Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
trradomir

İlginç Çocukluk Hatıraları

Recommended Posts

Dostlar, malumdur, çocuk milleti ilginç oluyor. Meseleleri ele alış zaviyeleri, hançerelerinin meydana getirdiği tuhaf ses kombinasyonları ve orijinal hareketleriyle apayrı bir canlı türü onlar sanki.

 

Ee, çocuk olmadan büyümek mümkün olmuyor; büyündüğünde de, çocukluk, çoğu zaman hatıralardan ve zihinlere kazınmış belli belirsiz izlenimlerden ibaret kalan, zaman zaman neşelendirici, zaman zaman melankolik nostaljilerle süslenen bir masallar diyarı kisvesiyle karşımıza çıkıyor, varlığını koruyor. En tatlısından bir 'Bir varmış, bir yokmuş' tekerlemesi... Ve insanı daimi bir özleme mahkum eden cereyanlar...

 

İmdi buyurunuz dostlar...

 

Kendi çocukluğunuzda yaşadığınız veya çevredeki çocuklarda gördüğünüz ilginçlikleri anlatmanızı bekliyoruz... Komik yorumlamalar, telafuz yanlışları, anlamlandırılamayan hareketler, Farkında olmadan kırılan potlar...

 

Eminim harika şeyler çıkacak. :rolleyes:

Share this post


Link to post
Share on other sites

öhöm öhöm başlangıcı ben yapayım dedim..

 

Ama bizim komşudan başlamak istiyorum :)

 

Bizim karşı komşunun oğlu Onur vardı :rolleyes: 2-3 yaşlarında iken annesi tuvalete alıştırıyodu onu :):D

 

Birgün evlerine su basmış :( Sabah uyanmış ama nasıl ağlıyo bi görseniz..Ev 2 karış su içinde,annesi delirmiş sinirden.Anne!Anneeee!Anneeeeeeeeeee! diye bağırmakta bizim Onur.

 

Annesi ne oldu oğlum diye yanına gelir.Bizim Onur der ki:

 

 

'Anne valla ben yapmadım!'

 

 

Bizim Onur o 2 karış suyu kendisi yapmış zannetmiş :D düşünsenize ya çocuğun psikolojisini ehehehhehhehe

Share this post


Link to post
Share on other sites

bende sizlerle bir hatırayı paylaşmak istedim çok sevdiğim 2 yaşında bi çocuğa babası öfkeyle bağırırken çocuğun dönüp babasına ...ama baba biliyormusun beni ALLAH yarattı ..demesi beni çok etkilemişti. konuşana değil konuşturana bak.

Share this post


Link to post
Share on other sites

evet gerçekten çok güzel şeyler çıkacak bence de :rolleyes:

benim ablamla aramda 13 ay var.birde ablamın sütüne el koymuş olduğum düşünülürse o benden daha ufak tefek.yani o zamanlar uzaktan bakınca ikiz gibiymişiz.annemde bizimle ilgili herşeyle çok ilgilenirmiş.özene bözene giydirir süslermiş ama ben annem yanımızdan gider gitmez önce kendi saçımı bozarmışım sonra hızımı alamaz sessiz sakin ve bir o kadar kıyafetine dikkat eden narin ablamın saçını bozar tokasını çıkartır eline verirmişim.tabi ablam ağlaya ağlaya elinde tokasıyla annemin yanına gidermiş:(

valla ne yapsam hakkını ödeyemem canım ablamın :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

ben ve yeğenim arasında gecen bir olayı anlatıyım...

