Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Mustafa Cilasun

* Mustafa Cilasun Şiirleri *

Recommended Posts

Kalmışsa solgun umutlar!

 

 

Giderken

Hicranımla elemler neye yarar diye

Demledim sineyi hazanımı ölüm vaktine

 

Açtım işte

Gönlümden süzülen hicranı nefese

Duyulmayan sesimle, anlaşılmayan halime

 

Ne günahlar ki

Ya Rab sen hiç nasip etmezsin

Gönüllerde tek sensin sen elbette yücesin

 

Nefsi

Halk edensin, hissiyat ki veren sensin

Sevilen aşkın o baharında bilinmez hecesin

 

Umutlar ki

Hazanı muhabbette gark edildiği

Serdediyorum içselliğimde ki müthiş nefesi

 

Zaman ki

O meçhulün en bariz ayak sesleri

Bir sevdanınki silinmeyen en hazin tükenişi

 

An

Seninle anlamlı olan bir zaman

Can, ahseni takvim üzerine tanzim edilen kan

 

Zan

İdrakten sakıt olan anlamsız hezeyan

İnsan, aklıyla ve idrakiyle kulluğa uzanan can

 

Aşk

Kelamı aciz bırakan en muazzam olan

Sevda, rıza için hasredilmeyince ayaz yaşatan

 

Yar

Zarafeti içinde edebi kuşanarak kokan

İhsan içinde baharları yaşatarak hazzı yaşatan

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sen bir şevk-i bahar!

 

 

Ey can

Gül şimdi hazin

Sümbül ise öyle perişan ki

 

Ne hikmettir ki

Dinmeyen bahanelerin

Çilenin dirliğinde hali hazan

 

Oysa

Canan için soluyan

Hak rızası için konuşmalıydım

 

Artık

Meramı halinde

Bizarlığa mahkûm bırakılandım

 

Senin aşkın için

İlk haleyi tedrisatın

Ehemmiyeti ve bir kıymeti vardı

 

Murat ederim ki

Edebin her açılan sayfası

Muhakkak terennümle hissedilmeli

 

Halin adabında

Yoğrulan bir dili seçip

Onunla hareket edileceği bilinmeli

 

Mananın kadri

Böyle telakki edilip

Bir şevk-i bahar sinede hissedilmeli

 

O öyle

Nezih bir çiçek ki

Onun kadrini ancak hal ehli nefeslenir

 

Çileyi tanıyan

Ve onunla hem dem olan

İdraki bulunan, kullukla sorunu olmayan

 

Kim bilir ki

Zatı şahanelerin

Melalinde mahfuz ne hikmetler gizlidir

 

Nazarı hal ile

Temaşa edilince anlaşılır

Ayan olan sadece aşkın idraki dilidir

 

Serabı bade olan

Ve şevki ihsan eden

Gönülde filizlenen rahmetin esenliğidir

 

O öyle azizdir ki

Sevilmeyi hak edendir

Ve kalbin odağı payedir bekleyen ferdir

 

Olsaydım ki

Endamı nazarında

Çiğnenen bir toprak ve zerreyi mutlak

 

Rahmet hilkatinde

Sonsuzluğu solumak

Halin renklerinde boyanarak öyle kalmak

 

Kokun ile

Doyasıya uyumak

Hazzını yudumla***** ram olmak kavuşmak

 

Ben

Sürekli eriyendim

Sukutu seçen ise ne hikmetse yine sendin

 

Halimi

Haşyetin hicranında yalnızca titreten

Ve aşkın serencamında an’ı bekleyendim

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Tefekkür namına hiçliğim!

 

 

Halimin fakirliğini

Deruhte ettiğim bir zaman diliminde

Kalbi hissedişle ve titremem eşliğinde ezanı duydum

 

O an ve dile gelen

Ruhi serencam sağanağında hislerim

Fevkalade feveran ederek ve alıp ötelere götürüyordu

 

O vakit

Bir hüzün her yanımı kuşatmıştı

Yılara rağmen akmayan gözyaşları boşalmaya başlamıştı

 

Anlamak adına

Halim fevkalade fakirleşmişti

Zihnim kendi yozluğuyla yüzleşti, hissetmek netleşmişti

 

Ömür defteri

Sahifelerinde gizlediği kebirleri

Ve fersizleşen gözlerimin refakatiyle, nefesim acizleşti

 

İradem adına

Tasarruf eylediğim keyfiyetim

Tefekkür namına hiçliğim, idrak adına duyarsız kabiliyetim

 

Vasviyet niçin

Nitelikli bir insan olmak mı hedefim

Kul olmak en son tercihim, bahşedilenler benimle her şeyim

 

Tasnifi ne bilirim

Nizam için nefsi kime amade edeyim

Akıl değil mi rehberim, inkişafı neyleyim nihayetinde eneyim

 

Abdest almayı

Gereğince kılınan namazı ne bileyim

Cemaat ruhuna nasıl erişeyim, uzak kaldığım camiye ne deyim

 

