cihat 28 Report post Posted August 13, 2007 Her ne kadar fikriyat olarak Üstad ile arasındaki hacim farkı koca Çınar ile sararmış ot nispetinde olsa da, edebiyatın evrenselliğinin hatrına, bu başlık altında Nazım'ın şiirlerini toplayalım.. TAHİR İLE ZÜHRE Tahir olmak ta ayıp değil Zühre olmakta Hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte yani yürekte.... Mesela bir barikatta döğüşerek Mesela Kuzey Kutbu'nu keşfe giderken Mesela denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu? Tahir olmak ta ayıp değil Zühre olmak ta Hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil.. Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir ayrılmak istersen dünyadan ama o senden ayrılacak yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık Yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahir'liğinden Tahir olmak ta ayıp değil Zühre olmak ta Hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil... BULUTLAR ADAM ÖLDÜRMESİN Analardır adam eden adamı Aydınlıklardır önümüzde gider . Sizi de bir ana doğurmadı mı ? Analara kıymayın efendiler . Bulutlar adam öldürmesin . Koşuyor altı yaşında bir oğlan , Uçurtması geçiyor ağaçlardan , Siz de böyle koşmuştunuz bir zaman . Çocuklara kıymayın efendiler . Bulutlar adam öldürmesin . Gelinler aynada saçını tarar , aynanın içinde birini arar . Elbet böyle sizi de aradılar . Gelinlere kıymayın efendiler . Bulutlar adam öldürmesin . İhtiyarlıkta aklına insanın , Tatlı anıları gelmeli yalnız . Yazıktır , ihtiyarlara kıymayın , Efendiler , siz de ihtiyarsınız . Bulutlar adam öldürmesin ... Nazım Hikmet Ran Quote Share this post Link to post Share on other sites
cihat 28 Report post Posted August 14, 2007 Seviyorum Seni Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi Geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi... Ağır posta paketini neyin nesi belirsiz telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi... Seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık içimde kımıldayan birşeyler gibi Seviyorum seni Yaşıyoruz çok şükür der gibi... Nazım Hikmet 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites
filizkimyager 1 Report post Posted August 15, 2007 KEREM GİBİ Hava kurşun gibi ağır! Bağır bağır bağır bağırıyorum! Koşun kurşun erit- -meğe çağırıyorum... O diyor ki bana: -Sen kendi sesinle kül olursun ey! Kerem gibi yana yana... "Deeeert çok, hemdert yok" Yürek- -lerin kulak- -ları sağır... Hava kurşun gibi ağır... Ben diyorum ki ona: -- Kül olayım Kerem gibi yana yana Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak, nasıl çıkar karan- -lıklar aydın- -lığa. Hava toprak gibi gebe. Hava kurşun gibi ağır. Bağır bağır bağır bağırıyorum. Koşun kurşun erit- -meğe çağırıyorum...... (1930 - Mayıs) 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted August 15, 2007 Mademki Nazım Hikmet'in şiir kumaşı tanıtılıyor, Makinalaşmak'ı eklemeden olmaz :rolleyes: Trrrrum, Trrrrum, Trrrrum! Trak tiki tak! Makinalaşmak istiyorum! Beynimden, etimden, iskeletimden geliyor bu! Her dinamoyu Altıma almak için çıldırıyorum! Tükrüklü dilim bakır telleri yalıyor, Damarlarımda kovalıyor Oto-direzinler lokomotifleri! Trrrrum, Trrrrum, Trak tiki tak Makinalaşmak istiyorum! Mutlak buna bir çare bulacağım Ve ben ancak bahtiyar olacağım Karnıma bir türbin oturtup Kuyruğuma çift uskuru taktığım gün! Trrrrum Trrrrum Trak tiki tak! Makinalaşmak istiyorum! *Ayrıca, makinalaşmak ve makinalaştırılmak fiiliyatlarına yönelik yapılan ve en keskin hicivlerden olan Şarlo'nun filminden bir sahneyi izlemek için tıklayınız. Quote Share this post Link to post Share on other sites
