Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Hâcegân

Abdurrahman Dilipak'dan

Recommended Posts

Bayram yazısı! Cansıkıcı bir bayram yazısı yazıyorum. Ağzınızın tadını kaçıracak şeyler yazacağım için şimdiden özür diliyorum.. İsterseniz okumadan burada kesin.. Çünki yazılanları okuduğunuzda üzüleceksiniz..

Bir yazar öyle diyor. “Kabe’yi yok etme planı”

Mekke Manhattan’e benzeyecek.. Her tarafta dev gökdelenler..

Altın kafese hapsedilmeye çalışılan bir bülbül..

Kabe’ye “tepeden bakan” ziyaretçiler.

Mermer galerisi gibi bir şey.

Bu dünyanın en eski yapısında her şey çok yeni.

Ecyad kalesinin yerinde şimdi dev bir otel ve alışveriş merkezi var. Pahalı, lüks, fantastik ne ararsan var.. Önce tarihi yok ettiler.. Mezarları. Şimdi ise dağları tepeleri yok ediyorlar.. Hz. Ebubekir nerede oturuyordu, Hz. Ali, Osman, Ömer, hiçbirinin izine rastlayamazsınız. Hz. Hatice’nin mezarından başka bir iz yok. Ya da Hz. Aişe nerede oturuyordu belli değil. Cin Mescidi, sıradan Anadolu’daki şehrin sokakları arasına sıkışmış bir mescid gibi..

Ebu Cehil’in evi nerede belli değil.. Bir tarihin izleri tamamen yok edilmiş.. Hira’dan artık Kabe gözükmüyor.. Dev projektörlerin ışığı gözünüzü alıyor, gökyüzünü göremiyorsunuz. Ya da yıldızları çalınmış bir gökyüzü işte..

Kabe Fantasiland gibi bir yer haline getiriliyor. Ultra Modern bir meditasyon merkezi.. Korkunç paralar harcanıyor.. Tarihi bir şehrin altı üstüne getiriliyor..

Hervele yaparken Mekkeli müşrikler aklınıza gelmiyor.

Safa-Merve arasında koşarken de Haacer annemizi hayal edemiyorsunuz. Modern yapılar, tarihle aranıza bir bıçak gibi giriyor.. Her şey bedenin konforuna ayarlanmış.. İnsanın ruhu dev beton blokların, mermer duvarların arasında üşüyor. Sokakları hınca hınç dolduran kalabalıkların arasında yalnız bir biçare gibi yürüyorsunuz. Belki bu biraz da utancımızdan..

Zemzem kuyusunu göremiyorsunuz ki, İsmail atamızı hatırlayasınız.. Birilerinin gözünde, (haşa) Makamı İbrahim cemakan içinde bir ayak izi sadece.. Hacer-ülesved plastik bir kovan!?.

Şeytan taşlarken Arafat ya da Müzdelife’de aradığınız ruhu bulmakta zorlanıyorsunuz. Tek çözüm gözlerinizi kapamak. Çünki görünen gerçek sizi alıp başka vadilere sürüklüyor..

Ey Kabe’nin sahibi, Kabe’yi Fil ordularından koruduğun gibi, fillerden daha dehşetli görüntüleri ve homurtuları ile dağı-taşı yiyip tüketen makinelerin şerrinden evini koru!

İlk Kıblemiz Mescidi Aksa’nın altını oydular..

Kutsal evleri ülkelerin, milletlerin, kabilelerin hükümdarlığından kurtar ve salih kullarını bu makamlara hadim kıl!

Bunlar olmadan daha mı iyi idi. Yoo, ucuz Çin mallarının doldurduğu işportalar arasından geçiyordunuz.. Sağa sola atılan çöpler, dilenciler.. Salaş ucuz oteller. Kirli lüks arabalar.

Yine McDonald köftecisi yine Fred Chiken, yine Pepsi.. Kaba polisler.. Bangır bangır çalan Arapça, Urduca yeşil pop! 3 yıldızlı rezaletten 5 yıldızlı rezalete geçiş yapılıyor şimdi..

İslâm konferansı ya da İslâm ülkelerinin yapacak bir şeyleri yok mu? BM’ye mi başvurmamız gerekiyor!?. Kabe en büyük dini merkez değil mi, tarih ve kültür mirası değil mi?

İnanabiliyor musunuz, Peygamberimizin kazdığı Hendek savaşında hendeğin izleri bugüne kadar korunmuş, ama şimdi üzerinden asfalt bir yol geçiyor..

Fransızların Waterlo savaşında Napolyon’un mirasına sahip çıktığı kadar biz Müslümanlar Kabe’nin tarihine sahip çıkamıyoruz.. Yazıklar olsun bize!

Mekke, Medine ve Kudüs’ü birlikte düşünmeliyiz.. İşgalcinin kim olduğundan önce bir işgalin varolup olmadığına bakmak gerek ve sonra orada neler olduğuna tabii.. Evinizi soyan hırsızın adının Hasan mı Hans mı olduğu öncelikli derdiniz olmasa gerek..

