Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
AhıskaLı

Mehmet Akif’in Abdülhamid Karşıtlığı

Recommended Posts

selamlar,

 

arkadaslar ben bu tartismanin butun taraflarina sesleniyorum.kimse kusura bakmasin ama bu sekilde hic bir yere varamayiz.

 

pomak22 abdulhamite ulu denmesine karsi,ulu olan bir tarafini gormedigini soyluyor,bizde elimizden geldigince ulu oldugunu bu ulu'lugun yucelikten degilde,sahsa atfen yapilan bir ovgu den ibaret oldugunu soyluyoruz.

 

ne pomak22 fikrinden vazgecer nede bizler.ben eminim ki pomak22 abdulhamiti ilk olarak,necip fazildan yada mustafa armagandan dinleseydi,okusaydi onun fikirleri,bugun bizimkiyle ayni paralelde olacakti.yada tam tersi durum bizler icin gecerli.

maalesef arastirmiyoruz,yada arastirdigimiz da bir sonuca varamiyoruz,ne ezberletilmisse yada ilk olarak ne ogrenilmisse genelde odur bizim fikrimiz benimsedigimiz.elbetteki istisnalar vardir ama bu dedigim kaide genel icin uygundur.

fakat son soz olarak sunu soylemek isterim ki,osmanli padisahlarinin hepsi,yanlislariyla,hatalariyla birer insandir.benim gozumde hepsi uludur,hepsi mubarektir.onlarin almis olduklari egitim,terbiye,medrese egitimi vs.bugun hicbirimize nasip olmamaktadir.o yuzden laf atmak yerine rahmet okumak en guzelidir.ALLAH hepsinden razi olsun,bizi birbirimize dusurmesin,herkesi dogru olanla karsilastirsin.

bence artik uzatmanin anlami yok.

selam ve muhabbetle

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

bu forumun yüzde %99.9 unu gömdüğüne göre geriye yalnızca sen kaldın ayakta ,hey yavrum heyy!yürü be kim tutar seni! Senin iddalarına cevap verme zahmeti bile duymayan kişileri mağlup hatta ölü,kendini de herkesi yenen allame-i cihan sanmam yaptığın bunca komiklikten sonra ibret verici.eskiler şöyle der:’ konuşmayı biliyorsan konuş insanlar ilham alsınlar;konuşmayı bilmiyorsan sus insanlar adam sansınlar.Bu forumdaki herkesi gömme sevdalısı birinin, herkese “sevgili dostum”gibi bir ifadeyle seslenmesi bana göre ikiyüzlü ve riyakarca..”yüzünüze gülerek sövüyorum”dan hiçbir farkı yok.canbazsın ama canbazlığın burada para etmiyor.yokmu sizin muhitte seni oynatacak bir sirk?sen yanlış geldin burası sirk değil be yavrum?

Senin iddalarına cevap vermeyi düşünmüyordum,çünkü cevap vermeye değecek bir idda yoktu.ama cahillikte sınır tanımadığın için seni muhatap almak zorunda kaldım.

Evladım ilk önce “ulu” kelimesini açıkla bana,bu kelimenin kaynağı nedir,nerden gelme,isimmi fiilmi,sıfatmı zarfmı,türkçemi yabancı kökenlimi?manası,yücemi yoksa yükseklikmi,peki “ulu”kelimesi yükseklik ve yücelik manasına geliyorsa “âli”ne manaya geliyor bana açıklarmısın allame-i cihan hazretleri?ama nasıl olur bunların her ikiside aynı manaya nasıl gelebilir?sendeki durum nedir biliyormusun?akıl cüceliğinin insana bahşettiği az bilgiyle çok yorum yapma ciheti..senin durumun budur.

Aman yarabbim “ulu”kelimesine bu kadar mana,bu kadar ağır bir yük yüklendiğini belki bu kelime ömrü hayatında görmemiştir.sadece tdk sitesindeki yoruma bakıp kelimeye ilahlık yükleyecek hazret.yani sırf bu kelime yükseklik ifade ediyor diye (dikkat edin yücelik etmiyor,sadece yükseklik.yüksek'te değil,sadece yükseklik ,konum olarak yükseklik) Allah’ın sıfatlarıyla karıştırıyor.o halde her yüksek değer,kişi için “bunlar ilahlık iddasındalar”narasını basarsın.işte cahil olma durumuyla çok lakırdı etmenin insana bahşettiği toplum içinde meddah sıfatına layık olma durumu budur.bir başka iddia ise ulu hakan 2.abdülhamid zamanında yaşayan herkesin istibtad yönetimini eleştirmesiymiş.ama 10 sene sonra hepsinin hata ettiğini anlayıp pişman olduklarını görmezden geliyor.işte ulu hakanı ulu yapan ana sebep burada yatıyor.herkesin kötü dediği bir olaya iyi dedikten sonra bu uğurda hayatını feda eden bir insanın haklı çıkması onu “ulu” yapan (dikkat et konumunu yükselten.daha önce yükseklik ifade ettiğini söylemiştim.inanmıyorsan bilen birine sor.tdk ya güvenip yola çıkma yolda kalırsın!)yegane sebeplerden bir tanesidir.şimdi karşıma çıkıp,Allah’ta çok yüksek,nasıl olurda abdülhamid, Allah’a ait bir sıfatla sıfatlanır deme.umarım öyle bir hata yapıpta karşıma gelmesin.

Devri istibdat,bir hastalığın karantina altına alınıp tedavi edilmesine benzerki;bundan en çok hasta olan şahıs şikayet eder.devri istibdata istisnasız bir çok aydının muhalefet etmesi bu sebepledir.ameliyat masasındaki bir hastaya neşter vurduğu için kalkıp doktoru yumruklaması halinde nasıl ki kendisini ölüme götürecekse,devri istibdata karşı gelen milletin ölümü çok sürmeden gerçekleşti.tarihi olaylarla sabit.

Sen sadece istibtad devrine şartlanmış kurmalı saat gibi ötüyorsun.o zaman ona karşı gelenler gibi tarihten sende ders almışa benzemiyorsun.

Biz seni toprağa vermiyoruz ,çünkü sen ölü doğan bir fikirsin.kusura bakmakta serbestsin.

Share this post


Link to post
Share on other sites

POMAK22 Kelime oyunlarından sıkıldım, cidden saçmalama aşamasınıda geçtin Akli melekelerinle ilgili şüphe duymaya başlıyıcam İnsan bir tartışmada haksız olabilir özür diler veya ona bile gerek yok en azından susar sana cevap yazıldıkça saçma sapan mantıklarla olayları saptırmaya çalışıyosun bu saatten sonra cevap yazmıyıcam ama ne kadar uğraşsanda Ulu Hakan'ı karalamak hususunda ''Güneş balçıkla sıvanmaz.''

Share this post


Link to post
Share on other sites

''Mehmet Akif'ten İbretlik Bir Anı

 

Mehmet Akif her sabah namazı için Sultan Ahmet Camiine gelir.Her gelişindede yaşlı bir adamın kendisinden önce gelmiş görür.Ne kadar erken gelirse gelsin bu durum değişmez Yaşlı adam mutlaka ondan önce gelmiş olur. Ancak bu yaşlı pir-i fani ve bu nur yüzlü adam hiç durmadan ağlamakta ve gözyaşı dökmektedir.Bundan sonra Mehmet Akif şöyle anlatıyor:

 

Bu yaşlı insanın bir gün yanına sokuldum ve niçin durmadan ağladığını sordum.Ve ona Cenab-ı Hakkın rahmetinin enginliğini anlattım.Ama o yinede ağlamasına devam etti.Bana derdimi tazeleme git dedi .Ben yinede ısrar ettim.Çaresiz kaldı ve yine gözyaşları içinde bana şunları anlattı.

 

Ben dedi 2.Abdülhamit zamanında orduda binbaşıydım.Ve ailem çok zengindi.Kışladan ayrılamıyordum.ancak birgün anne ve babamı ard arda vefat haberlerini aldım.

 

Ailede benden başkada işlerimizi yürütecek kimsede yoktu.çiftlikler,dükk anlar,mağazalar ortada kalmıştı.hemen sadarete bir dilekçe yazdım ve istifa etmek istediğimi bildirdim. sadaretten gelen cevap menfiydi.istifam kabul olmamıştı.ben ikinci ardından da üçüncü bir müracatta bir müracatta bulundum.ama her defasında aynı cevapla karşılaştım.

 

Bunun üzerine hünkara müracata karar verdim.bu karararımı sadarete bildirdim.isteğim kabul edildi.durumumu hünkara vicahi olarak anlattım.elimden geldiğince mazeretimin meşruluğunu ispata çalıştım.hünkar istifa talebimden hoşlanmamıştı.yüz ifadesinden bunu anlamak hiçte zor değildi.isteksiz bir işaretle elinin tersi ileri git dedi,seni istifa ettirdik dedi.

