Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
cihat

Nazım Hikmet Ran

Recommended Posts

Nazım Hikmet, ömrünün bazı kısımlarında (gençliği ve ömrünün son demlerinde) manevi bir havayı teneffüs etmiş, bunu iyi yada kötü şiirine işlemiş olabilir. Fakat bu manevi vasfını bir rejime bağlayamamış,hep bu namütenahi alemin sathında kalmıştır. Sathında kalmıştır çünkü Üstad gibi İslam'ın kanatlarıyla yükselememiş, kendini hep bir takım iptidai fikirlerin tesellisine bırakmıştır.

 

İlk şiir yazdığı dönemlerindeki manevi derinliği gençliğinden kaynaklanan saflık ve heyecana, ömrünün son demlerindekini ise nedamete yoralım, başka hiç bir şeye değil!..

 

fakat koca çınar benzetmene kesinlikle diyeceğim bir soz olmaz ama sararmış ot misali biraz nazıma haksızlık gibi geliyor

 

Efendim Nazım'ın kendi fikir alemi içindeki çapı tartışılır da, Üstad ile mukayese edilecekse sararmış ot mertebesini alıp başının üstüne koysun..

Share this post


Link to post
Share on other sites
Efendim Nazım'ın kendi fikir alemi içindeki çapı tartışılır da, Üstad ile mukayese edilecekse sararmış ot mertebesini alıp başının üstüne koysun..

 

:)

 

artık koyamaz herhalde.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Nazım Hikmet, ömrünün bazı kısımlarında (gençliği ve ömrünün son demlerinde) manevi bir havayı teneffüs etmiş, bunu iyi yada kötü şiirine işlemiş olabilir. Fakat bu manevi vasfını bir rejime bağlayamamış,hep bu namütenahi alemin sathında kalmıştır. Sathında kalmıştır çünkü Üstad gibi İslam'ın kanatlarıyla yükselememiş, kendini hep bir takım iptidai fikirlerin tesellisine bırakmıştır.

 

İlk şiir yazdığı dönemlerindeki manevi derinliği gençliğinden kaynaklanan saflık ve heyecana, ömrünün son demlerindekini ise nedamete yoralım, başka hiç bir şeye değil!..

Efendim Nazım'ın kendi fikir alemi içindeki çapı tartışılır da, Üstad ile mukayese edilecekse sararmış ot mertebesini alıp başının üstüne koysun..

 

 

s.a muhterem cihat kardeşim .

soru cevap şeklindeki bir fikir ortamından muzdarip değilim amacım itidal olmak kaydıyla muhtedil bir orta yol bulmaktır.

manevi vasfının telakii ettiği bir rejime bağlayamamış olmak burada belirleyici bir oynamalı kanısında değilim .rejimden kastınız islam ise bu yanlış bir tesbittir. islam rejim değil rejimi insanlar mevcut hale getirirler sözluk anlamıda budur islam ise yuce allah(c.c.) tarafında olduğu inanların tarafından aşikardır.

nazımın komunizma rejiminden etkilendiği bu dava cihetinde tabiri caizse ömur heba etiği doğrudur fakat nazımı sadece sosyalist yönunu alıpta manevi yönunu kuçumser bir tavırda eleştirisek doğruyu ıskalamış oluruz .

ustadla kıyaslamak mevzusunda sana canı yurekten katılıyorum .gözum kapalı bu cumlenin altına imza atarım .

selam saygı ve muhabetlerimle

cansmmm

Share this post


Link to post
Share on other sites
s.a muhterem cihat kardeşim .

soru cevap şeklindeki bir fikir ortamından muzdarip değilim amacım itidal olmak kaydıyla muhtedil bir orta yol bulmaktır.

manevi vasfının telakii ettiği bir rejime bağlayamamış olmak burada belirleyici bir oynamalı kanısında değilim .rejimden kastınız islam ise bu yanlış bir tesbittir. islam rejim değil rejimi insanlar mevcut hale getirirler sözluk anlamıda budur islam ise yuce allah(c.c.) tarafında olduğu inanların tarafından aşikardır.

nazımın komunizma rejiminden etkilendiği bu dava cihetinde tabiri caizse ömur heba etiği doğrudur fakat nazımı sadece sosyalist yönunu alıpta manevi yönunu kuçumser bir tavırda eleştirisek doğruyu ıskalamış oluruz .

ustadla kıyaslamak mevzusunda sana canı yurekten katılıyorum .gözum kapalı bu cumlenin altına imza atarım .

selam saygı ve muhabetlerimle

cansmmm

 

 

A.s.