Bugün Mescidi Haram’ın başına gelmekte olan felaketin, 2. adımında Medine-i Münevvere var! Allah her iki kutsal mekanı da bu felaketten korusun, bu planı yapanlara fırsat vermesin! Ev’in sahibine bu işleri şikâyet ediyorum!

Kabe’nin hali, Müslümanların halinden daha iyi olacak değil herhalde. Meleklerin ve müminlerin laneti zalimleri bir gün ansızın yakalar.. Zemzem kuyusunun doğal mermerlerini kıranların nurdan sütunları mermer sütunlarla gölgeleme girişimi elbet bir gün Kabe’nin sahibi tarafından cezalandırılır.. Keşke Vehhabi din alimleri, hacıların küçük yanlışlarını düzeltmek için gösterdikleri çabanın binde birini yapılan büyük yanlışları önlemek için gösterseler.. Namaz kıldırırken ağlayan Kabe imamları yoksa Kabe’nin haline mi ağlıyorlar! Ümmet bu, ümmetin alimlerinin ve ümeranın hali bu olunca, Kabe’ye gir ağla, çık ağla! Necip Fazıl’ın dediği gibi “Ağlayın su yükselsin, belki kurtulur gemi”

Her birimizin kalbinde bir “ev” var. O ev Kabe’nin halinden daha hallice değil.

Belki bir gün “gönül evi”mizi imar edersek, camilerimizi kurtarırız, camilerimizi kurtardığımızda da onu kurtaran cemaat Kıblesine sahip çıkar..

Camilerimizin duvarları çini kaplı, kocaman kubbeleri ve ışıltılı avizeleri var. Güzel sesli hafızları.. Upuzun minareleri ile ne güzel. Peki ya camilerin sosyal ve manevi mimarisi ne halde. Açları doyuruyor mu, ihtilafları çözüyor mu, zulme karşı direnenleri barındırıyor mu bağrında. Camiler işgal altında değil mi? Yüreklerimiz de Kıblemiz gibi işgal altında..

Kabe’nin etrafında yükselen toz bulutları, kalbinizi boğan Marlboro dumanı gibi.. Kabe’nin karşısındaki McDonald ve Pepsi kamyonu midemizi dolduran gıdaların markaları ile aynı..

Kalbimiz ne halde ise Kabe de işte o halde. Kalbimiz Kabe’ye yansıyor..

Sokakları dolduran kalabalıkların kalbinde ne kadar iman, sevgi, cesaret var, kafalarında ne kadar bilgi, ceplerinde ne kadar paraları var bu insanların.. Ayakları nereye gidiyor, elleri ne iş yapıyor, gözleri nereye kayıyor, şu kulaklıklarından kulaklarına akan mesaj ne?

Ey Kabe’nin sahibi, kendimizi sana şikâyet ediyorum.

Bizi doğru yola ilet. Nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların değil.

Biliyorum, sen cahil ve zalim bir kavme hidayet etmezsin.. Ey Allahım bizi bağışla, bağlı şeytanların şimdi bizim ellerimizi bağlamasın.. Allahım bizi cehalet zincirinden kurtar, zulümden yüz çevirme feraset ve basireti ver.. Kırılan saflarımızı düzelt.. Çünki biz zalimlerden olduk, başımıza gelen felaketlerin sebebini biliyoruz. Bizi kendine çevir. Çünki biz kendimizi değiştirmeden bizim için kurtuluş umudu yok!.. Şimdi tevbe zamanıdır..

Bayramınızı tebrik ediyorum. Allah (cc) sizi ve beni affetsin. En çok da, adına kamu mülkü denilen, yetim hakkını yöneten ve başkalarının sorumluluklarını taşıyanları..

Selâm ve dua ile..

 

Abdurrahman Dilipak

Share this post


Link to post
Share on other sites

nasil ifade edilir bilmiyorum ama,gercekten muhtesem bir yazi.bunu butun muslumanlarin okumasi ve kaybolup gidisimizin bir kere daha farkina varmasi gerekiyor.ALLAH yazandan da yayinlayan dan da razi olsun.selametle

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gerçekten öyle abdurrahman abimiz ne güzel dile getirmiş çoğumuzun dile getiremediği ama için için üzüldüğümüz bu konuyu... hacegan kardeşim sana da teşekkürler duygularıma tercüman oldu gerçekten :pc:

Share this post


Link to post
Share on other sites
Gerçekten öyle abdurrahman abimiz ne güzel dile getirmiş çoğumuzun dile getiremediği ama için için üzüldüğümüz bu konuyu... hacegan kardeşim sana da teşekkürler duygularıma tercüman oldu gerçekten :pc:

 

 

Eyvallah...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Referandumda niçin “Evet” diyeceğim!..

 

 

1) Kanun devleti değil, hukuk devleti olmak için... Adalet, barış, özgürlük, insan haklarına saygı, hukukun üstünlüğü, katılımcı, çoğulcu ve şeffaf bir yönetim için EVET diyorum.

2) Derin devletten, çetelerden kurtulmak için, darbe olmasın, resmi ideoloji, resmi tarih dayatması olmasın diye..