 

yine üç yasındaki yeğenim beni sinir etmeye programlanmıştı

peşimde dolanınca;

-sana bir şey sorucam dedi

- hayır konuşmak istemiyorum, küstüm ben seninle! dedim :rolleyes:

- ama olur mu sorunlarımızı konuşarak halletmemiz gerekir dedi. :)

şaştım kaldım :) :(

Share this post


Link to post
Share on other sites

konu çok güzel...

aklıma gelenleri yazsam herhalde sitede yer kalmaz...

aklıma gelenlerden bir tanesini paylaşayım...

ben ilkokul yaşlarındayım..tam hatırlamıyorum 7,8 civarıydı..arkadaşımı çağırıp gezmeye gidecektim.. arkadaşımın evine geldim

merdivenlerden bağırdım.. arkadaşım tamam geliyorum dedi. tamam dedim bende... aşağıda bekliyorum...o sıra aklıma nerden geldiyse

arkadaşımı korkutmak geldi biryere saklanayım da arkadaşımı korkutayım dedim... ve merdivenin kenarında bir yer bulup saklandım...

o sıra yukarıdan sesler gelmeye başladı. tamam dedim arkadaşım geliyor...sesler gittikçe yaklaştı.... yaklaştı... tam saklandığım yerin oraya gelince ben karşımızdaki insanı korkutmak için çıkarılan tuhaf sesler vardır ya öyle tuhaf bir sesle aniden yerimden çıktım... ve çıkmamla donup kalmam bir oldu...ben kıpkırmızı bir haldeydim... napacağımı şaşırdım...ve kısa süren bu durgunluğun ardından koşarak ordan kaçmıştım....

neden mi korkmuştum?

karşımda arkadaşımı beklerken arkadaşımın dedesi vardı....

hala gördükçe hem utanırım hemde içten içe gülerim.... :rolleyes:

Share this post


Link to post
Share on other sites

sevgili trradomir o biçim bi konu olmuş eyvallah sağolasın

ben şimdilik izlemedeyim, bilahere konuya katkıda bulunacağım....

sevdayolcusu arkadaşımın anlattığınızada epey güldüm hani :) :rolleyes:

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hakikaten güzel konu olmuş.Bütün kirli çamaşırlar dökülecek desenize(Eyvah!..)

Benimde yazacak çok şeyim var ama...Bi tanesini paylaşayım şimdilik

 

Ben 4-5 yaşlarındayken annemle komşumuz Zeliha teyzeye gitmişiz.Annem orda beni uyutmak için başımı okşayıp duruyormuş. Zeliha teyze de -beni kızdırmayı çok severdi- beni ağlatmak için şöyle demiş:

"Kızım bak annen saçlarınla oynayıp duruyo, kafandaki bitleri ayıklıyo."

Ben anlamamışım o zaman, yani beni o gün ağlatamamış ama şu cümle "kafandaki bitleri ayıklıyo" hafızamda yer etmiş :rolleyes:

Aradan günler geçmiş...

Bir gün annemle ulusa giderken dolmuşta amcanın biri beni sevmiş, başımı okşamış.İşte ne olduysa orda olmuş.Ben amcaya demişim ki:

"Amca beni sevme ben bitliyim!..."

Ben öyle söyleyince amca gülmüş.Ben de herhalde gülmesinden aldığım cesaretle yol boyu bağıra bağıra:"ben bitliyim, ben bitliyim, ben bitliyim!..." deyip durmuşum. :)

Zavallı anneciğim beni susturamamış, hâlâ anlatır.(Anlatırken de kızar)

 

Teşekkürler trradomir...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Of of of, süpper şeyler çıkmış hakikaten... Ellerinize sağlık. Allah razı olsun dostlar, epeyce güldürdünüz beni. Kendini fıskiye zanneden küçük Onur, babasına vaizlik eden bebek, ablaya el kaldıran (merak ediyorum, taş oldu mu eliniz acaba? Ben ne zaman niyet etsem hep bu uyarıyı alır, hizaya gelirdim :rolleyes:) Gece Güneşi, minipsikolog yeğen, zavallı hain sevdayolcusu, Bitli Sitare ahahahaha...