 

Nazımın şiirlerindeki sathi manevi deprenişlerin herhangi bir rejime bağlı olmadığını söylemiştim.Burdaki rejim tabirinden kastım şu veya bu ideolojik veya dini yönetim biçimi değil, sadece 'düzen ve sistem' manasıdır. Yani şairdeki manevi derinlik Üstadınki gibi bir fikir etrafında sistemleşememiş, başıboş kalmıştır.

 

Dikkat ederseniz Nazım'ın şiirleri teknik açıdan vasatın üstündedir, akıcıdır, fakat derin bir mana keyfiyetine sahip değildir. Okuyucuya sadece tek nefeslik bir coşku ve anlık bir hayranlık verir, kimseyi anlattığı şeyler üzerinde fikir yürütmeye davet etmez, edemez....

 

Nazım'ı sadece taşıdığı manevi his istidadına istinaden mazur görmeli ve sempati duymalıyız diyorsunuz. Şuan Üstad üzerine açılmış bir sitede kendisinin şiirlerine yer vererek aslında tam bunu yapıyoruz. Kendisi burada zehri boşaltılıp kavanoza yerleştirilmiş bir yılan kadar zararsızdır... :D

Share this post


Link to post
Share on other sites
A.s.

 

Nazımın şiirlerindeki sathi manevi deprenişlerin herhangi bir rejime bağlı olmadığını söylemiştim.Burdaki rejim tabirinden kastım şu veya bu ideolojik veya dini yönetim biçimi değil, sadece 'düzen ve sistem' manasıdır. Yani şairdeki manevi derinlik Üstadınki gibi bir fikir etrafında sistemleşememiş, başıboş kalmıştır.

 

Dikkat ederseniz Nazım'ın şiirleri teknik açıdan vasatın üstündedir, akıcıdır, fakat derin bir mana keyfiyetine sahip değildir. Okuyucuya sadece tek nefeslik bir coşku ve anlık bir hayranlık verir, kimseyi anlattığı şeyler üzerinde fikir yürütmeye davet etmez, edemez....

 

Nazım'ı sadece taşıdığı manevi his istidadına istinaden mazur görmeli ve sempati duymalıyız diyorsunuz. Şuan Üstad üzerine açılmış bir sitede kendisinin şiirlerine yer vererek aslında tam bunu yapıyoruz. Kendisi burada zehri boşaltılıp kavanoza yerleştirilmiş bir yılan kadar zararsızdır... :D

 

 

 

TEKRAR S.A MUHTEREM CİHAT KARDEŞİM .

ATIŞMA ŞEKLİNDEKİ BİR FİKİR ORTAMINDAN MUZDARİP OLDUĞUMU BİR ÖNCEKİ MESAJIMDA İFŞA ETMİŞTİM .

FAKAT SÖYLEDİKLERİNE BİR NEBZEDE OLSA FİKİR BEYAN ETMEMEK AKL-I SELİM İNSNIN YAPAMAYACAĞI BİR İŞ OLUR DİYE DUŞUNEREK YAZIYORUM.

USTADIN HAYRANI BİR ZAT BU SİTEYE GİRMİŞ OLSA VE BU YAZIŞMALARIMI OKUSA ÇIKARACAÜI SONUÇ BENİM NAZIMI SAVUNMA GAYESİNDE OLUŞUMDUR. FAKAT BU GERCEK DEĞİLDİR.

USTADLA NAZIMI KARŞILAŞTIRMANIN YANLIŞ VE KİFAYETSİZ OLDĞUNU SÖYLEMİŞTİM.

 

Nazım'ı sadece taşıdığı manevi his istidadına istinaden mazur görmeli ve sempati duymalıyız diyorsunuz DEMİŞSİNİZ

SUÇU İSNAD EDEN ISPAT ETMEKLE MUKELLEFTİR. BENİM KURMUŞ OLDUĞUM CUMLELERDE CIKARILACAK BİR SONUÇ DEĞİLDİR.

İNSANLARIN NAZIMA HANGİ GEREKCEYLE SEMPATİ DUYDUKLARINI İNSANLARA BIRAKALIM.BU HUKUM VERİLEMEZ BİREYSEL BİR HAKTIR KANISNDAYIM BU KONUDA BENDEN FARKLI DUŞUNDUĞUNU SANMIYORUM .

USTADIN SİTEİNDE NAZIMA YERVERMEK NAZIMA SEMPATİ DUYMAK MANASINA GELDİĞİNİ DUŞUNMUYORUM

KALDIKİ ÖYLE DAHİ OLSA BU CEHTİ ACANDA VE AYNI CEHT UZERİNDE SUÇ İSNAD EDENDE SİZ OLUYORSUNUZ BU YOLLA DUŞUNURSEK .

YANİ KONUNUN FAİLİYLE KONUNUN FİLLİ AYNI ZATI MUHTEREM OLMUŞ OLUYOR.

