Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
NFK-Fan

İbn-i Teymiye Etrafında

Recommended Posts

"her günaha şefaat ederim de ashabımı tenkid edene şefaat etmem" hadisine rağmen sahabe hakkında atıp tutan birini yermek hakkımızdır

 

peygamber neslinden kafir çıkmayacağı gerçeğine ve mutasavvıfların içinde birçok seyyid olmasına rağmen tasavvufa küfür diyen birisini sevemez ona muhabbet duyamayız.elbetteki eleştireceğiz.adını lekelediği kahramanlar için onun ne mal olduğunu ortaya çıkarmak görevimiz.

 

bu arada imam gazzalinin uydurma hadis neşrettiği iftirasıda bu sapığa aittir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

terbiye sınırlarını aşmadan tartışmak isteyenlerle delillerle konuşuruz inşallah.

ancak kiminle yazışacağımı bilmem gerekiyor ...

hanginize yazayım...

selam hidayete tabi olanların üzerine olsun.

Share this post


Link to post
Share on other sites

tartışmak birşeyi değiştirmez.zaten kazansakta kaybetsekte biz haklıyız.doğruyu söylüyoruz.

 

tartışmayı kaybetmemiz yanlış şeyi savunmaktan değil yanlış şekilde savunmaktan kaynaklanır.bu bizim savunduğumuz şeyin desteksiz olduğunu değil.bizim bu iş için ehil olmadığımızı gösterir.

 

 

 

delile gelince.sizin gibilerle delilli bir tartışma yapılamaz.

 

zira delil olarak göserdiğimiz herşeyde bir kusur , sözünü aktardığımız her şahısta bir yanlış bulursunuz.

böyle girdiğim tartışmalarda kaynağını bulunduğu sayfa ve hadis nosuna kadar gösterdiğim bir hadisin o kaynağa bakmadığını itiraf ederek o kaynakta olmadığını iddia edenlerle karşılaştım.

 

şimdilik bir çalışma içindeyiz inşallah çalışmamızı tamamlamak nasip olursa gerçekler tekrar gün yüzüne çıkacak.

 

ibn-i teymiyyeyi övenlerin yaptıklarına bakınca zaten nasıl bir sapık olduğu ortaya çıkıyor.

 

 

birisi islamın bilimsel gelişime engel olduğunu kabul eder ve mason locasına girer, birisi ebabilin olmadığını, fil vakasındaki kuşların sivrisinek olduğunu, attıkları taşlarında taş değil sudan kalkarken ayaklarına takılan çamur parçası olduğunu, ebrehenin ordusunun atılan taşlarla değilde bu sivrisineklerden bulaşan sıtma sebebiyle telef olduğunu iddia eder.ve buda masondur.

 

çoğunuz kim olduklarını anlamıştır.anlamayanlara da ahmed davudoğlunun din tahripçileri isimli eserini tavsiye ederim.

Share this post


Link to post
Share on other sites

polemik değil...

ilmi olarak tartışmaktan bahsediyorum ben...

şahsımla değil meseleyle uğraşsak diyorum...

gerçi şu sözlerin sahibi tüm ÜSTATÇI diyalektiğinizi ortaya koymaya yeterde artar bile:

 

tartışmak birşeyi değiştirmez.zaten kazansakta kaybetsekte biz haklıyız.doğruyu söylüyoruz.

 

daha ben ne diyeyim ...

 

"her günaha şefaat ederim de ashabımı tenkid edene şefaat etmem" hadisine rağmen sahabe hakkında atıp tutan birini yermek hakkımızdır

ispat edermisin.

hangi sahabiye ne ATMIŞ ne TUTMUŞ ?

bekliyorum...

 

peygamber neslinden kafir çıkmayacağı gerçeğine ve mutasavvıfların içinde birçok seyyid olmasına rağmen tasavvufa küfür diyen birisini sevemez ona muhabbet duyamayız.elbetteki eleştireceğiz.adını lekelediği kahramanlar için onun ne mal olduğunu ortaya çıkarmak görevimiz.

ashab ile mutasavvıfların arasında ne gibi bir bağlantı kuruyoruz acaba???

nakilleriyle rica edeyim lütfen.

 

peygamber neslinden kafir çıkmayacağı gerçeğine ve mutasavvıfların içinde birçok seyyid olmasına rağmen tasavvufa küfür diyen birisini sevemez ona muhabbet duyamayız.

bu gerçek nedere geçiyor?

ebu leheb kafirdi mesela...

BANA NAKİLLERLE YAZARMISIN...PEYGAMBERİN SOYUNDAN KAFİR GELMEZ ..DİYE

 

bu arada imam gazzalinin uydurma hadis neşrettiği iftirasıda bu sapığa aittir.

İmam şevkani , İHYA-U ULUMİDDİN-İ uydurma hadis kitap barındıran eselerden kabul eder.

aslı olmayan bir çok hadis var..

aksini ispat edebilir misin?

kaldıki bu koca imamın (gazali) büyüklüğüne gölge düşürür mü ?

hayır

Edit: Mesajlar birleştirildi.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Birader şeyhin HAŞA Allah c.c insan suretiyle aramızdadır demiyor mu?

Eğer evet diyorsan sende de bir sapıklık var,hayır diyorsan şeyhini reddediyorsun yine olmaz.Şunun cevabını ver bana bakayım.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Birader şeyhin HAŞA Allah c.c insan suretiyle aramızdadır demiyor mu?

Eğer evet diyorsan sende de bir sapıklık var,hayır diyorsan şeyhini reddediyorsun yine olmaz.Şunun cevabını ver bana bakayım.

eğer İNSAN SURETİYLE ARAMIZDADIR diyorsa kafirdir.

buyur göster bakalım,

Nerede söylemiş böyle bir sözü ?

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

yavuzlenk

 

bu ve benzeri yığınla sözün , seni temin ederimki aslı yoktur

koca şeyhe iftira ediliyor ve çoğu kardeşimiz bunlara alet ediyor kendisini bilmeden.

bu nedenle İmamın kaç eserini okuduk acaba, dedim yukarıda.

dikkat edelim.

Share this post


Link to post
Share on other sites
eğer İNSAN SURETİYLE ARAMIZDADIR diyorsa kafirdir.

buyur göster bakalım,

Nerede söylemiş böyle bir sözü ?

 

Hani İbni Teymiyye'yi seviyorum diyorsan bari kimi sevdiğini tanı be.Şeyhin ne demiş bunlarıda ben mi öğreteceğim sana.Neden mahkemede yargılandı Teymiyye?Git araştır da öğren.Sebebi neydi?

Sana bir iyilik yapıp göstermek isterdim lakin belgelerim evde ben yurtdışındayım.

Ben sana Teymiyye kafirdir dedirteceğim zaten meraklanma,kendin dedin az önce.O lafı dediğini kanıtladık mı bitti.

Teymiyye kaç yılında nerede doğdu dersem bilir misin ondan da şüpheliyim ya.

Hadi Teymiyyeci kolay gele.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Hani İbni Teymiyye'yi seviyorum diyorsan bari kimi sevdiğini tanı be.Şeyhin ne demiş bunlarıda ben mi öğreteceğim sana.Neden mahkemede yargılandı Teymiyye?Git araştır da öğren.Sebebi neydi?

Sana bir iyilik yapıp göstermek isterdim lakin belgelerim evde ben yurtdışındayım.

Ben sana Teymiyye kafirdir dedirteceğim zaten meraklanma,kendin dedin az önce.O lafı dediğini kanıtladık mı bitti.

Teymiyye kaç yılında nerede doğdu dersem bilir misin ondan da şüpheliyim ya.

Hadi Teymiyyeci kolay gele.

bak yavuzlenk

nazik ol doğru konuş.

öyle be li bö lü muhabbet edeceksen hiç yazışmayalım.

sizin şu sitenizde dikkatimi çeken bir şey var.

DELİKANLI taklidi yapan ve aslında öyle olmayan insanlardan geçilmiyor.

bana şahsıma burada KABALAŞMAK yerine meseleye dair ilmi delil getirin susturun beni.

haa , yok hakaret ederiz diyorsanız.

arzu edenle gerçek hayatta bir araya geliriz ve ERKEKLİĞİNİ yüzümüze karşı İSPAT etmesini

rica ederiz.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Birader şeyhin HAŞA Allah c.c insan suretiyle aramızdadır demiyor mu?

Eğer evet diyorsan sende de bir sapıklık var,hayır diyorsan şeyhini reddediyorsun yine olmaz.Şunun cevabını ver bana bakayım.

HALLACI MANSUR ''enel hak'' (ben hakkım-Allahım) der..

ne hikmetse küfre girmez de...

bu sözlerin en hafifini bile ağzına almayan Takiyüddin İmam İ. Teymiye (ra ) küfürle ve az yukarıda ''gebermekle'' itham edilir !?

