Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Achar

Dava Adamları

Recommended Posts

Dava adamları

 

Osman Yüksel, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi?nin son sınıfına kadar okudu. Tahsilini tamamlayamadı. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel?di. Osman Yüksel?i kendi yazılarından tanımaya çalışırsak şöyle diyordu:

 

 

 

 

Kula kul olmak için atılmadık meydana

Biz yalnız hakikate, hakka secde ederiz

Nasıl girdiyse dava sahipleri zindana

Bilsin ki kahpe devir biz de öyle gireriz

 

 

Osman Yüksel?in ömrü hapishanelerde geçti. Ankara?da Akdeniz Caddesi?nde bodrum katta otururdu. Bir küp pekmezi vardı. Her gün o pekmeze lokmasını batırır yerdi. Milletvekilliğini kazandığı zaman Meclis?teki nöbetçi onun kıyafetine bakıp, ?Buraya işçilerin girmesi yasaktır.? der. Osman Yüksel de ?Haklısın? der, ?adama değil de elbiseye önem verilen bu devirde, sen de beni elbisem için durduruyorsun?.

 

 

Osman Yüksel Serdengeçti mecmuasını çıkarırdı. Bu mecmuaları dükkânına asmıştı. Hangi mecmuadan kaç sene hapis yattığını onların altına yazmıştı. Çıkan dergilerin başına "Açın kapıları Osman geliyor.." yazardı. Çıkardığı kitapların isimleri bile her şeyi anlatırdı. "Bir nesli nasıl mahvettiler?", "Mabetsiz Şehir" gibi... Mabetsiz Şehir isimli kitabını yazarken onun bürosunda, bodrum katındaydım. Dedim ki; ağabey, mabetsiz şehir neresi? Dedi ki; Ankara?nın Yeni Şehir dedikleri muhitte cami yok, havra yok, kilise yok. İşte mabetsiz şehir burası... (Yıl 1952)

 

 

Osman ağabey derdi ki; evvelâ gönüllerdeki putlar kırılmalı, sonra dışarıdaki putlar kendiliğinden devrilir. Her peygamber ?Lâ ilâhe illAllah? diye dava eder, bunu anlatırlardı. Müşrikler putlardan vazgeçerlerdi. Lâ ilâhe illAllah?ın manası, Allah?tan başka ilah yoktur. Öyleyse ilah zannedilen her şeyden vazgeçecek ki insanlar ondan sonra Allah?a inanabilsinler.

 

 

"Uyu yavrum, tepesinde haç yatan camiler var,

 

 

Bu mu seni ağlatan

 

 

Camilere hilal götür ninni,

 

 

Hem yurdunu hem öcünü al ninni

 

 

***

 

 

Uyu yavrum, uşaklarla köleler

 

 

Uyandılar, vatanını bölerler

 

 

Seni bekler boynu bükük bebeler

 

 

Uyan artık uyanacak gün bugün

 

 

Dayan artık dayanacak gün bugün

 

 

Çilesini çekmediğimiz şey bizim değildi. Hapishanede çeşitli mahkûmlar vardı. Hırsızlar, caniler ve katiller. Onlar bir hiç için hapis yatmayı göze alırken biz neden Allah için razı olmayalım derdik. Böylece işkenceler, hapislikler bizi yıldırmadı. Bediüzzaman derdi ki: "Öyle bir hayat yaşayın ki hapishanede evi aramayasınız."

 

 

Necip Fazıl?ı da kendisinden öğrenelim: "Tam otuz yıl saatim işlemiş, ben durmuşum. Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum." Necip Fazıl, Abdülhakim Arvâsi?yle karşılaşınca ruhunu doyuran bir sohbette bulunmuşlar. O an?dan itibaren Necip Fazıl?ın hayatı değişti. Eskiden göklere çıkaranlar yeni yazdığı şiirlerle ona gerici dediler. O da şöyle cevap verdi:

 

 

"Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana

 

 

Yükseldik zannediyorlar, alçaldıkça tabana

 

 

Zaman korkunç bir daire

 

 

İlk ve son nokta nerde

 

 

Bazı gün geriden gelen yüz bin devir ilerde

 

 

Yeter senden çektiğim ey tersi dönmüş ahmak

 

 

Bütün iş bir saman kâğıdından kopya almak"

 

 

Necip Fazıl, Toptaşı Hapishanesi?nde yatarken hanımı Neslihan Kısakürek ona tenekeyle gazyağı taşırdı. Elektrik yoktu. Herkes petrol lambasıyla aydınlanırdı. Necip Fazıl da hapishanenin taş duvarları arasında petrol lambasıyla odasını aydınlatıp kitabını okuyordu. Oğlu Mehmed?e yazdığı mektup şöyleydi:

 

 

"Mehmed?im sevinin, başlar yüksekte

 

 

Ölsek de sevinin, eve dönsek de"

 

 

Her şeyini malını mülkünü davası uğruna harcadı. Fakir bir hayat yaşadı. Hayatın kamçısıyla sızar derinden kanlar. Senin büyük derdinden, başkaları ne anlar.

 

 

Vicdanı Paris?e, Moskova?ya satanlar,

 

 

Küfür diye bakarlar senin dualarına"

 

 

Cinnet Mustatili isimli kitabında onun hapishane hayatı daha iyi anlaşılır. Hayatı öyle ıstıraplar içinde geçiyordu ki:

 

 

"Söyleyin, söyleyin! Ben miyim yoksa

 

 

Bela mimarının seçtiği arsa,

 

 

Eşyadan muhacir, ruhtan öksüz"

 

 

 

 

 

Hekimoğlu İsmail / 03 Kasım 2007, Cumartesi

 

Zaman

Share this post


Link to post
Share on other sites

kardeş

Necip Fazıl’ı da kendisinden öğrenelim: "Otuz üç yıl saatim işlemiş, ben durmuşum"otuz üç değil "tam otuz yıl" olacak

Share this post


Link to post
Share on other sites
kardeş

Necip Fazıl’ı da kendisinden öğrenelim: "Otuz üç yıl saatim işlemiş, ben durmuşum"otuz üç değil "tam otuz yıl" olacak

 

o otuz üç yılı ben başka yerlerdede gördüm. sakın üstad sıklıkla yaptığı gibi bu sözünüde sonradan değiştirmesin? otuz yerine otuc üç yani.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...