Halimi kime arz edeyim

Nasıl bir gerekçeyle edebi hal dileyim

Ruhuma ne diyeyim, kalbimin boşluğunu kimle zenginleştireyim

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Suskun yürekler

Sukuta mecbur edilen kalpler

Hicran içinde nefeslenen ve bizatihi sahip iradeler

 

Ne desiseden

Ve ne de cürümden hazlanırlar

Rahmani adımlar niyetle kaim olan sabırlar hedefti

 

İyiliği öncelemek

Kötülükten men etmek hakikatti

Zulmetmek, hak yemek ve hatta niyetlenmek yasaktı

 

Akide niye vardı

Kalbin sahibine yakın olmak murattı

Ruhsat, kimler için haktı, azimet takva içinde farktı

 

Lakin hiç anlaşılmadı

Enaniyet sahipleri mütemadiyen suçladı

Ne hak tanıdı ve ne de bir hukuk için utanmak kaldı

 

Yağmalamak için

Kanuni ihsaslar peş peşe sıralandı

Millet adına, mana tahtında ne varsa sürekli dışlandı

 

Entrikalar arttı

Varlığa kul olmak saltanat için vardı

İmtiyazlar, haktan anlamayan soysuzlar için yasalaştı

 

Perişan halk

Ekmeğe muhtaç mahzun can ne olur kalk

Haline bir bak, mütemadiyen seni uyutan zihniyeti yak

 

Millet birliği için dendi

Dirliği tahrik eden bizzat kendileriydi

İnsan hilkatinde aidiyet muhakkaktı lakin adres yanlıştı

 

Öğretiler şekliyet için vardı

Ruhsuz nefesler kulluk için yıllarca arttı

Kimlik, nesli netlik, canı emniyetlik dini ehemmiyet kalktı

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Güneş hilkatince çekiliyor

Kimseye kelam etmeden sakinliğe bürünüyordu

Zaman insan için, kalp ritminde niçin, ruh bizarlığından emin

 

Ne hesaplar yapılıyor

Envai çeşit hazlar ne için terennüm ediliyor

Varlık insana, insan adama, adam kulluğa sürekli uzaklaşıyor

 

An ve tükenen zaman

Can ve kanının hükmünde nefes alan insan

Hiçbir hesabı olmadan yaşamayı marifet sayan anlamsız kan

 

Seküler kimliğin

Pagan kültürünün ihatasıyla mana kayboluyor

Hırs, hınç, kin ziyadeleşiyor, nizamsız nefs dört köşe oluyor

 

Sorumluluk kime kalıyor

İblis bir yük mü alacak kurnazlık anlaşılıyor

Nefesin kadri, umutların sadrı iradeyi maslahat sorgulanıyor

 

Her nefis kedini tanıyor

Kime ne kadar ve hangi niyetle, iyi biliyor

Lakin neyi bilmiyor, haşyeti hiçliyor mağfiret hakkını bilmiyor

 

Tavsiye edilenleri görmüyor

Kitabı celil için ne hazin ki burun kıvırıyor

Kalbi işitemiyor, inkişaf nedir bilmiyor idrake gerek görmüyor

 

Hareket ve kuvvetin

Zerrede gizlenen hikmetin ve gerekçesini

Merak etmiyor zekâ nemliyor ve aklın zaruretinden uzaklaşıyor

 

İhsanın bereketini

Rahmetin rıza ecrini, kulluğun ihlâs sadakatini

Önemsemeden nefesleniyor, ömrün sahifelerini dürerek gidiyor

 

Aşk için ne diyor

Sevda kim için anlamlaşacağını bilmiyor

Sonrada halden ve edepten bahsediyor, kelamı hakkını vermiyor

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nihayet akşam olmuştu

Solgun umudumla yolunu beklediğim babam

Fevkalade yorgun bir halin sağnağında nefes alıyordu

 

Ne bakacak takati

Ve ne de bana nazar edecek gözlerinde feri

Yılgınlığın kadrine teslim olmuş perişan kişiliği sancıydı

 

Ömrünü vakfetmişti

Gece gündüz demeden vardiyaya kilitlendi

Başını sokacağı, bacasını tüttüreceği bir ev nihayetti

 

Lakin kifayet etmiyordu

Mutfak fakirlikten acıyla dem vuruyordu

Kurulan sofrada bir baş soğan, haşlanmış patates vardı

 

Ekmek karın doyurandı

Hüzün her nefesi kuşatıyor lakin susuyordu

Evladının gözelerine bakamayacak kadarda solgun soluktu

 

Annem hep sokranırdı

Keşkelere mütemadiyen itibar ederdi

Sabrın ikliminde nefeslenmeyen ve kanaati bilmeyen kandı

 

Babam adamlıkta kalan

Anam nisa kimliğinin edebini hiçe sayandı

Benim nazarımda babam haklıydı, anam nedametle yaşayandı

 