hafakan 195 Report post Posted August 15, 2007 Trrrrum Trrrrum Trak tiki tak!. ne kadar da manidar yazmış. estetiğe bakarmısınız! (cihatım ne gerek vardı ki şimdi bu adamı burda barındırmaya) + bir soru acaba bu şahısla alakalı bir sitede üstadımıza yer verilir miydi acaba? 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted August 16, 2007 Büyük ihtimal yer verilmezdi. Çünkü körükörüne bağlanılan ideolojinin, düşünce etrafına kurduğu ve sınırları daraltan duvarları, ‘ kendinden olmayana ‘ geçit vermek istemez. Bu duvar öyle bir duvar ki, tanımadan dışlattırır, reddettirir. Bir de bunun tam aksi yönde olanı var. Bizdense hemen al içeri. O da, anlamadan benimsemenin yolunu açabilir. Her 2 durumdaki körlük de zararlıdır. Bu şahısla alakalı bir sitede, bir; yukarıdaki sebepten, bir de; Üstadın zirveden hiç inmeyen sanatı ile fikirlere tesir etme gücünün, kafalar ve gözler önüne serilmemesi için yer verilmek istenmeyebilir. Yer verilirse, cihat kardeşimin ilk mesajda belirttiği gibi, çınar ile sararmış ot arasındaki fark ortaya çıkar ki, o çok önem verdikleri ideolojilerini eleştirmeye başlayan ve o çok büyük! sanatkarlarının aslında ne olduğunu görebilen birini, kendi elleriyle yetiştirmiş olurlar. Azıcık vicdan ve edebi zevk sahibi, aradaki farkı görebilir çünkü. Üstadın her yönüyle kıymetini bilen insanlar bence, kıyaslama yapabilmek için bu malumata da sahip olmalılar. Belki henüz, Nazım'ın yazdıklarını okumamış kardeşlerimiz vardır. Bir nevi, mikrobu tetkik eden mütehassıs olarak da görebiliriz kendimizi. O yüzden hafakan kardeşim, siyahla beyazın farkını daha iyi görebilmek için, bir araya gelmelerine izin verelim. Quote Share this post Link to post Share on other sites
cihat 28 Report post Posted August 16, 2007 Sevgili Hafakan kardeşim , Bu başlık sadece bir şiir zarfı, altındakilerde ona mukabil, hiç bir fikri propaganda niteliği olmayan, - ilk mesajdaki açıklamada değindiğim gibi - salt edebi cihetleriyle mevzubahis olan birer mazruftur. Üstad ile fikir ve estetik mefhumlarında arşa tabii olanlar, bu çukur adama hiç bir şekilde tenezzül etmeyecek, reyhan kardeşimizinde belirttiği gibi, aradaki sıklet farkının barizliğini belki de bu zaviyeden daha net göreceklerdir. Ayrıca o tür bir sitede Necip Fazıl başlığının olması onlar için intihara tam teşebbüs olur. Quote Share this post Link to post Share on other sites
hafakan 195 Report post Posted August 16, 2007 sevgili cihat ve reyhan arkadaşım açıklamalarınız +bilgileriniz için teşekkür ediyorum. durum anlaşılmıştır Quote Share this post Link to post Share on other sites
cihat 28 Report post Posted August 18, 2007 Bir Ayrılış Hikayesi.. Erkek kadına dedi ki: -Seni seviyorum, ama nasıl, avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya çıldırasıya... Erkek kadına dedi ki: -Seni seviyorum, ama nasıl, kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz, yüzde yüz, yüzde bin beş yüz, yüzde hudutsuz kere yüz... Kadın erkeğe dedi ki: -Baktım dudağımla, yüreğimle, kafamla; severek, korkarak, eğilerek, dudağına, yüreğine, kafana. Şimdi ne söylüyorsam karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana.. Ve ben artık biliyorum: Toprağın - yüzü güneşli bir ana gibi - en son en güzel çocuğunu emzirdiğini.. Fakat neyleyim saçlarım dolanmış ölmekte olan parmaklarına başımı kurtarmam kabil değil! Sen yürümelisin, yeni doğan çocuğun gözlerine bakarak.. Sen yürümelisin, beni bırakarak... Kadın sustu. SARILDILAR Bir kitap düştü yere... Kapandı bir pencere... AYRILDILAR... N.Hikmet Quote Share this post Link to post Share on other sites