 

Ben de şu anda bi olay anlatmayayım, yalnız boşa mesaj yazmış olma korkusundan halas olmak için, yeğenlerimden birinin ıspanak kelimesini "Zıppadak" şeklinde telafuz ettiğini yazayım. Bi de, ben, kendim, küçükken o kallavi, yuvarlak, sert, ağır meyveye, içerisinde k, d ve p gibi ağza sert gelen harfleri barındıran bir kelimeyi yakıştırmıştım: Mekdup (mektup değil)... Ne alaka ulan?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bir tanede ben anlatacam ama kaç yaşındaydım bilmiyorum herhalde çocuktum :) Nedendir bilmem ama ta çocukluğumdan beri futbula merakım vardı fb li kaleci schumacher var ya hep sakız çiğnerdi birgün ablama abla bu schumacherin sakızı nasıl bir sakız ki her hafta çiğniyor çürümüyor bana da ondan alır mısın dermişim. Nerden bilirdim çiklet denilen şeyden bir tane değilde çok varmış ve fbli kaleci her maça başka çikletle çıkıyormuş yani her defa aynı sakızı çiğnemiyormuş bunu büyüyünce anladım :rolleyes: Ablam beni ne zaman rezil etmek istese yabancı falan demez anlatır çok utanırım halbu ki ben öyle bir şey dediğimi hiç ama hiç hatırlamıyorum...

Share this post


Link to post
Share on other sites

arkadaşlar gerçekten güzel anılar ortaya çıkıyor sitare kardeşim sen de baya cesursun valla çok komiktin... hafakan kardeşim sizi güldürüp neşelendirebildiysem ne mutlu bana...

çocukluk bambaşka şey ya...ne günlerdi o günler... ya tutamayacağım kendimi ben bir anımı daha anlatacağım...çocukluğumda çok yaramaz olduğum için bendeki çocukluk anısı aşırı fazla..

umarım sizleri sıkmam...

 

şimdi efendim ben 10 yaşıma kadar köyde yaşadım... çok sevdiğim bir arkadşım vardı...Hamide.. öyle bir arkadaşlık ki anlatamam..akşam kavga eder ayrılırdık ertesi sabah hiçbişey olmamış gibi beraber okula giderdik...zaten çocukluk böyle birşeymiş kötü şeyleri kolay unutuyor insan..keşke büyüyünce bu özellik insanlardan kaybolmasa... neyse konuyu saptırıyorum...

işte bu arkadaşımla resmen köyün çetesi gibiyiz..mahallede yaşıtımız çocuklar bize yan bakmaya korkarlardı...(.zaten arkadaşım ailesiyle erkenden istanbula taşınmasalardı kesin bir çete kurardık..ama yanlış anlamayın iyilerin yanında olup kötülerin korkulu rüyası olan bir çete ...)

işte efendim bu arkadaşımla bir gün yine aklımıza bir yaramazlık geldi...ve arkadaşımın annesinin odasına girdik.. annesinin haplarından aldık..

sonra arkadaşımın harmanlarına gittik ve samanlıklarının (belki bilmeyeniniz vardır samanlık köylerde hayvanların kışlık yiyeceklerinin koyulduğu yerdir...) üstüne çıktık.... orası da öyle bir yer ki kimse bizi bulamaz ..zaten kimsenin aklına da gelmez..kim düşünür bacak kadar çocuklar samanlığın damına çıksın... :)

işte efendim damda arkadşımla o haplardan içeceğiz..maksadımız ölmek...(hala düşünürüm bulamam nerden gelmiş aklımıza.. acaba diyorum o zamanlar bizim o küçücük dünyamızda ölümün tarifi neydi.... bir oyunmu sanıyorduk ...)

neyse sonra arkadaşım ve ben birer hap aldık içeceğiz...ama, yok yapamıyoruz dedik en iyisi biz bir hapı paylaşalım..(o zamanlar da amma paylaşımcıymışız)..bir hapın yarısını arkadaşım yuttu diğer yarısını ben sonra elele tutuştuk ve yattık damın ortasına... bekliyoruz bekliyoruz birşey olmuyor .. baya bekledik yok efendim hiçbir değişim yok....en sonunda sıkılıp kalkmıştık..ölüm oyunumuz fiyaskoyla sonuçlanmıştı.... :rolleyes:

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ah o denizler ahh sen bana anı mısın yoksa nükte mi bıraktın içimde hallaç pamuğu misali..