3) Bunlar olsun diyen partilerin kapatılma tehdidi ile karşı karşıya kalmaması için,

4) Bu taleplerin yasalaşmasını engelleyen Anasaya Mahkemesi’nin yapısının yeniden düzenlenmesi için,

5) Bu fikri savunanların sanık sandalyesine oturtulup cezalandırılmasını önlemek, yargıyı tarafsız ve bağımsız kılma adına HSYK’nın yeniden yapılandırılması için EVET diyorum.

Herkes inandığı gibi yaşayabilsin, düşündüğünü özgürce ifade edebilsin diye, dinî, etnik, ideolojik, politik, felsefi, vicdani kanaat farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşayabileceğimiz, katılımcı, çoğulcu, şeffaf bir yönetim için EVET diyorum..

6) Bir daha darbe olmasın, darbecilerden hesap sorulsun diye EVET diyorum..

7) Devlet şeffaf olsun, vatandaşın bireysel mahremiyeti korunsun. Seyahat özgürlüğü, mahkeme kararı olmadan sınırlandırılmasın diye, YAŞ dahil idarenin bütün eylemlerin yargı denetimi altına alınması için EVET diyorum.

8) Darbe Anayasası’ndan kurtulmak için, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını kazanmak için EVET diyorum.

9) Hakkımda devletin yargı kararı olmadan, fişleme yapması, telefonlarımı dinlememesi, hakkımda andıçlar yayınlanması, devlet içinde çeteler hakkımda planlar yapmasın diye EVET diyorum..

10) Çocuklarıma özgür, saygın, zengin bir Türkiye miras bırakmak için EVET diyorum..

11) Parlemento iradesi üzerinde jüristokrasik bir vasayat uygulamasına HAYIR dediğim için referandumda EVET diyorum..

12) Yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığı için bu EVET.

13) Sendika ve toplu sözleşme, emeklilik düzenine yeni açılımlar getirdiği için EVET.

14) Yönetime katılım ve etkin yurttaş denetimi için EVET.

15) YAŞ kararlarının yargı denetimine açılması için EVET.. Yurtdışında çıkış, dinleme ve fişlenme, kapatılan partilerin milletvekilliklerinin sona erdirilmesine, 2. sendika üyeliğine ve buna benzer daha birçok düzenlemeye EVET dediğim için bu pakete EVET diyorum.

Aslında hiçbir solcu, dün tek tek bunları sorsanız hiçbirine kendileri de HAYIR demezdi. Bu işi AK Parti istiyor diye. Bunlar olursa, arkasından gelecek değişiklikler kendi siyasi gelecekleri açısından risk oluşturacağı için HAYIR diyorlar..

Bir HAYIRın darbeye, darbecilere EVET demek olduğunu, Ergenekonculara EVET olduğunu düşünmüyorlar..

Özgürlük olursa, insan hakları olursa, katılımcı, çoğulcu, şeffaf bir yönetim olursa, gerçekten Türkiye’nin bölüneceğini düşünenler HAYIR diyor. Onun için Ergenekon’un avukatlığına soyunuyorlar. Ama bütün bu baskı ve zulmün, terörün kaynağı, Türkiye’yi bölünme noktasına getiren şey olduğunu hesaba katmıyorlar..

EVET demek için 40 sebeb sayabilirim. Ama benim her bir EVET’imin arkasında bir HAYIR gizlidir aslında.. Anayasa Referandumuna EVET demek, darbelere, darbecilere, çetelere, derin devlete HAYIR demektir aslında..

Kuşkusuz referandumda EVET çıkınca her şey bitmiş olmayacak, aksine birçok şey yeni başlayacak. Bu yol, uzun, ince bir yoldur.. Daha işin başındayız. Ancak bu adım kritik eşiği geçmemizi sağlayacak. Doğru yönde ileri doğru atılmış küçük, fakat önemli bir adımdır bu..

Bu süreçte her oy değerlidir. EVET çıkması değil, hangi şiddette EVET oyu çıktığı önemlidir. Bu sonuç, sürecin hızını belirleyecektir..

Ben % 70 katılım, % 60 EVET diyordum. AK Parti asılıyor. BDP’deki çözülme, sivil inisiyatifin çabaları, HSYK süreci, HERON, Dörtyol tartışmaları, BALYOZ davası ve andıç soruşturmasında yaşananlar, CHP’nin beceriksizliği, MHP’nin tutarsızlığı, EVET’in şansını artırdı.. Şimdiki tahminim % 78 katılım, % 65 EVET.

BBP’nin performansı, MHP tabanında ciddi çözülmelere sebeb oluyor.. Bu arada SP iç tartışmalardan kurtulup sürece dahil olursa, birkaç puan daha ilerleme sağlanabilir..

YAŞ süreci muhteşemdi. Mavi Marmara, İsrail’in akılsızca verdiği tepkiler, süreci engellemek için içerideki adamlarını devreye sokma çabaları, hepsi bu süreci olumlu yönde etkiliyor.. Hatta bu saatten sonra bırakın Kılıçdaroğlu da konuşsun, Bahçeli de. Onlar da EVET değirmenine su taşıyorlar bana kalırsa farkında olmadan..