 

Ben sevinerek huzurundan ayrıldım .eve döndüm.o gece rüyamda osmanlı ordusu tabur tabur,bölük bölük geliyor ve EFENDİMİZE teftiş veriyordu.bu ordu idi ki kısa bir süre sonra bütün cihana karşı kavga verecekti.ve bu ordunun teftişini bizzat EFENDİMİZ yapıyordu.

 

Yanında 4 büyük halife olduğu halde efendimiz önünden geçen bölük ve taburları teftiş ederken ondan bir adım geride edep ve terbiye içinde boynu bükük Abdülhamid de bulunuyordu.derken benim taburda geçmeye başladı.Ancak tabur dağınıktı.başlarında kumandanları yoktu.

 

EFENDİMİZ bunu görünce Abdülhamid cennet mekana:Bu birliğin kumandanı nerde diye sordu?.oda talebi üzerine istifa ettirdik dedi.işte o esnada

EFENDİMİZ beni bütün ömür boyu ağlatacak şu sözü söyledi:senin istifa ettirdiğini bizde istifa ettirdik dedi.

 

-Söyle bunu duyduktan sonra ben ağlamayayımda kim ağlasın?''

 

Hep anlatılır, efendim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kitabı, Sünneti, İcmaı kaldırıp attık;

 

Havassı maskara yaptık, avamı aldattık.

 

Yıkıp şeriatı, bambaşka bir bina kurduk

 

Nebiye atf ile binlerce herze uydurduk.

 

O hali buldu ki bu cür'et: "yecûzu fi't-tergîb.."

 

Karar-ı erzeli fetva kesildi:!.. Hem ne garîb.

 

Hadisi vazediyorken sevap uman bile var!

 

Sevabı var mı imiş bir zaman gelir, anlar!

 

Cihanı titretiyorken nidây-ı "men kezebe.."

 

İşitmiyor mu, nedir, bir bakın şu bî edebe:

 

Lisan-ı pâk-i Nebiden yalanlar uyduruyor,

 

Sıkılmadan da "sevap işledim" deyip duruyor.

 

Düşünmedin mi girerken şeriatın kanına?

 

Cinayetin kalacak zanneder misin yanına?

 

Sevap ümid ediyor ha! Deyin ki nâmerde

 

Sevabı sen göreceksin huzur-ı mahşerde!"

 

(Safahat, s. 274-275 (5. baskı))

 

Mehmed Akif ERSOY - Milli Şairimiz

 

 

''Mehmet Akif'ten İbretlik Bir Anı

 

Mehmet Akif her sabah namazı için Sultan Ahmet Camiine gelir.Her gelişindede yaşlı bir adamın kendisinden önce gelmiş görür.Ne kadar erken gelirse gelsin bu durum değişmez Yaşlı adam mutlaka ondan önce gelmiş olur. Ancak bu yaşlı pir-i fani ve bu nur yüzlü adam hiç durmadan ağlamakta ve gözyaşı dökmektedir.Bundan sonra Mehmet Akif şöyle anlatıyor:

 

Bu yaşlı insanın bir gün yanına sokuldum ve niçin durmadan ağladığını sordum.Ve ona Cenab-ı Hakkın rahmetinin enginliğini anlattım.Ama o yinede ağlamasına devam etti.Bana derdimi tazeleme git dedi .Ben yinede ısrar ettim.Çaresiz kaldı ve yine gözyaşları içinde bana şunları anlattı.

 

Ben dedi 2.Abdülhamit zamanında orduda binbaşıydım.Ve ailem çok zengindi.Kışladan ayrılamıyordum.ancak birgün anne ve babamı ard arda vefat haberlerini aldım.

 

Ailede benden başkada işlerimizi yürütecek kimsede yoktu.çiftlikler,dükk anlar,mağazalar ortada kalmıştı.hemen sadarete bir dilekçe yazdım ve istifa etmek istediğimi bildirdim. sadaretten gelen cevap menfiydi.istifam kabul olmamıştı.ben ikinci ardından da üçüncü bir müracatta bir müracatta bulundum.ama her defasında aynı cevapla karşılaştım.

 

Bunun üzerine hünkara müracata karar verdim.bu karararımı sadarete bildirdim.isteğim kabul edildi.durumumu hünkara vicahi olarak anlattım.elimden geldiğince mazeretimin meşruluğunu ispata çalıştım.hünkar istifa talebimden hoşlanmamıştı.yüz ifadesinden bunu anlamak hiçte zor değildi.isteksiz bir işaretle elinin tersi ileri git dedi,seni istifa ettirdik dedi.

 

Ben sevinerek huzurundan ayrıldım .eve döndüm.o gece rüyamda osmanlı ordusu tabur tabur,bölük bölük geliyor ve EFENDİMİZE teftiş veriyordu.bu ordu idi ki kısa bir süre sonra bütün cihana karşı kavga verecekti.ve bu ordunun teftişini bizzat EFENDİMİZ yapıyordu.

 

Yanında 4 büyük halife olduğu halde efendimiz önünden geçen bölük ve taburları teftiş ederken ondan bir adım geride edep ve terbiye içinde boynu bükük Abdülhamid de bulunuyordu.derken benim taburda geçmeye başladı.Ancak tabur dağınıktı.başlarında kumandanları yoktu.

 

EFENDİMİZ bunu görünce Abdülhamid cennet mekana:Bu birliğin kumandanı nerde diye sordu?.oda talebi üzerine istifa ettirdik dedi.işte o esnada

EFENDİMİZ beni bütün ömür boyu ağlatacak şu sözü söyledi:senin istifa ettirdiğini bizde istifa ettirdik dedi.

 

-Söyle bunu duyduktan sonra ben ağlamayayımda kim ağlasın?''

 

Hep anlatılır, efendim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

bak sevgili kardeşim oktay,

kendi yazdığımı koyuyorum buraya

*****sevgili dostum oktay şimdi gelelim sana

daha önce forumun galiba %99,9 ile beraber seni defnetmiştik diye hatırlıyorum ******

şimdi senin yazdığını

*****bu forumun yüzde %99.9 unu gömdüğüne göre geriye yalnızca sen kaldın ayakta ******

şahitmiyiz dostlar şu ikiyüzlülüğe

diğer yazdıklarına yanıt vermeye artık lüzum yok diye düşünüyorum.

saygılarımla

 

 

bu forumun yüzde %99.9 unu gömdüğüne göre geriye yalnızca sen kaldın ayakta ,hey yavrum heyy!yürü be kim tutar seni! Senin iddalarına cevap verme zahmeti bile duymayan kişileri mağlup hatta ölü,kendini de herkesi yenen allame-i cihan sanmam yaptığın bunca komiklikten sonra ibret verici.eskiler şöyle der:’ konuşmayı biliyorsan konuş insanlar ilham alsınlar;konuşmayı bilmiyorsan sus insanlar adam sansınlar.Bu forumdaki herkesi gömme sevdalısı birinin, herkese “sevgili dostum”gibi bir ifadeyle seslenmesi bana göre ikiyüzlü ve riyakarca..”yüzünüze gülerek sövüyorum”dan hiçbir farkı yok.canbazsın ama canbazlığın burada para etmiyor.yokmu sizin muhitte seni oynatacak bir sirk?sen yanlış geldin burası sirk değil be yavrum?

Senin iddalarına cevap vermeyi düşünmüyordum,çünkü cevap vermeye değecek bir idda yoktu.ama cahillikte sınır tanımadığın için seni muhatap almak zorunda kaldım.

Evladım ilk önce “ulu” kelimesini açıkla bana,bu kelimenin kaynağı nedir,nerden gelme,isimmi fiilmi,sıfatmı zarfmı,türkçemi yabancı kökenlimi?manası,yücemi yoksa yükseklikmi,peki “ulu”kelimesi yükseklik ve yücelik manasına geliyorsa “âli”ne manaya geliyor bana açıklarmısın allame-i cihan hazretleri?ama nasıl olur bunların her ikiside aynı manaya nasıl gelebilir?sendeki durum nedir biliyormusun?akıl cüceliğinin insana bahşettiği az bilgiyle çok yorum yapma ciheti..senin durumun budur.