Share this post


Link to post
Share on other sites

yine msndeki gibi lafı kıvırıyorsun. hz.ömer ve hz.alinin pek çok kez yanıldığını söyleyip bunları sayıya vurma küstahlığına düşen bu ahmak değil mi?

 

peygamber neslinden kafir gelmeyeceği derken kastedilen o değil.soy ağacında yukarı ve aşağıdan kimsenin kafir olmadığı kasdediliyor.ağacın gövdesinden hiç kafir gelmeyeceği ordan kasıt.sen gelmişsin bana ebu lehepi söylüyorsun.

 

hadis-i şerif var "ben nesep bakımından en nefisinizim."

 

ibni ABBAS:

"ALLAH'ın Resulu buyurdular:

-benim bütün nesep kollarımda zinadan eser yoktur.ALLAH beni daima pâk babaların sülbünden, pâk annelerşn rahmine geçirerek vücuda getirdi.Nesep kollarımda ne zaman iki şube peydahlansa, ben o şubelerden hayırlısına geçerdim."

 

 

peygamberimiz hz.Ali ve fatıma evlendiklerinde o gelene kadar birbirlerine yaklaşmamalarını söylüyor ve gelince "ALLAH sizi ve zürriyetinizi şeytandan korusun" diye dua ediyor.

 

 

ve fatımanın anlamı kendisi ve zürriyeti cehennem ateşinden kesilmiş.

 

mansura gelince.mansur o sözü sekr halindeyken söylediği için kafir değildir.normalde söyleyen kişi kafir olur.

 

 

hepsini bir seferde yazabilirdin.böyle ayrı ayrı yazmandaki hikmet nedir.

 

"

QUOTE(serdengectik @ Aug 9 2009, 06:18 PM) *

bu arada imam gazzalinin uydurma hadis neşrettiği iftirasıda bu sapığa aittir.

 

İmam şevkani , İHYA-U ULUMİDDİN-İ uydurma hadis kitap barındıran eselerden kabul eder.

aslı olmayan bir çok hadis var..

aksini ispat edebilir misin?

kaldıki bu koca imamın (gazali) büyüklüğüne gölge düşürür mü ?

hayır

"

 

eğer uydurma hadis varsa düşürür.ama yok.

sizin gibi adamları biliyorum ben.abduhunuz bir saçmalığını kanıtlamak için 6tane sahihi buhari hadisine uydurma damgası vurmaktan çekinmeyen biri.

 

 

ve uydurma olduğuna neye göre hükmediyorsunuz.ha.unutmuştum.size göre kuran ve hadisler açıklamaya muhaç değildir.siz islamı plastik olarak ele alırsınız.size göre hadis ve ayetler açıklamaya muhtaç olmadığından.veya sizin saçmalığınıza göre açıklanmak zorunda olduğundan kafanıza uymayan hadise uydurma dersiniz.

 

ibn-i teymiyyenin sapıtmasına sebep kibiridir.ona bir arkadaşının yazdığı mektup var okursan anlarsın nasıl kibirli biri olduğunu.

Share this post


Link to post
Share on other sites
yine msndeki gibi lafı kıvırıyorsun. hz.ömer ve hz.alinin pek çok kez yanıldığını söyleyip bunları sayıya vurma küstahlığına düşen bu ahmak değil mi?

msn ye beni ekleyen sensin.

insanlık yapıp kabul ettik.. ettikte ne oldu peki...

baştan sona dek SEN KİMSİN demekten başka bir şey yapmadın .ileti geçmişini burayamı alayım yani.

bununla birlikte SEN KİMSİN sualini yanıtsızmı bıraktım. Allah ve Rasulu ne buyurmuşsa onu takip etmeye çalışan biriyim... dedim..

binaenaleyh ,

msn ve/veya telefon görüşmesi gibi, kişilere özel olan konuşmaları ulu orta yerlerde zikretmenin EDEPLİCE olmadığına inanıyorum.(konu ne olursa olsun)

 

 

gelelim meseleye.

 

bak bu topicte defalarca söyledim yeniden söylüyorum...

MIŞ MIŞ larla konuşmayın ...

varsa delil getirin.

Allahın kitabı aramızda HAKEM olsun.

Neden hala polemik peşindesiniz...

hz.ömer ve hz.alinin pek çok kez yanıldığını söyleyip bunları sayıya vurma küstahlığına düşen bu ahmak değil mi?

 

Allah rasulu s.a.v. ve ondan evvel bir çok peygamber bile hata edebiliyorken (bkz-enfal suresi bedir esirleri meselesi , abese suresi, yunus kıssası vs)

hz Ömer ve Alinin k.v. hata edebileceğini söylemek , bir alimi tekfir etmek için yeterli bir neden değildir.

zira azıcık aklı olan bilir ki ,

eleştirmek ayrı- hakaret apayrı bir şeydir.

İmam İb Teymiye bütün eserlerinde sahabeden bahsederken tazim ve hürmetle bahseder.(boş iddialar bunlar kısaca )

 

"ALLAH'ın Resulu buyurdular:

-benim bütün nesep kollarımda zinadan eser yoktur.ALLAH beni daima pâk babaların sülbünden, pâk annelerşn rahmine geçirerek vücuda getirdi.Nesep kollarımda ne zaman iki şube peydahlansa, ben o şubelerden hayırlısına geçerdim."

 

bak hadisi yazdığın halde anlamıyorsun.

dikkat edersen hadiste,

Nesep kollarımda ne zaman iki şube peydahlansa, ben o şubelerden hayırlısına geçerdim.

 

buyuruyor.

bu demektir ki, nesebinde ve soyunda İslami çizgiden ayrılanlarda olacaktır. (bunu anlamamak mümkün değil)

 

buna delilimiz , amcası ebu lehebin ve annesinin cehennemlik oluşudur. Rasulullah Efendimiz , bizzat kendileri annesinin kabrini ziyaret ettiler, ağladılar ve yanında bulunanları da ağlattılar ve buyurdular ki , "Rabbim’den ona mağfiret dileme konusunda izin istedim, alamadım, kabrini ziyaret etme konusunda izin istedim, izin edildi. Siz de kabirleri ziyaret edin. Çünkü bu, ölümü hatırlatır."

 

(Ca’beri, agk. (Müslim, Ebu Davud, Nesai, Ibn Mace, Ibn Hibban, Beyhaki K. den)

 

 

kaldı ki buradan nasıl olurda tüm mutasavvıfların seyyid ve dolayısıyla KÜFÜRDEN korunmuş kimseler olduklarını söylersiniz ?

 

eğer uydurma hadis varsa düşürür.ama yok.

sizin gibi adamları biliyorum ben.abduhunuz bir saçmalığını kanıtlamak için 6tane sahihi buhari hadisine uydurma damgası vurmaktan çekinmeyen biri.

İmam Zehebî, "İhyâ'da hayr-ı kesir olmakla birlikte içinde bâtıl hadisler vardır" [Zehebî, Siyer, XIX, 339-340; Leknevî, Raf, s 53 ]

Süyûtî de Mirkatu's-suud ila Sünen-i Ebi Davud adlı eserinde İhyada zikredilen bir hadis vesilesiyle, "İhyâ'da aslı olmayan hadislerin varlığı gayet açıktır" demiştir.

Hâfız Irâkî İhyâ'daki hadisler üzerinde iki çalışma yapmış, İmam Sübki Tabakâtü'ş-Şafîiyye'sinde İhyada senedlerini bulamadığı ha­dislere genişçe yer vermiş,[sübki, İhyada senedi olmayan dokuz yüz kırk üç hadisi birer birer saymıştır.[Tabakat, VI, 287-389; Zehebî, Siyer, XIX, 339, dp]

İzmirli İsmail hakkkı (Ö1365/1946) ise "İhya ve Hadisleri" başlığı altında Gazalinin hadisçiliği konusunda ulemanın sözleri­ni toplamış, diğerleri gibi o da Gazalinin hadis ilmindeki zayıflığına dikkat çekerek şöyle demiştir: "gazali yüksek mertebesi ile beraber hadiste yed-i tula sahibi olmadığından ihyasında bir çook mevzu hadis vardır"

 

 

kaldı ki ,

 

gazali kendisi de bizzat hadis ilimleriyle fazla uğraşmadığını, bu ilimdeki ihatasının yeterli olmadığını itiraf etmiş, KANUNUTTEVİL adlı eserinde ilmi hadis müzcat: "Hadis ilmindeki ser­mayem azdır" demiştir

 

kısaca , sen yoktur demekle YOK olmuyor.

işin komik tarafı , ihyada asılsız hadislerin mevcudiyetinden habersiz olan biriyle kalkıp bunu tartışıyorum.