Aylardan Ramazan.. Her akşam birlikteyiz, Saflarımız sık, dualarımız bereketli..

Şunun şurasında ne kaldı.. Ağustos bitti sayılır.. Kadir gecesi, Ramazan Bayramı ve 12 Eylül bayramı! Ramazan’dan sonra bir bayram daha!

Şurada 2 hafta gibi bir zaman kaldı. İyi çalışalım, bakarsınız % 75’i de aşarız..

Tabiî rehavete kapılmak yok. “Ben olmasam da olur” diye bir şey yok. Tek bir oy bile önemli..

Referandum sonrasında “bu iş bitti” diye gidip yatmak da yok.. Daha çok çalışacağız. Daha duyarlı olacağız.. Bu yılların kamburunu sırtımızdan atmak için var gücümüzle ve elbirliği ile çalışacağız..

Türkiye’nin başarısı, İslâm dünyası, Türk dünyası, diğer mazlum milletler için de umut ve model oluşturacak..

Darbecilerin hukuk devletinin önüne yığdıkları molozları temizlemek için bir ilk adım bu..

Haksızlığa, zulme, sömürüye, kayıtdışı ekonomiye, kayıtdışı siyasete, mafiaya, çetelere karşı kazanılan ilk zafer olacak.. Bu anlamda bu referandum bir milad olma özelliği taşıyor..

Bu gerçek anlamda bir MÜDAFAAYI HUKUK hareketidir. Bu tam anlamı ile bir KUVVAYI MİLLİYE hareketidir.. Milli güçlerin hukuk müdafaasıdır bu yapılan..

Kazanacağız. Bu zaferde sizin de bir payınız olmasını istiyorsanaız, sadece gidip oyunuzu kullanmaktan daha fazla yapacağınız bir şeyler olmalı.

Selam ve dua ile..

 

ABDURRAHMAN DİLİPAK

Share this post


Link to post
Share on other sites

Türkiye kazandı

 

Referandum sonuçları belli oldu. Yüzde 58 evet, yüzde 42 hayır. Bazı il ve ilçelerde evet yüzde 90’ı geçti. Antalya ve İzmir’de bile hayırcılar umduklarını bulamadı.

İsrail’in Gazze’ye 5 hava saldırısı ile uyandık referandum sabahına. Bu arada boykot başarılı olmadı ama, yolculuklarını son güne bırakanların sandığa ulaşması zor oldu ve birçok kişi de sandıkla buluşamadı.. Öte yandan İstanbul’da şiddetli yağış vardı.

CHP’nin kışkırtması da fayda vermedi.. Seçim sonuçlarını gördükten sonra, şaibe, usulsüzlük, hile tartışmaları ile zihinleri karıştırmak isteyip istemeyecekleri de göreceğiz. Aslında bu konuda referandum öncesi hazırlıklara başlamışlardı ama, ne yapacaklar göreceğiz bakalım..

Sonuçta referandum gerçekleşti.. Referandum öncesi Baykal öyle diyordu, “EVET çıkarsa Türkiye bölünür. HAYIR çıkarsa iktidar gider.” Şimdi kim bölünecek, kim gidecek ona bakalım..

Kılıçdaroğlu ve Bahçeli gidecek.. CHP ve MHP bölünecek..

İddia öyleydi, gerçek böyle..

CHP’liler şimdi hazımsızlıklarına kılıf bulmaya çalışacaklar. YSK’nın elektronik sistemi ile ilgili iddialar ortaya atacaklar. Kimileri “Ölülere de oy kullandırdılar” diyecek. Cemaatın bu işi kotardığını söyleyecekler. Buna inanan CHP’liler de olacak.

Onlara göre bu halk EVET’e bu kadar oy vermeyeceğine göre bu işin içinde mutlaka bir “oyun”, bir “hile”olmalı. Başka türlü olamaz. Onların gerçeklere ihtiyaçları yok, çünkü imana dönüşmüş kanaatleri var.. Bahçeli şimdi ne yapacak? Memleketin % 60’ı “Habur’a EVET” dedi. Ne olacak şimdi?.

Hadi şimdi HAYIR oylarını muhalefet arasında taksim edelim..

Kimler var bu tezgahta? CHP, MHP, BDP, İP, sosyalist partiler (TKP, ÖDP vs.) Topla, böl, çıkart, çarp ne yaparsan yap. Bu oylar CHP’nin ise MHP’nin oyları nerede?. MHP’nin oyları ise CHP’nin oyları nerede?

Memleketin genel manzarasına bakalım. Sahillerde kim nerede, Karadeniz’de, Güneydoğu’da, Akdeniz’de, Ege’de, Marmara’da, İç Anadolu’da, İstanbul’da, Doğu’da durum ne? Dersim’de durum ne, bir ona bakalım.. Alevi oyları nereye gitmiş? Kürt oyları nerede duruyor? Diyarbakır belediye başkanı büyük konuştu, fakat yüzde 93 evet çıktı Diyarbakır’dan.