 

 

ACİZANE BİR TAVSİYEM DE OLUCAK BANA DUŞEN BENZETMELERİNİZİN ÇOK HOŞ OLMADIĞINI SÖYLEMEM LAZM GELMEKTEDİR. YANİ BENZETMELER KUL HAKKINA GİRER BU HAKKIN İSTEYCEK KİŞİ NAZIMDIR DİVAN- I ERKANDA BU KUL HAKKININ HESABI CETİN GELMEKTEDİR.DAHDA İLERİYE GİDİYORUM BU ALLAH(C.C.) MUHAFAZA İTİKADİ BİR SIKINTIYA DAHİ SEBEP OLABİLECEK MUHİM BİR MEVZU.

BİRAZ DAHA ACARSAK SARARMIŞ OT MİSALİNDEN YILAN BENZETMESİNE NOKTA KONULMAZSA DAHA İLERİ BİR CİHETE VARMA OLASIĞI YUKSEK BU MANADA YANLIŞ BİR İNTİBAYA MEİL VERME İSTEĞİ OLMADAN ACİZANE UYARMAK İSTEDİM.

İNŞALLAH ANLATMAK İSTEDİĞİMİ ANALATABİLMİŞİMDİR.

SELAM SAYGI VE MUHABETLEİRMLE

SELAMETLE

CANSMMM

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bir önceki yazınızdaki "nazımı sadece sosyalist yönunu alıpta manevi yönunu kuçumser bir tavırda eleştirisek doğruyu ıskalamış oluruz ." ibraresi ve daha önce de Nazım'a atfettiğimiz sararmış ot teşbihine vermiş olduğunuz tepkiler, sizin Nazım'ın manevi cihetine istinaden kendisine sempati duymamız, hadi bu tabir sizi rahatsız ediyor, o halde tersinden söyleyelim; kendisine düşmanlık duymamamız gerektiği yönündeydi.Kurmuş olduğunuz cümlelerde tam olarak geçmese bile düşünceniz genel itibariyle bu temayül üzerine kuruluydu. Kimse burada sizin bana karşı Nazım'ı savunma makamında olduğunuz kanısını taşımaz, çünkü aynı payda altındayız, sorun sadece sizin oyunuzu birtakım nünaslara takılarak hep menfi cihete kullanmanız ve böylece meseleyi yok yere karşılıklı atışma şekline dönüştürüp sadece aynı şeyleri daha teferruatlı anlatmama neden olmanız..

 

'Zehri boşaltılıp kavanoza bırakılmış yılan' teşbihinde şairin sanatını ve bunun cemiyet üzerindeki etkisini göz önünde bulundurursak hiçte hakkını yiyecek bir hata etmediğimizi rahatlıkla teyit ederiz. Hem orada şahsı hedef alan bir karalama yok ki...Ben zehri boşaltılmış yılan derim, siz pençeleriyle dişleri işlevsiz bırakılmış arslan deyin. Aynı şey... Kastım, Üstad üzerine açılmış bir sitede kendisine yer verdiğimiz, fakat kendisinin cemiyet için zehirden farksız düşüncelerinin bu platformda itibar görmesinin kesinlikle mümkün olmadığı şeklindeydi..

 

Bu yanlış anlaşılmayı düzelterek meseleyi noktalıyor, artık daha fazla uzamamasını ümit ediyorum.

 

saygı ve selamlarımla..

Share this post


Link to post
Share on other sites

aynı duşuncelerde olmadığımı ifade ederek konuyu noktalama konusunda sizi haklı göruyorum .

selam ve muhabbetlerimle

cansmmm

Share this post


Link to post
Share on other sites

28 Kanunisani'yi Unutma!

 

-ta ata aa ta ta ha ta tta ta

tarih

 

sınıf-ların

mücadelesidir

1921

 

kanunisani 28

karadeniz

burjuvazi

biz

 

on beş kassap çengelinde sallanan

on beş kesik baş

yoldaş

 

bunların sen

 

isimlerini aklında tutma

fakat

 

28 kanunisaniyi unutma!

"siyah gece

"beyaz kar

"rüzgar

"rüzgar".

 

trabzondan bir motor açılıyor

sa-hil-de-ka-la-ba-lık!

motoru taşlıyorlar

son perdeye başlıyorlar!

burjuva kemal'in omuzuna binmiş

kemal kumandanın kordonuna

kumandan kahyanın cebine inmiş

kahya adamlarının donuna

uluyorlar

 

hav hav hak tu

yoldaş unutma bunu burjuvazi

 

ne zaman aldatsa bizi

böyle haykırır:

 

- hav hav hak tu

 

- gördün mü ikinci motörü?

 

- içinde kim var?

 

- arkalarından gidiyorlar.

