Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Mustafa Cilasun

* Mustafa Cilasun Şiirleri *

Recommended Posts

Gönlüm burukken ne söylerim!

 

 

 

Ağlıyorum sessizliğin ikliminde

Ruhumu davet eden esrarın mahzun sahifesine

Dilimin duçar olduğu edebin suhuletindeki naif masumiyete

Nefesime refakat eden, yarım asırlık kelime mazime, ibretin fevkiyle idrakime

 

 

Ne vakit bir yel nüfus etse halime

İçimin anbean titrediği melalimle seyre salarım

Öyle bir hakli sine-i hicranım vahalara uzanıp uyur kalırım

Aşk için ağlarım, yangınlığın hasretiyle ruhuma artık bu vakitte ne anlatırım

 

 

Erciyesin yamaçlarına bakarım

Ağustos sıcağında dahi erimeyen karı ülfetle anarım

Sevdanın pervazlarındaki aczi yetime boyun büker ağlarım

Yanarım, hali perişanlığıma, kuruyan pınarlara ve solgunlaşan hazin hazana

 

 

Bir damla suya hasreti yaşayana

Aşka bigane kalarak ve mahrum olarak nefesi bırakana

Yüreğimi dağlayan hicrana, umudun süruruyla sabahlatan korkuya

Akşamdan arta kalan her ne varsa, feda olsun ömrün özlemindeki efkârlı aşka

 

 

Nefesin feyzini ve aşkın hüznünü

Üflenen neyde barizleşen vecdi temaşa ettikçe göçüyorum

Ruhuma aşina olan her ne varsa, çıktığım ufkun kanatlarında anıyorum

Sine-i efkârımla demlediğim hüznü bırakıyorum, hicranın perdelerini açıyorum

 

 

Tutunduğum ne varsa, aşk narsa

Cennet için nefes almak ne kadar muğlâksa, rıza sevdada

Feda olmak, ihlâsa ram olarak tefekkürün zindeliğinde yaşamak ardır

Vuslat bu manada ruhuma anlam kazandıran hardır, yoksa kalbim hicrandadır

 

 

Lalelerin ülfeti, gülün mefkûresi

İrademe gem olan zafiyetlerin bahaneler içinde ki zulmeti

İnayet için vaat edilen ve hikmetinde gizlenen sabrın erdemli güzelliğini

Bekleyen tertemiz kefeni, mizan için tevdi edilen letafeti hesap ettikçe ağlıyorum

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites
Vurdu yine gönlümü şu mahzun hazan!

 

 

Bin kızıl çöl çöktü yine gönlüme, akşamdan beri

Ülfetin naifliğine alıp götürüyor o sazın aşkı teli

Serdedilen güftenin zarafeti, mısraların aşkın seli

Değmesin göğsüme artık hüznün kuşatan esenliği

 

 

Neyleyim ki garibim yine gönül hanemde hasretim

Özlemin bahtından esen nidaların sükûnunda erim

Hali fakirliğime çaresiz boyun bükerim, ah inleyim

Duyulsun artık, şu sinemi dağlayan elemde nefesim

 

 

Ne bekleyen narın korkusu ve ne de yolculuk argını

Yüreğimi dağlayan hasretin kuşattığı o aşkı hicranı

Ram olduğum hazanın o sessiz şarkısı akan gözyaşı

Deva sunmuyor baharım kutlu umudu, aşkı muştusu

 

 

Yine gönlüm virane, geceler haşyetiyle aşkı merdane

Ruhum amadedir mizan içinde bekleyen her haşyete

Sine-i solgunluğum geçit vermiyor sevda meşalesine

Ne söyleyim artık zırha bürünen ses vermeyen o yâre

 

 

Durgun suların anlattığı ve misali hakikatte kadere

Yazgımın hasrettiği her sahifesinde yaşattığı kedere

Muhtacım kalbimin hicranında buutlaşan her nefese

Mahkûm olduğum elemli esarete, hasretim kutlu sese

 

 

Ne kaldı artık ömrü baharımda hazan hüzünle akar

Sessiz çığlığım yıllardır sinemi acılarıyla çok dağlar

Çekildiğim ıssız sokaklarda yüreğimi hicranla yakar

Ne anam ağlar, kalbim suhuletin bağrında aşk yaşar

 

 

Yalnızlığıma refakat ediyor hissiyatımla o mısralar

Kuytu köşemde nicedir bekleyen, solgundur umutlar

Kabir için kaldı artık alınan sessiz hüzünlü soluklar

Yüreğimi buğulayan yaşadığım o korkular ve ağıtlar

 

 

Mustafa CİLASUN

 

 

 

Ne kaldı artık ömrü baharımda hazan hüzünle akar

Sessiz çığlığım yıllardır sinemi acılarıyla çok dağlar

Çekildiğim ıssız sokaklarda yüreğimi hicranla yakar

Ne anam ağlar, kalbim suhuletin bağrında aşk yaşar

 

 

Yalnızlığıma refakat ediyor hissiyatımla o mısralar

Kuytu köşemde nicedir bekleyen, solgundur umutlar

Kabir için kaldı artık alınan sessiz hüzünlü soluklar

Yüreğimi buğulayan yaşadığım o korkular ve ağıtlar

 

özellikle bu kıtaları çok beğendim.yüreğinize sağlık..Paylaştığınız güzel şiir ve yazılar için teşekkürler,ALLAH razı olsun!..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Eyvallah kıymetli kardeşim...

Aziz nefsiniz için sürur dilerim...

Amin diyerek, en kalbi hislerimle mukabele ederim efendim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bir ümit sun ne olur kalbin ab’ına!

________________________________________

 

Açmayın sine-i efkârımın örtüsünü

Küllenen melalimin sancıya türap olan hicran öyküsünü

Dinlemeyin kalbimin hazin nağmesini, ruhumu bizar bırakan hançerini

Titreyen şu hali acizliğimde avareleşen hislerini, dinmeyen nidamdan göz paremi

 

 

Umut, vuslat için aşkı sultandır

Yeis içinde nefeslenmek, sine için fevkalade bir zayiattır

İnşirah kalp için ihsandır, kul için ihlâs niye farktır, aşk feda için aktır

Yakan hicran, buğulayan her an, mavera yolculuğunda aşkı coşkuyla hale koyan

 

 

Ruhumun mateminde hasret ar

Lakin korkular içinde nefes almak, yüreğimi çok dağlar

Vaat edilen hazlar, merakı önceleyen soluklar cennete girmek için ağlar

Müddeti nefes için andığım, yüreğimin haresinde hüzünle baktığım farklılığım acı

 

 

Yanan ocağın umuduna kanan

Issız köşelerde avareliğin sefilliğinde merakı yudumlayan

Kanayan sinenin hali efkârını hiç anlamadan yaşayan ve haykıran can

Kudretin payesini, nefesin acizliğini, ömür için vaat edilen suali bilmeyince ağlar