Sonuç şu: AK Parti bu işten başarı ile çıktı.. “Hayır” cephesindeki CHP, MHP, DSP, DP, İP, BTP, BDP, ÖDP kaybetti. Ergenekoncular, ulusalcılar, militaristler, ADD, ÇYDD kaybedenler tarafında.. Doğan Media, Yeniçağ, Cumhuriyet de kaybedenler arasında..

BBP de bu süreçte en kârlı çıkan partilerden.. SP iç hesaplaşmaları yüzünden bir varlık gösteremedi ama SP oylarının büyük ölçüde EVET’e gittiğini düşünüyorum..

Anayasa referandumunun önünde engel yok. Hız kesmeden yola devam.

“Referandum sonuçları % 53’e fikslendi” iddiaları, sadece sahiplerini küçük düşürecek bir spekülasyon olarak kaldı hafızalarda.. Birileri fiskos çetesini harekete geçirerek “Ölülere de oy kullandıracaklar” diye saf zihinleri bulandırmaya çalıştı, bir açıklamadan yola çıkarak.. Oysa kamuoyu araştırmaları bile % 57’yi gösteriyordu.. Yani tahminler hemen hemen tuttu. Umutlarını daha işin başında kaybetmişlerdi. Bir inat uğruna “dostlar alışverişte görsün” kabilinden, kendi jargonları ile “şan olsun” diye, “vuruşarak çekilmek için” meydanlara çıktılar. Sonuçta, keskin sirke küpüne zarar verdi ve kaybeden kendileri oldu.. Hadi şimdi paylaşsınlar bakalım bu yenilgiyi..

Hadi, Bahçeli, Kılıçdaroğlu otursunlar bakalım o koltukta. Bakalım Diyarbakır belediye başkanı şimdi nasıl oturacak o makamda.. Ezberler bozuldu. Evdeki hesaplar çarşıya uymadı..

Darbecilerin son kaleleri de düştü.. AYM ve HSYK.. Şimdi birilerinin yüreğine gerçekten korku düşmüş olmalı..

% 42 hayır oyu var. Bunun % 10’u, DSP, DP, İP, BTP, BDP, ÖDP, HEPAR, YP ve Hayır’cı diğer partilerin.. “Anti Numan” SP’liler de bu orana dahil. En azından 10 tane parti ve fraksiyon var böyle.. Geriye kaldı % 32. % 32’yi MHP ve CHP nasıl paylaşacak şimdi?.

Son belediye seçimlerinde, il genel meclisinde oy dağılımı şöyleydi partilerin: AK Parti % 38.3, CHP % 23.1, MHP % 16, DTP % 5.7, SP % 5.2, DP % 3.5, BBP % 2.5, DSP % 2.5, ANAP % 1. Gerisi % 1’in altında..

Son milletvekili seçimlerindeki sonuçlara gelince, AK Parti % 46.47, CHP % 20.84, MHP % 14.26, DP % 5.41, BĞSZ % 5.19, GP % 3.03, SP % 2.34. Bu tabloda BBP yok, çünkü seçimlere katılmadı. Diğer partiler ise % 1’in altında.. Bu oy oranları açısından bile Hayırcılar oy kaybetmiş durumda.. Hayırcıların o zamanki oy toplamları da % 50.5 dolayında.. Diğer hayırcıların (BTP+HYP+İP+ATP+TKP+ÖDP ve bir kısım bağımsızların) oy toplamı % 7 gibi bir değer ifade etmektedir. CHP+MHP % 35, DP+GP % 8.4. Bu hesapla da hayırcıların oy oranlarında, milletvekili seçimlerine göre yaklaşık yüzde 10’luk bir kayıp vardır..

Hayırcılar için şimdi paylaşılacak bir zafer değil, bir yenilgi vardır! Yalan rüzgarı ve korkutucu söylemlere vatandaş prim vermedi. Korkuları ile değil umutları ile hareket etti ve Türkiye kazandı..

2009’daki belediye seçimlerine göre evet kanadının oy toplamı AK Parti+SP+BBP=% 46

Hayırcılara gelince, CHP+MHP ve diğerleri (Evetçi’lerin dışında kalanlar) = % 54. Buyurun şimdi çıkın işin içinden çıkabilirseniz.. Evet’çiler oylarını % 12 artırmışlar, Hayır’cılar ise bir o kadar kaybetmişler..

SP iç sorunlar sebebi ile bu pastadan en az yararlanan kesim. Sonuçta en fazla kazançlı çıkan AK Parti gibi, ama oransal olarak bakıldığında ise en büyük sıçramayı BBP yaptı..