Ne kadar çalışsa da

Mesaiye kalmak için yarışsa da olmuyordu

Annem konu komşunun varlıklarını babama hınçla haykırıyordu

 

O vakit annem

Hiç istemediğim halde gözümde küçülüyor

Aile saadetini hiçliyor, babama hiç samimi destek vermiyordu

 

Çok üzülüyordum

Çare adına hiç bir şey bilmiyordum

Ama içime işleyen hicranı yıllara sâri olarak acıyla demliyordum

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Çok geç kalsam da

Anlamıştım artık ne kadar acı olsa

Şayet çekilen çileler ve sancılar hakikat için adımsa

 

Annemim oğlum derlen

Çilekeş babamın sabrını idrak ederken

Gönüllü kölelik her yanı kuşatırken arayışlar hicranken

 

Ne vergiye ne üretilene

Ve ne de nizama muhtaç nefs şahitse

Maaş adına alınan para bereketsizse hüzün başlıyor işte

 

Ne devlete

Ve ne de hükümete sözüm var

Ben ömrümde solgun bir bahar, hazan her yerde ey yar

 

Her yerde desise var

İnsan kimliğinde ar kalkmış ne yazar

Hak adına, mizan tadında, edep babında hasretim akar

 

Ne yargı adına

Ve ne de yasamanın girdabına

İnsanı anlamak bu kadar uzaksa, var git sen Allah aşkına

 

Ötelerden öğrendiğim

Açlık adına kıvama erdiğim hakikat

Sabır sanatında demlediğim zayiat o kadar hazin safahat

 

Ey hak biliyorum

Gücümün ve takatimin çok farkındayım

Gerekçeleriyle sana olan niyazım, kalbi yakarışlarım böyle

 

İnsan hilkatinde

Beşer olarak kalmak erdem sayılmakta

Anlamsız soluklar her bir yanı kuşatmakta aczi yet farkıyla

 

Kime ne söylesem kifayetsiz

Kelam varlık içinde ahenkleşen senetmiş

Sukut etmek acizliğe rağbetmiş, düşünmek nüfusa hasredişmiş

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Tenha bir köşede halimleyim

Ve bir telaş içindeki koşturanların şahidiyim

Ne dertleri var, hangi gaileye hasret duyar ne bilirim

 

Ürperti içinde yemlenen

Güvenlik içinde su içen güvercinler içindeyim

Nefesin idrakinde miyim kalbi itminanlığı merak ederim

 

Sıhhat içindeki nefesin

Hakikat aşkıyla ritmeden güle hasret kalbin

Nedenler içindeki tahkikin akli muvazenenin takibindeyim

 

Uzaktan aşina olduğum

Ve fevkalade sefilliğine şahit olduğum ihtiyar

Mütebessim bir duruşla, her ne kadar yavaş adımlasa da

 

Bana doğru geliyordu

Bakışlarında, sakin adımlarında vakar vardı

Sırtında sallanan ve kolun yordamıyla kollanan heybe ardı

 

Yaklaştıkça yaklaşıyor

Adımları sıklaşıyordu, o vakit içim burkuldu

Ve bilmediğim bir kuşku her yanımı kuşatmıştı ürperti andı

 

Birden ayağa kalktım

Âdemi hakikatin selamını aldım ve o an rahatladım

Sanki biraz bakımsızdı ve adeta sakin sokakların erbabıydı

 

Konuşmak için uğraştığında

Tek tük dişi kalmıştı yorgun ve solgun ağzında

İşte her ne muradı varsa, oturmuştu fakirliğin sağanağına

 

Elini dizime ve torbasını

Büyük bir ihtimamla yanı başına hazla koydu

Gözlerinde şahit olduğum muazzam bir derinlik yayılıyordu

 

Cezbeden bir nefes olmuştu

Kelamı kemaliyet içinde zikrine de başlamıştı

Zaman onun için her vakit andı ve kan hakikati için akandı

 

Çok az ve fakat sakin konuşuyor

Yanındaki torbasına uzanarak içinden çıkarıyordu

İki parça ekmek ama hayli bayatlamış olunca suyu arıyordu

 

Dayanamadım ve suyumu uzattım

Gözlerime dikkatlice baktı ve tebessüm ederek

Aldığı su şişesini bayat eğmeğin üzerine ihtimam az boşalttı

 

Yumuşayan parça ekmeği

Öncelikle bana doğru uzatarak ikram etmek istedi

Hayli şaşırmış olduğumdan teşekkür ettim ve geriye çekildim

 

Bakışların değiştiğini anladım

O an kendi adıma ve zavallılığıma fevkalade utandım

Nihayetinde bende bir kandım, bir muvazene içindeki candım

 

Varlık adına kişiliğimin

Ar babında hiçliğimin, an katında fakirliğimin sancısıyla

Ve büyüyen iç sıkıntısıyla, âdemden adamlığa uzanan o acıyla

 

