Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
NFK-Fan

Bir Cemiyetin Tarifi

Recommended Posts

BİR CEMİYETİN TARİFİ

 

Trende dikkat ediyorum; yolcular tarafından yapılması mümkün bazı hareketlere karşı şu ihtar levhaları:

 

- «Vagonların içine tükürmeyiniz!»

 

-«Pijama ve gecelikle dışarıda dolaşmayınız!»

 

Ve ancak tek kişinin girmesine mahsus hücrelerde şu levha:

 

-«Burasını pis görmek istemiyorsanız pis bırakmayınız!»

 

Vapurda dikkat ediyorum:

 

-«Kamaralarda uyumayınız!»

 

Tiyatroda dikkat ediyorum:

 

-«Temsil esnasında fındık fıstık yemeyiniz!»

 

Sokakta dikkat ediyorum:

 

-«Eşekler abdesthanesinde abdest bozmayınız!»

 

-«Yerlere süprüntü atmayınız!»

 

Mağazada dikkat ediyorum:

 

-«Veresiye alışveriş teklifinde bulunmayınız!»

 

Herbiri ayrı ayri, son derece tabiî bir ihtar gibi görünen bu işaretlerin topyekun ifadelendirdiği, topyekûn hareket tarzını çerçevelediği tip kalabalığını düşünelim:

 

Vagonların içine tüküren, dışarıda pijama ve gecelikle dolaşan, pis görmek istemediği hücreleri pis bırakan, vapur kamaralarında uyuyan, tiyatroda fındık fıstık yiyen, eşekler abdesthanesinde abdest bozan, kaldırımlara süprüntü atan, veresiye alış-veriş teklifinde bulunan bazı insanlar...

 

Demek ki, bu cemiyete mensup bir kısım insanların en iyi tarifi trenlere, vapurlara, tiyatrolara, sokaklara ve mağazalara astığımız ihtar levhalarında...

 

29 Nisan 1943

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ferd ve cemiyet arasındaki münasebetlerin rayına oturmasında, insanın tek bir ferd olarak mesuliyetlerinin farkında olmasının yanı sıra, içtimaî çevrenin içine dâhil olduğunun da şuurunu haiz olması gerekmektedir. Bir de ferdî ve içtimaî sorumlulukları münferit olarak ortaya koymakla birlikte ferdin cemiyete cemiyetin de ferde olan ihtiyacını en özenli, sağlıklı şekilde dengeleyen bir sistem. İşte idaresi en zor varlık olan insan, iradesini kullanmak, kendine hâkim olmak ve cemiyeti kuşatmak noktasında yukarıda bahsettiğimiz gibi bir manzumeye mâlik değilse ve ona perçinlenmemişse artık o insanı, boynuna ip takılıp çekiştire çekiştire, sürükleye sürükleye zorla bir yere götürülmeye çalışılan keçi gibi, ihtar levhalarıyla, uyarı notlarıyla yönlendirmeye çalışmak, davranışlarını şekillendirmek elzem hale gelmektedir. Çünkü bu hal içindeki insan hiçbir içtimaî kuralları bilmemek, cemiyet içinde takınması gereken tavra bürünmemek hususlarında muazzam bir başarı! göstererek ” ben cemiyet içinde insan gibi nasıl davranılır bilemiyorum, siz bana yol gösterin, yolumu tenvir edin, baktınız olmuyor, başıma polis dikin, insanlığın gereği olduğu için değil, de ondan korktuğum için – korkmanın sebebi de ceza kesmesi- belki, bir ihtimal bu davranışlardan vazgeçebilirim” mesajını vermektedir. Bu mesajı bir bedahet kuvvetiyle alan yetkililer de halkın bu talebine göz yummamakta, kulak tıkamamakta, istedikleri hizmeti onlara sunmaktadırlar- bu vesileyle tabelacıların da yüzü gülmekte, hem kazançları artmakta hem de halk aldığı hizmet karşısında bahtiyar olmaktadır. Çimlere basmayınız, sigara içmeyiniz tabelalarına canı sıkıldığı vakit bir iki şey çiziktirmek kadar ferahlatıcı, rahatlatıcı bir faaliyet var mıdır )

 