Aman yarabbim “ulu”kelimesine bu kadar mana,bu kadar ağır bir yük yüklendiğini belki bu kelime ömrü hayatında görmemiştir.sadece tdk sitesindeki yoruma bakıp kelimeye ilahlık yükleyecek hazret.yani sırf bu kelime yükseklik ifade ediyor diye (dikkat edin yücelik etmiyor,sadece yükseklik.yüksek'te değil,sadece yükseklik ,konum olarak yükseklik) Allah’ın sıfatlarıyla karıştırıyor.o halde her yüksek değer,kişi için “bunlar ilahlık iddasındalar”narasını basarsın.işte cahil olma durumuyla çok lakırdı etmenin insana bahşettiği toplum içinde meddah sıfatına layık olma durumu budur.bir başka iddia ise ulu hakan 2.abdülhamid zamanında yaşayan herkesin istibtad yönetimini eleştirmesiymiş.ama 10 sene sonra hepsinin hata ettiğini anlayıp pişman olduklarını görmezden geliyor.işte ulu hakanı ulu yapan ana sebep burada yatıyor.herkesin kötü dediği bir olaya iyi dedikten sonra bu uğurda hayatını feda eden bir insanın haklı çıkması onu “ulu” yapan (dikkat et konumunu yükselten.daha önce yükseklik ifade ettiğini söylemiştim.inanmıyorsan bilen birine sor.tdk ya güvenip yola çıkma yolda kalırsın!)yegane sebeplerden bir tanesidir.şimdi karşıma çıkıp,Allah’ta çok yüksek,nasıl olurda abdülhamid, Allah’a ait bir sıfatla sıfatlanır deme.umarım öyle bir hata yapıpta karşıma gelmesin.

Devri istibdat,bir hastalığın karantina altına alınıp tedavi edilmesine benzerki;bundan en çok hasta olan şahıs şikayet eder.devri istibdata istisnasız bir çok aydının muhalefet etmesi bu sebepledir.ameliyat masasındaki bir hastaya neşter vurduğu için kalkıp doktoru yumruklaması halinde nasıl ki kendisini ölüme götürecekse,devri istibdata karşı gelen milletin ölümü çok sürmeden gerçekleşti.tarihi olaylarla sabit.

Sen sadece istibtad devrine şartlanmış kurmalı saat gibi ötüyorsun.o zaman ona karşı gelenler gibi tarihten sende ders almışa benzemiyorsun.

Biz seni toprağa vermiyoruz ,çünkü sen ölü doğan bir fikirsin.kusura bakmakta serbestsin.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites
Kitabı, Sünneti, İcmaı kaldırıp attık;

 

Havassı maskara yaptık, avamı aldattık.

 

Yıkıp şeriatı, bambaşka bir bina kurduk

 

Nebiye atf ile binlerce herze uydurduk.

 

O hali buldu ki bu cür'et: "yecûzu fi't-tergîb.."

 

Karar-ı erzeli fetva kesildi:!.. Hem ne garîb.

 

Hadisi vazediyorken sevap uman bile var!

 

Sevabı var mı imiş bir zaman gelir, anlar!

 

Cihanı titretiyorken nidây-ı "men kezebe.."

 

İşitmiyor mu, nedir, bir bakın şu bî edebe:

 

Lisan-ı pâk-i Nebiden yalanlar uyduruyor,

 

Sıkılmadan da "sevap işledim" deyip duruyor.

 

Düşünmedin mi girerken şeriatın kanına?

 

Cinayetin kalacak zanneder misin yanına?

 

Sevap ümid ediyor ha! Deyin ki nâmerde

 

Sevabı sen göreceksin huzur-ı mahşerde!"

 

(Safahat, s. 274-275 (5. baskı))

 

Mehmed Akif ERSOY - Milli Şairimiz

 

Aman yarabbim, aman!..

 

Abdulhamit ve bu şiir! Ne alakası var...

 

Şöyle esaslı bir bilgin varsa, buyur... Hani Akif'i biz sizden daha iyi savunuruz ele güne karşı...

Share this post


Link to post
Share on other sites

dostum

sadece cennetmekan ı açıkla bana

senle konumuzu kapatalım

syg,

POMAK22 Kelime oyunlarından sıkıldım, cidden saçmalama aşamasınıda geçtin Akli melekelerinle ilgili şüphe duymaya başlıyıcam İnsan bir tartışmada haksız olabilir özür diler veya ona bile gerek yok en azından susar sana cevap yazıldıkça saçma sapan mantıklarla olayları saptırmaya çalışıyosun bu saatten sonra cevap yazmıyıcam ama ne kadar uğraşsanda Ulu Hakan'ı karalamak hususunda ''Güneş balçıkla sıvanmaz.''

Share this post


Link to post
Share on other sites

dostum

ana fikri alamamışsın tabiki bunu abdülhamit le alakası yok

okuduğunu anlamaya çalış sevgili dostum

akifin anısı diye aldığın saçmalığa ve Yüce peygamberimizi böyle saçmalıklara

karıştırdırdığın için bu şiiri gönderdim sana

syg,

Aman yarabbim, aman!..

 

Abdulhamit ve bu şiir! Ne alakası var...

 

Şöyle esaslı bir bilgin varsa, buyur... Hani Akif'i biz sizden daha iyi savunuruz ele güne karşı...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Cennet mekan bir 'mekanı cennet olsun' anlamında Abdulhamit için duamız... Hakikati Allah bilir... Yani kendi kendimize kimseyi cennete koymuyoruz, için rahat olsun... Böyle bir şey de istemeyelim mi, Abdulhamit için?

 

''ana fikri alamamışsın tabiki bunu abdülhamit le alakası yok

okuduğunu anlamaya çalış sevgili dostum''

 

Aman ne güzel, ne güzel... Demek Abdulhamit'le alakası yok! Akif, kim bilir bu şiiri yazarken ne düşünmüştür. Ne bilsin merhum şairimiz, bir Molla Kasım gelir de şiirlerine farklı anlamlar yükler... Ama üzülme, Molla Kasım da doğruyu gördü sonunda ve hatasını anlayıverdi...

 

Sayın POMAK22, Hz. İsa'nın hakikati nasıl bizdeyse, Milli Şairimizin de hakikati bizde...

 

E artık senle konuşacak bir şey kalmadı bu durumda. Çünkü Abdulhamit'i mahkum edebilmek için esaslı bir bilgiye ve belgeye sahip değilsin. Abdulhamit'le alakası olmayan bir şiiri bile Abdulhamit'in boynuna yaftalıyorsun...

 

Akif hakında verdiğim o hikayeye gelince;

Hep anlatılır diye not düşmüşüm altına, inanırsın inanmazsın, o senin bileceğin iş...

 

Dua ile...

Share this post


Link to post
Share on other sites

sevgili dostlar,

bu siteye herhangibir art niyetle gelmiş değilim tamamen tesadüfi olarak (isteyen tevafuku alsın)

Akif'in birkaç mısrasını araken denk gelmiş bulundum ve istibdad şiiriyle ilgili şok olma ve akabindeki yorumlarını

okumak gereği duydum maalesef okuduklarım birçoğunuda üzüntüyle karşıldım.

aslında yazmamdaki en büyük amaç Akif'ti Akif'i yazmayı istedim ama konu hep abdülhamit etrafında dolandı durdu

şimdi abdülhamit konusunda defalarca zikrettiğim husus şudur.

benim edindiğim izlenim sizlerin birçoğunuz padişahı göklere çıkarmak için elinden geleni ardınıza koymadığınız

ama yazışmalarımızda olduğu gibi bende buna mukabil göklerde olan bi insanı tarihin ve döneminin insanlarının

ağzından yaptığımız eleştirilerle padişahımızı yeryüzüne indirebilme gayretidir.

ayrıca yerin altına iten zihniyetler içinde bir elimizi verip yine amacımız yeryüzüne çıkarabilmek olmuştur.

elimizden geldiğince mutedil olmaya çalıştık

tarafınızca ikna edilmeyi arzuladım ama maalesef vermiş olduğunuz birçok örnek

kimisi doğru, kimisi yanlış olmasına rağmen çokta randımanlı olamadı

(doğru verilenler dahi büyüklüğün bir alameti olamadı)

basit bir örnek vermemiz gerekirse

(arkadaşlardan biri bahsetti yukarki yazışmalarda adını hatırlayamayacağım

işte büyüklük için verilen bir örnek

neymiş filistin topraklarını para karşılığı yahudilere satmamış

insaf edin müslümanlar!!! iyi birde satsaydı!!! bu nasıl bir bakış açısı bu nasıl bir mantık ?

hangi vatan evladı bu memlekette toprak satmıştır yahuuuu( mandacı zihniyet ve günümüz yabancılara toprak satışı yasasını hariç bırakıyorum ayrı bir tartışma konusu çünkü)

yani demem o ki en basit anlamda bir insani vasıf olan vatan sevgisini

allayıp pullayıp bana büyüklük alameti diye satmaya çalışıyorsunuz.

gel de ikna ol müslüman!!!

abdülhamit ( her ne kadar sizin için ulu hakan benim için sadece padişah olmuş olsada)

iyi yanıyla kötü yanıyla bu memleketin bir padişahıdır . nokta

.

şimdi gelelim asıl üstada

yani Akife

gerçekten bu sitede beni kızdıran tek unsur (abdülhamit hakkında ne düşünürseniz düşünün kafalardaki putları kırmak mümkün olmuyor)

akif hakkında hayatında istiklal marşından( o da sizlerin deyimiyle tc nin dayatmasıyla)

başka bir şiirini okumamış tipler gelip burada cahilane yorum yapmaları dır.

akif için mezhepsiz gibi bir takım yorumlar yapan bıraksalar anında aforoz edebilecek

şu mübarek dinden nasibini alamamış, vicdandan yoksun şahıslar mevcut

.