 

Şimdi efenim abim benden 3 yaş büyük ablam 2 yaş..

Malumunuz çoğunuz gibi bizde ailecek denize giderdik ve denize ilk girmeye başladığımızda abimiz afacan çocuk nidalarında kahkalarla bir beni uyana, ablamı öteki yana hep suyun içine sokardı ilk 5-10 dakika cebelleşirdik suda, abimiz yorulsunki bıraksın bizimle uğraşmayı ya ağlayarak çıkardım sudan!

yudum yudum sular mı kalmış yutulmamış..kaç seferde suyun dibindeki kumu avuçlayıp savurdum rastgeldiği kadar...ama ablamında alacağı olsun korkusundan bir benimle anlaşıpta abimin üstüne gidemedik onu suda boğamadık. Şimdi büyüdük ama cesaret edemiyorumki açıldıktan sonra tepesine binmeyi yılların acısını çıkarmayı :rolleyes:

Share this post


Link to post
Share on other sites

9-10 yaşlarındayım..

 

Cıvıl cıvıl bir bahar günü..:) Yılın o vakitleri ve günün o saatlerinde evde pek kimse olmaz, her kes artık yaş grubuna göre bahçede, şurda burda vaktini mutlu mesut geçirmeye bakar..Neyse efendim ben artık oyun oynamaktan yoruluyor, soluklanacak bir gölgelik arıyorum.Kapının eşiğinde bir müddet soluklandıkta sonra eve girip mutfağa atıyorum kendimi...Suyumu içiyor, biraz dinleniyorum.Ardından bakıyorum ki yerde düdüklü tencereden büyük, kazandan küçük, kapağının üzerinde kalın bir örtü olan bir çeşit kap...Artık kokusunun cazibesinden midir nedir beni önce bir merak ardından karşı konulmaz bir iştah sarıyor.Kabın üzerindeki örtüyü kaldırıp elimi yakmasın diye kılıf olarak kullanıp kapağını kaldırıyorum.ve karşımda bir tencere dolusu gül reçeli...:)

Kapağı açmamla birlikte o mükemmel renk ve koku cümbüşü bir buhar halinde yüzümü yalıyordu...Bir reçel değildi bu, bir sanat eseriydi sanki :) Neyse efendim biraz içimi didikleyen hınzırlık dürtüsüyle birazda nefsimin aklımı çelmesiyle kendime hakim olamadım.Gözümü yumup parmağımı batırıverdim.Hatta gözüm o denli dönmüştü ki etrafta çatal veya kaşık aramaya fırsat bulamamıştım. Efendim işte o gün,hayat bana her gördüğüm güzele şeye itimat etmemem gerektiğini belletmişti. Hemde öylesine acı bir tecrübeyle oldu ki bu, bir daha unutmam mümkün olmadı. Parmağım o gül suretli alev deryasına dokunur dokunmaz öylesine yandı ki, çığlığım, şiddetinden boğazıma çığ düşmüş gibi yığılıverdi.Parmağımı bir hışımla geri çekip ayağa kalkarken tencereyi devirdim, üzerime doğru lav gibi gelen reçelden koşarak kurtuldum. :lol:

Share this post


Link to post
Share on other sites

Efendim, aslında derhal yatmam gerekiyor fakat hatırıma gelen bazı futbol hatıralarım oldu, değinmezsem rahat uyuyamam. Yazayım da kaçayım bari dedim ve evet yazıyorum.