 

en basit yolu şu :

git eline al bi ihya, ve geçen hadislerin kaynaklarına bak...neredeyse her 3 sayfada bir kaç tane ASLI BULUNAMAMIŞTIR. diyerek haşiyeler düşülmüştür.

 

bu arada dün bu zata kimsin diye sordum cevap veremedi.lafı kıvırmaya başladı.artık buraya sırf fitne için girdiğinden eminim.

resmen hede hödö muhabbeti.

getir iki Ayet Hadis ilzam et beni..

boşa kürek sallıyorsun.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nesine yorulalim...

serdengectik Gonuldas, birakalim da imami gibi bize kafir desin. Kac para!..

Nesine yoruluyorsun!..

(Bu arada itiraf edeyim ki simdiye kadar gordugum en kibar vahhabi :D)

(Yine bu arada; Kaka'nin attigi her golden sonra ellerini yukari kaldirip "Tanri'ya gonderme yapmasi Teymiyyedendir bilmem anlatabildim mi... :D)

Hadi selametle...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu bir kabul meselesidir.

 

Ehli sünnet vel cemaat

şia

vehabi

vs...

 

Her birinin "delil" anlayışı farklıdır.

 

Münazaranın bir manası yoktur.

 

Biz seçimimizi yaptık...

 

O kadar.

 

Not: Cihad ve aksiyon mevzusu ayrıca konuşulur ki "ihlas" sahiplerinin cihad içinde itikadi sapkınlıklarını Allahu Teala düzeltir (inş.)

Share this post


Link to post
Share on other sites
Bu bir kabul meselesidir.

 

Ehli sünnet vel cemaat

şia

vehabi

vs...

 

Her birinin "delil" anlayışı farklıdır.

 

Münazaranın bir manası yoktur.

 

Biz seçimimizi yaptık...

 

O kadar.

 

Not: Cihad ve aksiyon mevzusu ayrıca konuşulur ki "ihlas" sahiplerinin cihad içinde itikadi sapkınlıklarını Allahu Teala düzeltir (inş.)

kardeş,

delil anlayışı KURAN ve SÜNNET olmayanların sözleri BOŞTUR.

bununla birlikte , diğerlerine nisbeten MUTEDİL bir yorum olmuş diyebiliriz.

selametle

Share this post


Link to post
Share on other sites
Nesine yorulalim...

serdengectik Gonuldas, birakalim da imami gibi bize kafir desin. Kac para!..

Nesine yoruluyorsun!..

(Bu arada itiraf edeyim ki simdiye kadar gordugum en kibar vahhabi :D )

(Yine bu arada; Kaka'nin attigi her golden sonra ellerini yukari kaldirip "Tanri'ya gonderme yapmasi Teymiyyedendir bilmem anlatabildim mi... :D )

Hadi selametle...

merak ediyorsan söyleyeyim.

mezhebim şafiidir.

ve ancak mezheb holiganlığını değil, sahih olan tüm nakilleri (İmam şafiinin asıl mezhebi budur zira)

rehber edinirim.

sağlam senetle geldikten sonra , isterse vehabi olsun....

takılmayın buna.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aslında Vakıf Ahmet kardeşimiz paylaşmış ama tekrar paylaşmak istedim. Kaynaklarıyla birlikte İslam Alimlerinin İbn-i Teymiye sapığı (Bildiğim kadarıyla İmam-ı Gazali Hz. kafir diyor.) hakkında ki görüşleri

 

 

İbni Teymiye

 

Sual: Vehhabilerin [selefilerin] Şeyh-ül-İslam bilip yolundan gittikleri İbni Teymiye kimdir, âlimlerimiz onun hakkında ne demiştir?

CEVAP

Hanbeli fıkıh ve hadis âlimi iken mezhepsiz oldu. Ehl-i sünnete uymayan yazılarından dolayı Mısır’da iki defa hapsedildi. 1263 senesinde Harran’da doğup, 1328 de Şam’da kalede hapiste iken vefat etti.

 

İbni Teymiye, Ehl-i sünnet âlimlerinin büyüklüğünü anlamamış, tasavvufu inkâr etmiş, Ehl-i sünnetten ayrılmıştır. Kitapları, kendilerine Selefiyyeci diyen mezhepsizlere kaynak olmaktadır. Mezhepsizler, onu övmekte, İslam müceddidlerinin piri demektedirler. İbni Teymiye’nin şaki ve dalalette olduğu Seyf-ül-Cebbar ve farisi Tâlim-üs-sübyanda da yazılıdır.

 

Camiul-ezherdeki hanefi âlimlerinden Muhammed Bahitin (Tathir-ül-füad min-denisil itikad) kitabı, (Et-tevessüli bin-Nebi ve bis-Salihin), (Şevahid-ül-hak), (Cevahir-ül-bihar), (Seyf-ül-Cebbar) ve (Tâlim-üs-sübyan) kitapları, İbni Teymiye’nin dalalete düştüğünü vesikalarla ispat etmektedir.

 

İbni Battuta, ibni Hacer-i Mekki, imam-ı Sübki, kendi oğlu Abdulvehhab, izzeddin bin Cema'a, Ebu Hayyan Zahiri, Zahid-ül Kevseri, Yusuf-i Nebhani, imam-ı Şarani, Ahmed bin Seyyid Zeyni Dahlan, Şeyh-ül-İslam Mustafa Sabri Efendi gibi nice âlimler İbni Teymiye’ye reddiyeler yazmışlar, dalalet ve küfürlerini açıklamışlardır. Üstad Necip Fazıl da, (14. asrın irşad kutbu seyyid Abdülhakim Arvasi, “İbni Teymiye dini içinden zedeleyen mülhiddir” buyurdu) diyor. (Türkiye’nin Manzarası)

 

Dal ve mudil olduğu, Savi tefsiri 107. sayfasında da yazılıdır.

 

İslam âlimleri buyuruyor ki:

(Allahü teâlânın, sapıtmasına ilmini sebep ettiği kimsedir.) [İbni Hacer-i Mekki - Fetava-yı hadisiyye]

 

(İbni Teymiye öyle bir kimsedir ki, bozuk sözlerine ve çürük vesikalarına, büyük âlimler cevap vermişler ve düşüncelerinin çirkinliğini ortaya koymuşlardır. [Şam, Mısır ve Kudüs’de kadılık yapmış olan şafii fıkıh ve hadis âlimlerinden Muhammed] İzzibni Cemaa, onun için, Allahü teâlânın dalalete sürüklediği, azdırdığı ve zillet gömleği giydirdiği kimsedir. İslam âlimlerine ve bilhassa Hulefa-i raşidine karşı ahmakça itirazlarda bulunmuştur demiştir.) [İbni Hacer-i Mekki - El-cevher-ül-munzam]

 

(İbni Teymiye’nin sözlerinin kıymeti yoktur. O, dalalettedir ve Müslümanları dalalete sürüklemektedir. Müslümanların icmasından ayrılmış, bid’at yolunu tutmuştur. İslam âlimleri, onun dalalette [sapık] olduğunu, sözbirliği ile bildirdi. Kutbüd-Berdiri, Şerhi Muhtasarda, bunu uzun yazmaktadır.) [Tahir Muhammed Süleyman - Zahiretül-fıkhil-kübra]

 

(Kitab-ül Arş onun en çirkin kitaplarındandır. Ona Şeyh-ül-İslam diyenin kâfir olacağını söyleyen âlimler vardır.) [İmam-ı Sübki] (Nebras haşiyesinde bildiriliyor.)

 

(İbni Teymiye’ye uyanın malı ve canı helaldir.) [Miratül-cenan, Nebras haşiyesi]

 

İbni Teymiye, Kitab-ül Arş isimli eserinde, “Allah Arş'ın üzerinde oturur, kendisi ile beraber oturması için Resulullaha da yer bırakır” diyor. Essırat-ul-müstekim kitabında da, ibni Abbas gibi büyük sahabilere kâfir demiştir. (Keşfüzzunun)

 

El-ubudiyyet kitabında ise, Allahü teâlânın ismini zikretmenin bid’at ve dalalet olduğunu bildirmekte ve tasavvuf âlimlerine çirkin iftiralar yapmaktadır.

 

(Arş kadimdir) diyor. (Akaid-i Adudiyye şerhi)

 

(Şam camiinin minberinden inerken “Allah gökten yere, benim indiğim gibi iner” dedi.) [İbni Battuta -Tuhfetünnüzzar tarihi]

 

Abduh’un yetiştirdiklerinden olup, onun yolunda giden Abdürrazık paşa bile diyor ki:

(Vehhabilik, bir bakımdan ibni Teymiye’ye bağlı olduğu gibi, son asrın müceddidi denilen Abduh’daki dinde reform fikirleri de, ibni Teymiye’ye bağlıdır.)