 

- ikinci motör birinciye yetişti

 

- bordoları bitişti

 

- motörler sarsılıyor

 

- dalgalar sallıyor sallıyor dalgalar.

 

- hayır

 

iki motörde iki sınıf çarpışıyor

 

- biz onlar!

 

- biz silahsiz onlar kamali

 

- tırnaklanmız

 

- kavga son nefese kadar

 

- kavga

 

- dişlerimiz ellerini kemiriyor

kamanın ucu giriyor

 

- girdi...

 

- yoldaşlar, ey!

 

artık lüzum yok fazla söze:

 

bakın göz göze

 

- karadeniz

 

on beş kere açtı göğsünü,

on beş kere örtüldü.

onbeşlerin hepsi

bir komünist gibi öldü

 

1923 – Moskova / Nazım Hikmet

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nazım Hikmet yukarıdaki şiirini, kendisi gibi kızıl komunist olan ve yoldaşlarıyla birlikte Trabzon açıklarında -onların tabiriyle- katledilen, Türkiye Komünist Partisinin kurucusu ve ilk başkanı (Nazım da partiye girmişti) Mustafa Suphi için yazmıştır. (ki komünistler için M. Suphi ve yoldaşları komunist hareketin ilk şehitleridir, İslama düşmanlar ama İslama ait bir mefhumu kullanmaktan çekinmiyorlar, Üstadın dediği gibi "sen kendi kelimeni bul da kullan, ne diye benim kelimemi kullanıyorsun" ) Şiirde ele alındığı ve birçok komunistin hükmettiği gibi, Suphi ve yoldaşlarını Ankara hükümetinin katlettiği işaret edilmiştir.

Nazım'ın kendi tabiatına uygun olan Mustafa Suphi sevgisini aşağıdaki fikirlerinden görmek mümkündür:

 

"Halkımın yetiştirdiği en akıllı adamlardandılar. Yalnız en akıllı değil, en yiğit, en Türk. Topraklarımızı, yarı aç, yarı tok ve sıtmadan kırılan ve trahomdan kör olan ve çaputlar içinde dolaşan ve ufacık öküzleriyle taşlı tarlaları süren ve dört yıl, cephede, bit içinde kanını döktükten sonra yeni cephelerde dövüşen halkımı kim sevdi onlar kadar? (*)

(*) Nazım Hikmet , Bütün Eserler, Sofya Baskısı, 7. cilt, sf. 410-411

(Hikmet Akgül / Nazım Hikmet - Siyasi Biyografi)

 

Ne kadar komik ve zavallı bir komunist edebiyatı. Bu adamlar tek bir şeyi seviyorlardı, nefslerini. Nefs ki Allaha başkaldırır, Allahı reddeder ve 'din afyondur' telakkisini Marx'a söyletir. O nefsin peşinden sürüklenmeyi tercih edenler de helak olup giderler.

Sevmek şöyle dursun, elbette halka onlar kadar zarar veren olmamıştır. Halkın içinde bulunduğu bütün menfilikler, bâtıl sistemlerin insanları hâk yoldan uzaklaştırması neticesinde müşahhasta ve mücerrette ortaya çıkan neticelerdir. Üstadın tahlilleri ve tespitleri bütün bunları görmek için çok önemli birer pusuladır.

 

Nazım'ın Mustafa Suphi ve arkadaşları için yazdığı küfür içinde debelenen iki şiirini de aşağıya ekleyelim, düşmanımızı daha iyi tanıyalım:

 

ONBEŞLER İÇİN

 

Yangınlara fazla bakan gözler yaşarmaz,

Alnı kızıl yıldızlı baş secdeye varmaz,

Döğüşenler ölenlerin tutmaz yasını.

 

Yine fakat bir yıldırım zulmeti yırtsa,

Sağır gökün koynundaki çanı haykırtsa,

Anıyoruz göğsünüzün son sayhasını.

 

Eski cihan, yeni cihan önünde eğil!

Aramızdan birkaç yoldaş ayırmak değil,

Her ne yapsan varacağız emelimize!

 

Karadeniz…bunu duysun derinliklerin:

O ateşli göğüsleri delen hançerin

Kabzasını alacağız biz elimize!

 

(Batum, 1922)

 

 

KALBİM

 

Göğsümde 15 yara var!..

Saplandı göğsüme 15 kara saplı bıçak!..

Kalbim yine çarpıyor,

kalbim yine çarpacak!!!

 

Göğsümde 15 yara var!

Sarıldı 15 yarama

kara kaygan yılanlar gibi karanlık sular!

Karadeniz boğmak istiyor beni,

boğmak istiyor beni,

kanlı karanlık sular!!!

Saplandı göğsüme 15 kara saplı bıçak.

Kalbim yine çarpıyor,

kalbim yine çarpacak!...