Görünen o ki, bu referandum sonuçlarında +% 12’nin % 3’ü bana kalırsa BBP’nin. Yani BBP kendi oyunu nerede ise ikiye katladı.. Ve bu oylar büyük ölçüde MHP’den geldi. MHP tabanından BBP’ye % 2’lik bir kayma oldu.. BBP’nin MHP üzerindeki etkisi sadece bununla da sınırlı kalmadı.. BBP’nin kullandığı dil ve performans, MHP tabanından AK Parti’ye doğru, tabanda büyük bir kaymaya sebeb oldu.. MHP tabanından % 2’lik bir kesim BBP’ye, bir o kadarı, hatta daha fazlası AK Parti’ye gitti.. MHP’den kopup sandığa gitmeyenler de var.. Yani şu anda, MHP referandumdan kolu kanadı kırılmış bir parti olarak çıktı. Ben MHP’nin oy gücünün referandum sonrası % 11 seviyesinde olduğunu düşünüyorum. Ve görünen o ki, bu erime devam edecek.. Bu biraz da, BBP’nin bundan sonraki performansını sürdürüp sürdürmemesine bağlı.. Nasıl bir kadro oluşturacağına, ortaya koyacağı projelere bağlı.. BBP iyi bir yol haritası ile AK Parti ve SP tabanından da % 1-1,5 oy alabilir.. Bugün eklentiler, sonuçta havuzda ciddi bir oy potansiyeli oluşturuyor.. SP tabanındaki kriz devam edecek olursa, BBP’nin şansı daha da artacak gibi. Yani SP’deki kriz de bu süreçte en çok BBP’ye yaradı.. BBP’nin adını bundan sonra daha çok duyacağız demektir.

Demirel, Özal’ın oğlu ve Mesut Yılmaz’ın hayır cephesinde yer almasına, milliyetçi ve Kürtleri de sahaya sürmelerine rağmen sonuç ortada: CHP ve MHP ittifakı ile sürdürülen kampanya tam bir hezimetle sonuçlandı.. Buyurun % 42’nin % 10’u diğerlerine ait. Kaldı % 32. Bu da CHP+MHP’nin toplamını gösteriyor.

Rüzgara karşı yarıştılar. Ergenekon’un, darbecilerin safında yer alarak, özgürlük taleplerine, adalet ve barış taleplerine karşı jüristokrasinin ve darbecilerin safında yer aldılar..

Buyurun, milli iradenin hükmü bu! Bugün yeni bir gün.. Darbecilere “HAYIR” dediğiniz için teşekkürler.. Bugün dünden daha güzel. Ama şimdi önümüzde, zorlu, ince ve uzun bir yol var.. Bu zafer, taçlandırılarak sürdürülmeli.. Selam ve dua ile..

 

 

ABDURRAHMAN DİLİPAK

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bahçeli, İslâm ve Cuma

 

 

Evet, bana kalırsa Anadolu, Sümela manastır, Akdamar kilise olsun, o kiliselerde ayin yapılsın diye fethedildi..

Bahçeli’ye hatırlatalım, bizim geleneğimizde bu konuda binbir belge bulursunuz. Alın size Kudüs. İsranın/Miracın gerçekleştiği makam. İlk kıblemiz. Orada Yahudiler hakimken Hıristiyanları sokmadılar. Hıristiyanlar geldi Yahudileri ve Müslümanları sokmadılar. Sonra Müslümanlar geldi, o topraklara hadim oldular. Hırsitiyanlara da Yahudilere de ibadet izni verildi. Kudüs’ü kuşan surları tamir ettik. Kitabeye “Lailahe illallah, Muhammedurresulullah” değil de, “Lailahe ilallallah, İbrahim Halilullah” yazdık, neden aceba?

Sahi camiye kıbleye, fethe bu kadar duyarlı olan Bahçeli kardeşimiz, ilk kıblemiz, Kudüs, Mescid-i Aksa, Gazze, Filistin ve ümmet konusunda neden bu kadar duyarsız, ilgisiz!

Hala Mecid-i Aksa’nın hemen yakınındaki Doğuş ve Kıyamet kilisesinin anahtarları bir Osmanlı ailesinin elindedir.

Medine sözleşmesinden haberi var mı Bahçeli’nin? Ya da Hılful Fudul’dan? Medinetül Fazıla’dan?.. Kaç siyasetname okudu acaba? Hz. Ömer’in Kudüs’ü fethi hakkında ne biliyor?

Ben, Sümela ve Akdamar konusunda neden her zaman değil de yılda bir gün diye soruyorum? “Onların mabedlerini yurt edinmeyin” ikazından haberi var mı Bahçeli’nin?..

Neden hala, Heybeliada ruhban okulu kapalı?

Neden Patrikhane ekümenik değil. Ya da hangi din ekümenik değil ki!

Neden Süryani, Ermeni, Rum ve Yahudi ilahiyatı yok bu memlekette?..

Bahçeli’nin Hz. Ömer’in emannamesinden haberi yok.. Fatih’in Rum ve Ermeni patrikhanesinin başı olduğunu da bilmiyordur.

Alparslan’ın fetih ordusunu Ani harabesindeki bir kiliseye sığdırmaya çalışması da tam bir komedi..

Devlet Bahçeli’nin fethin ne anlama geldiğini de bilmediği anlaşılıyor.

O fethi kavga, işgal, istila ve harp sanıyor herhalde.

Peki MHP içinde bunun böyle olmadığını söyleyecek tek bir adam yok mu?