 

(Kaza namazı kılmak lazım değildir) derdi. Halbuki dört mezhepte de farzdır.

 

Cehennem azabı sonsuz olmadığını söylerdi. Kâfirlerin Cehennemde sonsuz kalacaklarına dair bir çok âyet-i kerime vardır. (Bekara 81, Ahzab 65, Fussilet 28, Zuhruf 74)

 

(Ömer çok yanılmıştır) diyerek, imam-ı Ahmed’in bildirdiği (Allahü teâlâ, doğru sözü, Ömer’in dili üzerine koymuştur. [O hiç yanılmaz]) hadis-i şerifine karşı gelmiştir. Eshab-ı kiramın çoğu, ictihad ile anlaşılacak işlerde yanılmış olsa da, onların yanılmaları, ictihadi mesele idi. İctihadda müctehidin yanıldığı bilinemez. Çünkü ictihad ictihad ile nakzedilmez. Bunun için, müctehid olan o büyükler tenkit edilemez. Dört mezhebin ictihadları farklı olduğu halde, benimki doğru diyerek biri ötekini tenkit etmemiştir.

 

Sadreddin-i Konevi, İbni Arabi hazretleri gibi tasavvuf büyüklerine de saldırmıştır. “Gazali’nin kitapları uydurma hadis ile dolu” derdi. (Hadika)

 

İmam-ı Şarani hazretleri buyuruyor ki:

(İbni Teymiye, tasavvufu inkâr eder, evliyaya, ariflere dil uzatırdı. Kitaplarını okumaktan, yırtıcı hayvandan kaçar gibi kaçmalıdır.) [Tabakat-ül-kübra]

 

İmam-ı Süyuti hazretleri buyuruyor ki:

(İbni Teymiye kibirliydi. Kendini beğenirdi. Herkesten üstün görünmek, karşısındakini küçümsemek, büyüklerle alay etmek âdeti idi.) [Kam-ul Muarıd]

 

Muhammed Ali Bey; Hitat-uş-Şam kitabında diyor ki:

(İbni Teymiye’nin hedefi, Luther adındaki papazın hedefine benzer. Fakat, Hıristiyanlığın reformcusu muvaffak oldu. İslamınki olamadı.)

 

İbni Hacer-i Askalani hazretleri buyuruyor ki:

(İbni Teymiye; “Kabri Nebeviyi ziyaret için sefere çıkmak haramdır. [Hazret-i] Ali iman ettiği zaman çocuk olduğu için Müslümanlığı sahih olmadı. [Hazret-i] Osman malı çok severdi” diyerek eshab-ı kiramın büyüklerine dil uzattı.) [Ed-Dürer-ül-Kamine]

 

İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:

(İbni Teymiye, Peygamberlerin masumiyetini (günahtan korunmuş olduklarını) reddetmiştir. Halbuki, masumiyet Peygamberlerin sıfatlarındandır.

Başta Peygamber efendimizin kabri şerifleri olmak üzere eshab-ı kiramın, velilerin, âlimlerin ve salih Müslümanların kabirlerinin ziyaret edilmesine karşı çıkmış, bunları şefaate vesile kılmayı da haram saymıştır.) [Fetava-i Hadisiyye]

Share this post


Link to post
Share on other sites

sanıyorum iletişim sorunu yaşıyoruz.

kardeşim bana şu alim böyle dedi o alim şöyle dedi demeyin.

koyun İmam İbn. Teymiyenin bir sözünü (hangi eser hangi sahife) ve sonra deyinki

işte şu ayet ve şu hadise uygun değildir.

ilmi tartışmanın ne olduğunu bilmiyorsunuz ...

ısrarla bekliyorum...

 

Takıyyuddin Ebu'l-Abbas b. Abdilhalim b. Teymiyye (661/1263) yılında Harran'da ilim ehli bir ailede doğmuş ehl-i sünnet mezheblerinden birisi olan Hanbeli mezhebi âlimlerinden ileri gelen İslâm bilginlerinden birisidir.

 

Talebesi ibn Abdul-hadi onun hakkında şöyle der: "Rabbani bir imam, ümmetin müftüsü, ilim denizi, hafızların seyyidi, asrının eşsiz bir âlimi. Şeyhu'l İslâm, Kur'an'ın tercümanı, zahidlerin önderi, abidler içinde sessiz, bid'atçıların düşmanı ve müctehid imamların sonuncusu olan İbn Teymiyye'nin nesebi şöyledir: Takıyyuddin Ebu'l-Abbas Ahmed b. Şihabeddin Abdulhalim b. Şeyhu'l-İslam Mecduddin Abdu's-Selâm b. Ebi Muhammed Abdullah b. ebi Kasım el-Hudr b. Muhammed b. el-Hudr b. Ali b. Abdillah b. Teymiyye el-Harrânî" İbn Teymiyye hicri 10 Rebiu'l-evvel 661 (22 Ocak 1263) pazartesi günü Harran'da dünyaya gelmiştir.

Ailesi ilim ve dindarlıkla meşhur Hanbeli mezhebine mensub ders, fetva ve telifle meşgul olmuş tanınmış bir ailedir. Bu aile zeka, hatırlama, hafıza ve surat-i intikal hususunda eşsiz bir aile olarak şöhret bulmuştur. Lakin ibn Teymiyye bütün bu özellikleri de ailesinden daha ileri seviyededir. Devrin âlimleri ve hocaları ondaki bu müthiş hatırlama gücü ve hafıza kuvvetine hayran kalmışlar, bu hususiyetleri ile de Dımaşk ve çevre şehirlerde şöhret kazanmıştır. Haleb şehrinden bir âlim İbn Teymiyye'nin bu özelliklerini işitmiş ve onu görmek için Dımaşk'a gelmişti.

 

O zaman daha çocuk yaşta olan İbn Teymiyye'ye bu zat onüç tane hadisi imlâ suretiyle yazdırır. İbn Teymiyye hadisleri bir tahta üzerine yazar Halebli âlim İbn Teymiyye'den yazdırdığı hadisleri tekrar okumasına fırsat vermeden kendisine ezberden söylemesini ister. İbn Teymiyye hadisleri yazdığı tahtayı bu zata verir ve dinle diyerek hadisleri dinlediğinden daha güzel ezbere okuyuverir. Halebli âlim aynı şeyi seçtiği bazı hadis isnadlarını yazdırarak tekrarlar, İbn Teymiyye de aynı güzellikte ezbere okur. Bunun üzerine Halebli âlim "eğer bu çocuk yaşarsa onun çok büyük bir şöhreti olacak böyle zeki bir insan görülmemiştir" der.

 

Dedesi Mecduddin için muasırı olan bazı âlimler mutlak müctehid ifadesini kullanmışlardır. Babası da büyük bir âlimdir. Dımaşk'taki Sıkeriyye medresesinin hocalığı İbn Teymiyye'ye babasından geçmiştir. Babası 682 (1283) yılında vefat etmiştir. Moğolların Harran'ı işgalinden sonra İbn Teymiyye yedi yaşında iken ailesi Dımaşk (Şam)'a hicret etmiştir (Ebu'l Hasan en-Nedvî, el-Hafız Ahmed b. Teymiyye, Kuveyt 1978, s. 34). İbn Teymiyye Dımaşk şehrinde bir çok büyük âlimden ders okumuş talebesi İbn Abdulhadi onun ders aldığı hocalarının iki yüzden fazla olduğunu söylemiştir (M. Halil Herras, İbn Teymiyye es-Selefi, s. 26). İbn Teymiyye önce Kur'an'ı ezberlemiş, o dönem bilinen bütün ilimleri okumuş arap dili ile ilgili çalışmalara çok önem vererek lugat ve gramer ilminde otorite sahibi bir âlim olmuştur. Hatta Sibeveyh'in arap gramerinde çok önemli bir yeri olan kitabını incelemiş, tenkit etmiş ve bazı meselelerde onun görüşlerine karşı çıkmıştır. Sibeveyh'in zayıf kaldığı noktaları tesbit ederek hatalarını ortaya çıkarmıştır. Bu çalışmaları ona ilmi hayatı boyunca bütün telifatında kullanacağı bir Arapça melekesi kazandırmıştır. İbn Teymiyye arap edebiyatının meşhur mensur ve manzum metinlerinden büyük bir kitap olacak kadarını da ezberlemiştir.