 

 

Sefilliğim aklıma düştükçe kar yağar

Lal olan dilimin bizarlığı sineme akarak yüreğimi dağlar

Ne andığım o korkutan nar ve ne de idrakine vasıl olamadığım her bahar

Umutlarım için bekleyen filizlerde bir aşkı sevda var, kim hali fakirliğime yanar

 

 

Seslenmeyin derin bir uykuyla irkileyim

Düşlerin serencamında hülyaların şevkiyle hasrete ereyim

Nefesim oldukça hazanı neyleyim, temaşa ettiğim nispette aşkla göçeyim

Ah halimin derinliğine nüfus eden hazin kederim, kabrim için ölümle bedelleşirim

 

 

Nefsimi bekleyen haşyetli bahanelerim

Ne söylesem hakikat için kalbimin sahifelerinde eğleşirim

İnayet için hamiyeti kimden dilerim, ah görgüsüz melalim seninle neylerim

Mizan için niyaz ederim, kalbimin sahibine iltica ederek umudu aşkla yâd ederim

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ülfetin ne ar her nefesinde hasret kokar!

 

 

 

Daldım hülyalar iklimine yine

Aldığım her nefes kalbim için acizliğime bahaneyse

Sinem serdettiğim her katrede makûstur eleme, dilim bigane, zihnim avare

Gıptayı nazar ettiğim solan yaprağın hüznüyle, çıktım şöyle bir hicran seyrine

 

 

Neyleyim ki yol ediyor divane

Temaşa ettiğim her ibret, idrakim için süruru sahife

Hevesim sudur ettikçe, gönlüme hüzün çöküyor yine, sessizliğim bu halime

Bahtım için ruhumu neler beklemekteyse, ram olayım o açılan meftunum çileye

 

 

Gün açarken, bülbül şakıyor

Gecenin haşmeti ruhuma bilmem ki neleri aktarıyor

Haşyet kalbimi titretiyor, vicdanım hesabın derdiyle yüreğimi ağlatıyor

Uzandığım ufuklar umudu, mahzun başağın timsaliyle kalbime aşkı bırakıyor

 

 

Sevda dağlıyorsa aşk nurdur

Kul sine-i dirliğinde ihlâsa erişiyorsa nar sürurdur

Tevazuu için kar her manasıyla ibretamiz kefendir, edeptir, muhabbettir

Sadakat edebi nispette kaidedir, feda olabildiğin ölçüde izanın vuslata tabiidir

 

 

Kabir hissiyatımda aşkı demdir

Zevk ise bilincim ile nispettir, kültür idrake tabiidir

Nefes rasgele tevdi edilen bir hüccet değildir, aşk için ziyadedir, kul içindir

İradeyi seçim mizan için en ibretli gerekçedir, aşk tensellikten arî izzette aittir

 

 

Arif, ruhun ve kalbin bahtıdır

Dervişlik, azimetin ve takvanın sadrında ahenktir

Kul olabilmek, gülü dikeniyle terennüm ederek nefeslenmek nefsi merhaledir

Gönlü ihata eden har, müddeti nefeste aşikâr olan ar, insan için vuslat ne bahar

 

 

Suyun sükûnetin aşk edeptir

Karın letafetinde ruhuma sudur eden sevda nardır

Dil ihsandır, kelime anlamdır, kalbim sahibine iltica ettikçe gam bühtandır

Yaşamak bu anlam içinde farkı farkıyla aklayan sanatı, ahirim için koklamaktır

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ey hasreti didarım nasıl abat olayım!

 

 

 

Ne bir haber ve ne de bir har

Kalmadı artık yüreğimde açacak ülfetli bahar

Ruhumu kuşatan hazan ne mahşeri bir ar, ey sessiz yar aşk yakar

Haber gelmez, gönül virane kaldı, hasret sinemi yıllarca dağlayıp bizar bıraktı

 

 

Ne kat kaldı ve ne de sabır ardı

Ruhumun hicran damlası, elemin hüznüne bıraktı

Üç beş kalan gün umdum için ne kederli bir zamandı, aşk sancıydı

Dilim lal oldukça, kalbimin bizarlığı çoğaldıkça anlatılmaz aşk yaşanmadıkça

 

 

Ne bir vefa beklerim, ne bir ülfet

Yüreğimden sökün eden esin bilmem artık kime dert

Ne bir illet ve ne de bir namert, sine-i efkârım kalmayacak hasret

Çile hikmetiyle ruhum için izzet, hüzün hissiyatımda rahmet, inhisarım halvet

 

 

Vakit haşyetiyle abat olur halime

İbret almak ramak kalıyor idrakime, aşk hasretiyle

Sevda umman için serabı badeyi sine-i efkârımla göçerek içildikçe

Keder her zeminde, kalan solgun nefes halim için aşkı demde, hazan meyledince

 

 

Ne gözyaşım duruyor, nede çilem

Ey bahtım için biçilen kutsiyette ki hüzünlü kefen

Dürülen melalimle, aşka hasret sefilliğimle, edepsizce hasrettiğimle

Durma yakınlaş, bir ilkbahar letafetiyle gönlüme vuslatın ülfetini sürurla anlat

 

 

Kalmadı artık bu dilimde bir tat

Melalim sancılar içinde hüzünle abat, halimde kabahat

Nasıl anlatıyım meramımı ey edebiyle mücehhez naif sanatlı kiraz

Kalmadı sine-i fakirliğimde bir naz, ne haz ve ne de niyaz solgunluğumda ayaz

 

 

Ne kadar hıçkırsam duyulmaz oldu

Gönül hicranın saltanatında bigane kalarak neden soldu

Aşk bahtım için ne anlamlı bir bahardı, ümitlerim ruhum için vuslattı

Artık hasat sinemde başladı, ne bir coşku ve nede bir merak aşkın hazzını anlattı

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sinemi kuşatır her an hasretiyle aşkı zaman!

