Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
bakimuhabbet

Sabır Taşı

Recommended Posts

SABIR TAŞI

 

Sabır taşı üstad NECİP FAZILIN bir tiyatro eseri... Hadise bir masal:

 

Bir genç kız, uyurken, bir kuş tarafından sarayın penceresine bırakılır. Rüyasında ona, şehzadenin başında kırk gün, kırk gece bekleyeceği ve sonra da muradına ereceği söylenir. Uyanır kırk gün kırk gece bekler. Son gece, bir korsandan, sattığı bir cariyeyi, bie elmas vererek kurtarır. Birbirlreine hikayelerini anlatırlar. Cariye, yalancı ve haindir. aslında korsan da ondan kurtulmak istemiştir. Genç kız da hikayesini anlatır. "Kırk gecedir bu saraydayım, bu günün akşamına doğru şehzadenin uyanacağını umuyorum. Sen biraz başında bekle de, ben kırk gündür hiç bir yanını göremediğim sarayda biraz gezeyim" der. o gittikten kısa bir müddet sonra şehzade uyanır. Şehzade, ağır bir hastalığa yakalandığını, ölmek istemediğini ve ona, "Yalnız kırk gün kırk gece için öleceksin" dendiğini anlatır. Uykusunda, kendisini kırk gün kırk gece bekleyen genç kızla evlenmeye söz vermiştir. Şehzade "Ey rüyalarımın kızı, beni burada kırk gün kırk gece bekleyen sen miydin?" diye sorunca, cariye "Seni ben bekledim" der. O esnada gelen gen kızı cariyesi olarak tanıtır.

 

Sultan, muhteşem bir düğün yaparak cariye ile evlenir. Cariye genç kıza sürekli eziyet etmektedir. Onu kırk katırla, kırk satırla cezalandırmak için bahane aramakta, fakat bulamamaktadır. Genç kızı Zebellahi denilen bir insan azmanı ile evlendirmeye çalışmaktadır.

 

Bir gün sultan gemi ile hacca gider. Genç kızdan ne hediye istediğini sorar. Kız "Sabır taşı" der. Sultan, mercimek tanesi büyüklüğündeki sabır taşını getirir.

 

Kız, bir gün başından geçenleri sabır taşına anlatmaya başlar. "Sen olsan dayanabilir miydin" der. Sabır taşı, kız anlattıkça şişer, büyür, sonunda çatlar.

 

Şehzade bütün olanları kapının anahtar deliğinden görür. Baştan beri gözünün tutmadığı cariyeye mütkiş öfkelenir. Şehzade:

 

-Başka tek söz istemiyorum, der. Ya kırk katır, ya kırk satır!

 

Cariye yine yüzsüzlük yapar ve inciler, ipekler, atlaslar yüklü kırk katırla ülkesine gönderilmek ister. Sultan, kırk katırın kuyruğunda parçalanma emri verecektir ki, genç kız söz ister.

 

-Efendimiz! Sizden bi dileğim var!

 

-Dileğin, dileğim olsun!

 

-öldürmeyin sultanım! Ona kırk katır verin! Katırlar, ipek, sırma ve inci yüklü olsun! her gittiği yerde "İşte sultan böyle olur desinler!

 

***

( ALLAH, RAHMETİ SONSUZDUR. BİZE BİZİM KÜÇÜKLÜĞÜMÜZE, GÜNAHLARIMIZA GÖRE DEĞİL, ŞANINA VE ONUN HAKKINDAKİ ZANNIMIZA GÖRE MUAMELE EDECEKTİR. GEDALARINA, KULLARINA, KÖLELERİNE SULTANLIK PAYESİ VERECEKTİR. HAKİKİ SULTAN O' DUR VE HAKKINDA "SULTAN BÖYLE OLUR" DEDİRTECEKTİR...)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sevgi ne demekmiş anladım.Sevgi nefsini unutmak dileklerini kaybetmek..Sevgi aradan çıkmak..Yok olmak..

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Turan Karataş, Üstad'ın tiyatrolarına değindiği bir yazısında Üstad'ın bu piyesine ve diğer bazı piyeslerine dair yapılmış hataları da bildiriyor:

 

"Aziz Çalışlar Tiyatro Ansiklopedisi'nde (Kültür Bakanlığı Y., Ank. 1995) Sabır Taşı'nın adını Satırbaşı olarak yazmıştır. (s.363) Başka bir kaynakta olsa önemsemez ya da yazım hatası der geçerdik, Tiyatro Ansiklopedisi olunca durum değişiyor. Dahası Tohum, Künye, Abdülhamit Han, Mukaddes Emanet'in yayım tarihleri aynı kaynakta yanlış yazılmış; Nâm-ı Diğer Parmaksız Salih'inki ise belirtilmemiştir."

 

(Turan Karataş - Necip Fazıl'ın Tiyatroları - Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları - Necip Fazıl Kısakürek s.238)

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Özellikle ilkokul çağından itibaren Üstad'la tanıştırmak istediğimiz kimseleri bu eserle Üstad'a ısındırmaya başlayabileceğimizi düşünüyorum. 12 yaşından itibaren bunu rahatlıkla okuyabilirler. Sonra da yavaş yavaş ilerlemek daha kolay olur. Nasreddin Hoca'ydı, Yeniçeri'ydi...

Eser gerçekten çok tatlı bu arada. O doğu masallarının mistik havası insanı tamamen kuşatıyor.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

«ezeldeki mazi ve ebeddeki istikbalde» geçtiği ifade edilen bu piyes,

ana hatlarını eski bir Türk masalından alır. 1940’da yazılan eser, 1947 senesinde açılan bir yarışmada C. H. P sanat mükafatını kazanmıştır

 

Ancak Juri'nin birincilik kararı, Parti ileri gelenleri tarafından iptâl edilerek piyes yarışma dışı ilân edilmiş ve olaydaki komedi(!) günün gezetelerine aksetmiştir

 

Tarafımdan enaz 20 kelalaka kişilere okutulmuştur , sonç 10 üzerinden ondur ! benimde tek solukta okuduğum enfes bir eser....

.Herkese tavsiye edebiliriz... yahut üstadı tanıstırmak adına ilk bu kitap aşı'lanabilir !

üstadı seven, sevmiyen bilen bilmeyen .... kitabı bişekilde okumaya tesebbüs eden kişi ne tel de olursa olsun. kesinlikle SEVECEKTİR_

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...