 

Zehebi (ö. 748/1347- 1348) onun bu özelliğini şöyle anlatır: "Arap dili hakkındaki bilgisi gerçekten çok kuvvetliydi." İbn Teymiyye Kur'an'ın tefsiri ile de ciddi bir şekilde ilgilenmiş ve bu konuda çok çaba sarfetmiştir. Nitekim bunu onun eserlerinde müşahede etmek mümkündür. Hafız Zehebî "İbn Teymiyye uzun yıllar cuma günleri ezberden Kur'an'ı tefsir etti, zekası parılparıldı. Tefsir ilmindeki bilgisi son noktadaydı" demiştir. Hafız el-Berzalî (738/1337-1338) onun tefsirindeki yerini "tefsir hakkında konuşmaya başlayınca insanlar onun bu konudaki bilgisinin çokluğu, üslubunun güzelliği, bir konudaki görüşleri değerlendirişinin isbatı, zayıf ve batıl görüşleri tesbit edişindeki kabiliyeti ve her ilimdeki mahareti karşısında şaşkınlığa kapılırdı. Onu dinleyenler onu hayret ve beğeniyle dinlerdi sözleriyle anlatır. İbn Teymiyye Kur'an hakkında öğrendikleriyle yetinmez Rabbine yönelerek Kur'an'ı hakkıyla anlamayı kendisine nasip etmesi için dua eder ve şöyle derdi: "Bir ayeti yüz kadar tefsirden mütalaa eder, sonra Allah'tan anlayış ister ve şöyle dua ederim: "Ey Adem'e ve İbrahim'e öğreten Allahım bana da öğret." Bazen de tenha bir mescide giderdim. Toprağa yüzümü sürer ve Allah'a şöyle dua ederdim: "Ey İbrahim'e ilim veren. Bana de ince anlayış ve ilim ver."

 

İbn Aybek es-Safedî (764/1362-1363) İbn Teymiyye'den tefsir dinleyenlerin ifadesine göre, İbn Teymiyye'nin şöyle dediğini nakletmiştir: "Ben yüz yirmi kadar tefsire bakar sonra içlerinden sahih olan görüşü seçerdim." ibn Teymiyye'nin tefsirdeki metodu, selef alimlerinin görüşleri çerçevesinde Kur'an'ı tefsir etmek ve onların görüşlerinin dışına çıkmamaktır. Kendi fikir ve istidlallerini katmadan selef âlimlerinin Kur'an'ın bütün ayetleri için ayrı ayrı tefsire gerek yoktur. Çünkü bazı ayetler zaten herkesin anlayacağı kadar açıktır. Bazılarını da birçok müfessir açıklamıştır. Lakin bir kısmı vardır ki âlimler bile onların tefsirinde zorlanmış ve ihtilaf etmişlerdir. Çoğu zaman insan bu kabil ayetler için birçok tefsire baksa bile ayetin anlamını anlayamaz. İbn Teymiyye'ye göre Kur'an'da öyle ayetler vardır ki bir tanesi tefsir edildiğinde onun benzeri olan bir çokları ona benzetilerek tefsir edilebilir. İşte bu ayetlerin tefsirine delilleri de serdedilmek suretiyle önem verilmesi gerekmektedir. Çünkü bunlardan bir tanesi tam manasıyla anlaşılırsa benzerleri de onun gibi tefsir edilebilir. İbn Teymiyye hadîs ilmiyle de meşgul olmuş, hadîs ilmine çok önem vermiştir. Talebesi İbn Abdulhâdî'nin ifadesine göre Ahmed b. Hanbel'in Müsned'ini ve Kütüb-i Sitte'yi defalarca hocalarından okumuştur. Hafız Zehebî onun hadis ilmindeki derin bilgisi hakkında şu olayı anlatır: " İskenderiye'de tutuklu iken Sebte valisi, ondan ezberindeki hadisleri ravilerini değerlendirmek suretiyle yazıp göndermesini ve bunların rivayeti için kendisine icazet vermesini istedi. İbn Teymiyye ezberindeki hadislerden on varak kadar isnadlarıyla birlikte yazıp gönderdi. Bu gönderdiği rivayetleri ve ravi değerlendirmelerini en büyük muhaddis bile onun kadar mahir yapamazdı. Tabakat ve hadis usulü ilimlerinde tam bir uzmanlığı vardı. Al-i ve Nazil isnadları, sahih ve sakim isnadları metinleriyle beraber çok iyi bilirdi. Onun döneminde bu konularda onun kadar, hatta onun ilmine yaklaşabilen bir âlim yoktu. Ezberindekini takdim edişindeki mahareti hadisten delil çıkarmadaki gücü gerçekten hayret uyandıracak derecedeydi. Kütüb-i Sitte ve Müsned'i çok iyi biliyordu, öyle ki onun hakkında şöyle söylenmiştir: "İbn Teymiyye'nin bilmediği hadis, hadis değildir" (Muhammed Hasan el-Mucavi es-Saalibi, el-Fasl, el-Fikrü's-Sami fi Tarihi'l Fıkhi'l-İslâmi, Medine 1977, II, 362).

 

Yine de unutulmamalıdır ki ilmi bütünüyle ihata Allah'a mahsustur. Ancak onun diğer âlimlerden fark, onun ilmi denizden avuçlaması diğerlerinin ilmi küçük kanallardan alıyor olmasıdır. Hafız Zemlekani (727/1327) onun hadis ilmindeki yerini şöyle anlatır: "Beşyüz seneden beri hıfzı ondan daha kuvvetli olan görülmemiştir." Hafız el-Mizzi onun hakkında: "İbn Teymiyye'den daha iyi Kur'an'ı ve sünneti bilen ve en güzel şekilde onların yolundan giden görmedim" demiştir. İbn Teymiyye naklî ilimde ileri seviyede olduğu gibi, felsefe ilimlerini, mantık ve kelâm ilmini de tahsil etmiştir. Bu ilimleri iyice öğrenmiş ve keskin görüşleri tenkitçi yaklaşımlarıyla tenkit etmiştir. Bu ilimlerin tenkidi için birtakım prensipler de belirlemiştir. Bu ilim sahalarında İbn Teymiyye'nin önemli eserleri vardır. Bunlardan birkaçı şunlardır: "er-Redd a'la'l-Mantıkiyyin","Nakzu'l-Mantık", "Nakzu Tesisi'l-Cehmiyye", "Dır'u tearuzi'l-akl ve'n-nakl". İbn Teymiyye felsefe ve kelâm ilmi ile ilgili eserler yazmasına rağmen bu ilimlerle uğraşıp az-çok bunlardan etkilenen diğer âlimler gibi felsefeden etkilenmemiştir. Onun bu ilimleri öğrenmesinden maksadı İslâm'ın güzelliklerini, İslâm davetini anlatmak, dinin emir ve yasaklarına uymaya insanları teşvik etmektir. Bundan dolayı onun yazdığı eserlerin çoğunluğu ehl-i bid'at ve ilhâdın reddiyle ilgilidir. Dehrîler, kaderîler, cehmiyye, mu'tezile, vahdet-i vücudçular ve felsefeciler hakkında da reddiyeler yazmıştır. Bunun sebebini kendisi şöyle anlatır: "Ehl-i bid'at ve dalâlet hakkında çok eser yazmanın sebebi, bunların dalâletin yuları ile din dışına çıktıklarını bunların tertemiz İslâm dinini herhangi bir din ve görüşle iptal etmek istediklerini, insanları dini esaslarda şüpheye düşürdüklerini gördüğümden dolayıdır.

 

Onun için kitap ve sünnetten yüz çevirip bu gibi kimselerin görüşlerine değer verenlerin çoğunun dinsizleştiğini tesbit ettim. Dinsizleşmeseler bile dini hususlarda yakînlerini ve itikadlarını kaybettiklerini anladım. İşte bu sebeplerden gayretimin çoğunu dinin temel prensiplerini anlatmaya ve bid'atçıların görüşlerini Allah'ın lütfuyla aklî ve ikna edici cevaplarla cevaplamaya harcadım." Bir gün yahudinin biri ona sekiz beyitlik bir şiirle kader hakkında soru sorar. İbn Teymiyye başını önüne eğer biraz düşündükten sonra cevap vermeye başlar. Mecliste hazır bulunanlar önce bu cevabın nesir olduğunu zanneder. Biraz düşününce soru soran yahudinin şiirinin vezninde ve kafiyesinde yaklaşık 184 beyitlik eğer şerh edilse iki büyük cilt tutacak meseleleri ihtiva eden bir şiir olduğunu anlarlar. Fıkıh ilmindeki yeri: İbn Teymiyye'nin ailesi ehl-i sünnetten Hanbelî mezhebine bağlı idi. Ancak bu bağlılık Ahmed b. Hanbel'in belirlediği temel esaslara uygun bir bağlılıktır. Bunlardan en önemlisi "kim olursa olsun hiç kimsenin görüşünü Kur'an ve sünnetin önüne geçirmemek şeklinde özetlenebilir." Ahmed b. Hanbel bunu şu sözüyle açıklamıştır: "Hadis sahih ise o benim mezhebimdir." Bu ailemin bu usul üzere olduğunu dedesi Mecduddin'in 5029 hadisi içine alan "el-Münteka min Ahbari'l-Mustafa". isimli eserinden de anlamak mümkündür. Ecdadının benimsediği usul ve görüşlerin çerçevesinde İbn Teymiye büyüdü gelişti ve Allahu Teâlâ'nın ona bahşettiği fıtrî kabiliyetler ile de mutlak müctehid seviyesine ulaştı. Nitekim onun müctehidliği konusunda, o dönemdeki âlimlerin çoğu ittifak etmiştir. Hafız Berzalî onun hakkında: "O kendisine toz kondurulmaması gereken ictihad seviyesine ulaşmış ve müctehidliği şartlarını kendisinde toplamış bir imamdır" der.

