Diriler Ve Ölüler

[Muvazene 190]

Evet, şimdi çok enteresan bir noktaya geldik. Bu bahsettiğimiz devirlerin birçok kahramanı şimdi toprağın altında... Ve bizde bir kaide var, bir kanun:

 

«— Ölüleri hayır ile yâdediniz!»

 

Bunu dalâlet diyalektiği her zaman karşımıza çıkarır. Bu mu İslâm ahlâkı?.. Cevap; öğrenin!.. Ceplerinize koyun hikmeti ve mukabele edin:

 

— Bu Hadis «ölülerinizi hayr ile yâdedin!» Hadîsidir. Ölüleri değil!.. Ve bizim, bugün şu gördüğünüz manzarayı başımıza getiren hiçbir sağ ile alâkamız yoktur!.. Bütün intikamımız ölülerdendir!..

 

(Hesaplaşma'dan)

[Muvazene 190]

Ölüler, yani bir zamanlar dünya üzerinde giriştikleri faaliyetler ile bugünümüzü inşa edenler, eğer faaliyetlerini Allah’ın rızasına göre tayin etmişlerse, bizlere bıraktıkları dünyada, o devirlerde atılan felah tohumlarının hasadının yapıldığı günün muştusunu duymak mümkündür. Amma ve lakin hiçbir icraatte İlahi kanunlara göre yol belirlenmemiş, atılan her adımı nefs yönetmişse, işte o vakit, Üstadın nükteli bir şekilde dile getirdiği asıl meselemizin diri olanlar ile değil ölü olanlar ile olduğunu söylemek durumunda kalacağız. Ne yapmıştı o ölüler ki, onlardan intikam almamız gerekiyor? Üstadın bir şiirini hatırlayalım:

 

Bize kalan aziz borç asırlık zamanlardan,

Tarihi temizlemek, sahte kahramanlardan.

 

Kahramanlık kisvesine bürünen fakat bu mefhumla uzaktan yakından alâkası olmadığı gibi, bu mefhumun tam zıddına tekabül eden insanlar, aslî hesaplaşmamızın baş köşesine oturtulacak kişilerdir. Dünkü ölülerin yozlaştırma cehdinden daha fazla olarak bugünkü diriler yani bizler, onların faaliyet tablosunu liflerine ayıra ayıra tetkik ve tahlil etmeye memuruz, ki onları irdeleme muamelesine tabii tuttuğumuzda, rafineriden damla damla saf petrolün süzülmesi gibi, ölüler diyarına göç edenlerin, faaliyetleri ile günümüze taze bir soluk mu, yahut çürümüş bir telakki mi bıraktığı gün yüzüne çıkacaktır. (Ayrıca bakınız: Sahte Kahramanlar)