 

Göğsümde 15 yara var!..

Deldiler göğsümü 15 yerinden,

sandılar ki vurmaz artık kalbim kederinden!

Kalbim yine çarpıyor,

kalbim yine çarpacak!!!

 

Yandı 15 yaramdan 15 alev,

kırıldı göğsümde 15 kara saplı bıçak..

Kalbim

kanlı bir bayrak gibi çarpıyor,

ÇAR-PA-CAK!!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Teşükkürler Reyhan Hanım. Gene kıymetli bilgiler paylaştınız.

Ben şiiri, hem kemalist hem solcu yahut komünist geçinen aptalların ne halde olduklarını ve nasıl ters köşeye yatırıldıklarını öğrenmek için eklemiştim. İşte buyurunuz ki Kemal Atatürke neler diyen nazım...

Vesselam...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Havsalam almıyordu bu hazin hali önce

Ah, ey zavallı cami, seni böyle görünce

Dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım;

Allah'ımın ismini daha çok candan andım.

Ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen!

Böyle sokaklarda ki, anası can verirken,

Işıklı kahvelerde kendi öz evladı var...

Böyle sokaklarda ki, çamurlu kaldırımlar,

En kirlenmiş bayrağın taşıyor gölgesini,

Üstünde orospular yükseltiyor sesini.

Burda bütün gözleri bir siyah el bağlıyor,

Yalnız senin göğsünde büyük ruhun ağlıyor.

Kendi elemim gibi anlıyorum ben bunu,

Anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu

Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen

Bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen!

Ey bu caminin ruhu: Bize mucize göster

Mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer

Bir gün harap olmazsa Türkün kılıç kınıyla,

Baştan başa tutuşsun göklerin yangınıyla!

 

 

Nazım Hikmet; inanışına tamamen zıt bu şiiri herhalde manevi bir buhran halindeyken yazmıştı.Bana biraz Üstad'dan ilham almış gibi geldi ilk, okuduğum zaman Üstad'ı hatırlattı çünkü bana.

Share this post


Link to post
Share on other sites

MAVİ GÖZLÜ DEV

 

O mavi gözlü bir devdi.

Minnacık bir kadın sevdi.

Kadının hayali minnacık bir evdi,

bahçesinde ebruliii

hanımeli

açan bir ev.

 

Bir dev gibi seviyordu dev.

Ve elleri öyle büyük işler için

hazırlanmıştı ki devin,

yapamazdı yapısını,

çalamazdı kapısını

bahçesinde ebruliiii

hanımeli

açan evin.

 

O mavi gözlü bir devdi.

Minnacık bir kadın sevdi.

Mini minnacıktı kadın.

Rahata acıktı kadın

yoruldu devin büyük yolunda.

Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,

girdi zengin bir cücenin kolunda

bahçesinde ebruliiii

hanımeli

açan eve.

 

Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,

dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:

bahçesinde ebruliiiii

hanımeli

açan ev..

 

 

Nazım HİKMET

 

Arkadaşlar boyle bi sayfa olusmusken bende bu siiri yayınlamak istedim.Nazım her ne kadar gençlik çağları da dahil Üstaddan edebi ve fikri alanda geri kalsada,ideoloji olarak ona ne kadar zıt olsada değinmeden geçilmez.Reyhan kardeşimize paylaştığı bütün değerli bilgilerden dolayı ayrıca teşekkür ediyorum.Onların sitesinde üstada yer verilmeyeceğini,verilmemesinin nedenlerinide açıkladığı yazısıda çok anlamlı tabi.Böyle bi sitede Nazıma yer verilmesi burdakilerle karşıtların arasındaki en büyük farkı açıklamaya yeter zaten.Fazla söze gerek yok.Saygılarımla...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Bu şiir mi Allah aşkına şiir paçavrası bir de bu adamın sanatını -tabi sanatsa-Üstadımızlar karşılaştırmıyorlar mı?

 

Ağa Camii şiirini daha önce de görmüştüm demek nazım gibi adamlarında içinde birşeyler varmış

 

Sonsöz:Üstadımın yanında bu adamın esamisi okunmaz

 

Bu şiir değil.Evet bir paçavra.Ancak inandığı fikri yapının acı manzarasını gösteren bir paçavra.Ondan önem arzediyor

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için

Sheaksper' a gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur:

- Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın...

 

 

Nazım, sen tokatlık enseni büyüt, daha da büyüt, sadece büyüt...