 

İbn Hacer el-Askalânî, "O bir beşerdir hata da eder isabet de. İsabet ettiği konular daha fazladır, onlardan istifa etmek gerekir. Bu isabet ettiklerinden dolayı Allah'ın merhametine kavuşacağı ümit edilir. Hata ettiği yerlerde taklit edilmez, ancak mazurdur. Çünkü onun dönemindeki âlimler onun ictihad şartlarına sahip olduğunu kabul etmişlerdir" der. Hafız Zehebi onun hakkında şöyle der: "Şu anda o belli bir yaşa gelmiştir. Belirli bir mezhebin görüşüne göre değil bildiği deliller neyi anlatıyorsa ona göre fetva verir. Onun sünnete ve selefi metoda çok faydası olmuş bu metot üzere delilleriyle ve mukaddimeleriyle birlikte daha önce kimsenin yapamayacağı şekilde hükümler vermiştir." Fıkıh ilminde bir çok kaide ve usul belirlenmiş, Makdîsî'nin "Umdetu'l-Ahkâm" adlı eserini şerhetmiştir. Mahmud Şukri Alûsî "Bu şerhte hiçbir gözün görmediği hiçbir kulağın işitmediği güzellikte bilgiler var" demiştir. Bütün bunlarla beraber İmam İbn Teymiyye ehl-i sünnetten tedvin edilmiş olan dört mezhep imamlarını tazim etmiş, ilim fazilet zühd ve ibadette bu imamların üstünlüğünü kabul ederek bu konuda "Ref'u'l Melâm ani'l-Eimeti'l-a'lâm" isimli bir eser de telif etmiştir. Bu eserin dört mezheb imamını yaptıkları hataların sebeplerini ve özürlerini anlatmak onları müdafaa etmek için yazmıştır. Hafız Zehebi onun mezhepler hakkındaki tavrını şu sözlerle anlatır "İbn Teymiyye sahabe ve tabiinin mezhep ve görüşlerini çok iyi bilirdi. Bir meseleyi anlattığında o konuda dört mezhebin görüşlerini de bildirirdi. Ancak belirli bazı konularda onlara muhalefet etmiş ve bu konularda da kitap ve sünnetten delil getirmiştir.

 

Tarih ilmi hakkında diğer dini ilimleri tedrisle meşgul olduğu gibi meşgul olmamıştır. Buna rağmen büyük İslâm tarihçisi ez-Zehebî "onun tarih ile siyer ilmindeki bilgisi insanları hayrete sevkederdi" demiştir. Sonuç olarak İbn Teymiyye kendi döneminde bilinen bütün ilimlerle meşgul olmuş yukarıda sayılan ilimlerin dışında usûlü'l-fıkh, tasavvuf, sulûk, hat ve hesap ve diğer ilimlerle de ciddi bir şekilde ilgilenmiştir. Bütün ilgilendiği ilimlerde eşsiz ve erişilmezdi. İbn Seyyidi'n-Nâs (734) onun hakkında şunları söyler: "Bütün ilimlerde kendi çağındaki insanlardan üstündü. Hiç bir göz onun gibisini, o da kendisi gibisini görmemiştir." İbn Dakiku'l-îd (702): "İbn Teymiyye ile oturup konuşunca gördüm ki bütün ilimler iki gözünün önünde geçiyor. Oradan istediğini alıyor, istemediğini almıyor" der.

Allame ez-Zemlekanî" ona bir ilimden sorulunca onu gören ve dinleyen onun cevapları karşısında bu ilimden başka bir ilim bilmiyor zanneder ve bu ilimde onun denginin olmadığına kanaat getirirdi." der. İbn Teymiyye aynı zamanda vera, takva, kanaat ve zühd sahibi bir insandı. Talebesi Hafız Bezzar onun bu özelliklerini şu sözleriyle anlatır: "İbn Teymiyye'nin güzel hanıma, tatlı bir cariyeye, iyi eve, bir hamiye, bostan ve bahçelere rağbet ettiği duyulmamış; para pul için gayret etmemiş, bineklere hayvanlara, nimetlere ve güzel elbiselere meyletmemiş; makam elde etmek için boğuşmamış; mübah olan birtakım kazançlar elde etmek için de aşırı bir gayret göstermemiştir." Söze şöyle devam eder: "Biz onu dünya lezzetleri ve nimetlerinden bahsederken, dünyalık sözlerle meşgul olurken ve maişeti için insanlardan bir şeyler isterken hiç görmedik. Bilakis bütün himmetini âhiret için ve Allah'a yaklaştıracak şeyler için sarfederdi." Cesareti hakkında Zehebi şöyle der: "Onun cesareti darb-ı mesel olmuştur. O bu cesaretiyle büyük kahramanlarla benzerdi." Tatar komutanı Gazan Han müslümanların memleketlerini ve topraklarını istila ettiğinde onun müslümanları ve sultanı Gazan'a karşı Allah yolunda savaşa teşvik etmesi en güzel şekilde onun kahramanlığı anlatır. Gazan ile karşılaşmış onu kınamış ve karşı çıkmıştır. Bu karşılaşma hakkında enteresan şeyler anlatılmıştır.

 

İbn Teymiyye yaşadığı dönemdeki toplumun gerçeklerini iyi tesbit etmiş, toplumun hastalıklarını anlamış ve ilmini bedenini "insanlar içinden çıkarılmasına hayırlı ümmeti övgüsüne kavuşmak için sarfetmiştir. Emr bi'lma'ruf ve'n-nehy ani'l-münker yapmış şehirlerdeki valilere ve sultanlara nasihat etmiş yaptıkları kötülükleri kınamış bundan dolayı da birçok defa hapse atılmıştır. Hapiste kaldığı müddetçe haline razı olarak ve hayrı yalnızca Allah'tan isteyerek hapse sabırla mukabele ederek şöyle demiştir: "Düşmanlarım bana ne yapabilirler, ben cennetimi kalbimde, bahçemi göğsümde taşıyorum. Nereye götürülsem onlar benimle beraberdir. Hapsedilmem halvet, öldürülmem şehâdet ve memleketimden sürülmem ise seyahattir." Hapiste iken bir defasında düşmanlarına "Şu kaleyi altınla doldursanız, hapsetmek suretiyle benim için sebep olduğunuz iyiliği bana veremezsiniz." demiştir. Hapsedilmesinin sebebi bazı muarızların haset ederek hakkında iftira ile onu yöneticilere şikayet etmeleri ve insanların câhil tabakasını onun aleyhine kışkırtmalarıdır.

 

İbn Teymiyye'nin Allahu Teâlâ'nın sıfatlarını layıkıyla ispat etmesi karşısında âciz kalanlar onun mücessime olduğunu iddia etmişlerdir. Bu konu hakkında ehl-i sünnet âlim ve müctehidlerinden İbn Hacer şöyle der: "Onun hakkında söylenen sözlerin birçoğu nefsi birtakım mülahazalar ile söylenmiştir. Onun eserleri kendisini tecsim ile suçlayanları haksız çıkaracak sözlerle doludur. " Halbuki İbn Teymiyye, tecsim suçlamalarına karşı genelde Buhârî'nin şeyhi Nuaym b. Hammad el-Huzâî'nin şu sözünü naklederdi: "Kim Allah'ı mahlûkatına benzetirse kâfir olur, kim de Allah Teâlâ'nın kendisini vasfettiği bir sıfatını inkâr ederse kâfir olur. Allah'ın ve Resulunün Allah'ı vasfetmek için bildirdiği bir sözü kabul etmek teşbih değildir."