Zamanın mazideki sayfalarını

Bir bir önüme açan nazarları fark edince titredim

Takatimin acizliğini fark ettim, düşünmek adına çok hederdim

 

İhtiyar ve fakir amcanın

Ceketinde ki alel usul dikilen yamalıkları fark ettim

Adeta çuvaldızla dikildiğini yakinen gördüm, nedense imrendim

 

Kişiliğimi, nefsi kimliğimi

Kat kat takiyyelerle alaladığım hiçliğimi o an gördüm

Her çarede ve yanılgılarda ve hatta maslahatımda ilmi siyaseti

 

Çıkarlarıma hasrettiğimi gördüm

Kelamı, dostluğu ve her varlığımın sancısını yaşadım

Ruhi hastalıklarım ve kalbi lekelerim beliriyordu gözümün önüne

 

Kendimden geçmiştim

Sefilliğime refakat ettim lakin yine tektim

Yanıma gelen ihtiyar amca ne zaman gitmişti hiç fark etmedim

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gülüm

Hatırlar mısın bilmem

Kaç zaman geçmiş olsa da

İşte andım hazzı sürurumu yinede

 

Sen

Tanıştığımız ilk zamanlar

Bir hayli tedirgindin ve çokta çekingendin

 

Gözlerin

Kendince gizlenirdi

Ve kalbin fevkalade bir hızla çarpardı

 

Biraz

Utanırdın hayli sıkılırdın

O güzel yüzünü nedense hiç kaldırmazdın

 

Kim bilir

Belki yerlere bakarak

Neleri sorgular ve hangi çıkmazları aralardın

 

Sana

Çok yaklaşamazdın

Çünkü sen pek açılamazdın ürkek bir nisaydın

 

Gizli

Bakardın fark ettirmeden

Derinliğime nüfus ederdi edep timsali halin

 

Senin

Bu halin her zaman

Bana bir kuşu hatırlatırdı şefkat kuşatırdı

 

Güven,

Beklerdi çok zararsızdı

hayli korkardı nihayetinde oda bir candı

 

Çekim

Kuvvetin inanılmazdı

Ve içim içime sığmazdı koklamaya kıyamazdım

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gözlerim gözlerine nazar etmeden

Ellerim sadakatin timsali güvenini kazanmadan

Nefesim, halinde devran etmeden ne kadar yakınım bilemem

 

Anlar ar için harlaşır

Kan sevda dergâhında ancak anlamlaşır

Kalbi hissedişlere aşk en yakındır çünkü vefa onunla bir haktır

 

Henüz seni görmeden

Hissiyatınızın renklerini hiç bilmeden

Hassaten halimi hasretmeden sevmek adına tavdım ve aradım

 

Kelamınızla içimi işliyordunuz

Ne kadar uzakta olsanız da nefesinizi hissediyordum

Bilemediğim bir çekim kuvvetiyle cezp ediyor ve çekiyordunuz

 

Siz bunun

Ne kadar farkındaydınız asla bilmiyorum

Fakat yüreğimi okuyor ve beni bana anlatıp rahatlatıyordunuz

 

Vakıf olamadığım

Ve asla haiz olmadığım cazibeniz kuşatıyordu

Hissiyatım o an fevkalade rahatlıyor ve kederim hafifliyordu

 

İnanmıştım artık

Seni hiç görmeden sevmeyi hissetmeyi

Halinde demlenmeyi, mefkûrende filizlenmeyi çok diliyordum

 

Tenin ve zahirin bilinmezken

Tefekkür merhalemde önemini yitirirken kalbin

Meftun olduğum, belahatının sürurunda gamı unuttuğum haktı

 

O zamanlar bir başkaydım

Kalbimi sana vakfetmek için hazır insandım

Nasibimde her ne varsa çoktan razıyım sevdası kuşatıyordu

 

Çok mu duygusaldım

Yoksa hülyalarımla yaşayan bir can mıydım?

Lakin hissiyatıma vakıftım, kalbimin ritminde nefes alırdım

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sevda bahçelerinin çiçeklerini

Ne zaman hatırlasam hüzün çöküyor sineme

Zarafet adına, naiflik babında fakirliği yakinen fark ediyorum

 

Nesiller geliştikçe

Ve edebin safhalarını ötelendikçe ar kalmıyor

Aşkın en müstesna güzelliği olan utanma hasleti de kayboluyor

 

Heveslerin ihatası

Gün yüzüne çıkarak kabullenme yarışı başlıyor

Tensel işgüzarlık galebe çalıyor ve adabı muaşeret dışlanıyor

 

Talep adına ne varsa

Ve şayet ifa edilmeyen bir saçmalık kaldıysa

Sırnaşıklık mütemadiyen uzadıkça, yılgınlığın daveti karşınızda

 

İnsan olanın onuru ardır

Eğer onur kibir namına kullanılırsa ahmaklıktır

Adam olanın elbette ki bir evveli ve ahiri hesapla anlaşılacaktır

 