Share this post


Link to post
Share on other sites

ÇEKİLMEZ BİR ADAM (142708 Hit)

 

Çekilmez bir adam oldum yine

Uykusuz, aksi, lanet

Bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi

Azgın bir hayvan döver gibi

O gün çalışıyorum

Sonra birde bakıyorsun ki

Ağzımda sönük bir cigara gibi tembel bir türkü

Sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün

Ve beni çileden çıkarıyor büsbütün

Kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet

Çekilmez bir adam oldum yine

Uykusuz, aksi, lanet

Yine her seferki gibi haksızım

Sebep yok olması da imkansız

Bu yaptığım iş ayıp rezalet

Fakat elimde değil

Seni kıskanıyorum.

 

NAZIM HİKMET

 

(Çekilmez bir kadın oldum yine...)

Share this post


Link to post
Share on other sites

KARIMA MEKTUP (111121 Hit)

 

11-11-1933

Bursa

Hapishanesi

 

Bir tanem!

Son mektubunda:

'Başım sızlıyor yüreğim sersem! ' diyorsun.

'Seni asarlarsa seni kaybedersem;

diyorsun;

'yaşıyamam! '

Yaşarsın karıcığım,

kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda; yaşarsın kalbimin

kızıl saçlı bacısı

en fazla bir yıl sürer

yirminci asırlılarda

ölüm acısı.

Ölüm

bir ipte sallanan bir ölü.

Bu ölüme bir türlü

razı olmuyor gönlüm.

Fakat

emin ol ki sevgilim;

zavallı bir çingenenin

kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli

geçirecekse eğer

ipi boğazıma,

mavi gözlerimde korkuyu görmek için

boşuna bakacaklar

Nazıma!

 

Ben,

alaca karanlığında son sabahımın

dostlarımı ve seni göreceğim,

ve yalnız

yarı kalmış bir şarkının acısını

toprağa götüreceğim...

 

Karım benim!

İyi yürekli

altın renkli,

gözleri baldan tatlı arım benim:

ne diye yazdım sana

istendiğini idamımın,

daha dava ilk adımında

ve bir şalgam gibi koparmıyorlar

kellesini adamın.

 

Haydi bunlara boş ver.

Bunlar uzak bir ihtimal.

Paran varsa eğer

bana fanila bir don al,

tuttu bacağımın siyatik ağrısı,

Ve unutma ki

daima iyi şeyler düşünmeli

bir mahpusun karısı.

 

NAZIM HİKMET

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nazım elbette ki bizim ; aslen,"biz, siz " ayrımı hiç bir zaman hoş bir kelime gelmemiş olmasına rağmen kulağıma,yine de arada ki farkı anlamak için her zaman, belki kendimizi iyi hissetmemiz açısından kullanımı kolay olan bir kelime gibi geldiğinden kullanıyoruzdur,meçhul...

Nazım Hİkmet fikriyat olarak tamamen zıt kutuplarda olsa da bizler için,nazımın şiirdeki iç dünya psikolojisinin kullanımının herkese hitap etmeside az bir şey değildir.Tabiki istisnalar olacak,nazım bu,"beni stalin yarattı" diyen bir ebleh.

Belki hayatta olsa idi şimdi bende Üstad gibi "Nazım benim rejimim olsa seni asardım "kelimesini kullanmaktan çekinmezdim, ama şiirlerdeki hassasiyet o dur ki, zaman verdiriyor kendisine...

 

Öylesine işte...‏

 

Karşımdasın işte...

Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.

Ah benim sevdasında be...ncil, yüreğinde sağlam sevdiğim.

Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.

Tıkandığım o an,

Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,

Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.

Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.

Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.

Bir senfoni vardi kulağımda çalınan,

bitti artık hepsi...

Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.

Bakış açım belli oldu yine.

Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.

Bir meltem olacak rüzgarim dahi kalmadı benim.

Dağlara çarptım her esişimde.

Yollara küfrettim her gidişinde.

Demiştim sana hatırlarsan:

"Önemli olan ''zamana birakmak'' değil,

''zamanla bırakmamak''tır.."

Simdi bana, geçen o zamanın

Unutulmaz sancısı kalır

Gittigim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?

Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...

 

Nazım Hikmet Ran

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu şiiri beni hep güldürmüştür.

 

VERAYA

Gelsene dedi bana

Kalsana dedi bana

Gülsene dedi bana

Ölsene dedi bana

 

Geldim

Kaldım

Güldüm

Öldum

Share this post


Link to post
Share on other sites

VATAN HAİNİ

 

 

"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.

Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.

Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,

bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un

66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali

Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.

"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet

Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

 

Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt

hainiyim, ben vatan hainiyim.

Vatan çiftliklerinizse,

kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,

vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,

vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,

fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,

vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,

vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,

ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,

vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,

vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,

ben vatan hainiyim.

Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :

Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.

 

 

28.7.1962

 

Bu ülkenin gençliğine,çocuklarına:

 

 

''ÇOCUKLARIMIZA NASİHAT

 

 

Hakkındır yaramazlık.