 

İbn Teymiyye kendisine nisbet edilen kabirlerin ziyaretini yasaklaması Hz. Peygamber (s.a.s)'in kabrini ziyareti yasaklaması, Hz. peygamberin şefâatını inkârı ve bazı müslümanların tekfir etmek gibi görüşlerle iddia edilenlerin aksi görüşlerle doludur. Bu konuda İbn Hacer'in şu sözü güzel bir prensiptir: "Bir adamın fikirlerini onun meşhur kitaplarından araştırmak ve onun fikirlerini nakledenlerin güvenilir olanlarının sözlerine itimat etmek ilim ve akıl ehline yakışan ve gereken bir tutum ve davranıştır." İbn Teymiyye bazı kendini bilmezler tarafından eleştirilince, İslam âlimleri onu korumak ve onu tanıtmak için kitaplar telif etmişlerdir. İbn Nasıru'd-din (842) "er-Reddü'l Vafir" isimli kitabında 87 tane farklı mezheb ve mesnetteki âlimin İbn Teymiyye'nin hiç tereddütsüz Şeyhu'l İslâm olduğuna dair görüşünü bir araya getirmiştir. Şâfiî mezhebinden İmam Salih b. Ömer el-Buhıtkînî (868/1463-1464) bu kitaptaki takrizinde şöyle der: "Ben İbn Teymiyye'nin bu zamana kadar okuduğum kitaplarında onun küfrünü, zındıklığını gerektirecek bir sözüne rastlamadım. Onun kitaplarında kişiyi ilim ve dinde yükseltecek bid'atçılar ve sapıklarla mücadele gibi meziyetlere rastladım.

Yine bu kitapda Hanefi mezhebinin imamlarında Abdurrahman b. Ali (835/1431-32)'nin şu sözü vardır: "İbn Teymiyye'den onun küfrünü, fıskını ve dinde çirkinliğini gerektirecek bir şey nakledilmemiştir." Hanefî mezhep âlimlerinden Bedruddin el-Aynî (855) de şöyle demiştir: "Kim onun kâfir olduğunu söylerse o kâfir olur. Kim onu zındıklığa itham ederse o zındıktır. Bu sözler ona nasıl nisbet edilebilir? Onun kitapları her tarafta yayılmıştır ve onun kitaplarında sapıklık ve tefrikaya işaret eden hiç bir şey yoktur." Bu âlimler gibi daha bir çok âlim bu kitapta İbn Teymiyye'yi tezkiye etmiş ve savunmuştur. Çağdaş müelliflerden Ebu'l-Hasan Ali el-Haseni en-Nedvi onun hakkında takriben 300 sahifelik bir kitap telif etmiştir. Kitabın ismi "el-Hafız Ahmed b. Teymiyye"d ir. İbn Teymiyye'nin bir çok eseri vardır. Zehebî 1000 (bin) kadar eserinin olduğunu söylemektedir. Onun hakkında "eserlerini saymaya kalksa veya başkası saymak istese sayamazdı" denilmiştir. Beşyüz cilt hacminde üçyüz eser yazdığı da söylenmiştir (Kannûcî, Ebcedu'l-Ulum, Beyrut, (ty.), III, 131).

 

İbn Teymiyye'nin eserlerinin en büyük özelliği açık ve sade bir uslubla yazılmış olmalarıdır. Bunun en büyük delili onun eserleri aleyhinde söylenen bütün sözlere rağmen okunursa dini çok iyi bildiği, şerîatın maksatlarını çok iyi tanıdığı anlaşılır. Yine onun eserlerinin en önemli taraflarından birisi de mücadeleli cihatla yoğrulmuş bir hayatın içinde yazılmış olmasıdır. Onun eserlerinde bir konu öyle etraflı anlatılır ki (adeta bir ansiklopedi uslubuyla) o konuda başka bir kitaba bakmaya artık gerek kalmaz. İbn Teymiyye hicri 6 Şa'ban 726 (8 Temmuz 1326) tarihinde Dımaşk kalesine hapsedilmiş, 20 Zilka'de 728 (26 Ekim 1328) pazartesi günü vefat edinceye kadar bu kalede zulmen hapis kalmıştır. Zindanda iken telif, zikir, Kur'an tilâveti ve Allah a dua ile meşgul olmuştur. Hatta hapiste yazdığı bir kaç risalesi vardır (en-Nedvi, a.g.e, s. 112-113) ölümü duyulunca halk kaleye hücum etmiş birkaç defa cenaze namazı kılınmış, o gün çarşı pazarlar açılmamış, cenazesinde takriben onbeş bin kadar kadın bulunmuştur. Dımaşk şehrinde birkaç bid'atçı dışında onun cenazesine iştirak etmeyen kalmamıştır. Tarihçiler tarihte Ahmed b. Hanbel'in cenazesinden sonra en çok onun cenazesinde halkın toplandığını kaydetmiştir. Uzak yakın İslâm beldelerinde Yemen'den Çin'e kadar onun gıyabında cenaze namazları kılınmıştır. Zehebî onun hakkında şöyle demiştir: "Rükun ile makam arasında yemin ettirseler onun bir mislini görmedim, o da ilimde kendisinin dengini görmemiştir yemin ederim."

 

 

 

 

 

 

 

BU MUDUR YANİ.....

 

BENDE ALINTI YAPTIM NE OLACAK ŞİMDİ ????

 

 

(Şam camiinin minberinden inerken “Allah gökten yere, benim indiğim gibi iner” dedi.) [İbni Battuta -Tuhfetünnüzzar tarihi]

Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye’ye çağdaşı, mutasavvıf, kelamcı ve bid’atçi düşmanlarından çokça iftiralarda bulunulduğu gibi, çağından sonra günümüze kadar da (bu durum)devam etmiştir. Ancak bu iftiralar arasında en şaşırtıcı olup hasım bid’atçilerin dayanak kabul ettikleri iftira ise gezgin İbn Batuta’nın, "Rihletu İbn Batuta (İbn Batuta Seyehatnamesi)" diye tanınıp meşhur olmuş "Tuhfetu’l-Enzar..." adını taşıyan eserinde -Allah’tan layıkı ile muamele görmesini dileriz- söylediği şu sözlerdir:

 

"726 yılı muazzam ramazan ayı 9’una tesadüf eden perşembe günü Şam’ın Dımaşk şehrine vardım... Dımaşk’ta Hanbeli fukahasının büyüklerinden Şam’ın büyüğü ve çeşitli ilim dalları hakkında söz söyleyen Takıyu’d-Din İbn Teymiyye vardı. Ancak aklı pek yerinde değildi. Dımaşk’lılar onu çokça ta’zim eder, o da minbere çıkıp, onlara vaazlar verirdi..." diye sözlerini sürdürür ve daha sonra şunları söyler:

 

"Caminin minberinde insanlara vaaz ederken cuma gününde huzurunda bulundum. Onlara öğüt veriyordu, söylediği sözler arasında şu da vardı: Allah dünya semasına benim şu inişim gibi iner, dedi ve minberin basamaklarından bir basamak indi. İbnu’z-Zehra diye bilinen Malikî mezhebine mensup bir fakih ona karşı çıktı ve onun söylediği bu sözü reddetti. Fakat herkes bu fakihe karşı çıktı, elleriyle, ayakkabılarıyla onu alabildiğine vurdular ve nihayet sarığı da düştü..." Ve daha başka yalan ve iftiraları bunların akabinde sıralamaya devam etmektedir. [bk. er-Rıhle, I, 102, 109, 110, Tahkik: Dr. Ali el-Muntasır el-Kettanî, Müessesetu'r-Risale baskısı.]

 

İbn Batuta’nın sözleri bunlar, iftirası bu. Bundan dolayı Şeyh Ahmed b. İbrahim b. İsa "el-Kasidetu’l-Nüniyye"ye yazdığı şerhinde şu sözleri söylemektedir: "Böyle bir yalandan Allah’a sığınırız. Bu yalanı söyleyen Allah’tan korkmaz, bu iftirada bulunan utanmaz mı? Nitekim hadis-i şerif’te: "Eğer utanmazsan dilediğini yapabilirsin"[buhari edeb] diye buyurulmuştur.

 

Bu yalan o kadar açıktır ki ayrıca bunu uzun boylu reddetmeye gerek yoktur. Bu iftiracı ve yalancıya karşı Allah yeter. Çünkü bu şahıs Dımaşk’a 726 yılı 9 Ramazan tarihinde girdiğini söylemekte. Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye ise o sırada el-Kal’a’da hapsedilmiş bulunmakta idi. Nitekim onun öğrencisi Hafız Muhammed b. Ahmed b. Abdu’l-Hadi "Tabakatu’l-Hanâbile" adlı eserinde ile Hafız Ebu’l-Ferac Abdu’r-Rahman b. Ahmed b. Receb'in belirttikleri gibi güvenilir ilim adamları bunu böylece zikretmişlerdir. Hafız Ebu’l-Ferac sözü geçen "Tabakat"ında İbn Teymiyye’nin biyografisini yazarken şunları söylemektedir:

 

"Şeyh (İbn Teymiyye) 726 yılı, Şa’ban ayından, Zü’lkade’nin 28. gününe kadar el-Kal’a’da (hapis) kaldı."[bk. ez-Zeyl alâ Tabakati'l-Hanâbile, II, 405.]