 

 

 

Ne vakit tenime bir meltem nüfus etse

Alıp götüren zaman, kalbi mefkûrem için ruhuma erişse

Bilmem ki dile gelen ve kalbe süruruyla ibreti paye olan aşk gizliyse

Serdettiğim, lakin fakir halim, hıçkıran melalimle hüznü nefeslenerek aşk dilerim

 

 

Bin bir çileyle abat olduğum hicranım

Sessizliğin kadriyle sineme boşalan elemli gözyaşlarım

Hasretine duçar olduğum yoldaşım, yalnızlıkta viraneleşen vicdanım

Her anın lütfüyle yutkunduğum meramın, kelimelerle anlatılmayan aşkı hicranım

 

 

Ülfetindir yâd ettiğim süruru vicdanın

Nereye yönelsem, salaca da demsem, sırlarımla gömülsem

Hasrettiğim nefesimle rüzgârın feyziyle gönüllere erişerek meşk etsem

Yüreğin burukluğunu, dilimin suskunluğunu, nasıl anlatırım, boyun büker ağlarım

 

 

Ram olduğum her anın aşkıyla yanarım

Dağlanan efkârımla ufukların hülyasından medet umarım

Kalbinim sahibiyle yalnızlığımı paylaşarak, ruhumun çilesiyle ağlarım

Mülteci kimliğimle, fersiz gözlerimle, takatsiz dizlerimle, sevdaya hasreti anarım

 

 

Yanarak dile getirdiğim her ne varsa

Mısralar serviler misali esiniyle yürekleri yoklasa ağlarım

O an ve dile gelen zamanda her ne yazılırsa, halimden sudur eden niyazsa

Hiçbiri ezberimde olmadıkça, esinin hicranıyla anlıksa neyleyim, fakirliğimdeyim

 

 

Ah dinmeyen kederim, aşk için sefilim

Edebin hülyasında, sadakatin her manasıyla aşka giderim

Her canın, meraka muttali zekânın, kul olmak için ihsanın kadrinde arım

Nar olan her ne varsa, haşyetiyle ruhumu uzaklaştırıyor ise, aşkın süruru kor ise

 

 

Hikmetin bendinde, acizliğim halimde

Şayet kul ikliminde ihlâs, şekli yete amade olarak aksederse

Marifet ne ilmi siyasette, nede dile gelen maslahatların ayan olan halinde

Kalbin inşiraha açılan sahifesinde, sevdanın feda yapan halinde aşk gönle erişirse

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yutkunduğum an sinemi dağlıyor hicran!

 

 

 

Sanki biçilmiş kaftanı giyeceğim

Umutlarımın muradıyla süruru kalbe erişeceğim

Bıraktığım her nefeste, irademde ki açmazlar halimin fakirliğinde

Nice vakitler çileyle, bazense merakı şevkle çıktığım yolculukta gönül kederde

 

 

Ne yârin sevdasıyla hazzı tattım

Ne aşk hülyasıyla sabahlara kasar çığlık attım

Hıçkıran hissiyatımla hicranı yudumladım, bahtın ahuna inandım

Ne çok yandım ve ne de umutlarımla ufuklara uzanarak aşk hayalini yaşadım

 

 

Andığım bizarlığım geçit vermiyor

Kalbim artık sahifelerini dürerek ruha yöneliyor

Bedbin vicdanım bakirliğinde hesap için ne kadar gayret gösteriyor

Dil sükût ediyor, zihin avareleşiyor, gözler katreyi bırakıyor, içim çok yanıyor

 

 

Divana durdum son durağın başında

İşte vaki olacak bir zaman, ruh teslimi en sonunda

Hissiyatımı haşyet kuşatınca, titremem başlıyor vuslat için korkuyla

Göçüp gidenleri andım, ecdadımın bıraktığı izleri yeniden yudumladım, kandım

 

 

Bir karayel başlıyor gönül sahifemde

Her ne hikmetse hicranın en mazbut elleri yüreğimde

Gözlerim sessiz sedasız bırakıyor hüznü, solgun halimde anıyor elemi

İşittiğim latif ve ülfetli ney sesi, hıçkırığımı sökün ettirdi, sazendenin her nefesi

 

 

Ne açık denizleri gördüm, ne hissettim

Gönül iklimimde dinmeyen sancılarla okyanus gibiydim

Halimden sudur eden hüzünle ve ruhuma nakşeden kelimeler mukabilinde

Nefesim bıraktım, sinemi açtım hissiyatımı bu manada muhabbet için açıkladım

 

 

Bir gün evet işte o en heyecanlı bir gün

Gönül ikliminde filizlenmiş olacaktır en mütekâmil gün

Hali fakirliğimle, lisanı edebiyle zikrettiğim efkârım dile galebe çalacak

Ne kadar duymasam da, en özgün bir yorumla divana çıkacak ve aşkı anlatacak

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Her nefes anladı sende önyargı ne hardı!

 

 

 

Ne kadar uğraşsam da

Yüreğimin sayfalarını fütursuzca sana açıp baksan da

Sine-i efkârında dile gelen bahaneler izanı ve vicdanı anlamıyorsa

Hasrettiğin melalin hırçınlığın ilgasıyla edebin letafetini öteliyorsa ne yapayım

 

 

Her nefese anlattığım

İnkişafın raddelerinde hali fakirliğime hayıflandığım

Bir sitem dahi olsa mağduru olmaktan fevkalade sakındığım arken

İki kalbin, bir uzuv olan o nimetin, idrakime geçit veren aklıselimim, gönül iken

 

 

Yıllara sâri çilem demken

Hicran tüm ihtişamıyla sineme yerleşirken anlamadın

Her türlü tatmin için sınırları fütursuzca zorladın, edebi yaşamadın

Ben sükût ederken, içselliğime sudur eden hüzünle demlenirken, sen hala şakıdın

 

 

Yüreğimi bedbinliğe gark ederken

Uzlet için vakti saati özlemle beklerken, emeğim senindi

Nefesim, bilmem ki hangi hazanın serinliğindeki kederin elindeydi

Yaşamak halim için sanki bir çileydi, seninle başladı ve seninle yüreğim karardı

 

 

Ne bir ses ne hatta şevki nefes

Ruhumda bir anlam bırakmadı, emanetin ilgası sığınaktı

Hasretini çektiğim, azizliğine kefalet ettiğim naiflik sayfalardaydı

Mazi letafetiyle halimi çekiyordu, nakşeden kutlu anılar yalnızlığıma yetiyordu

 

 

Sedanın azizliğindeki okunan

Kuytu derinliğimdeki umudu filizlendiren vaktin ezanını

Her duyuşumda, yüreğimin titrettiği feyziyle, tilavetin esrarı mucibince

Dilim çözülüyor, dizlerim bükülüyor, gözler dur durak bilmeden sökün ediyordu

 

 

Sen nefesin hevesteki şevkine

Ben idrakime fazileti sunan her ayetin birliğini yaşıyorduk

Beklediğim her akşam, niyazın dirliğinde hasrettiğim her anlam sızıydı

Anlatamadım, hissiyatımı paylaşamadım, yıllarca senin yanında hep yalnızdım

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yakan bir aşk esinidir mağrur Erciyes!