Akif 19ve 20 yüzyılın bu memleketin çıkardığı büyük bir şairi ve bir islam düşünürüdür.

geçmişi, devrini ve geleceği inanılmaz bir şekilde anlamış

mükemmel bir tasvir yeteneğiyle bunu şiirine yansıtmıştır.

kimseden çekinmemiş doğru bildiğini her zaman haykırmış

hiç kimsenin yalakası olmamış, hiç kimsenin eteğinin altında bulunmamıştır.

şiirinde inanılmaz bir bütünsellik mevcuttur çelişki bulabilmeniz güçtür.

şunuda her zaman iddia ederim akifi okumadan

osmanlının sonlarını cumhuriyetin başlarını yani o dönemin toplumsal ve siyasi hayatını

anlayamazsınız. anlamaya çalışsanız bile her zaman bir yanınız eksik kalır.

bence Akifin dini düşünce yapısı şiirinden bile yüksektedir.

kendi toplumunu bu mükemmellikte nazmen anlatabilen

ilerici bir aydındır.

hani birilerini göklere çıkaracağız diye diğerlerini haksız yere suçlamayalım

bu konuda sevgili dostlarım bir fikir ayrılığımız yoktur kanaatindeyim

Share this post


Link to post
Share on other sites

inşallah sevgili dostum allah herkese nasip etsin doğru yolu bulmayı

bak veriyorum manasını linkide veriyorum inanmassın şimdi sen

 

cennetmekân

(a.b.s) Yeri cennet olası, makamı cennet olan.

http://www.risaleinurenstitusu.org/shared/....asp?Kelime=%20

.

dostum senin bu alıntın ve bunlar gibileri düşündüğünü anlamak zor olmasa gerek

hurafeler böyle yayılıyor kardeşim

syg,

 

Cennet mekan bir 'mekanı cennet olsun' anlamında Abdulhamit için duamız... Hakikati Allah bilir... Yani kendi kendimize kimseyi cennete koymuyoruz, için rahat olsun... Böyle bir şey de istemeyelim mi, Abdulhamit için?

 

''ana fikri alamamışsın tabiki bunu abdülhamit le alakası yok

okuduğunu anlamaya çalış sevgili dostum''

 

Aman ne güzel, ne güzel... Demek Abdulhamit'le alakası yok! Akif, kim bilir bu şiiri yazarken ne düşünmüştür. Ne bilsin merhum şairimiz, bir Molla Kasım gelir de şiirlerine farklı anlamlar yükler... Ama üzülme, Molla Kasım da doğruyu gördü sonunda ve hatasını anlayıverdi...

 

Sayın POMAK22, Hz. İsa'nın hakikati nasıl bizdeyse, Milli Şairimizin de hakikati bizde...

 

E artık senle konuşacak bir şey kalmadı bu durumda. Çünkü Abdulhamit'i mahkum edebilmek için esaslı bir bilgiye ve belgeye sahip değilsin. Abdulhamit'le alakası olmayan bir şiiri bile Abdulhamit'in boynuna yaftalıyorsun...

 

Akif hakında verdiğim o hikayeye gelince;

Hep anlatılır diye not düşmüşüm altına, inanırsın inanmazsın, o senin bileceğin iş...

 

Dua ile...

Share this post


Link to post
Share on other sites
inşallah sevgili dostum allah herkese nasip etsin doğru yolu bulmayı

bak veriyorum manasını linkide veriyorum inanmassın şimdi sen

 

cennetmekân

(a.b.s) Yeri cennet olası, makamı cennet olan.

http://www.risaleinurenstitusu.org/shared/....asp?Kelime=%20

.

dostum senin bu alıntın ve bunlar gibileri düşündüğünü anlamak zor olmasa gerek

hurafeler böyle yayılıyor kardeşim

syg,

 

http://www.osmanlicasozluk.net/osmanlica/1...EKAN-anlam.html

 

E buda benden...

"Yeri cennet olası, makamı cennet olan" meâlinde olup, vefat eden makbul ve sâlih kimselere hürmeten söylenir.

 

Dua ile...

Share this post


Link to post
Share on other sites

''hani birilerini göklere çıkaracağız diye diğerlerini haksız yere suçlamayalım

bu konuda sevgili dostlarım bir fikir ayrılığımız yoktur kanaatindeyim''

 

Evet, Mehmet Akif Ersoy benim için de değerli bir şairdir. Akif'e karşı her zaman ihtiyatlı oldum, doğrusu... Tıpkı senin abdulhamit'te ihtiyatlı olduğun gibi... Ama bu demek değil ki, Mehmet Akif Ersoy'u sevmiyorum...

 

Kitabı, Sünneti, İcmaı kaldırıp attık;

 

Havassı maskara yaptık, avamı aldattık.

 

Yıkıp şeriatı, bambaşka bir bina kurduk

 

Nebiye atf ile binlerce herze uydurduk.

 

O hali buldu ki bu cür'et: "yecûzu fi't-tergîb.."

 

Karar-ı erzeli fetva kesildi:!.. Hem ne garîb.

 

Hadisi vazediyorken sevap uman bile var!

 

Sevabı var mı imiş bir zaman gelir, anlar!

 

Cihanı titretiyorken nidây-ı "men kezebe.."

 

İşitmiyor mu, nedir, bir bakın şu bî edebe:

 

Lisan-ı pâk-i Nebiden yalanlar uyduruyor,

 

Sıkılmadan da "sevap işledim" deyip duruyor.

 

Düşünmedin mi girerken şeriatın kanına?

 

Cinayetin kalacak zanneder misin yanına?

 

Sevap ümid ediyor ha! Deyin ki nâmerde

 

Sevabı sen göreceksin huzur-ı mahşerde!"

 

Akif'in şu şiiri ile benim veyahut Abdulhamit'in ne alakası olabilir ki... Şeriata kılıkılına bağlı olan bir Padişah için şeriat isteriz diye isyana kalktılar bu memlekette... Mütareke yıllarında İskilipli Atıf Hoca menfi bir cemiyete üye oldu. Cemiyetin asıl niyetini anlayınca oradan hemen ayrıldı, efendim. Atıf hocanın gönlümde ayrı bir yeri var. Said Nursi'nin de... Her insan o karışık döneminde safını seçmekte zorlanabilir. Burada ben niyete bakarım. Bana göre Akif'in niyeti ve diğerleinin niyetleri temizdi. Ahlaklı ve dinine bağlı bir nesildi özlemleri. Asım'ın nesli...

 

Abdülhamit Han ise büyük haksızlığa uğramış bir padişahtı... Burada niyeti bozuk olan hizip var, hepimizi kandıran... Bizim işimiz bu yahudilerle...

Share this post


Link to post
Share on other sites

dostlar

Mehmet Akif Ve İslamiyet Anlayışı, Akif İslamiyetin neresinde?

başlığı neden kapatıldı yeni farkettim çok müthiş yazılarınızı okuma şerefine nail oldum gerçektem

daha önce farketmemiş olmam büyük kayıp olmuş

bu reyhan zatı-muhterem ne kadar insanları aforoz etmeye meraklı bir insanmış

maşallah diyorum maşallah istediğini dinine alıyor istediğini dinden çıkarıyor

şimdi beyinsizlerin beynine o kadar güzel çakmış ki şu dizleleri

şu dizelerden gocunanlar türlü martavallar okuyor inanılmaz birşey

.

Doğrudan doğruya Kur'ân'dan alıp ilhamı,

Asrın idrâkine söyletmeliyiz İslâm'ı

.

Afarozcu zihniyet için açıklama gereği duydum neresinden anladığı konusunda gerçekten ciddi şüphelerim var.

.

demek istiyor ki şair burada.

elimizde bozulmamış olarak kalan sadece tek ve en güvenilir kaynak Kur'an dır ( yüzde yüz emin olabileceğimiz)

diğer söylenen tüm sözler (hadis olsun islam alimlerinin sözleri olsun)

bunların doğruluğunun ispatı için önce Kur!an ın ruhuna başvurun bu ruha tezat teşkil etmeyecek

her türlü söz (hayrı emretmesi koşuluyla)tarafımızca makbul olacaktır. diyor.

yani burda şair yüzyıllardan beri unutmuş olduğumuz o müthiş metodolojisini

anlayabilen beyinlere çakıyor

yani biri gelirde size "Peygamber Efendimiz şu konu hakkında şöyle bir söz buyurdular" dediği zaman

önce Kur'ana başvurun diyor oraya bir tezat teşkil etmiyorsa gerisini tarihi kaynaklardan istediğiniz kadar tetkik edebilirsiniz

.

işte güzel kardeşlerim Akif'in zamanlarüstü metodolojisi budur.