 

İbn Abdi’l-Hadî ayrıca onun oraya altı Şa’ban’da girdiğini de ekler.[bk. İbn Abdi'l-Hadî, el-Ukudu'd-Dürriyye, s. 218.]

 

Şimdi bu iftiraya bir bakalım. Bu şahıs onun huzurunda bulunduğundan ve bu sırada minberde insanlara vaz-u nasihatte bulunduğundan sözetmektedir. Bunun gerçekle ilgisini bir bilebilseydik! Acaba caminin minberi Dımaşk Kal’asının içlerine mi intikal etti? Halbuki İbn Teymiyye belirtilen tarihte sözü edilen kaleye girdiğinde ancak naşı üzerinde dışarı çıkmıştı. Hafız İmadu’d-Din İbn Kesir "Tarihinde[bk. el-Bidaye, XIV, 123.

İbn Kesir'in el-Birzalî'den naklen zikrettiğine göre İbn Teymiyye'nin ikindi sonrası 16 Şaban Pazartesi günü girdiği şeklindedir. Durum ne olursa olsun, bu Mağrib'li yalancının Şam'a girişinden önce onun hapse girdiği muhakkaktır. O ise 9 Ramazan'da Şam'a girmiştir. el-Birzalî ile İbn Kesir'in ondan naklen zikrettiğine göre İbn Teymiyye'nin Kal'a hapsine girişi ile İbn Batuta'nın Dımaşk'a girişi arasında yirmiüç gün, İbn Abdu'l-Hadî'nin zikrettiğine göre ise ikisinin girişi arasında otuzüçgünlük bir fark vardır.] bunu böylece kaydetmektedir. Böylelikle bu hususta yapılacak açıklamalar nihaî maksadına ulaşmış bulunuyor.

 

İbn Batuta’nın çokça yalan söylediğinin delillerinden birisi de onun bu seyahatnamesinde naklettiği çok acaib hikâyeleridir. O kadar ki İbn Haldun bu seyahatnameden bir miktar nakillerde bulunduktan sonra şunları söylemektedir:

 

"...Onun anlattığı şeylerin çoğunluğu Hint ülkesinin hükümdarı ile ilgili olup onu dinleyenlerin çokça garib karşılayacağı halleri ile ilgili anlattıklarıdır... Nihayet o bu kabilden hikayeler anlattı, bu sefer insanlar kendi aralarında onun yalancı olduğunu söylemeye koyuldular. O günlerde Sultan Faris b. Vardar’ın veziri ile karşılaştım. Bu hususta onunla konuştum ve ben bu adamın insanlar tarafından yaygın bir şekilde yalanlanmış olması dolayısıyla vermiş olduğu haberleri kabul etmediğini gördüm."[İbn Haldun, Mukaddime, II, 565, Tahkik: Ali Abdu'l-Vahid Vafî]

 

O halde İbn Haldun rivayet ettiği haberlerin çokça garib oluşları sebebiyle İbn Batuta’nın doğruluğunda şüphe etmektedir. İbn Teymiyye’ye dair naklettiği rivayetten daha garibi de yoktur.

 

Diğer taraftan İbn Batuta’nın Hindistan’ı ziyareti esnasında naklettiği garib hadiselerden birisi de şu sözleriyle anlattıklarıdır:

 

"Nihayet Beşay dağına vardık, orada salih Şeyh Ata Evliya'nın zaviyesi de vardır. "Ata" türkçede baba demektir, "evliya"da Arapça bir kelimedir. Anlamı evliyaların babası demek olur. Aynı şekilde ona "si sad sale" de denilir. Farsça’da "si sad" üçyüz "sale" de yıl anlamındadır. Onların belirttiklerine göre o üçyüzelli yaşında imiş. Onlar bu kişi hakkında güzel inançlara sahibtirler..."

 

Daha sonra şunları söyleyinceye kadar sözlerini sürdürür: "Yanına girdik, ona selam verdim, boynuma sarıldı. Cismi nemli idi, ondan daha yumuşak bir cisim görmedim. Onu gören kişi ise elli yaşında olduğunu zanneder. Bana naklettiğine göre herbir yüz yaşında saçları ve dişleri (yeniden) çıkar..."[Rihle, I, 466.]

http://www.diriliszamani.com/showthread.php?t=685

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

birşey dikkatimi çekti

 

İbni Teymiye, Kitab-ül Arş isimli eserinde, “Allah Arş'ın üzerinde oturur, kendisi ile beraber oturması için Resulullaha da yer bırakır” diyor. Essırat-ul-müstekim kitabında da, ibni Abbas gibi büyük sahabilere kâfir demiştir. (Keşfüzzunun)

 

buna cevabınız şu olmuş.

 

sanıyorum iletişim sorunu yaşıyoruz.

kardeşim bana şu alim böyle dedi o alim şöyle dedi demeyin.

 

lakin burda o alim bu alim denilmiyor.bizzat savunduğunuz kişinin sözleri yer alıyor.

Share this post


Link to post
Share on other sites
birşey dikkatimi çekti

 

 

 

buna cevabınız şu olmuş.

 

 

 

lakin burda o alim bu alim denilmiyor.bizzat savunduğunuz kişinin sözleri yer alıyor.

sıratı müstakim şuan hemen yanımda.

sayfa numarasını ver hemen bakalım( bu kitabı yutmuş olmama rağmen ) :D

iftira atılıyor...

ver şu sahife numarasını...

bekliyorum

Share this post


Link to post
Share on other sites

Benim de bildiğim kadarıyla Gazzali’nin İbn Teymiyye’ye kafir dediğini iddia edecek kadar kronolojik bilgiden yoksunuz. Kaldı ki kalkıp İbn Teymiyye'nin tasavvufa, kelama, akaide, itikada ve mezheplere bakış açısını tenkit edebiliyoruz. Ağlanacak halimizin adını Ali Şeriati koysun:

 

‘İlim ile cehaletin din adına yaptığı savaş’…

Share this post


Link to post
Share on other sites
Benim de bildiğim kadarıyla Gazzali’nin İbn Teymiyye’ye kafir dediğini iddia edecek kadar kronolojik bilgiden yoksunuz. Kaldı ki kalkıp İbn Teymiyye'nin tasavvufa, kelama, akaide, itikada ve mezheplere bakış açısını tenkit edebiliyoruz. Ağlanacak halimizin adını Ali Şeriati koysun:

 

‘İlim ile cehaletin din adına yaptığı savaş’…

????

Share this post


Link to post
Share on other sites

Rabbi Rahim buyuruyor ki mümin kulları üzerine ''Onlar akıl sahipleridir''. Zannediyorum biz buna dahil olamıyoruz. Tartışılan konuya bakınız. Kimse kimseyi inancından, tasavvufa bakış açısından dolayı yeremez. Konuşulan konu ihtilaflı değilmişçesine kesin hükümleriniz beni sinirlendiriyor ve güldürüyor. Burda oturup da saatlerce tartışmanın, birinin haklı çıkmasını beklemek bana çok absürt geliyor. Necip Fazıl konuyu kitabında belirtmiş, inanan inanır inanmayan inanmaz. ''Her koyun kendi bacağından asılır'' sözü Yunan felsefe sisteminin bir getirisidir. Tarafımızdan kabul görmez. Ama bu konu üzerine bir takım konuşulan gereksiz, başı boş cümleler şu an ''Her koyun kendi bacağından asılır be bilader!'' dememize sebep oluyor. Üstad İbn-i Teymiyye'den bahsettiği üzere İslam aleminin ''tefrikalaşmasından da'' bahseder. Hatta bundan İbn-i Teymiyyeden bahsettiğinin misli kez bahseder. Ama biz bunu, bu konu kadar irdelemeyiz. Gülünç duruma düşeriz. Destur be beyler!

 

Bunları en az benim kadar bildiğinizi biliyorum. Ama bilmek yetmiyor. Arada bir, birbirimize hatırlatmak elzem. Ne diyordu bir alim, tasavvufvarî: ''Dünyaya dalan genci, muhabbet kurtarır!''

 

Muhabbet etmiş olduk vesselam :D

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest
This topic is now closed to further replies.

×
×
  • Create New...