 

 

 

Ne vakit içim daralsa

Ruhum umudun pervazlarında aşkı yudumlasa

Gün, güneşle meşk yaparak mizanı hatırlatınca, hicran karşımda

Kutsiyeti sine-i melalimi kuşatınca, hüzün başlıyor yine sancılar refakatiyle

 

 

Ne zaman nazar etsem

Tertemiz bakirliğini sineler için hazla güftelesem

Esrarlı mazisini idrakin bünbit iklimine hasretsem sevdana erişsem

Kalbin sahifelerindeki izlerin naifliğini nefeslenerek ve kutsiyetinle yücelsem

 

 

Bazen efkâr seninle akar

Hicranın esrarıyla suyun latifliğine yönelir nazar

Vakar suhuletindedir ey endamlı bahar, vadiler seninle süruru yaşar

Aşk, hasrettiğin suyla gönüllere şifa olarak akar ve eksilmeyen kar sine yakar

 

 

Mısra aşkla yazılırsa akar

Suyun sükûnetinde, kalbin sahifesinde ibret ne ar

Sinemi ihata eden heyecan seninle başlar, hissiyatım durmaz dağlar

Zarafetinde fevkalade bir edep var haşmetin suskun çığlığınla gönülleri yakar

 

 

Serviler bir başkaydı mazinde

Kesilen onca çınarlar seni mahzun bırakıp yaktı

Ne kadar o masumluğunu anlayan vardı, kim gamınla yanardı farktı

Medeniyetleri ilzam ettin, sessizliğin her katresinde aşkın letafetiyle şükrettin

 

 

Ecdadım payidar oldu seninle

Gönüller sürura gark oldu aziz nefesinle feyzinle

Alıp götüren tefekkür kalbi fakirliğimde, inşiraha yöneltiyor sevgiyle

Nereden baksam aklığın hülyasında kutsiyetin farkını seninle anlasam az gelir

 

 

Seni anlamak arifliğin şevkidir

Eren gönüller senin hamiyetinle aşkı uzlete çekilir

Her şey hesap edilerek, ruhun hicran damlaları sineme hüzünle gelir

Aşk, bir umut işidir, vasıl olmak bahtın tezahüründe fevktir, niyetinle kaimdir

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne söylesem, nefesi hüzünle mi derlesem!

 

 

Bir hicranın sancısıyla ağlarım

Dinlediğim güftenin nağmesinde hasreti koklarım

Umudun kanatlarında sayıklarım, bahtın abadında aşkla yanarım

Sine-i yangınlığımı, hüznümün her katresini yazarak hayıflanır, nefesi bırakırım

 

 

Neyleyim ki duçar oldum esine

Her nefesin asudeliğinde gizlenen esrarın naifliğine

Erdemin açılan raddesinde, suhuletin ibret perdesine ram olur giderim

İdrakim için kalbime inşirah dilerim, gönül sahifemin açılmasını niyazla edebim

 

 

Ruhuma paye olacak mizanla

Nefsimi yıllara sâri nizam edemediğim ayrık otlarıyla

Sine-i melalimde açmayan ülfetli baharla, mümbit çiçekler açtığında

Hali fakirliğimde hüzün yaşarım, solgun ve bizar dirliğimde şaşkınlığa başlarım

 

 

Nereye yönelsem hicran anımda

Vaktin kıt kanat bahşettiği anlık şevkle, hazan ensemde

Zemherinin en bakir rüknüyle, kalan nefesim bir mahzunluk nağmesinde

Ömür vaat edilen dirlikse hesap kalbin sayfalarında silinmeyen ibretin idrakiyse

 

 

Dinmek bilmeyen bahaneler için

Yâd edemediğim aşkın hasreti bir vehim, ruhumda sökün

Ne kadar la havle desem, boynumu büküp hüznü mütemadiyen nefeslensem

Çileyle vuslatın badesini içsem, sol yanımın ağrısını sürura havale ederek göçsem

 

 

Çıktığım yolun merakı celbe diyor

Düşündükçe kalbim ritmini yükseltiyor, nefesim fersizleşiyor

Gözlerim sessizliğinde hicranımı ifşa ediyor, ram olduğum hüzün başlıyor

Ne nidam duyuluyor ve ne de hasretim serabın suhuletinde burukluğumu gideriyor

 

 

Okuduğum mısralar beni anlatıyor

Anlatamadığım her ne varsa ve sinem sancıyla yakarınca

Gönlüm rahatlıyor, dilim susuyor, gözlerim boşalarak umudu hatırlatıyor

Vaat edilen her ne varsa, bilmediğim hakikatler karşısında izanım keşkeler yaşıyor

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

CANIM KARDEŞİM TEŞEKKÜRLER BU GÜZEL İNCİ TANELERİ KADAR DEĞERLİ KELİMELERİN İÇİN...FEYZİNİZ TÜKENMESİN...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Amin efendim.

Cümlemiz için dilerim.

Hamiyetli nefesiniz için niyaz ederim.

Sağlık ve afiyet dileklerimle ve kalbi muhabbetimle selam eğlerim can kardeşim.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne söylesem, hicranı nefeslensem kar etmez!

 

 

 

Daldım ummana yine efkârıma kandım

Dağlanan sine-i melalimle bilmem ki niye hüzünle hep yaşadım

Andım, anacağım kadar, bandım banacağım eleme ne vakit nasip olacak bahar

Ah gönlüme kederi eken nazar, ne vakit hülyalara dalsam yinede hicran gözden akar

 

 

Lakin derdim gam değil, ülfettedir har

Bir gün yakacaktır haşyetiyle anlamlı nar, ey kar, gönlümdedir ar

Gönlümde ne yar var ve ne de suhuletini payidar eden nazar kar, hasrete kanar

Bin hüzün çöktü yine gönlüme ey kalbimin sahibi yar, hazan niye bu yüreğimi dağlar

 

 

Firakına ram olduğum erdem kimde

Nasibi hak olmazsa, dirliğim ne şiddetli avare, aşk iksiri gönlüme

Dil lal oldu yine, gözler katrenin zahirinde, düşünmek niye mukadder halime

Esin ver melali ahvalime, kalbi inşirah demek hala ötelerde, ayetler yâd ediyor yine

 

 

Ne vakit bu kitabı celili elime alsam

Hiç usanmadan hilkatine ram olsam ve uykumdan hazla ayılsam

Maveranın meftun bırakan iklim kuşağında hesabı yudumlasam ve ağlasam

Hiç arkama dahi bakmadan kalbi lekelerden kurtulsam, ruhumun hicranına kansam

 

 

Ne ağır geliyor nefesin bizarlığı yine

Daralan göğsümde bitmeyen bahane kepazeliğime eşlik ediyor öyle

Bu bedbin aldırmazlık bilmem ki niye, kulluk yapmak nasip mucibinde söyle

Ah kederle derlenen, hüzünle ahenkleşen gönlüm durma sen böyle iltica etmeli Rabbe

 

 

Ne dostlar gelip geçti, mazileşti gitti

Nağmelerin dile getirdiği hicran kimlerin yüreğinden sancıyı har etti

Suskun kalbim bak yine boynumu büktü, gözlerim yaşlarıyla hissiyata gam ekti

Kim burukluğu hakkıyla bildi, göçüp giden nefesim, edebin letafetinde mana yeşertti

 

 

Bir gün yâd edilip, esin filizlenecektir

Bu aşka amade olan gönlümün hicranı, mefkûremde küllenip gidecektir

Dal kuruyacak, yapraklar düşecektir, bekleyen toprak idrakime ne söyleyecektir

Hasretin nevi, sevdanın asudeliği, dilin edebi cazibesi, o hakikatle bütünleşecektir

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Eyvallah efendim...