Peki, insan tüm bu meşakkatler olmaksızın, şunu yapma, bunu yapma, oraya gitme, buraya oturma, onu yere atma türevindeki ihtar notları olmaksızın, bir insana yakışanı ve cemiyet içinde de müşahhas ve mücerret açıdan hiçbir menfi taraf barındırmayan amellerden teşekkül bir davranışlar silsilesini sergileyemez mi ? Bütün çalgı aletlerinin ahenk içinde kendine düşen görevi icra ettiği bir orkestra gibi, cemiyet içinde tiz ses çıkarmayıcı, ahengi bozmayıcı, huzuru kaçırmayıcı bir tavrı kendine görev, davranışlarına model telakki edemez mi ? Elbette ki eder. Ancak başıboş bırakılarak, eşek hürriyetini savunarak, yıkmaktan, çürütmekten, batırmaktan başka hiçbir işe yaramayan içi boş tenekeler gibi sesi gür çıkan bir takım güruhun okuduğu ve hakikatin hakikati dururken milleti içinde boğduğu, devrim teranelerine ve bu teranelerin endazesiz muvazenesiz ruh yıkıcı, maneviyat öldürücü, insanı insanlıktan çıkarıcı ilkelerine bağlanarak değil. Şu durumda diyebiliriz ki, yerdeki tükürüğü kireç ile kapattıran bir ceddin, ortalığı sel götürüyormuşçasına tükürüğe boğan torunları peyda olmuşsa, cemiyetin her noktasında zerafetin yerini kabalık, güzelliğin yerini çirkinlik, iyiliğin yerini kötülük, müsbetin yerini menfilik ve ulvinin yerini süflilik almışsa, bir an durup nâmütenahi buudda düşünmek lazım. ( burada aklımıza hemen Üstadımızın ‘Genç adam düşün!’ isimli makalesi gelebilir ) Cemaat ve cemiyet ruhunu ayakta tutan âmiller niçin unutturuldu, ”bir duvarı teşkil eden tuğlalar gibi birbirine samimice tutunması gereken “ müminlik vasfı hangi dağa kaçtı, “eliyle, diliyle” karşıdakine zararı dokunmayan insan numunesi ne uğruna yok edildi? Nedenlerin, niçinlerin, nasılların cevabı tarihin tozlu sayfalarından bizleri beklerken , ferdî ve içtimaî topyekun bütün meselelerin, çarpıklıkların, yaraların, istisnasız tek çözümünün, ilacının, reçetesinin, dünyevi ve uhrevi alemin intizamını en hususi mâna içinde teşekkül ettiren İslam’dan geçtiğini, İslam’a dayandığını kafamıza kazıyalım. Ve Üstad’ın İslam toplumunun tasvirini çizdiği o nefis tablosuyla bitirelim:

 

Fildişi kaldırımlarda, fildişi sokaklarda giden, hiç birbirine çarpmayan, herbiri birbirinin emrinde ve Allah korkusu altında, herbiri bugün ölecekmiş gibi iki büklüm ve yine herbiri hiç ölmeyecekmiş gibi dimdik insanların cemiyetini kurmak… bu davanın tek kefili islamiyet... derinliğine hakikatiyle islamiyet…derinliğine hakikat de tasavvuf…

Share this post


Link to post
Share on other sites

Tasavvufta fert ile cemiyet arasındaki uçurum iki merhalede aşılır. İlk merhale, 'terk', yani ferdin ictimai hayattan soyutlanması, artık derisinin bile ağırlık olduğu bir inzivaya çekilmesidir... Bu münzevi hal, nefs ve her türlü iç muhasebenin yapıldığı çileli bir evredir. Fert, fikir buudu çapında tefekkür sokaklarını arşınlar, arşınlar, ta ki hayret bahçesine ulaşıncaya kadar.

İkinci merhale ise (terk-üt-terk) yani terketmeyi terketmedir. İlk merhalede (pişen) fert, artık cemiyette olmaya muhtaç olan değil,bizzat (olduran)'dır. İşte nicedir dillerde pörsütülen, papağanvari tekrarlanan (toplumsal sorumluluk) ve (bilinç) isimli sathi,sahte ve icraatten ziyade gösterişten ibaret olan makamın özü budur...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...