 

Efendim bendeniz çocukken müthiş bir maç hastasıydım. Yatılı okuldan eve geldiğim hafta sonlarında, 2 günümün en azından bir 10 saatini, Radyo 1 mikrofonlarının başından bizlere "Malatyaspor-Vanspor" gibi mühim maçları anlatan şahısları dinlemeye tahsis ederdim. Müthiş de bir maç hafızam vardı; mesela, Ankara'da Gençler'in Fener'i 4-1 yendiği maçın gollerinin hangi dakikalarda kim tarafından atıldığını, yakın zamana kadar aklımda tutmuşumdur. Bu dönemde aklımdan çıkmayan bir replik vardır, hala durup durup hatırlar, şöyle içimden büyük bir coşkuyla geçiririm. Fenerbahçe'nin Beşiktaş'ı 2-0 yendiği ve muhtemelen 1996'da oynanan bir maçta, Ercan Taner, Fenerbahçenin ikinci golü öncesinde kelimesi kelimesine, o gür sesiyle şöyle bağırıyordu: 'Atkinson gole gidiyor, Atkinson ve goooool!'...

 

Neyse efendim, bu olaydan birkaç yıl öncesine tekabül eden, tuhaf bir anım vardır benim futbolla ilgili. Mesela Oktay, Alpay ve Ofsayt'ı, uzun bir süre Beşiktaşın yıldız futbolcuları sanmışımdır. Evet, şu anda pekçok bebeden duyabileceğimiz 'Aleeex ve goool!' replikleri, bende 'Oktay, orta, Ofsayt ve gool!' şeklindeydi. Efendim bir süre ben bu yanılgı içerisinde yaşadıktan sonra, tesadüfen Beşiktaşın oynamadığı bir karşılaşmada Ofsayt lafını duymayayım mı? Dünyam başıma yıkıldı resmen. Olamazdı, o Beşiktaşın yıldız futbolcusuydu, başka takımda nasıl olabilirdi ki?.. Bereket versin, o zamanlarda transfer denen bir hadiseden haberdar değildim ve Ofsayt isminin ancak tek bir insanda bulunabileceğine iman etmiştim. Böyle olmasaydı, daha uzuuun aylar Ofsayt'ı BJK santraforu sanmaya devam edecektim belki de.

 

Diğer bir yanılgım vardır ki o çok daha beterdir. Malumunuzdur efendim, topunuz tanırsınız İsmet Badem'i... Bu abi vaktinde Murat Murathanoğlu'yla basketbol maçları sunar, yorumlarıyla izleyiciyi mest eder, onların sevgilisi olurdu. Bu basketbol maçları sayesinde uzun bir süre 'isabet' kelimesini 'hisabet' zannetmiş ve bu şekilde telafuz etmiş olmamın yanında, bir başka yönden de tesir altına girmiştim: İsmet Badem faktörü...

 

Efendim, hakem olacak insan ev sahibi takımın aleyhine karar verdiği zamanlar, tribünler bir tezahürat ile inler. 2 kelimelik bir sıfat tamlaması olan o küfürlü tezahüratı hepiniz bilirsiniz: 'i*** huaaa-kem!...'

 

İşte ben o dönemlerde o kadar temiz bir çocuktum ki, i... hakem ifadesini İsmet Badem anlıyor ve kendi kendime durumu sorguluyordum: 'Bu İsmet Badem basketbol maçlarında yorumculuk yapan bir amca değil mi? Niye bir futbol maçında bu adam için bağırıyorlar?.. Hem ne alaka, niye bi yorumcu için bağırsınlar ki?..' Sonra da bir neticeye varırdım: 'Demek ki İsmet Badem o kadar iyi bir yorumcu ki, seyirciler pozisyonu onun yorumlamasını istiyor, onun hakkı teslim edeceğini biliyor. İsmet Badem, işini yaparken hakikatten gayri bir ölçüt tanımayan büyük bir insan demek ki!'...

 

Bu yanılgıyı, Allah sizi inandırsın, 3. sınıf bitene kadar taşıdım. İsmet Badem'in, aslında i*** hakem olduğunu öğrendiğimde ise dünyam başıma yıkılmıştı ve ben hayatımın en ağır depresyonunu o an geçirmiştim.

 

İmdi dostlar, yazımı bitiriyorum. Rahmetli santrafor Ofsayt'ın ruhu içün, El-Fatiha!...