Bahçeli Ahiyanı Rum ve Baciyanı Rum’u da bilmezden geliyor. O kadar da cahil olamaz aslında.. Hadi Bahçeli Arzı Rum ya da Erzeni Rum adını da değiştir, oldu olacak, fethe çıkmışken, hazır orada iken.. Asıl mesele bu olmalı değil mi, boş verin Ergenekon’u, anayasa değişikliğini..

Ani harabelerinde Cuma namazı kılıp seçim kampanyası başlatmakla, Sümela’nın, Akdamar’ın ibadete açılmasını mı protesto ediyor, yoksa cami müdafası mı yapıyor?

Mesela neden Ayasofya değil de Fethiye Camii’nde (Katedral Kilisesi)...

Mesela neden Taksim’de kılmıyor Cuma namazını? Orada Fransız Konsolosluğu’nun hemen yanında gecekondu gibi, teneke minareli bir cami var. Orayada bekleriz..

Bahçeli Ağrı’dan Anadolu’nun fethine çıkıyor..

Ama hatrlatalım, tarihe gönderme yapıyorsunuz madem, mesela Osmanlı padişahları Müslümanların halifesi, Türklerin hakanı, Arabın ve Acemin padişahı, diğer halkların sultanı, doğu Roma Bizansın halifesi idi.

Evet Fatih Rum Ortadoks Kilisesi’nin başı idi. Ermeni Patrikliği’nin kurucusu, Süryani Patrikliği’nin koruyucusudur aynı zamanda.. Süryani Patrikliği kuruluşu Hz. Ömer’in emannamesi ile başlamıştır.

Yine Bahçeli şunu da öğrense iyi eder, Fatih’in fetih ordusundaki gayrimüslim asker sayısı Bizans’ın asker sayısından fazla idi..

Alparslan da Anadolu’yu fethederken Ermenilere rağmen Ermenilere karşı değil, bu bölgedeki kiliselere baskı yapan Romalı müstebitlere karşı, onlarla birlikte kazandı.. Ruhanilerin büyük bir bölümü, kurtarıcı ve koruyucu olarak karşıladılar bu Müslüman askerleri.. Kimse Alparslan’a iftira etmesin..

Romen Diyojen’dir, “Yaktırayım Kur’anı, yıktırayım Kabe’yi, şarka gelen görmesin, minareli kubbeyi.” Bu miras Alparslan’ın mirası değil.. Biz “Gönüller yapmaya geldik”, “Bütün insanlar ya tende kardeş, ya dinde bir eştir” dedik. “Herkesin dini kendinedir” dedik.

Biz Anadolu halkları ile birlikte adaletten, barıştan, hürriyetten yana, herkes inandığı gibi yaşasın ve düşündüğünü özgürce ifade edebilsin diye, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun mazlumdan yana, zalimlere karşı duralım diye bir düzen kurduk. Tıpkı Peygamberimizin Medine’de kurduğu düzen gibi.. Kimseyi katletmeme, yurtlarından çıkarmama, bir kavme olan düşmanlığımızın bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemesi öğüdü ile yüceldi bu şanlı tarih. Bundan uzaklaşıldığı ölçüde de sorunlar yaşadı ve yıkıldı.

Bahçeli’ye Ani harabelerinde fetih namazı kılma fikrini kim verdi ise, küçük bir hatırlatmada bulunalım, nasıl yarım doktor candan, yarım hoca dinden ederse, yarım politikacı da adamı siyasetten eder.

Bu tür provakatif keskin sirke politikaları, dile getirdikleri gayeye hizmet etmez..

Ama Bahçeli kavga kültüründen geliyor.. En iyi bildikleri iş de bu olunca, böyle davranıyorlar..

Bahçeli, Mevlana’nın isminin sonundaki Rumi ne oluyor biliyor mu? Trakya’ya niçin Rumeli denir? Rumi takvim ve sanat hakkında ne biliyor?

İlk lanet Şaytanın üstünlük iddiasınadır. Yani bir bakıma faşizmedir. Biz doğduğumuz ana babayı, doğduğumuz zamanı ve toprağı, cinsiyetimizi, derimizin rengini kendimiz seçmedik.. Bundan dolayı kimse üstün ya da geri değildir.. Farklı dini tercihlere gelince, biz kimsenin ilahı ve rabbi değiliz. Allah’tan başka kimse de bizim ilahımız ve rabbimiz değildir.. İnkarcılara gelince onlar bizim temel haklarımıza ve kutsalımıza tecavüz etmedikçe onları koruyacağımız gibi, onlar da bizim elimizden ve dilimizden emin olacaklardır..

Bahçeli, kulağa hoş gelen parlak fikirlerin peşinde savrulacağına, oturup okusa daha doğru şeyler yapabilir..

Böyle davranarak medyanın gündemine gelebilir ama oy kazanamaz.. Daha doğrusu BBP’nin değirmenine su taşımaya devam eder. Durmak yok, yola devam. Kolay gelsin..

Selam ve dua ile.

 

 

04/10/2010

Share this post


Link to post
Share on other sites

Başörtüsü

 

Başörtüsü sorunu bugün başlamadı. Bugün de bitmeyecek..