En kalbi duygularımla mukabeke ederim...

Sağlık ve afiyet dileklerimle selam eğlerim can kardeşim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kurşundan beterdi sözlerin!

 

 

 

Ne söylesem

Ve hatta seslenmeden boyun büksem

Sine-i melalinde her ne kalmışsa bilmem serdetsen

Nazarını gizlesen, edebi hiçlesen, sile gelenle yetinip çekip gitsen

Ar etmeyeceğim, elemi nefeslenmeyeceğim, sadece hali avareline gülüp geçeceğim

 

 

Ne davet ettim

Ve nede nefesin hasredilenine buyur ettim

Mağrur bir düşüncenin kadriyle etrafımdan habersizdim

Geldin, müsaade istedin, yanı başıma oturuverdin ve garipsedim

Bilmem nedendir ve hangi gerekçedendir içini döktün, çileyle örtüştüğünü gördüm

 

 

O an çaresizdim

Ne yapsam ve hatta ayağa kalkıp ayrılsam

İçim elvermiyordu, hüzün sökün ediyordu, ne kadar acıydı

Sanki sen bir başka diyardan gelmiş, seçim hakkı gasp edilmiştin

Bir anlamda çaresiz köleydin, tabii olduğun örfün gailesinde yaşayan bir çileydin

 

 

Etrafa bakıyorum

Ne kadar nisa nefesi varsa durmadan akıyordu

Kimi telefon muhabbetinde, kimi dondurma yalama derdindeydi

Sigara içenler bir marifetin derdiyle, gülmelerin kriziyle, sesin ahenksizliğiyle

Senin halinden ve içine düştüğün gariplikten kayıtsız olarak ve seni anlamayarak

 

 

Manadan kopmuş

Maksadına ram olmuş, garip nefesle kaybolmuş

Ülfeti unutmuş, erdemi yok olmuş, enteresan kokulara adanmış

Ne kadar tensellik varsa, zevk şayet buysa, maskaralık makamsa onun olsun

Senin çektiğin çile, sabrın ibriğinden içilince, gözlerin kendinden geçince baht kime

 

 

Söyleme artık yeter

Zannettiğim adamlıktan ne kadar uzakmışım meğer

Ne arifi bilirim ve ne de velinin nefesine erişirim, ah kuytu fakirliğim

Kime şimdi ne söylerim, bigane kalan yürek için ne derim, elbette ki niyaz ederim

Kalan ömrün için, hasrettiğin fedakârlık kimin için bir seçim, vuslat aşk için ilim

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Seyrediyorum o tepeden Kayseri’yi!

 

 

 

Altı binyıllık bir mazinin erdemi

Ne kalesi, ne Erciyes’i ve hatta bin bir hikâyesi

Seyyahın derlediği manzumesi, çektiği çilelerin ibret perdesi

İç Anadolu bölgesinin payesi, sebilin tek adresi, tacirin yegâne ikamet hanesi

 

 

Kolay mı hiç bir şeysiz tüccar olmak

Kıt kanaat sabrederek birde ahiliğe ram olmak

Kimseyi kandırmadan, ulufeye bulaşmadan ve aldanmadan

Tarihin medarı iftiharı olmak, ilkleri başarmak, kente misyon, vizyon katmak

 

 

O bir başka sevdadır, sılanın tadıdır

Hasretin cenahı, özlemin serinliği onunla başka

Ne şarkılar söylenir, bağından, cevizinden, hatta üzümünden

Mağrurdur, tevazuu ile barışık bir nazardır, mezar ilk adım olarak cana kardır

 

 

Bağ alınır ki, toprağa belenip göçülsün

Bahçeye bakılır ki ikramın letafetiyle ziyadeleşsin

Ana yardır, baba diyar gibi hardır, insan manasıyla kelamdır

Nice kaleler hala ayaktadır, vuslat niye kul için ardır, sevda ihsan için cenahtır

 

 

Şehrimin olmak için seçilen aziz nefesler

Kimi zaman talan ettiler ve kimi zaman görmezden geldiler

Şehrin dile gelen derdini ve efkârı kederini bazen fark edemeden gittiler

Layık olan, sinelerde yaşayan, arifi anlayan, meczuba ibretle ve edeple yaşatan

 

 

Cemaat kültürünü, muhabbet sökününü

Yardım ve hayır işlerini önceleyen, inayeti sürurla hasreden

Ürettiği kadar tüketmeyen, kanaati hakkıyla bilen, hevesleri nizam eden

Kimseye muhtaç olmadan kalkınmasını beceren ve liyakatiyle iştahlar kabartan

 

 

Bir şehrin, mayasında hülyasına kanmak

Üniversite kenti yapmak, komşulara el uzatarak kalkındırmak

Kaniş Kültepe kazısıyla, peri bacaları mazisiyle, Erciyesin aşkı haşmetiyle

Ne söylense ve ne kadar edebi manada kelam edilse azdır zira Kayseri vicdandır

 

 

 

Mustafa Cilasun

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sorma, kalbin sızısını okuyup kaybolma!

 

 

Haberin var mı ah bir bilsem

Yalnızlığın sancısıyla, hasretin acısıyla savrulduğumu

Katrenin umut olduğu, sine-i melalimde hazanın solgunluğu ağlatırken

Ömür defterim dürülürken, yüreğim hıçkırığın refakatiyle titrerken nerdesin bilmem

 

 

Nasıl söz etsem, içimi döksem

Ummanın feyziyle uzletin serinliğinde inleyerek yansam

Fark edecek misin, nefesin aczi yetini terennüm edip ülfet gösterecek misin

Bahşettiğin esinin, bahtım için kanaatin, yaşattığın hicranın lütfettiği aşkı busenin

 

 

Hüzün içinde yazdığım namenin

Derlediğim güftedeki dile gelen asudeliğin ve naif kalbin

Aşinasına muttali olduğum içli namenin, gittiğin her çay bahçesinde esinin

İlhama gark eden, aşkın manasına erdiren, hasretin bağrında inleten edebi kişiliğin

 

 

Ne vakit dile gelse, yaşlar sinede

Ne yapsam, nasıl anlatsam, harıyla kavrularak unutsam

Hasrettiğim her ne varsa, iradem aşka ram olmak için bir kusursa, koşsam

Ne kadar biliyorsam, ancak nasbiyle sevgiyi hak eden erim derim fedaya amadeyim

 