Share this post


Link to post
Share on other sites

aklıma geldikçe anılarımı paylaşayımki konu aktif kalsın :)hemde siz gülün bende hüzünleneyim

 

daha okula bile başlamamıştım o zamanlar. arkadaşın bahçesine havuz yapma çalışmasına başlayacaktık.bunun için her türlü aletin bi şekilde temin edlimesinden sonra , koca koca çukur kazınıp sonra itina ile bunu suyla doldurduk. dökülen suların toprak tarafından hızla emilmesi üzerine arkadaşa "ne biçim bahçeniz var" diyerek tekme tokat dalmak gerekmişki hır çıkarıp sonra bi güzel patakladık. sonra o mükemmel çocukluk aklıyla zemini poşetle kapatmaya çalışarak havuz yapımına devam etmek istedikki patakladığımız canım arkadasım anneeee nidalarında ağlayarak evine yol alırken bizde kaçtık.plan gerçekleşememişti...yaklaşık bi saat sonra annem beni kapıda oklavayla karşılamıştı sonuç mu ? akşama kadar eve kapanma cezası:)

Share this post


Link to post
Share on other sites
...dünyam başıma yıkılmıştı ve ben hayatımın en ağır depresyonunu o an geçirmiştim...

 

Yazdıklarını okuduğumda da, gülme krizi beni tuttu :) Sanki Ata Demirer'in gösterisindeydim bu yazdıklarını okuduğumda.

 

Ofsayt ve goool :)

 

Çocukluk işte

Share this post


Link to post
Share on other sites

Arkadaşımın küçük oğlu babasının zorlamalarına dayanamayıp fenerbahçeyi tutmak zorunda kalmıştı. Babası ne olur ne olmaz çocuğunun fb maçından başka bir maç izlemesine izin vermiyormuş. Çocuk aklı işte ne hikmetse izlediği zaman hep nobrenin elle attığı gollere tesadüf ediyormuş çocuğun öylesine beynine kazınmışki elle atılmayan golleri golden saymıyor. Garibim inşaallah biraz daha büyüyünce asıl golün ayak ve kafa ile atıldığının farkına varır.Eee çocuk haklı hakem gol deyince tribün gol diye nara atınca olacağı bu olur. Dua ve muhabbetle.

Share this post


Link to post
Share on other sites

harika konuymuş süper yaa anlatacak okadar anım varki anlatamam :)

 

ben 4-5 yaşlarındayım.bi akrabımız bizim eve oturmaya geldi.bende küçüklükten beri koltukların tepesinde oturmaya ve insanların saçlarıyla oynamaya taramaya meraklıyım :) neyse akrabamızda küçük boylu ufak tefek ve kel biri...bende her zamanki gibi koltuğun tepesindeyim adamın azıcık olan saçlarıyla oynuyorum...sonrada adama dönüp herkesin içinde demişim ki :) YAŞINDA UFAK AMA NEDEN SAÇLARIN YOK... :lol: :D boyunu küçük görünce kendinide küçük sanmışım :) :D ;)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yine bir şehr-i ramazan...

Sülalecenek yemek yeniliyor. Pek hürmetli dedeciğim tüm ihtişamı, uzun beyaz sakalı ve koyu renkli takkesiyle başköşede. Ben kıyılarda bir yerlerde önümdeki nimetle meşgulüm. En sinir olduğum şeylerden biri midemle haşır neşirken başkalarının aramıza girmesi. Ama tabi bu kişi baba olunca hafif alttan alma hissi tezahür ediyor. Her neyse yemeğin en ana, en heyecanlı kısmısında babam kalkıp: ‘kızım söyle bakayım, senin baban mı daha akıllı, benim babam mı?’ diye sormasın mı? Allah dedim baba ne yaptın… Sen misin beni gıcık eden… Tüm inadımla iki lokmam arasına cevabı iliştiri verdim: ‘Benim babam!’ :)