Dik duvarlara tırman

yüksek ağaçlara çık.

Usta bir kaplan

gibi kullansın elin

yerde yıldırım gibi giden bisikletini..

Ve din dersleri hocasının resmini yapan

kurşunkaleminle yık

Mızraklı İlmihalin

yeşil sarıklı iskeletini..

Sen kendi cennetini

kara toprağın üstünde kur.

Coğrafya kitabıyla sustur,

seni «Hilkati Âdem»le aldatanı..

Sen sade toprağı tanı

toprağa inan.

Ayırdetme öz anandan

toprak ananı.

Toprağı sev

anan kadar... ''

 

diyerek,kendi öz mukaddesatını güya ruh planında bertaraf edip,madde planına sokarak,ne denli bir yoksunluğa düştüğünün kanıtıdır.Yıllarca Nazım Usta nidaları ile her kademe talebe çeşidinin çantasında,ceketinin arasında sakladığı şiirleri,aslında o talebelerin ruhunu çalmaktan ve karısına yazdığı şiirler ile gençliğin şehvetini okşayarak,buna ''şiir''demenin uçuruma düşen Nazım Hikmet,gençliğin ve insanların mukaddesatını çalarak aslında hakikaten''vatan haini''dir.Peki ya biz bu insanlara ''karşı'' şiiri ne olarak gördük:''Biz şiiri iman için bilmişiz;ve bu mihrak bilgiyi,her bilginin geçtiği binbir yol ağzı biliyoruz.''diyen Üstad Necip Fazıl'ın birkaç söz ile yerine oturttuğu bu şiir kavramı,bizde hala asli ile yerine oturmamış bir kavramdır.Bunun içindir ki-sözüm meclisten dışarı-Nazım Hikmet'in yazdığı''tek bir söze','içinde hangi duyguyu barındırırsa barındırsın,itibar eden,ruhunun bir yerinde bir iman sızıntısının olduğunu bilsin.

 

 

Abdülkâdir Sacîd.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nazım Hikmet'in Ahmet Emin Yalman'a yazdığı şiir. Üstad'ın dediği gibi: "Dünyada bâtıl adına ne varsa, hepsi de birbirine söverken haklıdır."

 

 

Ahmet Emin Yalman

 

Selanikli Osman Efendi

keskin muhasebecilerdendi

ama o da yanıldı ömründe bir kere

yanlış bir tohum atıp rahm-i madere.

Bu tohum dünyaya çıkıp insan biçimini aldıysa da,

boyu bir karış kaldıysa da,

öyle haltlar yedi, öyle işler karıştırdı ki

sövdüler kabrinde bile babası Osman Efendiye.

Osman Efendi, Ahmet Emin adını takmıştı tohumuna,

Ahmet Emin, Yalman'lığı kattı buna

ve Ahmet Emin Yalman

önce Alaman oldu sonra Amerikan.

Ona göre her devirde, her zaman

satılacak bir gazeteydi "Vatan"

ve hazret sattı vatanı.

Hapse atacaklarmış Ahmet Emin Yalman'ı

Amerikana yaranmaktaki rekabet yüzünden.

Hapisteki hırsızlara acıyorum ben,

ahlâkları bozulacak

Emin Beyle aynı damda yaşayarak...

1959

 

--

Tıklayınız:

Üstad'dan Ahmet Emin Yalman'a Cevap!

 

Ahmet Emin Yalman

Share this post


Link to post
Share on other sites
Bu şiiri beni hep güldürmüştür.

 

VERAYA

Gelsene dedi bana

Kalsana dedi bana

Gülsene dedi bana

Ölsene dedi bana

 

Geldim

Kaldım

Güldüm

Öldum

 

Artık bende gülüyorum. Sağol kardeş canımın sıkıntısı gitti bir nebze :)

Share this post


Link to post
Share on other sites
Nazım Hikmet'in Ahmet Emin Yalman'a yazdığı şiir. Üstad'ın dediği gibi: "Dünyada bâtıl adına ne varsa, hepsi de birbirine söverken haklıdır."

 

 

Ahmet Emin Yalman

 

Selanikli Osman Efendi

keskin muhasebecilerdendi

ama o da yanıldı ömründe bir kere

yanlış bir tohum atıp rahm-i madere.

Bu tohum dünyaya çıkıp insan biçimini aldıysa da,

boyu bir karış kaldıysa da,

öyle haltlar yedi, öyle işler karıştırdı ki

sövdüler kabrinde bile babası Osman Efendiye.

Osman Efendi, Ahmet Emin adını takmıştı tohumuna,

Ahmet Emin, Yalman'lığı kattı buna

ve Ahmet Emin Yalman

önce Alaman oldu sonra Amerikan.

Ona göre her devirde, her zaman

satılacak bir gazeteydi "Vatan"

ve hazret sattı vatanı.