 

Ne nefesimle ulviyetine sahibim

Ve ne de kutsiyetin rahlesinde nefesi aşikâr eğleyen âdemim

Sükûtu ar bilirim, edebi ehlinde görmeyi öncelerim, ibret hanesinde göçebeyim

Kitabı celili kıraat ettikçe, kelamın ihsanıyla nazarı önceleyince, ağlamak halimde

 

 

El açtığım, gönül sayfasına yazdığım

Ne varsa, müddete nefes vakıaysa, ölüm dirilmek için başka

Nasip olmayan arsa, sinede uhde bırakan hakikatten uzaksa, boyun bükerim

Edebi manada sadakatim, kalbi anlamda salahiyetim iradem için mizanı öncelerim

 

 

Haz namına ne hissetmişsem idrakim

Vicdani bakireliğim en kutsi değerim, düşsel lekelerim benim

Hissiyatın ilzam eden suhuletiyle, duyguların latifliğiyle hem hal eğler göçerim

Kimseye gam olmadan, efkâra bırakmadan, elem içinde yaşatmadan el pençe giderim

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne latif bir şehirdir Kayseri!

 

 

Elbette ki ne kadar bilirsek

Neyi idrakimiz muvacehesince okur ve anlarsak

Lafazanlığa bulaşmadan nefesin azizliğinde mutabıksak korkma

Hiçbir asabiyet bulunmaz, gönül iklimini soldurmak için yaşanmaz, aşk kokmaz

 

Arz ve nebatat, hayvanat

İnsan için var olan ve bu manada anlam bulandır

Kalbin serencamında gül koklamak ve lalenin sürurunu kuşanmak

Tevdi edilen her ne varsa sahipsiz bırakmadan, vuslat için ihsana, ülfetle akmak

 

Nice badireler yaşamıştır

Bazen sahipsizliğin efkârıyla hicrana banmıştır

Onun dilini anlamayan, halinde sevdaya gark olmayan biçaredir

Mahzunun nefesinde, meczubun hedefinde, arifin ferasetine ram olan bir payedir

 

Ne pastırması, ne mantısı

Ne yağlaması, ne gönül bağlaması aşksız olmaz

Efsun olan, ilhamla şad olan ve gayreti azimet sayan bir nefestir

Erciyesin mağrurluğunda, Ali dağının o hicranında, Hasan dağının meramındadır

 

Etkilet ayrı bir sevdadır

Bağbozumunda sevinç ardır, derlenen umut hardır

Gönül bu ya yıllara sâri suskunluk var ya, ömür aşk için kar ya

Ne acemaşiran nağmeler dinlenir, hasretin hüznüyle seherde kimler için dua edilir

 

Esnaf şehridir Kayseri

Tamahkârlığı sevmez, hiddete meyletmez, aşırılığı istemez

Fevkalade derinlikli bir kültürün payitahtıdır, edebi nefes meşk ile serdedilir

Adabı bilmeyene ne denir, dünyaya bel bağlayan biçaredir, ölümle her an yüzleşilir

 

Yahyalı şelalesi başkadır

Sanki dağın hicranıyla dile gelen hıçkırığı böylece duyulur

Yahyalı’lı ve rahmetli hacı Hasan Efendi hazretlerinin feyzi her yerde bulur

Vecde kapılmak, hakikat için çırpınmak bir başka sevdanın meşkiyle yanmak nurdur

 

Artık kent cazibe halindedir

Sefaretler ardı sıra randevu için başvuruyu yapmaktadır

Geçmişte dile gelen hangi hikâye varsa, şimdi halkının sunumunda arzdır

Cumhurun huzurunda, istikrarın odağında, nefesin kalanıyla hesaplaşan bir şehirdir

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne bir hüzün iştiyakıydı şikâyetin!

 

 

Çaresiz teslim ederim

Nefesin sırrına kaim olan mürvetin hasretindeyim

Ne edebin telakkisindeyim ve ne de yeisin avareliğinde biçareyim

Kalbin yakin olduğu, izanın ram olduğu, ruhun ikramına sunulduğu aşkı isterim

 

 

Ne kadar kelam eğlesem

Hecelerin rüknünden sudur eden hakikate yönelsem

Meranım aşinalığında serinleyerek efkârın ilzamında bade içsem

Ötenin sevdasına eremem, titremenin hıçkırığını kesemem, gül için nazarı bilmem

 

 

Hoyratlaşan bu lisanım

Yüreğin enginliğinde bilmem ki neyi arar ve yanarım

Yağan karın arından, korlaşan ateşin harından korkan nazarım

Yar deyince, sine aşkın demine erişince, hakikat için feda olmak izzetse baş üstüne

 

 

Ne zevkin harına akarım

Ne haksız kazancın sevdasında yol alır buharlaşırım

Vuslatın eşiğinde, ihsanın beşiğinde arlaşıp hicran içinde ağlarım

Kime yanarım ve hangi sebeple halime acırım, kayıtsız kalıp tükenen nefesi anarım

 

 

Bin hüzün çöktü gönlüme

Zehrolulan onca nefesin, çile içinde bahtına şükredenin

Gamsızlığın derinliğinde eğleşen sefil nefesin, idrakine ram olduğum meşkin

Aşkın tek heceli gerekçesinin, her harfinde gizlenen ülfetin narında nöbet tutan erim

 

 

Ne hakkıyla hevesi yâd ederim

Ve ne de mezarlara sökün eden kısmetsiz nefesi dilerim

Kaçkın ve şaşkın nefeslerin hayâsı için kime ne derim, edebi nasıl nefeslenirim

Ecdadımın hatıratında talan olmuş nesilleri kime şikâyet ederek hüznümü gidereyim

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dinmeyen efkârın firakıyla şad mı olayım!