nedamet.. 14 Report post Posted August 22, 2007 Seni Düşünmek Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey, dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey... Fakat artık ümit yetmiyor bana, ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum... N.Hikmet Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mümtaz 0 Report post Posted August 25, 2007 Buraya Nazımcıların pek hazzetmediği, kabul etmek istemediği ''Ağa Camii'' şiirini asacağım. havsalam almıyordu bu hazin hali önce ah, ey zavallı cami, seni böyle görünce dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım; allahımın ismini daha çok candan andım. ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen! böyle sokaklarda ki, anası can verirken, işıklı kahvelerde kendi öz evladı var... böyle sokaklarda ki, çamurlu kaldırımlar, en kirlenmiş bayrağın taşıyor gölgesini, üstünde orospular yükseltiyor sesini. burda bütün gözleri bir siyah el bağlıyor, yalnız senin göğsünde büyük ruhun ağlıyor. kendi elemim gibi anlıyorum ben bunu, anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen! ey bu caminin ruhu: bize mucize göster mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer bir gün harap olmazsa türkün kılıç kınıyla, baştan başa tutuşsun göklerin yangınıyla! Ağa Cami, İstiklal caddesinden galatasaraya doğru inerken sağ tarafta kalır ve her galatasaraya doğru indiğimde Nazımın bu şiiri aklıma gelir. yazılış tarihi yanılmıyorsam 1921, yanlış da olabilir. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Tarık 0 Report post Posted August 31, 2007 Trrrrum, Trrrrum, Trrrrum! Trak tiki tak! Makinalaşmak istiyorum! Bu şiir mi Allah aşkına şiir paçavrası bir de bu adamın sanatını -tabi sanatsa-Üstadımızlar karşılaştırmıyorlar mı? Ağa Camii şiirini daha önce de görmüştüm demek nazım gibi adamlarında içinde birşeyler varmış Sonsöz:Üstadımın yanında bu adamın esamisi okunmaz Quote Share this post Link to post Share on other sites
Furkan Erbay 0 Report post Posted September 1, 2007 Abi düşmanlık etmenin manası yok! Nazım'ın iyi şairliği Üstad'ın Sultan'üşŞuara olduğu gerçeğini değiştirmez... Quote Share this post Link to post Share on other sites
trradomir 206 Report post Posted September 1, 2007 Arkadaş fikrini söylemiş, karşılaştırmada diğerinin daha hafif kalacağından bahsetmiş, alıntıladığı kısım da arkadaşın yaptığı yorumu hak ediyor bence de. Ünlemli cümleler kurmaya gerek var mı sizce? Beğenmek zorunda mıyız Nazım'ı? Ben de mesela bazı şiirleri müstesna, sanatını da sevmem Nazım'ın. Kimin itiraz etmeye ve beni düşmanlıkla ithama hakkı var? Hem düşmansak size ne? Allah'ım ya rabbim ya... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Tarık 0 Report post Posted September 1, 2007 Abi düşmanlık etmenin manası yok! Şimdi düşmanlık ettiğimi nereden çıkardınız?Trak trak tirrim bilmem ne bu şiir ise sanat anlayışımız mateessüf uyuşmuyor beyefendi... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Furkan Erbay 0 Report post Posted September 3, 2007 Şimdi düşmanlık ettiğimi nereden çıkardınız?Trak trak tirrim bilmem ne bu şiir ise sanat anlayışımız mateessüf uyuşmuyor beyefendi... Abi ben de beğenmiyorum şiirini.. He arada güzeller var ama... Yukarda demişlerdi bu herifin ne işi var burda gibisinden onun için yazdım. Şiir(imsi)leri eleştirenlere cevap olarak değil..Ünlemli cümle kullandığım için özür dilerim. Özel bir anlamı yoktu aslında el alışkanlığı... Quote Share this post Link to post Share on other sites
