde bulunduğu toplumun tümünün dinimizce uygun görülen tarzda sakallı oldugunu da nerden çıkardınız. Zuhuratta mı gördünüz bre. Taktiğini bizlere de söyleyiverin de bizde bir göz atalım.

 

 

 

 

Efendimiz içinde bulunduğu topluma uymuşmuş. Kimmiş içinde bulundugu toplum. Yahudiler, hristiyanlar, putperestler, mecusiler vs. vs. vs.

Haddini bil efendi. Elinden çıkanı gözün, beynin, kalbin, görsün. Çok yanlış muhakemeler. Allah muhafaza ...

 

Aslında tüm bu açıklamaları yapmış olmaktan dolayı hayli müteessirim. Zira varlığımızı ve herşeyimizi borçlu oldugumuz,kainatın ve içindekilerin yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Efendimiz (s.a.v.)'in yolundan gitmek, tam manası ile sünnete tabi olmakla mümkündür. Kulun en mükemmelidir O. Gaye İnsan Ufuk Peygamberdir .Amacımız; hiçbir şekilde sünnetin nedenini, nasılını araştırmadan ve tüm bunları kendi mantık kılıfımıza sokmadan, Efendimiz'in yolundan gitmek olmalı. O'na benzemek, koşulsuz benzemek olmalı. Ne mutlu Efendimize tüm yönleri ile benzemeye çalışanlara.

 

Daha fazla yazamıyorum sağlık sorunlarım dolayısı ile. Yanlış veya eksik bir husus varsa arkadaşlar tamamlasınlar bi zahmet.

 

Saygılarımla...

 

Sadece bu yorumu okumakla kalldım misvak hakkında müdafaa hususunda. Maşallah binlerce kere. Böyle kardeşler, gönüdaşlar yer yer sesi kısılsa da varlığı bile bu davanın şerefini, şahsiyetini korumaya ve idame ettirmeye yeter. Bizzat ilmini alan insanların kesip attığı ama uzmanlığı ilahi ilimler olmadığı halde böyle canhıraş sahipliği olan şuur yaşadıkça Allah'ın izniyle bizleri ezemeyecekler. Zor nefes alır hallere düşeriz ama düşmeyiz evelAllah.

 

Helal kardeşim, kardeşlerim..Rabbim sünnetullahtan zerre ayırmasın. Sakala da misvağa da şalvara da kurban olurum. Laf eden densize gülüp geçin. Hadis hocası olacak kuru kafaya sordum şalvar giyinmek sünnet mi? Yok öyle bir kıyafet, arapçada onu karşılayan kelime yoktur.

 

Acı acı tebessüm. Ne gelecek ki elden? Rabbim şaşırtmasın.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Rasulullah'ın 4000 küsür sünneti var. 3'ünü terk edersem arkamda namaza durmayın... (Müceddid Mahmud Efendi Hazretleri)

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...