 

 

Su kendi halinde ve aşkın demiyle seyrediyordu

Ne kadar badire varsa kulak asmadan ve tavırlaşmadan akıyordu

Manaya mebni, hedefe ram olmak için ayni olarak ve sükûtun bağrında kalarak

Kalbi solukları, hıçkırığın yankılarını, hicranın sayfalarını sanki önüme sıralıyordu

 

 

Anlatıyordu lakin konuşmadan nakşediyordu

Her zerresinde, umudun gailesinde, seraplaşan muhayyilesinde ardı

An ve akan zaman, müddeti nefesle serdedilen hicran, sine-i yanıklığında vicdan

Bahşedilen her nimette dile gelen şükran, gönül için ummana arz edilen bühtan hardı

 

 

Artık göçen her hangi bir nefes için neler vardı

Ne mezarın latifliği ve hatta mimari asudeliği, nazarın cezbeliği aşktı

Hesap kalp için en mukayeseli ve şartlı cenahtı, hukuk bunun için zikredilen aktı

Nitelik idrakin, akıl vicdani yakınlığın izan iradi vaazın rüknüyle meşke tevdi aşktı

 

 

Sual etmek, merak içinde nefeslenmek sevda işi

İlhamın sağanağında ve fetretin dile gelen harcında aşk hevesi neyler

Zevkin fevkinde zillette mi meyleder, tenin ilzamından sökün eden terden ar eder

Legal olan ve inşirah ile anlamlaşan, bahtın sudur unda anlam bulan mutlağı yeğler

 

 

Ne dağın haşmetiyle nazar ettiği nefesi metheder

Ne bekleyen gönül için umudun hikmetinden söz eder, nasibi önceler

Ne hıncın vehmiyle sual eder, ne hırsın eşkâliyle edebe göçer, aşk için hakikat der

Sevdanın firkatinde, naifliğin her ikliminde nefesi önceler, mizanın haşyetiyle gider

 

 

Ne sübyanın talihsizliği keder için bir nezakettir

Ne nisanın bahtında hercümerçlik bir vakıadır, akıl ihsanla fevktir

Aldatan her kim varsa, adamlık onun halinden uzaksa, çile çekmek bahtta varsa

Hesabın gerekçesi ortada, zerreyi miskal hakkı kim işgal ederek çalıyorsa bir gasptır

 

 

Hangi devletin ve ithal edilen kanunu vesaitin

Milletin dilinden anlamayan ve kalbi olmaktan kaçınan resmiyetin

Kaçamak güreşen muhalif zehabın, oy kaygısıyla hakikati dışlayan bir cenahın

Entrikalar üreten ve Mehmet’in nefesini feda eden rüsvanın hezeyanını işitmek ardır

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yangınlar yaraladı ruhumu aşka ne söylerim!

 

 

 

Yüzümde resmeden bir sürgünün melali var

Ne karın naifliği yüreğimi aklar ve ne de hasretin asudeliği bir ar

Ne kadar yangın yaşamışsam, hicranın katresiyle yol alarak uyanmışsam ne har

Hoyratlığımın kime ne zararı var, yabanlık halimedir ey yar, aşkın demi latif bahar

 

 

Neyi çok görmüşsem ve nefesi hasretmişsem

Nasibin kadrinde yol bularak kanaat etmemişsem bir lekedir yar

Kim ruhumun hicran damlalarını anlar, sine-i sürurumdan kopan yapraklar ne ar

Hasretinin firakıyla yandığım sabrın narında sabahladığım hakikat için çırpındığım

 

 

An ve alıp götüren o zamanın efkârındayım

Artık suskun düşlerim yüreğimi okşamıyor, seherler davet etmiyor

Salalar göçenler için ruhuma hücum ediyor, ne nefesim aşka erişiyor, ar ne diyor

Hazanın sökün eden gamı, yüreğimdeki yangınların hüznü boyun büktürüp ağlatıyor

 

 

Dilim hecelerin prangasında elem sofrasında

Kalbim bilmem ki neyin ihatasında, sancıların sızısıyla hıçkırıkta

Ne söylesem, sükût ederek diz çöksem, secdenin vecdiyle göçüp gitsem o şafakta

Kıraat edilen kitabı celilin hükmüne türap olduğum o kalbin sesiyle ayıldığım farkla

 

 

Ey yar dilerim ve teslim ederim ki hasretsin

Dilin kal olduğu, halin ram olduğu bir iklimle yücesin ve latifsin

Edebin rahlesinde hasrettiğin nefesle kutsiyet için fevksin, ruhum için bir ahitsin

Neslin halisi, adamlığın gailesi, nisanın naifi ülfetle ihsan ve ihlâs için mukaddersin

 

 

Beşer, insan olmak için ilk etabın sayfasıdır

Akıl baliğ olunmadıkça masumluk korunmaya muhtaç vakıadır

Erdem kim için cenahı hazdır, kul olmak için muhakeme niye mutlaktır o farktır

Mukallit kimliği, nitelikten arîleşen bir hicrandır, öte neden hesabidir, mizan aşktır

 

 

Şayet vuslata ram olmak, niyeti aşkla sınmak

Arifin dilinden, Abidin zikrinden haberdar olarak yolu bulmak

Mecnunun aşkına, vecdin hakikatine, idrakine ülfetine kanarak sevdaya ulaşmak

Taklidin nüvesinden, şekliye tin rezaletinden, takiyyenin kepazeliğinden kurtulmak

 

Ecelin, titreten haşyetin, beklenen bir vaktin

Sükût ettiren meşkin, ıssız sokaklarda bekleyen muhtaç nefesin

Esirgenen ecrin, idrake aşkın kutsiyetini haykıran fecrin, ihmal edilen her gecenin

Teheccüt için kalbin muhtaçlığına şahit olan ve seni muhabbetle bekleyen Rabbinin

 

 

Hasretini bir nebze olsun anla, yaban kalma

Ne ten için gayretin, ne heves için vazgeçmenin, zevki neyleyim

Bizatihi idrak için en değerli bir kültür olduğunu terennüm edelim, bilinçlenelim

Aldatan kim varsa ve hala ısrarını muhafaza etmekte kararlıysa, elbette bir başka

 

 

Akide ve hukuk, kul olabilmek için belki soğuk

Yabansan, kaygıyla nefesi bırakırsan, kalbin sahibinden ıraksan

Ruhunun hicran damlalarını anlamadan, kalbinin sesini baz almadan yaşarsan

Ne ahirin ve ne de sana bahşedilen müddeti nefesin manasına vasıl olmadan harsın

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gizleme hüsranını efkârı gamını!

 

 

 

Ne geçen şu hali zamanın dili var

Ne sine-i melalin serdettiği hüzün aşk için bir ar

Hal solunca, göz ferden uzaklaşınca, takat bir yudumluksa nerde har

Kar niye melalim için titreten nar, nereye yaslansam hicranım durmaz başlar

 

 

Artık ne muhayyilemde, ne serde

Gizem niye halin deminde ve çaresiz sessizliğinde

Kalbim inşiraha erse bile, gönül kapım bir açılsa hele ne dilerim söyle

Dil kuruyor, göz akıyor, heves çekiliyor, muhtaç olduğum her şey uzaklaşıyor

 

 

Vecdin firakı nerde kaldı bilsem

Bin hüzünlü nefeslendiğim kalbimi kime zikretsem

Ruhumun gamını serdetsem, fark edemediğim ne kaldıysa veda etsem

Açık denizin bıçkın dalgalarına serilip, hali dürüp, efkârımı ayan edip göçsem

 

 