Akif Kur'an dan yola çıkarak islamı, toplumu , insanları kucaklamaya çalışıyor kurtuluşun ancak bu şekilde olabileceğini savunuyor.

sen ise güzel kardeşim başkalarının kucağından ( şıhından şeyhinden hacısından hocasından yola çıkarak)

Kur'ana ulaşmaya çalışıyorsun

işte aranızdaki en temel fark

Share this post


Link to post
Share on other sites

eyvallah kardeşim bak yavaş yavaş anlaşmaya başladık

 

"Evet, Mehmet Akif Ersoy benim için de değerli bir şairdir. Akif'e karşı her zaman ihtiyatlı oldum, doğrusu... Tıpkı senin abdulhamit'te ihtiyatlı olduğun gibi... Ama bu demek değil ki, Mehmet Akif Ersoy'u sevmiyorum... "

 

bu sözüne katılmamak elde değil sağol güzel bi tespit

 

31 mart (ne kadar aydınlanmamış tarafları abdülhamitin büyüklüğü kadar çok olsada)

benmi yanlış hatırlıyorum galiba ittihat ve terakki ve felsefesine karşı yapılan bir harekattı

 

 

 

 

''hani birilerini göklere çıkaracağız diye diğerlerini haksız yere suçlamayalım

bu konuda sevgili dostlarım bir fikir ayrılığımız yoktur kanaatindeyim''

 

Evet, Mehmet Akif Ersoy benim için de değerli bir şairdir. Akif'e karşı her zaman ihtiyatlı oldum, doğrusu... Tıpkı senin abdulhamit'te ihtiyatlı olduğun gibi... Ama bu demek değil ki, Mehmet Akif Ersoy'u sevmiyorum...

 

Kitabı, Sünneti, İcmaı kaldırıp attık;

 

Havassı maskara yaptık, avamı aldattık.

 

Yıkıp şeriatı, bambaşka bir bina kurduk

 

Nebiye atf ile binlerce herze uydurduk.

 

O hali buldu ki bu cür'et: "yecûzu fi't-tergîb.."

 

Karar-ı erzeli fetva kesildi:!.. Hem ne garîb.

 

Hadisi vazediyorken sevap uman bile var!

 

Sevabı var mı imiş bir zaman gelir, anlar!

 

Cihanı titretiyorken nidây-ı "men kezebe.."

 

İşitmiyor mu, nedir, bir bakın şu bî edebe:

 

Lisan-ı pâk-i Nebiden yalanlar uyduruyor,

 

Sıkılmadan da "sevap işledim" deyip duruyor.

 

Düşünmedin mi girerken şeriatın kanına?

 

Cinayetin kalacak zanneder misin yanına?

 

Sevap ümid ediyor ha! Deyin ki nâmerde

 

Sevabı sen göreceksin huzur-ı mahşerde!"

 

Akif'in şu şiiri ile benim veyahut Abdulhamit'in ne alakası olabilir ki... Şeriata kılıkılına bağlı olan bir Padişah için şeriat isteriz diye isyana kalktılar bu memlekette... Mütareke yıllarında İskilipli Atıf Hoca menfi bir cemiyete üye oldu. Cemiyetin asıl niyetini anlayınca oradan hemen ayrıldı, efendim. Atıf hocanın gönlümde ayrı bir yeri var. Said Nursi'nin de... Her insan o karışık döneminde safını seçmekte zorlanabilir. Burada ben niyete bakarım. Bana göre Akif'in niyeti ve diğerleinin niyetleri temizdi. Ahlaklı ve dinine bağlı bir nesildi özlemleri. Asım'ın nesli...

 

Abdülhamit Han ise büyük haksızlığa uğramış bir padişahtı... Burada niyeti bozuk olan hizip var, hepimizi kandıran... Bizim işimiz bu yahudilerle...

Share this post


Link to post
Share on other sites
eyvallah kardeşim bak yavaş yavaş anlaşmaya başladık

 

"Evet, Mehmet Akif Ersoy benim için de değerli bir şairdir. Akif'e karşı her zaman ihtiyatlı oldum, doğrusu... Tıpkı senin abdulhamit'te ihtiyatlı olduğun gibi... Ama bu demek değil ki, Mehmet Akif Ersoy'u sevmiyorum... "

 

bu sözüne katılmamak elde değil sağol güzel bi tespit

 

31 mart (ne kadar aydınlanmamış tarafları abdülhamitin büyüklüğü kadar çok olsada)

benmi yanlış hatırlıyorum galiba ittihat ve terakki ve felsefesine karşı yapılan bir harekattı

 

Sen yanlış hatırlıyorsun, hep yanlış, hep yanlış... Neyi doğru söylüyorsun ki... Şu cennetmekan kelimesini senin büyüklerin hiç kullammadı sanki... Seninle anlaşmak zor be kardeşim... Umutsuz bir vakasın... Reyhan kardeşim kadar bilgili ve donanımlı olsan daha ne istersin. Bu mevzuu hakkında bir bilgi, bir belge sunamıyorsun. Bir kaynak gösteremiyorsun. Yazık... Böyle ucuz galibiyetlerle dolu geçmişimiz. Sen pek basit geldin bana.

 

Ayrıca sen mi bana yaklaştın, ben mi sana? Sen yaklaştın da farkında değilsin... Çünkü ben taviz vermedim. Anlattıklarımda çelişki yok. Ama sen bu yaklaşımınla çelişkini ortaya komuş oldun. Senden esaslı bir belge, kaynak gelene kadar, seni dikkate almayacağım...

 

Dua ile...

Share this post


Link to post
Share on other sites

ya dostum bir iltifat edelim dedik sana

onuda yanlış anlıyorsun

ama çok abartmışsın neyi doğru söylüyorsun felan

ehl-i vicdana yakışmadı bu sözlerin

önüne geleni aforoz etmek çok donanım gerektiren bi özellik değil dostum

bizim milletimiz eskiden beridir çok meraklıdır böle kendi gibi düşünmeyen

onun tarikatından olmayanları aforoz etmeye

çokta şaşırmış değilim tavrınıza

syg,

 

Sen yanlış hatırlıyorsun, hep yanlış, hep yanlış... Neyi doğru söylüyorsun ki... Şu cennetmekan kelimesini senin büyüklerin hiç kullammadı sanki... Seninle anlaşmak zor be kardeşim... Umutsuz bir vakasın... Reyhan kardeşim kadar bilgili ve donanımlı olsan daha ne istersin. Bu mevzuu hakkında bir bilgi, bir belge sunamıyorsun. Bir kaynak gösteremiyorsun. Yazık... Böyle ucuz galibiyetlerle dolu geçmişimiz. Sen pek basit geldin bana.

 

Ayrıca sen mi bana yaklaştın, ben mi sana? Sen yaklaştın da farkında değilsin... Çünkü ben taviz vermedim. Anlattıklarımda çelişki yok. Ama sen bu yaklaşımınla çelişkini ortaya komuş oldun. Senden esaslı bir belge, kaynak gelene kadar, seni dikkate almayacağım...

 

Dua ile...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aaa, koşun çocuklar, mahalleye şebek gelmiş, ahırdan öküz kaçmış, manda söğüt dalından foruma düşmüş, ayı dağdan inip meclise konmuş hanım hey! Tek kişilik hayvanat bahçesi foruma gelmiş, şenlik var heheyyt, şenlik var!

 

Sevgili dostum iyi misin sen sevgili dostum? Eşeğin kulağına suyu kaçırdığının ve fazlasıyla baydığının farkında mısın? Üçer beşer yazıyorsun da ortada hiçbir şey yok hala, hala neden ulu demememiz gerektiğini ortaya iddia olarak atan şahıs kimliğiyle bırak argümanını ispatlamayı, anlatmış bile değilsin. Ağzından bu mevzuda çıkanlar istibdat tekerlemeciliğinden ve döneminin insanlarının karşı çıkışını delil diye kakalamaya çalışmaktan ibaret. Zaten Akif'in üfürdüklerinin papağanlığını yapıyorsun, o kadar. Ulu ve Cennetmekan kelimelerinin etrafında kopardığın yaygaraya bak. Sevgili dostuma batan ne, bu vaveylaya göre batanın hakikaten çaplı bi şey olmasını beklersiniz ama adamın derdi sadece hakiki üstad dediği Akif'in saçma sapan sövdüğü, göklerden kendi seviyesine çekmek için yazdığını itiraf ettiği bir şahsı sadece bir padişahtan ibaret göstermeye çalışırken (o ne demekse!) diğer taraftan vasat Akif'e medhiyeler düzmek. Neymiş efendim Akif'i okumadan o dönem hakkında tam bilgi sahibi olunamazmış, Akifin dini kimliği şairliğinden de ötedeymiş (Yavaş gel de ense tıraşını görsünler)... Senin gibi boş-beleş heriflere kızıp Akif'e beslediğim sevgide gevşemeye gidersem haksızlık etmiş olurum. Hele hele bir Mimar Sinan karşılaştırması var ki, hele bir Aslan Cemalim geyiği var ki, evlere şenlik. Gelip burada ucuz fiyattan entellik taslıyorsun ama için bomboş, ille de istimna yapacaksan defol git kendi banyonda yap, forum def-i hacette için uygun bir yer değil sevgili primitif hayvan. Övgülerinde ve yergilerinde aynen senin yaptığın gibi eşeğin kulağını musluğa dayayan Akif'in mısralarını bile avize komedisi dediğin hakikate karşı ileri sürüyorsun, sonra da ilahlaştırmadan bahsediyorsun. Dikkat et forum enteli, dediğini sen yapıyor olmayasın! Ulu kelimesinde tanrısallık varmış, örnekleri görünce nasıl da çark edip kazı çeviriyor: 'Ay görmediniz mi, hiç bunu insanlar için kullanmamışlar!' Bi git allah aşkına, geri zekalılıkta sınır tanımadın tamam da kaypaklıkta olsun tanı, hadi fazlasını zaten beklemiyorum, da bir gıdım olsun delikanlı ol lan!.