Duygusallık aşkla başkadır

İfratı zayiat olarak karşımızda heba olmaktadır

Aziz nefesler gerekçesiz solmaktadır, müddeti ancak ihsandadır

 

Nisalar edebiyle manalaşır

Edepsiz canlar bilinir ki mahlûk sınıfındadır

Ahsen olmak kime yakışır, çiçekler güzelliklerini ne ye borçludur

 

Kopartılan ve sarsılan

Kendi mecrasından çıkarak hilkatiyle yabancılaşan

Kokusunun farkına varmayarak ihtimam göstermeyen ve salınan

 

Hiçbir cazibesi kalmadan

Sokakları arşınlayan ve solgunluğa müptela olan

Çaresizliği yudumlayan, her bir canda medet uman yine de insan

 

Kim diler kim arzu eder

İradeye kimler müdahale eder, şartlar ezber

İnsan kendi istikametini tercihleriyle deruhte eder anında göçer

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kapıdan içeriye henüz girmiştim

Fevkalade bir sessizlik hükmünü sürüyordu

İşittiğim ve şahit olduğum kuş sesleri ve tefekkür zenginliğiydi

 

Sanki farklı bir şehirdeydim

Gördüğüm üç beş insan sessiz ve hüzünlüydü

Başları öne eğilmiş ve takatsiz adımlar eşliğinde yol alıyorlardı

 

Kalbi hissedişlerim başlamıştı

Böyle bir mekânda görmek ve işitmek farklıydı

Hissettiğim bir nizam vardı, dili düğümlenmiş insanlar ağlıyordu

 

Hıçkırıklar refakat ederken

Edep bariz bir şekilde ön saflardaydı

Ne bir kalabalık ve ne de bir feveran vardı, ar için yaşıyorlardı

 

Böyle zamanlarda düşünmek

Ve bir tefekkür ikliminde nefeslenmek andı

Hüzün ve hicran sayfaları açık seçik ortada anlamını koruyorlardı

 

Sadece farklı gördüğüm

Görevli personelin değişmeyen tavırlarıydı

Fevkalade lakayt ve sırnaşıklık içinde koştursalar da anlamsızdı

 

Yüksek sesle gülmeleri

Ve bazen de kendi arlarında çekişmeleri garipti

Sanki bu inanlar, hali hazır mekânın dilini bilmeyen çaresizlerdi

 

Çevreye yeşillik hâkim di

Fevkalade geniş bir arazi içinde nizam edilmişti

Birkaç özenle kesilmiş taş ve parsellenmiş mezarlar şahitlerdi

 

Ölüm ve nefesin neticesinde

Heves ve nihayetlenen sesin hesabı bekleniyordu

Derlenen sahifelere henüz dokunulmamış ve toprak kapatmıştı

 

Ne kadar cazibe varsa

Yok, olmuş ver saklanmıştı, çürümek andı

Ten fevkalade haraptı, nefs haşyet içinde kalan bir zavallıydı

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Çok teşekkürler ediyorum,

sevgilerimle selam eğliyorum...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Yalnızlığımın şevkiyle dağın ıssızlığını yaşıyorum

 

Ve senin gelmeni

Hiç ummadan kararsam da

Ben artık ölümle iç içe çaresizliğimle yaşıyorum

 

Yalnız

Senin ellerinde huzur bulmuştum

Bir de şu dağların dirliğinden medet ummuştum

 

Buğulu

Gözlerinden boşalan yaşlar

Gönlümün pınarı oldu ve nedametler unutulmuştu

 

Ve senin

Sabır ile yutkunman

Artık azığım oldu, ibreti hakikat melalimi buldu

 

Ne çare ki

Yüreğim seninle çok serin

Kalbim senin dirliğinde ancak olacaktır emin

 

Tütüyor

Gözlerimden hasretin senin

Buram buram kokuyor yokluğun billahi yemin

 

Ne

Kuru azığım ve ne de çalmayan kavalım

Böyle bir hicranla nasıl kalem tutsun ki ellerim

 

Gel

Ne olursun çık ta gel

Gayri nutkum duracak benim hassaten bil isterim

 

Ben şimdi

Sensizlikte ayazların derdiyim

Fevkalade sefilin, bir hazan içinde nefeslenmekteyim

 

 

Mustafa CİLASUN

 

**Yoksun artık

Gecelerin hüzün ikliminde ***

 

COK GUZEL.....!

COK GUZEL.....

KALEMINE SAGLIK........

AMA KERAMET KALEMDE DEGIL..

YUREGINE SAGLIK.....

Share this post


Link to post
Share on other sites

Eyvallah...