Bir pusula yazarak şişeye sürsem

Ummanın deruniliğinde bekleyen o hasrete erişsem

Ne açlığa ilişsem ne tokluğun hoyratlığında gitsem, edebi aşkla içsem

Muhtaç olduğum, yoluna ram olduğum kayıtsız şartsız sevdasıyla yol aldığım

 

 

Katrenin ilzamında bir mühür var

Dağın vakarında tevazuu aşkın asudeliğinde kokar

Suhulet nazarımı sarar, ülfet her haliyle ibrete misliyle ve sürurla akar

Tefekkür ilimsiz neye yarar, rabıta nitelik yoksa fakirlik için kar, ihlâs kime ar

 

 

Muhtaç olduğun ihsan ruhunda yar

Aşk, hakikatten arîleşince nefsanîlik için bir nazar

Hesapsızlık neye yarar, zül nefes kimin için efkâr, biçarelik her yerde yar

Aldatırsan, aldanırsın ve niyetin hasbiliğini yudumlamazsan sırnaşıp kokarsın

 

 

Günü gün etmek, müddeti bilmemek

Kalbin sahibinden, ruhun dirliğinden aşkın erdeminden

Uzaklaşarak dünyanın gailesiyle buharlaşmak, arifin sezgisinden kaçmak

Durmadan koşmak, hedefsizliğin hedef haline geldiğinizde ayılmadan yaşamak

 

 

Şemsi tebriziyi, Seyyid Burhanettini

Mevleviliğin zikrinden sudur eden muhayyileyi dışlamak

Aşk anlamadan, canın sudur eden harında coşmak ve kaybolmak sevda mı

İradeden vazgeçerek, gönlü hasrederek, divanın vecdiyle meşk eden ahvalindir aşk

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dil sükût edip, kalp titreyince!

 

 

 

Kime sorsam, nazarı saklayıp uyusam

Ayılmaların sancısıyla küskün yüreği anlasam, çaresiz ağlasam

Ne kadar muradım kalmışsa yanıklığın fevkine kansam, solmuş neferse yaklaşsam

Hicranın en bakir ulviyetini terennüm edip vicdanın ferahlığında aşkla anlamlaşsam

 

 

Ne meçhulün evhamıyla sevdalanırım

Ne aklın soyutluğunda nefesimi zahir için yorar, heyecanlanırım

Mukadder olan ne varsa, nasip vaktin sağanağında umutsa, bahtım için hüzün arsa

Kalbin sesinde, nefesin müddetine, hesabın gerekçesine, heves mizanı talep etmiyorsa

 

 

Yolda kalmış bir garibanın sabrı var ya

Çaresiz umudun serhatlığında yapayalnız kalınca, baht nasılsa

Hareket ve kuvvetin teslimiyetinde izan, nefsin murakabesinde kalınca, dert başka

Ne kal için, nede nar seçim, halin muhtaç olduğu hakikat kim için en ülfetli bir geçim

 

 

Göçmeler başlayınca, dil susup göz bakar

Dünya için bel bağlayıp, heveslerin insicamında soluyan ne anlar

Hırsın mücerretliğini nasıl sorgular, hınç niye kalp için en efkârlı ve hazin nazar

Keşkeler ruhun iltifat etmediği kadar, mukallitleşen her canı bahar, aşkı nasıl anlar

 

 

Bilmem ki mezarlıklar niye nefsimde kar

Her gün göçen binlerce nefesin halinden hakkıyla kim anlar ey yar

Ne hazanın ulviyetinde nar, ne baharın dile gelen letafetinde sevdayı koklar nazar

Nihayetin rahlesinde, vesilelerin sahnesinden akseden o resim, nefesimi neden yorar

 

 

Ne zaman kırgın gönülleri anıp ağlasam

Hevesin sökün eden sahnesinde düşünceye dalıp hıçkırığa kansam

Mağribin figanında, mazlumun ahında, kalbin bahşedilmiş cenahında aşkı ansam

Ummanın hicranıyla yalvarsam, gönül efkârımı haykırsam meşkiyle ayılıp kalksam

 

 

Ne yazmışsam, anlaşılmaya muhtaçsam

Yâd ellerdeki nefesin hamiyetine lüzum duyuyorsam ki ne yapsam

Edebin dilinden, gönlün sesinden, hissiyatın hakikate türap ülfetinden dem alsam

Ağlamanın mealinde, hıçkırmanın vecdinde, kederin perdesinde Rabbime yalvarsam

 

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Güneş ne vakit doğacak, kalp rahatlayacak!

 

 

 

Bir gün gözlerimi açarsam

Çaresizliğin efkârını bırakıp süruru şevke kanarsam

Zamanın hicranından kurtulup, yalnızlığın girdabından aşkla kaçarsam

Arkama bakmadan, nefesi soldurmadan, hazanı yaşamadan edebe hazla akarsam

 

 

Çıkmıyor artık gecenin pası

Dinmiyor ki bir gün berduşun narası, bahtın sancısı

Akıl, kalbe yaslı, irade zafiyet içinde hancı, gün batmış, can kime davacı

Ey meçhulün prangasında ki yolcu, dur bir soluklan, hicranın nağmesi sor kaçıncı

 

 

Ne meltemin okşayan hazzı

Ne dalganın dile gelen gamı, yalnızlık sudur ediyor acı

Saçılan şafaklar, tebarüz eden ufuklar, dinmeyen kalbi yangınlar ne sancı

Başağın, ruhumu bekleyen toprağın, katreler hülasasında sağanağın hüznü var mı

 

 

Kelebek ömrün payesinde ar

Bilmem ki yüreğimin serencamına niye yağıyor o kar

Mavera için halimde derlediğim ne var, hesabın kutsiyeti neyi aralar yar

Bahşedilen ne varsa, nasibi mucibince arz olunansa, sabrın ulviliği kalbim için ar

 

 

Nicedir cemaat asabiyetim var

Köşe kapmaca oyunları, maslahat için sunumları kar

Müntesibi olmak, lafazanlığa boğulmak, hamasete soyunmak elbette ar

Kim nasıl ve ne gerekçeyle kandırır neye yarar, mukallit, akıl için ne büyük zarar

 

 

Ey aşkın lütfüne erişen nazar

Niye seslenmezsin, nefesi gizleyerek merakı celbedensin

Kuytu köşelerde, sükûtun her perdesinde, kalbin suskun sesinde, meşksin

Tamburun sesi buğuluyor, neyi üfleyen hıçkırıkla kime ne söylüyor, ut niye ağlıyor

 

 

Hüzzam bir eser icra ediliyor

Sine-i melal için ve efkârı zaman içinde kalan ne varsa

Hazan her vakit yanımdaysa, düşlerim dahi kuraksa, çaresiz ağlarım şimdi

Ne firkatin meylinde nefesim, ne eşkâli garip bir bilmeceyim, yalnızlığın hecesiyim

 

 

Mustafa CİLASUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...