 

Tarihi farklı kaynaklardan okudukça akı karalamaya çalışanların argümanlarını görüp inancımda pekişiyorum, bu yüzden diğer cepheleri incelemekten hoşlanıyorum. Farklı kaynaklar size tanıtılan şahısların öyle olmadığını gösterir geyiğiyle dalmış abi mevzuya. Allah Allah, çok ucuz entellik yapıyorsun be abiciğim. Okuduk merak etme!

 

ya akif değilde sizlerin ulu hakanınız yanlış yapmışsa ne olacak? maalesef hiç bu aklınıza gelmiyor nedense

 

Tersi senin aklına geliyor mu sanki anten? Biz bir insanın haklı olduğuna dair bir kanaat sahibiyiz burada. Bu kanaat de boş beleş bir sevgiden, senin yaptığın Akif sempatizanlığına benzer bir içi boş fanatiklikten ileri gelmiyor merak etme. Sana sadece Abdülhamid'le alakalı okuduğum 11 tane kitabın ismini verebilirim burada. Gelip 'putları yıkıyorum' ucuz kahramanlığıyla artistlik yapıyor, hokkabazlık taslıyorsun. Karşındakileri de kendin gibi cahil sanma Türkçe'den habersiz Türkçe zabıtası!

 

"akif yanlış yapmışta ulu hakanınız herşeyi doğrumu yapmış"

 

Bunu nerenden çıkardığını yazar mısın? Çıkan şeye bakıyorum da iyi zorlamışa benziyorsun, tebrik ederim. Akif sataşırken yanlış yapmış ve dar görüşlü bir hareket ortaya koymuştur. Tarih bunu gösterdi, kendi tavrı bunu ispatladı. Ulu Hakanımız her hareketinde doğru değildir, tıpkı senin çakma üstadın Akif gibi!

 

"asıl konu akif'in yapmış (kimine göre doğru kimine göre yanlış bu ayrı)olduğu eleştiriye muhatab olan şahsın gerçekten bunları hakedip haketmediğinin sorgulanmasıdır.

yani bırakalım bu sözde davos fatihi yalakalıklarını (ki mertçe döneminin rejimini bu denli ağır eleştirmiş bir insandır)"

 

Sorgulanmadığını kim söyledi, illa her başlıkta uzun muhasebelerin tekrarlanıp senin gibi iki üç fırlamanın gönlünün hoş edilmesi mi mesele? Döneminin rejimini mertçe eleştirmek Abdülhamid'e o dönemde sövmekse veya Mısıra kaçmaksa(doğrudur ama mertlik değildir) piyasada korkaktan çok mert vardı demektir. Gördük bu mertleri daha sonra, hepsi miyavlamaya başladı bir vakit. Vatanseverliği, ileri görüşlülüğü, dirayeti meziyetten saymayan şaklaban iş Akif'e gelince nasıl da yalaka kesiliyor. Davos yalakalığı dediğin hadise gerçi yeterince anlatıyor çapını. Mal herif, lağım çukuru seviyeli angut.

 

"burada eleştirilmesi gereken Akif değil Abdülhamit'tir"

 

Waaaaw! Kargaya kılavuzlukta rakip çıktı desenize? Hazret-i rehber yolu gösterdi, dinleyin şu elemanı, saatlerdir bunu söylemek için ıkınıyor da kaale alan çıkmadı, o kadar ki arkadaş artık akli melekelerini kaybetti!

 

"o dönemi iyi kavramak ve o koşulları iyi bilerek, belli bir dönemde yaşamış bir insanı döneminin insanlarının gözünden algılamaya çalışarak doğrusunu yanlışını ortaya koymaya çalışmak bizleri biraz daha doğruya yaklaştırır diye düşünüyorum."

 

Dönemin insanları yeterli bir kriter olabilseydi bugün Hazret-i Peygamber başta olmak üzere pek çok nebiye haşa asi ve kafir diyor olurduk. Kıstas ulvi hakikattir, gerisi adam aklamaya çalışan şair yalakalarının üfürüklerinden ibarettir.

 

"(zamanında onu kimse anlamadı da şimdi kıymeti biliniyor safsatalarınıda bırkalım"

 

Emrin olur abi. Gördüğümüz gerçeği de söylemeyelim, yeter ki gönlün kırılmasın. Canım benim, sevgili dostum.

 

"dostum bakın bu işler bugün ululukla başlar yarın uluhiyete kadar gider (haşa)"

 

Lan ssen sevgili dostum perdesinin arkasıdna ne pislik bi herifmişsin ya, ne (EDIT/NFK-FAN) bi adammışsın be arkadaş! Hakiki üstad dediğin akif'e yarın bir gün Hakk diyeceğini aklımızdan geçiriyor muyuz biz it herif? Bel altına vuruyorsun, orada tehlikeli şeyler var aman diyim, canın acır! Akif'i yalamak için 20 mesajdır dilini oynatıyorsun, ortaya attığın iddialara bak. Bir tekerleme, iki tane kelime zabıtalığı, kocaman bir aptallık. Başka hiçbir şey yok.

 

Nasıl ulu demeyin, sana ne, cümle kurmaktan aciz sefil dil zabıtasına bak hele sen. Sen kimsin lan aziz dostum? Yoksa 'Tanrı Uludur' ulumasındaki ulu kelimesinin manasıyla mı kulllanıldığını zannediyorsun bu kelimenin? Ee ama öyle zannediyorsan bu bizim kabahatimiz değil ki, çalan sen göbek atan sen fahişeliği yapan sen. bir de ayarı aldığı yerlerde de 'Eheeh işte sen iki yüzlüsün, ee bunu tespit ettikten sonra da ben senin yazdığına cevap vermem, kaçıyorum' diyor. Ne kadar zekisin yavru geyik? Cevap vermediğin mesajda Oktay seni benzetmiş olmasın şark kurnazı? Sopayı yeyince geri zekalı taklidi yaparak ya da zaten geri zekalı olduğunu ispatlayarak kaçmaya çalışan birkaç kişi gördüm bugüne kadar, biri de sen oldun, asrın malozu. Oradaki ironiyi iki yüzlülük olarak göstermeye çalışacak kadar geri zekalı, embesil ve kazma bir adammışsın madem, o klavyeyi eline veren kişilerle muhattap olmak gerekir-seninle değil. Efsanevi bir yüzsüzlük bu, tartışmalarda karşılaştığım en geri zekalı insanların bile tenezzül etmeyeceği bir zihin fesadı, bir ahlak seviyesizliği.

 

Efendi baba buyuruyor: İsrail'e toprak satmamak büyüklük değildir! Hassssssbinallah lan! Bunu başka yerde söyleme sevgili arkadaşım, aziz dostum şekerim tamam mı? Normal bi şeymiş, oldu! Dönemin şartlarından ve önerilen paranın osmanlı'ya ait dış borcu kapatacak miktarda olduğundan haberin vardır da çaktırmıyorsundur, maksat açık zaten. Ayrıca devlet satmıyordu bu adam, ufacık bir toprak parçasına karşı Osmanlı'yı o güne kadar yiyip bitiren dış borcun kapatılması ne büyük bir teklifti dönemin şartlarında. Bu düpedüz bir ileri görüşlülüktür ve normal bir insanın gözünden çiftlik kadar toprağın satılmasına bakıldığında bu hareket enayilik olarak dahi görünebilir. Göktekine aşağıdan niye ip atıyorsun ve sırf Akif efendiyi savunmak için bir insanı çamurluyorsun, akıl eremiyor.

 

Ah, misafir girişlerimde keşke konuyu önceden okuyup da dalsaydım. O kadar çok saçmalamış, o kadar fazla öküzlük yapmışsın ki neye nereden başlayacağımı şaşırdım vallahi. En iyisi burada kesmek... Bu istimnaya daha fazla izin verilmeyecektir, kimsenin forumun ortasına tuvaletini yapmasına 'belki çok sıkışmıştı abisi' tahammülünün gösterileceğini sanmıyorum zaten. Bari şunu gönderip şu ana kadar yazdığımı kurtarayım...