Çok teşekkürler ediyorum,

aziz kalbiniz için sürur ve huzur diliyorum...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yıllardır

yüreğimde hicranla gizlediğim

ve görmek adına melalimi seferber eylediğim

 

Halimi

meftun bırakan bir yârin

Hasretiyle öylece çaresiz nefeslenmekteyim

 

Onu anlamak

ve daha yakinen tanımak adına

hissiyatım artıyor fakat çok yol aldırmıyordu

 

Haliyle

Ürkek bakışları karşısında

kavrulmamak edebim için fevkalade gerekliydi

 

Zarif

Tenine akseden kızarmalar

Hayânın ta kendisini resmediyordu karşımda

 

Sahaflar çarşısından

ve onun izlerini bulmak için

Ne gayetlere girsem asla yeterli olamazdı

 

Oldukça sosyal

Ve serinkanlı olmama rağmen

bir türlü kendisinin yakınında olamıyordum

 

Açıkça korkuyordum

onun nazarları karşısında erimekten,

Güneşe hasret kar benzemesinden gidince

 

Bazen soruyordum kendime

Neden bu sıkıntılara duçar oluyorsun diye

lakin sormak ne işe yarıyor ki gönül dinlemeyince,

 

Sevmeyi,

Ve okşamayı arzuladığınız

Bir kuşun uçmasını asla dileyemezsiniz zaten

 

Onun nereye

gideceğini bilemezsiniz

ve nasibin hikmetini deşifre edemezsiniz

 

Ben yaklaştıkça

o uzaklaşıyor ben uzaklaştıkça

onun yaklaştığını hissettiğim duyguların hükmü

 

ne zamana kadar sürer

Asla onu bilemem, bilmek istemem

anlar, yüreğimdeki uysal adımlara refakat eder

 

kendi halinde yürüyen o yardan

habersizce ve kendi kendime uzaklaştım

yarım kalmıştı yazacaklarım içimdeki hazzı aşkla

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ruhun

Dinginliğini anlamak için

Bu manada suya bakmak idrakte yetecektir

 

Duru,

Sessiz ve sukut eden

Fırtınayı bekleyen nasibinin olgusuyla sabreden

 

Vakit gelince

Kabaracak, coşacak, dalgalanacak

Sevinçlerin ya da hüzünlerin habercisi olacak

 

Biraz sonra beklenen

Damlalar düşüveriyor üzerlere

Değişik rehavetlerden artan hazzı umutlarla

 

Birkaç gün öncesinde

Yollarda ciddiye alınmadan

Üzerine basılan ve çiğnenen çok halis topraklar

 

Hasretine ne özlem duyar

Buram buram yanıklarıyla çatlarlar

Şimdi suyun yüzeyinde başlayacaktır gezmeler

 

Her bir zerresinde

Var oluşun hükmü sebebiyle

Sineleri açılır aşkla ve kapanır halinde secdeye

 

Hesapsızdır düşen damlalar

Tayin edildiğine kadar atanın attığıyla kalır

Ne kadar genişleyebiliyorsa o kadardır arzda yeri

 

Bazen sakin bazen çılgın

Her bir kelime bir tarzı ya da

Şairin ruh halini yansıtır aslında yazılan mısralarla

 

Ve bu gayretlerden sona

Gidilen yolda atılan birer başlangıç adımıdır

Ve her ne niyetle yapıyorsa haz kendiyle kalacaktır

 

 

Ardından çok farklı konularda

Birbirinden değişik vurgularla işlenir şiirlerle

Ne renkler ne çeşitli fikirler yeşerir hoş görü ikliminde

 

Durmadan geliyor akın yürek

Her çeşit şiirin bir hikâyesi ve bir ad vereni var

Ömürlerini vererek adlarını bırakmışlar silinmezleriyle

 

Ruhunun aynası var

Olmaz mı çünkü her şairin kendince âlemi var

İnsanların ruh hallerinden zira sadece bir tane bahar

 

Değişir mutluluğumuz

Hangi hüznümüzün tekrarı ne kadar var ki

Her şey aynı bile olsa ya mekân ya da gün değişmiştir

 

Değişmeyen

Şiirlerdir aslında her hüzün ya da

Her sevinç bir defalıktır işte ne kadar farkına varılırsa

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Uzak

Diyarların girizgâhın da

Bilmelisin ki senin soluğuna çok hasretim

 

Hücremin

Her katresinde senin ferin

Halime bıraktığın eşsiz nefesini hissettim

 

Tenim

Dünyaya hasretken ben

Batında ise her zaman seninleydim bilesin

 

Sen

Zerrenle meşakkati yaşarken

Ben senin esenliğinde suhuletinin esiriyim

 

Sen

Can içinde bir canını yaşatan

en bahtiyar insan mefkûresinde heyecansın

 

Havva,

Asiye, Meryem, Hatice, Aişe

Fatımaydın nice isimlerin sahibi bir nisasın

 

Kâinatın

En şerefli bir insanı olan

Mükerremliği sabrıyla yaşayan latif bir kansın

 

Sen

Anaydın, ataydın ve havaydın

Topraktın, aşktın, sevda adına güzellik sunandın

 