CHP yeni bir taktik deniyor. Üniversitede başörtüsü mücadelesini kaybettiler. Şimdiki hedefleri, “Üniversitede serbest bırakalım, ama ilk ve orta öğrenimde yasak olsun, kamu görevlileri de başörtüsü takmasınlar. Ona yasak getirelim.”

Yani CHP kafası, özgürlükten yana bir kafa değil. %100 yasaktan %66’ya gerileyerek orada bir yasak hattı oluşturmaya çalışıyor..

Bu asla kabul edilemez. Bana göre, bu konu yasa ya da anayasa konusu, yönetmelik konusu değildir ve olamaz.. Bu konu devletin, anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyet temeli ile ilgili bir konudur. Herkes inandığı gibi yaşar ve düşündüğünü özgürce ifade eder..

CHP gölge etmesin başka bir ihsan istemeyiz..

Bu konunun gündemde kalmasının tek faydası var, o da kimin özgürlüklerden yana, kimin özgürlüklere karşı olduğunun anlaşılması açısından bu süreç bir turnosol kağıdı görevi görüyor. Bu tartışmalar CHP’yi tüketiyor..

Geçen gün yazar bir hanım, “hafız babasından söz etmeye utandığını, annesinin başının örtülü olduğunu söyleyemediğini” anlatıyordu. Ama artık bunu söylerken, bu durumdan utanmaktan utandığını söylüyor..

Zaten Müslüman bir ülkede bundan daha tabii ne olabilir ki..

Ama rejim baskısı ile insanlar kendi inanç, tarih ve geleneklerini inkâr ettiler ve ondan utandırıldılar.. Şimdi bu kara bulutlar yavaş yavaş dağılmaya başladı.

Sözünü ettiğim kişi Adalet Ağaoğlu.. Şu sözler ona ait: “Geçmişte babam hafızdı demeye utanırdım diyen Ağaoğlu: Elinde tespih olanı küçümsüyordum. Cumhuriyetin ilk kuşağı olarak böyle düşünmem gerektiğini sanıyordum.”

Sadece üniversitelerde başörtüsü yetmez, dini kıyafetle rahibeler de sokağa çıkabilmeli, papazlar da.. Hahamlar kipaları ile dolaşabilmeli. Budistler Sarilerine bürünebilmeli.. “Bütün insanlığın hayrına olmayan bir çözüm önerisi benim önerim olamaz.”

“Gardrop devrimciliği”ne artık bir son vermek gerek! Bu komedi bitmeli artık!

Her şeyi yasa ile düzenleyemezsiniz.. Bir ülkede yasalar ne kadar çoksa, özgürlükler o kadar az demektir.. Yasa ile verilen haklar, yasa ile alınır.. Bazı şeyler siyasilere emanet edilemeyecek kadar önemlidir.

Bu işi pazarlık konusu yapmaya başlarsınız, yarın bir geri zekalı da çıkar, üniversitede nasıl bir başörtüsü takılacağının modelini çizmeye kalkar.. Bunu daha önce “türban” adı ile YÖK kurucu başkanı denemeye kalkmıştı. Bu milletin başına “Türban Tartışması”nı o zat bela etti.. O kafaya göre, “türban, üniversitelerde izin verilebilecek örtünmenin adı olacak”tı. Üniversiteli kızları, köylü kadınlarından ayırmak gerekiyordu. Modern bir örtünme biçimi üretilmeli idi.. Hani bu memlekete komünizm gelecekse onu da getirecek bir devlet var ya, baş örtülecekse, nasıl örtüleceğini belirleyecek bir devletimiz var bizim.

CHP’liler ne yaptıklarının farkındalar mı?

Haşa, “Allah (cc) ve din üniversiteye girebilir ama resmi daireye giremez ya da orta öğrenime giremez” diye bir tahdit mi getirmeye çalışıyorlar?

Kendilerini ne sanıyor bu adamlar? Kim bunlar!

Kardeşim, bunlar yetmez, üniversitelerde, hatta fakültelerde mescid de istiyoruz, dua odası da.. Vicdani ret’i de kabul edeceksiniz.. Askerlik gençlerin korkulu rüyası olmaktan çıkacak.. Vatani borcun edası için 40 yol var..

İlle de bir yasa çıkaracaksanız, Anayasada “Temel hak ve hürriyetin, inanç, fikir, vicdani ve felsefi kanaatin, ifade, eğitim, örgütlenme ve yayının engellenemeyeceğini, herkesin inandığı gibi yaşama ve düşündüğünü özgürce ifade etme hakkı”nı teyid edersiniz. Bunların sınırlandırma ve engellenme şartı, evrensel hukukda var.. Yasa ile, bu hakları engellemeye teşebbüs edenlerin nasıl cezalandırılacağına dair bir düzenleme olabilir..

İktidar sakın bu konuda CHP’nin tuzağına düşmemeli.. AK Parti kendi çözüm önerisinden önce muhalefetin çözüm önerisini alıp, onu tartışmaya açmalı.. Benim fikrim bu.

Selâm ve dua ile..

 

 

20/10/2010

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...