 

SG sevgili dostum!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aslında varya yeminle söylüyorum şu konu hakkında kaale alınıp, yazmaya değer en ufak bir söz, bir iddia yok amma < sinek de küçüktür mide bulandırır> düsturundan hareketle genel çerçevede bişeyler yazmaya kalktık. Boşa vakit kaybettik ama olsun, en azından mide bulantımızı dindiriyoruz.

 

 

Evvela…

 

Tarihi değişik kaynaklardan okumak da neyin nesidir Allah aşkına!.. Ulu Hakan'a kızıl sultan yaftasını yapıştıranlar, bunu ilkokul kitaplarında ders diye okutanlar o adi müfteriler değil midirler ki siz ithamda bulunduğunuz Ulu Hakan'ın iftiraya kurban gittiği kaynakların esas mesnet kabul edilmesi ihtarında bulunuyorsunuz! Size göre değişik kaynak Ulu Hakan'ın kızıl sultan olarak belletilmeye çalışıldığı tuvalet kağıdı müsvettelerinden ibarettir, zahir; inkara yeltenmeyin. O halde değişik olmayan yani sıradan olan kaynaklar da Sultan'ın hakkını veren kaynaklardır. Öyle bir söylemişsiniz ki duyan da yüz yıllardır Sultan'ı öven yayınlar var, Sultan'ı itham eden kaynaklar ise "değişik" olabilecek kadar yeni, pirüpak ve kayda değer eserler. Ya hu el-insaf, kıl kadar izan sahibiysen Sultan hakkında müspet fikirler içeren kaynakların ne zamandan beri basıldığı ve çoğaldığını tefekkür edersin. Keşke "değişik"ten kastını açıkça, yüreklice dile getirebilseydin. Ne gezer çölde portakal ağacı!Esasen değişik olmakla nitelendirilebilecek olan kaynaklar Hakan'ın "kızıl" yaftasını yediği değil de "ulu" sıfatının bütün şeniyet, asalet ve ihtişamı ile özüne irca ettiği eserlerdir. On yıllarca okul kitaplarında ders diye okutulan safsatalara "değişik kaynak" hükmünü basan siz pek kıymetli leh kırması aziz dostum pomak22; Yahudi öncülüğündeki batı tezgahını hakikat diye anlatan kaynaklara itibar edebilecek kadar şuursuz, seviyesiz, seciyesiz ve hüviyetsizsiniz.

 

Yazınızı bir daha okuma zahmetine katlanırsanız kendi söylediklerinizle çeliştiğinizin farkına varır, peşin hükümlerinize müsavi kaynakların hakikati göstermede yegane muteber olduğuna varmak gibi çapraşık ve absürt hükümlerinizle karşılaşırsınız. Ki bunun esbab-ı mucibesi ,yukarıda da işaret ettiğim gibi, sizin "değişik kaynak" tan algılamayı başarabilidiğiniz malum kaynaklardan mütevellit...

 

Doğru tarihi kaynak… Kime göre doğru tarihi kaynak, neye göre doğru tarihi kaynak? İnsan, sözüne itibar ettiği kimselerin eserlerini doğru diyerek okur. Dolayısı ile bir kişinin saf tarihi gerçeği yakalamasının envai çeşit kaynağı okumaktan geçtiğini iddia etmek abeslerin şeyh-ü şahı olduğu gibi düpedüz hokkabazlık da olur. Zaten bu muhal bir durum. Şimdi siz Sultan’ı “müstebit, kızıl, korkak, sıradan”gibi sıfatlarla anarken bu yargılara varmak için kaç değişik kaynaktan istifade ettiniz söyleyin bakalım. Bu kaynakları bu ortamda teşhir edebilecek kadar ve bu “değişik” kaynaklardan nasıl doğru olanlarını ayıkladığınızı anlatabilecek kadar cesur musunuz? Görelim.

 

 

Akif, pek çok kişi gibi Sultan Hamid’i anlayamamış, içerisinde bulunulan ahval ve şeraitin muhasebesini yaparken yanlışa düşmüş ve Ulu Hakan’ı mertçe değil, tamamen haksız ve cahilce eleştirmiştir. Akif’in buradaki cesurluğu gelse gelse cahilliğinden ileri gelir ki bu cesurluğun kıymeti, tırmanmak yerine kuyu kazmak gibidir. Akif’in yanlışı zaman içerisinde daha da belirgin hatta tamamen açık bir vaziyette su yüzüne çıkmıştır. Bu gerçeği Akif de görmüş olmasına rağmen sadece gelenin gideni aratması sebebiyle hayıflanmış, arkasında kabahatinin, nedametinin ve özrünün vesikası olabilecek bir şey bırakmamıştır. İç siyasette temel prensiplerini; memleketi zararlı fikir ve düşüncelerden arındırmak, halkın cehaletten kurtulmasını temin etmek, Batı’nın ilim ve tekniğini alırken halkını yine oradan gelebilecek batıl yaşam tarzından muhafaza etmek ve milli-manevi değerlerine sımsıkı bağlı insanlar yetiştirerek Osmanlı Devleti’ni eski ihtişamına kavuşturmak üzerine bina eden Sultan Hamid’in dış siyaseti ise ibretlik mikyasta takdire şayandır. Sultan, devletin içerden ve dışarıdan kıskaca alındığı puslu bir zamanda kumandaya geçmiş olmasına rağmen dış siyasette de dehasını ispatlamış; emperyal güçleri tezata düşürmek rekabete sürüklemek ve aralarını açmak, onları en mahrem noktalarından kavrayarak hezimete uğratmak, nefesi sıkışan Osmanlı’ya rahat nefes aldırmak ve onu kurtarmanın çarelerini aramak, “halifelik” sıfatını azami derecede değerlendirebilmek adına Doğuyu da kontol etmek, İslamiyet’in yayılması için Hindistan ve Japonya’ya kadar İslam alimleri ve Kur’an-ı Kerim’ler göndermek gibi her biri birbirinden ehemmiyetli ve kıymetli pek çok işe imza atmıştır. Sizin okuduğunuz o değişik kaynaklar(!) bilemem bunlardan bahis açar mı! Sahi yaa kaç değişik kaynakla vardığınız yargıları burada çemkiriyorsunuz, hala cevap gelmedi.

 

 

Eleştiri yaparken de tarihsel davranmalıyız demişsiniz. Yani o devri görmüş bir kişinin, yani Akif’in söyledikleri eleştiride tarihsel davranmanın yolu. Acaba?.. Düşünün bakalım aziz dostum, aynı devirde yaşamış olan herkes acaba Sultan’ı tenkit mi etmiştir! Kaldı ki benim terazimde bir devri yaşarken tenkit eden birinin söyledikleri, aynı devri yaşarken tenkit etmiş fakat sonradan gerçeği görmüş (Rıza Tevfik gibi) kişilerin söylediklerinden yükte de pahada da daha hafiftir.

 

Evet, hayat zıt kutuplar arasındaki ahenkten doğar, fakat bu meselenin bununla bir ilgisi yok. Yani kaynakların doğrusunu bulmanın yolu her türlü kaynağı taramaktan ya da yanlışları ayıklamaktan geçmez. Bu noktada Üstad’ın felsefeye dair görüşleri aklıma gelmişken belirteyim: “ Felsefe hakikati başıboş arama sistemidir. İslam’da ise bağlı hakikat vardır!..Hakikate bağlandıktan sonra serbest çıkış yoktur.” İşte bütün mesele…Siz doğruya ulaşmanın yegane metodunun her türlü kaynağı taramaktan, hakikati başıboş aramaktan geçtiğini öne sürüyorsunuz. Halbu ki biz; hakikate sıkı sıkıya bağlandıktan sonra sadece ne kadar batılın varolduğunu görmek ve göstermek için yanlışları da araştırabiliriz. Öss’ de siz yanlışları ispatlarak mı doğru şıkkı işaretlersiniz yoksa direkt doğruyu bulup geçer misiniz? Herhalde yanlışları ispata kalkmak salaklık olur.

 

Sultan Abdülhamid’in “Ulu” sıfatına mazhar olmasına müsebbip o kadar fazla şey vardır ki biz yazmakla bitiremeyiz siz de okumakla bitiremezsiniz. Bunların anahtarlarını yukarda verdik, isteyen gider değişik kaynaklardan takip eder. Tarihe değişik kaynaklardan bakarak “doğru” yu bulduğunu iddia eden aziz dostum Pomak’ın Ulu Hakan hakkındaki bilgisi yok denecek kadar az bile değildir çünkü bildikleri ya da bildiğini iddia ettikleri tamamen sağdan soldan aparılmış yanlış-yunluş birkaç malümattan öteye varamaz. Akif hakkında da bilgi sahibi değildir sanıyorum. Eğer öyle olmasaydı metafor kardeşimin sorduklarına cevap verirdi. Müfteri sıfatını göğsünü gere gere ve chp’li kitapsızlar gibi umursamaz bir eda ile taşıyan pomak22 burada zikredilemeyecek daha başka birçok habis sıfata layıktır. Bu mekana gelmesinin tek sebebi ortalığı karştırmak, zihinleri bulandırmak, haklı mı haksız mı olduğunu düşünmeden mal gibi tartışmaktır, asla ve asla bir malümat sahibi olmak, bilgi edinmek için buraya gelmemiştir. Hani kaza yapacağından emin olan şoför gözlerini kapatır da kaderine razı olurcasına bir teslimiyet içerisine girer ya, bununki de o hesap. Gözlerini yummuş, kulaklarını tıkamış suratındaki acı bir tebessümle toslayacağı yere doğru gidiyor.