cihat 28 Report post Posted September 3, 2007 Ceviz Ağacı Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz, ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında, budak budak, serham serham ihtiyar bir ceviz. Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında. Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında, Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl. Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril. Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var, Yüz bin elle dokunurum sana, Istanbul'a. Yapraklarım gözlerimdir.Şaşarak bakarım. Yüz bin gözle seyrederim seni, Istanbul'u. Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım. Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında, Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında N. Hikmet Quote Share this post Link to post Share on other sites
cihat 28 Report post Posted September 3, 2007 Salkım Söğüt Akıyordu su gösterip aynasında söğüt ağaçlarını. Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını! Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere! Birden bire kuş gibi vurulmuş gibi kanadından yaralı bir atlı yuvarlandı atından! Bağırmadı, gidenleri geri çağırmadı, baktı yalnız dolu gözlerle uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına! Ah ne yazık! Ne yazık ki ona dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak, beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak! Nal sesleri sönüyor perde perde, atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde! Atlılar atlılar kızıl atlılar, atları rüzgâr kanatlılar! Atları rüzgâr kanat... Atları rüzgâr... Atları... At... Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat! Akar suyun sesi dindi. Gölgeler gölgelendi renkler silindi. Siyah örtüler indi mavi gözlerine, sarktı salkımsöğütler sarı saçlarının üzerine! Ağlama salkımsöğüt ağlama, Kara suyun aynasında el bağlama! el bağlama! ağlama! N.Hikmet Quote Share this post Link to post Share on other sites
trradomir 206 Report post Posted September 4, 2007 Abi ben de beğenmiyorum şiirini.. He arada güzeller var ama... Yukarda demişlerdi bu herifin ne işi var burda gibisinden onun için yazdım. Şiir(imsi)leri eleştirenlere cevap olarak değil..Ünlemli cümle kullandığım için özür dilerim. Özel bir anlamı yoktu aslında el alışkanlığı... Peki o halde, tatlıya bağlandı mesele elhamdülillah. Siz cevap yazdığınız mesajı alıntılamayıp ünlem kullanmak yoluyla bağırma ve fırçalama ima edince biz de bir önceki mesaja cevap yazdığınızı düşünerek karşılık vermek durumunda kaldık. CW'daki Tu@rek'in bir sözü vardı: Internet'te, üslubunun gösterdiği adamsın... Gerçekten harika bir söz... Biraz daha dikkatli olursanız bu ünlem meselesinde, çok defalar yanlış anlaşılmadan mustarip olmaksızın meramınızı anlatabilirsiniz. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Furkan Erbay 0 Report post Posted September 4, 2007 Peki o halde, tatlıya bağlandı mesele elhamdülillah. Siz cevap yazdığınız mesajı alıntılamayıp ünlem kullanmak yoluyla bağırma ve fırçalama ima edince biz de bir önceki mesaja cevap yazdığınızı düşünerek karşılık vermek durumunda kaldık. CW'daki Tu@rek'in bir sözü vardı: Internet'te, üslubunun gösterdiği adamsın... Gerçekten harika bir söz... Biraz daha dikkatli olursanız bu ünlem meselesinde, çok defalar yanlış anlaşılmadan mustarip olmaksızın meramınızı anlatabilirsiniz. Evet biliyorum Tu@rek'i :rolleyes: CW üyesiyim.. Teşekkür ederim önerileriniz için. Daha dikkatli olacağım inşAllah. Quote Share this post Link to post Share on other sites