Göz

Pınarlarından süzülerek akan

Bir damla yaş, anlayana neler anlatır eğer bilinse

 

Yaşadığın

Sevdanın aşk pınarlarından

Gelenlerdi onlar, Ummana kapı aralar vuslata akar

 

Yücelikte

Eşsizdin, bir mürebbiydin sen

İlk öğretmendin, sevgini hasreden naif güzelliktin

 

Eğer

Sen olamasaydın ey aziz insan

Şefkat asılsızdı, aşk taçsızlığı yaşardı hicranlaşırdı

 

Nice

Canlar var ki, bitmeyen umutla

Beklediğin muratların akabinde seninle anlamlaşırlar

 

Şahlar,

Padişahlar, krallar Osmanlar

Süleymanları dünya getiren anayla saltanata konarlar

 

Ancak

Seninle kaimdi cihanda alınan

Tüm solukların anlam bütünlüğü için kuşanılan sevdada

 

Oluk

Oluk akan kanlar, bir şahadet için

Yarışanlar, ana payesi için değiller mi coşkuyu yaşayanlar

 

İlahi

Adaletin muhatabı, tebessümlerin

En güzelini senden başka kim verebilir ki ey tahtı tevazuu

 

Her

Merakın heyecanın, telaşın yılmayan

En bariz muhatabı, her vakit sen olurdun, kimler anlamazdı

 

Arzı

Mekânın en nadide çınarı ve esen yelin

Gönülleri kuşatan, serinliği anlatan meltem olanı tek sendin

 

İnsanlığın

Muradı, neslin halkası ve manasıydın

Kâinatın anasıydın ve sen insanlığın medarı iftiharıydın cansın

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Artık bilmeliydim

İdrakin hakikatine ermeliydim

Nefesin mefkûresinde demlenenleri hissetmeliydim

 

Hissettiğim izlerinde

Niteliğin ve eminliğin hükmü açıktı

Kelamı fevkalade uygun ifade edebilen bir haki kattı

 

Nezaketi çok aşikârdı

Nefesinin her açılımında edep ardı

Nasıl ve ne şekilde emeğini hasretse bereketi haktı

 

Hiç bilmezdim

Kendisine zahir olmayan bir nefestim

Uzak diyarlarda ve fakirliğin harmanında anı yazandım

 

Kendi halimde

Ve nefesim müsaade ettiği müddetçe

Kalbim sahibini zikrettikçe, yorgunluk sudur etmiyordu

 

An ve zaman hikmetiyle

Nasıl tesiri kalbe halk ettiyse Hak

Lütfederek değerli nefesini hasrederek yorum yapmıştı

 

Öyle tanıdım

Ve bu manada haline muttali oldum

Her geçen gün bariz niteliğine haiz oldukça selamlıyordum

 

Selamı niyazı

Ve bazen de arzu ettiğim istirhamımı

Hiç geri çevirmeden müşkülatı yakinen bilinirken esirgemedi

 

Çok değerli emeğini

Fevkalade güzel resimlerini renklendirdi

Ve bloğuma hat zariflerini ve hatta fon müzik ilavesi ekledi

 

Muhakkak ki niyazı hak etti

Henüz hakkıyla vasıl olmadığım naifliği cezp etti

Ve bu mısraları yazmama vesile olarak ta hakkını teslim etti

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ağla

Gönlüm

Sen hiç durmadan ağla

 

Sinede hiç

Bir yaş kalmasa

ve durmayan sel olsan da

 

Tufanın

Ayak izlerinden

Dem vursan ve hali kuşatsan

 

Yinede

Ne olur

Sen hiç durma

Benim için yorulma

 

Artık

Bizarlığın eşiğinde

Başlamıştım bir seyri sefere

 

Sevda

Hasretinin en

Acımasız badiresinde melalimle

 

Aşkın

Açılan pençesinde

Anın yaşattığı tiz ürpertilerle

 

Sensizliğin

Aksettiği hicranla

Baht mı kalır solgun heveslerde

 

Gönlümden

Ne kadarda bir sitem

Nüksetse de ne fark edecek ki

 

Sen

Ne olur hiçbir

Zaman hicrana fırsat verme

 

Aklımı

Kendi ellerimle

Sende acı kederle gark etme

 

Derdin

Derinliğinde

İnleterek artık heder etme

 

Kim

Duyacak ki bizim

Sedamızı ey gönlüm sen ağla

 

Kendi

İçinde durmadan

Mahşeri yaşatır sözlüm bakma

 

Ey

Civan gözlüm

Selvi nazlım neredesin ses ver

 

Ne yaptım

Ben sana ki Hak

Aşkına bir anlatsana sukutunla

 

Sevdana

Hasret bırakmadan

Artık melalime aksana hicranla

 

Bıraktın

Baş başa artık beni

Sen derdin en kıdemlisiyle hazana

 