Hapse atacaklarmış Ahmet Emin Yalman'ı

Amerikana yaranmaktaki rekabet yüzünden.

Hapisteki hırsızlara acıyorum ben,

ahlâkları bozulacak

Emin Beyle aynı damda yaşayarak...

1959

 

--

Tıklayınız:

Üstad'dan Ahmet Emin Yalman'a Cevap!

 

Ahmet Emin Yalman

 

Üstad ne kadar güzel söylemiş. "Dünyada bâtıl adına ne varsa, hepsi de birbirine söverken haklıdır." derken. İşte onun bir gerçeği daha. Bunu Namık Kemal'in Ali ve Fuad paşalara yazdığı şiirlerde de gördük. Onları da Namık Kemal hicvediyordu. İşte Sahte Kahramanlar'da geçen bir şiir:

 

"Ali, bu devleti sana muhtaç gösterip,

İkbal mesnedinde bakaadan ümidi kes.

Bilmem nedir lüzumu vücud-u habisinin,

Dünyayı boynuzun mu tutar hey öküz teres!"

Share this post


Link to post
Share on other sites

Fatih Altaylı : ''Siyasi görüşlerimiz zıt olsada Necip Fazıl'ın şiirleri Nazım'ınkinden daha çok beğeniyorum.''

Share this post


Link to post
Share on other sites

ŞAŞIP KALMAK

Sevebilirim,

hem de nasıl,

dile benden ne dilersen,

canımı, gözlerimi

...

Kızabilirim,

ağzım köpürmez,

ama devenin öfkesi haltetmiş benimkinin yanında,

devenin öfkesi, kinciliği değil.

 

Anlayabilirim

çoğu kere burnumla,

yani en karanlığın, en uzaktakinin bile kokusunu alarak

ve döğüşebilirim,

doğru bulduğum, haklı bulduğum, güzel bulduğum herşey için, herkes için,

yaşım başım buna engel değil,

ama gel gör ki çoktan unuttum şaşıp kalmayı.

Şaşkınlık, alabildiğine yuvarlak açık ve alabildiğine genç gözleriyle bırakıp gitti beni.

Yazık.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nazım Hikmet Stalin hakkında ne düşünüyordu?

 

Özellikle milliyetçi-muhafazakar kesim Nazım Hikmet’in “beni Stalin yarattı.” sözünü sıkça hatırlatır. Nazım bir dönem için Stalin’i sevdiği de doğrudur. Ama.. Kazın ayağı görüldüğü gibi değildir.

 

1961 yılında Nazım Hikmet Sovyet Komünist Partisi’nin yayın organı olan Pravda’da Stalin hakkında oldukça sert bir şiir yayımlar. Pravda (Rusça, “gerçek”.) Sovyetlerin iki büyük gazetesinden biridir. Sovyetlerdeki diğer bir büyük gazete Kızılordu’nun çıkardığı İzvestiya’dır (Haber.) Hatta halk arasında “İzvestiya’da (haberde) Pravda(gerçek) yok, Pravda’da İzvestiya(haber) yok.” şeklinde bir söylence bile oluşur zamanla.

 

Nazım Hikmet, bu şiirinde Stalin’in diktatörlüğünü sert bir şekilde eleştirir. Aynı zamanda Nazım Hikmet’in şiirleri diğer bir sosyalist ülke olan Çin’de tıpkı Pablo Neruda’nın şiirleri gibi kültür devrimi sırasında yakılır!

 

Nazım Hikmet’in bu şiiri başına dert açar. 1963 yılında Sovyetlerin Nobel ödülüne rakip olarak verdiği Lenin Barış Ödülü’nü bu şiiri nedeniyle alamadığı söylenir.

 

Nazım’ın Pravda gazetesinde yayımladığı şiiri ise şöyledir;

 

taştandı, tunçtandı, alçıdandı, kâattandı iki santimden yedi metreye kadar.

taştan, tunçtan, alçıdan ve kâattan çizmeleri dibindeydik, şehrin bütün meydanlarında.

parklarda ağaçlarımızın üstündeydi; taştan, tunçtan, alçıdan ve kâattan gölgesi,

taştan, tunçtan, alçıdan ve kâattan bıyıkları lokantalarda içindeydi çorbamızın

odalarımızda taştan, tunçtan, alçıdan ve kâattan gözleri önündeydik.

yok oldu bir sabah!

yok oldu çizmesi meydanlardan,

gölgesi ağaçlarımızın üstünden,

çorbamızdan bıyığı,

odalarımızdan gözleri,

ve kalktı göğsümüzden baskısı binlerce ton taşın tuncun alçının ve kâadın”

 

Nazım Hikmet

 

kaynak

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...