mürid 20 Report post Posted September 6, 2007 BAHRİ HAZER Ufuklardan ufuklara ordu ordu köpüklü mor dalgalar koşuyordu; Hazer rüzgârların dilini konuşıyor balam, konuşup coşuyordu! Kim demiş "çört vazmi!" Hazer ölü bir göle benzer! Uçsuz bucaksız başı boş tuzlu bir sudur Hazer! Hazerde dost gezer, e.....y!.. düşman gezer! Dalga bir dağdır kayık bir geyik! Dalga bir kuyu kayık bir kova! Çıkıyor kayık iniyor kayık, devrilen bir atın sırtından inip, şahlanan bir ata biniyor kayık! Ve Türkmen kayıkçı dümenin yanına bağdaş kurup oturmuş. Başında kocaman kara bir papak; bu papak değil: tüylü bir koyunu karnından yarıp geçirmiş başına! Koyunun tüyleri düşmüş kaşına! Çıkıyor kayık iniyor kayık Ve kayıkçı "Türkmenistanlı bir Buda heykeli" gibi dümenin yanına bağdaş kurup oturmuş, fakat, sanma ki Hazerin karşısında elpençe divan durmuş! O da bir Buda heykelinin taştan sükûnu gibi kendinden emin dümenin yanına bağdaş kurup oturmuş. Bakmıyor kayığa sarılan sulara! Bakmıyor çatlayıp yarılan sulara! Çıkıyor kayık iniyor kayık, devrilen bir atın sırtından inip şahlanan bir ata biniyor kayık! - Yaman esiyor be karayel yaman! Sakın özünü Hazerin hilesinden aman! Aman oyun oynamasın sana rüzgâr! - Aldırma anam ne çıkar? Ne çıkar kudurtsun karayel suları, Hazerde doğanın Hazerdir mezarı! Çıkıyor kayık iniyor kayık çıkıyor ka... iniyor ka... Çık... in... çık... (1928) Bu adama en dandiğinden iki şiir ziyadesi ile kafi gelirdi de hadi neyse... "Bu kıyağımızı unutma Nazım" diyor ve yollayıp yollama dilemması yaşadığımız yukarıdaki tuhaf şiiri, bir anlık gaflet ve dalalet hali akabinde yollama cüretini gösteriyoruz. Bahri Hazer adlı şiirle alakalı olan Üstad nüktesine aşağıdaki link vasıtası ile ulaşabilirsiniz. http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?showtopic=2817 Quote Share this post Link to post Share on other sites
tüten_ruh 0 Report post Posted September 26, 2007 Hikmet R'nin son dönemlerinde kaleme aldığı bir şiir.Bir makina gibi değilde artık iç dünyasının ve az da olsa maneviyatın,milli bilincin koktuğu satırlar. DAVET Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan Bu memleket bizim! Bilekler kan içinde, dişler kenetli ayaklar çıplak Ve ipek bir halıya benzeyen toprak Bu cehennem, bu cennet bizim! Kapansın el kapıları bir daha açılmasın yok edin insanın insana kulluğunu Bu davet bizim! Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür Ve bir orman gibi kardeşçesine Bu hasret bizim! Quote Share this post Link to post Share on other sites
ebrinisan 0 Report post Posted October 3, 2007 YAŞAMAYA DAİR 1 Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi meselâ, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani, bütün işin gücün yaşamak olacak. Yaşamayı ciddiye alacaksın, yani, o derecede, öylesine ki, meselâ, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, yahut, kocaman gözlüklerin, beyaz gömleğinle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin, hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, hem de en güzel, en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde. Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak, yani ağır bastığından. 1947 YAŞAMAYA DAİR 2 Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız, yani, beyaz masadan bir daha kalkmamak ihtimali de var. Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına, hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden, yahut da yine sabırsızlıkla bekleyeceğiz en son ajans haberlerini. Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için, diyelim ki, cephedeyiz. Daha orda ilk hücumda, daha o gün yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün. Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu, fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu. Diyelim ki, hapisteyiz, yaşımız da elliye yakın, daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının. Yine de dışarıyla beraber yaşayacağız, insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgârıyla yani, duvarın arkasındaki dışarıyla. Yani, nasıl ve nerde olursak olalım hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak... 1948 YAŞAMAYA DAİR 3 Bu dünya soğuyacak, yıldızların arasında bir yıldız, hem de en ufacıklarından, mavi kadifede bir yaldız zerresi yani, yani, bu koskocaman dünyamız. Bu dünya soğuyacak günün birinde, hattâ bir buz yığını yahut ölü bir bulut gibi de değil, boş bir ceviz gibi yuvarlanacak zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız. Şimdiden çekilecek acısı bunun, duyulacak mahzunluğu şimdiden. Böylesine sevilecek bu dünya "Yaşadım" diyebilmen için... Şubat 1948 Nazım Hikmet Ran Quote Share this post Link to post Share on other sites
asyam 6 Report post Posted October 3, 2007 sevdiğim bir şiirdir.. Hikmet Ran'nın hayatının son dönemlerinde kaleme aldığı bir şiir midir bilemem ama milli bilincin koktuğu satırlardan sayabiliriz bu şiiri de sanırım... O toprakatan öğrenip kitapsız bilendir Hoca Nasreddin gibi ağlayan Bayburtlu Zihni gibi gülendir. Ferhattır Keremdir ve Keloğlandır... Yol görünür onun garip serine, analar babalar umudu keser, kahpe felek ona eder oyunu. Çarşambayı sel alır, bir yar sever, el alır, kanadı kırılır çöllerde kalır, ölmeden mezara koyarlar onu.. N.H.R. Quote Share this post Link to post Share on other sites
cansmmm 0 Report post Posted October 4, 2007 s.a değerli cihat kardeşim bu mustesna insanın mustesna sitesinde nazım hikmetin şiirlerinin bulunması çok anlamlı ve güzel bu anlamda tebriklerimi iletirim. fakat koca çınar benzetmene kesinlikle diyeceğim bir soz olmaz ama sararmış ot misali biraz nazıma haksızlık gibi geliyor.Fikriyatı ustadla farklı olsada omrunun son demlerinde itikadi hadiseyi idrak etmiş olduğunu okuduğum kitaplardan biliyorum.kaynaklar ne kadar sağlam bu tartışılır.bu anlamda ustadla nazım arasında gecen bir konuşma ve nazımın itikadi şiirlerini okunulmasını isterim muhabetlerimle cansmmm necip fazıl:nazım,benim rejimim olsa seni asardım.fakat bu hiçlik rejiminde*fikirsiz ve imansız insanların seni süründürmesinden müteessirim.onun için ziyaretine geldim. nazım hikmet:benim de rejimim olsa ben de seni asardım.sonra da darağacının başında ağlardım.bil ki bu soylu tarafının daima takdircisi kalacağım Ağa Camii Havsalam almıyordu bu hazin hali önce Ah, ey zavallı cami, seni böyle görünce Dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım; Allah'ımın ismini daha çok candan andım. Ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen! Böyle sokaklarda ki, anası can verirken, Işıklı kahvelerde kendi öz evladı var... Böyle sokaklarda ki, çamurlu kaldırımlar, En kirlenmiş bayrağın taşıyor gölgesini, Üstünde orospular yükseltiyor sesini. Burda bütün gözleri bir siyah el bağlıyor, Yalnız senin göğsünde büyük ruhun ağlıyor. Kendi elemim gibi anlıyorum ben bunu, Anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen Bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen! Ey bu caminin ruhu: Bize mucize göster Mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer Bir gün harap olmazsa Türkün kılıç kınıyla, Baştan başa tutuşsun göklerin yangınıyla! Nazım Hikmet Ran Mevlana Silindi gönülden acı Kalbe muhabette buldum ilacı Ben de müridinim işte Mevlana. Ebede set çeken zulmeti deldim Aşkı içten duydum, arşa yükseldim Kalpten temizlendim, huzura geldim Ben de Müridinim işte Mevlana. Nazım hikmet Quote Share this post Link to post Share on other sites