Baktım millet gülmeye başladı. Ayol ne oluyoruz, ne dedik şimdi :) derken gözlerim dedeme çarpıverdi. :lol: Olayı o an anladım. İş işten geçmişti ama bozuntuya vermemek için zoraki olarak kahkahalara eşlik etmeye başladım. Çocukken bu kadar kötü hissettiğim bir an daha oldu mu hatırlamam… :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

bende çocukluk denen o dönemin hangi evresindeydim hatılamıyorum benim bir kaçtane aplam olduğu için herkese de ancak bir iş düştüğü için benim görevim de toz almaktı, kendilerini hiç sevmedim hala da sevmem ve hep bunu bana yapılmış bir haksızlık olarak görürdüm herneyse ben bu malum görevi yerine getirirken hep şarkı söylerdim çocuk işte anlamaz ki sesinin çirkinliğinden, detonesinden yine her neyse anlatacağım zati şunun şurasında 2 cümle neden bu kadar uzattım lafı bende anlamadım..bu defa ben şarkı sölemek yerine coca colanın cıngılını dilime dolamışım sürekli; "hayata gülümseyin, hayat gülümseyin" deyip duruyorum nihayetinde beni fark eden annem o kalın, haşmetli ve söyliyeceği şeyi kesin kabul eden bir ses tonuyla "NEYEEE" dedi (annem erzurumludur da )

bence son noktayı koymuştu!!

 

 

Allah a emanet olun kardeşler, canlar..

Share this post


Link to post
Share on other sites
Arkadaşımın küçük oğlu babasının zorlamalarına dayanamayıp fenerbahçeyi tutmak zorunda kalmıştı. Babası ne olur ne olmaz çocuğunun fb maçından başka bir maç izlemesine izin vermiyormuş. Çocuk aklı işte ne hikmetse izlediği zaman hep nobrenin elle attığı gollere tesadüf ediyormuş çocuğun öylesine beynine kazınmışki elle atılmayan golleri golden saymıyor. Garibim inşaallah biraz daha büyüyünce asıl golün ayak ve kafa ile atıldığının farkına varır.Eee çocuk haklı hakem gol deyince tribün gol diye nara atınca olacağı bu olur. Dua ve muhabbetle.

Hahaha çok komikmiş. Benim de bi amcaoğlu var, bütün bayıcıları, bütün kabak tadı verenleri beşiktaşlı sanıyor. ee ne yapsın çocuk...

 

Hee bi de sizin arkadaşın küçük oğlunun hafızası birazcık sıkıntılı zahir. Nobre'yle Anelka'yı karıştıracak kadar... Azıcık...

 

Abartmasak, tadında bıraksak, muhabbete limon sıkmasak, basit hareketlerle laf sokmaya çalışmasak ölürüz değil mi?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sene 1984-85 arası (hafıza o yaşlarda kuvvetli maşaAllah) 2-3 yaşlarındayım. Babamın amcaoğlu var, haftada bir kaç kez geliyordu herhalde bize. Sürekli gözlerini şekilden şekile sokar beni korkuturdu. Artık durum canıma tak etmiş, ne yapsamda kurtulsam bu durumdan diye düşünür durur olmuştum. Aklıma bir fikir geldi : ) ve hemen uygulamaya koyulmuştum. Annemin tülbentlerinden bir tanesini aldım ve komple kafamı örttüm. Bizim amcaoğlu geldiğinde başladım hööööööööö lemeye : ) Böylece yüzünü göremiyordum ve de göz hareketlerini. Kalktım ayağı ve üzerine doğru yürümeye başladım. Sesde gelmiyor. Meğer adam uzaklaşmış bile. Tabi önümüde göremiyorum. İlk önce duvarda bir "tak"lama sesi : ) o hızla geriye doğru bir sendeleme, sonrasın da karyolanın kenarına çarpma hareketleri ve ağlama. Üstüne üstlük birde kafamdakini kaldırdığımda o iğrenç gözler : ) 1 taşla 4 kuş misali

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...