 

Hakan’ın Yıldız’dan çıkmadığını ahanda bu sayfadan öğrenen ve buna dair yine bu sayfada bilgi verilmiş olmasına rağmen, bizim acemi bülbül Akif’ten duydugu aslını astarını bilmediği bu ithamı birkez daha diline dolamakla ancak cahilliğini ve acizliğini ispatlar. Biz diğer güzel işler yapmış padişahlarımızı da severiz, bir Yavuz’u bir Fatih’i ululuk mevkiinde görürüz. Ancak, Sultan Hamid gerek hakkında üfürülenler, gerek Sultan’ın başa geçtiği o devirde devletin içinde bulunduğu durum ve gerekse üstün kişiliği ve dehasıyla daha fazla alaka gösterdiğimiz bir padişahtır. Sizin Ulu Hakan’ı tarihimizde yer alan sıradan bir padişah olarak görmeniz onun Ululuğuna mani teşkil etmez. Güzel bir nesne bir kişiye çirkin görünüyorsa burada ne güzelin bir hatası vardır ne de güzel kıymetinden bir şey kaybeder. Güzel güzeldir, hata ise şaşı bakandadır.

He sizin deyiminizle sıradan olan padişahlar yok mudur? Tabiî ki vardır.

Ulu Hakan döneminde yaşamış milyonlar vardır O’na rahmet okumuş olan ama o dönemde yaşayan hiç kimse an itibarıyla Ulu Hakan’a rahmet okuyamazlar zira (1-2 kişi vardır) toprağın üstünde değillerdir. Ya yılları karıştırıyosunuz ya da kişileri. Erken bunama… Çok yazık!

 

Şu maddeli kısımlara geçelim:

1. Eşşoleşşekliğin lüzumu yok. 33 sene kanla memleketi idare etmiştir diyen ebenmiydi. Ayrıca senin zaman ve mekan, ahval ve şerait algısı noktasından da ihmale gelmeyecek kadar mühim sıkıntıların var. Hem biz Hakan’a despot filan demiyoruz, Hakan gereği neyse onu yapmıştır diyoruz. Oktay’ın da dediği gibi bir operatör hassaslığı ile.

2. Kalaslığın lüzumu da yok. Söylediğin söz dam üstünde kereste vur beline baltayı kabilinden saçmalığın dik alası nevinden bişey olmuş. Ulu kelimesi; yüce, erdem bakımından büyük demektir. Bunun bir insana atfen kullanılmasında da herhangi bir sakınca yoktur. Sen o kelimeyi sadece peygamberlere atfen kullanılır zannediyorsan o da senin kazmalığın.

3.Hadis-i Şeriflere Emevi uydurması felsefeler diyebilecek kadar cozutman hal-i pür melalinin apaçık bir göstergesi. Allah muhafaza. Hadis-i Şerif’lerin uydurma olduğunu iddia ediyorsan ispatla o zaman. Kaldı ki Hadis’lerde dini açıdan kesin yasak olan bir şey sizden istenmediği sürece, size kötü ve yanlış bir uygulama gibi gelen yönetici faaliyetlerine boyun eğin manası vardır. Buradaki incelik de bölünmeye mani olmaktan ileri gelir. Tabi siz anlayamazsınız.

4. Hanzoluğun hiç yeri değil. Anlatılanlar fıkra değil yaşanmış olaylardır. Tabi siz o değişik kaynaklarda bunlara rastlayamadınız. Anlıyorum. Sultan kendi mülkü olan bir arazinin (Filistin topraklarından küçük bir arazi) satılmasına karşılık tüm dış borçlarının silineceği vaadinde bulunan yahudiye mukabelesindeki azamet ve cesareti müşahade edememek de ayrı bir hayvani istidattır. Tabi bu sadece bir örnek.

 

5-6. Yahudi ve İngiliz oyunları her dönemde mevcutmuş. Peki her dönemde sizin o oyunlara mukavemet gösterebilme kabiliyetiniz ve o oyunların kesiflik derecesi aynı mıdır? İşte siz meselelere sathi yaklaşan, düşüncelerini dar bir alana hapseden, ufku dar, bakışı sığ, gözü kör, dimağı çorak, fikri kıt, zikri alçak, şahsiyeti çukur, insanlığı bitik, hüviyeti belirsiz bir emsalsiniz ve bizim şükrümüzü, mesruriyetimizi artırmanız bakımından pek kıymetli ve kayda değersiniz.

 

Utanmazsan Sultan’ın siyasetine de laf at. Esasen yukarda pek çok yerde siyasetinin de kayda değer bir yanı olmadığını söylemişsin ama Alman Şansolyesinden utanmışsın galiba azıcık da olsa. Sultan’ın siyaseti üniversitelerde ders diye okutulması gereken deha tezahürüdür. Şimdi anlatmaya kalksak ciltlere sığmaz.

 

Ulu orta ululamaların sonu uluhiyete gidermiş. Pü Allah cezanı vermesin. Bunu herhalde Laf olsun torba dolsun kabilinden söyledin. Hani ulu, ululamak, uluhiyet hep ulu kökünden geliyor ya şiir yazmış benim aziz dostum . Cinaslı şiir… Aaa aziz dedim. Buradan da uluhiyete yol var mı hocam?

 

Bundan sonraki iddialar hep aynı minvalde, hep nakarat cinsinden. Akif, ululuk, cennet-mekan… vs. Ulu Hakan 2. Abdülhamid Han Hazretleri yaptıkları ile de zatı ile de “Ulu” dur. Akif başka meselelerde olduğu gibi bu konuda da yanılmıştır. Ölülerimizi hayırla yad etme mevzuu ise bize has, külürümüzün, dinimizin, anlayışımızın bir gereğidir. Gerçi bu konuda da saptırmalar söz konusu olabiliyor bazen. Mevzuyla alakası olmamasına rağmen buu noktadaki Üstad’ın yerinde tespitini alıntılayalım:

 

Evet, şimdi çok enteresan bir noktaya geldik. Bu bahsettiğimiz devirlerin birçok kahramanı şimdi toprağın altında... Ve bizde bir kaide var, bir kanun:

«— Ölüleri hayır ile yâdediniz!»

Bunu dalâlet diyalektiği her zaman karşımıza çıkarır. Bu mu İslâm ahlâkı?..

Cevap; öğrenin!.. Ceplerinize koyun hikmeti ve mukabele edin:

— Bu Hadis «ölülerinizi hayr ile yâdedin!» Hadîsidir. Ölüleri değil!.. Ve bizim, bugün şu gördüğünüz manzarayı başımıza getiren hiçbir sağ ile alâkamız yoktur!.. Bütün intikamımız ölülerdendir!..

 

Hülasa, sitemize ortalığı karıştırmak için gelmiş bulunan saygıdeğer pomak22 biladerimi tatmin etmeye çalıştım. Umuyorum ki başarılı olmuşumdur. Daha yazacak çok şeyim vardı fakat okunması zor olur diye yazmıyorum. Daha sitenin kime atfen hazırlandığını bile bilmeden gelip forumun ortasına pisleme ihtiyacı hisseden bir kişiye son olarak apıştırıcı ve şoka sokucu bir söz ile yazımı noktalıyorum:

 

 

(EDIT/NFK-Fan)

 

Saygına da, selamına da…

Share this post


Link to post
Share on other sites

Değerli kullanıcılarımız,

 

Meselenin yeterince uzadıgını ve gelişmelerin git gide çığrından çıktıgını görüyorum. Elbette ki insanlar kendi görüşlerini ifade edecektir fakat bu bir inatla devam ettirilmemeli ve karşı taraf bu kadar tahrik edilmemelidir. Üslûplar itidali kaybetti. Bu kadar uzatilan meselenin aslına dair pek bir şey de yazılmamaya başlandı. Bir ilerleme görülmeyen konuyu açık tutmanın bu noktada iyi olmayacağına karar verdik. Konu kilitlenmiştir. Pomak22, ve Zulkarneyn nickli kullanıcılar bir ay süreyle forumdan uzaklaştırılmış, Roxio nickli kullanıcımız ise atılmıştır.

 

Selametle.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest
This topic is now closed to further replies.

×
×
  • Create New...