Allah aşkı

İçin bir kez de

Sızıyla sen dirilsen kalbi hissetsen

 

Şimdi

Ben tıpkı şifasız

Kanayan bir yarayım, sancılardayım

 

Gecelerin

Mateminde söyle

Daha aşkın için, ne kadar yanacağım

 

Sensizlik

İkliminde hıçkıran

Gönlüne küsen virane ve aşkı demdeyim

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hicranın izlerini

Kuytu köşemde solarken solumak

Ve manadan dem almak, hüzünle maziyi okumak

 

Açılan sayfalar

Arasında öylece dalıp kalmak

Muazzamlığın idrakinde zerreyi hakkı anlamak

 

şayet

Olmayacaksa bir nasip neylerim artık

Gecelerin içinde her daim kalırsam ben uyanık

 

İşte yine

Bir hüzzam şarkı ki çalıyor sazendeler

Bir can neyi bekler, sabreder ve ya nasip der

 

Nefeslerde

Bir divaneyi halin serencamını yaşamak

Artık dil şad olsa ne olacak artık kim avutacak

 

Aşkın

İnhisarında solunacak hale bakılacak

Çaresizlik ki hep beni mi bulacak şimdi ne olacak

 

Sana

Ne söyleye bilirim ve ne dileyebilirim ki

Sanki senin melalinde kalmış bir emanetim bilirim

 

Sensizliği

Bir ahengi sabır ile meşk kederim

Dertlenirim, derdimle avunurum aczi nefeslenirim

 

Sen ki

Sensizlik içinde mahkûm bıraktın canı

Koymadın ki bir, hal şevksiz geçen her zamanı andın

 

Hasretinle

Kuruttuğun hiç açmayacak şevki baharı

Sana yapılan her dili nazı sineden sızan hicranın acısı

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yine

Gelmedin, gelemedin

Ne kadar bekleyeceğimin

Korkusuyla baş başa kalmayı yaşatıyorsun bana

 

Kaç kez

Deneyerek bir çığlığın

Hicranını her yanımı kuşattığın da

Kaldırımlar yalnızlığın şarkısıyla avunuyordu

 

Benimle

Alay edercesine

Bir acımanın nedametini yaşatarak

Umudun sabır içinde abitleştiğini haykırıyordu

 

Oysa

Toprakta tıpkı

Benim ile hasreti yaşıyordu

Ne kadar hoş kokuyordu seni bana hatırlatıyordu

 

Ne onun

Susuzluğunda Ne de benim

Umudum azaldığında izlerinin tortusuyla

Oyalanıyorum seni bulmanın umunu yaşayarak

 

Yağmur damlası

Tenime bir bir nüfus ettikçe

Sensizliğin acısını toprağa akıtıyorum

Yalnızlığımı ona sunuyorum öylece bakınıp kalıyorum

 

Bazen içimde

Dalgalanıp figan neden hiddeti

Hıçkırıklar refakatinde çektiğim hasreti

Kime anlatacağımı bilemediğimi bir kez de sen söyle

 

 

Bir kahır ile yaşadığım

Metanetin çaresizliği çare olarak sunan

Sevda mertliğinde katiyetle dengi bulunmayan

Bir aşkın enginliğinde kal sen serinliğin güzelliğinde

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yılların hasretini

Var gücümle taşıdığım halde

Artık yüreğimin burkulduğunu biliyorum

 

Geçen yılların

Melalime kazandırdığı sabrın

Gerçek bir aşk olduğuna kani olmuştum

 

Ellerimi nereye uzatsan

Ancak müsaadesi hükmünce ulaşabiliyor

Bu sayede derinliğimde yumuşak bir haz alıyordum

 

Sevgiliye atfedilen

Ne kadar sinede bilinen kelimeler varsa

Onları heceleyerek yollarına döşesen ne çıkacak

 

O bir kere yönünü

Hevesleri istikametine dön derince

Halini kuşatan heyecan ve meraktan kurtulamaz

 

Duygusallığını

Deşifre eden cibilliyetin efkârı

Artık onu tutsağı yapmayı çoktan başarmıştır

 

Ne kadar çırpınsa da

Çıkmış olan adı ve ne derler kaygısı

Taraf etrafı da bu çemberi daha çok daraltırlar

 

Bir zamanlardan kalan

Ne varsa bir bir gözlerinin önüne dizilir

Yağmur damlaları gözyaşlarıdır lakin hükmü yoktur

 

Yıllar onun dirliğinde

Silinmezlerin her türlüsünde yerini alır

Uykusuz geceler hazan içinde alınan nefesler onundur

 

Kuzuların melemesinde

Uzaklardan duyulan kavalın acı nağmesinde

Sinesinde gizlediği kendince en güzide bildiği uhdesi vardır

 

Bu hasrete kavuşmak

Ne kadarda hayalle yaşamaksa da çaresiz

Yaşanacaktır bir şekliyle, gizemlerin derinliğinde ki izlerle

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...